8. Bölüm

Uzaktan bakmak

Çilem Akpınar
gulumse_gulumse

İnanmak gerçekten olacağına kalben inanmak bu başka bir şeymiş. Ben inanmıştım hemde çok. Bir gün Asaf'ın hafızasında bana dair küçük bir anıda olsa hatırlacağına inancım vardı. Umut etmiştim, umut etmek inanmanın da diğer yarısı değil miydi? Hem inancım gerçekleşmiş hemde gelecek için yeni bir umudum oluşmuştu.

O küçük bir an bütün korkularımı yenmiş, mutlulukla göğsüne sığınmıştım. Karanlık ve asansör korkumu unutmuştum. Asaf bana dair bir şey hatırlamıştı ya daha ne isterdim. Heyecandan hızlı nefes alırken kulaklarım onun kalp atışlarını dinliyordu.

"Ben!"

"Sen hatırladın Asaf, beni hatırladın."

Asaf bir süre daha tepkisiz kalmıştı. Kolları beni sarmasada yinede ondan kopmamıştım.

"Elif uzaklaş benden."

Başımı göğsünden kaldırarak yüzüne baktım.

"Efendim!"

"Uzaklaş benden."

Duyduğum sözle başımdan kaynar sular dökülmüştü. Yüzünü baktığımda dişlerini sıkıyor donuk ifadeyle gözlerime bakıyordu.

"Asaf!"

"Elif sana benden uzaklaş diyorum."

Yüzüme doğru bağırmasıyla geriye doğru sıçramış hemen uzaklaşmıştım. Asansör hala çalışmıyor üstelik karanlıktı. Ama o karanlık şuan benim üzerime çöküyordu.

"Bir daha bana yaklaşma, bir adım bile olsa yaklaşma."

Gür sesiyle bir kez daha ikaz ederek benden iyice uzaklaşıp asansörün diğer tarafına geçti. Ben bu ani çıkışla ne yapacağımı bilmezken bir şey söyleyemedim. Gözümden akan yaşı sağ elimle silerek diğer tarafada ben geçip yere oturdum. Bacaklarımıda kendime doğru çekip başımı kollarımın arasına gömdüm.

"Ağlama Elif. Ağlamak yok. Ne demiştik umut var. Bak küçükte olsa benimle ilgli bir detay hatırlamıştı. Buda demek oluyordu ki hala umut vardı. İnancıma da karışamazdı. Korkma nefes al."

Kendi içimde acılarımı teselli ederken korkularımı düşünmemeye çalıştım. Ama yavaştan geliyorlardı. Nefes almam zorlaşmış kalbim bir tık hızlı atmaya başlamıştı. Gözümüde açsam bu defa karanlık üzerime çöker daha kötü olurdum.

"Acil birine ulaş bir an önce çıkmak istiyorum."

Asaf söylediğimi duyduktan bir süre sonra telefonla konuşma sesini işittim. Birine bir şeyler söylüyordu ama ben duymuyordum.

"Sadece beş dakika dayan."

"Ben dayanırım ama sen dayanır mısın bilmiyorum."

İçimdeki öfkeyi sesime yansımış bir türlü sakin kalamıyordum.

"Elif!"

"Sus!"

O bana ismimle seslendikçe kalbim daha farklı atıyordu ama sevinemiyordum.

"Ben sadece korktum. Bilmiyorum sana dair bir şey mi hatırladım inan bilmiyorum. Kafam öyle karışıkki. Sadece bir anı geçti. Bazen böyle kapalı bir alanda kaldığımı rüyamda görüyorum ama yanımda biri daha vardı. Oda korkuyordu. Ama o sen misin inan bilmiyorum."

"O kişi benim, kapalı alanda kalmaktan, karanlıktan korkuyorum. Az önce korkmadım çünkü umudum gerçekleştiği için ama sen yine acıyı omuzlarıma yükledim ."

Omuzlarımdaki yükle nefes almaya çalıştım fakat burada kaldığım her saniye dahada kötü oluyordum. Elimi hızlanan kalbime götürerek sakinleşmesini istiyordum.

"Elif iyi değilsin sen."

"Susmanı istiyorum sadece. Sus, sen konuştukça ben daha kötü oluyorum."

Asaf sözümü dinlemiş susmuştu. Ortama sessizlik düşmüş, sadece benim nefes alıp verme çabalarım duyuluyordu. Beş dakika boyunca ne konuştum ne ondan tarafa baktım. Nihayet ortam aydınlanmış asansör çalışınca derin bir of çekerek ayağa kalktım. Asansörün bir an önce durup açılmasını bekliyordum. Asaf ise hala yerde oturuyordu. Başımı çevirip yine bakmadım. Bakışlarının üzerimde olduğunu bildiğim halde dönüp bakmadım. Sonunda asansör zemin kata gelip açılınca adımımı dışarı atmıştım ki onun konuşmasıyla durakladım.

"Bu işe asla başlamayacaksın."

Sinirle arkamı dönüp yüzüne baktım.

"Bana karışma hakkını sana vermedim ve işi asla bırakmayacağım. Buna alışsan iyi edersin."

Son sözümü söyleyip cevap vermesini beklemeden hızlı adım oradan uzaklaştım. İçimde öyle öfke vardı ki. Ben kocama bu kadar kızdığımı hatırlamıyordum ama bu yeni versiyonu beni çileden çıkartıyordu artık. Eskiden beni kırmamak için elinden geleni yapan adam şimdi sivri dilini kullanmaktan geri kalmıyordu.

Haklıydı, ben bir yabancıydım onun için. Hatırlamadığı eski karısıydım fakat bu kadar acımasız olmak zorunda değildi. O sinirle arabayı nasıl kullandım nasıl eve geldim hiç farkında değildim. Asuman anne beni mutlu beklerken sinirli görünce şaşırmıştı kadın.

"Elif kızım yoksa işe almadılar mı? Neden böyle sinirli gözüküyorsun?"

Öfkeyle koltuğa otururken at kuyruğu yaptığım saçlarımı elimle çekiştirerek serbest bıraktım.

"Yok Asuman anne işe alındım. Sadece biraz sinirliyim o kadar."

O esnada Fatih baba bana karısının arkasından merak dolu gözlerle bakıyordu.

"Niye sinirlendin ki?"

Bakışlarımı tekrar Asuman anneye çevirip derin nefes aldım.

"Sivri dilli bir patronum oldu ona deliriyorum sadece Asuman anne!"

Kadıncağız yanıma gelip oturarak elimden sıkıca tuttu.

"Kızım biliyorsun çalışmak zorunda değilsin. Biz varız eğer pastanede işler iyi gitmiyorsa yardımcı oluruz."

Ah Asuman anne gerçeği bir bilsen keşke.

"Yok sorun para sıkıntısı değil. Sadece farklı ortamlara girmek istedim. Sürekli pastane ev arası boğuyordu. O yüzden farklı bir şey yapmak istedim."

"Sen nerde mutlu olursan orda çalış kızım. Sen oğlumun emanetsin bize. Sadece üzülme yeter bize."

Boğazımda oluşan düğüm konuşmama engel olmuştu. Oğlun yaşıyor demek istiyordum ama olmuyordu. Asuman anne saçlarıma bir öpücük kondurup bana yemek hazırlamak için mutfağa gitmiş. Onun yerine ise Fatih baba oturmuş merakla bana bakıyordu.

"İşe alındım yarın başlıyorum."

Derin bir nefes alıp bu sefer ellerimi o tuttu.

"Biliyordum başaracağını kızım. Asaf ne yaptı peki?"

Bu işe girme meselesi iki gün önce Fatih baba ve emniyettekilerin aklına gelmişti. Asaf'ı onlardan kurtarmak için bir şeyler yapmamız gerekiyordu ve son çare benim o şirkete girmemdi. Zaten poliste bu Metin denen adamın peşindeydi ama kanıt bulamıyorlardı. Üstelik uçak kazasıda şüpheliydi. Fatih baba kazayla ilgili şüphelerini arkadaşı Hasan komisere anlatınca oda şüphelenmiş sonuç olarak bu planı kurmuşlardı. Soy ismimin değişmesi, Halil denen adamla iş birlik yapılması ve benim için hazırlanan sahte bir özgeçmişle onların karşısına çıkabilmiştim. Aslında eskiden bir avukat bürosunda asistanlık yapmıştım tecrübem vardı fakat yetmiyordu. O yüzden daha iyi yerlerde çalıştığımı göstererek özgeçmişimi şişirmiştik.

"Herşeyi yuttu adam. Halil'le çok samimi olduğumuzu sanıyor. Birazda o sayede girdim. Asaf ise beni görünce şok oldu. Tabi çalışmamı istemiyor uzak durmamı söyledi ama umursamadım. Herşey onun için ve onların yaptıklarını ortaya çıkarmak için."

"Oda anlayacak zamanla ve senin yanında olacak."

Hiç kolay olmayacaktı. Sürekli beni yittikçe hiç birşey ortaya çıkmayacaktı. Bunun için çok savaşmam gerekiyordu ama benim kalbim ne kadar dayanırdı bilmiyordum. Fatih babaya diğer yaşanılanları anlatmamış direk odama çıkarak duşa girmiştim. Sıcak suyun altında biraz gevşemiş günün yorgunluğunu atmıştım. Pijamalarımı giyinip yatağıma yattığım anda telefonuma mesaj geldi. Bu saatte kimse bana mesaj atmazdı merak edip komidinin üstündeki telefonu elime alıp mesajlara girdiğim anda gördüğüm isme şok oldum. Kesin hayal görüyordum. Bir mesajı okumadan diğeri geliyordu. Ardı kesilmeyen mesajlar nihayet durmuş okumaya başlamıştım.

"Merhaba Elif ben Emir!"

Emir'miş bilerek yapıyordu.

"Seni bu saate rahatsız ettiğim için özür dilerim."

"Sadece iyi olup olmadığını merak ettim. Bugün şirketten ayrılırken iyi gözükmüyordun."

Acaba neden iyi gözükmüyordum?

"Neyse umarım aklını başına almışsındır. Umarım yarın işe gelmek gibi hata yapmazsın."

"Bunu inan senin iyiliğin için söylüyorum. Uzak dur şirketten uzak dur bizden."

Son kısma bizden uzak dur eklemese şaşardım. Hangi birine sinir olacağımı düşünürken ellerim titriyordu resmen. Adam şaka gibiydi. Eski kocam tamamen gitmişti. Eskiden bu kadar sivri dili yoktu. Ama hafızasıyla birlikte olmayan çenesi gelmişti. Sinirlerimi yatıştırmaya çalışırken mesaj kısmına tekrar girip cevap yazmaya başladım.

"Asaf bey bir patron olarak çalışanızı bu saatte rahatsız etmek hiç etik değil. Bu arada iyi olup olmamam sizi ilgilendirmez. Umarım yaptığınız hatayı düşünür vicdan azabı çekersiniz. Ha bu arada siz neden bu kadar sivri dilli oldunuz anlamıyorum. Resmen huysuz biri olmuşunuz. Neyse yarın sabah tam saatinde iş yerimde olacağım merak etmeyin Asaf bey!"

Özellikle Emir yerine Asaf ismini yazdım ki daha da gıcık olsun ve asıl adını hiç unutmasın diye. Mesajı yolladığım anda bu sefer telefonum çalmaya başladı. Tabi mesaj yazarak cevap veremezdi. İlla o sesiyle beni üzecekti ama izin vermeyecektim. Direk aramayı meşgule atıp uçak moduna aldım. Yoksa sabaha kadar arardı. Telefonu yerine koyup yatağıma uzandım. Yorganı üzerime çekip gözlerimi kapadım. Yarın çok yorucu gün olacaktı belliydi. İyi dinlenmem lazımdı.

Kendimi uykunun kollarına attığımda anda Asaf'ın gülen yüzü beliri verdi gerisi ise kocaman boşluk. Sabah alarmın sesiyle uyanarak yeni güne merhaba dedim. Önce güzel bir kahvaltı yaptım, sonra kıyafetlerimi giyip saçlarımı düzleştirdim. Bugün serbest bırakacaktım. Bari onlar özgür olsun istiyordum. Üzerime giydiğim beyaz gömlek, ceket ve kumaş pantolona aynadan bakarken bir süre yüzüme odaklandım. Beş senedir siyah renk hiç değişmemişti. O gittiği gün hayatım siyaha dönmüş sonra bir daha renklenmemişti. Yeniden renklerin hayatıma gireceği gün ise onun bana döndüğü gün olacaktı. O güne kadar siyah hayatımda kalmaya devam edecekti.

Üzerimdeki kötü havayı atarak aşağı indim. Fatih babada hazırlanmış beni kapıda bekliyordu.

"Fatih baba sen nereye gidiyorsun?"

Bakışları arkama kayınca merak edip bende dönüp baktım. Asuman anne kahvaltılıkları mutfağa götürüyordu.

"Ben sende geleceğim kızım!"

Fatih babanın konuşmasını duyunca tekrar ona döndüm.

"Asaf'ı uzaktanda olsa görmek istiyorum."

"İçeri giremezsin biliyorsun değil mi?"

Başını çaresizlikle sallarken yüzüne hüzün çökmüştü.

"Belki şirkete girerken görürüm."

Belkiler, umutlar, inançlar hayatımızın sebeplerinden biriydi.

Fatih babaya başımı sallayarak dışarı çıktım. Ben önde o arkada arabaya bindik. Yol boyunca sessizlik sürerken aklıma takılan soruyu sordum.

"Bence o adam beni tanıyor. Çünkü benimle konuşurken takındığı tavır,samimi hareketleri şüphe etmeme sebep oldu."

"Belki Halil'in tanıdığı diye sana öyle davranmıştır."

"Halil'le ne kadar yakın gibi gözüksede birbirlerinden nefret ediyorlar. Hem o adamın bizimle neden iş birliği yaptığını biliyorsun. Metini bitirmek için."

"Aslında seni tanıma ihtimalini bizde düşündük. Eğer Asaf'ın önceki hayatı hakkında araştırma yaptıysa illaki senide biliyordur. Asıl buradaki soru niye seni bile isteye işe aldı? Asaf için büyük risksin sen. Hatırlama ihtimali var. Bence Asaf'ın seni bildiğini biliyor ve sizi göz önünde tutmak istiyor. Neler yapacağınızı görmek istiyor. Görsün ve müdahale etsin."

Fatih babanın söylediği gibi beni yakınında tutarak neler yapacağımı görmek istiyordu. Fakat Asaf'ın hatırlama olasılığını nasıl riske atıyordu anlamıyordum.

"Sence kızına söyledi mi beni?"

"Bence söyledi o yüzden daha dikkatli olmam gerekiyor. Bugün planın üzerinden geçeceğiz ve sende ekiple tanışacaksın."

Ekiple tanışma kısmını duyunca biraz heyecanlanmıştım.

"O zaman saati ve yeri mesaj olarak yazarsın bana. Araba sende kalsın ben taksiyle gelirim."

Şirketin önüne geldiğimizde Fatih babaya veda edip arabadan indim. Bir an heyecandan ter basmıştı. Üstümü başıma çeki düzen vererek şirkete doğru yürüdüm. Bir ara Fatih babaya baktığımda şoför koltuğuna geçmiş öylece bana bakıyordu. Ona gülümseyip önüme döndüğümde başımı sert bir şeye vurarak dengemi kaybettim tam arkaya doğru düşecekken bir el kolumdan tutup düşmeme engel oldu. Dengemi yeniden sağlayıp beni tutan kişiye baktığımda ela gözlerle karşılaştım.

"Biraz dikkatli olamaz mısın?"

Kolumu elinden kurtararak bir adım uzaklaştım. Fazla yakın olmaya gerek yoktu. Bu hareketim onu şaşırtsada bundan sonra böyleydi. Ondan uzak olmamı istiyordu öylede olacaktı.

"Özür dilerim Emir Bey!"

Şimdilik Emirdi.

"Ben sana gelme demedim mi?"

Hala aynı konudaydı. Ona cevap vermeyerek arkamı dönüp Fatih babaya baktım. Bize doğru öyle bir bakıyordu ki daha doğrusu oğluna uzakta olsa gözlerinin içi gülüyordu.

"Bak orda kim var?"

Parmağımla babasını gösterirken merakla işaret ettiğim yere baktı ve babasını gördü.

"Gözlerindeki özlemi görüyorsun değil mi? Sırf seni uzaktan görmek için geldi."

Asaf babasına gözlerini hiç ayırmadan bakarken gözlerinin dolduğunu görmüştüm.

"Hissediyorsun değil mi? Baban olduğunu söylüyor kalbin. Bir kere sarılsan aslında emin olacaksın."

Asaf bana cevap vermezken hala bakışları babasındaydı.

"Bekleyen biri daha var aslında. Annen. Senin için her gün gözyaşı döken güzel annen. Keşke oda seni görseydi, keşke bir kez olsun sarılsaydı."

Anne kelimesinden sonra nihayet bakışları beni buldu.

"Onlar benim hiç bir şeyim değil. Ben Asaf değil Emir'im."

Son kez dönüp babasına baktı sonra sırtını bize dönüp şirkete doğru ilerledi.

Umutsuzca arkasına bakarken nereye kadar inat edecek merak ediyordum. Sinirle peşinden bende giderek ona yetiştim. Asansörün önünde gelmesini beklerken dün yaşananlar aklıma geldi. Yine kalma ihtimalini düşünürken asansör gelmiş önden o arkasından ben binmiştim. Aramızdaki sessizlik sürerken katları çıkmaya başladık.

"Şimdi Metin beye gidip bu işte çalışamayacağını söyleyeceksin."

Hala vazgeçmemi istiyordu. Bende vazgeceçek göz varmıydı?Onu duymazlıktan gelerek katları yavaş yavaş çıktığımıza bakıyordum. Panik atağım gelmeden buradan hemen çıksam iyi olacaktı.

"Elif sana diyorum."

Yine tepki vermeyince kolumdan tutup beni kendine çevirdi.

"Nasıl bir hata yaptığının farkında mısın?"

Başımı hayır anlamında salladım

"Eğer burada çalışarak seni hatırlamaya başlayacağımı sanıyorsan yanılıyorsun. Çünkü ben geçmişi hiç bir zaman hatırlamayacağım."

Her bir sözü iğne gibi batsa da başımı dik tutarak gözlerine baktım.

"Henüz sen farkında değilsin ama kalbin beni hatırlıyor. Benim asansörden korktuğumu nasıl hatırladın? Nasıl korktun?"

Anlamsızca bana bakarken bu defa o başını salladı.

"Dünkü olay sadece rüyalarımın bir etkisiydi o kadar. Hem yüzünü bile hatırlamazken nasıl korktuğunu hatırlayım? Yaşanan sadece bir tesadüftü."

Yüzümü bile hatırlamazken bu cümle ağırdı. Gerçekten çok ağırdı. Gözlerim dolmuştu ama ağlamayacaktım. Sakince elimi kaldırıp kalbine koydum.

"Ama kalbin hatırlıyor, kokumu, beni herşeyimi. Sadece yüzüm kaldı. Oda olacak aklındaki o pusuda gidecek. Bak kalbine orası bile hızlı çarparken neden aklın hala inkar ediyor?"

Benim sözlerim üzerine çaresizce gözlerini kapadı. Biliyordu gözlerinde bir umut ışığı göreceğimi. Derin bir iç çekerek gözlerini açtı.

Geliyordu bir darbe daha, hazırlıklıydım.

"Ben evliyim, unuttuğun bir gerçek var. Ben evliyim ve bir kızım var. Seni hatırlasam bile artık olmaz sana dönemem. Eğer böyle umut ediyorsan yanılıyorsun. Üstelik Peri varken asla olmaz."

O son darbeyi öyle bir vurdu ki geriye doğru sendeledim. Bu defa tutmak için uzanmadı. Hatta asansör durmuş açıldığı an kendini dışarı atmıştı. Arkasından öylece bakakaldım. Bu defa gözyaşlarım bekleyemedi ve arkaya arkaya akmaya başladı. Daha fazla asansörde duramadım. Ağlamak için bir sığınak bulmam gerekiyordu.

Etrafa bakıp o sığınağı ararken tuvalet dikkatimi çekti. Hemen hızlı adımlarla yürüyüp kendimi içeri attım. Kapıyı kapatıp yer diz çökerken hıçkırıklarım çoktan başlamış sesli bir şekilde ağlamaya başlamıştım. Artık durduramazdım kendimi ağlamam gerekiyordu Eğer güçlü kalacaksam ağlamam lazımdı. Elimi gömleğin düğmelerine götürerek açmaya başladım çünkü nefes alamıyordum. Üç düğmeyi açıp nefes alıp vermeye başladım. Hem iç çeke çeke ağlıyordum hemde nefes almaya çalışıyordum. Resmen artık hsinir krizi geçiriyordum. Asaf'ın sözleride kulaklarımda yankılanıyor daha da beter oluyordum.

Ben evliyim diyordu asıl karısı benken beni kenara atabiliyordu. Olamazdı böyle bir şey böyle bir saçmalık. Üstelik kızım var demişti. Peri var.

Fasulyem kalbim bu ismi anarken konuşamadım. Bir süre daha ağlayıp ayağa kalktığımda ayna karşısına geçtim ve kendimle yüzleştim. Perişan halime, gözlerimin kızarıklığına. Ayda yılda yaptığım akan makyajıma. Üstelik onun için hazırlanmışken büyük darbe yemiştim.

Öfkeyle suyu açıp yüzüme çarptım. Soğuk su yüzümle temas ettikçe ürperdim ama vazgeçmedim. Ne kadar üşüsemde yüzümde ki o perişan hal gidecekti. İzi kalmayacaktı. Sonunda yüzümde makyajı, üzüntüyü silip çeşmeyi kapadım. Kendime çeki düzen verip ordan çıktım. Ruh halim iyi olmasa da bir amacım vardı vazgeçemezdim. Asaf'ın odasına doğru ilerlerken kapısı açıldı. İçerinden önce küçük bir kız çocuğu çıktı. Ardından bir kadın ve onun ardından o.

Ben karşımda gördüğüm manzarayla şok olmuş kalmışken yanımda Metin'in beliri vermesi bile umurumda olmamıştı.

"Merhaba Elif Hanım işiniz yeniden hayırlı olsun."

Bakışlarımı kız çocuğu ve kadından çekemezken onlarda bana merak içinde bakıyordu. Ama kadının bakışı daha sertken kız çocuğunun bir o kadar cana yakındı.

"Baba bu abla da kim?"

Baba...

Asaf'tan ses çıkmayınca Metin araya girdi.

"Periciğim bu abla babanın yeni iş arkadaşı ve Elif bunlarda kızım ve torunum."

Mercan ve Peri Asaf'ın ailem dediği kişiler.

Ya ben ailesi değil miydim?

"Elif hanım siz iyi misiniz yüzünüz neden bu kadar solgun?"

"Şey ben iyiyim Metin bey!"

Sonunda cevap verebilmiştim. Mercan elini bana doğru uzattığında şaşkınca yüzüne bakarak ne yapmaya çalıştığını anlamaya çalışıyordum.

"Merhaba Elif hanım ben Mercan Emir'in eşi oluyorum."

Bir yüzüne bir eline baktım, bakışlarım arkasında ki kişiye kayınca oda korkuyla bana bakıyordu. Ona gülümseyip elimi ailem dediği kişiye uzatıp sıktım.

"Çok memnun oldum efendim. Ben Elif, Emir beyin yeni asistanıyım."

Emir'in asistanı, Asaf'ın karısı. Yada bir hiçi.

"Bende Peri!"

Aramıza neşeli bir ses girince elimi Mercan'dan çekip o neşeli sese baktım. Merak dolu gözlerle elini bana uzatmış onunla tanışmamı bekliyordu. Eğilip onunla aynı hizaya geldiğimde tanıdık gözlerle karşılaştım. Tıpkı babası gibi elaydı. Aynı ona benziyordu. Çünkü kızıydı. Onun perisi.

Benimde fasulyem olacaktı ama.

Sertçe yutkunup yüzüme sahte bir gülümseme kondurdum ve elimi uzatıp minicik parmaklarını kavradım. Sıcacıktı elleri. Belki benim bebeğim yaşasaydı onunda elleri böyle olacaktı.

"Merhaba Peri hanım benim adımda Elif!"

Parıldayan gözlerle bana bakarken gülümsememe karşılık verdi.

"Elif çok güzel isimmiş."

"Seninde çok güzel ismin varmış."

Bir an utanıp bakışlarını kaçırsa da elini çekmemişti daha.

"Kızım artık gitmemiz lazım!"

Arkadan gelen sesle Peri ellerini ellerimden çekti ve annesine dönüp onun ellerinin tuttu. Bütün bunları bir filim gibi izlerken mecburen ayağa kalkıp kenara çekildim.

"Tanıştığımıza memnun oldum Elif Hanım. İşallah bundan sonra sık sık karşılaşacağız."

Bu konuşmanın altında bir ima vardı ama aklım şuanda algılayacak durumda değildi. Ayakta nasıl durduğumu bile bilmiyordum. Mercan cevap vermemi beklerken sessiz kalmayı tercih ettim. Bakışlarını benden çekip kocasına çevirdi. Yüzünde kocaman gülümsemesiyle yanına yaklaşıp yanağına bir öpücük kondurup uzaklaştı.

O esnada Asaf'ın bakışları özür diler gibi bana bakıyordu ama özür dilenecek bir.şey yoktu. Çünkü ben buraya bile bile gelmiştim. Bu sefer küçük kız babasının yanına yaklaşıp ondan eğilmesini istedi babası kızının isteğini yerine getirip eğildi. Küçük kızda babasının diğer yanağına öpücük kondururken artık vücudumu taşıyamıyordum. Düşmemek için duvara tutundum. Karşımdaki aile saadeti nihayet bitip Peri'nin bakışları bana döndü ve elini kaldırıp el salladı. Sonra annesinin elinden tutarak arkalarını dönüp yürümeye başladılar. Peşlerinden Metin. Biz ise Asaf'la kalmış öylece dikeliyorduk.

"Yıllardır ben acınla savaşırken, sen ailenle huzur içinde yaşıyordun. Ben fasulyemin yasını tutarken sen kızının gülüşüyle hayat buluyordun. Şimdi bana düşen ise bu aile tablosuna uzaktan mı bakmak?"

"Ben hafızamı kaybettim, seni hatırlamıyorum."

Yutkundum, haklıydı. Ona kızmaya bile hakkım yokken kızıyordum. Asıl suçlu bendim hayatına bir bomba gibi düşmüş aile saadetini bozmuştum. Ama yine de beni hatırlasa ne olurdu? Ne olurdu beni hatırlasaydı.

 

 

Bölüm : 13.01.2025 01:50 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...