18. Bölüm

Unuttuğun yerde kalayım.

Çilem Akpınar
gulumse_gulumse

İnsanın tutunduğu bir dalı olmalıydı. Yaşamak için bir umut, bir dal. O umutu Asaf'ın ellerine uzatmıştım. Tutması gerekiyordu kendisi için kızı için. Belkide bizim için. Yine benim için tutunması lazımdı. Söylediğim gerçekle donup kalmış bir süre anlam verememişti. Sonra ela gözleri bir hal almıştı ki öfkeyle hızlıca yanıma tekrar geldi.

 

"Sen ne saçmalıyorsun?"

 

Burnumu havaya dikerek gözlerine baktım.

 

"Doğru duydun sen zaten onlarla çalışıyormuşsun. Bende yeni öğrendim."

 

Şaşırmıştı belli. Herşeyi bekliyordu ama bunu asla. Yüzünün aldığı renkten öyle belliydi ki.

 

"O zaman uçak kazası?"

 

"Bingo tam tahmin ettiğin gibi. Seni bilerek öldürmek istediler ve başkalarını. O uçakta devlet için önemli insanlar varmış ama kimler bende bilmiyorum."

 

Asaf ağzını açmış tam bir şey diyecekken geri vazgeçti. Sırtını tekrar dönerek yürümeye başladı. Sokakta bir karşı tarafa gidiyor bir benden tarafa geliyor, yerinde duramıyordu.

 

"Ben neyin içine düştüm böyle? Kurcaladıkça daha neler çıkacak? Peki ben nasıl kurtuldum? Nasıl onların eline geçtim?"

 

"Onuda bir zahmet karına sor?"

 

Benim sesimi duyduğunda aniden dönüp baktı.

 

"Benim aklımı kendi istedikleri gibi doldurdular. Onlara tam bağlı olmamı sağladılar."

 

"Ha şunu bileydin."

 

Karşısında umursamaz tavırla konuştuğum için galiba bütün öfkeli bakışlarını bana atıyordu. Yine o sinirle bana doğru geldi. Tam dibimde durdu.

 

"Neden böyle konuşuyorsun?"

 

Sesi bir fısıltı gibi çıkarken, aynı fısıltıyla cevap verdim.

 

"Çünkü bütün öğrendiklerim beni bu hale getirdi. Umursamaz oldum artık. Hangi birine yanacağımı şaşırdım. Kim bilir dahada neler öğreneceğiz?"

 

"Elif geçmişimde daha neler var? Asafın geçmişinde daha neler kaldı?"

 

Yüzümü yüzüne daha yaklaştırıp ayaklarımın üstünde yükseldim.

 

"Ben varım,hatırlamadığın unuttuğun diğer yarın var."

 

Bakışları yüzümün her noktasında gezinirken sertçe yutkundu.

 

"Seninle ilgili anılarımı hatırlamasamda hissediyorum. Bu yetmez mi?"

 

Hissetmekmiş hadi canım diyesim geldi ama sustum. O şeytanla el ele gösterisi yaparken öyle gözükmüyordu.

 

"Asaf gel yeniden polisle iş birliği yap, seni onlara götürüyüm bir konuş."

 

Önce ne söylediğimin farkına varmadı. O hala yüzümle ilgileniyordu. Ama konuşmamı yineleyince o derin bakışlar gitti.

 

"Hayır böyle bir şey olmayacak."

 

Kaşlarımı çattım öyle olmuyordu böylede.

 

"Nasıl olacak peki?"

 

"Sana söyleyemem. Çünkü bende bilmiyorum."

 

Dudaklarımdan bir gülme sesi çıktı. Yüzünü yüzümden uzaklaştırdım ayaklarımıda.

 

"Sen böyle korkak değildin. Onlar seni korkak etmiş haline bak."

 

Sözümü söyleyip bu sefer ben arkamı dönüp yürüdüm.

 

"Anlamıyorsun, benim bir kızım var. Elim kolum bağlı onun hayatı söz konusu onun geleceği."

 

Yine ya biz diyesim geldi. Ya ben! Ama söyleyemezdim.

 

"Kızın için en azından bir düşün, bak böyle olmaz kaçarak asla olmaz."

 

Yavaş adımlarla yürüyor hemde onu ikna etmeye çalışıyordum.

 

"Beni hala anlamıyorsun?"

 

Daha söyleyecek sözüm yoktu. Ben onun için çabalarken onun kaçması cidden sinir bozucuydu.

 

"Nereye gel eve bırakayım seni!"

 

Derdimiz eve bırakmaktı değil mi?

 

"İçeride benim sergim var, karın olacak o pislik günümü maffeti. Bari kapanışı güzel olsun."

 

Öfkeyle öyle bir bağırdım ki sokak inledi ama onda işe yaramadı

 

"Ama ben eve bırakayım."

 

Bugün bu ısrar nedendi çözememiştim.

 

"Beni Bayramlar bırakır."

 

Hem yürüyor hemde laf yetiştiriyordum. Yani bağırıyordum. Sonra aklıma birden bir şey geldi. Durup yönümü ona doğru çevirdim.

 

"O kadına söyle karşıma geçip kocam deyip durmasın bak bu defa kimse elimden alamaz."

 

"Sende o şeyle gitme o zaman!"

 

"Şey derken?"

 

Yüzümde kocaman tebessüm oluşurken beni kıskandığını hissetmek güzeldi.

 

"İşte o polisle gitme ben götüreyim."

 

Biz hangi ara buralara gelmiştik? Az önce bağırıyordum ama şimdi? Allahım dedim içimden.

"İstemez sen git karını bırak. Ha bu arada kıskanma duygunu unutmamışsın çok şükür."

 

Aynı tebessüm ondada oluşunca gözlerim gülüşünde takılı kaldı. Kaç zamandır böyle gülmüyorduk bilmiyorum ama iyi gelmişti. Az önce yaşanan olaylardan sonra gerçekten iyi gelmişti. Gerçi psikolojimiz iyi değildi orası kesindide.

 

Ben içeriye geçerken o ne yaptı hiç bilmiyordum. Misafirlerin çoğu gitmiş bir kaç kişi kalmıştı. Bakışlarım Edayı ararken Bayramların grubuna kaydı. Eda onların yanındaydı. Ve bizim kız onlarla hangi ara samimi olmuş hangi ara böyle şen şakrak konuşur olmuştu? Onların yanına giderken ilk Bayram beni farketti. Yüzümü incelerken toparlanıp toparlanmadığımı merak ediyordu. Hafifçe tebessüm ederken iyi olduğumu göstermek istedim. İyiydim sanki kriz geçiren ben değilmişim gibi güldüm. Yanlarına ulaşıp Eda'nın koluna girdim.

 

"Edayla tanışmışsınız."

 

İlk söze giren kişi Ali oldu.

 

"Evet çok iyi oldu tanışmak."

 

Eda'nın yüzüne beğeni dolu bakışlar atarken bu hallerine anlam veremedim bu arada aynı bakışlarda Eda da vardı.

 

"Bu gece geldiğiniz için teşekkür ederim."

 

"Asaf bizimle ilgili bir şey sordu mu?"

 

Barışın sorusuyla ona baktım.

 

"Herşeyi biliyor zaten ama bende anlattım. Ha bu arada geçmişte size çalıştığını biliyor artık. Hasan abiye söylersiniz."

 

Hasan abi kesin kızacaktı fakat benden sakladıklarına sayardı.Ortaya bomba atıp onlarla vedalaşarak yanlarından ayrıldım. Son misafirleride yolcu edip herşeyi toparladıktan sonra Edayla dışarıya çıktık. Bizi kim bırakacak diye düşünürken aklıma Asaf geldi. Ama aramadım tabi. O arada da Bayramların arabası tam dibimizde durmuştu.

 

Ali arabadan başını çıkartıp önce Edaya baktı sonra bana.

 

"Hadi binin sizi eve bırakacağız."

 

Eda bana bakarken gözlerimi evet anlamında kapatıp açtım. Benim bakışlar etrafı tararken ilerde onun arabasını gördüm. Gerçekten gitmemişti buradaydı.

 

"Hadi Elif binsene ne bekliyorsun?" Eda'nın sesiyle hemen kendime geldim.

 

"Hı, tamam biniyorum."

 

Arabaya binmiştim ama arkada bıraktığım bir adam vardı. Her defasında beni bırakan oyken şimdi ben bırakıyordum. Boğazıma kocaman bir düğüm oturmuştu. Gözlerim dolmuştu. Neden her şey böyle olmak zorundaydı? Neden seçim yapmak zorundaydık? Başımı çevirip arkaya doğru baktığımda bizi takip ettiğini gördüm.

 

"Senin ki bizi takip ediyor."

 

"Hı!"

 

Bayramın konuşmasıyla yeniden önüme dönüp dikiz aynasından ona baktım.

 

"Asaf bizi takip ediyor."

 

Kahverengi gözleri gözlerime bakarken sanki bir anlamla bakıyor gibiydi. Bayramda göremediğim ne vardı? Bir his, bu his garipti.

 

"Elif iyi misin sen?"

 

Eda'ya başımı çevirip boş boş bakarken başımı salladım. Aklım karma karışık olmuştu. O yüzünden başımı cama yaslayıp gözlerimi kapadım.

 

Bir süre sonrada zaten eve gelmiştik. Arabadan inerken Ali'ye bakarak teşekkür ettim. Eda'da onunla vedalaşırken ben arka tarafa baktım ve onun arabasını gördüm. Gelmişti eve kadar takip etmişti. Adımlarım onu arabasına doğru yol alırken arkamdan seslen Eda'yı bile hiç duymuyordum.

 

Asaf benim geldiğimi gördüğün an arabadan inip beklemeye başladı. Aramızdaki mesafeyi kapatıp tam karşısında durdum.

 

"Neden buradasın?"

 

Öfkeyle soluyarak bakışları arkamdaki arabaya kaydı.

 

"Onunla gitme dedim."

 

"Asaf ne oldu birden bire?"

 

"Bir şey olduğu yok sadece!"

 

"Sadece kıymete bindim değil mi? Etrafımda benimle ilgilenen kişiyi görünce erkeklik gururun incindi."

 

Gözlerini kaçırır gibi oldu ama izin vermedim. Çenesinden tutup bana bakmasını sağladım.

 

"Benim ailem var diyordun. Seni hatırlasam olmaz artık diyordun ne oldu Asaf?"

 

"Söyledim sana senden geçemiyorum."

 

"Asaf beni çok incittin. İhanetle suçladın canımın yandığını bile bile üstüme geldin ve beni o karakol önünde terkettin. Bunu unutmam. Diğerini ise asla unutamam el ele hastaneye geldiğinizi."

 

Acı çeker gibi nefes alıp verirken gözlerinde görmüştüm o hüznü. Bitiyordu bitip tükeniyordu.

"Ben her şeye rağmen ilk defa sana geldim.

Ama sen ne yapıyorsun? Onunla geliyorsun. Ben ilk defa kızıma rağmen bu gece onu yalnız bırakarak sana geldim ama sen!"

 

Sustu konuşmasının devamı gelmedi. Sanki büyük bir hata yapmışım gibi böyle sözler söylemesi... Ben ona kızını bırak dememiştim ben ona kızını bırak bana gel dememiştim. Ben istemişim gibi böyle sözler söylemesi.

 

Kırıgın şekilde başımı sağ omzumun üstüne yatırıp acıyla tebessüm ettim.

 

"Biliyor musun ne sen beni anlıyorsun ne ben? İkimizde benciliz. Birbirimizin acısını göremeyecek kadar. İkimizde akıldan yoksunuz. Bir yaptığı haretketle diğer hareketi tutmayan salak insanlarız. Ben sadece beni hatırlamı isterken sen hatırlamamak için direndin. Belkide kızın için yaptın. Doğrudur yaptığın. Kızın o senin. Bende bundan sonra beni hatırlaman için ısrar etmeyeceğim. Unut beni sen en iyisi. Tıpkı unuttuğun gibi yine unut olur mu?Unuttuğun yerde kalayım."

 

Gözlerimden damlalar yanaklarımı ıslatırken müdahale etmedim. Yüzümden tebessümü silip bir kez daha arkamı döndüm ve yürüdüm. Kalbimde bir şarkı fısıldarken dudaklarımdan bir hıçkırık koptu ama durmadım yürümeye devam ettim.

 

"Beni unutma, bilirsin unutulmak dokunur her insana. Sende kendi payından bir hatıra seç ve ben o olayım unutma!"

 

Ne olur beni unutma, hatırla geçmişteki hatıraları. Unuttuğun o yerden beni tekrar çıkar. Çünkü dokunuyor artık unutulmak. Herkes tarafından unutulmak.

 

Annem tarafından, senin tarafından unutulmak. Ne olur bir kerede hatırlayın bir kerede benim için savaşın. Ama onlar savaşmak yerine benim savaşmamı istiyorlardı. Savaşmıştımda Asaf için hala savaşıyordum. Bu gece benim gecem iken yine onun için savaşmıştım. O kadın kocam derken canımdan can gitmişti. Benden çaldığı kocamı benden uzak tutmak istiyordu.

 

Asaf görmüyordu belkide görüyordu elinden bir şey gelmiyordu. Ama en azından sözlerini kendisine saklasaydı. En azından vurmasaydı.

Bölüm : 30.03.2025 02:05 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...