23. Bölüm

Yasımızı yaşadık

Çilem Akpınar
gulumse_gulumse

Fırtına adım adım yaklaşıyordu. Bir tufanla beni yerle bir edecekti ama zamanı vardı. O zaman ise çok yakındı hissediyordum. Birazcık mutluluk nasip olmuştu. Birazcık gülümsemiştim tıpkı yıllar önceki gibi.

 

Umarım bu gülümseme bana pahalıya patlamazdı.

 

 

"Sana bir hediyem var. Daha doğrusu sözüm."

 

 

Asaf'ın konuşmasıyla merakla yüzüne baktım. Ağacın altında yere oturmuş gökyüzüne bakıyorduk. Beş yıl sonra burada tekrar bir aradaydık. Bu yüzden içim kıpır kıpırdı. Gözlerine bakarken bile içimdeki kıpırtı durmuyordu. Ben onun ne söyleyeceğini merakla beklerken o ceketinin cebimden bir zarf çıkarıp bana doğru uzattı.

 

 

"Bu nedir?"

 

 

"Aç hadi!"

 

 

Zarfı elinden alıp yavaşça açtım ve elimdeki fotoğrafları görünce şok yaşadım.

 

 

"Ama bunlar nasıl?"

 

 

Başını sağ omzuna yaslayarak tebessüm etti. Tekrar elimdeki ultrason görüntülerine bakınca elerimi dudaklarıma götürerek şaşkınca gülümsedim.

 

 

"Benim fasulyem değil mi?"

 

 

"Bizim bebeğimiz."

 

 

Mutluluktan gözlerim dolarken ellerimle bebeğime dokundum.

 

 

"Bu son görüntüleriydi nasıl ulaştın? Hepsi yangında yanmıştı. "

 

 

"Doktorundan aldım."

 

 

Ben hala elimdeki ultrason fotoğraflarına inanamazken onun doktoruma ulaşması gerçekten mucizeydi. O yüzden bir kez daha teşekkür etmek için boynuma sıkıca sarıldım. Ellerim saçlarını bulurken dudaklarım boyun girintisine dokunmuştu.

 

 

"Bu varya doğum günümden bile önemliydi. Doğum günümü kutlamasan sadece bebeğimi bana getirsen bile yeterdi."

 

 

Asafın boşta kalan elleri belimi bulmuş beni kendine doğru çekerek kucağına oturmamı sağlamıştı.

 

 

"Sende, bebeğimizde benim için önemlisiniz. Her ne kadar, o zamanlar yanında olamazsam da bunu yapmak benim görevimdi. Çünkü hepsi benim yüzünden oldu. O yangın..."

 

 

Konuşmasının devamını getiremedi çünkü sesli bir şekilde ağlamaya başlamıştım.

 

 

"Elif neden ağlıyorsun bak buldum sana fasulyemizin fotoğraflarını."

 

 

Başımı sallayarak ona dahada sığındım.

 

 

"Neden böyle olmak zorundaydı? Neden ona bakamadım?"

 

 

Asaf elini saçlarıma çıkartarak okşamaya başladı.

 

 

"Şişt senin hiç bir suçun yok. Sakın kendini suçlama!"

 

 

"Ama kendime iyi baksaydım böyle olmayacaktı."

 

 

Kendime biraz daha dikkat etseydim belki çocuğum yaşıyor olacaktı. Ama belkiler, keşkeler insana fayda etmiyordu.

 

 

"Hadi bana onu ilk hissettiğin anı anlat."

 

 

Asafın sorusuyla başımı boynundan çekip yüzüne baktım.

 

 

"Anlatayım mı?"

 

 

Hüzünlü bir şekilde başını sallayıp evet dedi. Bu kez başımı göğsüne yaslayıp derin bir nefes aldım.

 

 

"Bir akşam senin resimlerine bakarken yine ağlıyordum. Artık sensizlik öyle çok koyuyorduki ama yinede onun sayesinde ayakta kalmaya devam ediyordum. Fakat o gün doktor randevum vardı. Herkes doktora eşleriyle giderken ben yine tek gitmiştim ve o günde cinsiyetini öğrenmiştim. Kızımız olacaktı. Fakat tek başıma bu mutluluğu yaşamak öyle ağır gelmişti ki kendimi tamamen bırakıp ağlamaya başladım. Sonra baktım karnımda bir ağrı ağrı gibide değil farklı birşey. İlk tekmesi. Onu ilk hissedişim. Hemde halim harapken hissettim biliyor musun? Sanki ağlama anne ben yanındayım demek istemişti."

 

 

Bir süre sustum çünkü ikimizinde bu acıyı kaldırması gerekiyordu. Benim gözyaşlarım ardı arkasına sıralanırken onun sesi hiç çıkmıyordu.

 

 

"Ona şarkı söylüyordum biliyor musun?"

 

 

"Banada söyler misin?"

 

 

Sesi öyle kısık çıkmıştı ki zar zor duymuştum.

 

 

"Söylerim tabii!"

 

 

"Şu Tepe Pullu Tepe (Nenni De Yarim Nenni)

 

Su Gelir Serpe Serpe (Eski De Yarim Hani)

 

Dediler Yar Uyumuş (Nenni De Yarim Nenni)

 

Uyardım Öpe Öpe (Eski De Yarim Hani)

 

Altını Bozdurayım (Nenni De Yarim Nenni)

 

Gerdana Dizdireyim (Eski De Yarim Hani)

 

İpek Mendil Değilsen (Nenni De Yarim Nenni)

 

Koynumda Gezdireyim (Eski De Yarim Hani)"

 

Şarkı bittiği an Asaftan bir ağlama sesi duyuldu. Başımı kaldırıp ona bakmak istedim fakat o eliyle engel olup beni göğsüne dahada yasladı. Dahada sarıp sarmaladı ama ağlaması durmadı. O ağlarken sessizce bende ağladım. Biz bu gece hiç kucağımıza alamadığımız bebeğimize ağladık. Biz ilk defa bu gece bebeğimizin yasını yaşadık.

 

 

Sonunda da hiç bir şey olmamış gibi kucağından kalkıp gözlerimdeki yaşı silip ona baktım. Gözleri kıpkırmızı olmuştu. Hala sessizce gözyaşları akıyordu.

 

 

"Bu gece bebeğimizin yasını birlikte yaşadık. İkimizde aynı acıyı hissettik. Gönül isterdiki bu acıyı hiç hissetmemiş ol ama maalesef hiç bir şeyin önüne geçemiyoruz. Senin bir dayanma gücün var kızın. Benim ise hiç bir şeyim."

 

Buruk bir şekilde tebessüm ettim. Ben ona gülerken o ayağa kalkıp tam karşımda durdu.

 

 

"Senin yanında ben varım."

 

 

"Emin misin sen olacak mısın?"

 

 

"Olacağım Elif!"

 

 

Bunu söylerken bile kendide inanmıyordu. Çünkü bizim ne olacağımız belli değildi. Ardımızda düşmanımız varken yaşayıp yaşayamayacağız bile belli değildi. Üstelik beni bu kadar acıtmışken.

 

 

"Bana çok kırgınsın değil misin?"

 

 

Kendi bile biliyordu, hissediyordu. Çünkü ona her defasında kırgın bakıyordum. Hüzünlü bakıyordum. Bakarken hep o görüntüler gözümün önüne geliyordu. İlk o kadınla ve kızıyla olan görüntülerle başlayıp son yaptıklarına kadar hiç gitmiyordu. Ama yinede...İnsan sevdiğini kaybetmeye görsün ve bu kaybetmek ölümse çok başka bir şeydi. Ben onu öldü sanmıştım, onun öldüğünü öğrendiğim gün benim hayatımda gitmişti. Şimdi karşımda canlı kanlı dururken nasıl ona koşmazdım, nasıl sarılmazdım.

 

 

"Sana kırgınım, kızgınım. Geçmeyecek belkide,devam edecek. Ama yinede seni bırakamam. Eğer gerçekten hafızan yerinde olsaydı gerçekten beni bile isteye aldatsaydın o zaman giderdim senden. "

 

 

Bana doğru biraz daha yanaşıp elini kaldırırak yanağıma dokundu.

 

 

"Aslında gitmeni hak ediyorum. Beni kovmanı hakkediyorum. Ama hiç bir şey benim elimde değildi. Ben istemedim senden gitmek seni unutmak. "

 

 

Çaresizce gözlerimi kapattım.

 

 

"Bana söylediklerin, seni polise şikayet ettiğimi sandığında söylediklerin, Bayramı kıskandığında o sarf ettiğin sözler belki unutması zor olacak ama senden geçmek olmayacak."

 

 

Gözlerimi açıp gözlerinin içine baktım. Yanağımdaki eli düşmüş pişmanlıkla bana bakıyordu.

 

 

"Haklısın söyleyecek kendimi savunacak hiç bir şeyim yok. "

 

 

Sertçe yutkundum.

 

 

"Seni benden en acımasız şekilde aldılar. Beni sana unutturdular. En önemlisi nedir biliyor musun ben seni öldü bildim yıllarca yas tuttum. Şimdi senden nasıl geçerim, herşeye rağmen insan sevdiğinden vazgeçer mi Asaf? O kadar şey yaşamışken, senin kalbin asıl sahibini unutmamışken. Bu öyle duygu ki, kimse anlayamaz. İki arafta kaldım. Ya sana sırtımı dönüp gideceğim, ya elinden tutup yola devam edeceğiz."

 

 

Asaf tam ağzını açıp bir şey söyleyecekken telefonunun çalmasıyla susmak zorunda kaldı. Elini cebine götürürek telefonu çıkartıp arayana baktı ve o anda yüzü düştü.

 

 

"Kim?"

 

 

Oflayarak yüzüme baktı.

 

"Mercan!"

 

 

"Açsana ne diyecek?"

 

 

"Şimdi açarsam iyi şeyler demeyeceği kesin. Boşver."

 

 

Onu dinlemeyip elinden telefonu alarak açıp hoparlöre verdim. Asafada bakıp konuşmasını işaret ettim.

 

 

"Emir o lanet sesini bana duyuracak mısın?"

 

 

"Ne var Mercan?"

 

 

"Kızım nerede Emir? Onun yerini bana söyleyeceksin."

 

 

Asaf öfkelenerek gözlerini kapatıp açtı.

 

 

"Perinin yerini sana hiç bir zaman söylemeyeceğim."

 

 

"Emir seni maffederim anlıyor musun? Yanındaki o kadınla seni öldürürüm. Kızımı bana geri getirmezsen olacakları sen düşün."

 

 

"Kızımın seninle büyümesine izin vermeyeceğim. Senin gibi yalancı kötü bir anneyle asla olmayacak."

 

 

"Yoksa kızıma Elif mi annelik edecek? O melek ya kızımı o kadın mı büyütecek?"

 

 

Mercanın sorusu ortaya bomba gibi düşerken Asafın bakışları beni buldu. Ben ona ifadesizce bakarken o farklı bakıyordu.

 

 

"Cevap versene seni aşağılık adam. Eğer o kadın kızıma annelik yapmayı düşünüyorsa unutsun. Düşünüyorsa bile onu öldürürüm. O kendi çocuğuna sahip çıkamamışken benim çocuğuma mı bakacak?"

 

 

Mercanın ardı arkası kesilmeyen kötü sözleri kalbime dokunurken öylece Asafa baktım. O elimdeki telefonu alıp sinirle kulağına götürdü.

 

 

"Mercan o çeneni kapatacaksın. Kızımdan bizden uzak duracaksın. He bu arada Elif bu dünyadaki bütün annelerden daha iyi bir anne. Anlıyor musun senden de iyi bir anne."

 

 

Ben donmuş vaziyette Asafa bakıyordum. Oda sonunda telefonu kapatmış yanıma tekrar yaklaşarak ellerimden tutmuştu.

 

 

"Elif onun söylediklerini hiç duymadık tamam mı? Üzülme ne olursa olsun üzülmek yok."

 

"Benim artık gitmem gerekiyor. Bayramlar beni bekliyor toplantımız var."

 

 

Ellerimi ellerinden çekip sırtımı dönerek yürümeye başladım. Aklıma bir şey gelince tekrar ona doğru döndüm.

 

 

"Bu arada sende olacaksın o toplantıda."

 

 

Cevap vermesini beklemeden tekrar yürümeye başladım. Aklım karma karışık olmuştu. Mercanın sözleri hala kulaklarımda yankılanırken bir gerçeği daha unuttuğum aklıma gelmişti.

 

 

Asafın o kadından bir kızı vardı. Bende değil ondan. Peri onların kızıydı. Peri Asafın kızıydı. Ya ben? Ya ben onların nesi oluyordum? Gerçekten o kadının kızına annelik mi yapacaktım? Asla böyle niyetim yoktu.

 

 

Arabada sessizce ilerlerken ne ondan bir çıt çıkıyordu ne benden. Mercanın telefonu ikimizide kendi içimize kapatmıştı. Savurduğu tehditler; kızıyla ilgili söyledikleri.

 

 

"Mercanın tehditleri boş olmaz. Bundan sonra daha dikkatli olmamız gerekiyor. Zaten Metin çıldırmış vaziyette birde Mercan eklendi. Bizi zor günler bekliyor."

 

 

"Bu yüzden polisle iş birliği içinde olmamız lazım. Seninde bize katılman gerekiyor."

 

 

Ondan cevap beklerken benim telefonum çalmasıyla ikimizde sustuk. Telefonu çantamdan çıkarıp arayan kişiye baktım.

 

 

"Ona bir şey mi oldu acaba?"

 

 

Kendi kendime mırıldanırken telaşla telefonu açarak kulağıma götürdüm.

 

 

"Efendim Can!"

 

 

"Abla iyi misin? Evinde yangın çıktığını yeni öğrendim sen iyisin değil mi?"

 

 

"İyiyim merak etme! Bir şey olmadı. Sadece evim yandı."

 

 

Sadece evim yanmamıştı bütün hayatım yanmıştı.

 

 

"Duyduğum an aklımdan neler geçirdim bir bilsen. Çok şükür iyisin. Şimdi neredesin peki?"

 

 

Canın telaşlı sesi duymamla hala birileri tarafından önemli olduğumu hissetmem duygulandırmıştı.

 

 

"Asaflayım Can!" Bir süre durakladım konuşmaya devam edecektim ama yapamıyordum.

 

 

"Söyle abla!"

 

 

Can durumumu anlamıştı. Dudaklarım bir türlü dile gelip onu soramıyordu.

 

 

"O iyi mi?"

 

 

Uzun bir sessizlik oluştu. Can derin bir iç çekti.

 

 

"Zamanı kalmadı, bu gece yada sabaha çıkması bile mucize. Sürekli seni sayıklıyor. Abla annemiz artık ölüme çok yakın."

 

 

Son cümleyi duyduğum an bütün acılarım gelmiş boğazımda düğüm oluşturmuştu.

 

 

"Neyse sesini duydum ya bana yetti. Dikkat et kendine olur mu?"

 

 

"Hı hı!"

 

 

Sadece tek söz, çünkü konuşsam ağlayacaktım. Ağladığım an durmayacağını biliyordum. Zaten Can anlamıştı halimi direk telefonu kapatmıştı.

 

Telefonu kulağımdan çekip kucağıma bıraktım.

 

 

"Elif iyi misin?"

 

 

Başımı hayır anlamında salladım. Gözlerim alarm vermişti ama ağlamayacaktım. Dişlerimi dudaklarıma geçirerek sıktım kendimi. Ağlama Elif. Bugün senin doğum günün ağlama. Seni doğuran kadın seni bırakıp gitmişken onun için ağlama. İçimdeki ses bu sözleri söylerken gözlerim dinlemedi. Tek tek yanaklarımdan yaşlar akıp gitti. Başımı cama yaslayıp gözlerimi kapadım.

 

 

"Benden iyi anne olmazdı. Eğer anneme benzediysem hiç olmazdı. Belki bebeğim bunu hissettiği için beni bıraktı."

 

 

Dudaklarımdan firar eden sözlerden sonra araba ani frenle birden durmuş öne doğru başım düşmüştü. Gözlerimi açıp korkuyla Asafa baktım.

 

 

"Ne oldu kaza mı yaptık?"

 

 

Asaf kızgınlıkla bana bakarken baş parmağını kaldırıp sallamaya başladı.

 

 

"Sakın bir daha böyle sözler söylemeyeceksin. Annenle geçmişte neler yaşadın bilmiyorum ama senden çok güzel anne olurdu onu biliyorum. Bunu bil yeter ve kendine yüklenmeyi bırak."

 

 

Ben Asafa bakarken o tekrar önüne dönmüş arabayı çalıştırarak yola devam etmişti. Söyledikleri ona göre haklı bana göre belirsizdi ama ondan böyle sözler duymak gerçekten iyi gelmişti. Sırtımı koltuğa yaslayarak ona doğru döndüm.

 

 

"Bugün için tekrar teşekkür ederim ve ayrıca benimle geldiğin içinde."

 

 

"Ben teşekkür etmen için yapmadım, kendim istediğim için, sana değer verdiğim için yaptım."

 

 

Tebessüm ederek yüzünü incelemeye başladım. O yüze kaç yıl hasret kalmıştım. Kaç yıl yaşamıştım. Bütün bunlar bir mucizeyken yaşadıklarım tam bir ıstırap gibiydi. Karşımda beni unutan bir adam vardı. Bana yabancı olan biri. Ama yinede vazgeçmiyordu benden.

 

Unutmasına rağmen. Onu izlerken üzerime çöken yorgunlukla gözlerimi kapattım. Biraz uyumak iyi gelecekti. Kafamı toparlamam için dinlemem gerekiyordu. Kendimi hemen uykunun kollarına attım o arada yanağımda ufak bir dokunuş hissetim ama açmadım gözlerimi. O dokuşun sahibini biliyordum.

 

 

Bölüm : 01.05.2025 01:54 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş