Sıkıca elinden tuttuğum bir adam vardı. İlk defa birine geç kalmamıştım. İlk defa aşkımın peşindem gitmiştim. Aşkımın arkasında durmuştum. Çünkü kimseye geç kalmak istemiyordum.
Geç kalmak öyle bir hisstiki sonrası büyük pişmanlık. Keşke bir kez olsun sevdiğimi söylesem pişmanlığı, keşke bir kere daha sarılabilsem pişmanlığı vardı ve telafisi yoktu.
Seven sevdiğine geç kalmamalıydı. Ben bunun pişmanlığını lisede yaşamıştım. Sonra dedimki bir daha geç kalmak yok. Dilruba senin hayatında geç kalmak olmayacaktı. Ama bugün elini tuttuğum adama geç kalmıştım. Ona sırtımı dönerek onu anlamayarak. Şimdi karşımda bir hastane odasında yüzü tanınmaz hale gelmiş gözleri kapalı yatıyordu. O güzel gözleri ilk defa bana bakmıyordu.O gözleri görmediğim an dünyam kararıyordu. Nefes alamıyordum. Burnumu çekerek sol gözümdeki yaşı elimin tersiyle sildim.
"Yakışıklı hadi aç gözlerini artık. Bak nefes alamıyorum. Hem sen bana kıyamazsın."
Yaşanılanları tekrar düşününce içim daraldı. Dün gece telefonuma bir mesaj düşmüş dünyam kararmıştı. O adam sevdiğim adama kadar uzanmıştı. Sevdiğim adama zarar verecek kadar gözleri dönmüştü. Fakat konu benimle ilgili değildi. Yağız oğlan onların peşinde olduğu için bir ders vermek istemişlerdi. Ve o ders çok ağır olmuştu. Şuanda bilinci kapalı şekilde karşımda yatıyordu. O güzel yüzü ise. Devamını getirmeye gücüm yetmiyordu. Onu öyle dövmüşlerki gözleri şiş kaşının biri yarılmış en önemlisi başımdan darbe almıştı. Beyin kanaması geçirme ihtimali vardı. Gözlerini açamıyordu.
Bir hıçkırık koptu dudaklarımdan. Ardından gözyaşı. Kendimi bırakmış yeniden ağlamaya başlamıştım.
Abim teselli vermeye çalışıyordu ama hiç bir şey beni teselli edemezdi.
"Hadi sadece beş dakika dedik çıkmamız gerek."
Sadece beş dakikalığına doktordan izin almıştık. Abimde benimle gelmişti. Çünkü ayakta duracak halim yoktu. Onun desteğiyle yürüyordum. Zaten dün gecede onunla apar topar İstanbul'a gelmiştik. Peşimizde polisler. Dedim ki keşke kalbimide korusalardı. Benden çok onu.
Abim elini uzatıp tutmamı bekledi. Son kez ona baktım bana dönmesi için son kez. Sonra abimin elinden güç alarak ayağa kalktım. Gözlerim o yatakta adımlarım kapıya doğru yürüdüm ve istemeyerek çıktım odadan. Dışarıda Yağızın annesi, Elif Arda herkes onu bekliyordu. Feride de gelmişti. Onun yanına doğru giderken Elif'in ağlama sesi yankılandı koridorda.
"Abi, abim uyanmak zorundasın. Babamdan sonra senide kaybedemem ne olur. "
Bu söz öyle yüreğime oturmuştu ki adımlarımın yönü değiştirip ona doğru ilerlemeye başladım. Abim belimden tutarak bana destek verdi. Elif'in tepesinde durunca başını kaldırıp bana baktı.
Bu halde bile gıcık olabiliyordu.
"Tabikide çünkü o benim abim."
Sinirli bakışlarla bana bakmaya devam ederken pes ettim. İyi olmak yaramıyordu ona. Yavaşça arkamı dönecekken birden elimden tuttu.
"Abim iyi olacak değil mi Dilruba?"
Elifim bu çaresiz hali benim için fenaydı. Başımı evet anlamında sallarken kollarımı ona açtım. O önce bir kollarıma baktı sonra gözlerime daha fazla dayanamadı ayağa kalkarak kollarıma sığındı.
"Dilruba abime bir şey olursa dayanamam bende ölürüm."
Ellerimi saçlarına götürerek okşadım.
"Şişt ona hiç bir şey olmayacak. Abin çok güçlü gözlerini açacak ben biliyorum."
Ben öyle konuşunca kendini tamamen bırakıp sesli bir şekilde ağlamaya başladı. Bende ona sessizce eşlik ettim. Bakışlarım annesine kayınca zavallı kadında bitmiş haldeydi. Bize bakıp oda daha çok ağlamaya başladı. Bir süre hepimiz ne kadar ağladık bilmiyorum. Sonunda pes etmiş Elif'ten ayrılmış Feride'nin yanına geçip oturmuştum. Başım onun omuzunda bekliyorduk.
"Feride sevdiklerimize geç kalmayalım olurmu? Her anın kıymetini bilelim. Küs olmayalım. Ben en son ona sarılmadım biliyor musun? Ona sevdiğimide söylemedim hiç."
Kendi içimde hesaplaşmaya giderken Feride beni dinliyordu.
"Abime geç kalma ona kızma küsme. Biliyorum çok kızgınsın haklısın ama bunlar onarılır geçer. En azından geç kalmamaktan iyidir."
Abimde beni dinliyordu biliyordum. Onunda hatasını anlaması lazımdı.
Geriye kalan saatlerde yakışıklının uyanmasını bekledik. Ve nihayet o güzel haber gelmişti.
Doktor Yağız bey uyandı deyince kimse yerinde duramadı. Annesi Elif hatta arda komiser bile. Onlar odaya geçerken gözlerimi kapatıp Allaha şükrettim.
Sevincim öyle büyüktüki bu defa mutluluktan ağladım.
"Dilruba hadi sende git yanına !"
Abimin sesiyle gözlerimi açtım.
"Giderim abi önce ailesi bir görsün."
Ferideyle o bana garip garip bakarken neden koşturarak odaya gitmediğimi merak ediyorlardı. Ama bir şey söyleyemedim. Biraz sonra odanın kapısı açılmış Elif çıkmıştı. Yüzünde kocaman tebessümle.
"Abimin durumu çok iyi. Biraz ağrıları var ama zamanla geçecekmiş. Bu arada Dilruba abim seni sordu. Hadi yanına git."
Elif'in ilk defa benimle böyle konuşmasına şaşırken o hala bana iyi davrandığının farkında değildi. Çünkü birden üzerime gelerek kolumdan tutup kaldırmaya çalıştı.
"Hadisene kızım abimi bekletme!"
Ama yerimden bir milim kımıldamadım. Oraya gitmeye yüzüne bakmaya cesaretim yoktu.
"Dilruba yakışıklığı görmek istemiyor musun?"
Feride elimden tutarak yüzümü incelemeye başladı. Bendeki garipliği çözmeye çalışıyordu. Başımı hayır manasında sağa sola salladım.
"Sen kendini naza mı çekiyorsun?"
Evet Elif'in içindeki cadı yavaş yavaş çıkmaya başlamıştı.
"Ne nazı be, ben onu sonra görürüm. Biraz daha dinlesin." Aynı çıkışla bende ona karşılık verdim.
Üçü bir hayalet görmüş gibi yüzüme bakıyorlardı.
Abim yanıma biraz daha gelerek elini alnıma koydu. Bir süre oyalandı.
"Ateşide yok. Niye böyle davranıyorsun kızım? Şimdi senin o odaya doğru koşman lazımdı."
Omuzlarımı silkeledim burnumu çektim. Gözümün kenarında olan yaşı hızla sildim.
Feride ismimi seslenince ona doğru döndüm. İçimdeki ağlama isteği bir türlü gitmiyordu. Dudaklarıma dişlerimi geçirmiştim sırf ağlamamak için ama yok olmuyordu. Dudaklarımı büzerek sesli bir şekilde ağlamaya başladım.
"Anlamıyorsunuz beni siz. Ben oraya hangi yüzle gideceğim. Yağız oğlanıma neler yaptım gördünüz. Adama hiç yüz vermedim. Hiç sarılmadım. İçim gitti ama inadımı kıramadım. Neden öyle davrandım sırf bana gerçeği söylemedi diye. İşte salak Dilruba böyle yaparsan yüzün olmaz. Ah şimdi o odaya koşarak gidecektim sarılacaktım öpecektim ama yüzüm yok."
Arada abimin öksürme sesini duyunca tip tip ona baktım.
"Ne var be, bana karışma artık. Görmüyormusun ne durumdayım ben."
Durumum fenaydı. Hem ağlıyor hemde neden gidemediğim için içimi döküyordum. Konuşmam bitince karşımdakilere baktım. Üçüde biz az önce ne yaşadık der gibi bakıyorlardı.
"Ne var ne öyle bakıyorsunuz? Zaten iyi değilim."
Duyduğum sesle odanın kapısında duran kadına baktım.
Sesim içime kaçmıştı çünkü karşımda müstakbel kayınvalidem duruyordu.
Ah ah bende onu istiyordum. Ama Emir büyük yerdendi. Müstakbel kayınvalidem söylediyse gidecektim.
Gözlerimi kırparak peki dedim. Yerimden yavaşça kalkıp odaya doğru ilerledim.
"Bu hemen nasıl ikna oldu? Bizi dinlemedi annemi dinledi. Şaka gibi gerçekten."
Elifin arkamdan konuştuklarını duymuştum ama dönüp cevap vermedim. Uygun olmazdı ben terbiyeli kızdım. Adımların odanın kapısında durunca Yasemin hanım bana izin vererek dışarı çıktı. O çıktı ben girdim. Ayaklarım titriyor, kalbim çarpıyordu. Hepsi utandığımdandı. Başım yerde yavaşça ilerledim yatağa ama kafamı kaldırıp hiç bakmadım.
İşte hayat yeniden anlam bulmuştu. Sesini duyduğum anda.
"Kızım bir baksana bana. Beni bu halde ne zorluyorsun."
Konuşmasını duyduğum anda başımı kaldırıp yüzüne baktım.
"Canın mı acıyor ben hemen hemşireyi çağırayım."
Tam arkamı dönüp gidecekken elimden tutup durdu.
"Ben iyiyim. Sadece gözlerime bakar mısın?"
Emrini ikiletmedim. Gözlerim direk gözlerini buldu. Ama yine ağlamaya başlamıştım. Elimin tersiyle hemen sildim.
"Ağlama güzelim. Bak ben iyiyim!"
İç çeke çeke ağlamaya devam ederken çenem yine durmuyordu.
"Ne iyisi baksana yakışıklı yüzünü ne hale getirmişler. Resmen şirinlerdeki gargamele benzemişsin. Ne yapmışlar güzel yüzüne?"
Ben ağlamaya devam edip isyan derken yakışıklı birden gülmeye başladı ama yüzündeki yaralar daha fazla izin vermedi. Acı içinde inleyince ağlamayı kesip hemen ona eğildim. Elim elini kavrarken yüzüne baktım.
"Salak mısın sen bu halinle ne gülmeye çalışıyorsun?"
Yüzündeki ifade tekrar gülmeye dönüşürken son anda kendine engel oldu.
"Dilruba Allah aşkına sus bak sen konuştukça benim dahada gülesim geliyor."
Şaşırmış halde yüzüne bakarken ne söylediğini bir süre çözmeye başladım. Sonunda jetonum düşmüştü ki kalbim kırık şekilde tekrar ağlamaya başladım ama öyle böyle değil. Kendi sesim bile kulaklarımı tırmalarken yakışıklığı düşünemiyordum.
"Pislik gülesi geliyormuş. Ben ne haldeyim haberin var mı senin?"
Ağlamaktan burnum gittikçe dahada tıkanmış hem sert şekilde çekiyor hemde kızıyordum.
"Seni bu halde görmek canımı nasıl yaktı biliyor musun? Hiç uyanmayacaksın sanmıştım ama sen gayette uyandın birde bana laf ediyorsun."
Öfkeyle elimden elini çekip bir adım uzaklaştım. Serçe parmağımı kaldırıp ona doğru salladım.
"O gargamel yüzün iyileşmeden sakın karşıma çıkma hödük."
Son sözümü söyleyip arkama dönerek odadan bir hışımla çıktım. Herkes koridorda bana bakarken.
"Ne var ne bakıyorsunuz? Girdim işte odaya oldu mu ? Ama bilin bakalım ne oldu, içerideki hödük bana çok konuşuyorsun sen konuştukça gülesim geliyor dedi. Bana bana düşünün sevgilisine be. Ben gitmeyecektim ama."
Ama dedim Yasemin hanıma döndüm ve şok bakışlarıyla karşılaştım.
Sıçtık diye ağzımdan küfür çıkarken kadının gözleri daha da büyüdü. Elimle sertçe dudaklarıma götürüp vurdum.
"Seninde Allah cezanı vermeye bir susmayı bilmiyorsun ya. Müstakbel kayınvalideme rezil oldum rezil."
Ben pot kırmaya devam ettikçe kadın şaşırdı şaşırdı sonra bir kahkaha patlattı sormayın. Arkasından herkes gülmeye başladı. Abim Feride Elif Arda. Hepsinin yüzüne bakarken ağlama moduna geçtim.
"Niye herkes her lafıma gülüyor ya?"
Bütün rezilliği yapmış, çenemi tutumamış bir kenara geçmiş oturmuştum. Feride ve abim kafeterya ya inmiş. Diğerleri Yağız oğlanın yanına. Bende tek başıma oturmuş düşünüyordum. Neden bu kadar çok konuştuğumu neden çenemi tutamadığı mı? Konuşmak benim savunma mekanizmamdı. Korktuğumda üzüldüğümde hep saçmalardım. Belki bütün bunları aşma şeklimdi. Sonunda rezillikde olsa vazgeçmiyordum.
Yanımda işittiğim sesle irkilerek dönüp baktım. Arda komiser gelmiş yan tarafıma oturmuştu.
Biraz daha doğrulup başımı duvara yasladım.
"Biliyorum iyi olduğunu. Sadece korktum. Çok korktum. O resmi gördüğüm an elim ayağım boşaldı. Birde tehdit."
"Araştırıyoruz numarayı ama bir şey çıkmayacaktır."
Başımı yana çevirip beni koruyan polislere baktım.
"O olaydan sonra bir süre evden çıkmadım biliyorsun. Hep polisler vardı sen vardın. Böyle yaşadım. Sonra özgürlüğüme kavuştum. Çok zordu benim için. Şimdi yine o zamanlara dönüyorum. Artık ağır geliyor. Dayanamıyorum üstelik şimdi sevdiklerime kadar uzandı. "
"Senin yüzünden değil. Asıl dertleri Yağız. Onların bam teline basmış sanırım. O yüzden uyardılar."
Başımı tekrar komisere çevirdim.
"Yağızın onlarla ne dertleri olur? Nasıl bulaştı?"
Arda komiser derin bir iç çekti.
"Buse yüzünden. Buse kardeşini onlardan kurtarmaya çalıştı. Başarılı olamadı. Sonunda o örgütü yakalatmak istedi. İlerledi de fakat olmadı. İzin vermediler. İntihar süsü vererek canına kıydılar."
Duyduklarımla şokla komisere bakarken ne diyeceğimi bilemedim.
"Yani Busenin yarım bıraktığı işi tamamlamak istiyor."
"Peki Busenin kardeşini nasıl kurtarmak istedi? Yani onlarla mı çalışıyordu?"
Cevap vermek yerine komiser başını salladı.
"Buse onun için önemli birimiydi? Canını tehlikeye atacak kadar."
Merak etmiştim.Bu kadar önemli olmasa onların peşinden gitmezdi.
"Yağız için önemliydi hemde çok. Çocukluk arkadaşıydı dostuydu kardeşi gibiydi. Çok seviyordu onu. Bende çok severdim. "
Komiserin sonunda çıkan üzgün sesiyle ne kadar önemli olduğunu anlamıştım.
"Arda komiser ben çok korkuyorum. Kimseye söyleyemiyorum ama korkuyorum işte. Hayatıma devam etmeye çalışıyorum. Olmuyor bak bir süre unuttum devam etm ne oldu? Yine canımı yaktılar. Yağızın benim sevgilim olduğunu biliyorlar. Artık daha çok uğraşacaklar benimle onunla. Ne yapacağım? Bazen bulsunlar beni öldürsünler artık diyorum.Ne yapacaklarsa yapsınlar. Çünkü korkuyla yaşamıyorum olmuyor."
Son sözlerimi tamamlarken gözlerimdeki yaşları serbest bıraktım. Komiser benim ağladığımı görünce tamamen bana doğru dönüp ellerimden tuttu.
"Dilruba korkma sakın! Senin arkada polis var ben varım bak birde Yağız oğlanda eklendi. Sana artık zarar veremezler. Öyle beni bulsunlar falanda deyip saçmalama. Kızım sen güçlüsün eski küçük Dilruba değilsin. Savaşacaksın birlikte savaşacağız."
Arda komiserin yüzüne bakarken sözlerine inanmak istedim. Ama olmuyordu. Oda biliyordu gerçeği yıllardır peşindeydi. Hiç bir ilerleme yoktu. Sustum savaşacağım diyemedim. Bir süre daha öyle oturduk. Biraz daha toparlanınca odanın kapısı açıldı. Elifle annesi çıkarken bize bir baktılar. Benim bakışlarım arkaya kayınca Yağız oğlan elini kaldırmış bana gel işareti yapıyordu. Onun hareketine karşılık omuz silktim.
"Kızım gitsene abim seni çağırıyor."
Elif bana ters ters bakarken onada omuz silktim.
"Tövbe yarabbim. Sen hep uyuzdun ama bugün ayrı bir uyuz oldun ya. Ne naz yapıyorsun? Abim mi yaralı halinde yanına gelecek?"
Yağız oğlan ismimi seslenince daha fazla dayanamadım. Yerimden kalkarak odaya doğru ilerledim.
Hem kızıyor hem yanına doğru ilerliyordum.
Tam yatağın yanına yaklaşınca elimden tutup üzerine doğru çekmesiyle dudaklarımdan bir çığlık koptu.
"Niye böyle davranıyorsun? Neden kaçıyorsun benden?"
Gözlerimi kaçırarak elinden kurtulmaya çalıştım. Ama izin vermedi. Zaten benim vücutta ona doğru eğilmekte ısrar ediyordu. Eğildim eğildim yüzlerimiz yakınlaştı.
"Ben zorlamıyorum sen eğiliyorsun güzelim!"
Gözlerine bakarken bakışlarımı başındaki sargıya kaydı. İçim bir kez daha acıdı.
Sesim bir fısıltı gibi çıkarken burunlarımız birbirine değiyor heyecanım alarma geçmeye başlamıştı.
Burnunu burnuma sürterken gözlerimi kapadım. Nefesini hissetikçe nefes almaya başladım. Kaç saat sonra ilk defa.
Yani hemen eriyip bitmek olmazdı.
"Ama hızlı nefes alışların tam aksini iddia ediyor."
Şimdi yalanlasam zaten bedenim kendi ele veriyordu. Cevap vermedim. O ara dudaklarımda nefesini hissettiğim an aha dedim ikinci öpücük geliyor.
Bari kimse bu anımızı bölmesin derken.
Belimde hissettiğim ağrıyla canım yandı.
"Yağız oğlan sanırım bel fıtığı oldum. Ay belim çok ağrıdı." Dememle dudaklarımın azcık ötesindeki dudaklar bastı kahkahayı. Ay yine gülüyordu. Sinirlenerek gözlerimi açıp eğildiğim yerden direk dik pozisyona geçtim. O hala gülmeye devam ediyordu.
"Bak yine gülüyor. Yeminle birde ben döveceğim." Suratımı asıp yüzümü çevirdim. Ben trip atmaya devam ederken
elimden tekrar çekilmeyle hop yine aynı pozisyon sonra yüzlerimiz yakın ne oluyor lan derken hop dudaklarımda bir öpücük hissettim. Ben durumu anlamaya çalışırken dudaklarıma konan öpücükle saf saf yakışıklıya baktım.
"Romantik anımızı bozduğun için."
Bence Yağız oğlan bugün çok haklıydı. Ben kimse bölmesin derken romantik anımızın içine eden olmuştum
Okur Yorumları | Yorum Ekle |
1.07k Okunma |
178 Oy |
0 Takip |
27 Bölümlü Kitap |