9. Bölüm

9.Bölüm

Bella Tengri
gunduzbeyinkizi

( Ele alma diğer bölümde son )

Yiğit Gündüz Alp ile Aktemur Alp Gündüz bey ve Ayşe hatunu izlerken bir yandan da sessizce konuştular

Yiğit Gündüz Alp: ne edecez ağabey toprağa nasıl verecez nasıl kabul edecez

Aktemur Alp: bilmezim gardaş bilmezim lakin tek bildiğim anama kıyamadığım

Yiğit Gündüz Alp: baksana ağabey ne kadar güzel yatar yanında nasıl da güvende hisseder kendisini sanki hiç Moğol ve Bizans ona zarar veremezmiş gibi sanki Nikola nin kalesi babamı almamış gibi

Aktemur Alp: doğru dersin gardaş doğru dersin ne edecem bilemezim

Yiğit Gündüz Alp: herşeyi bilen ben herşeyi halleden ben hiç birşey edemezim normalde bilirsin beni nice kale kapılarını tek vuruşta açardım

Aktemur Alp: hatırlamaz mıyım gardaş her cenk edişimizde de babam hep seni tutardı

Dedi gözlerinden çeşme misali akan göz yaşları içinde ne zordu konuşmak ne zordu kelimeler oysa çok severdi konuşmayı Aktemur Alp derin iç çekti Gündüz beye ve Ayşe hatuna bakarak devam etti

Aktemur Alp: bir gün anama şeyi sordum ana dedim babamı ne diye kimse yenemez dedim

Yiğit Gündüz Alp: ne dedi ağabey

Aktemur Alp: çünkü babanı herkes çok sever ve Kayıların eski geleneğidir kimse kendisinden büyüğü yenmez dedi

Yiğit Gündüz Alp: imdi neden seni yenemezim bilir misin ağabey

Aktemur Alp: bilirim gardaş bilirim

Yiğit Gündüz Alp: ağabey ben ne bilirim bilir misin

Aktemur Alp: ne bilirmişsin Yiğit diyesin hele

Yiğit Gündüz Alp Gündüz bey ve Ayşe hatunu göstererek konuştu

Yiğit Gündüz Alp: onları bir daha yan yana göremeyeceğimden korktuğumu bilirim

Aktemur Alp: bak onu bende bilirim gardaş

Yiğit Gündüz Alp: yok ağabey yapamazım gönlüm razı değildir onu kara toprağa vermeye kabul edemezim şehit olduğunu

Aktemur Alp: bilirim zordur gardaş seni çok iyi de anlarım lakin yazık değil midir burada bekletiriz

Yiğit Gündüz Alp: öyledir lakin edemezim ağabey onu burada bırakamazım

Aktemur Alp: doğru dersin bende edemem ne edelim kalsın biraz daha

Yiğit Gündüz Alp: anama baksana nasıl da huzurla yatar sanki Nikolanın kalesi beyini almamış gibi ağabey edemezim yüreğim kaldırmaz gayrı

Yiğit Gündüz Alp ayağa kalktı sessizce odadan çıktı Aktemur Alp seslense de fayda etmedi kocaman kale Yiğit Gündüz alpe dar geliyordu Gündüz beyi çok seviyordu çünkü babasının yokluğunu hiç aratmamıştı Ayşe hatuna pek düşkündü annesinin yokluğunu hissettirmemişti şimdi ise kıyamıyordu ki toprağa vermeye kocaman kalede bir oraya bir buraya koştu koştu durdu sığamıyordu nefes alamıyordu boğulduğunu hissediyordu yardım isteyecek gücü bile yoktu içindeki ikiye katlanan derin sızı vücudunu ele geçirmeye yemin etmiş gibiydi en son koştu koştu ve yine Gündüz beyin düştüğü yere geldi burayı ilk geldiğinde Boran alpten duymuştu Osman beyi atmak istemişti ama sonra kendisini atmak istemişti Osman bey engel olmuştu baktı uzun uzun gözünde canlandırıyordu Gündüz beyin düşüşünü kenara yaklaştı ve yere oturdu gözlerini kapattı nefes almak için çabaladı biraz da olsa alabilmişti Gündüz beye olan sevgisi kendisini ve Aktemur alpi bir tutmasıydı ikisini de çok sevmesiydi Ayşe hatuna düşkünlüğü ise anne hasretine mahrum kalmadan herşeyine yetiştiği içindi canı çok yanıyordu çırpınıyordu nefes almak için sanki hiç oksijen yoktu biraz daha durdu nefes alması açıldı gözlerinden yaşlar akarken sakinleşmeye çalışıyordu ama başaramıyordu içeri girdi Gündüz beyin olduğu odaya yaklaştı enfes bir koku aldı hatunlar aş yaptı sandı Ayşe hatuna da yemesi için getirdiklerini düşündü ama bu aş kokusu değildi bu koku tarifsizdi sanki cennetten geliyor gibiydi kapıyı açtı içeri girdi koku daha da keskin ve hoş gelmeye başladı Yiğit Gündüz Alp mest olmuş gibiydi Ayşe hatun koku süründü sandı ama hala yatıyordu bir müddet sonra bu kokunun Gündüz beyden geldiğini fark etti ahlat kalesindeki bir derviş eğer bir şehit düşer ise bir müddet sonra ondan bir güzel koku yayılır buna şehit kokusu denir pek mest edicidir dediği geldi aklına yaklaştı Gündüz beye koku yoğunlaştı ve gerçekten şehit kokusuydu bu geldi Gündüz beyin önünde diz çöktü ağladı ağladı öyle ki Ayşe hatun uyanmıştı sesine Yiğit Gündüz Alpi bir an korku sardı ya Ayşe hatun rüya gördüğünü sanarsa ya Gündüz beyin öldüğünü unuttuysa güç bela konuştu

Yiğit Gündüz Alp: can anam hayrola ne diye kalktın

Ayşe hatun: bir anda ağlayınca korktum oğul eyi misin

O an Yiğit Gündüz Alp konuşmayı unuttu içinden Allahım bu acıyı ona nasıl derim diye düşünüyordu Ayşe hatun yorgun halde sorusunu yeniledi

Ayşe hatun: oğul eyi misin ağabeyine mi birşey oldu

Yiğit Gündüz Alp: yok anam öyle dolmuşum ben biraz da hem sizi böyle heç görmemiştim duygulandım biraz

Diyebildi güç bela Ayşe hatun ise buruk bir şekilde gülümsedi Yiğit Gündüz Alp ise o an yalnızca şunu düşündü Allahım canımı alsana ben bunu yapamam anama diye iç geçirdi

Ayşe hatun: oğul rahat ol uyudum yalnızca hafızamı kaybetmedim bilirim babanın şehit düştüğünü

Yiğit Gündüz Alp: bilirim lakin anam kıyamazım sana

Ayşe hatun: bilirim oğul merak etmeyesin lakin bu güzel kokuda nedir koku mu süründün

Yiğit Gündüz Alp: yok anam yok bu koku senin cennet gözlü beyinden gelir vakti zamanında Ahlat kalesindeki bir dervişten işittim şehit düşen biri cenaze için beklerken birden çok hoş bir koku gelir dediydi

Ayşe hatun: şehit kokusudur öyle mi

Yiğit Gündüz Alp: he ya öyledir anam babam şehit düştü ya ondan

Ayşe hatun: Aktemurla Osman beyi çağırasın onlarda bu kokuyu duysunlar

Yiğit Gündüz Alp: tabi ana hemen

Yiğit Gündüz Alp Aktemur Alp ile Osman beyi çağırmaya gitti bir süre sonra ikisi ile geldi hiç kimse anlamamıştı iyi ama bu koku nasıl ortaya çıkmıştı kimse bilmiyordu kumral abdala sordular oda bilmiyordu en son şeyh Edebalı nın dervişlerinden birine sordular oda şunu söyledi

Derviş: eğer şehitin ailesi onun gidişine çok üzülür ise çok dua edip çok üzülür ise ve eğer ki o şehit evvelden bir garibe bakmış yada yardım etmiş ise bu koku şehit daha defnedilmeden önce belirli bir zaman içerisinde yayılmaya başlar Gündüz beyden gelmesinin sebebi ise oğlu Yiğit Gündüz Alp e bakıp onu büyütüp bu yaşına getirdiği için ve ailesinin onu çok severek ve özleyerek gitmesini istemeyişini ama Allah'ın takdirine de karşı gelmediklerinden dolayı bu koku ortaya çıkmıştır

Osman bey: yani bundan sebeple mi dersin geldi bu güzel koku

Derviş: evet öyle derim beyim lakin gayrı defnetmek gerek

Osman bey: doğru dersin lakin

Yiğit Gündüz Alp: kimi defnedersin Derviş efendi diyesin hele destur edesin

Derviş: ne diye bekletirsiniz yazık değil midir

Yiğit Gündüz Alp: yazıktır değildir biz bilmez miyiz sanırsın lakin ondan ayrı duramayız bundan sebeple bekletiriz çok kalmayacak zaten derviş efendi yarına bilemedin yarın öğlene ederiz sen karışma

Derviş: peki beyim nasıl derseniz bana müsade

Osman bey: müsaade senindir

Derviş çıkar odadan gider Yiğit Gündüz Alp oturur yere derin düşüncelere dalar Gündüz beye odaklanmış bir şekilde dalıp gitmişti öyle ki bir ara halüsinasyon gördü sandı irkildi bir anda Gündüz bey elini hareket ettirmişti yada Yiğit Gündüz Alp öyle görmüştü ayağa fırladı kalbi yerinden çıkacak gibiydi kuran okuyan herkes bir anda Yiğit Gündüz Alp e baktı Yiğit Gündüz Alp ise Gündüz beye yaklaştı kulağını yaklaştırdı nefes alıp almadığını anlamaya çalıştı pek birşey duyamadı kendi kalp atış sesinden hiç birşey duyamadı geri çekildi gidip Osman Bey'in hançerini çekti aldı herkes Osman beye saldıracak diye düşündü

Aktemur Alp: gardaş bırak şunu Osman bey etmedi bir şey onu mu öldüreceksin

Yiğit Gündüz Alp: ağabey deli deli konuşmayasın ne öldürmesi birşeyden emin olmaya çalışırım bir durasın

Yiğit Gündüz Alp hançeri aldı döndü Gündüz beye yaklaştı hançeri yaklaştırdı ağız ve burun kısmına ve beklemeye başladı bu sırada Ayşe hatun sordu

Ayşe hatun: oğul ne edersin babana

Yiğit Gündüz Alp: bir şey etmezim ana korkma

Ayşe hatun: koku mu sürdün kaldırmak için

Yiğit Gündüz Alp: yok ana yok babam biz küçükken yaraladığında Selcan nenem böyle etmişti nefes alıp almadığını derinde olup olmadığına bakmak için

Ayşe hatun: nefes mı alır baban Yiğit Gündüz

Yiğit Gündüz Alp: imdi öğrenecez ana umutlandırmak istemezim dalgın dalgın düşünürken babamın elinin hareket ettiğini fark ettim hayal mi gördüm diye kontrol ederim

Ayşe hatun: sen ne dersin Yiğit Gündüz

Yiğit Gündüz Alp: bekleyesin ana hayal ise umutlanmayalım

Ayşe hatun: tamam oğul

Yiğit Gündüz Alp hançeri çevirdi ve baktı gördüğü şey karşısında dili tutuldu adeta konuşamadı hançer de buğulanma vardı Gündüz bey nefes alırdı ama ağır alırdı Yiğit Gündüz Alp yere yığıldı kaldı hançer elinden düştü herkes yanına geldi Yiğit Gündüz Alp ayılmaya çalışıyor Ayşe hatuna Gündüz beyin yaşadığını söylemek istiyordu alpler Yiğit Gündüz Alp i alıp Gündüz beyin yanındaki yatağa koydular kumral abdal ilgileniyordu Ayşe hatun ise ağlıyordu oğlunu da kaybetmek istemiyordu kimsenin aklına hancere bakmak gelmemişti ta ki Cerkutay Alp hançeri kaldırmak isteyip eline alınca gerçeği gördü oda konuşamadı hançeri Aygül hatuna gösterdi ikisi de sessiz kaldı çünkü Yiğit Gündüz Alp söylesin istediler bir müddet sonra Yiğit Gündüz Alp kendine geldi direk ayağa kalktı hançere bakındı ama göremedi Cerkutay Alp gelip uzattı

Yiğit Gündüz Alp: nerden buldun

Cerkutay Alp: yerdeydi gardaş lakin gördüğüm doğru mu

Yiğit Gündüz Alp: evet gardaş lakin kim bilir

Cerkutay Alp: yalnızca ben ve Aygül hatun bilir herkes Ayşe hatunu alıp çıktı biz kaldık başında

Yiğit Gündüz Alp: çağır herkesi gardaş gelsinler gelsinler de kavuşsunlar

Dedi Cerkutay Alp çıktı gidip herkesi çağırdı Yiğit Gündüz Alp uyandı diye herkes geldi Yiğit Gündüz Alp yine Gündüz beyin yanına gitti hançerle iki yönü de yine buğulandı döndü yataktan kuvvet alıp yanlarına geldi hançeri gösterdi

Yiğit Gündüz Alp: ana babam hayattadır nefes alır lakin ağır alır soluğu kesilmemiştir

Diyebildi Ayşe hatun şok oldu bayılacak gibi oldu ama direndi yaklaştı Gündüz beye dolan gözlerle baktı

Ayşe hatun: b-beyim b-beni bırakmayacağını bilirdim

Gündüz bey elini oynattı sanki Ayşe hatunu duyuyor gibiydi hemen kumral abdalı çağırdılar kumral abdal hemen müdahale etti ve şifalardan şifa kattı kırıklar tez iyileşsin diye elinden geleni yaptı Ayşe hatun tüm dikkat izliyordu Gündüz beyin kırık kemiklerine yavaş yavaş dokunuyordu ve iyileşmesi için dua ediyordu kumral abdal kırıklar için yaptığı işlemi bitirir bitirmez yaraları kontrol altına almaya başladı kanamaları zaten durdurmuştu dikip yaraları dağladı Gündüz beye hala kendinde olmadığı için hissetmiyordu bile ...

****************************************

Nihayet söğütte düğün başlamıştı Gündüz beyle Ayşe hatun gelmişlerdi çok güzel bir dans eşliğinde giriş yapmışlardı ve yerlerini almışlardı daha sonra herkes hediyelerini verdi tebrikler edildi harika bir düğün edilmişti obaya dönüldü kılıç kalkan oyunu obada yapılacaktı alpler başladı kılıç kalkan oyununa Osman bey ve Savcı beyde katıldılar

Osman bey: Gündüz bey ne etti

Alpler: Görklü hatununa gökten bir çadır dikti

Savcı bey: Gündüz bey ne ettiii

Alpler: attan ayrı deveden buğra koçtan koyun kesti

Cerkutay Alp: gönül kırdılar mı kem söz ettiler mi

Alpler: ne gönül kırdılar ne kem söz ettiler rica ettiler çadırlarına girip ömür boyu mutlu olmayı dilediler

Osman bey: o vakit Allah onları mutlu mesut etsin

Alpler: aminnn mutlu mesut olasınız ömrünüz uzun soyunuz çok olsun

Çadıra geldiklerlerinde Osman bey Savcı bey Cerkutay Alp ve Boran Alp Gündüz beyin sırtına vurmaya başladılar Ayşe hatun önden içeri girmişti beyler ve alpler Gündüz beyin sırtına vurar içeri göndermişlerdi

​​​​​​

 

 

​​​

​​​​​​

 

 

 

 

​​​​​

Bölüm : 22.12.2024 02:08 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
İçindekiler
Hikayeyi Paylaş
Loading...