M P G
Hani böyle derin bir nefes aldığında yetmiyormuş gibi gelir de kendini daha kötü hissedersin. Ya da dur öyle değil, anlatamadım. Bak şimdi, önce bi gözlerini kapat. İstersen kapatma, yani bunalırsan falan.
Kalbim sıkışıyor, hiçbir şeye karşı isteğim yok. Sanki güneş de isteyerek doğmuyor. Ay bugün parladı mı? Çiçeklerden açmayanlar var. Herkeste var bir bıkkınlık. Ne oluyor? Kesin bir yerlerde bir masumun canı yandı yine. Kimse istemiyor bir şeyler yapmak.
Niye böyle oldu ki? Dünyaya geliş amacımız neydi? Bugün yemek yedin mi? Konudan mı saptım? Dur baştan alayım o halde. Ya da almayalım çok yoruldum. Halsizlik var üstümde.
Sanki uzun bir ömür bahşedilmiş de bunun ağırlığı ile eziliyormuşum gibi. Ruhum nefes alamıyor artık.
Ve bedenimle birlikte günden güne boğuluyorlar.
Uyku ne kadar da tatlı geliyor. Sence de öyle değil mi çocuk? Kollarımdasın ve ben seni hiç yabancılamıyorum. Rüyalarıma girdiğin için mi? Nedir bu yakınlık?
Öyle bitkinim ki hiçbir şeyi hissedemiyor, sadece uykunun beni daha derinlere götürmesini umuyorum. Böyle kapkaranlık bir ormana, yumuşak bir yatağa, çiçeklerle süslü bir küvete...
Ama gözlerim benden ayrı hareket ediyor ve arada bir açılıyor. O zaman çiçekli küvetin hayal olduğunu anlıyor tavandan sarkan donmuş etlerle karşı karşıya geliyorum.
Sonra birden kapı açılıyor. Feride öğretmenin telaşlı yüzü gelip gidiyor.
Ne kadar oldu burada tıkılı kalalı bilmiyorum ama uzun zaman olmuş olacak ki beni merak edip gelmişler.
Ya merak edecek biri olmasaydı? O zaman ölümün soğuk nefesini hisseder miydim?
Bizi sarsıyorlar ama ben kollarımdaki çocuğu bırakmıyorum. Açıkçası bunu isteyerek yapmıyorum sanırım yapışmışız. Pek bir şey hissedemesem de arada bir açılan gözlerim gelişmeleri anlamama yetiyor.
Çaresiz o çocukla birlikte kaldırıyorlar beni. Bu güzel bir şey değil. Kimin umrunda? Sadece sinirliyim tatlı uykumu böldükleri için.
Okulun koridorlarını taşınarak geçerken gözüme diğer çocuk çarpıyor. Beni bu halde görünce elindeki su dolu bardağı yere düşürüyor. Onca zaman beni mi beklemiş? Şaşkınlık ve biraz da hüzünle gözlerini benden alamıyor. Onda büyük bir etki bıraktığım kesin. Dudaklarım bunun gururu ile kıvrılırken benimle birlikte taşınan çocuğa bakıyorum. O hala baygın sanırım, gözleri kapalı. Benim de öyle olmam gerekirdi. Doğru düzgün bayılamıyoruz bile hay böyle işin.
Kendimi zorlayıp daha iyi bir bayılma performansı sergilemeye çalışıyorum. Boş işlerle uğraşsam da kimin umrunda? Hayatımın büyük bir bölümü ağır tuğlalar taşıyarak yaşamışım gibi hissediyorum. O yüzden kendi içimde artık boş işlerle uğraşma kararı almış gibiyim. En azından bir sonraki tuğlaya kadar...
"Gülüyor musun yoksa bana mı öyle geliyor?"
Gözlerindeki parlaklıkla baktı. Uzun, çok ama çok uzun süredir unuttuğu bir şeydi bu ve inkar edecek değildi. Gülümsemek büyük bir zaman diliminde tadamadığı bir meyve gibiydi.
Can oturduğu sandalyede geri yaslanırken kendiyle gurur duyduğunu belirten bir ifade takındı. Batı'yı güldürebilen nadir insanlardan olma şerefi ile içten içe mutlu oluyordu.
"Yakışıklıların en parlağı Batı Süheyl'i güldürdüğüm için kendimle gurur duyuyorum. Yoksa bana karşı bir şey mi hissediyorsun?"
Can, Batı'nın daha çok gülümsemesi için türlü mizah yolları denerken Batı için mizahın hiçbir önemi yoktu. Onu güldüren yegane şey, bir insanın varlığıydı.
Batı minnet duyduğu bu insana teşekkür mahiyetinde gülümserken yavaşça tebessümünü silip ciddileşti ve daha fazla bilgi almak için çabaladı.
Batı'nın bunu soracağını adı kadar iyi biliyordu Can. Hazırlıklıydı o yüzden. O da tebessümünü silip derin bir nefes aldı ve tıpkı Batı gibi ciddi bir hal takındı.
Batı'nın kaşları hafif şaşkınlık ve hüzünle kalktığında sebebini sorguluyordu. Neden? Neden bunca zaman böylesine perişan olmasına izin vermişlerdi? Neden Hande'nin yaşadığını söylememişlerdi? Peki şimdi neden?
"Biliyorum neden bu kadar beklediğimi merak ediyorsun. Gözlerimizin önünde yok olmana ramak kalmışken neden beklediğimi merak ediyorsun, ki hakkın var."
Batı sormak istediklerini bir bir sıralayan Can'ı dikkatle dinlemeye devam etti.
"Çünkü kendine gelmene ihtiyacın vardı," dedi Can.
"Sen, intikam almalısın Batı. Eğer sana bunu Hande ilk düştüğü zamanlarda söyleseydim, onun iyiliği için her şeyden vazgeçer ve elini ayağını geri çekerdin."
Batı ciddiyetle Can'ı dinlerken haklı olduğunu içten içe kabul ediyordu yine de içinde bir neden sorusu tekrarlanıp duruyordu.
Okur Yorumları | Yorum Ekle |
805 Okunma |
207 Oy |
0 Takip |
42 Bölümlü Kitap |