22. Bölüm

Yeni bir nefes

Çilem Akpınar
gulumse_gulumse

Son günlerde yaşadığım tesadüfleri anlatsam kimse bana inanmazdı. Yani ben bile inanmıyordum. Son zamanlarda olanlar Yağız oğlanla karşılaşmam, avukatım olması ve en büyük düşmanımın abisi olması. Sizce bunlar normal tesadüfler miydi?

Tıpkı şuanda olduğu gibi benim tanıdığım komiser en büyük düşmanımla dans ediyordu. Normal bir dansda değildi. Gayet samimi gayet romantikti.

"Bu Elif'in komiserle ne işi var? Niye her yerde karşıma çıkmak zorunda?"

Ben kendi kendime konuşurken yanımdaki sevgilim donmuş vaziyette kardeşine bakıyordu. Kolumla kolunu dürterek şoku atlaması için yardım etmek istesemde yok. Adam put gibi durmuş, gözlerinde öfke ateşiyle kardeşine bakıyordu.

"Yağız oğlan hayata dön artık istersen anladım şoktsın ama."

"İşte adalet, sen benim kardeşimi elimden alırsan seninde kardeşini de alan olur koçum."

Abimin sözleri ortaya bomba gibi düşerken sinirle ona bakıp eline sertçe vurdum.

"Abi sus istersen."

"Ulan bu kız arkadaşında kalmayacak mıydı? Burada kartepede ne işi var? Hemde bir onunla?"

Yağız oğlanı şoktan çıkartan sanırım abimin sözleri olmuştu. Ben onu teselli etmeye yeltendim ama sandalyeden öyle bir kalktı ki ışık hızıyla yanımdan yok oldu.

Elif'lere doğru büyük hızla ilerlerken arkasından şokla ona bakıyorduk.

"Dilruba bence sende peşinde git yoksa iyi şeyler olmayacak. Adam komiser bak yanlış bir şey yaparsa direk nezarete atar."

Feride'nin konuşmasıyla bakışlarım ona kaydı.

"Oda avukat kendini korur herhalde."

Feride şimdi konu bu mu diye bir bakış atarken nihayet yerimden kalkıp bende Yağız oğlanın peşinden gittim. Yağız oğlan çoktan kardeşinin yanına varmış kolundan tutmasıyla kendine doğru çekmişti. Koşa koşa yanlarına giderken Elif bir abisine baktı bir bana.

"Merhaba komiserim nasılsınız? Sizi burada görmek ne güzel. Hemde Elif'le."

Komiser bize şaşkınca bakarken Elif hemen kendini korumaya geçti.

"Valla abi göründüğü gibi. Biz sadece arkadaşız."

"Hıh arkadaşlarmış az önce nasıl dans ettiğinizi gördük. Yalan söyleme."

Ortam karışıklığa doğru giderken bende üstüne fitil yakıyordum.

"Sen sus hem niye abimle aramıza giriyorsun?"

"Kızım suçunla dur sen bir kere, abine arkadaşına gideceğim diye yalan söylemedin mi? Sonra gel burada aşkınla dans et."

Yağız oğlan hala suskunluğunu korurken komiserde savunmaya geçti.

"Bakın ne söylerseniz haklısınız. Biz sadece söylemek için en doğru zamanı bekliyorduk. Yağız lütfen Elif'e kızma."

Ellerimi belime atıp Yağız oğlanın önüne geçtim. İki sevgiliyide karşıma aldım.

"Ama senin sevgilin biz sadece arkadaşız diyor. "

Elif öfkeyle bana yaklaşarak elini kaldırıp parmağını salladı.

"Kızım bir sus sen. Ortalığı karıştırma."

Ben ve susmak çok yanlış kelimeydi. Tam söze başlayacaktım. Arkamdan ses duyuldu.

"Elif bana yalan söyledin. En nefret ettiğim yalan olduğunu bile bile söyledin. Burada, bu adamla ne işin var? "

"Abi!"

Elif'in gözleri dolarken komiser sevdiceğini kolundan tutup yanına çekti.

"Elif üzülme abin anlayacaktır. Sonuçta onunda sevgilisi var."

Bak sen komiser bize laf sokuyordu.

"Sevgilisi var ama o kimseye yalan söylemiyor."

Ben Yağız oğlanın avukatlığını yaparken o beni duyacak durumda değildi.

"Dilruba sen bu işe karışma."

Elifin ikazı beni güldürürken o dahada sinir oldu.

"Abi şu kıza söyle bizi yalnız bıraksın."

Yağız oğlan kardeşine cevap vermek yerine komiseri kolundan tuttuğu gibi sağ tarafa doğru sertçe yittirdi. Elif'in de elinden tuttuğu gibi yanına çekiştirdi fakat kız kardeşi direnince dönüp yüzüne baktı.

"Elif istersen zorlama."

"Seninle gelmeyeceğim. Hem ben sana kaç kere söyledim şu kızın yanında bana böyle davranma diye ama yok."

Kız kendi suçunu unutmuş hala derdi bendim.

"Konumuz Dilruba değil. Senin bana yalan söylemen. Şimdi onu ortaya atarak üste çıkma."

Aslanım benim nasılda anlıyordu herşeyi.

Tekrar adım atacaktı ki bu sefer onu komiser durdu. Hemde kolundan tutarak. Bu temas hiç iyi olmamıştı.

"Bırak kızın kolunu."

İkisininde yüzünde gördüğüm öfke hiç iyi değildi. Feridenin söylediği gibi bu işin sonu nezarette bitecekti sanırım.

Yağız oğlan bir kolundaki ele baktı birde onu tutan ele.

"Bırak kolumu fena olacak."

Tehdit gelmişti.

"Önce sen Elif'i bırak."

"Ama beyler olmuyor ki böyle. Bir kız için kavga etmek."

İkiside dönüp bana öfkeyle bakınca sesim korkudan içime kaçtı. Bence ben susmalıydım.Bakışları tekrar birbirini bulunca Yağız oğlan kolunu çekiştirdi ama kurtaramadı.

"Bak bu son uyarım bırak kolumu."

Komiser önce sen deyince ortalık bir anda karıştı. Yağız oğlan komisere kafa atarak geriye doğru sendelemesini sağladı. İşte o anda olanlar oldu. Komiser bunun altında kalmayıp Yağız oğlana saldırdı sonra o ona derken koskoca lüks otel cennet mahallesine döndü. Bende onları ayırmaya çalışırken saçlarıma bir el dolandı. Acı içinde inleyerek arkamı döndüğümde baş düşmanımla karşılaştım.

"Kızım manyak mısın ne yapıyorsun?"

Saçlarımı ellerinden kurtarmaya çalıştım ama cadı bırakmadı.

 

"Her yerde ortalığı karıştırmak zorundasın değil mi? Bıktım senden."

Kız kendi suçunu bana atıyordu.

"Bak Elif fena olacak."

Son uyarımı yapmıştım ama o tınlamadı. Bem söz vermiştim değil mi aileme? Şiddet yok kesinlikle yoktu. Fakat öyle olmuyordu İşte. Kendimi korumak maksadıyla dirseğimi Elif'in karın boşluğuna bir geçirdim. Sonunda canının acısıyla saçlarımı bıraktı. O acısıyla uğraşırken bu sefer ben onun saçlarına daldım.

"Ben seni uyarmıştım kızım!"

Ve bende de artık her şey koptu. O bana ben ona derken güzel elbisemin askısı koptu. Makyajım birbirine girdi. Arada Yağız oğlana baktığımda canım sevgilim oda komiserin yumruklarından nasibini alıyordu. Onu öyle gördüğüm an içim cız etti. Elimin altındaki cadıyı bırakıp yakışıklıya yardıma koştum. Komiserin sırtına atlayıp sırça gibi saçlarını daldım. Siz misiniz bize bulaşan diye Allah ne verdiyse komiserin saçlarını yoldum. O yaptığım bu hareketle Yağız oğlanı bırakmış bu sefer beni sırtından atmaya çalışıyordu.

"Dilruba bırak saçlarımı."

"Kusura bakma komiser ne kadar beni korumaya çalışan biri olsanda şuanda o kimlikle burada değilsin. Sen benim yakışıklıma vurdun durur muyum?"

Döverken bile lafımı esirgemiyordum.

O beni sırtından atmaya çalışırken arkadan biri belimden tuttuğu gibi beni kucakladı. Burnuma gelen tanıdık kokuyla kimin olduğunu anlamıştım. Mecbur o beni çekiştirince komiseri bıraktım.

Yağız oğlan güzel sesiyle kulağıma fısıldarken ben her şeyi unutmuştum.

"Güzelim sana kavga etmek yasaktı."

Başımı çevirip yüzünü görmek istediğimi anlayınca beni kendine doğru çevirerek birbirimize baktık. Ayaklarım onun ayaklarının üstünde, belimde elleri, benim eller onun boynunda. Biz hangi ara romantikliğe geçmiştik valla anlamamıştım. Az önce saç baş dövüşüyorduk. Bakışlarım yüzünü incelerken kaşında, dudağında kan görünce gözlerim doldu. Üstelik o çekik gözlerden biri mosmordu.

"O komiseri parça pincik edeceğim bırak beni. Güzel yüzünü ne hale getirmiş."

Elim gözümdeki morluğa gidince dudaklarımdan bir hıçkırık koptu. Gözlerimdeki doluluk kendini yaşa bırakmıştı artık.

"Canım acıyor mu?"

Yağız oğlan hayretler içinde yüzüme bakarken ben hala onun yüzündeki yaralara ağlıyordum. Belimdeki elinin birini çekip oda saçlarıma dokundu.

"Senin bu saçlarını kim yoldu?"

Dudaklarımı büzerek başımı yere eğdim.

"Valla ben başlatmadım kardeşin başlattı. Sizi ayırmaya çalışırken bir anda geldi saçıma daldı. Tabi bende duramadım özür dilerim biraz kardeşin tanınmayacak halde."

Yağız oğlan kaşlarını sorgulayarak kaldırırken arkasında yerde yatan kardeşini gösterdim. Oda benimle birlikte dönerek kardeşine baktı. Cadı aynı yolunmuş tavuklara dönmüş saçlarıyla yerde tepinerek ağlıyor sevgiliside hemen yanına koşmuş onu sakinleştirmeye çalışıyordu.

"Ama şiddet yoktu Dilruba."

Ay ölecektim artık, şiddet yok diyordu. Sanki kendisinin yaptığı spordu. Bana gelince yasak kendilerine gelince serbest. Öfkeyle kollarından çıkmak için istedim ama izin vermedi.

"Bırak beni. Bak şimdide ben döveceğim seni. "

"Bırakmam!"

Bakışlarımı ondan çekip bizi izleyen insanlara baktım. Ağızları açık şok içinde bize bakıyorlardı. Kimi kameraya çekiyor kimi gülüyordu. Az önce yumruk yumruğa girenler şimdi sevgilileriyle cilveleşiyor diye düşünüyorlardı kesin. Bu arada benim bir abim ve arkadaşım vardı. Üstelik ben dayak yerken onlar asla yalnız bırakmazdı.

"Abimler nerde?"

Yağız oğlan eliyle çenemi tutarak kendisine çevirdi.

"Bırak şimdi onları. Sen az önce benim için ağlıyordun değil mi?"

Sinirli olduğum için omuzlarımı silkereyerek cevap vermedim.

"Bu kadar mı çok değer veriyorsun bana? Yüzümde olan küçük yara bile senin canını yakıyor."

Yağız oğlanın bir anda bakışları değişmiş tuhaf bakıyordu.

"Bu bakışlar ne öyle? Sanki yiyecekmiş gibi bakıyorsun?"

Yağız oğlan başına aldığı darbeden dolayı biraz kafa gitmişti sanki. Az önce hırsla kavga eden insan, kardeşi hemen arkada sevgilisiyle duruken resmen bana yürüyordu.

"Yağız oğlan bırak beni bak kardeşin komisere sarılmış oturuyor öyle. Hem sen iyi misin ne çabuk geçti sinirin?"

Yüzünü yüzüme biraz daha yaklaştırarak derin bir nefes alıp verdi.

"Hala sinirliyim ama beş dakika ara verdim onlara daha sonra döneceğim. "

"Hıh!"

"Şuanda gözüme öyle güzel gözüküyorsun ki özellikle o dingile saldırırken pek seksiydin."

Dudaklarımdan bir hıçkırık koptu. Oha neler diyordu yakışıklı? Hemde bu tiple? Gözlerimi gözlerinden kaçırırken utandığımı hissettim.

"Sen utandın mı?"

"Yağız bırak beni bak insanlar bize bakıyor. Hem kafayı mı yedin,şimdi yürüme zamanı de.."

Ve sözlerim yarıda kaldı. Dudaklarımda hissettiğim dokunuşla nefes almayı unuttum. O an hayat durdu. Sadece ikimiz vardık. Kulaklarımda sesler kesilmiş sadece kalbimizin atışlarını duyuyordum.

Nihayet beklenen o öpücük gelmişti hemde yanlış bir zamanda yanlış bir ortamda. Biz az önce kavga ediyorduk konu öpücüğe ne ara gelmişti? Ben mutlulukla o anı yaşarken arka fondan bir ses duyuldu.

"Dilrubaaaaaaaaa!"

Böyle a harfini uzatarak biri bana sesleniyordu. Sonra bir ses daha.

"Abiiiiiii!"

Bu seste i harfini uzatıyordu. Ben sesleri duyuyordum ama farklı hayallerdeydim. Dudaklarımda yeni bir yaşam beliri vermişti. Yeni bir nefes, kalbime doğru yol almış bir kez daha yolculuk başlamıştı. Taki abimin sesini bir kez daha duyduktan sonra. O büyü bozulmuş dudaklarımdaki hayattan kopmak zorunda kalmıştım. Nefesimi düzene sokarken Yağız oğlanın kollarından nasıl koptum nasıl kendimi yerde buldum bilmiyordum. Ben neler olduğunu anlamaya çalışırken etrafımda ki insanların sesi çoğaldı. Sonra Feride yanıma geldi. İyimiyim diye sorarken abimin yumruğu yakışıklının yüzünü buldu. Şimdi anlamıştım neden birden kendimi yerde bulmam. Abim beni bir güzel havaya uçurmuştu.

"Sen benim kardeşime nasıl dokunursun lan."

Evet abim her zamanki yaptığı gibi en romantik anımızı bölmüş bu defa baya öfkelenmişti. O öfkeyle yakışıklıya vurdukça vurdu. Ama yakışıklı ona hiç karşılık vermedi. Tam tersi her vuruşunda kahkaha attı.

"Şerefsiz birde gülüyor musun sen?"

"Bu defa o büyüyü bozamadın Ersin."

Bence abime şuanda söylenecek en son sözdü. Bir yumruk daha derken Yağız oğlanın yüzü kan gölüne dönmüştü.

Onun haline daha fazla dayanamadım yerden kalktığım gibi bende abime doğru saldırdım. Gerisi ise büyük bir skandal büyük bir olay. İnsanlar bizi ayırmaya çalışmıştı ama yok. En son polis gelmiş ayırmış, kendimizi karakolda bulmuştuk. Hemde hep birlikte.

Düşünün komiser bile şuanda karşımda demir parmaklıkların arkasındaydı. Onun yanında da bir avukat. Onun en uzağında ise bir mühendis ve karşılarında üç tane kız öğrencileri demir parmaklıkların ardındaydı. Yani biz oluyorduk bunlar. Ben etrafa gülücükler saçarken elim dudaklarımda hala hayat öpücüğünün etkisindeydim. Bakışlarım Yağız oğlana kayarken bakışlarımız kesilmiş göz kırparak öpücük atmıştı. Ben utanarak ona bakarken hemen bakışlarım abime döndü. Başını yere eğmiş öylece duruyordu. Allahtan görmemişti yoksa burda da bir olay çıkardı.

"Kız Dilruba ben bile bu kadarını beklemiyordum. Herkesin içinde abinin olduğu ortamda hemde."

"Ben bile beklemiyordum ki! Ah ah ne güzel bir andı. Önce kavga ettik sonra pat öpücük."

Feride eliyle omzuma vururken başımı ona çevirip yüzüne baktım.

"Sen beni bırakta Elifle kavga ederken neredeydiniz?"

Elif demişken o sakince arka tarafımızda yere oturmuş bolca göz yaşı döküyordu. Resmen hırsından kendini ağlamaya vermişti. Ee kolay değildi en büyük düşmanı abisinin sevgilisi olmuştu. Hemde gözünün önünde mucklar havada uçuşmuştu. Ona umursamayarak tekrar Feride'ye döndüm. Gördüğüm manzara karşısında durakladım. Çünkü bizimki leyla olmuş az önce benim yaptığım gibi eller dudaklarda abime bakıyordu. Bir abime baktım bir ona. Sonra o dudişlere ve güzel jetonum düşmüş basmıştım çığlığı.

"Siz ne yaptınız?"

Feride telaşla üzerime yürüyerek ağızımı kapattı.

"Dilruba sus."

Başımı abime çevirdiğimde korku dolu gözlerle bana bakıyordu. Ben bu bakışları bilirdim bakma Dilruba ben bir halt yedim diyordu. Elimle ağzıma kapanan ele vurarak Feride'nin alanından kurtulup demirlere tutundum.

"Abi sen ne yaptın?" Diye cırladığım an abim elleriyle ben hiç bir şey yapmadım valla diye sessizce konuşuyordu. Ama ben anlıyordum tanımaz mıydım abimi?

Feride kolumdan çekiştiriyor susman için debeleniyordu ama iş işten geçmişti.

"Sen bana kızarken aynısını yapmışsın. Şimdi bende döveyim mi Feride'yi hı?"

"Dilruba Allah aşkına sus rezil edeceksin bizi."

Ama susmadım tabi...

"Biz orda kavga ederken siz ne yapıyordunuz?"

Abim yerinden kalkıp koşarak demirlere yaklaştı.

"Dilruba o çeneni kapa. Valla bak oraya geleceğim şimdi."

Abim öfkelendikçe Yağız oğlanda sinirlenmiş ona ters ters bakıyordu.

"Dilruba güzelim ne oluyor?" Adam her zaman kabardı canım. Ah birde o güzel sesiyle beni hipnoz ediyordu ama şuanda olmayacaktım.

"Neler olmuyor ki? Abim seni o şey yüzünden dövdü ya aynısını Ferideye uygulamış inanabiliyor musun? Hemde biz kavga ederken."

"Dilruba bir kez daha o çeneni açarsan seninle konuşmam."

Feride'nin tehditi üzerine ne yaptığımın farkına vardım ama abimin bana yaptığı da doğru değildi.

"Feride senlik bir durum yok benim derdim abimle bak ne olur kızma!"

Feride'nin gözleri dolarken abimin konuşması ortaya bomba gibi düştü.

"Dilruba yanlışlıkla oldu. Öyle ciddi bir şey değildi. Hem sizin gibi herkesin içinde öpmedim ben onu kızım. Sen gördün mü ama ben sizi gördüm. Sence doğru bir şey mi bu? Bizimki sadece anlık yakınlaşmaydı."

Ben abime sen neler diyorsun diye bakarken abim hala ne yaptığının farkında değildi. Feride'ye dönüp baktığımda ise gözlerinden çoktan yaşlar akmış büyük hayal kırıklığıyla abime bakıyordu.

"Feride!"

"Şimdi değil Dilruba!"

Feride beni uyarıp arkasını dönerek duvarın dibine çöküp yere oturdu. Ağlaması hala durmamış gözlerinden pıt pıt akarken sinirle abime döndüm.

"Abi arkadaşımdan uzak duracaktın. Ama sen uzak durmayı bırak yaptığının arkasında bile durmuyorsun."

Abimin cevap bile vermesini beklemeden başımı çevirip Yağız oğlana baktım. O bütün olanları hayretler içinde seyrediyordu. Cıklayarak abime kınama bir bakış attı.

"Ben Dilruba'yı herkesin içinde öptüm buda demekti sevgime sahip çıkıyorum."

Abime güzel cevap vererek ona bir kez daha hayran olmamı sağlamıştı.

"Allahım ben kimlerle aynı ortamdayım?"

Arkadan Elif'in sesini duyarken yüzümü ekşilterek ona baktım.

"Aynısı bende söylüyorum inanır mısın ilk defa aynı fikirdeyiz. Yalnız bu ortamda abimde var canım."

Tam ayaklanıp bana doğru gelecekken abisinin ikazıyla yerine oturdu. Kötü bakışları beni bulurken gülümseyerek cevap verdim

Herkes kendi içine dönmüş büyük bir sessizlik ortama çökmüştü. Taki polis memuru gelene kadar. Herkes heyecanla ayağa kalkarken bende hemen ayaklandım.

Polis önce erkeklere şöyle bir baktı sonra dönüp bize baktı ve başını salladı.

"Müdürümüz sizi odasında bekliyor."

Herkes birbirinin gözlerine baktı. Müdür neden özellikle odasında bekliyordu? Sorgu odasında beklemeyecek miydi? Demir parmaklıklar bir bir açılarak hepimiz dışarı çıktık. Önümüzde polis arkasında biz müdürün odasının yolunu tuttuk.

O odaya girerken bir takım bakışmalar yaşandı. Abim Feride'ye bakarken Feride hiç pas vermedi. Komiser Elif'e bakarken Elif cilve yaparak karşılık verdi. Benim bakışlar Yağız oğlanı bulurken gözlerimi kıpraştırırak bir cilve yaptım. Bunun karşılığı bir göz kırpma bir öpücük olmuştu yine. Ben tam heyecandan bayılacakken odaya gelmiş bulunduk. Bayılmam yarıda kalmış oldu. Tek tek odaya girdiğimizde elli yaşlarında yakışıklı bir müdürle karşılaştık. Adam öyle böyle yakışıklı değildi. Resmen Kadir inanır kadar vardı. Koltuğunda oturmuş bütün karizmasıyla bize bakıyordu. Biz ona bakarken o sadece komiser ve Yağız oğlana bakıyordu. Sanırım onları tanıyordu.

"Hoşgeldiniz gençler!"

"Hoşbulduk efendim!"

Cevap veren ben olmuştum tabi.

Müdür bana bakarken babacan bir tavırla gülümseme yolladı. Sonra bakışları tekrar o ikiliyi buldu.

"Siz hoşgelmediniz değil mi?"

İkiside suç işlemiş gibi başlarını salladılar.

"Arda oğlum sen polissin değil mi?"

"Evet müdürüm!"

"Peki oğlum neden buradasın?"

"Herşey aniden gelişti müdürüm!"

"Bence gelişmemesi gerekiyordu."

"Herşey aşk içindi müdürüm!"

"Başlarım lan aşkına, kardeşimin peşini bırakacaksın."

Bu güzel konuşmaya Yağız oğlanın sözleri araya girdi.Arda komiser tam dönüp cevap verecekken müdürün öksürmesiyle durdu.

"Yağız oğlum sen avukatsın değil mi?"

Evet yine başlıyorduk. Meslek sorma dersine.

"Evet avukatım müdürüm!"

"Peki oğlum seni şimdi kim savunacak?"

Ama yalnız çok doğru soru sormuştu Müdür.

"Söz konusu kardeşimdi müdürüm. Sessiz kalamazdım."

Müdür kaşlarını çatarak Yağız oğlana baktı.

"Şimdi söz konusu kardeşin. Peki bu aranızdaki anlaşmazlık neden yıllar önce başladı?"

Oha. İkisine dönüp şaşkınca baktım.

"Siz daha önceden tanışıyor muydunuz?"

Benim sorumla Yağız oğlan bana baktı. Ama cevap vermedi.

"Oteli birbirine katmışsınız. Şu halinizden de o kadar belliki."

Müdür konuşmayı yine ele almıştı.

"Özür dilerim ben bir an gaflete uğradım. Ne yapsanız haklısınız efendim!"

İlk özür dileyen Arda komiser olmuştu hemen arkasından Yağız oğlan. Ama müdür bunları yemedi. Bakışlarını onlardan çekip bize odaklandı.

"Dilruba hanginiz?"

İsmimi duyar duymaz hazır olur vaziyette öne çıktım.

"Benim efendim! Siz sormadan ben söyleyim üniversite öğrencisiyim. Henüz aktif meslek sahibi değilim. Diyetisyenlik okuyorum."

Müdür sertçe bana bakarken birazcık geriye doğru kaçtım. Bu bakış hiç iyi değildi.

"Dilruba herkes senden şikayetçi. En çok şikayet alan sensin."

O anda yutmakla olduğum tükürüğüm boğazıma kaçmış birden öksürmeye başlamıştım. Sırtıma biri vururken düşmanımın sesini işittim.

"Helal Dilruba'cağım helal!"

Sırtıma vuran Elifmiş birde benimle dalga geçiyordu. Ona hiç bulaşmadan hepsine tek tek baktım.

"Lan hepinizde mi şikayet ettiniz beni?"

Araya bir öksürük girdi, bu sefer müdürün öksürüydü.

"Kızım sen herkese saldırmışsın. Elif'ten tut Arda komisere, abine kadar. Sence şikayet etmekle haksızlar mı?"

Hadi Ardayı Elif'i anlardım da abim nasıl yapardı?

"Abi insan kardeşini şikayet eder mi ya?"

"İnsan elin adamı için abisini döver mi?"

Buradan bakılırsa abim haklıydı. Ama şikayet etmekte neydi?

"Elif o şikayeti geri çekiyorsun hemen. "

Yağız oğlan kardeşini uyarırken Elif abisini hiç tınlamadı.

Burnumu çekerek abime baktım.

"O şikayetini çek yoksa babama söylerim seni."

"Bencede söyle babama. Deki babam ben yine karakola düştüm. Size söz vermiştim ama tutamadım."

Abim öyle gol attı ki yapacak hamlem kalmamıştı. Bu sefer bakışlarım Yağız oğlanı buldu.

"Yakışıklı sende tutuklusun şimdi beni kim kurtaracak?"

Yakışıklı tam yanıma gelecekken nerede olduğunu anlamış geri durmuştu.

"Korkma güzelim hiç birşey olmayacak."

Ama korkuyordum.

"Hepiniz susun. Dilruba kızım sen baya vuakatli çıktın. Daha geçenlerde yine göz altına alınmışsın birini darp etme şikayetiyle."

Başımı evet anlamında salladım.

"Yine aynı şikayet."

Yine başımı salladım.

"Buda demek oluyor ki herkes bu gece serbest sadece sen içerdesin."

Yine başımı salladım. Ama Yağız oğlan ve abimin itirazları geldi kulağıma.

"Biz şikayetimizi geri aldık müdürüm."

"O bu gece burada kalamaz müdürüm."

"Bir dakika herkes gidecek ben mi kalacağım."

Bu sefer müdür başını salladı. O anda bende her şey gitti. Bir süre müdüre bakarken başım dönmeye başlamış gözlerim kararmıştı. Sonrası ise büyük bir karanlık.

Büyük bir baş ağrısıyla gözleri açtığımda ise tepemde dikilen abim, Yağız oğlan ve Feride'yi gördüm. Hepsi bana telaşla bakarken en son ne olduğunu hatırlamaya çalıştım.

Müdürün herkesi bırakıp beni bırakmaması sonucunda sanırım korkuyla bayılmıştım.

"Dilruba iyi misin?"

Abim elimi tutarken elimi çektim.

"Dokunma bana sen. Hem şikayet et hemde gel iyi misin diye sor."

"Güzelim iyisin değil mi?"

Ah ah sen sorarsında ben iyi olmaz mıyım?

"Hayır hiç iyi değilim yakışıklı, bütün suç bana kaldı, tabi kalbim dayanamadı pıt bayıldım."

İyi olsamda sevgiliye her zaman naz yapılırdı.

"Kızım sen alışkınsın neden bu kadar korktun?"

Arkadan gelen sesle yerimden bir irkildim.

Müdür hala peşimi bırakmıyordu.

Başımı eğip ona baktım.

"Ama ben başlatmadım kavgayı. Hepsi o Arda ve Elif yüzünden oldu. Onlar sevgiliymiş sonra olan oldu. Bende yakışıklı mı korudum suç mu yani?"

"Yakışıklı kim?"

Müdür ciddiyetle sorarken bende aynı ciddetleye karşılık verdim.

"Ay kim olacak tabikide Yağız oğlan. Burada ondan başka yakışıklı mı var? Ama var bir dakika siz varsınız. Valla Kadir inanır gibi ne yakışıklı çıktınız be müdürüm?"

Ben müdüre iltifat ederken arkadan tuhaf sesler duyuldu. Müdür ise kıpkırmızı olmuş bana bakıyordu.

"Ay siz utandınız mı? Ama müdürüm şimdi doğruya doğru birincisi Yağız oğlan ikincisi sizsiniz. Abim bile değil artık."

Abim yapma Dilruba etme Dilruba diye bakarken tınlamadım.

"Müdürüm beni bırakacaksınız değil mi?"

Müdür bana tuhaf bakmaya devam ederken ben yalvarmaya devam ettim.

"Bakın efendim nasıl Arda komiser aşkı için savaştıysa bende savaştım. Siz olsanız sevgiliniz dayak yese öyle durur muydunuz?"

"Kızım benim karım var ne sevgilisi?"

"Dilruba ben dayak yemedim güzelim."

Yağız oğlan kendini savunurken ona bakmadım.

"Neyse işte komiserim karınız öyle olsa durur muydunuz? Bende durmadım aşk demek sevdiğinizin kılına zarar vermesine izin vermemek demek. Bende vermedim işte suç mu?"

"Yalnız onun seni koruması lazım kızım senin değil."

"Ben zaten koruyorum müdürüm."

Yağız oğlan araya girmese olmuyordu.

"Ama müdürüm ben bugüne bugün dövüş dersleri aldım. Boşa gitmesin."

"Neden ders aldın?"

Müdürün sorusuyla acı gerçek bir kez daha yüzünü gösterdi. Geçmeyen yara.

"Ben liseye giderken bıçaklandım. Kendimi korumak için ders aldım ama koruyamadım. Peşimde koca bir örgüt var. Daha geçenlerde karşıma çıktı. Akrep dövmeli adam. Fakat herkesi koruyan ben kendimi koruyamadım."

Benim sözlerimle ortama büyük sessizlik çökerken Müdür Yağız oğlana baktı.

"Akrep dövmeli adam mı?"

"Evet!"

Soruyu bana soruyordu ama Yağız oğlana bakıyordu.

"Bunlar ateş isimli örgüt değil mi Yağız?"

"Ateş mi? Ama Yağız oğlan nereden bilsin ki?"

Ben şaşkınlıkla durumu anlamaya çalışırken Yağız oğlan müdürüne bakarak başını salladı.

"Sen neden başını sallıyorsun yakışıklı? Biliyor musun bu örgütü?"

"Evet biliyorum, hemde çok yakından."

Aldığım cevapla şoka girmişken Yağız oğlanın daha bilmediğim ne sırları vardı merak ediyordum ve bunlardan benim niye haberim yoktu. Hemde beni ilgilendiren bir konuysa.

Bölüm : 14.02.2025 01:50 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...