30. Bölüm

Yaşama sebebi ben değildim

Çilem Akpınar
gulumse_gulumse

Her gece rüyalarımda bana seslenen biri vardı. Ölüm haberini aldığım günden itibaren başlamış taki yaşadığını öğrenene kadar devam etmişti.

 

"Elif yardım et diyordu ben ölmedim."

 

Bir gün canlı bir şekilde karşıma çıkınca inanmamıştım. Yine bir rüya sanmıştım. Yine aklımın bir oyunu sanmıştım ama öyle değildi. Yaşadığını öğrendiğimde dünyalar benim olurken daha kötüsü olmuştu.

 

Asafım beni hatırlamıyordu. Karısını ailesini hayatını hatırlamıyordu. Unutmuştu bizi her şeyi. Daha ne kadar kötü olabilir derken bir karısı bir çocuğu olduğunu öğrenmiştim. Yabancı bir isim yabancı bir hayatı olmuş. En önemlisi ise baba olmuştu. Başka kadından bir çocuk. Ben bebeğimi kaybetmişken o dünyaya gelmeden sevdiğim adama baba diyemeden ona başka bir çocuk baba demişti. Bu benim için artık yıkımdı. Başkasına ait başkasının elini tutan bir adam. Fakat kader onu bana bir şekilde sürüklemişti. Kalbi unutmamış, rüyaları unutturmamış benden gidememişti. İşte o anda savaşım başlamıştı Mercanla Metinle.

Çünkü Asafın,benim hayatımı elimizden almışlardı. Asafı başka bir adama çevirmişlerdi. Bu yüzden ona sırtımı dönemedim. Ne yapsada dönemedim. Oda suçsuzdu. Ona ne dedilerse kabul etmişti inanmıştı.

 

Bırakmadım elini, beni hatırlamasını bekledim. Öylede oldu fazla hatırlamasada bir kaç anılarımızı artık hatırlıyordu. Değmezmiydi savaşmaya? Değerdi.

 

Ama o savaşmadan başdan pes etmek niyetindeydi. Ölüm bir kez daha gelirse beni emanet edecek birilerini aramıştı. Herkese emanet etmişti. Fakat ben direnmiştim.Eğer bir kez daha ölürsen benden bir şey kalmaz. Eğer kendini düşünmezsen Elif yok olur demiştim

 

Öyle olmadı bir kez daha ölüm kapımızı çalmıştı. Sırtından bıçaklayarak haince öldürmek istemişlerdi. O savaşmak istesede izin vermemişlerdi.

 

Şimdi bir hastane odasında sandalyede oturmuş gözyaşları içinde onu izliyordum. O sırtından yaralı olduğu için sağ tarafına yatmış yüzü pencereye dönük kolunda bir serumla yatıyordu. İkimizde sessizdik.

 

Hüzünlü bir şekilde yüzüne bakıyordum. Saatler önce ona bir şey olacak düşüncesiyle kalbimle savaş içindeydim. Ya kaybetseydim? Yıllar önceki o günü tekrar yaşasaydım?

 

Yarası hafifti öldürmek amacıyla o bıçak çekilmemişti. Bir uyarı vardı tıpkı Mercanın beni tehdit ettiği gibi. Ne yapacaktık bilmiyordum öyle çaresizliğe düşmüştük ki. Herşey bizim lehimize ilerliyordu. Dışarıda insanlar Asafı hain olarak biliyorlardı. Sosyal medyada kin nefret dolu sözler sarf ediyorlardı. Onun ölmesi için bile dua edenler vardı. O yorumları okudukça sanki yüreğime bir taş oturmuştu. Ölmesini istiyorlardı ben ölmesin diye çabaladıkça ona nefes almayı haram ediyorlardı. Öyle olmuştu şuan karşımda duran bir enkaz vardı. Nefes almayı kendine haram eden adam. Hiç konuşmuyordu. Beni gördüğü halde dudaklarından tek kelime çıkmamıştı. Aynı şekilde benimde öyle.

 

Yanına girmem zor olduğı halde bende bir adım atamıyordum. Sanırım hala yaşadığım korkuyu atamamıştım.

 

"Bana hain diyorlar. Onca insanın kanı var ellerinde diyorlar."

 

Dakikalar sonra nihayet konuşmuştu ama sözleri içimi ezip geçmişti.

 

"Çok şey yaşadım ama hiç biri bu kadar ağır olmamıştı. Ben bundan sonra nasıl insanların yüzüne bakacağım nasıl nefes alacağım? Haklılar bana hain demekle engel olamadım o kazaya. Ben hiç bir şeye engel olamadım."

 

Asafı çaresizlikle dinlerken sessizce ağlamaya devam ettim. Canım acıyordu onu bu halde görmek pes etmişti belliydi. Kalbimin acısıyla tırnaklarımı avuç içlerime geçirdim.

 

"Senin suçun yok. Bu kadar kendine yüklenme ne olur. Bunlar hep onların suçu."

 

"Şimdide kızımı istiyorlar benden. Tek yaşama sebebimi onlara vermemi istiyorlar."

 

Tek yaşama sebebim. Ya ben demek istedim ben sebebin değil miyim? Yine mi unuttun beni Asaf? Demek istedim fakat yapamadım. Sertçe yutkunup bakışlarım saate kaydı. Yine dakikalarla yarışıyorduk.

 

"Benim saatim doldu çıkmam gerekiyor artık."

 

Tik tak tik tak. Odada sadece saattin sesi duyuluyordu ama Asaftan tek kelime bile çıkmamıştı. Gitme Elif dememişti.

Dakikalarımız çok az son kez sarılıyım dememişti. Hatta dönüp yüzüme bile bakmamıştı. Hüsranla ben ona bakarken yavaşça arkamı döndüm. Ayaklarım burada kalmak istiyorken beni durduracak bir şey olmadı ve istemeden o odadan çıktım. Gözlerim Asuman anneye Fatih babaya kayarken başımı çaresizlikle sallayarak diz çöküp ellerimi yüzüme kapatıp sesli bir şekilde ağlamaya başladım. Artık kaldıramıyordum olmuyordu. Bitmiştim tükenmiştim. Herkes sessizlik içinde beni izlerken kimse yanıma gelemedi.

 

Öyle çok ağladım ki gözyaşlarım avuç içime akmıştı. Ellerimi çekip avuç içlerime baktım. Bütün acılarım sanki oraya akmıştı ama geçmiyordu.

 

"Elif!"

 

"Hı!

 

Başımı kaldırıp karşımda benim gibi diz çökmüş Bayrama baktım.

 

"Ağlamasan artık olmaz mı? Bak kimse senin ağlamana dayanamıyor."

 

O öyle söyleyince başımı tamamen kaldırıp beni izleyenlere baktım. Hepsinin gözünde hüzün ve acıma vardı. Asuman anne Fatih baba ise benden farksız değillerdi. Onlara ek olarak Barış ve Alide katılmıştı.

 

Başımı omzuma doğru yatırarak acıyla tebessüm ettim.

 

"Unuttu yine beni. Diğer yaşama sebebim sensin diyemedi. Gözyaşlarımı görmedi duymadı beni. Ama bu defa ona hatırlatmadım kendimi biliyor musunuz? Beni hatırla beni unutma diyemedim. Çünkü yine unutacak yine hatırlamayacak."

 

'"Elif!"

 

Asuman annenin ağlayan sesini duyunca ona döndüm.

 

" O iyi değil. Hemde hiç. Ne yaptılar ona böyle? Beni duymuyor belki sizi duyar gidin yanına elini tutun onun suçu olmadığını söyleyin olur mu?"

 

Asuman anne başını sallarken tekrar gülümsedim. Çöktüğüm yerden ayağa kalkacakken dengem bozuldu tam düşücektim Bayram kolumdan tuttu.

 

"Dikkat et!"

"Tutma beni kimse tutmasın. Nasıl olsa sende gitmeyecek misin? Beni ona emanet etmedin mi? Tutupta beni alıştırma tıpkı onun gibi. Yarı yolda bırakma."

 

Gözleri dolmuştu. Neden herkes bugün böyle sulu gözlüydü?

 

"Ben seni bırakmam. Ama sende düşme olur mu?"

 

Hiç bir şey söylemedim bu sefer düşmeden ayağa kalkıp karşı banka doğru yürüyüp oturdum. Hepsi hala bana bakıyordu.

 

"Asuman anne hadi Asafın yanına gidin."

 

Benim sözlerimle ikiside ayağa kalkıp onun odasına doğru ilerlediler. Arkalarından boş boş bakıp odaya girmelerini izledim. Onlar girince başımı duvara yaslayıp gözlerimi kapadım. Düşündüm düşündüm bu zamana kadar bütün olanları düşündüm. Geldiğimiz noktaya baktığımda ellerimde hiç bir şey kalmamıştı. Asafla tam herşey yoluna girerken aramıza duvarlar örülmüştü.

 

Şimdi o duvarlar demir parmaklıklardı. Hemde bir daha kavuşmak nasip olmayacaktı. Belki ordan hiç çıkamayacaktı. Aleyhine kanıtlar bulunana kadar o duvarlar yıkılmayacaktı. O duvarlarda yıpranacaktı. Çünkü bütün ölen insanın suçu onun üzerine kalacak hain damgası yiyecekti. En önemlisi kızını bir daha göremeyebilirdi. Perisini canını.

 

Göz kapaklarımı yorgunca açtım. Karşımdaki odanın kapısı açıktı. Gördüğüm görüntüyle tebessüm ettim. Çünkü Asaf sonunda annesine sarılmıştı. Başını göğsüne yaslamış sımsıkı sarılmıştı. Fatih baba ise diğer yanında elinden sımsıkı tutuyordu.Onlar iyi gelmişti azda olsa yarasını sarmışlardı. Bu defa ben şifa olamamıştım.

 

"Doktoruyla konuştum hafıza kaybı nedeniyle oluşan baş ağrıları artmış. Aldığı yarayı bile unutturmuş. Ona verdikleri ilaç çok büyük hasar bırakmış psikolojik olarak. Zaten geceleri uyumuyormuş. Uyuduğu anda da kabuslar görüyormuş. Bu son olaylar iyice tetiklemiş. Kendini vatan haini olarak düşünmemek için geçmişi hatırlamaya çalışmış zorlamış beynini. Bıçaklama olayı ise son radde olmuş. "

 

Barışın sözleriyle hüzünle karşımdaki aileye baktım.

 

"Ama iyi gözüküyordu. Uzak değildi bana. Hatta benimle ilgili bir şeyler bile hatırlamaya başlamıştı. Neden böyle oldu neden uzaklaştı?"

 

"Elif kolay şeyler yaşamıyor. Adamın üzerinde öyle suçlar var ki nasıl altından kalksın? O insanları gördün nasıl üstüne gittiklerini normal şeyler yaşamıyor. Onu ancak sen yeniden ayağa kaldırabilirsin. Yoksa kendini toplayamaz."

 

Derin bir of çekip ellerimi saçlarımı götürüp çekiştirdim.

 

"Beni duymuyor görmüyor nasıl yardım edebilirim? Onun kızına ihtiyacı var."

 

Onu ancak Peri ayağa kaldırabilirdi.

 

"Zaten kızıyla görüntülü konuşma ayarlayacağız. Biraz zor olacak ama olacak."

 

Bu biraz olsun içimi rahatlatmıştı. Belki onu görürse daha iyi hissederdi. Bir süre Barışla Asafları izledik sonra o gitti Asuman anneler odadan çıktı ben hala yerimden kalkmamış onu izliyordum. Kapısını kapatmamışlardı. Koridor polis asker kaynıyordu onu her ihtimale karşı gözlem altında tutuyorlardı.

 

Sonunda sırt üstü yavaşça dönüp öyle yattı. Canı yansada aldırış etmedi. Sonra bakışları benimle kesişti. Bal gözleriyle uzunca baktı mavilerime.

 

Bu sefer ne başını çevirmişti ne gözlerini beni izlemeye devam etmişti. Bende gözlerimi bir an olsun ayırmıyordum. Çok özlemiştim.

Ona bakarken birden şarkı mırıldanmaya başladım.

 

Gide gide bir söğüde dayandım dayandım

O söğüdün allarına boyandım gelin boyandım

O söğüdün allarına boyandım gelin boyandım

Ben o yare dağlar kadar güvendim güvendim

Güvendiğim dağlar elime geldi elime geldi

Güvendiğim dağlar elime geldi elime geldi

Ölem ben ölem ben

Kurban olam ağzındaki

Dile ben gelin dile ben

Ölem ben ölem ben

Kurban olam ağzındaki

Dile ben gelin dile ben

 

 

Gözyaşları içinde birbirmize bakarken polisler hemşireler bana tuhaf tuhaf bakıyordu bir suçlu için ne hallere düştüm diye belkide kınıyorlardı belkide acıyorlardı bana. Diyemedim bana acımayın. Onunda suçu yok benimde.

 

Asafın gözlerine tekrar baktığımda ağlamaktan kıpkırmızı olmuştu. Yattığı yerden kalkıp oturur pozisyonuna geçti. Ellerini uzamış saçlarına sertçe geçirdi. Tıpkı benim yaptığım gibi acısını kendinden çıkarmak istiyordu.

 

Birden Elif diye seslendi. Ayağa kalkıp ona doğru gidecekken polisler engel oldu.

 

"Hanım efendi giremezsiniz."

 

"Lütfen beş dakika izin verin gireyim beni çağırıyor."

 

"Olmaz hanımefendi uzaklaşın buradan."

 

Çaresizce Asafa bakarken o yatağından kalkmak istemişti ama bir eli yatağa kelepçeli olduğu için başarılı olamadı.

 

"Asaf yapma canını yakacaksın."

 

Telaşla bağırıp içeri girmeye çalıştım fakat polisler kolumdan tekrar tutarak engel oldu.

 

"Dokunmayın ona."

 

Öfkeyle çıkan sesi bütün odayı inletmişti.

 

"Hanım efendi size buradan uzaklaşın diyorum."

 

Gözyaşları içinde Asafa bakarken o hala yerinden kalkmaya çalışıyor kelepçelerden kurtulmak için elinden geleni yapıyordu. Önüme barikat olan polislere son kez bakıp geriye doğru adımladım.

 

"Asaf yapma iyiyim ben sonra konuşuruz. "

  

Asaf başını çaresizlikle sallıyor hala çırpınmaya devam ediyordu.

 

"Özür dilerim Elif özür dilerim."

 

Bana sesini duyurmak için bir kez daha bağırmıştı. Yine özür diliyordu. Ne söylediğinin farkına varmıştı ama geç kalmıştı. Başımı yere eğip cevap vermedim.

 

" Elif hadi buradan gitmemiz lazım."

 

Alinin sesini duyunca ona baktım. Onlar sayesinde burada kalmıştım ama sanırım artık izin yoktu. Asaf içeride bağırmaya devam ediyordu ama duymuyordum. Arkamı dönüp oradan yavaş yavaş uzaklaştım.

 

Hastaneden çıkınca derin bir nefes aldım. Bana huzur veren gökyüzüne baktım. Gözlerim ağlamaktan bulanık görsede yinede o maviliği görmüştüm. Ben kendimi toparlamaya çalışırken Alinin konuşmasını işittim.

 

"Eda biraz sakin olur musun güzelim ne oldu şimdi yeniden anlat."

 

Eda'nın ismini duyunca Alinin yanına yaklaşıp ne olduğunu anlamaya çalıştım.

 

"Ben doğru anladım değil mi pastanede yangın çıktı. Sana bir şey olmadı mı değil mi?"

 

"Ali ne oluyor ne yangını?"

 

"Tamam hemen geliyorum."

 

Ali telefonu kapatıp bana baktı. Bir an ne diyeceğini bilemedi.

 

"Ne olmuş?"

 

Aslında ne olduğunu biliyordum. Ama duymak istiyordum.

 

"Pastanede yangın çıkmış. Eda iyi çok şükür yangın gece çıkmış. Orda değilmiş."

 

"Eda gerçekten iyi değil mi?"

 

"İyiymiş korkma!"

 

Kalbim ferahlarken başka bir yangın başladı.

 

"Pastane peki?"

 

Ali hüzünle başını sallarken cevap verememişti. Bir an başım döndü dengemi kaybettim ama Ali kolumdan tutarak destek oldu.

 

"Elif iyi misin?"

 

Elif daha nasıl iyi olacaktı? Elifin bütün hayatını ateşe veriyorlardı ama o hiç birşeye yapamıyordu.

 

"Benden pastanemide aldılar. Evimi yurdumu ateşe verdiler. Söyle ben nasıl iyi olabilirim?"

 

"Elif sen güçlüsün bununda üstesinden geleceksin."

 

Daha ne kadar güçlü olmak zorundaydım? Bende insan değil miydim?

 

"Eda orada mı?"

 

"Evet şimdi onun yanına gideceğim."

 

"Benide götür onu görmem lazım."

 

Ali önce itiraz etsede bana dayanamamıştı. Oda haklıydı canım tehlikedeyken oraya gitmem akıllıca değildi. Ama gitmek zorundaydım.

 

Pastaneye giden o yollar ise bir ömür gibi gelmiş bitmek bilmemişti. Sonunda ise küle dönmüş emeğimi görünce sertçe yutkundum. Arabadan nasıl indim onu bile bilmiyordum.

 

"Elif!"

 

Eda'nın sesini duyunca ona baktım. Kaldırımda perişan halde oturmuş gözyaşları içinde bana bakıyordu. Onu öyle görünce hızlıca yanına gidip çöktüm.

 

"Eda sen iyisin değil mi?"

 

"Ben iyiyim ama pastanemiz.."

 

Konuşmasının devamını getiremedi ağlayarak boynuma sarıldı. Ellerim yanlarımda kaldırıp ona sarılamadım bakışlarım ise pasteneye kayınca sol gözümden bir yaş düştü çeneme.

 

"Herşeyimi yok ettiler. Hiç bir şeyim kalmadı. Evim pastanem. "

 

Eda hala iç çeke çeke ağlamaya devam ediyordu. Onunda bir tesellisi yoktu. Teselli edecek ne söz vardı ki? O anda telefonuma bir mesaj düştü. Eda'dan ayrılmadan elimi cebime atıp telefonu aldım. Mesajın kimden geldiği belliydi. Kilidini açıp mesaj kısmına girdim.

 

"Elif çok geçmiş olsun pastanenide kaybetmişsin. İnan çok üzüldüm. Orasıda yanmış. Ah ne acı evinide orayıda yangında kaybetmen. Dikkat et kendine bir gün o yangın sana sıçramasın. Yavaş yavaş herşeyini kaybediyorsun. Adım adım. Bir tek sen kaldın. O yüzden daha çok korkman gerek. Eğer canını önemsiyorsan bana kızımı getireceksin. Ya sen ya Asaf getireceksiniz bana kızımı. Ha bu arada sevgili kocam bir tercih yapmak zorunda kalacak. Kızıma karşılık sen. Eğer kızımı bana vermezse senden olacak. Bakalım seni mi seçecek yoksa kızını mı? Hemen karar verse iyi olur çünkü adım adım sana yaklaşıyorum."

Son yazdıklarını şok içerisinde okurken elimden telefon yere düştü. Eda hızla benden ayrılıp bir telefona baktı bir bana. O arada Alide yanıma gelmişti.

İkisi aynı anda ne olduğunu sorarken ben hala okuduklarımın şokundaydım.

 

Demek Asaftan bir tercih yapmasını istemişti. O yüzden beni görmezden gelmişti. O yüzden yok saymıştı. Buda demek oluyordu ki bir tercih yapmıştı. O tercih ise kesinlikle ben değildim.

 

Bölüm : 20.06.2025 16:53 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...