Çoğu geceler uykumdan sıçrayarak uyanmam çok olmuştur. Sonrası hep uykusuzluk ve derin düşünce. Hep aynı rüya, hep aynı sahne. Ama bu defa o sahnede ben vardım. O küçük kız çocuğu bendim. Tıpkı şimdi yağmur altında dans etmeyi sevdiğim gibi rüyada ki küçük bende seviyordum. Ama bu rüyadan öteydi sanki gerçek gibiydi. Sanki böyle bir şey yaşanmış ben unutmuştum. Sadece rüyalarda hatırlıyordum peki o adam kimdi? Neden baba diyordum? Aklımda oluşan soru işaretleri beni bir süre kendi içime kapatmıştı. Kimseyle konuşmuyor sadece yolu izliyordum. Herkes üzerimdeki durgunluğun farkındaydı ama onlarlada hiç konuşmadım.
Abimin sesini duyduğumda irkilerek ona döndüm. Yan koltuğa oturmuş meraklı bakışlar arasında bana bakıyordu. Ona cevap vermeden başımı göğüse yaslayıp sımsıkı sarıldım. Abim yaptığım ani bu haretketle bir süre hareketsiz kalsada sonra oda kollarını bana sardı.
Gözlerimi kapatıp sadece abime sığınmak istiyordum.
"Dilruba eğer korkuyorsan korkma kardeşim. Bak biz buradayız. Korumalar var, korkma güzelim. Böyle kendi içine çekilme."
"Abi uzun zamandır rüya görüyorum biliyorsun değil mi? Ama sana tam detaylı hiç anlatmamıştım. Küçük bir kız çocuğu görüyorum diyordum işte o!"
Bir süre durakladım. Abim ise eliyle saçlarımı okşarken beni dinlemeye devam ediyordu.
"İşte o kız benmişim. Ama biri daha vardı."
"Bir adam bana ismimle sesleniyordu ve ben ona baba diyordum."
Abimin saçlarımdaki eli bir an duraksadı.
"Hayır o değildi başka biriydi ve ben ona baba diyordum."
Abim konuşmayınca bir süre sustum ve elleri saçlarımı hala okşamıyordu.
"Çok enteresan rüya değil mi? Başka birini baba olarak görmem. Cidden rüyalarım bile benim gibi saçma!"
Kendi kendimle dalga geçerken bir kahkaha attım ama sahteydi. İçten gelen bir şey değildi. Çünkü gülemiyordum sadece kalbime kötü bir his çökmüştü. O kötü duyguyla abime daha da sarıldım. Abim suskunluğunu korumaya devam ediyor hiç konuşmuyordu. Bir süre öyle yola devam ettik ve nihayet kartepeye gelmiş bulunduk. Hüseyin kartepeye geldiğimiz anonsunu yaparken ben abimin şefkatli kollarından ayrılıp yüzüne baktım. Fakat asık bir suratla karşılaştım. Tam ne oldu diye soracakken Feride ayağa kalkmış bize bakıyordu.
"Hadi bakalım başlasın tatil!"
Abim ikimize pas vermeden kalkarak aşağı indi. Arkasından bakarken Feride bile şaşırmıştı.
"Bilmiyorum rüyamı anlattım sonra böyle oldu."
"Rüyayı gören sen etkilenen o mu?"
Biraz öyle olmuştu. Feride'ye gülümseyip bende ayağa kalktım. Eşyalarımızı toplayıp birlikte aşağı indik. Ama dışarı adım attğımız an büyük bir soğuk bizi karşıladı. Abim ve Yağız oğlan bavullarımızı alırken biz Feride'yle birbirimize sarılarak onları bekleyeme başlamışdık. Dişlerimiz soğuktan titreyip birbirine vururken nihayet bizimkiler bavulları alıp yanımıza gelmişlerdi.
"Valla biraz daha geç kalsaydınız ayak üstü kardan kız olacaktık."
Üşümeme rağmen konuşmaktan vazgeçemezdim değil mi? İkisi bana tuhaf tuhaf bakarken neden baktıklarını da anlamış değildim. Tam neden öyle bakıyorsunuz diye soracakken ikiside bana arkasını dönüp yürümeye başladılar.
Feride'den bir süre ses gelmeyince arkama dönüp ona baktım.
"Kızım cevap versene ne susuyorsun?"
"Şimdi ben ne dedim ki? Haklı değil miyim?"
Benim canım arkadaşım bana trip atar gibi yanımdan gidiverirken peşinden bende yürüdüm.Sonunda otele girmiş hatta odalarımıza bile yerleşmiştik. Ben Feride'yle kalıyordum diğerleri ise ayrı ayrı oda tutmuşlardı. Odamıza yerleşip kıyafetlerimizi değiştirerek aşağı indik. İlk rotamız kayak yapmaktı. Tabii aramızda kayak yapmayı bilen bir tek Yağız oğlan varken o nasıl olacaktı bilmiyordum.
Aşağı indiğimizde beyler çoktan hazır olmuş bizi bekliyorlardı.
"Nerede kaldınız Allah aşkına?"
Bu söylenen kişi bizi evden çıkarken bekleten kişiydi.
"Abiciğim kendin çok dakikmiş gibi bize hesap mı soruyorsun?"
"Kızım yarın saattir bekliyoruz. Sizin yüzünüzden bu adamla sürekli yalnız kalıyorum."
Abime cevap verecekken Yağız oğlanın elimden tutup çekiştirmesiyle susmak zorunda kaldım.
"Hadi bakalım şimdi eğlence zamanı."
"Yalnız Yağız oğlan biz fakirler kayak yapmayı bilmiyoruz."
Yağız oğlan cevap vermemiş beni çekiştirerek dışarı çıkartmıştı. Arkadan abim ve Feride de koşturarak peşimizden geliyorlardı.
"Ya bir dursana abimleri bekleyelim."
Elimi elinden kurtararak olduğum yerde durakladım. Abim ve Feride nefes nefes bize yetiştiklerinde abim sinirle Yağız oğlana baktı.
"Bizi beklemeden nereye gidiyorsunuz?"
"Herkes sevgilisiyle takılır diye düşünmüştüm."
Abimle Feride direk aynı anda inkar moduna girmişlerdi.
"Abim ne söz verdin unutma! Bize karışmak yok. Hem bana o öğretecek kayak yapmayı."
Feride üzgün sesiyle bana sorarken bende ona üzülerek baktım.
"Sen de abimle öğren işte. Abimde bilmiyor ama yapar o bence. O öğrenir sonra sana öğretir değil mi abi?"
Abim bir bize bir Feride'ye baktı. Feride'nin üzgün yüzünü görünce dayanamadı.
"Tamam biz Feride'yle öğrenmeye çalışalım. Ama sizde çok uzaklaşmayın."
Büyük bir sevinçle abime gülümserken Feride'ye bakıp göz kırptım. Daha ne istiyordu işte abimle yalnız kalacaklardı.
Bakışlarım onlardan kayıp arka taraftaki korumalara takıldı.
"Yok güzelim onlara bir şey olmaz. Hadi biz gidelim."
Yağız oğlan yeniden elimden tutarak yürümeye başladık. Son kez abimlere bakıp bende ona ayak uydurdum.
Nihayet bütün ekipmanlar tamamlanınca önce yakışıklı bana bir gösteri yaptı. Allahım o ne kaymaktı. Adam sanki bunun için yaratılmış gibiydi. Asil bir beyfendi gibi gözüküyordu. Belli bir yere kadar gidip bana doğru gelirken etrafımda kaymaya başladı.
"O bakışlarda sanki beğeni görüyorum."
Nasılda anlıyordu. Üstelik beyaz berede ne güzel yakışmıştı. Saçından bir tel şapkanın altından çıkmış alnını süslüyordu. O bir tutam saçı görürken benim eller seyirmeye başlamıştı.
Yağız oğlan büyük bir sırıtışla tam karşıma geçip durduğunda biraz daha dibine girip ayaklarımın üzerinde yükseldim çünkü ancak boyum yetişiyordu. Elimi alnına götürerek o saçı nihayet avuçlarımın arasına aldım.
"Alnında bir tutam saç görmeye dayanamıyorum. Elim seğeriyor, galiba zaafım oldu."
Çekik gözleri yüzüme bakarken bu sefer çapkın gülüşüyle karşılık verdi.
"Benim nelere zaafım var bir bilsen."
Üzerime doğru eğilerek yüzünü boynuma gömdü. Bir an dengemi kaybedecekken kollarından tuttundum. Elleri belimi sarıp beni daha çok kendine çekti.
"Ama şuanda o zaafına ulaşamazsın. Üstümdeki kıyafetlere baksana. Kokum nasıl ulaşsın?"
"Ben o kokuyu her zaman alırım güzelim merak etme."
Tam kendimden geçip gözlerini kapatırken arkadan birinin bağırma sesiyle kendimden geçemedim çünkü izin vermediler.
"Dilruba bak kız abin nasıl kayıyor?"
Abimin sesini duyunca ikimizde birbirimizden uzaklaşıp sesin geldiği yere baktık. Abim yukarıdan aşağı doğru kayarken hala ismimi sesleniyordu.
Yağız oğlanın sorusuyla omuzlarımı silkereyerek cevap vermedim. Yani bende merak etmiştim. Abim tam önümüzden kayıp giderken bakışları bizde olduğundan büyük bir kar yığınına takılıp pat takla atarak düşmez mi? Arkasından Feride'nin ciyak sesi duyulmaz mı?
Biz şaşkın halde abimin düşmesini izlerken
Feride de kızakla önümüzden kayarak abime doğru yol aldı ama oda frenini alamadı abimin bir tık ötesine düşüverdi.
Abimde Feride'sine bağırırken biz yakışıklıyla birbirimize bir baktık sonra bastık kahkahayı. Ama nasıl bir gülme tuttu bizi, onun kahkaha sesi benim ciyak ses bir oldu ortamı inletti. Biz gülerken iki saf aşık yerde oturmuş bize bakıyorlardı.
Abim Feride'ye dönüp " Bunlar bize mi gülüyor?" Diye sormaz mı? Benim gülmem daha da çoğaldı.
İki şaşkını daha fazla utandırmamak için Yağız oğlanın elinden tutarak bana bakmasını sağladım.
"Hadi bizde derse başlayalım, bakalım sonumuz ne olacak?"
Yağız oğlan bana pis pis sırıtırken bu sırıtmanın nedenini o an bilmiyordum. Önce elime kayak batonunu verdi. Onlarla dengemi sağlamaya çalışırken birazcık sağlamamaya çalışıyor gibiydim. Bütün ekipmanlar tamam olunca Yağız oğlan beni kollarımdan yavaşça bıraktı tam bırakma diye bağıracakken daha kaymaya bile başlamadan pat kendimi yerde buldum. Böyle bir beceri kimsede yoktu eminim. Ben karların üzerinde yakışıklıya bakıyorken o gülmemek için kendini zor tutuyordu.
"Halbuki daha derse bile başlamadık sen hemen yeri boyladın."
Sinirle konuşurken tekrar elimi ona uzatarak beni kaldırmasını istedim. Elimden sıkıca tutup beni kaldırırken yüzündeki o gülme isteği bir türlü gitmiyordu.
"Bak şimdi seni tekrar bırakacağım lütfen bu batonu daha sağlam şekilde tut."
Benim heyheyler iyice tepeme üşüşmüşken sanırım bu dersi kavga etmeden atlatamayacaktık. Öylede oldu, bir iki kaydım tekrar düştüm sonra azcık daha ilerledim tekrar düştüm. Benim kayak dersim bir ilerleme göstermeyince en sonunda Yağız oğlanı da çileden çıkartmıştım.
"Anlamıyorum ya senin gibi zeki bir kızın bunu becerememesini? Güzelim kaç kere anlattım neden böyle yapıyorsun."
Gözlerim dolu dolu ona bakarken son kez ayağa kalktık. Önce lafını verip sonra onu utandırmak için kayacaktım.
"Ha ben bilerek yapıyorum yani bilerek becermiyorum. Seni çileden çıkarmak için öyle mi? Öküz senin haberin var mı benim popom nasıl ağrıyor? Kaç kere düştüm be hiç sordun mu canın acıyor mu diye? Ben sana boşyere odun demiyorum."
Bir yandan ona söylenirken biraz ötemde Feride ve abimin kaydıklarını görünce şok oldum. Burnumu çekerek yakışıklıya baktım.
"Onlar bile öğrenmiş abim bile öğrenmiş ya şimdi bende yapacağım."
Daha Yağız oğlanın konuşmasına izin vermeden bastım gaza yani bastım karlara sonra bir gitmişim var ya böyle hız kimsede yok. Böyle gaza basmak mı olur abimleri bile geçmiştim ben direk karlara gömülmeye gidiyordum. Giderken bir bağırmışım aman allahım.
Bütün sevdiklerimden medet umarken aklıma ayaklarımı kollarımı kullanmak gelmedi ve ben o gazla bir düşmüş popo üstü ne bel kalmış ne sırt, karlar ülkesine göç etmişim. Vücudum karlara gömülü, gözlerim kapalı acı içinde ağlamaya başlamıştım bile.
"Ay belim, ay sırtım çok acıyor Allahım!"
Ben acılarımı sayarken uzaklardan bizimkilerin sesi geliyordu ama onları hiç duymuyordum.
"Ay ölüyorum ben, ay popom gitti. "
Benim yakışıklının sesini duyunca kapalı olan gözlerimi açıp öfkeyle baktım. Yağız oğlan korkuyla eğilmiş bana bakıyordu.
Elini uzatıp üzerimdeki karları çırparken elimle yitekledim.
"Dokunma bana be, hep senin yüzünden!"
Akan burnumu büyük bir şiddetle çekerken hem ağlıyor hemde kalkıp yakışıklıyı dövmek istiyordum.
"Dilruba ben ne yaptım şimdi?"
"Birde soruyor ne yaptım diye. Ay acıyor her yerim sağlam bir yerim kalmadı anneciğim."
Karların üstünü çok sevmiştim çünkü bir türlü kalkmıyordum. Benim sevgilim olcak insanda kaldırmıyordu.
"Dilruba güzelim bak valla yetişmeye çalıştım sana ama sen jet hızıyla kayınca yetişemedim."
Daha yetişemedim diyordu ben burada ağrıyan yerlerimin derdindeydim o neyin.
"Yağız acılarım bir gitsin bir kendime geleyim varya bittin sen bittin."
Elimle destek alarak kalkmaya çalıştım ama nihayet yakışıklının jetonu düşmüştü. Bir eliyle elimden tutup diğer eliyle belimden destekleyerek beni oturttu. Popomun üzerine oturunca bir acıdı.
"Anam acıyor valla gitti kalçamı kırdım kesin ben."
Yağız oğlanın sözünü kesip direk araya girdim.
"Hepsi senin yüzünden bana güzel öğretemedim. Bak öğretseydin bu halde mi olurdum."
Dudaklarımdan kaçan hıçkırığa engel olamamış dudaklarımı büzerek ağlamaya devam ediyordum. Gerçekten çocuk gibi ağlıyordum.Yağız oğlan bana şaşkınlıkla bakarken beremdeki karları temizleyip sıra yüzümde donmuş göz yaşlarıma gelince durakladı.
"Ben gerçekten özür dilerim sevgilim ne olur ağlama bak benimde canım acıyor. Haklısın ben öğretemedim hepsi benim suçum. Söz intikamını al benden tamam mı yeterki ağlama."
Sesli ağlamam azalınca yakışıklının yüzünü incelemeye başladım. Resmen benim gözyaşlarım onun canını yakıyordu. Yüzünden o kadar belliydi ki. Gözyaşlarına kıyamayan bir sevdiğin varsa işte o zaman çok şanslısın demekti. Hep iç çekiyor hem güzel yüzünü inceliyordum. Yine beresinden saçları firar etmiş alnına düşmüştü. Soğuktan burnu kıpkırmızı olmuştu. Bu halde bile çok fenaydı.
Onu incelerken sertçe burnumu çektim ama akmasına engel olamadım. Elimin tersiyle burnumu silerken bakışlarım hala ondaydı. O önce burnuma baktı sonra akan burnumu silen elime baktı. Yüzünü ekşilti, gülümser gibi oldu. Tam duygu karmaşasına yaşıyordu. O sıra ise benim derdim başkaydı. Yürümek gibi mesela. Sevgilinize yürümek manasında.
"İnsan bu kadar yakışıklı olmamalı."
Az önce hem ağlıyor hem kızıyordum.
"Benim seni saklamam lazım yoksa başkaları da sana yürür."
"Dilruba sen düşerken başını felan mı çarptın?"
"Az önceki bakışlarını unutmadım he! Ne var hiç mi burnumu silen insan görmedin?
Duygu değişimi buna derlerdi bence.
"Yok ben öyle şey etmedim. Kızım dur Allah aşkına kendi ayarlarını bozduğun gibi benide bozuyorsun. Sen az önce bana yürüdün mü?"
Son andaki çapkın sırıtışı bir daha yürümeme sebep oldu. Bu yüzden yüzümü yüzüme yanaştırıp bir gülüşte benden geldi.
"Yürümemek elde değil yüzünü gören gider kalpten be! Baksana aklım bile karışıyor bir kızıyorum bir yürüyorum."
Yağız oğlan benim sözler karşısında erirken biraz daha bana yanaşarak oturur pozisyonuna geçti ve bacaklarını bacaklarıma değdirdi.
"Peki sendeki bu güzellik hakkında bir bilgin var mı?"
Yüzü geldi geldi tam burnumun dibinde durdu. Başımı biraz daha kaldırsam olan olacaktı. Dudaklar mucuk.
"Bence biz bu vuslatı gerçekleştirelim güzelim ne dersin."
Gülümsemesi yüzünde genişlerken sıcak nefesi yüzümü delip geçiyordu.
"Sen galiba konuşma yeteneğini kaybettin? Ama böylede çok tatlı oldun. Sessiz halin daha güzelmiş."
Bozuk kaset gibi aynı şeyi tekrarlayıp duruken Yağız oğlan burnunu burnuma sürterek iç geçirdi. O an gözlerimi kapattım çünkü heyecandan ölmek üzereydim
"Şimdi öpmek istesem seni kesin birileri damlar. Yani yarım kalır. Ama öpmemekte olmaz."
"Her şeye hı hı dersen olur mu ki güzelim?"
Ay Allahım geliyorlardı bana yavaştan.
Gözlerim kapalı vuslatı beklerken bu hala neyin derdindeydi?
"Yağız oğlan bak bana fena şekilde geliyorlar."
Gözlerim kapalı hala romantikliği bozmayaya çalışıyordum ama yok yani.
"Gelmesinler bence bu anı bozmasınlar."
Burnunu burnumdan çekerek uzaklaştı ama tam dudaklarımım üstünde nefesini hissettim. İşte geliyordu sonunda başaracaktık.
Bir ses bu kadar mı sinir bozabilirdi. Bu en sevdiğiniz abiniz olsa bile.
"Len oğlum o dudişler bir değsin."
Yağız oğlan küfür ederken gözlerimi açıp elimle dudaklarını kapattım.
Ellerimin altında birşey söylemeye çalıştığında hemen çekip birazcık uzaklaştım eğer bu yakınlık devam ederse abi felan dinlemeyecektik.
"Ben küfür etmeyim de kim etsin söylesene bana?"
Yağız oğlanda benden uzaklaşıp biraz ileriye gitti.
"Sen böyle uyuşuk davranmaya devam et ondan sonra söylen. Bir saattir öpmeye çalışıyorsun ama atak yok. Sonra suçlu abim."
Abim demişken bize doğru koşarak gelirken hala dudiş diye bir şeyler zırvalıyordu ama sinirden duyamıyordum.
"Bir gün abinin karşısında o dudişlerden öpeceğim ve beni durduramayacak."
"Biraz zor güzelim öyle bir şey. Abimin karşısında beni öpmek ve ben izin vermek no canım no!"
Abim sonunda yanımızda bittiğinde nefes almaya çalışkan hala adımı sayıklıyordu.
"Abi önce nefes al Allah aşkına."
Abim nefesini düzene sokup direk yanıma gelerek kolumdan tutmasıyla beni ayağa kaldırdı. Ama nasıl kaldırmak unuttuğum acılarımı tekrar hatırladım ve bastım çığlığı.
"Acıyor, acıyor. Allahım heryerin çok acıyor. Abi Allah ne yapmasın seni. Abi ben seni ne yapayım?"
Ben acı içinde söylenirken bir elim belimde diğer elim popomda acılarımı geçiştirmeye çalışıyordum. Sonra bir anda kendimi havada buldum sonra hop birinin kucağında.
Yağız oğlan bir hop etmesiyle beni kucağına almış canım daha da yanmıştı. Elimle omzuna geçirirken yeniden ağlamaya başlamıştım.
"Öküz insan biraz yavaş olur. Acıyor diyorum size ya acıyor."
En son sözüm gözyaşları içinde acıyor olurken kendimi odamda sıcak yatağımdan bulmuş bir ağrı kesici içmiş yatmıştım.
O uyumayla üç saatte yakın uyumuş Feride'nin uyandırmasıyla gözlerimi açabilmiştim.
"Dilruba hadi kalk canım akşam yemeğine gitmemiz gerekiyor."
Akşam yemeği derken ne çabuk akşam olmuştu ki?
"Şimdi bizim bir günümüz bitti mi? Hemen mi akşam oldu?"
Feride karşımda bir dirhem iki çekirdek dururken gözlerimi ovuşturarak tekrar baktım.
Giydiği mini kısacık kırmızı elbise bir insana bu kadar mı yakışırdı?
Feride mutlulukla etrafında dönerken sırıtmaya devam ediyordu.
"Bu geceye özel giyinmek istedim. Belki abin görürse dibi düşer dedim."
Abim aklıma gelince benim sinirler yerinden oynadı. Yataktan kalkıp direk banyoya giderken abimede söylenmeden edemiyordum.
"Bir insan bu kadar mı romantik anılarımın katili olur. Adam sanki bizim dudişlerin birleşeceğini hissediyor hop damlıyor hemen."
Ben banyoya girip elimi yüzümü yıkarken arkadan Feride'nin kahkaha sesleri geliyordu.
"Yalnız dudişler ne uymuş he! Tam Ersin'in bulacağı sözler."
"Feride bak onu bizden uzak tutacaksın. Özellikle bu güzellikle, ne olur azcık rahat bıraksın ya bizi!"
Banyoda işlerimi hallederken arkadaşımdan çaresizce yardım istiyordum resmen. Çünkü kabus gibi çökmüştü üzerimize abim. Abimi bir süre düşünmeye araya vererek bende hazırlanmaya başladım. Benim bu geceki elbisenin rengi ise pembeydi. Tam cici kız gibi olacaktım. Tek dekoltesi sırtımda olan uzun bir elbiseydi. Özellikle sırt dekoltesi için seçmiştim. Çünkü sırtımdaki dövme gözüksün istiyordum. Mavi kelebek...
En son kendime aynada baktığımda gördüğüm görüntüyle memnum kaldım. Saçlarımı düzleştirmiş sağ omuzumda toplamıştım.
"Bence sende Yağız'ın aklını başından alacaksın."
Feride'nin yanına yürüyerek elinden tuttum.
Aşağı indiğimizde bizimkiler önceden gelmiş karşılıklı oturuyorlardı. Ama ne oturmak karşılıklı öfkeli bakışları atarak hangisi atağa geçeceklerini düşünüyorlardı. Yağız oğlan sinirle başını çevirmişti ki benimle göz göze geldi. Bakışları yüzümden başlayıp aşağılara kadar devam etti. Beğen dolu bakışlarını üzerimde hissederken gözleri tekrar gözlerimi buldu ve sertçe yutkundu.
Aynı olayı bende tekrarlayınca sertçe yutkundum. Siyah keten bir gömlek üst düğmelerinin üçü açık. Ve boynunda parlayan bir zincir. Çok fenaydı. Altında beyaz bir pantolon ve spor ayakkabı.
"Dilruba biz akıllarını alacaktık ama onlar aldı bizi aklımızı başımızdan."
Bencede öyle olacaktı. Bakışlarım abime kayınca siyahlar içinde bir gömlek bir pantolon ama onların içinde bile karizmaydı adam. Saçlarını geriye doğru taramış yüzünün güzelliği ortaya çıkmıştı
"Abimle genlerimiz güzel valla!"
Ben kendimizle gurur duyarken Yağız oğlan ayağa kalkmış bize doğru geliyordu. Abim ise hala olduğu yerde öylece Feride'ye bakıyordu.
"Abim bu gece fena yürüyecek sana haberin olsun."
Feride'yi uyarıp bende Yağız oğlana doğru ilerledim. Tam karşı karşıya gelince ikimizde bir süre konuşamadık. Düşünün ben bile.
"Sende afeti devran olmuşsun."
Güzel gülüşüyle elini uzatıp elimden tuttu. Gözlerimin içine baka baka elimi kaldırıp dudaklarına götürerek bir öpücük kondurdu. Ah ah bu temaslar kalbim için hiç iyi değildi. Yanaklarım ısınırken elimi bu temastan kurtarmış nefes almayı başarabilmiştim.
Masaya doğru ilerlemem için bu sefer elleri belimi bulmuştu. Masaya geçip oturduğumuz da abimde hala oturuyordu. Bir tek kişi eksikti oda Feride. Başımı çevirip arkaya baktığımda onu bıraktığım yerde durmuş abime bakıyordu.
"Allahım bunlar beni deli edecek yeminle. Feride canım benim gelecek misin masaya artık."
Feride uykudan uyanmış gibi irkilerek bana bakmış ve nihayet yanımıza gelebilmeyi akıl edebilmişti.
"Feride ne güzel olmuşsun sen."
Abim bir atağa geçmişti şükür.
Onlar aralarında cilveleşirken bende yanımdaki yakışıklıya baktım. Elini sandalyemin arkasına atmış parlayan gözlerle bana bakıyordu.
"Bence bu gece öncelik sende."
Sözlerim üzerine bir kaşını havaya kaldırmış neden bahsettiğimi anlamaya çalışıyordu.
Yüzünü kulağıma yaklaştırarak,
"Sırayı bozmayalım güzelim. Öncelik senin." Demez mi?
Dedi valla hep ben şımartmıştım zaten.
Kulağımdaki sıcak nefesi es geçerken sahte bir kahkaha attım.
"Göreceğiz bakalım öncelik kimde bu defa."
Omzundan yitekleyip bende uzaklaşmasını sağlayıp abimlere baktım. Onlarda dip dibe girmiş hala bakışmaya kaldıkları yerden devam ediyorlardı.Abimin hele o çapkın bakışı.
"Abi bende güzel olmuş muyum?"
Yalnız yüzüme bile bakmadan cevap vermişti. Sinirle eline vurarak bana bakmasını sağladım.
"Şimdi yüzüme bak öyle söyle!"
Abim bir bana baktı bir yanımdaki yakışıklıya.
"Siz yine dip dibe girmişsiniz."
Konumuz bu değildi ama hep buraya bağlanıyordu.
"Sende Feride'nin dibine girmişsin Ersin."
Bu sefer atak Yağız oğlandan gelmişti. Abim yediği golle yanındaki Feride'ye bakarak biraz uzaklaştı.
"Tabi abi yanlışlıkla olmuştur."
Feride abimin uzaklaşmasıyla biraz suratı düşsede yinede gülümsemeye çalıştı. O arada yemekler gelmiş ve herkes kendi karnını doyurma derdine düşmüştü.
"Dilruba soruyum dedim ama bir türlü fırsatım olmadı. Sen bugün kötü bir rüya mı gördün?"
Feride'nin sorusuyla unuttuğum kötü his yeniden kalbime çökmüştü. Elimdeki çatalı bırakıp abime baktım. Abiminde moreli bozulmuştu.
"Sanırım çocukluğuma ait bir rüya gördüm ama enteresandı."
Yağız oğlanın sorusuyla bakışlarım ona döndü.
"Ben çocukluğuma dair pek bir şey hatırlamıyorum. Hatta resimlerim bile yok. Varmış ama bir yangında hepsi kül olmuş. Belkide en üzüldüğüm olay. Çünkü bütün resimlerim o yangınla beraber kül olmuş. Neyse konumuz bu değildi. Kendimi gördüm sonra bir adam belirdi ben ona baba diyordum. Ama babam değildi. Yabancı biriydi. O adam kim bilmiyorum sanırım onun etkisiydi."
Ben rüyamı anlatınca herkes bana pür dikkatle bakarken abimin bakışları yerde tabağına bakıyordu. Neden birden böyle durgunlaşmıştı anlamış değildim.
"Adı üstünde rüya canım bu kadar kafanı yorma."
Feride beni teselli ederken öyle olmasını o kadar çok isterdim ki.
"Artık kapatın bu rüya konusunu. Hadi yemeğinizi yiyin."
Abim öfkeyle çıkan sesiyle hepimiz ona bakarken çıkışı bizi şaşkına uğratmıştı. Ağızımı açıp ne oldu diye soracaktım ama bakışlarım arka tarafa dans eden çiftlere kaydı ve en olmadık kişileri gördüm.
Bizimkiler ne oldu der gibi bakarken elimi kaldırıp dans eden çifti gösterdim ve hepsi o yöne bakarken yanımdaki yakşıklıdan fena şekilde küfür geldi.
Feride'nin sorusuna bende başka şekilde cevap verdim.
Abimde bomba sorusuyla bize katılmış bulundu. Sıradaki kişi ise Yağız oğlandı. Asıl onun tepkisi ne olacaktı merak konusuydu?
Okur Yorumları | Yorum Ekle |
1.12k Okunma |
180 Oy |
0 Takip |
28 Bölümlü Kitap |