" Eflin senden bir şey isteyebilir miyim? " Ekim sabahtan beri etrafımda dört dönüyordu. Ne isticeğini az çok tahmin ediyordum.
"Söyle bakalım hangi tatlıdan istiyorsun? " Bunu duyduğu gibi gülümsedi. Zoraki bir gülümsemeydi aslında. Hala daha ablam ve Kaan'ın nişanlı olmasını aşabilmiş değildi. Burada arada kalan ben oluyorum. En iyisi hiçbirine karışmamak. Eğer Ekim'i kıskandırmak için ablam ile nişanlıysa sıçardım ağzına.
Fakat eğer ablam için Ekim'e sırnaştıysa da yine sıçardım.
Kısacası bir tek Kaan'nı mahvederim.
" Bir tatlı değil aslında. " Şaşırmıştım. Tatlı istemiyorsa ne istiyordu.
" Savaş'ın yanına şirkete gider misin? " Anlamayarak kaşlarımı kaldırdım.
" Savaş'ın halini görmüyor musun? Ne yaşadıysanız beter bir halde. Biraz gönlünü mü alsan? " Gönlünü alacak bir hata yapmamıştım ama bir nevi de onu reddettim. Kırgındı birkaç günde bunu çok iyi hissediyordum. Yüzüme bakıyor, gülümsüyor. Kırgınlığını belli etmemeye çalışıyordu ama seven görmez mi? En önemlisi hissetmez mi?
" Halledicem Ekim. Halledicem ama nasıl yapacağımı bilmiyorum. Kafam allak bullak. " En yanlış kişiden akıl aldığımın farkındaydım ama başka kimden akıl alıcaktım? Lavin'e sorsam siktir et derdi. Abime sorsam bir saat söylenirdi.
" Yanına git işte. Yanına git ve ona derdini anlat. "
" Anlatmazsan anlamaz zaten. Eflin rica ediyorum git konuş. " Başımı salladım. Hazırlanmaya başlasam iyi olur.1
" Açma bile. Nişanlı bir adam. Ablanla nişanlı ve böyle kalması en iyisi ikimiz de kurcalamayalım. " En iyisi bu gibiydi. Kurcaladıkça altından başka şeyler çıkıyordu.
Merdivenlerden inen ayak sesinin geldiği yöne doğru döndüm. Deren merdivenlerden iniyordu.
" Siz bensiz dedikodu mu yapıyorsunuz? " Omuz silktim sadece. Alkanların neden hepsi aynı olmak zorunda?
" Ben hazırlanıyorum. " Koltuktak kalkıp odama doğru ilerledim. Kıyafetlerimi değiştirip Savaş'ın yanına gitmem gerekiyordu.
Üzerime yine her zaman ki gibi beyaz bir elbise giydim. Elbisenin göğüs kısmı tam göğsümü kapatıcak şekildeydi. Kollarında tüller, iki göğsümün arasında ise tülden yapılma bir kurdele vardı. Boyu diz kapağımın birkaç parmak üstünde bitiyordu. Uzun tabanlı önü açık bir topuklu ayakkabayakkabı giyip saçlarımı yapmaya koyuldum. Saçlarıma sadece dalga vermiştim ve de tabiki imzam niteliğinde olan beyad kurdele takmıştım. Merdivenlere yönelip aşağı indim. Villadan çıkığ bahçeye çıktığım da korumlar beni görmenin şokunu yaşamış olmasıyla birkaç saniye öylece durdular. İdrak ettikleri anda başlarını eğdiler.
" Savaş'ın şirketine gitmek istiyorum. "
" Böyle bir iznimiz yok Eline Hanım."İlla zorluk çıkarıcaklardı dimi? " Tek başıma gitmicem. Sizden birkaçı da gelebilir ve de zaten Savaş'ın yanına gidiyorum. " Sessizliklerini korudular.
" Patron'nun kesin emri var. Üzgünüz Eflin Hanım. Sağlık sorunları haricinde çıkmanıza izin veremeyiz. " Bıkkınlıkla nefesimi verdim. " Sana gideceğimi söyledim! " Hiçbiri beni engelleyemezdi. Çıkmak istiyorsam çıkardım ben!
" Çekil o halde önümden! Kendi başımın çaresine bakarım. "
Korumaya yaklşatığım esna da demir kapı aralandı ve içeriye siyah bir spor araba girdi. Gelmiş miydi? Arabadan inen Savaş'tı onu görmek dudaklarıma tebessüm kondurmuştu.
" Savaş. " Merdivenlerden inmek için hamle yaptığım esna da başınj çevirdi. Bana bir de tirip mi atıyordu?!
" Eflin Hanım dışarı çıkıp yanınıza gelmek istedi efendim. " Alayla kaşlarını kaldırdı.
" Ciddi misin? Dalga geçiyor olmalısın. " Sinirle ona baktığım da sinirime hakim olamıyordum. Merdivenlerden inip tam dibinde bittim. Ela gözleri benim gözlerimi buldu. Kırgın bakmak zorunda mıydı? Onu bir nevi reddettiğimin farkındaydım elbette.
" Nasılsın? " Ondan hesap soruyormuş gibi olmak istemiyordum ama nerede olduğunu da merak ediyorum!
" Benden hesap sormak? Hiç senlik değil. " İşte bundan bahsediyorum ben de yapmam dediğim şeyleri yaptırıyordu bu aşk bana. Korkumun gerçekleşmesini istemiyorum.
" Merak ettim sadece. Bir kadınla mıydın? Ya da içtin mi? Yaralanmış da olabilirsin? Seni merak ediyorum. "
Derin nefes vererek bana döndü. " Bir işim vardı onu hallettim. Yaralı değilim ve düşündüğün gibi bir kadının yanında değildim. " Gülümseyip koluna girmek için hamle yaptım fakat beni engellemesini beklemiyordum.
" Hiçbir şey olmamış gibi davranmamı beklemiyorsun dimi? Bir karar ver. Benimle olmak istiyorsan kalbim sana sonuna kadar açık ama eğer benim gibi birini istemiyorsan da git Eflin. " Yine adımı benden vazgeçtiği bir cümle de kullanıyordu. Kullanmasın adımı istemiyorum.
Yüreğim de bir his vardı. Benden vazgeçtiği zaman onun için Eflin olucaktım ve bunu istemiyorum. Ben kendim ile çelişiyorum.
" Sen nasıl bir insan ki? " Neden cevabınu bildiğim birşey sordum ki?
" Katil. Ben katilim bir katilim hayatında olmak istemeyebilirsin. " Belki bundan birkaç ay önceki Eflin olsa istemez üstelik de onu hapse attırırdı acımadan ama peki bunu şuan yapabilir miydim?
" Savaş ölümümü sana izletirlerse ne hissedersin? " Merak etmeden duramamıştım. Ne hissederdi? Ben bencilin tekiydim be.
" Ölümünü izlerken ne yapacağımı mı soruyorsun izledikten sonra mı?"
İkisi de aynı şey değil miydi?
" İkisini de merak ediyorum. "
" Öleceğini anladığım da seninle vedalaşırdım Eflin. " Yaşların gözlerimde dolduğunu hissettim. Çabalamaz mıydın? Beni kurtarmak için çabalamaz mıydın?
" Sonra hayatına devam ederdin. "
Sessiz kaldı. Bunu gerçekten yapar mıydı? Lütfen sadece benden saklamış olsun. Böyle bir şey yapmasın. Benim gibi bencil olmasın.
" Sen ne yapardın. " Bian bile düşünmeden. " Savaşırdım kaybettiğimi anladığım zaman da kendi kalbime sıkardım. " Sözlerim de tereddütten eser dahi yoktu. Çünkü bunu yapardım. Onun gibi hemen vazgeçmezdim. Savaşırdım.
" Öyle birşey olursa olacağını pek sanmam ama ölümüm senin elinden olsun. Tam kalbimden vur beni. " Burukça gülümsedim.
" Yaşa ama ben ölürsem de yaşa." Yaşayan bir ölü olmamı istiyordu benden. Bu mümkün müydü?3
" Ben seni korumayı yaşatmayı becerememişim. Yaşasam ne olur?" Parmaklarını yanağıma doğru nazikçe sürttü. Kemikli eli yüzümü okşuyordu.
" Efulim kalbimin ritmi seninle ritim tuttururken silinmiş bir nota kalbimi nasıl hareket ettirir ki. "
Şuana kadar birçok sevgilim oldu. Savaş benim onun ilki olmadığım gibi o da benim ilki değildim elbette ama Savaş her hali ile farklı ve ferahlatıcı hissetiriyordu. Savaş benin ilk sevgilim değildi ama bilmiyordu ki birçok konuyu onunla değimliyordum. O küçücük özlem dolu bir öpücük benim ilk öpücüğümdü.
Fakat şu da su götürmez bir gerçekti. Onun dudakları sadece beni bulmamıştı. Kalbi ilk kez benim için atmamıştı.
Kim bilir belki bu sözlerin bile gerçek sahibi olmaya bilirim. Sevdiği kadının yüzüğünü hala daha çıkarmayan bir adama tutulmuştum ve de belki de o da bana tutuldu.
Peki ya sadece bir pişmanlıktan ibaretse ne olucaktı?
Ben onun hiçbir konu da ilki değildim.
İlkler sonlara göre daha önemsizdi belki ama biri ilkini nasıl unutur ki? Ben unutamam.
" Titriyorsun. " İrkildiğim de daldığım düşüncelerden tekrar Savaş'a yöneldim. " Titremiyorum. " Hissetiğim şey kaydıydı. Dudaklarımı bile kemiriyordum.
" Dudaklarına zarar verme. " Bir kaşımk kaldırdığım da, " Nedenmiş."
Etrafta ki korumalar duymasın diye ya da biraz daha kışkırtıcı olmak için kulağıma doğru iyice yaslandı.
Burnuma gelen misk kokusu beni mest etmeye devam ediyordu.
Kendisi gibi ağır bir kokusu vardı. Burnum ondan aldığım ıslak toprak kokusu ile bana yağmurlu bir günü anlatıyordu.
Burnum boynundaki şah damarına doğru yaslandığın da bu onu duraksattı. Ne o kıpırdıyordu ne de ben. Burnumu boynuna biraz daha sürttüğüm de bu sefer aynısını o bana yapmıştı.
Kokumu içine mi çekiyordu? Ellerimi boynuna dolamak ve kollarının arasında kalmak istiyordum.
" Dudaklarını öptüğüm de daha da acımasın diye. Çünkü bir dahaki sefer öncekine asla benzemicek sana Savaş Alkan sözü. "
Dudaklarımda bir kıkırtı kaçtığın da eli belime iyice dolandı. " Nar çiçeği ve Hindistan cevizi gibi kokuyorsun. Şekerimsi ve hafif bir koku. " Dudaklarım kıvrıldığın da parmak uçlarıma doğru yükseldim.
" Sen ise yağmur yağdığı zaman topraktan çıkan ıslak toprak ve sert bir koku saçıyorsun. "
Herşeyimiz ile birbirimizin zıttıydık.
Gözleri bir nokta da takıldığın da nereye takıldığına bakmıştım. Yine köprücük kemiğim ile kalbim üzerinde olan yara izime bakıyordu.
" Şu yara izi vücüdunda en nefret ettiğim şey. " Nereden bilsin ki bu yara izini yapanı?
" Ben de nefret ediyorum. " İlk yara izimden öpmüştü beni. En nefret ettiğim yere bir gül ekmişti. Beyaz bir gül.
" O halde güzelleştirsek mi? "
" Hmm bilemedim ki şimdi? " Dudaklarının cüretkar şekilde kıvrıldığını gördüm.
" Öpsen mi? " Bunu bekliyormuş gibi elbisenin açık bıraktığı yara izime doğru uzandı.
Tarif edilmesi en zor duyguydu bu sanırım. Daha zoru ile henüz karşılaşmamıştım.
Dudakları yara izime değdiği gibi yakıcı olmaya başlamıştı. Soğuk olan bedenim onun öpüşü ile sıcaklaşmıştı.
Belimde olan eli ile beni kendine iyice yaklaştırdı. Etrafta kimse yoktu. Korumalar gitmişti.
" Bu kadar kısa giymeni sevmedim."
Dudaklarını yara izimden çekmişti.
Cevap vermek yerine yine dudaklarını yara izime yasladı. Gittikçe yakıcı olmaya başlamıştı bu ve gittikçe de daha heyecan verici. Dudakları önceki gibi sabit durmadı. Boynuma doğru uzandığın da kalbim taşan beş deniz gibi hoyrattı.
Bu güzele anı bozan tabiki de çalan telefondu. Mecbur geri çekildiğin de hışımla telefonu açtı.
"Zamanlamanı s.keyim Kaan! " Gür bir Kahkaha attığım da eliyle ağzımı kapadı. Peki ben rahat durur muydum? Hayır! Elini ısırdığım da, " Rahat dur! "
Elini daha da derin ısırdığım da sinirden olsa gerek damarları belirginleşmişti.
" Sana bunu hesabını sorucam. "
Meydan okur şekilde kaşımı kaldırdım. " Ne haltıma?! Ne bok ediyosan et bana mı sordun? "
Arından hızla telefonu kapattı. Kapattığını anladığım anda eve doğru koştum.
***
Artık herşeyin bitişine çok yakındık. Bunu görüyordum. İki gün vardı sadece. İki gün içinde yeniden doğuş denilen bu her neyse yeniden yaşanılacaktı. Eflin'nin ölümü, Efnan'nın doğuşu olucaktı. Ben aynı bedende iki ruh gibiydim.
" Elbiseni seçtin mi? " Yarın akşam Leonardo Da Vinci'nin son akşam yemeği tabolosunu anımsatacaktı bana.
Son akşam yemeği. Her şey yoluna girmişken ortalığın fişekleneceği güne girmek üzereyken ki akşam yemeği. Yirmi altı yaşıma girdiğim gün aslında benim vedam olacaktı.
" Seçtim. " Savaş ile yiyeceğim unutulmaz bir akşam yemeği olmalıydı.
Katil değildim ama daha acımasız olduğumun farkındaydım. Artık kendimi kandırmicaktım.
Bencildim, nefret doluydum, hırslı, kibirli ve ölümcüldüm.
" İyi güzel. Beyaz tabiki dimi? " Başımı salladım. Ekim benimle konuşmaya ortalığı yumuşatmaya çalışıyordu. Çok geç Ekim artık çok geç.
Akşam vakti olduğu için yatağa doğru uzandım. " Eflin yanına uzansam sorun olur mu? " Bir şey demek yerine sadece başımı salladım.
Yanıma doğru uzanmıştı. Gözleri yorgun ve bitik bir haldeydi. " Eflin her şey çok zor. Bir yarayı kapatmaya çalışırken diğeri açılıyor."
Yaralar öyle kolay kapanmazdı. İzleri kalırdı. Ve bu beter bir durumdu.
" Sende Ekim sende. " Ardından yorgunlukla gözlerimi kapadım. Kalbimdeki hissizlik çığ gibi büyümüştü.
***
Sabah uyandığım da yanımda Ekim yatıyordu. Bir gün sadece birgün sonra herşey parçalancacaktı ve bunu yapan bizzat ben olucaktım.
Affetmicektim onlar da beni affetmicekti. Bunu biliyorum. Artkk gereksiz gülümsemeler bitmek üzereydi.
Yataktan kalktığım da ayna da kendime baktım. Yarın yepyeni bir Efnan doğacaktı. İçimdeki Eflin'i öldürecek ve herkesin anasınu ağlatıcaktım.
Üzgünüm ama ben babamdan da merhametsizdim.
Herşey yarın ortaya çıkıcaktı. Leonardo Da Vinci'nin son akşam yemeği tablosu bugün gerçekleşecekti. Doğumum benin ölümüm olucaktı.
Yarın küller dağılacak ve beyaz renk kana bulanacaktı. Yarın her şey patlak verecekti.
Aşağı indiğim de Sanem ile karşılaştım.
" Çıktı Eflin Hanım. " Başımı sallayıp kahvaltı masasına oturdum. Çok geçmeden Deren geldi ve karşıma oturdu.
" Rahatça yemek yiyebilmen ne kadar da hoş. " Sadece bir güm daha salaklığa yatacaktım ve herşey bitecekti.
" Hasta değilim. Neden yiyemeyim ki? "
" Gereğinden fazla. " Anlamamış gibi yaparak kaşımı kaldırdım.
Gözlerini devirdi. Önümde öylece duruyordu. Senin de sıran yarın gelecek merak etme Deren. Senin de ecdadını bellicem
Tüm Alkanlar yarınu unutamicak hale geliceklerdi.
" Abimi sevmeni onunla birlikte olmanı istemiyorum. " Bu sefer cidden anlamamıştım. Nereden çıktı bu.
" Siz ikiniz bir elmanın yarısı değilsiniz. Birbirinizi tüketirsiniz. Ne sen ne de abim bu ilişkiden mutlu olursunuz. "
Haksız demeyi ne de çok isterdim ama haklıydı.
" Böyle bir şey ortalıkta yok. "
" Ama olucak. Abimin sana olan bakışlarını göremiyorum deme. "
" Nişanlı bir adama aşkk falan değilim. O da bana aşık değil. " diye ilk kez bu konu da dürüst oldum.
Ben sadece onun için yara bandıydım. Bunu biliyorum.
" Sen-" Ekim görülünce ikimiz de sustuk.
Kalbinde başka biri varken buna aşk denemezdi. Kendimi kandırmayı bıraktım ben.
" Günaydın. " Deren bana baktığın da ki nefreti Ekim'e bakarken yok oldu.
Kahvaltı yapmaya devam ettiğimiz de ortama sessizlik hakimdi.
Günün geri kalanında sessizlik hakimdi. Akşam beni restaurantta korumlardan biri götürecekti.
Odaya çıkıp hazırlanmaya başladım.
Üzrime yine her zaman giydiğim beyaz elbiselerden birini giydim. Elbisenin boyu neredeyse baldırımın altında bitiyordu. Kollarım ve boyunumun her tarafı kapalı iki göğsümün arasından göğüslerimi kesmeden geçen ince ama derin bir dekolte vardı.
İncileri çok severdim. Sanırım evimdeki birçok mücevher saf inci yapımıydı. Ayağıma uzun ama geniş ağızlı topuklu ayakkabı giydim. Önü açık parmaklarımın tam üstünde bir ince kemer vardı.
Önce saçlarımı yapmam istedim. Saçlarımı hafif dağınık bir topuz ve aralarına incilerden koydum. Boynuna kolye takmak anlamsız duracağı için sadece inci uzun küpelerden taktım. Gözüme açık ve koyu kahvelerden oluşan bir far kombosu yaptım. Kahve gözlerimi belli ediyordu. Dudağıma mat bir kahve ruj sürdüm. Uzun zaman sonra ilk makyajımdı.
Aşağı indiğim esna da abim ile karşılaştım. Bana bakınca bir kaşı havaya kalktı.
" O herif için bu kadar süslenmene gerek var mıydı? "
Kıkırdadığım da abilik taslaması hoşuma gidiyordu.
" O herif senin kardeşinin kalbini fethetmiş biri. " Tebessüm ettiğinde, bana elini nazikçe uzattı. Elinin üzerine elimi koyduğum esna da, " Bunu abine itiraf etmen ne kadar da hoş. "
" Abime itiraf etmeyip de kime itiraf edeyim ki? "
" Bu kadar güzel olmak zorunda değilsin mesela? "
" Genlerden geliyor olsa gerek ki. Çok yakışıklı bir abim var. Onum yanındaki kızın şanslı olduğu aşikar." Gülümsedi. Abim ile yine eskisi gibi olacağımızı bilseydik. Daha erken vurulurdum.
" Eflin kalbin hep böyle aydınlık olsun. " Hayaldan ibaretti sadece bu.
" Abi her ne olursa olsun yanımda ol. "
" Her ne olursa olsun yanındayım. Ne yaparsan yap sen benim kardeşimsin ve ben kardeşime asla sırt çevirmem. "
Umarım yarın da benimle yanımda olursun abi. Lütfen yarın da yanımda ol ve bir abim olduğunu hissedeyim.
" Eflin çıkalım mı artık? " Beni Savaş'ın yanına abim götürecekti demek? Başımı salladığım da arabays doğru yürüdük. Abim şoför koltuğuna ben de yanına oturdum.
Arabayı sürmeye başladığında, " Neden gittin abi? " Şuan ne yeri ne de zamanıydı ama ben erteledikçe de zaman daha da kısıtlanmıştı.
" Masum birinin canına kast eden birinin yanında kalamazdım. "
Hala yaşıyordu. Hala hayattaydı. O pislik. Keşke geberip gitseydi de benim elime düşmeseydi. Onu bulduğum da işte o zaman her şey son bulacaktı.
" Sen de mi babamızı katil olarak görüyorsun? "
" Öyle değil mi? Eflin öldürdüğü kişi en yakın arkadaşıydı. Eflin amca dediğimiz adamı öldürdü. "
Ekim ve ben çocukken ne kadar yakın olmasakta babasına amca dediğim zamanlar vardı.
" Babam sebepsiz yere birini öldürmediğini iyi biliyorsun ve buna rağmen ona katil mi diyorsun? "
" Kimse bu sonu haketmezdi Eflin. Karısı ve çocukları vardı. "
" Ekim tek çocuk değil miydi? " Duraksadı. Bakalım ne yalan söyliceksin.
" Benim kaybolduğum bir zaman vardı hatırlıyor musun? "
Bir gün ormana gittiğimiz de kaybolmuş değil kaçırılmıştım. Babam dışında kimse bilmez beni ne halde bulduğunu kalbimin durduğunu yeni bir kalp takıldığınu kimse bilmezdi.
" Hatırlıyorum. Haftalar sonra baban seni bulmuştu. "
Beni kurtaran babamdı. Benim be halde olduğumu gören babamdı. Kırmızıdan ve siyahtan korkmamı sağlayan o adamdı.
" O zaman babamın bana hayat verdiğini düşündüm. Anne diye ağlıyordum. Annemin beni kurtarmaya geleceğini biliyordum her gün bekledim ama gelen olmadı Kuzey. Öleceğimi hissettiğim gün babamın kollarında nefes aldım.
Söylesene şimdi ona nasıl sırtımı döneyim. "
Seçimimi yapmıştım. Babamı seçiyorum.
" Eflin Savaş? O ne olucak peki. "
Ne mi olucak? Tabiki benden nefret edecek ama nefreti sevgisinden daha ağır değildi.
Sevgisi omuzlarımda ki bir yük gibi hissettiriyordu.
" Eflin yarın ne olucak kardeşim? "
Anlamıştı. Yarın ne olacağını anlamıştı ama durdurmicaktı.
" Eflin her şey bu kadar güzelken sevdiğinin eceli mi olucaksın? "
Hiçbir tepki vermedim. Öyle ya da böyle gerçekleşicekti.
" Yarın benden geriye bıraktıkları anılar kalıcak sadece. "
Araba durmuştu. Gelmiştik. Abimi beklemeden arabadan indim. Ve binaya doğru ilerledim.
" Eflin Bardın. Savaş Alkan'nın misafiri. " Eliyle içeriyi gösterdi. Yüzüme gülümseme kondurup içeriye geçtim.
Etraf o kadar şıktı ki. Bir masal da onu görmek yüreğimin hırçınlaşmasını sağladı.
Her zaman ki gibi siyah giyinmemişti. Lacivert ve beyazdan oluşan bir takım elbise vardı. Böyle yapma lütfen sana nasıl veda edicem ki?
Saçlarını taramıştı ama belliki uzun zaman önce taramış çünkü dağılmaya başlamıştı. Kolundaki saat bile onda harikalar yaratıyordu.
Ela gözleri beni bulunca ayağa kalktı hemen fakat biraz öylece duraksadı. Baştan aşağı beni süzdü. Hafif ve nazik adımlarla mermer zeminde yankılanan sadece topuklu ayakkabılarımın çıkardığı tok müzikti.
Tam önüne geldiğim de bir an bile beklemeden elimi tuttu ve üzerine sıcak ve tutku dolu bir öpücük bıraktı.
Kalbim gitgide hızlanıyordu. " Bu gece evde yesek daha iyiydi. " Kaşlarımı çattığım da hemen savunmaya geçti.
" Hemen yanlış anlama efulim ama bu gecenine sonu hiç de hafif biticek gibi durmuyor. "
İliklerime kadar kızardım. Yok artık onunla yatmicaktım!
Sandalyemi çektiğinde oturdum. Tam karşıma oturmuştu. Yemekler gelmeye başladığın da kadehlere şarap doldurdular.
" Şarap içer miydin? " Normal de hayır ama bugün için evet.
" İçerim. " Kadehler doldurulduğunda gözleri yine beni buldu.
" Güzelim dudağına bir şey sürmek zorunda mıydın? " Güzel olmamış mıydı?
" Yüzüne bulaşmasını istemem. " Bugün fazla mı cüretkardı?
" Bugün fazla mı atılgansın? "
" Üzerime atılmak istersen senin tutmam. " Ateş basmaya başlamıştı. Ben neden utanıyordum?
" Üzerine neden atılayım ki? "
" Öyle bakıyorsun. " Hayır öyle falan bakmıyorum. Ne yanıt onu öpmek için tutuşmam onun üzerine ağlıyacağım anlamına gelmiyor ki!
Güldüğün de yemeğe başladık. Şaraptan bir yudum aldım ama tadınu beğendiğimi söyleyemem.
" Şöyle yapmayı keser misin? " Yine ne yapmışım?
" Dudaklarını kemirmeyi. " Ne yaptığımın farkına vardığım da duraksadım.
"Rujum silinmiş. Tazele-" Tam masadan kalkacağım esnada beni tuttu. Ayağa kalktı.
" Siktir et şu ruju." Kaşlarım havaya kalktığında doğruldu ve iki elini belime sardı.
" Dans edelim mi? " O anda müzik çalmaya başlamıştı. Planı işe yaramıştı çünkğ dans etmeye başlamıştık.
Kollarımı boynuna doladım ve kendimi ana bıraktım.
Kalbim de ritimden eser dahi yoktu. Hızlı hızlı atıyor beni soluksuz bırakıyordu.
" Savaş kalbim acıyor. " Ne demek istediğimi duymamıştır bile. Ağzımda geveledim sadece.
" Kalbim benim için attığı için acıtıyor. " Duymasını beklemiyordum.
" Bu kadar yakınımdayken seni duymayacağımı mı düşündün? "
Doğru resmen bir bütün gibiydik.
" Savaş kalbinde bana ait bir yer var mı? "
Neden soruyordum ki? Neyi merak ediyordum. Herşeyi mahvetmeden önce bir itiraf duymayı mı?
" Kalbinin en ufak köşesinde bile bana yer var mı? "
" Kalbim seninle hayat buluyorken bana bunu sorma. "
Yüzümde burukça bir tebessüm oluştu.
Parmak uçlarıma doğrulup başımı göğsüne yasladım.
" Bir gün beni seçmeyeceğin seçimlerle sınanıcaksın. " Cevabını biliyordum. Savaş hiçbir zaman beni seçmezdi.
Sevgisi bile yalan gibi geliyordu. Arta kalan boşluğu doldurmak içindi aslında dimi? Hala kalbinde o kadın vardı.
" Seni seçmeyeceğimi düşündüren nedir? "
" Mantığın ile hareket etmez misin?"
Ardından da parmak uçlarıma yükselip dudaklarını öptüm bile denemicek şekilde dudaklarımı dokundurdum.
Kollarının arasından çekildiğim de restaurantta'ın dışına doğru yürüdüm. Bahçeye geldiğim de etrafta hiç kimse yoktu. Ne koruma ne de güvenlik hiçbiri yoktu. Dizlerimin bağı çözülmeye başladığı başladığı esnada kendimi yere bırakıcakken sırtımdan karnıma doğru uzanan el beni tuttu.
" Beni seçtiğin sürece kalbim seninle var olucak. Beni seçtiğin sürece her daim tercihim olucaksın."
Gözümdem akan bir damla yaş eline düştü. Sırtım onun göğsündeydi.
" Savaş bir itiraf ne kadar ağır olabilir? "
" Bilmiyorum ama kendini korkutacak kadar ağıt geliyorsa nasıl olacağını bilmiyorum.
Belki gereksiz bir korkudur? Belki de korkmamız gereken kadar dahi korkuyoruzdur. "
Başımı geriye yasladım. Onun kokusunu içime çekmeye çalıştım. Dudaklarım boynuna sürtündü. Yerinde kaskatı kesildi.
" Bana... Bana bu eziyeti yaşatmak hoşuna gidiyor dimi? "
Dudaklarım boynuma yaslıyken kıkırdadım. Dudaklarım şah damarının üstündeydi.
" Savaş seni ilk yara izinden öpmek istiyorum. " İlk yarar izi neresindeydi merak ediyorum.
Yara izini güzelleştirmek istiyordum.
" Kalbimin üzerinde öper misin? " İrkildim. Onda ilk yara izini ben mi açmıştım?
" Benim yaptığım iz mi? " Sesim telaşlıydı. Ama o benim aksime gülüyordu.
" Bu bende bıraktığın izler arasındaki en küçüğü. Sen bir de kalbimin içindekini gör. " Kalbim tekledi.
Arkamı döndüğüm de onunla dip dibe geldik. Bian bile düşünmeden dudaklarıyla buluştum. Beni derin bir şekilde etkisi altına almıştı.
Sonradan pişman olacağımı bilsem bile geri adım atmaya niyetim yoktu.
Zaman algım silinmişti. Şaşkınlığından bana karşılık bile vermemişti. Ne kadar geçtiğini bilmiyordum ama geri çekildim.
" Bir daha tam düzgün olmadı. Karşılık veremedim ben. " Yüzünü ellerimin arasına aldım.
" Savaş kalbim seni seviyor. "
***
Sessiz ve sakin geçmesini beklediğim kısa araba yolculuğu hiç de sessiz geçmemişti. Sağ eli açıkta kalan bacağımdaydı. Hiçbir şekilde hareket ettirmiyor sadece üzerindeydi.
Dokunuşu sıcaktı. Kalbimi erittiğini biliyordum ama yarın kalbimin öldürücü soğuğa geleceğini bilmek erimemesi için direnmemi sağlıyordu.
Eve geldiğimiz de içeriye girdik daat gece ikiyi geçmişti bile. " Ben odama gidiyorum. " Merdivenlere yönelip odama geçtim.
Hızlı bir duşe alıp pijamalarımı giydim. Yatağa uzandığım da bu gece onunla uyumak istediğimi fark ettim. Yanına gitsem kızar mıydı?
Bence en iyisi biraz beklemek ve uyuduğuna emin olduğumda gitmekti. Sabah da erkenden gelirim odaya.
Kendimi sapık gibi hissediyordum resmen ama onu uyurken de görmek istiyorum.
Yatakta biraz telefonla ilgilendikten sonra odadan çıktım ve bir alt kata indim. Ekim'i uyandırmamak en iyisiydi. Sessiz adımlarla Savaş'ın odasına ilerlediğim de yatağında yatıyordu.
Ona saldırmicam sadece uzanıp onunl uyucaktım.
Odanın karanlığı gecenin karanlığından da karanlıktı. Belki de benim Savaş'ın daha görmediğim bir çok yüzü vardır? Kim bilebilir? Belki de şimdi aşık olduğum o gözlere ileride korku ile bakacaktım?
Yatağa doğru ilerlediğim yatağın dağı tarafında yatıyordu. Sol tarafına uzandığım da yorganın içine girdim ve ona doğru döndüm. Gözleri kapalıydı ama kaşları çatıktı. Aslında kaşları hep çatıktı. Sadece bana bakarken normal oluyordu.
Gözlerimi hemen kapatmak istemiyordum. Onunla son huzurlu anımızı yaşıyor olabilirdik. Bu geceden sonra ikimiz de birbirimize nefret ile bakıyor olucaktık.
Ben bir katile, o ise sevdiği kızın dönüştüğü canavara.
Bedenine doğru yasladığım da yüzümü boynuna gömdüm ve onum o ıslak toprak kokusu ile derin bir uykuya daldım.
Onun kokusu bana şifaydı. Umarım zehir olmazdı.
Umarım bir gün beni affedersin çünkü sen beni affettiğin zaman benim kalbim seni çoktan affetmiş olacak
Namıdeğer Anka. 2
Okur Yorumları | Yorum Ekle |
4.73k Okunma |
386 Oy |
0 Takip |
26 Bölümlü Kitap |