37. Bölüm

Son veda (Final)

Çilem Akpınar
gulumse_gulumse

Part 2...

Mavi elbiseyi üzerime geçirirken aynadan sırtıma baktım. Ankuşum yara almıştı fakat yine küllerinden doğmayı başarmıştı. Geçmişin kötü izleri vardı ama onlarla yaşamayı öğrenmiştim. O bıçak izleri her düştüğümde yeniden kalkmamı sağlayacaktı. Sağladı da bir düştüm bir kalktım ve her düşüşümde sırtıma baktım. Şimdi ise bu bakış başkaydı. Geçmişe özlem vardı. İsmini anamadığım birine karşı özlem.

 

Yine ağır basmıştı bazı geceler çıldıracak noktaya geldiğim kokusunu duyumsadığım o anlar nasıl bir imtihandı? O imtihanlardan birini yaşıyordum.

Ela gözlüm kaşındaki çiziğe kadar hasret kaldığım adam. Gözlerimi acıyla kapatıp derin nefes alıp verdim geçecekti şimdi bitecekti. Bekledim beş dakika kadar ama geçmemişti. Yarım saat daha geçmişti yine aynıydı. Olmuyordu bu duyguyla baş edemiyordum. Bu defa farklıydı farklı bir histi. Bir saat bekledim ve nihayet üzerime elbiseyi geçirip evden çıktım. Kalbimdeki sızıyla pastenenin yolunu buldum. Her gün ki rutinlerimi uygularken fırından kurabiyelerimi çıkarıp tezgaha düzmeye başladım.

 

Bademli kurabiyelerim yıllardır vazgeçilmeyendi. Can'ın bile en sevdiği olmuştu. Kurabiyeleri düzdükten sonra arkamı dönüp çay yapmak için su ısıtıcısını açtım. O esnada kapı açılmış içeri biri girmişti. Arkamı dönüp bakmadan yüksek sesle konuştum.

 

"Hoşgeldiniz efendim! Siz istediğiniz yere oturun sipariş için hemen geliyorum."

 

O sırada sabırsızlıkla suyun ısınmasını beklerken parmaklarımla masada ritim tutuyordum.

 

"Bademli kurabiyeden alabilir miyim?"

 

Özlem dolu sesi duyduğum an parmaklarım durdu, kalbim nefes alışlarım hepsi durdu. O anda sanki hayat durmuştu.

Sanki bir devaju yaşıyordum. Üç sene önce pasteneme biri gelmişti. Tıpkı yine bademli kurabiyelerden istemişti. En sevdiğinden. O gelen kişi bir o kadar tanıdık bir o kadar bana yabancıydı. Peki şimdi?

 

Sırtım hala ona dönüktü. Cesaret edemedim bakmaya. Bakarsam eğer...Gözlerimden yaş damlayıp elime konduğunda gözlerimi kapadım.

 

"Bir kere dönüp bakmayacak mısın? Gözlerini benden esirgeyecek misin? Hasret kaldığım mavilerini görmeme izin vermeyecek misin?"

 

Bu sefer ellerim masanın örtüsüne sımsıkı tutunmuştu. Güç almak istiyordu. Ayakta kalabilmek için.

 

"Elif!"

 

O ismimi her söylediğinde Elif sanki daha anlamlı oluyordu. İsmim sanki daha güzelleşiyordu. Derin nefes alıp verdim gücümü topladım ve arkamı dönerek ona baktım. Baktığım an bir anda dengem bozulmuştu. Eğer masaya tutunmasam düşebilirdim.

 

Çünkü karşımda gördüğüm adam tanıdığım Asaf değildi . Çünkü bu adam enkazdan farkı yoktu. Zayıflamıştı çok zayıflaşmıştı. O heybetli görünüşünden hiç bir şey kalmamıştı. Yüzüne baktığımda ise nefesim kesildi. O güzel gözleri çökmüş göz altları morarmıştı. Saçları ise beyazlamıştı. Gördüğüm bu manzara karşısında ardı ardına dökülen gözyaşlarıma engel olamadım.

 

O ise bana öyle bakıyordu ki. Sanki bir çölde susuz kalmış yüzüme baktığı an susuzluğunu gideriyordu. Özlem hasret yankılanıyordu bakışlarında. Dudaklarım benden bağımsız ismini söylerken titremiştim. Sesim, bedenim.

 

"Asaf!"

 

"Bana bademli kurabiye ikram edecek misin?"

Başımı evet anlamında sallarken o arkasını dönerek bir masaya oturdu. Arkasından dalgınca baktığımda onun hala burada olduğuna inanamıyordum. Kendime gelmeye çalışarak bir tabak bademli kurabiye ve çay hazırlayıp masaya doğru ilerledim. Fakat her bir adımda bacaklarım titriyordu. Elindekilerini düşürmemek için büyük çaba gösterirken nihayet masaya ulaşmıştım. Çayı ve kurabiyeleri önüne koyup bende karşısına geçip oturdum. O her hareketimi pür dikkat inceliyordu.

 

'Hadi çayını soğutmadan başla."

 

Benim konuşmamla bakışlarını üzerimden çekip kurabiyeleri yemeye başladı. Öyle iştahla yiyordu ki şimdi de pür dikkat ben ona bakıyordum.

 

Allahım bir insan nasıl bu kadar değişirdi? Hala karşımdaki kişinin Asaf olduğuna inanamıyordum.

 

"Kendine hiç mi bakmadın?"

 

Sorumla başını kaldırıp bana baktı.

 

"Neden bu kadar zayıfladın?"

 

Kurabiyenin son parçasınıda ağzına atıp çayında bir yudum aldı. Sonrada sırtını sandalyeye yaslayarak gözlerime baktı.

 

"Özlem, hasret, rüyalar hayaller!"

 

"Nasıl yani?"

 

Yorgunca bakmaya devam ederken bir iç çekti.

 

"Her gün hayaller görmek, her gün özlemle baş etmek kolay olmadı. Boğazımdan geçmedi. Olmadı. İstesemde yapamadım."

 

Sözlerinden sonra sertçe yutkundum. Benim krize girdiğim anlar aklıma geldi. Onu özlediğim anlar...Bakışlarımı kaçırıp bardağına baktım.

 

"Nasıl çıktın? Yani daha vardı?"

 

"Avukatım bazı kanıtlar buldu birde içeride hiç vukatım olmadığı için iyi halden çıktım."

 

Bakışlarım hala bardağındaydı.

 

"Avukatın neden önce bulmadı kanıtları?"

 

"Çünkü ben öyle istedim. "

 

Konuşmasıyla başımı kaldırıp şaşkınca yüzüne baktım. O bakışlarıyla yüzümün her noktasını incelerken ben konuşmasını bekliyordum. Anlamıştı bir cevap beklediğimi.

 

"Ceza çekmem gerekiyordu. Yaptıklarımın bedelini ödemek zorundaydım. O yüzden. Ama en fazla üç sene dayanabildim. Peri kızım artık bensiz yapamadı bende onsuz. Tek başına annesiz babasız savunmasızdı."

 

"Anladım."

 

Sen yine yoksun Elif! İçimdeki sesi susturmaya çalışırken;

 

"Birde."

 

Birde dedi ve sustu devam edemedi sadece gözleri konuştu. Birde senin için Elif demek istedi ama dudakları dile gelemedi.

 

"Pastenen çok güzelmiş. Yeniden hayatına devam ettiği görmek beni çok mutlu etti."

 

Hemen konuyu değiştirmişti. Sanki bir yabancıyla konuşuyor gibiydim. Biz iki yabancı olmuştuk. Stresten ellerimi masadan indirip bacaklarıma koyarak elbisemle oynamaya başladım.

 

 

" Kolay olmadı hiç bir şey kolay olmadı. Fakat başardım. Tekrar herşeyimi inşa etmeyi başardım. "

 

"Tek istediğim şeydi. Senin hayatına devam edebilmen."

 

Başını eğerek oda ellerine bakmaya başladı.

 

"Her şeyi yani her şeyi!"

 

Bir türlü konuşmamın devamını getiremedim. Öyle heyecanlıydım ki kalbimin sesi aklımın sesi durmak bilmiyordu.

 

"Hatırladım. "

 

Ama o benim ne söylemek istediğimi anlamıştı. Yüzüne bakıp tekrar gözlerime bakmasını istedim. Sanki istediğimi duymuş gibi yeniden gözlerimizi birleştirmişti.

 

"Herşeyi hatırladım. Geçmişimi kim olduğumu. Seni..."

 

O anda bazı anılar gözlerimde canlandı. Beni hatırlaması için yalvardığım günler aklıma geldi ve kenarda bekleyen göz yaşım patır patır düştü ellerime. Hemen sildim ama devamı geldi.

 

"Senin adına sevindim." Çatallamış sesimle konuşmaya çalıştım ne kadar başara bildiysem.

 

"Seni hatırladım. Her anımızı. "

 

İşte yapma bunu bana ne olur. Böyle konuşma. Çünkü çok geç kaldın demek istemiyordum.

 

"Sevindim."

 

Tekrar aynı söz...

 

Gözlerimi kaçırdım gözlerinden ve ağlamaya devam ettim.

 

"Ben yani biz Periyle gidiyoruz."

 

Hızla yüzüne tekrar bakarken ne dediğini algılamaya çalıştım.

 

"Nereye gidiyorsunuz?"

 

"Güney koreye orda arkadaşım vardı zaten Periyi emanet ettiğim onun yanına. İş teklif etti ve kabul ettim."

 

"Sevindim sizin adınıza. Bir yerlerden başlaman lazım!"

 

Başını evet anlamında sallarken mavilerime özlemle bakmaya devam ediyordu.

 

"Çok isterdim başka hayatımız olsun. Çok isterdim hayatımda tekrar olmanı. Ama daha fazla acı vermek istemiyorum."

 

O konuşmaya devam ederken birden ayağa kalktım.

 

"Şey benim işlerim var kusura bakmazsan."

 

Yüzüme anlamsızca bakarken sözlerimi tekrar ettim.

 

"Ha tamam ben seni daha fazla rahatsız etmeyim." Dedi ve ayağa kalktı.

Tam karşıma geçip durduğunda bir süre birbirimize bakamadık. Sözlerinin devamını duymak istemiyordum. Yine kendi kendine karar almış benim adıma da karar vermişti.

 

"Kendinize iyi bakın."

 

Yine bir veda...

 

Başımızı aynı anda kaldırıp birbirimize baktık. Onunda gözleri dolmuş ağlamaya başlamıştı ben zaten ağlıyordum.

 

"Sende kendine iyi bak."

 

Dişlerimi dudaklarıma geçirdim. Sesli ağlamamam lazımdı. Yapamazdım. Konuşamazdımda o yüzden başımı sallayıp arkama döndüm. Bir iki adım attım ki kolumdan tutmasıyla durmak zorunda kalmıştım.

 

"Elif son kez sana sarılmama izin verir misin?"

 

Gözlerimi çaresizce kapadım eğer sarılırsam bırakabilir miydim? Yine zaafımdan vuruyordu. Hayır diyemeyeceğimi bildiği için. Adım adım bana doğru yaklaştığını biliyordum. Çünkü nefesini hissediyordum.

 

"Ne olursun."

 

Kulağımın dibinde bir fısıltı gibi çıkan sesiyle bedenim titredi. Dayanamadım başımı geriye doğru yatırarak tam kalbine yasladım. Onunda elleri karnımı bulup sımsıkı sararken kendimi daha çok yasladım. Başımı yana doğru yatırıp boynumda yer açarak kokumu çekmesine izin verdim. Biliyordum ki en çok kokumu özlemişti tıpkı benim gibi. Zaten bir saniye bile durmamış başı boynumda yer almıştı. Koklayıp bir iç geçirdi. Burnunu boyun köküme sürterken bende daha fazla dayanamadım hızlıca başımı göğsünden çekip ona dönerek boynuna sıkıca sarıldım. Boyum yetmediği için parmaklarım ucuna basarak yüzümü boyun köküne sakladım. Yıllardım hasret kaldığım kokusunu içime çektim. Bir yandan gözyaşlarım ardı ardına akıyor diğer yandan ona daha çok sokuluyordum.

 

"Elifim seni ne kadar çok özlediğimi bir bilsem. Her gece hasretinle nasıl baş ettiğimi bir bilsen."

 

Yüzünü benden uzaklaştırıp yaşlı gözlerle bana baktı.

 

"Neden hiç gelmedin? Bir kez olsun güzel yüzünü bana gösterseydin. Çok bekledim seni her görüşte ama gelmedin Elif!"

 

"Gelemezdim."

 

Sessizce fısıldarken ela gözlerine baktım. Neden gelmediğimi oda biliyordu.

 

"Biz birbirimize veda ettik. Gelemezdim.Onca olan şeyden sonra yapamazdım."

 

Ellerini kaldırıp yüzümü avuçlarının arasına aldı. Baş parmağıyla gözyaşlarımı tek tek sildi. Sonrada yüzünü yaklaştırıp önce göz kapaklarımı öptü burnumu yanaklarımı en son dudağımın kenarından öperek bir süre orada oyalandı. Sıcak nefesi dudaklarımın arasından sızarken derim nefes aldım.

 

"Bizden artık olmaz değil mi?"

 

Sesim çıkmadı. Biliyordu yanıtımı.Dudaklarını geri çekmişti ama uzaklaşmamıştı.

 

"Keşke yeniden elini tutsam keşke yapabilsem. Çok üzdüm seni canını yaktım. Biliyorum o yüzden uzağa gidiyorum. Üç senedir bensiz nasıl mutluysan öyle ol. Tek istediğim bu. Çünkü ben sana gözyaşı verdim. Oysa sana en çok gülmek yakışıyor. Üniversite tanıştığım o Elif gibi gülmeye devam et. Renkler olsun hayatında. Siyah olmasın."

 

Dudaklarım titrerken yüzümü yüzüme doğru yanaştırıp başımı çenesine dayadım.

 

"Ben seninle gülmeyi öğrendim. Ben seninle mutlu olmayı öğrendim. Sana çok şey borçluyum. Ama aramızda onun anıları varken yapamam. Sandım dayanırım sandım sen ol hepsini yok ederim oda olmadı. En son gördüğüm o videolar resimler hatıramdan hiç silinmedi. Gitmedi. Gitmeyecekde. Benim senin hayatında da artık yerim yok zaten. Herşeyi kızınla planlanmışsın. Hala beni bir kenarda tutuyorsun. Gel diyorsun ama hayatını iki kişilik planlıyorsun."

 

"Elif!"

 

Başımı çekip elimi dudaklarına kapadım.

 

"Bir şey söyleme çünkü artık fayda etmez. Ben yeni bir hayata başladım. Öyle devam etmek istiyorum. Sende kızınla çok mutlu hayat sür olur mu?"

 

Ve elimi çektim dudaklarından. Geriye doğru bir adım attım. Bir adım derken tamamen uzaklaştım. O çaresizce bana bakarken ben acıyla tebessüm ettim.

 

"Git artık. Sakın arkanı dönüp bakma. Eğer bakarsan kendime engel olamam. Koşarım sığınırım kalbine. Ama geriye ben diye bir şey kalmaz. Çünkü ben savaşçı Elifi üç sene önce kaybettim. Artık ikimiz içinde savaşamam."

 

Asaf ise kıpkırmızı olmuş gözleriyle bana bakıyordu.

 

"Peki!" Dedi tıpkı benim yıllar önce dediğim gibi.

 

Kenara çekilerek yolunu açtım. Üç sene önce yolumdan gitmesin istediğim canıma şimdi ben açıyordum.

 

Pes ederek ilk adımı attı sonra diğer adım. Karşımda durdu.

 

"Seni hatırladım."

 

"Biliyorum. Ama geç kaldın. Yıllar önce beni hatırla diye çok çırpınmıştım. Hâlbuki tek istediğim buydu.'

 

"Seni çok sevdim."

 

Başımı gözyaşları içinde salladım.

 

"Biliyorum ama benden önce Perin var artık. "

 

"Hoşçakal!"

 

Bu sefer cevap veremedim. Başımı eğerek sadece gitmesini bekledim. Ve oda gitti. Arkasına hiç bakmadan kapıyı bana sonsuza kadar kapatıp gitti. Zaten arkasından da bakamadım. Hemen sırtımı döndüm. Eğer baksaydım eğer o baksaydı bırakamazdım canımdan çok sevdiğim adamı. Ve bende böylece herşeyimi verdiğim adamı sonsuza denk veda ettim. Bacaklarım bedenimi daha fazla taşıyamadı yere diz çökerek kendimi bıraktım. Ellerimi de yüzüme kapatıp hıçkırarak ağlamaya başladım.

 

Bazen çok sevmek yetmiyordu. Bazen çok sevilmekte yetmiyordu. O sevgi size zarar veriyorsa bazen için kanaya kanaya vazgeçiyordun. Ben artık bu aşktan vazgeçmiştim. Bizden vazgeçmiştim. Vazgeçmek için geç kalsamda bu defa başarmıştım.

 

O gün orda son kez gözyaşı dökmüştüm ve bir daha hiç ağlamamıştım. Sonrada enkaz halinde kızımın mezarına gidip sarılmıştım.

 

Hiç kavuşamadığım fasulyeme...

 

Merhaba artık hikayemizin sonuna gelmiş bulunmaktayız. Ben normalde ne bölümün başına ne sonuna bir şeyler yazarım. Ama Asafla Elifimize veda ederken yazmazsam olmazdı. Onlara artık veda ediyoruz. Bu veda biraz üzücü olsada her hikayenin bir sonu oluyor. Biliyorum çoğu zaman onlara kızdınız. En çok Asafa.

Ama oda kendi yaşadıklarına göre haklıydı Elifi koruyum derken çok hata yaptı çok kırdı. Elifin istediği gibi eski Asaf olamadı. Diğer yandan Elif güzel kızım tek istediği sadece kocasına tekrar kavuşabilmekti. Onu kötülerden kurtarabilmekti korududa bu uğurda ise en çok kaybeden o oldu. Onada kızmayın olur mu? Tek istediği aşık olduğu adam onu hatırlamasıydı. Hatırladı da ama geç kaldı. Bazen çok sevmek çok çaba sarf etmek yetmiyormuş bunu anladık.

 

Bu yolda bana eşlik eden kitabımı okuyan oy veren herkese gerçekten çok teşekkür ederim. İyiki varsınız. Başka hayatlarda başka hikayelerde buluşmak üzere. Umarım diğer kitaplarımı da Beni Hatırlayı sevip okuduğunuz gibi okur beğenirsiniz.

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Bölüm : 06.08.2025 01:46 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...