11. Bölüm

-8-

Ayşenur Sedef
haizea_

Kendime korkusuz dedikçe kendi kalkanımı oluşturuyordum. Halbuki korktuğum o kadar fazla şey vardı ki. Bunu itiraf etmek zordu ama hayat her gün önüme başka bir korkumu sunarken kaçacak yerim kalmamıştı.

Tek isteğim kendimi insanlardan gizlemek ve göz önünde olmamaktı. Eskiden bundan zevk alırdım. Beni ve işimi görmelerini, takdir etmelerini isterdim fakat sonu o kadar kötü bitmişti ki artık yok olmak istemiştim.

‘’Ne demek haberlere çıkmışım?’’

Ferda, Semih’in elindeki telefona eğilerek ‘’Melih ile yaşadıkların düşmüş. ‘’Katilin elinden zor kurtulan kız’’ başlığı altındasın.’’ Diye açıklama yaptı.

Beni ele verecek hiçbir şey yoktu. Bu haberin çıkmasına emniyetin izin verdiğine emindim. Sözde benimle eğleniyorlardı. Yanımda Aden olduğundan bir şey diyemiyordum.

Dirseğini masaya yaslayarak bana döndü. “Sorun olur mu senin için?”

Olmazdı ama görünür olmak hoşuma gitmiyordu. Koray anlar diye düşünsem de onunla konuşurken sesimi değiştiriyordum. “Yok, yani çok olmaz.”

Ferda’nın telefonu çaldığında masadan ayrılarak uzaklaştı. Aden restorandan ayrılan Ferda’ya baktı. “Alara yanlış anlamazsan bir şey soracağım.”

“Tabi.”

“Ferda ile önceden tanışıyor muydunuz?”

Bunu neden sormuştu? Bilmeden cevap vermem yanlış yerlere götürebilirdi. “Neden sordun ki?”

Dudaklarını yukarı bükerek omuz silkti. “Tanımadığın bir polis ile olay sonrası dürüm yemeye gelmezsin diye düşünüyorum.”

Haklıydı. Bunu düşüneceği hiç aklıma gelmemişti. Bir şey demeden önce gülerek ortamı yumuşattım. “Annemin arkadaşının kızı. İstanbul’da olduğunu biliyordum fakat hiç buluşmamıştık. Küçükken birkaç kere aile buluşmalarında sadece.” Yüzünü izlediğimde ikna olmuş gibi duruyordu.

Ferda geri içeri girdiğinde endişeli gözüküyordu. “Bir sorun mu var?”

Yutkunarak gülümsedi. “Emniyetten aradılarda bu inci katiline dair bir ipucu bulmuşlar.”

“Ah öyle mi?” Dedim sakin kalmaya çalışarak. Aden elindeki pipeti sıkarak “Umarım bulurlar artık.” Dedi.

Ferda Semih ile bana baktı. “Ben emniyete geçerken sizide eve bırakıyım mı?”

“Çok iyi olur.” Hızlıca oturduğum yerden kalktım. “Aden Bey görüşürüz, kendinize dikkat edin. Yarın işteyim.”

Aden ne olduğunu anlayamadan masadan kalktım. Nedense panik yapmıştım. Kendimi zar zor dışarıya attığımda arkamdan Semih geldi. “Ne oluyor Alara? Sakin olsana.”

Sıcak bastığında elim ile kendime hava yaptım. “Bilmiyorum. Kalbim ağzımda atıyor.” Alnımdan terler dökülürken derin nefesler almaya çalıştım. Rüzgâr eserken sanki sadece benim üstümde güneş vardı.

Semih kolumdan çekerek kaldırım kenarına yaklaştırdı. “Gel otur biraz. Su ister misin?” Kulağım çınlamaya başladığında gözlerimi kapattım. Karanlığın içinde dönüyordum. Semih elimi tutsa da vücudum o kadar uyuşmuştu ki hissetmiyordum.

“Alara bana bak. Gözlerini aç.” Olduğum yerde uyumak istiyordum ama kendime gelmeliydim. Gözlerim yanıyordu, gözyaşları dışarı çıkmak için adeta savaş veriyorlardı.

İnsanlar beni tekrardan görmüşlerdi. Yine hor görülecektim. Umursamadığımı söylediğim insanlar bende fazla yara açmışlardı. Bir girdabın içindeydim, etrafımdaki her şey yok oluyordu ama ben burayı evim yapmıştım.

Korkularımı evin dışında bıraktığıma kendimi ikna etmiştim ama ansızın beni yakalıyorlardı. Ferda belki de Aden beni görecekti. Güçsüz bir halde.

Gözümün önüne maktuller geliyordu. Hiçbirini koruyamamış, hala katillerini bulamamıştım. Canavarı hissedebiliyordum. Enseme tırnaklarını geçiriyordu. Kahkaha atıyor, etrafımda dolanıyordu. Onu yenemeyeceğime emindi. Kolları bir sarmaşık gibi vücuduma dolanıyor, sıkıyordu.

“Alara’m.” Semih’in sesini çok yakınımda duysam da cevap veremedim. Canavar ağzımı kapatmış, sessiz olmamı söylüyordu.

“Şu an bir kriz geçiriyorsun, bu gayet normal.” Uyuşan dudaklarımı hissettiğimde nefes almaya çalıştım.

“Yanında yalnızca ben varım. Çekineceğin kimse yok. Şimdi derin bir nefes al.”

Basit bir eylemdi, yapabilirdim ama boğazımda bir yumru vardı. “Tamam sakin ol. Benimle beraber nefes al. Bir, iki ve üç.” Sesi sakinleşmeme yardımcı oluyordu. Canavarın nefesini hala hissetsem de uzaklaşıyordu.

“Sakin ol tamam mı? Ben buradayım.” Semih sarıldığında vücudum gevşemeye başladı. Göz yaşları yine içimde kalmış, akmamıştı. Canavar uzaklaştığında yine kendimle baş başa kalmıştım. Uzun zamandır kötü bir halde olmamıştım. Karakola gitmem üstüne haberlere çıkmam tetiklemiş olmalıydı. Göz ucuyla etrafa baktım. Ferda ya da Aden ortalarda yoktu.

Semih sırtımı okşayarak geri çekildi ve karşımda durdu. ‘’İyi misin?’’ Başımı salladım. Biraz yorgun hissediyordum fakat sorun değildi.

Kaldırımdan kalktığımda Semih’te benimle kalktı. ‘’Ferda bizi sokağın başında bekliyor. Gidelim mi?’’

‘’Olur, gidelim. Konuşacak çok şeyimiz var.’’

Semih gözüyle beni süzdü. ‘’Bakma bana öyle Semih. Gerçekten iyiyim küçük bir ataktı o kadar.’’ İkna olmasa da yürümeye devam etti. Saate baktığımda akşama doğru altıya geliyordu. ‘’Semih sen çalışmadın mı bugün?’’

Semih omuzlarını kabartarak güldü. ‘’Yavrum iş bizim ya. Bugün kendime kafa tatili verdim.’’ Başımı yana yatırarak baktım. ‘’Semih’’ dediğimde ofladı. ‘’Tamam patrona sabah yalvarmış olabilirim.’’ Öksürmeye başladı. ‘’Ali Bey çok hastayım.’’ Tekrardan öksürdü. ‘’İşe geliyorum ama herkese maske taktırın. Adeta mikrop saçıyorum.’’

‘’İşe yaramış olmalı.’’

‘’Hayır!’’ diye bağırdı. ‘’Manyak adam dedi ki ‘’Haber verdiğin için sağ ol. Hemen maskeleri ayarlıyorum.’’. İnanabiliyor musun?’’

Büyük bir kahkaha attım. ‘’Ciddi olamazsın.’’

‘’Daha sonrasında bütün vücuda geçtiğini söylemesem paşa paşa gidecektim.’’ Elleriyle kendine hava yaptı. ‘’Bazen keşke babamın yanında çalışsaydım diyorum.’’

Semih bunu asla istemezdi. Babasının yanına gittiği an olacak tek şey katı kurallar ile boğuşmasıydı. Bunu bildiğimden şaşkınlıkla olduğum yerde durdum. ‘’Merak etme sadece beş saniye sürdü.’’

Rahatlayarak gerilen omuzlarımı indirdim. Kendine ailesinden bağımsız yeni bir hayat kurmak için çok uğraşmıştı. Her türlü işi yapmış, başarılı olana kadar asla pes etmemişti. Şimdi de her iş yerinin havada kapacağı kadar yetenekli bir hackerdı.

Sokağın başına geldiğimizde Ferda yerini belli etmek için kornaya bastı. Semih kafasını eğerek ‘’Ona güvenmiyorum.’’ Dedi. ‘’Bende güvenmiyorum ama şu anlık yanımızda olması daha iyi.’’

Semih koşarak ön koltuğa oturduğunda göz devirdim. Her zaman aynıydı. Ferda’yı daha fazla bekletmemek için arka koltuğa bindim. Krem rengi koltukları oldukça rahattı. Semih en patavatsız haliyle ‘’Polislikte iyi para olduğunu bilmiyordum.’’ Dedi.

Ferda arabayı çalıştırırken hiç alınmış gibi durmuyordu. ‘’Babam zengindi.’’ Dedi net bir şekilde. ‘’Nereye gidiyoruz?’’

Semih ile dikiz aynasından bakıştığımızda kafamı salladım. ‘’Bizim eve. Sen sür ben tarif ederim.’’

Ferda göz ucuyla arkaya bakarak güldü. ‘’Onay aldıysan tamamdır.’’

Dikkatliydi, hem de fazlasıyla. Rahat ama temkinli bir yapısı vardı. Ne söyleyecekse çekinmeden söylüyor bunu da gülerek yapıyordu. Herkesin ilk bakışa sinir olabileceği biriydi. Dedikleri ne kadar doğruydu şu anlık bilemiyordum ama yanımızdan ayrıldığı an her şeyi araştıracaktım.

 

 

 

 

ol boyunca sessizdik. Semih yanlış yola sokmasaydı bu sessizliğimiz devam edebilirdi. Ferda sinirle ‘’Beni ters yöne soktuğuna inanamıyorum!’’ diye bağırdı. Semih ise asla hatasını kabullenmiyordu. ‘’Ben sana sağ dedim.’’

Ferda gittikçe daha çok sinirleniyordu. ‘’Sağ tarafa girdim zaten salak!’’

Geri geri çıktıktan sonra geri kalanı ben tarif ettim. Sağ salim gelebilmiştik. Semih kapıyı açtıktan sonra ceketimi astım ve salona geçtim. Ferda kollarını önünde bağlamış etrafı geziyordu.

‘’Animatörlükte bu kadar para olduğunu bilmiyordum. Artık ben de tavşan olarak gezeceğim.’’

Laf sokmak için doğru anın ne olduğunu çok iyi biliyordu. Semih göz devirerek yanından geçti. ‘’Animatör falan değilim. Bir şirkette çalışıyorum.’’ Ferda umursamadan karşımıza geçti.

‘’Neyse şu meseleyi bir baştan konuşalım. Elimizdekiler neler?’’

Semih konuşmama izin vermeden eliyle bir yaptı ve koşarak içeri gitti. Ferda ile bakıştıktan sonra umutsuzca kafamı salladım. İçeriden elinde kocaman beyaz bir tahtayla geldi. ‘’Şimdi başlayabiliriz.’’

Ayağa kalkarak tahtanın başına geçtim. Siyah kalemi aldım ve en başa ‘’inci katili’’ yazdım. Altına ise üç ok çıkartarak üç maktulün isimlerini yazdım.

‘’Elimizde iki büyük bağlantı var. Birincisi maktullerin doğum gününde ölüyor olmaları. İkincisi ise hepsinin Minar Tiyatrosunda bir geçmişi var. Katil her kim ise cesetlerin yanına inci bırakıyor.’’ Genel bir özet yaptıktan sonra Ferda’ya baktım.

‘’Emniyetin bildiği de bundan fazlası değil ama tiyatro kısmını anlamadım sadece ilk maktul Ozan’ın alakası var sanıyordum. Diğerlerini nasıl buldunuz?’’

Semih araya girdi. ‘’Kayıtlarında yok. Çok derin ve ihbar etme ama yasa dışı bir araştırma gerekiyor. ‘’

‘’Tiyatroya gittiniz mi?’’ Kafamı salladım. ‘’Semih gitti ama yıkılmış.’’

Ferda düşünceli bir şekilde tahtayı inceledi. ‘’Şüpheli sadece Aden mi? Emniyet amcasından da şüpheleniyor.’’

Ferda’ya söylemedim fakat benim için bir şüpheli daha vardı. O da Aden’in annesiydi. Günlüğü düşündüğümde amcası ve annesinin karşı tarafta olduğu yazıyordu. ‘’Sen bir şey bulunduğunu söylemiştin. O ne?’’

Ferda gerilerek yerinden kalktı. ‘’Son maktulün cesedinde mekandaki güvenliğin parmak izi bulunmuş fakat adamı sorguya çektiklerinde içeri girmeden önce tartıştıklarını söylemiş. Kamera kayıtları da bunu doğruluyor.’’

O geceye geri döndüğümde anlamsız gelen şeyler vardı. ‘’Adam ne iş yapıyormuş?’’

‘’Güvenlik görevlisi o da.’’

Kalemin kapağıyla oynarken ileri geri yürümeye başladım. ‘’Çok anlamsız. Bir güvenlik görevlisinin davette ne işi var.’’

Semih en basit şekilde ‘’Davette korumadır belki.’’ Dediğinde dilimi damağıma vurdum. ‘’Üstünde üniforması yoktu yani iş başında değildi. Ayrıca ceset ortaya çıkmadan birkaç dakika önce Eser’in güvenlik ile konuştuğunu görmüştüm. Üstüne aynı kişinin parmak izi çıktı.’’

Ferda tahtaya ‘’Minar Tiyatrosu’’ yazarak daire içine aldı. ‘’Elimizdeki en önemli ipucu bu. Biraz daha tiyatroya yönelmeliyiz.’’

‘’Bir dakika’’ diye fısıldadım. İkisi de gözlerini dikmiş bana bakarken düzgün düşünebilmek için gözlerimi kapattım. ‘’Bu işin içinde başkaları da var. Ozan’ın annesiyle olan sorguyu hatırlayın. Annesi bir şeyler saklıyordu ve son zamanlarda odasından çıkmadığını söylüyordu.’’

Ferda araya girerek ‘’Her maktul için geçerli bu.’’ Dedi.

‘’Evet ama bir tek Ozan’ın annesi bir şeyler biliyor gibiydi. Kadınla tekrardan konuşmalıyız.’’

İçimden bir ses buradan bir şey bulacağımızı söylüyordu. ‘’Tekrar sorguya çağıramayız.’’ Dedi Ferda. Uzun zamandır sessiz olan Semih ‘’Adresi emniyette vardır. Ferda bulabilirse kadının yaşadığı eve gidelim.’’ Dediğinde Ferda’ya döndüm.

‘’Hallederim.’’ Dediğinde gülümsedim. Onun için zor olacağa benziyordu çünkü olayla ilgilenen birim haricinde kimseye bilgi verilmezdi. ‘’Nasıl olacak? Sen olayla ilgilenen ekipte değildin. Ayrıca parmak izi bilgisi sana nasıl geldi?’’

Göz kırparak ‘’Flörtleşmeyi biliyorsan her türlü bilgiyi alabilirsin.’’ Dediğinde gözlerim açıldı. ‘’Öyle bakma Alara çoğu zaman bu olay hayat kurtarır. Bir erkeği kendine bağla ve her bilgiyi al.’’

Başvuracağım bir yöntem olmasa da işimize yaradığı sürece sorun yoktu. ‘’Belki sende Aden’de denemelisin.’’ Dediğinde Semih gülmeye başladı. ‘’Hayatta olmaz.’’

Ferda dudaklarını yukarı doğru kıvırdı. ‘’Neyse siz hazır olun. Yarım saate adresi atarım.’’

Evden çıkarken Semih ile arkasından baktık. Kapı kapandığı an Semih ‘’Tehlikeli.’’ Diye fısıldadı. Hangi anlamda dediğini anlamasam da ‘’Katılıyorum.’’ Dedim.

Mutfak masasına geçerek kendime kahve koydum. ‘’Şimdi bana her şeyi anlat Alara. Ferda’ya anlatmadıklarını.’’

Anlayacağını biliyordum, her zaman anlıyordu. Semih’e Aden’in evinde bulduklarımdan bahsettim. Her ayrıntıda daha dikkatle dinledi. Bitirdiğimde ise parmaklarıyla masada ritim tutuyordu. Nefes vererek arkaya yaslandı.

‘’Aden sana da mağdur gibi geldi mi?’’ dediğinde kafamı salladım. Küçük bir çocukken mağdur olmuş biri zamanla katile dönüşebilir miydi? O zamanlar bile onlara benzemek istemediğini yazmıştı. ‘’Bu mağduriyeti onu bir canavara dönüştürmüş olabilir.’’ Dediğinde dirseğimi masaya yaslayarak Semih’e yaklaştım.

‘’Katil mağduriyeti en çok katlanamadığım şey. İstisnalar harici’’ devamını aynı anda söyledik. ‘’Katil katildir, bahaneler sadece vicdan azabını durdurur.’’

Bu fikirden asla dönmeyecektim. Zaten bulunduğumuz dönemde her cinayet sonrası ‘’bana şöyle baktı’’, ‘’açık giyinmişti’’ gibi bahaneler türüyordu. Tabi ki bunlar dışında hak verdiğim durumlar vardı fakat onun dışında olan her şey katili meşrulaştırmak içindi.

İnci katilinin ise hikayesinin ne olduğunu bilmiyordum. Doğum günleriyle ilgili bir travması vardı ve inci koymasına baktığımda öldürdüğü herkesin yalancı olduğunu iddia ediyordu.

Telefonum çaldığında daldığım yerden gözlerimi çektim. Arayan numara rehberimde kayıtlı değildi. Açtıktan sonra kulağıma götürdüm. ‘’Alo kimsiniz?’’

‘’Benim Alara, komiser Altay.’’ Şaşırsam da belli etmedim. ‘’Numaramı nereden bulduğunuzu sormayacağım.’’

Dalgaya akarak ‘’Bahsedildiği kadar zekiymişsin.’’ Dedi. Görmese de gözlerimi devirdim. ‘’Neden aramıştınız?’’ Konuşması için beklerken aklımdan bir ton ihtimal geçiyordu.

‘’Serkan’ın telefon kayıtlarını inceledim. Senin söylediğinin aksine bir arkadaşını arayarak eşini kaçırdıklarını söylüyor.’’

Ses tonu açığımı yakalamış gibi gururluydu. Gülerek ‘’Komiserim ne düşünüyorsunuz bilmiyorum ama ifademi okursanız önce öyle söylediğini anlattığımı görürseniz. Size söylerken unutmuş olmalıyım.’’ Konuşmasına izin vermeden devam ettim. ‘’Telefonu incelerken bunları söyledikten sonra yarıda kapandığını da fark etmişsinizdir.’’

Aldığı sinirli nefesleri duymak beni eğlendirmişti. Gelen sayfa seslerinden ifademe baktığını anlamıştım. ‘’Haklıymışsın.’’ Dediğinde çekinmeden ‘’Her zaman öyleyim.’’ Dedim.

‘’Açığını aradığımı düşünmeni istemem Alara.’’

‘’Düşünmüyorum. Öyle olsa aramadan karakola çağırırdınız. İyi akşamlar.’’

Tam kapatacakken ‘’Ferda’ya adresi verdim. Geldiğinde flört etmesine gerek olmadığını, direkt bana gelmesini söyle.’’ Bu sefer beni şaşırtmayı başarmıştı. Hem Ferda ile çalıştığımı hem de Ferda’nın amacının bu olduğunu hemen anlamıştı.

‘’Sana da iyi akşamlar dedektif.’’ Diyerek yüzüme kapattı. Altay ile başım dertte miydi yoksa benim için bir fırsat mıydı çözememiştim.

Semih ‘’Neler oluyor Alara?’’ diye sorduğunda oflayarak ‘’Bir anda etrafım iyi polisler ile çevrildi.’’ Dedim. Yıllar önce en ihtiyacım olan zamanda hiçbiri yoktu şimdi ise benim ihtiyacım kalmamıştı. Bütün kapıları çalıp her şeyi ispatlamaya çalışırken hepsi o kapıyı yüzüme kapatmışlardı.

Kahveyi içmek için kupayı aldığımda boş olduğunu gördüm. Ne ara içtiğimi anlamaya çalışırken Semih sessiz sessiz sandalyeden kalktı. Olanı idrak ettiğim an ‘’Hain!’’ diye bağırdım. Ellerini havaya kaldırarak ‘’Ben içmedim.’’ Dedi.

Ferda adresi atmamış olsaydı evin içinde Semih’i kovalardım. Buna vaktimiz olmadığından apar topar evden çıktık.

‘’O kahvenin hesabını vereceksin.’’

Arabayı çalıştırdığında ‘’Lütfen şoförün dikkatini dağıtmayalım.’’ Dedi.

Kırk dakikalık yolun tamamında birbirimiz ile uğraşıp laf söylemiştik. Ferda kapıda bizi bekliyordu.

‘’Ben her yerde sizi mi bekleyeceğim?’’ Rüzgârdan uçan saçlarını tutmaya çalışırken biraz sinirli gözüküyordu. Alt tarafı yirmi dakika beklemiştik.

Kapıyı çalmadan önce pencereden içeri baktım. Evin iki odasının da ışığı yandığına göre evde olmalıydı. Ferda hazır olmak için rozetini çıkarttı ve kapıyı çaldı.

Birkaç saniye sonra kapı açıldı. Elinde tuttuğu bardağıyla bize bakan kadın oldukça çökmüş duruyordu. Sorguda gördüğüm halinden daha kötüydü. Saçları beyazlamış kamburu artmıştı. ‘’Buyurun çocuklar. Kime bakmıştınız?’’

Ferda sözü devralarak rozetini gösterdi. ‘’Ben polis Ferda, bunlarda olayla ilgilenen arkadaşlarım. İzninizle size birkaç soru sormak istiyoruz.’’

Kadın yutkunarak bir adım geri attı. Panik olduğu her halinden belli oluyordu. ‘’Tabi buyurun içeri.’’ Dedi kekeleyerek. Ayakkabıları çıkartarak içeri geçtik. Evde başka biri yoktu. Oğlunun ölümünden sonra tek yaşıyor olmak çok üzücü olmalıydı.

Pembe bir örtüyle baştan savma kaplanmış olan koltuklara oturduk. ‘’Rahatsız ettiğimiz için kusura bakmayın lütfen.’’ Kadın zorda olsa Ferda’ya gülümseyerek karşımıza oturdu.

‘’Size bir çay getireyim ben.’’ Yerinden kalkacakken elimle durdurdum. ‘’Lütfen zahmet etmeyin. Birkaç şey sorup gideceğiz.’’

Ellerini önünde bağlayarak geri oturdu. ‘’Her şeyi iki defa anlattım. Bir gelişme mi var?’’ Olumsuz anlamda başımı salladım.

Ferda konuya girerek ‘’Bakın Mukaddes Hanım karşımızdaki katil her kimse işini çok iyi yapıyor. Bizim de yapmamız için bütün bilgilere ihtiyacımız var.’’ Dedi. Kadın oturuşunu düzeltti.

‘’Bildiğim her şeyi söyledim.’’ Dese de yalan söylediği çok açıktı. ‘’Üzgünüm Mukaddes Hanım ama biz buna inanmıyoruz. Lütfen ne biliyorsanız söyleyin. Sizi tehdit eden birisi mi var?’’

Tam konuşacakken kapı çaldı. ‘’Mukaddes abla evde misin?’’

Bu Eser’in sesiydi. Panikle olduğum yerden kalktım. Ferda’ya bakarak ‘’Eser bu.’’ Diye fısıldadım. Tekrar kapıya vurdu.

Mukaddes Hanım’ın yanına giderek ‘’Biz içeride olacağız. Sakın bir şey belli etmeyin.’’ Diyerek sert bir şekilde uyardım. Sesini duymak için en yakın odaya giderek kapıyı kapattık.

Semih fısıldayarak ‘’Burada ne işi var?’’ dedi. Ferda kulağını kapıya dayamış bekliyordu. ‘’Öğreneceğiz.’’

Mukaddes Abla hiçbir şey yokmuş gibi Eser’i içeri aldı. ‘’Rahatsız ediyorum kusura bakmayın.’’ Dedi yalandan bir nezaketle.

‘’Sizi uyarmaya geldim. Birkaç cinayet daha oldu.’’

Ne için uyaracaktı? ‘’Gördüm haberlerde.’’

‘’İşin içindeler ve belli ki Aden de onlarla beraber. Seni son kez uyarıyorum. Bildiklerini saklayacaksın.’’

Tedirginlikle Ferda’ya baktım. Onlar kimdi ve Mukaddes abla ne biliyordu? ‘’Oğlunu da uyarmıştım ama beni dinlemedi ve sonu kötü bitti.’’

Mukaddes abla sinirle ‘’Uyarmadın, tehdit ettin.’’ Diye bağırdı. ‘’Benden ne isteniyorsa onu yaptım! Şimdi ise işler karıştı ve bazı şeylere zorlanıyorum. Ben nasıl susuyorsam sende susacaksın.’’

Mukaddes abla titreyen sesiyle ‘’Öldürmeye mi zorlandın?’’ dedi. Eser sorusuna cevap vermeden ‘’Sadece sus bu kadar.’’ Diye uyardı.

Sessizlikten sonra dış kapının sesi geldi. Beklemeden odadan çıktım. Mukaddes abla titreyerek yere bakıyordu. Hızlı davranmalıydık.

‘’Semih Mukaddes Hanım ile kal. Ferda Eser’i takip edelim.’’

İkisi de onayladığında hızla evden çıkarak arabaya bindik. ‘’Kahretsin!’’diye bağırdım. ‘’Neler dönüyor burada?’’

Ferda yola odaklanarak hızı arttırdı. Bir sokak sonra Eser’in arabası görünmüştü. Aramızda iki araba kadar mesafe vardı. ‘’Ne düşünüyorsun?’’ Kafamı ellerimin arasına aldım. ‘’Bilmiyorum.’’

Beynimde bir sürü ihtimal dönüyordu. Eser zorlanıyorum derken neyi kastetmişti? Bu işin arkasında inci katili vardı ama onun arkasında kim vardı? Aden’in de onlarla beraber olduğunu düşünüyordu. Bu bir suçlama mıydı yoksa bir şeylerden emin miydi?

 

Eser durmadan devam ediyordu. Mesafeyi azaltmasak da görüş alanımızdaydı. Ferda ‘’Aden’i ara.’’ Dediğinde ona döndüm. ‘’Neden?’’

‘’Bir şekilde öğren nerede olduğunu.’’ Cebimden telefonumu çıkartarak rehberden Aden’i aradım. Birkaç çalıştan sonra açtı.

‘’Alara.’’ Bulunduğu yer oldukça sesliydi. Farklı insanların konuşmasını duyabiliyordum. ‘’Aden Bey iyi akşamlar. Nasılsınız?’’ Konuşmaların dışında uzaktan şarkı sesi geliyordu.

‘’İyiyim Alara sen nasılsın? Bir sorun mu var?’’ Arkadan birileri Aden’e sesleniyordu.

‘’Yok hayır. Ben yarınki çalışma programını soracaktım fakat yoğun bir yerdeyseniz rahatsız etmeyeyim.’’

Aden sesleri çoğaldığında ‘’Alara ben seni birazdan arayacağım.’’ Diyerek kapattı. Sinirden telefonu bacağıma vurdum.

‘’Nerede olduğunu öğrenemedim fakat oldukça sesli bir yerdi. Bir sürü insan, müzik sesleri.’’

Eser düz giderken birden sağa kırdığında Ferda son anda frene bastı. Vücudum öne gidince elim ile koltuğu tuttum. ‘’Geri zekâlı.’’ Arkadaki arabalar ısrarla kornaya basarken Ferda geri gitti ve direksiyonu kırarak sağa döndü. Önümüzde iki yön vardı ve Eser ortada gözükmüyordu. ‘’Kaybettiğimizi söyleme.’’ Dedim endişeyle.

Ferda hırsla kafasını salladı. ‘’Semih umarım bir işe yararsın.’’ Diyerek sağ tarafa döndü. Önümüzdeki arabalardan Eser’i bulmaya çalıştım. İleride, trafiğe rağmen son hızla ilerliyordu. ‘’Böyle devam edersek kaybederiz.’’

Ferda duruşunu düzelterek ‘’Kendini hazırla çünkü hayatının en iyi yolculuğunu yapacaksın’’ dediğinde korkmadım desem yalan olurdu. Yeşil ışık yandığında Eser gaza bastı ve göz hizamızdan uzaklaşmaya başladı.

Sırtımı koltuğa yasladığım an Ferda gaza bastı. Önümüzde sakince ilerleyen arabalar ne olduğunu anlamadan direksiyonu kırdı ve yanlarından geçti. Duvar ve arabaların arasındaydık. Birkaç santim yana kaydırsa kesin ölürdük.

‘’Ferda bu katili bulamadan ölürsem seni mahvederim.’’ Diye bağırdım. Bana cevap vermeden daha da hızlandı. Gözü hiçbir şeyi görmüyordu.

Rüzgârdan bile daha hızlı olduğumuz saniyelerde etrafa bakıyordum. ‘’Aden’in sıkıntılı bir yerde olmadığı belli ama bu onu aklamaya yetmez.’’ Dedi.

‘’Sen lütfen yola bakar mısın?’’

‘’İkisini aynı anda yapabiliyorum.’’ Zor yollardan son hızla geçsek bile direksiyon hakimiyeti inanılmazdı. Az da olsa içimi rahatlatıyordu. Ferda’nın telefonu çaldığında ‘’Altay komiser arıyor.’’ Ona izin vermeden ben açtım.

‘’Ferda Alara ile beraber misin?’’

‘’Buradayım komiser. Ne oldu?’’

Biraz bekledikten sonra ‘’Siz uçakta mısınız?’’ diye sordu. Tekerleklerin sesine kulak verdiğimde bunu sormasına şaşırmamıştım.

‘’Uçtuğumuz kısmı doğru ama uçakta değiliz.’’ Diye yanıt verdim. Sorgulamadan ‘’Neyse size bir haberim var.’’ Dedi. ‘’Son maktul Bedirhan’ın evinin oradaki posta kutusunda bir kâğıt bulduk.’’ Ferda ile birbirimize baktık. ‘’Ne yazıyordu?’’

‘’İyi ki doğdun kız kardeşim’’ Tam da tahmin ettiğim gibiydi. Bu ikinci nottu. ‘’Bir şey biliyor musunuz bununla ilgili?’’ diye sordu. Daha önce de bulmuştum ama şimdilik bende kalsa iyi olurdu. ‘’Hayır ama aklımıza gelirse söyleriz. Şimdi kapatmamız gerekiyor.’’ Başka bir şey demeden telefonu kapattım. Ferda direksiyona vurarak ‘’Bir kardeşimiz eksikti.’’ Diye hayıflandı.

Arabalar azaldığında Eser’i görmüştüm. ‘’Orada yavaşla.’’ Ferda yakalanmamamız için hızını azalttı. Girdiği sokaklar oldukça tenhaydı. Mecburen bir mahalle öteden takip ediyorduk.

Mesaj geldiğinde kucağıma fırlattığım telefonu aldım. Aden bir fotoğraf yollamıştı. Fotoğrafta annesi ve önünde bir pasta vardı. Üstünde ‘’İyi ki doğdun k-.’’ Yazıyordu fakat devamı yenmişti.

Fotoğrafın altında ‘’Annemin doğum günündeydim ondan konuşamadım. Programı yollarım.’’ Yazmıştı. Bozuntuya vermemek adına samimi bir dille ‘’Annenin doğum günü olduğunu bilmiyordum. Yaptırdığınız pasta da çok güzel, benim yerime de kutlayın.’’ Sonunu yazarken istemsiz yüzümü buruşturdum.

Dar sokaklardan ilerlerken Eser ilerimizde durdu. ‘’Neden durdu? Bizi fark etmiş olabilir mi?’’
İç çekerek ‘’Umalım da öyle olmasın.’’ Dedim. Biraz bekledikten sonra iki tane adam arabaya yaklaştı. Tek görebildiğim boyunlarındaki dövmelerdi. Güneşin üstünden geçmiş bir kılıç vardı. Ferda yüzünü cama yaklaştırarak ‘’Bunlar da kim?’’ diye fısıldadı. Adamlar arabanın kapısını açarak içeri geçtiler. ‘’İçimden bir ses bu olayın arkasındaki kişiler olduğunu söylüyor.’’

Araba tekrar hareket ettiğinde ‘’Hadi gidelim.’’ Dedim. Elimize bir şeyleri anlamak için fırsat geçmişti.

Olduğumuz yerde durmaya devam ederken ‘’Hadi Ferda.’’ Dedim. Kafamı çevirdiğimde frene bastığını gördüm ama araba gitmiyordu. Uyarı ışığı yandığında ‘’Çalışsana’’ diye bağırdı Ferda. Ne kadar denese de olmuyordu. Camdan baktığımda Eser’in arabası küçük bir nokta gibi gözüküyordu. Çoktan gitmişlerdi.

Kemerimi çıkararak arabadan indiğimde Ferda da indi ve sinirle arabaya tekme attı. ‘’Senin gibi arabaya sıçayım!’’

‘’Tamam sakin ol. Yapacak bir şey yok.’’ Adamların durduğu yere ilerledim fakat etrafta hiçbir yer yoktu. Ayağıma bir şey takıldığında kafamı indirdim. Ferda arkamda hala sinirle bağırıyordu.

Elimi uzattığımda kimlik olduğunu gördüm. Ön yüzünü çevirdiğimde kalbim ağzıma gelecekti. ‘’Alara o ne?’’ Ferda’yı duysam da dilimi yutmuş gibiydim. Doğrularak yerdeki kimliği ona gösterdim. ‘’Altay Uğurlu mu? Bu Altay komiserin soy ismi.’’

Bunu görmek içimdeki karanlık girdabı büyüttü. Bu iş tahminimizden daha kirli, daha tehlikeliydi. Ferda’nın bakışları kimliğin üstünde donmuştu.

Arka cebimdeki telefon titreyince elime aldım. Aden’den bir mesaj daha gelmişti.

‘Kutlarım tabi ama iki gün önceydi. Ayrıca pastayı ben yaptırmadım.’’ Şu an annesinin pastası hiç umurumda değildi. Kapatacakken tekrardan bir mesaj geldi. Pastanın tam haliydi. Üstündeki yazıyı tekrardan okudum. ‘’İyi ki doğdun kız kardeşim.’’ Yazıyordu. Altına yazdığına baktım.

‘’Amcam yaptırmış. Kardeş bile değiller alakasını anlamadım. Annem aralarında özel bir anlamı olduğunu söyledi. Neyse o kadar sıkıldım ki çok konuşmaya başladım, yarın görüşürüz.’’

Gözlerime inanamayarak tekrar okudum. Annesinin doğum günü iki gün önce yani Bedirhan’ın öldürüldüğü gündü. Annesi ise pastaya bakarak gülümsüyordu. ‘’İyi ki doğdun kız kardeşim.’’

 

Umarım beğenirsiniiz. Yorumlarınızı ve fikirlerinizi bekliyorum💖

 

 

 

 

Bölüm : 07.06.2025 21:46 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
İçindekiler
Hikayeyi Paylaş
Loading...