Mevsimlerin soğuk gecelerin hiç suçu yoktu. Bizi o gecelere mahkum eden sevdiklerimizin suçu vardı. Biz onların yokluğuyla yorganın altında savaşmaya çalışırken onlar ardına bakmadan gitmişlerdi. Bende şimdi gidemiyordum ardıma bakmadan ayaklarım hastaneden ayrılamıyordu. Çünkü o benim annemdi ne olursa olsun annem. Beni doğuran belli yaşıma kadar büyüten kadındı. Son kez görecektim son kez elini tutacaktım bu son şansımdı.
Asafın ardından hüzünle bakarken nasıl bir sınavdan geçtiğimi düşündüm. Gidemedim peşinden. Polisler alıp götürürken sadece baktım. Çünkü hayat beni iki yerden sınıyordu.
Annemin odasına doğru ilerlerken bütün bedenim titriyordu. Bir ara ayaklarım birbirine dolanmış düşmek üzereyken Bayramın kolumdan tutmasıyla dengemi sağlamıştım. O an gözlerime bir bakışı vardı. Acır gibiydi. Halime acır gibi bakıyordu. Yutkundum şuanda kim beni bu halde görse acırdı.
Boğazımda büyük bir düğümle o kapıya ulaştım. Fakat Can'ı yerde dizlerinin üstüne çökmüş, elleri başında görünce duraksadım. Bakışlarım ondan ayrılıp odaya kayınca gözlerimden ardı ardına yaşlar döküldü. Çok geç kalmıştım. Annemin ellerinden tutmak için çok geç kalmış.
Doktorlar annemi hayata döndürmek için kalp masajı yapıyorlardı. O monitörden gelen ses dünyadaki bütün sesleri kesmişti. Sadece annemin kalbinin sesi vardı. Ama duran bir kalpti. Başımı çaresizce salladım. Şimdi olamazdı, ben gelmişken gidemezdi. Ayaklarım ona doğru giderken duvarın dibinde kulaklarını içerideki seslere tıkamış kardeşimi görünce sendeledim. Can çaresizce ağlıyor, annemin duran kalbinin seslerini duymak istemiyordu.
"Son defa bir iki üç. Çekilin."
Tekrar içeriye bakınca doktor son defa annemin kalbinin yeniden atması için uğraştı. Umutla başımı omzuma doğru yatırarak lütfen dedim lütfen dön. Yine terketme beni. Gitme anne. Ne olur duy sesimi.
"Doktor bey yeterince denedik dönmüyor. Bırakın artık."
Hemşire bir şeyler söylüyordu ama duymak istemiyordum. O anda doktor hemşirenin sözünü dinlemiş mücadele etmeyi bırakmıştı. Başını kaldırıp saate baktı. Üzüntülü bir şekilde başını sağa sola salladı.
İşte o saatten sonra herşey durdu. Zaman durdu hayat durdu. Annemin ölüm saati duyuldu. Sonra Can'ın acı dolu haykırışları.
Ben ise, durup öylece izledim. Benimde haykırmam lazımdı. Ama dudaklarımdan bir kelime çıkmıyordu. Sadece sessizce ağlıyordum.
Sessiz gözyaşlarımla annemin yanına doğru ilerledim. Doktor bana başınız sağolsun derken bile duymadım. Şuanda annemin sesini duymaya ihtiyacım vardı. Sadece ona. Can'ı birileri sakinleştiriyordu ama bakamıyordum. Bu sefer birbirimize destek olamıyorduk. Ardımda onu bırakarak yatağın yanına ulaştım Annemin cansız bedenine baktım. Solup giden yüzüne. En çokta gamzesine. Gülmese bile yinede belli olan güzelliğine. Elimi gamzesine götürüp yavaşça okşadım. Yüzü soğuktu buz gibiydi. Bu ölümün soğukluğumu oluyordu?
Tıpkı babam gibi odamı artık soğuktu. Ölüm annemede mi gelmişti?
Kulaklarımda bir söz çınladı babamın anneme her gece söylediği o söz.
Gamzeni ser gökyüzüne, bir tek sen gülümse.
Elim gamzesini okşarken gülümsemesini bekledim ama annem gülmedi.
"Hadi anne bir gülümse göreyim gamzeni. Son kez bahşet bana o güzel tebessümünü. Son kez gördüğüm bu soğuk yüzün olmasın annem, gamzen olsun. "
Benimde dermanım kalmamıştı. Bacaklarım bedenimi taşıyamamış tere tam yatağın kenarına çökmek zorunda kalmıştım. Ellerim ise annemin ellerinin üstünde sıkıca tutunmuştu.
"Çok geç kaldım sana gelmekle. Konuşamadım, vedamı edemedim. Kızamadım sana. Neden bıraktın beni diye hesap soramadım. Geç kaldık anne birbirimize."
Çok geç kalmıştık biz birbirmize. Ellerini avuç içlerime alıp uzun bir öpücük kondurdum. İlk ve son defa dokundun.
"Sende kızımın yanına gittin. Bebeğim artık sana emanet. "
Gözyaşlarım soğuk eline bir bir damlarken son kez yüzüne baktım. Düştüğüm yerden ayaklarımın üstüne tekrar bastım. Her defasında yaptığım gibi.
Arkamı dönüp yavaşça annemden uzaklaştım. Tıpkı yıllar önce onun evimizin kapısından ayrılırken gittiği gibi benden ondan gittim. Can hala sesli bir şekilde ağlıyor acıyla annesine bakıyordu. Canı öyle yanıyordu ki yanından geçip giderken bile beni görmemişti. Gönül isterdi kollarımı açıp yasımızı birlikte yaşamak. Ama o gücü kendimde bulamıyordum. Daha kendim bile ayağa kalkamazken ona nasıl dayanak olacaktım. Yada bir yabancıyken nasıl ablalık yapacaktım? O yüzden yanından sessiz bir şekilde yürüyüp geçtim.
Bakışlarım yerde öylece koridorda yürüdüm. Nereye gittiğimi bilmeden sadece yürümeye devam ettim. Hastaneden dışarı çıktığımda başımı kaldırıp etrafa bir bakındım.
Şimdi ne olacaktı? Ne yapacaktım? Dalgınca etrafa baktım. Gözlerimden yaşlar hiç durmadan akarken yolumu bulmaya çalışıyordum. Ama yolum yoktu gidecek bir ailem annem babam yoktu. Asaf yoktu.
Tekrar baktım etrafa sonra hastenin bahçesine doğru ilerledim. Yürüdüm yürüdüm ve ayağım taşa takılıp yere düştüm. Acı içinde kendimi yerde bulurken elim acıyan ayağıma gitti. O anda bir acı hissetim. Bütün kalbim acıdı. Bütün bedenim yara aldı ve ben avazım çıktığı kadar ağlamaya başladım. Az önceki sessiz ağlayışlarım artık sesiyle dönüşmüştü.
Ellerimi yüzüme kapatıp hüngür hüngür ağladım.
"Ölüm benden herkesi aldı. Ben artık kimsesiz kaldım. Ben artık tamamen yetim öksüz kaldım. Annemde gitti. Bebeğimde gitti."
Haykırdım ağaçlara haykırdım gökyüzüne. Ölümün benden aldıklarına. Ben kendimden geçerken yanıma birileri geldi. Ayağa kaldırmaya çalıştılar ama kalkamadım. Düşmüştüm ben ayağım acıyordu. Annem ölmüştü benim.
Bu Alinin sesiydi. Başımı kaldırıp ona baktım yanıma diz çökmüş gözleri dolu dolu bana bakıyordu.
"Ben bir şey yapmıyorum ki. Sadece düştüm."
Sol tarafımda da bir hareketlilik hissedince o tarafa döndüm ve Bayramı gördüm.
"Bayram düştüm ben sadece ondan ağlıyorum. Yok bir şeyim benim. Hem sen bilirsin çocukkende böyleydim. Canım acısa çok ağlardım. Yine ağlıyorum. Çünkü canım çok yanıyor."
"Canın yanacak ama geçecek Elif. Zaman ilaç olacak sana."
Başımı sağa sola sallayarak itiraz ettim. Elimi kalbime götürüp bir kaç kez vurdum.
"Zaman bana ilaç olmuyor. Zaman sevdiklerimin yokluğla bana en ağır bedeller öğretiyor. Eğer geçseydi bebeğimin acısı geçerdi. Babamın acısı, beş yıldır geçmeyen kocamın acısı geçerdi ama geçmiyor. Ben her gün ölüyorum onların yokluğuyla Bayram bana zaman ilaç olmuyor. Aksine daha çok hasta oluyorum."
Bu defa çok fena düşmüştüm. O yıkılmayan Elif, babamın ismimi koyduğu o dik duruşum gitmişti. Gücüm takatim tükenmişti. Bitmek bilmeyen gözyaşlarım, bitmek bilmeyen ağıtlarım Bayramın kucağında son bulmuştu. Beni göğsüne çekmiş sımsıkı sarılmış tıpkı geçmişteki gibi şifa olmak istiyordu. Ama benim şifa o değildi. Benim sığınağım Asaftı fakat oda yoktu. En zor zamanlarımda yanımda olması gerekirken yine yoktu.
Ne kadar ağladım ne kadar bağırdım bilmiyorum en son gözlerimi açamamış bayılıp kalmıştım. Gözlerimi açtığımda ise bir odada yanı başımda ellerimi sıkıca tutmuş kardeşimi gördüm. Ellerimize dalgınca bakıyor sessiz bir şekilde ağlamaya devam ediyordu.
Sesimi işittiği an bakışlarını bana çevirdi.
Gözlerinde gördüğüm telaş ve korku sertçe yutkunmama sebep oldu. Kardeşim benim için korkuyordu. Fakat yüreğimdeki ağırlık buna sevinemiyordu.
"Can yetişemedim ona, çok geç kaldım. Beni çok bekledi mi? Gözü açık mı gitti?"
Gözyaşlarım birbir yastığa dökülürken pişmanlık yaşıyordum. Her ne kadar kızgın olsamda o hastaydı önceden gelmem lazımdı. Beni bekliyordu ama ben gitmemiştim. İçimden haykırmak geliyordu bağırıp her yeri yıkmak istiyordum ama gücüm yoktu. Sakinleştiricinin etkisi hala gitmemişti. Can kafasını sallarken eğilip elimin üstüne buse kondurdu.
"Annemizin gözü açık gitmedi. Hem geç kalmadın sen, hemde o hissetmiştir geldiğini. Üzme kendini ne olur bak daha kötü olacaksın."
"Sen peki kötü değil misin? Haline bak benden kalır yanın mı var?"
Beni dinlememiş gibi yapıp alnını elimin üstüne koydu.
"Canım öyle yanıyor ki, bu duygunun tarifi yok. Babam öldüğünde de yandı canım ama bu başka abla. Annemin acı çekerek öldüğünü görmek daha bir yaktı yüreğimi. Özellikle sana hasret gitmesi."
Bu hasretin sebebi ben değildim. Aramıza özlemi sokan biz değildik. O kendisi tercih etmişti. Giden oydu kalan ise biz.
Can'a cevap vermemiştim. Bende ona hasret gittim diyememiştim. Sessiz kalmış benim yerime gözyaşlarım konuşmuştu.
O arada Can cebinden bir zarf çıkartıp bana uzattı.
"Bunu annem sana yazdı. Belki bütün soruların cevabı yok ama birde ondan dinle olur mu?"
Bakışlarım elindeki zarfa kayınca alıp almamak arasında gittim geldim. Henüz değildi henüz yüzleşemezdim.
"Şimdilik senden kalsın ben zamanı gelince senden alırım olur mu?"
Can bir şey söylemedi ceketinin cebinden çıkardığı zarfı geri yerine koydu. O zarfın zamanı vardı. Açılmak için zaman bekliyordu.
Okur Yorumları | Yorum Ekle |
4.91k Okunma |
556 Oy |
0 Takip |
29 Bölümlü Kitap |