
" Ooo kimler gelmiş. Hoşgeldin Dilruba abla!"
Karşımda abla diyen Hüseyin'e sinirle bakarken ellerimi belime attım.
"Ben sana ne dedim?"
"Ne dedin abla?"
"Ya sabır ya selamet hala ne diyor?"
"Abla ben ne dedim ki?"
Hüseyin abla dedikçe bana yandan yandan geliyorlardı. Tam ağzımı açıp cırlayacakken yakışıklı hemen araya girdi. Hüseyin'in boynundan tutup kendisine doğru çekiştirdi.
"Oğlum sen ölümünemi susadın abla deyip durma valla elinden alamam."
"O abla dememe mi kızıyor?"
"Bak hala diyor abla."
Tam üzerine doğru yürüyecekken Feride kolumdan tuttu.
"Tamam yenge abla demiyorum artık. Sen benim bundan sonra yengemsin."
Yenge sözünü duyunca benim sinirler gevşemiş aptal gibi sırıtmaya başlamıştım.
"Ben senin yengenim değil mi?"
"Höst lan ne yengesi?"
Eminim abim nerelerde diye merak ediyordunuz.
"Ee abi Dilruba yenge abimin manitası değil mi? Ondan yengem sayılır."
"Evet doğruyu söylüyor Hüseyin, Dilruba benim manitam."
Belimde olan ellerimi bu sefer önümde birleştirerek sallanmaya başladım.
"Ben senin manitanım değil mi?"
Baygın bakışlarla yakışıklıya bakarken göz kırpıp gülümsedi.
"Evet güzelim sen benim manitamsın."
"Aaa yeter ama şimdi başlayacağım artık. Gözümün önünde kardeşim cilve yapıyor ve ben bir şey yapamıyorum. Hüseyin al şu bavulları bagaja yerleştir. Bir an önce gidelim."
Abim ortamdaki havayı bozarak araya girmeyi unutmamış, bizim cilveleşmede yarım kalmıştı. Sinirle ona bakıp önünden geçerek otobüse bindim. Şöfor koltuğunun arkasındaki koltukta yerimi alırken orda bile rahat bırakmamıştı.
"Öbür tarafa geç yanına ben oturacağım."
Omzularımı silkeleyerek yerimden kalkmadım.
"Kız kalk diyorum sana."
Yine omuz silktim.
"Allahım sen sabır ver bana."
O sabırdan bende istiyordum.
"Abi ben burada tek oturacağım. Yanımda biri olunca rahat edemiyorum. Geç arkaya otur. Yermi yok?"
Abim başını sağa çevirip sabır dilenirken Feride'yle göz göze geldi.
"Ersin istersen benim yanıma oturabilirsin."
Abim Feride'den böyle bir atak beklemediği için bir süre yüzüne bakakaldı.Aslında bende böyle bir atak beklemiyordum ama arkadaşım beni şaşırtmaya devam ediyordu. O sırada Hüseyin otobüse binmiş bir abime bakıyordu bir bana.
"Hadi abi geç yerine otur birazdan hareket edeceğiz. Hem diğer yolcuları da rahatsız etmeyelim değil mi?"
Hüseyin diğer yolcular deyince üçümüz dönüp arka koltuklara baktık ve şoke olduk.
"Hani yolcular, arkada kimse yok."
"Dilruba yenge misal dedim. Ben işime çok sadık biri olduğum için arkadaki koltuklarada saygı duyuyorum. İster yolcu olsun ister olmasın."
Yeminle bu otobüste bir tane akıllı yoktu. Bende dahil. Abim bir arkaya bir Hüseyin'e bakarken başını sallayıp durdu ve Feride'nin yanına oturuverdi. Feride abimin yanına oturduğuna inanmazken bakışları bana kaydı. Mutlulukla ona göz kırparken nihayet abim bir şeyler yapmaya başlamıştı. Bakışlarımı onlardan çekip camdan dışarı baktım. Yakışıklı hala gelmemişti. Etrafı göz gezdirirken nihayet gözlerim onu bulmuştu. Yalnız değildi beni koruyan polislerde vardı. Çok önemli bir şeyler konuşuyorlardı belliydi. Ama neydi merak etmiştim. Bir süre daha konuştuktan sonra polisler Yağız oğlanla tokalaşarak arabalarına binmiş gitmişlerdi. Hemde bizi beklemeden. Telaşla abime dönerek ona baktım.
"Abi polisler gitti."
Abim telaşlı sesimi duyunca hemen bana döndü.
"Biliyorum güzelim üç gün onlar olmayacak. Seni başka birileri koruyacak."
"Başka biri derken?"
"Yağız koruma tuttu. Beş kişilik bir ekip sürekli peşimizde olacak."
Duyduklarımla şaşırmış kalmışken Yağız oğlan otobüse binmiş bana göz kırparak yerine geçmişti. O otobüsü çalıştırmadan hemen ayağa fırlayıp yanına gittim.
"Benim için korumamı tuttun?"
"Evet tuttum ne olmuş?"
Biraz daha yanına sokularak dibine girdim. Ayakta olduğum için boy farkını kapatabiliyordum.
"Sen çok zenginsin değil mi?"
Bendeki soruya gelin. Şuan ki konumuz neyken nereye gelmiştim.Yağız oğlan bir kaşını havaya kaldırarak yüzüme baktı.
"Estağfurullah öyle demeyelim de karnımız doyuyor şükür."
Pekte mütevaziydi.
"Vay be ne şanslı kızım zengin bir manit yapmışım. Benim için koruma tutmuş daha ne isterim."
Sözlerim üzerine yakışıklı gülerken dayanamayarak elimi yanağına koydum.
"İyiki hayatımdasın. Teşekkür ederim."
"Dilruba bir bak bana!"
Arkadan gelen sesle gözlerimi büyüterek elimi yakışıklıdan çekip istemeyerekte olsa uzaklaştım. Arkamı dönüp abime baktığımda bakışları bizde öfkeyle bakıyordu.
"Buyur abiciğim ne istiyorsun?"
Ona cevap verirken Hüseyin yanıma gelmiş benim verdiğim kağıdı açmaya çalışıyordu. Rahat okuması için hemen yerime geçip oturdum.
"Evet sayın yolcular hepiniz hoşgeldiniz! Gerçi pekte yolcu yoktu ama yinede sizde hoşgeldiniz!"
Bunlar benim sözlerim değildi.
"Yasemin Turizm sizi en güzel hizmetler sunacak memnun kalmamız için elimizden geleni yapacağız. Fakat bu yolculuğun bir ismi varmış. Biz vermedik bu ismi baştan söyleyeyim."
Hemen parmağımla kendimi göstererek ön plana attım. Gerçi kime havamdı. Abim ve Ferideye mi?
"Bu yolculuğumuzun adı Kalpler arası yolculuk. Kalbinizdeki aşk nereye yolculuk yapacağını çok iyi biliyordur. O yolu bulacaktır ve sizi mutlu sona ulaştıracaktır."
Hüseyin sözünü bitirir bitirmez heyecanla ayağa kalkıp alkışladım. Dikiz aynasından yakışıklı bana bakarken elimi dudaklarıma götürüp bir öpücük yolladım. Sonra abimlere döndümkü onlar kendi aralarında bakışıyorlardı. Sanırım yolu bulmak için kendilerinden emin olmak istiyorlardı. Onlara hiç bulaşmadan yerime geri oturup mutluluğumu kendi içimde yaşadım. O sırada yakışıklı otobüsü çalıştırarak yolculuğumuzu başlatmış oldu. Cam kenarına gidip başımı yaslayarak dışarıyı izlemeye başladım. Üzerime birden yorgunluk çökmüştü. Belki yaşadıklarımın belki bu kadar yerimde duramam sebep olmuştu. Bir tarafım mutluluktan havaya uçarken diğer tarafım korku içindeydi. Ya benim yüzünden daha kötü şeyler olursa diye düşünmek istemiyordum ama düşünceler aklıma üşüşüyordu. Peşimi bırakmayacaktı biliyordum fakat sevdiklerim zarar görürse o zaman ne yapardım? Bu düşüncelerle bir süre gözlerimi kapadım. Şu üç gün boyunca unutmak istiyordum. Sadece üç gün eskisi gibi yaşamak. Korkmadan öyle yapmak zorundaydım. Ben kendimi ikna etmeye çalışırken kulaklarım başka şeye şahit oldu. Biri şarkı söylüyordu hemde böyle baya sesli bir şekilde, merakla gözlerimi açtığımda abime baktım fakat o telefonla oynuyordu. Feride de olamazdı. Başımı çevirip yakışıklıya baktığımda dikiz aynasından göz göze geldik. Şarkıyı söyleyen oydu. Hangi şarkıyı söylediğine kulak verince şaşkınlık tebessüm ettim.
"Ferdi Tayfur içim yanar yanar."
Bizim avukat, bizim zengin çocuğumuz bas baya Ferdi baba dinliyordu.
"Hani en sevdiğini kaybettiğinde
İçin yanar yanar yanar yanar ya
Ben de seni kaybettim ağlarım şimdi
İçim yanar yanar yanar yanar yanar ah
İçim yanar yanar yanar yanar yanar
Canım yanar yanar yanar yanar yanar."
Şarkının nakaratında özellikle gözlerime bakıyor elini sallayarak bana şov yapıyordu. Ama bu şarkı sanki bizlik değildi. Kaybetmek felan diyordu Allah korusun. Tamam içim yanar kısmı güzeldi. İçi benim aşkımdan yanabilirdi. Dudakları her içim yanar yanar söyleyişinde çekik gözlerinde bir parıldama geçiyordu. Yalnız seside fena değildi. Bir Ferdi baba olmasa da, idare ediyordu. Şarkı bitene kadar hem yola baktı hem bana. Arada sesi daha gür çıktı. Onu büyük hayranlıkla dinlerken asıl seside unutmuyordum. Eskilerden en çok sevdiğim sanatçılardan biriydi Ferdi Tayfur. Belki benim yaşımdakiler bu tarz müzikleri dinlemesede ben seviyordum. Daha küçük yaşta alışmıştım bu arabesk müziklerine. Annemle babam çok dinlerlerdi. Benim sevgimde o zamandan geliyordu.
Yakışıklının bu şovuna bende elimi kalbime götürerek eşlik ettim. Fakat ayrıda bir şov yapacaktım. Onun sırasından sonra.
Çaktırmadan abimlere baktığımda onlarda yakışıklıya bakıyor hayretler içinde dinliyorlardı. Yakışıklı şarkısını bitirince hemen çantamdan telefonu alıp kilidini açtım. Müzik kısmına girip aradığım şarkıyı buldum. Yakışıklı yeni bir şarkı açmadan ben atak yaptım ve şarkımı açıp söylemeye başladım.
Müslüm babadan Seni yazdım.
"Solmadan gel artık aşkımın gülü
Olsa da konuşsa kalbimin dili
Küçücük dünyamda bir bilsem seni
Görünmez yazıyla yazdım kalbime
Solmadan gel artık aşkımın gülü
Olsa da konuşsa kalbimin dili
Küçücük dünyamda bir bilsem seni
Görünmez yazıyla yazdım kalbime."
Ben açarsam böyle bir şarkı açardım romantizmin dibini yaşatırdım adama. Aynı onun gibi her nakaratta elimi kaldırıp sallıyor, şarkıyı ona armağan ediyordum. Arada gözlerimi kapatarak şarkıyı derinden hissediyor daha bir sesim çıkıyordu.
Şarkı bitip benim yakışıklıya baktığımda, hem dikkati yolda hemde bendeydi. Valla bu çocuk bir gün bana bakmaktan kaza yapacaktı Allah korusun.
"Gördün mü romantizmin dibini oğlum seni kalbime yazmışım ben Müslüm baba bile şarkısında söylüyor."
Yalnız bizde baya romantiktik. Ferdi ve Müslüm babanın şarkılarıyla birbirimize aşkımızı haykırıyorduk. Bu öyle kıymetli bir şeydi ki, eskilerin şarkılarını unutmamış aşkımızında onlarında kıymetini biliyorduk.
Benim konserde tamamlanınca bir alkış sesi duyuldu. Başımı çevirip baktığımda Feride ayağa kalkmış heyecanla bizi alkışlıyordu. Abim ise suratını asmış kolları birbirine bağlı yola bakıyordu. Beyfendi tenezzül edip bakmıyordu bile.
"Bir insan bu kadar kıskanır mı?"
Ona laf soktuğumu anlayınca hemen bakışlarını bana çevirdi. Nasılda anlıyordu ona söylediğimi.
"Kim ben mi kıskanıyorum o sırığı?"
"Sırık derken?"
Kaşlarımı çatıp yüzüne baktığımda omuzlarını silkereyerek cevap vermedi.
"Ersin bence kötü sözler kullanmamalısın.'
Feride kibarca araya girerek abimi uyardı.
"Kızım sen kötü söz duymamışsın şimdi bir küfür.."
Abim sözünü tamamlayamadı çünkü dudaklarına kapanan eller engel oldu. Canım arkadaşım nerede müdahale edeceğini biliyordu. Abim dudaklarının üstünde hissettiği dokunuşla gözlerini fal taşı gibi açtı.
"Ben kötü söz duymak istemiyorum. Bence daha fazla konuşma. Sende Yağız gibi bana şarkı açabilirsin istersen."
Feride'nin açık sözlülüğü tükürüğümün boğazıma kaçmasına sebep oldu. Ben öksürürken abiminde yüzü kıpkırmızı olmuştu.
"Ay abi sanki kız sana aşkını ilan etti ne bu kızarmalar."
Çenemi yine tutamamıştım. Abim sinirle dudaklarındaki eli hızla çekerek Feride'ye baktı.
"Bence sende fazla temas etmemelisin. Yoksa iyi şeyler olmaz."
"Abi ne gibi mesela?"
Abim bu sefer sinirle bana dönerken korkuyla başımı çevirip yakışıklıya baktım. O sakince otobüsünü sürüyor bizi hiç tınlamıyordu. Az önce ne güzel romantik anlar yaşıyorduk ama yine birileri bozuyordu. Onu daha fazla rahatsız etmek istemediğim için başımı koltuğa yaslayarak gözlerimi kapadım. Biraz uyusam iyi olacaktı.
Kendimi uykunun kollarına attığımda rüyamda yine küçük bir kız çocuğu beliri verdi. Biriken yağmur suyuyla oynuyor, zıplıyor elleriyle alkışlıyordu. Ama kızım yüzünü bir türlü seçemiyordum. Sonra bir adam beliri verdi yanında kızı kucağına alıp etrafımda dönmeye başladılar. Kız çocuğu daha hızlı dön baba diye bağırırken babası temkinli davranıyordu.
"Canım babam beni hep böyle gökyüzüne doğru uçur olur mu?"
Kızın kahkaha sesleri havada uçuşuyor resmen mutluluğu sesine yansıyordu.
"Dilruba güzel kızım!"
"Dilruba hadi uyan güzelim!"
"Dilruba sen benim canımsın."
Konuşma sesleri birbirine karışınca göz kapaklarıma açmaya çalıştım ama olmadı. Sonra bir kollarımı sarsınca irkilerek hemen uyandım. Yağız oğlan yanıma oturmuş telaşlı gözlerle bana bakıyordu.
"Dilruba iyi misin?"
Elimi saçlarıma götürüp sağ omzumun üstünde topladım. Resmen kan ter içinde kalmıştım. Bir rüya beni bu hala getirmişti.
Yağız oğlana hala cevap vermeyince eliyle çenemi tutup ona bakmamı sağladı.
"Güzelim iyi misin sen?"
"İyiyim sadece bir rüya gördüm."
O esnada abimde başımızda dikilince ona baktım.
"Ne oldu?"
Onun sorusuyla bir iç çekip çenemi yakışıklının elinden kurtardım.
"Yok bir şeyim. Niye böyle telaşlandınız? Hem biz niye durduk."
Camdan dışarıya baktığımda bir benzinlikte durduğumuzu farkettim.
"Benzin için durduk. Bir şey istiyor musun diye seni uyandırmak için yanına geldim oda uyanmadın bir türlü. Bir şey oldu sandım."
Yağız oğlanın açıklamasıyla ne kadar derin uyuduğumun farkına vardım.
"Ben iyiyim merak etmeyin. İnip elimi yüzümü yıkasam kendime gelirim."
İkiside başını sallayarak otobüsten indi ama ben hala koltuktan kalkamamıştım. Gördüğüm rüyanın tesiri altındaydım. Hep aynı rüyayı görürdüm ama onları kim olduklarını göremezdim. Bu defa adamın kıza Dilruba diye seslendiğini görmüştüm. O küçük kız çocuğu benmiydim? O adam babamsa neden yüzünü tanıyamıyordum? Aklımda öyle soru işaretleri doğmuştu ki. Uzun zamandır görüyordum bu rüyayı ama pek umursamıyordum. Fakat bu defa üzerimde baya etki bırakmıştı. Bu rüyanın anlamı neydi ve o kız çocuğu gerçekten benmiydim?
| Okur Yorumları | Yorum Ekle |

| 3.18k Okunma |
442 Oy |
0 Takip |
41 Bölümlü Kitap |