18. Bölüm

Bir şehir daha kötü anılarıma sahip

Çilem Akpınar
gulumse_gulumse

Çaresizlik nedir diye sorsalar? O kabusu yeniden görmek derdim. Yeniden pis ellerini üzerimde hissetmek, korkuç gözlerine bakmak. Çaresizlik nedir diye sorsalar onlara korkumu anlatmak isterdim. En kötüsüde nedir biliyor musunuz? O kadar dövüş dersi almama rağmen, o kadar insana ilaç olmama rağmen kendime çare olamamıştım. Elimi kaldırıp bir yumruk bile vuramamıştım. O korku bütün vücuduma işlemiş sadece robot gibi kalmıştım.

Abimi aradıktan sonra gerisi hatırlamıyordum.Gözlerimi açtığımda ise bir hastane odasında kendimi bulmuştum. Abim elimi sıkı sıkı tutmuş öylece bana bakıyordu. Gözlerimi açtığımı görünce telaşla oturduğu yerden ayağa kalkarak yüzüme doğru eğildi.

"Dilruba iyi misin abim?"

Konuşacak gücü kendimde bulamadığım için yalnızca başımı sallayarak iyi olduğumu belirttim. Fakat ne kadar iyiysem?

"Ben doktora haber verip geliyorum."

Elimi bırakıp tam gidecekken gitmesine engel oldum.

"Abi ne olur yalnız bırakma beni."

Abim gözlerimdeki korkuyu gördüğü an telaşla kalktığı yere geri oturup elimi yeniden sıkıca tutmaya başladı.

"Tamam gitmiyorum güzelim, acil butonuna basarız onlar gelir."

Gözlerimden yaşlar düşerken tekrar başımı salladım. Ne zamandır ağladığımı farketmeyecek kadar ruhum kötüydü.

Abim diğer eliyle gözümdeki yaşları silerken onunda gözleri dolmuştu.

"Ağlama güzelim, yanındayım ben. Bundan sonra hiç yanından ayrılmayacağım. Korkma tamam mı?"

"Abi o yine geldi. Bu defada zarar vermek istedi. Eğer o araba gelmeseydi..."

Hıçkırıklarım konuşmamı yarıda kesmiş bu sefer sesli bir şekilde ağlamaya dönüşmüştü. Abim halime daha fazla dayanamadı. Sandalyeden kalkıp yanıma oturarak başımı göğsüne çekip sıkıca sarıldı.

"Dilruba ne olur ağlama kardeşim. Senin bir damla gözyaşın için bu dünyayı yakarım ne olur ağlama."

Bende ağlamak istemiyordum ama kendimi durduramıyordum. Bugün yaşadıklarım öyle ağırdı ki. Unuttuğum sandığım o kabus yeniden gelmişti. Oda beni unutur derken, daha kötü şekilde geri dönmesi düşünülecek gibi değildi.

İç çeke çeke abimin kollarına tutundum. Tek dayanağım, tek korumam oydu.

"Abi beni nereden buldu? O beni mi takip ediyordu?"

Aklımdaki bu korkunç düşünceleri farkettikçe yüreğime bir ağırlık oturdu. Her saniye takip edildiğimi düşünmek içimi ürpertmişti.

"Her şeyi öğreneceğiz şimdi sen bunları düşünme."

O esnada odanın kapısı birden açıldığı için yerimden irkildim. Korkuyordum, hiç bir şeyden korkmayan ben artık herşeyden korkmaya başlamıştım.

İçeriye doktorun girdiğini görünce derin nefes aldım. Bakışlarım abime kayınca üzüntüyle bana bakıyordu

"Dilruba hanım uyanmış. Öncelik geçmiş olsun. "

Doktor beye sadece bakmakla yetindim. Oda benim konuşmayacağımı anlayınca konuşmaya devam etti.

"Dilruba hanım biraz tansiyonuz düşmüş, birde küçük bir taşikardi geçirmişsiniz. Sanırım bir şey sizi tetiklemiş ve kalbiniz birazcık hızlı çarpmış."

O etkileyen öyle büyük korkuydu ki. Dile bile getiremiyordum.

"Bu gece sizi burada misafir edeceğiz. Yarın sabah taburcu işlemlerinizi halledip eve gidebilirsiniz ve kısa zamanda bir kardiyoloji uzmanına görünmeniz gerek. Biz bütün testleri yaptık fakat daha detaylı inleceleme gerek. Yalnız size önerim stresten sıkıntıdan uzak durmanız. Lütfen kendinize iyi bakın."

Bugüne kadar kendime iyi bakan ben bugünden sonra ne kadar iyi olurdum bilmiyordum. Sanırım yine atlatmak kolay olmayacaktı. Karşımdaki orta yaşlarda olan doktora boş boş bakarak bir cevap veremedim. Benim yerime abim araya girerek o cevap verdi.

"Her şey için teşekkür ederiz doktor bey! Bundan sonra kardeşime daha iyi bakacağım. Hiç bir sorunu olmayacak. "

Abimin elini daha sıkı tutarak gözlerimi kapadım. Abim yanımdaydı ve bir şey olmayacaktı.

"Ersin bey kardeşinizi bir psikiyatri doktorununda görmesini tavsiye ederim. Çünkü yaşadığı durum hiç kolay değil ve kendini içe kapamış gibi görünüyor."

Gözlerim kapalıydı ama uyumuyordum. Doktorun bütün söylediklerini duymuştum.

Benim zaten bir psikoloğum vardı. Aynısını abimde söyleyerek en kısa sürede doktorumla iletişime geçeceğini söylemişti.

Sonra bütün sesler kesildi. Doktor odadan çıktı. Abimin sesi çıkmadı. Bense hala abime sıkıca tutunarak uyumaya çalışıyordum. Saçlarımda eli incitmeden okşuyordu.

"Özür dilerim güzelim, seni koruyamadığımız için, koruyamadığım için. Her defasında zarar görmene engel olamıyorum. Belki bugün peşinden gelseydim yalnız bırakmasaydım seni bunlar olmayacaktı."

Keşkeler hayatımızın öyle bir yerindeydiki. O sözcüğü o pişmanlığı muhakkak yaşıyorduk. Ama keşkeler yaşanılacak hiç bir şeyin önüne geçemiyordu. O adam bugün çıkmasaydı karşıma başka bir gün çıkacaktı. Ne kadar keşke desek boştu. Belki bende Yağız oğlanın beni yurda kadar götürmesine izin verseydim bunlar başıma gelmeyecekti. Hep varsayımlar içinde yaşadığımız için keşkelerin önemi yoktu.

Oysa bugün ne güzel başlamış ne güzel devam etmişti. Yağız oğlanla herşeyi düzeltmiş sevgili olma yolunda adım adım ilerliyorduk fakat o adamın karşıma tekrar çıkması bundan sonraki hayatımı derinden etkileceği için belkide ilişki başlamadan bitmişti.

Sabaha kadar rüyalar görmüş, sıçrayarak uyanmıştım. Abim ise bir gram uyumadan sadece elimi tutmuş beni hiç bırakmamıştı. Sabah olduğunda ise Feride gelmişti. Gözleri dolu dolu bana bakıyor elleriyle saçlarımı okşuyordu.

"Güzelim nasıl oldun?"

Hüzünle tebessüm ettim.

"Seni gördüm daha iyi oldum."

Abim çıkış işlerimlerini halletmek için beş dakikalığına yanımdan ayrılmış ve ellerimdeki boşluk yine içimi ürpertiyordu

O yüzden Feride'ye elimi uzatarak tutmasını istedim.

"Elimi tutar mısın abim gelene kadar?"

Feride tereddüt etmeden elimi tutmuş abimin kalktığı sandalyeye oturmuştu.

"Yağız oğlanın haberi var mı?"

Başımı olumsuz anlamda salladım.

"O yüzden bana seni sordu, instagramdan yazdı. Galiba sana yazmış cevap alamayınca bana yazdı. Merak etmiş bende yorgun olduğun için hemen uyuduğunu yazdım."

Gözlerim masanın üzerindeki telefonumu görünce Feride anlamış direk alıp bana uzatmıştı.

Kilidini açtığım anda bildirimleri gördüm.

Ona yakın İnstagramdan mesaj vardı. Direk mesajları girip okumaya başladım. Hepside Yağız oğlandandı.

"Yeni ayrıldık ama seni şimdiden çok özledim galiba. Bu arada yurda geçince yaz."

"Dilruba daha geçmedin mi yurda? Numaran olsaydı arardım ama inat edip vermedin."

Çok haklıydı keşke numaram olsaydı keşke numarası olsaydı. Belki o anda onu arardım. Yetiştirdi hemen bana.

"Dilruba artık merak etmeye başladım. Neredesin sen güzelim?"

Mesajları okudukça gözlerimden yaşlar firar etti. Onun merak ettiği saatlerde ben neler yaşıyordum.

"Artık iyice meraklandım. İyisin değil mi? Kesin bir şey oldu Dilruba?"

Son mesajı okuduğum an dudaklarımdan bir hıçkırık koptu sonra yerini sesli ağlamaya bıraktı. Elimden telefonu kucağıma düşürerek iç çeke çeke ağlamaya başladım. Feride ne yapacağını şaşırmış halde bana bakarken yatağıma oturup beni göğsüne çekti.

Tıpkı abim gibi oda kollarıyla şifa olmak istiyordu.

"Dilruba ne olur ağlama. Abini çağırmamı ister misin? Yada doktoru?"

Başımı sallayarak başımı daha da göğsüne yaslayıp ağlamaya devam ettim..

"Onun beni merak ettiği saatlerde ben neler yaşıyordum. Sesim çıkmadan ecelimi bekliyordum Feride. O bıçağı yine saplayacaktı bana."

Feride beni sakinleştirmeye çalışıyordu ama nafile. Odanın kapısı açılmış içeriye birileri girmişti fakat dönüp bakamadım.

"Kızım!"

Babamın sesini duyduğum an başımı kaldırıp arkaya baktım. Babam gelmişti. Abim ağladığımı görünce telaşla yanıma gelerek yüzüme baktı. Babam ise olduğu yerde kalmış öylece bekliyordu.

"Dilruba ne oldu? Neden ağlıyorsun? Feride ne oldu?"

Abim telaşla ardı ardına sorduğu sorularla durumu anlamaya çalışırken kendimi sakinleştirmeye çalıştım.

"Ersin bilmiyorum birden ağlamaya başladı."

Feride çaresizlikle abime cevap verirken gözlerimi babamdan ayıramıyordum. Sanırım uzun zamandır böyle ağlama krizine girmediğim için şok olmuştu.

"Dilruba doktoru çağırayım ister misin?"

Abime bakarak başımı salladım.

"Sadece gitmek istiyorum."

Zorla dudaklarımdan çıkan söz babamı harekletlendirmişti. Yanıma gelerek direk bana sarıldı. Öyle sıkıca sarıldı ki, bu ağlamamı daha şiddetlendirdi.

"Özür dilerim kızım, yine yanında olamadığım için özür dilerim."

Babamın ağlayan sesi kulaklarımı doldurunca o an ne yaptığımı anlamıştım. Sevdiklerimi bir kez daha üzdüğümü anlamıştım. Kendimi tutarak hıçkırıklarıma engel oldum. Babam biraz sakinleştiğimi anlayınca benden uzaklaşıp yüzümü ellerinin arasına aldım.

"Hadi seni annene götüreyim."

Belkide dünyadaki tek sözdü. Anneye gitmek, onun şefkatli dolu kucağında huzur bulmak.

Üzerimi hemen değiştirdikten sonra nihayet hastaneden çıkmıştık. Babam abimin arabasının şöfor koltuğuna geçmiş. Ben, abim ve Feride arka tarafa geçerek oturmuştuk. Başım abimin omzunda yaslı. Sağ elim Feride'de, sol elim ise abimde onlardan güç alarak yola çıktık.

Ve bir şehir daha kötü anılarıma sahip olmuştu.

Saatler süren yolculuktan sonra Ankara'ya ulaşmıştık. Evime ilk girdiğim anda annem koşarak yanıma gelmiş sımsıkı sarılmıştı. Gözleri şişmiş ağlamaktan perişan olmuştu. Zavallı kadının bütün korktukları başına geliyordu. Ama olanları hiç sormadı, sadece iyi olduğumu gördü ve rahatlamıştı. Yol yorgunluğu yemek felan derken odam çekilmiş kendimi uykuya vermiştim.

Sabaha kadar rüya gördüğüm için uykusuzdum. O uykusuzlukla üç saatte yakın uyumuştum. Hiç uyanmadan, hiç kabus görmeden rahat bir uyku çekmiştim. Gözlerimi açtığım ise annem yatağımın kenarına oturmuş öyle bana bakıyordu.

"Anne ne yapıyorsun burada?"

Nemli gözlerini silerek elimden sıkıca tuttu.

"Dilruba iyisin değil mi?"

Gözlerinde gördüğüm o korku içime bir oturduki, abimin babamın gözlerinde gördüğüm bu ifade kendimi dahada kötü hissetmeme sebep oluyordu.

O yüzden tebessüm ederek ellerimizin üstüne diğer elimi koydum.

"İyiyim annem merak etme. Evime gelmek seni görmek bana iyi geldi."

"Dilruba sen iyi ol kızım tamam mı? Artık hiç birşeyden korkma biz yanındayız."

Annem biz deyince aklıma Feride geldi.

"Anne Feride nerede?"

"Ona da yan odayı hazırladım dinleniyor. Birazdan gider bakarım."

Ah canım arkadaşım benim için buraya kadar gelmişti. Yalnız bırakmak istememiş destek olmak için her şeyi yapıyordu.

"Ben bakarım annem sende biraz dinlen bence iyi gözükmüyorsun."

Yüzündeki yorgunluğu görebiliyordum.

"Ben iyiyim siz iyi oldukça ben her zaman iyi olacağım."

Onu daha mutlu etmek için kocaman gülümsedim ve sıkıca sarıldım.

"Siz iyi olun bende iyi olurum."

Annem yanımdan ayrılınca Feride'nin yanına gitmek için odamdan çıktım. Tam odanın kapısına gelince içeride abimin sesini duydum. Abim Feride'nin odasındaydı. Benim abim. Sanırım bunlar yavaş yavaş olacak gibiydi. Onları rahatsız etmemek için arkamı dönüp gidecekken abim öyle bir söz söyledi ki duraklamak zorunda kaldım.

"Feride kardeşimi koruyamıyorum. Her defasında o adamla tek başına savaşmak zorunda kalıyor ama ben yanında olamıyorum. Şerefsiz herif onu hep yalnız yakalıyor ve zarar veriyor. Ama ben kardeşimin yara almasına mani olamıyorum. Düşünsene kendini korumak için dövüş dersleri aldı çünkü abisi onu koruyamıyor, çünkü abisi hiç bir işe yaramıyor."

Her bir sözü ruhuma öyle bir işledi ki bacaklarımın dermanı kalmadı. Yere çökerek kapının önüne oturdum. Kirpiklerim çoktan ıslanmış, gözyaşıyla titriyordu.

"Ersin ne olur böyle konuşma. Sen onu korumak için elinden geleni yapıyorsun. Onun elinden tutup destek oluyorsun, tek başına savaşmıyor ki. Ayrıca o pislik Dilruba'nın yalnız anını kollamış. Senin bir suçun yok."

Feride'nin söylediği gibi abimin hiç bir suçu yoktu. Onun söylediğinin aksine beni hep korumuştu. Halada koruyordu. Sadece bazı şeyler bizim elimizde değildi. Abimin kendisini suçlu hissetmesi beni derinden yaralamıştı. Oturduğum yerden kalkmamış başımı duvara yaslayarak boş gözlerle tavanı izliyordum. Abim içeride acı çekerken ben dışarıda acı çekiyordum. Sonraki konuşmaları kulağıma gelmedi yada bilmiyorum belkide konuşmuyorlardı. Çünkü sesler kesilmiş, benim sessiz çığlıklarım duyuluyordu. Sadece ben duyuyordum.

Gözyaşlarım ardı arkası kesilmezken kulaklarım çok tanıdık bir ses işitti.

"Dilruba!"

Bakışlarımı tavandan çekip önümde duran gölgeye baktım. Ayaklarından başlayarak yüzüne doğru çıkarken karşımda gördüğüm kişiyiyle rüya görüyorum sandım.

" Yağız!"

Yağız oğlan buradaydı. Hemde benim evimde.

"Dilruba güzelim iyi misin?"

Telaşla yanıma çökerek yüzümü ellerinin arasına aldı. Ben gözlerimdeki yaşlardan galiba yanlış görüyordum.

"Yağız sen gerçek misin?"

"Sanırım yine rüya görüyor sanıyorsun ama ben gerçeğim güzelim."

Ellerim yüzündeki ellerine tutununca gerçek olduğunu anlamıştım.

"Senin burada ne işin var?"

Yağız oğlan tam verecekken Feride'nin kapısı açılmış ve abim çıkmıştı hemen arkasındanda arkadaşım.

"Dilruba sen burada neden oturuyorsun?"

Abimin telaşlı bakışları beni bulurken karşımda duran kişiyi görünce kıpkırmızı olmuştu.

"Lan senin burada ne işin var?"

Evet sayın seyirciler yine başlıyorduk.

"Sevgilimi görmeye geldim."

"Yok artık!"

"Yok artık!"

Abimle aynı anda konuşunca birbirimize baktık. Ben yok artık derken Yağız oğlanın cesaretine söyleniyordum. Sanırım abimde inanmak istemiyordu.

"Ay sonunda oldunuz ya!"

Abimin arkasından gelen alkış sesi ve konuşmayla hepimiz Feride'ye baktık. Ama abim daha değişik baktı, sanki sende mi be kızım der gibiydi.

Onlar bakışırken bende bizden konuyu uzaklaştırarak farklı bir konu açtım.

"Abi siz odada ne yapıyordunuz?"

Söylediğim bu söz ortaya bomba gibi düşerken canım abim ve arkadaşım büyük şokla dönerek bana baktılar.

"Ne öyle bakıyorsunuz, sanki büyük bir halt işlemiş gibi."

"Höst kızım, sen ne diyorsun?"

Evet abim hödüklük moduna geri dönmüştü. Ona sinirle bakarken yüzümün sıcakladığını hissettim. Önce neden sıcak oldu diye düşerken yüzüm hala onun ellerinin arasındaydı ve çok yakınımda duruyordu. Elimle yüzümdeki ellerine vurarak geri çekildim.

"Sende fırsattan istifade iyi dokundun ha!"

Söylenerek ayağa kalkıp yüzümdeki ıslaklığı koluma sildim. Ben kalkınca Yağız oğlanda kalkıp biraz ötemde durdu.

"Dilruba iyi misin? Bir yerine felan mı acıyor o yüzden mi ağladın?"

Yağız oğlanın sözleri abimin bana telaşla bakmasını sağladı. Çünkü onları dinlediğimi anlamıştım. Tam ağızını açıp bir şey söyleyecekken hepsine arkamı dönerek odama ilerledim. Peşimde Yağız oğlan, onun peşinde abim beni takip ediyorlardı.

Feride ise olduğu yerde kalmış bize bakıyordu.

"Ersin onlar biraz yalnız kalsa."

Abim itiraz etmeden Feride hemen müdahalede bulundu.

"İzin ver, ihtiyaçları var."

Tam odamın kapısında durup lnalara doğru döndüm.

"Abi sen arkadaşımla odada yalnız kalıyorsun ama bana gelince yok. Lütfen senin yaptıklarını bana kısıtlama."

Abimin konuşmasına fırsat vermeden Yağız oğlanın kolundan tuttuğum gibi odama çektim ve kapıyı abimlerin yüzlerine kapadım.

"O bize kapıyı yüzümüze mi kapattı? Küçük cadı!"

"Ersin rahat bırak ne olur onları. "

Feride'nin yalvarır gibi konuşmasına abim dayanamadı. Dediğini yaparak bizi rahat bırakmıştı. Tam yatağıma doğru gidecekler kolumdan çekilmesiyle birden Yağız oğlanın kollarında buldum kendimi. Boyum kısa olduğu için biraz daha eğilip yüzünü saçlarıma gömdü.

"Dilruba çok korktum sana ulaşamadıkça çok korktum."

Sessizce fısıldamıştı ama ne kadar korktuğunu hissedebiliyordum. Kollarıma yavaşça kaldırıp beline sıkıca sarıldım.

"Yağız çok korkuyorum."

Dudaklarımdan ilk defa çıkan bu söz belkide itiraftı. Ben dik durmak istiyordum ama olmuyordu. Gerçekten çok korkuyordum.

"Korkma Dilrubam, ben yanındayım ne olursa olsun seni herşeyden koruyacağım."

Güven dolu sözlerini duydukça başımı göğsüne saklayarak ona sığındım.

"Özür dilerim, senide telaşlandırmak istemedim ama işte."

Burnumu çekip ağlamadığıma kendimi ikna etmek istiyordum ama sanırım yine ağlıyordum. Yağız oğlan başını saçlarımdan çekerek benden birazcık uzaklaştı. Zorla göğsünden kopup yüzüne baktım.

Elleri gözlerimi bulmuş kipriğimden akan son yaşa engel olmak istercesine dokunmuştu ama yaş parmağına düşmüştü.

"Dilruba ağlama ne olur. Bak sen ağladıkça kalbime bıçak saplanıyor. Senin cıvıl cıvıl sesini duymaya ihtiyacım var."

Benimde eski bene ihtiyacım vardı. Ama eski beni dün gece öldürmüşlerdi. Yıllar önce hayata yeniden tutulan kızı yeniden öldürmüşlerdi. Başımı sağ omzuma doğru yatırarak güzel gözlüme baktım.

"Sence artık eskisi gibi olabilir miyim?"

"Birlikte başaracağız, senle ben bunun üstesinden geleceğiz Dilruba."

İçime gelen ürpertiyle belinde olan elimi çekip eline tutundum.

"Elimi böyle tut olur mu? Sadece bunu istiyorum. Sadece.."

Konuşmamın devamını getiremedim. Sadece korkularımın gitmesini istiyordum. Sadece yalnız olmadığımı hissetmek istiyordum.

"Gel hadi dinlenmen lazım. "

Elimi bırakmadan beni yatağa doğru götürdü. Önce kendi oturdu sırtını yastığa dayayıp sonra kollarını kocaman açtı.

"Kollarımda dinlenmek ister misin?"

Tebessüm ederek başımı salladım. Açtığı kollara sığınarak yalnız olmadığımı bir kez daha kendime ikna ettim. Ben yalnız değildim, ailem vardı, arkadaşım ve Yağız oğlanım.

Karnıma sıkıca sarılan elleri, boynumda hissettiğim nefesi, başımı yasladığım bir omuz vardı. Gözlerimi bir süre kapatıp bu anı yaşamak istedim. Birazcık ihtiyacım vardı.

"Yağız ben çok güzel dövüşüyorum değil mi?"

"Evet güzelim, bunu bizzat yaşadığım için gayet güzel dövüyorsun."

"Ama o bıçağı gördüğümde elimi kaldırıp bir yumruk bile atamadım. Herkesi koruyan ben kendimi korumayadım. Neden böyle oldu? Ben dersleri o yüzden almıştım fakat cesaret edemedim. Korktum Yağız çok korktum."

Aslında kendime en çok soru sorduğum bu soruydu. Neden öyle bir tutukluk yaşamıştım.

"Dilruba o anda yaşadığın kolay bir şey değildi. Çok normal çünkü o şerefsizi tekrar gördün ve ne yapacağını şaşırdın. Ne olur kendine yüklenme artık."

O adam tekrar aklıma gelince kucağımda olan elim Yağız oğlanın ellerini buldu. Sıkıca tutundum tekrar. Korkumu anlayınca saçlarıma bir buse kondurdu.

"Neden bana Yağız oğlan demiyorsun? Sadece ismimi söylüyorsun?"

Bir anda boş bulunarak başımı kaldırıp ona baktım.

"Ben öyle mi sesleniyorum?Hiç farkında değilim?"

Gerçekten hiç farkında değildim. İçimden Yağız oğlan diye seslenirken dudaklarım sadece ismini söylüyordu.

"Sadece ismimi söylemende güzelmiş. Güzel dudaklarından çıkan herşey çok güzel "

Ooo biz dramatik moddan çoktan çıkmış konu farklı yerlere gidiyordu. Yağız oğlanın bunu neden yaptığını biliyorudum. Sadece aklımı dağıtmak istiyordu. Dudaklarımdan çıkan kırkıtıyla güzel yüzüne baktım

"Oo yanımda dura dura bana benzemeye başladın çapkın çocuk."

Benim gülmeme karşılık vererek, odada birazda olsa mutluluğumuzun sesi yankılandı. Fakat aklıma gelen bir soruyla gülmemi keserek Yağız oğlana sordum.

"Bu arada sen başıma gelenleri kimden duydun?"

"Abin aradı o anlattı her şeyi. Hatta benim gelmemi o istedi. Gerçi o söylemese gelecektimde."

Büyük şokla yüzüne bakarken gerçek mi diye sorgulamadım da değil.

"Benim abimdem bahsediyoruz değil mi? Hani bizim her romantik anımızı bozan? Ersin abimden. Az önce neden geldin diye kızıyordu."

Yağız oğlan tebessüm ederek başını aşağı yukarı salladı.

"Abime bak be, hala şoktayım."

"Abin seni çok seviyor. Yüzünde bir tebessüm için dünyaları yakacak kadar hemde."

Bende onun için yakardım. Oda benim her şeyimdi. Ama benim için bu kadar üzülmesi, korkması üzmüştü. O üzülürse bende üzülürdüm. Onlar iyi olursa bende iyi olurdum.

Bir süre daha Yağız oğlanla vakit geçirdik.Daha sonra babamın bizi çağırmasıyla salona geçmek zorunda kaldık. Salona geçtiğimde ise büyük bir kalabalık beni karşıladı. Taner komser ve bir kaç polis gelmişti. Taner komser benim dosyamla ilgilenen kişiydi. Başıma gelen o olayda suçluyu yakalamak için çok uğraşmış fakat hiç bir kanıt bulamamıştı. Onları görünce biraz tedirgin oldum. Ben gerçekleri unutmaya çalıştıkça onlar peşimi bırakmıyordu.

"Dilruba gel kızım yanıma!"

Babamın seslenmesiyle kendime gelerek onun yanına gidip oturdum. Tam burada ne oluyor diye soracakken Taner komiserin konuşmasıyla susmak zorunda kaldım

"Merhaba Dilruba nasılsın?"

"İyiyim teşekkür ederim."

"Kızım biliyorsun İstanbul'da ifaden alınmadı. Dosyan burada olduğu için her şeyi anlattım Taner komisere. Oda İstanbul'daki emniyetle temasa geçerek bazı kamera kayıtlarına ulaştı."

Babam bana olanları anlatınca içim biraz olsun rahatlamış umutla komisere bakmıştım.

"Bu defa bir şey buldunuz mu? Yüzünde maske vardı yine ama belki bir ip ucu gözükmüştür."

"Bize en önemli ipucuyu veren akrep dövmesi ve bıçağı oldu."

"Peki ne buldunuz?"

Herkes büyük sessizlikle komiserin söyleyeceğini beklerken ben stresten tırnaklarımı avuç içlerine batırıyordum.

"Bu dövme büyük bir örgütün simgesi. "

"Örgüt mü?"

"Sapkınların katillerin bulunduğu. İnsan kanını akıtmakla zevk alan bir örgüt. "

Anlamıyordum öyle bir örgütün benimle ne işi olurdu?

"Ama benimle dertleri ne? Ben ne yaptım onlara?"

Herkesin aklındaki soruyu sorarken kimseden ses çıkmıyordu.

"Şimdilik bilmiyoruz. Emniyet yıllarca bu örgüt başının peşindeydi. Senin saldırıya uğradığın zaman şüphelendik ama bir şey bulamadık. Bunlar çok farklı şekilde insanlara saldırıyorlar. Akrep dövmeleri olduğunu biliyorduk fakat onlar insanı hayatta bırakmıyor. Üstelik hiç maske takmıyorlar. İlk kez sana saldıran kişi maske takmıştı ve ilk kez seni sağ bırakmışlardı."

Komiserin her bir sözünde tüylerim diken diken oldu.

"Ama o şerefsiz Dilruba'yı bıçakladı. Yani ölebilirdi."

Yağız oğlan sessizliğini bozarak komisere soru sormuştu.

"Ölümcül bir saldırı değildi. Eğer onu öldürmek isteselerdi inan daha farklı yöntemlerini kullanırlardı"

"Peki şimdi ne olacak? Benim kızımın hala hayatı tehlikede bunca zaman sonra tekrar karşısına çıktığına göre farklı bir nedenleri var."

Annemin sesindeki korku herkesi üzmüştü en çokta beni.

"Merak etmeyin Dilruba hanıma korumak için elimizden geleni yapacağız. Her daim yanında polisler arkadaşlarımız olacak. Hatta şuanda kapının önünde bir ekip bekliyor. Onlar sizi korumakla görevli "

"Peki benim hayatım ne olacak? Sürekli hep böyle saklanarak mı geçecek? Zaten yıllardır saklandım. O tekrar karşıma çıkar diye evden çıkmadım. Ben üniversiteye bile geç başladım ya! Daha yeni hayatımı ellerime almışken neden şimdi? Yine o kabus dolu günler mi gelecek?"

Benin isyanım odada büyük yankı oluştururken gözyaşları içinde karşımda duran kişilere baktım. Annem çoktan benimle birlikte ağlamaya başlamış, babam ellerimden tutmuş, abim başını yere eğmiş elleri yumruk halinde. Feride üzüntüyle bana bakıyor ve Yağız oğlanda o çekik gözlerine hüznü yerleştirmek istemiyor gibi öylece bakıyordu. Öfkeyle babamın elinden elimi çekerek ayağa kalktım.

"O eski günlere tekrar dönmeyeceğim. Ben güçlü bir kızım. Tamam korkmuş olabilirim fakat yeneceğim. Ne kimseden korkmayan bir kız olarak yarın yeni bir güne başlayacağım."

 

 

Bölüm : 26.12.2024 23:05 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş