7. Bölüm

7. Bölüm

Hacer Kübra Gümüş
hakugu

                                

                                

 

 

 

 

 

 

 

 

 

"Yaşanması muhtemelen sonlardandır mutluluk. Lâkin bizimkisi ezelde yazılan tarihi bir hüzün hikâyesi."

 

 

 

 

 

 

 

Ö K F

🔲🔲🔲

 

 

 

 

Bazen, insanlar hakkındaki ön yargım ya da düşüncelerim tamamen yanılıyor. Öyle bir yanılıyor ki, tanıdığımı sandığım insanın benden kilometrelerce uzakta bir karakterde olduğunu deneyimlemek beni acayip şaşırtıyor. Böyle zamanlarda aslında karışımdakini değil de kendimi tanımadığımı düşünüyorum. Şayet kendimi iyi tanımış olsaydım, muhataplarımı da doğru seçerdim.

 

Tüm bu düşüncelerle öylece beklerken gözümün önü kararmıştı. Korkudan tüm bedenim titriyordu. Alnımdan gelen ter damlacıkları elmacık kemiğime süzülürken derin derin nefesler almaya çalışıyordum. Soğuk betonun hissi beni ayıltmaya yetmiyordu. Ellerimi zemine olabildiğine yasladım ve dermansız dizlerime destek olarak ayağa kalkmaya çalıştım. Dizlerimin titremesi durmak bilmiyordu. Karşımda ölü bir beden görme korkusu beynimi yiyip bitiyordu. Yerde sürüyerek ilerleyen adımlarım kendimi fazlaca aptal hissettiriyordu. Bir cinayet işlenmişti ve ben üstüne doğru gidiyordum. Hem mantık hem de vicdani yönden yanlış yapıyordum.

 

Kapının küflü dokusu az bir baskı uygulamamla açıldı. Ayaklarımı yere sürüyerek içeri girdim.

 

Kan, belki çırpınan minik bir beden, belki de daha fenası?

 

Boş bir depoydu ve içerisi olabildiğine eski eşya ile doluydu. Kullanılmayan çanak antenler, kırık dolap parçaları, birkaç torba kömür ve bolca küf kokusu. Binanın deposu da harabelikten üstüne düşen payı almıştı. Kolonların küflü demirleri açığa çıkmışken yer yer duvarlardan döşemeler dökülüyordu. Su da alıyordu belli ki, ayağımın altındaki nemin başka açıklaması olamazdı zira.

 

Dikkat ve endişe dolu hislerle içerde daha fazla ilerledim.

 

Birkaç sütun tutuyordu depoyu. Ortalardaki bir sütundan ise ağlama sesi geliyordu.

 

Yaşıyordu!

 

Koşarak sesin geldiği yöne gittim. Çocuk sırtını sütuna yaslamış bir şekilde ağlıyordu. Dizlerini karnına çekmiş, yüzünü de dizlerine bastırmıştı. Hemen yanına koşup dizlerimin üstüne çöktüm.

 

"Bir tanem?"

 

Gözyaşlarıyla bana baktı. Sonra yeniden yüzünü gömdü kollarına.

 

"Konuşmak ister misin?"

 

Başını sağa sola salladı.

 

Ona ulaşabilmek için belki de biraz dokunmam gerekiyordu. Yavaşça elimi uzattım ve minik koluna dokundum. Hemen kendini geri çekti.

 

"İyi misin?"

 

Cevap vermedi.

 

"Baban sana ne yaptı?"

 

Babasının adını duyunca hızla ayağa kalktı ve sinirle bana baktı.

 

"Sana ne? Seni ne ilgilendirir?"

 

Babası için herhangi bir söz söyletmeme konusunda kararlı gibiydi. Yanımdan rüzgâr gibi esip geçerken terimin soğuduğunu hissettim. Depo soğuktu. Çocuk gitmişti. Müdahale ettirmemişti. Babasına çok bağlı olduğu gözlerinden belliydi. Onu çok seviyordu. Dizlerime ellerimle baskı uygulayarak yavaşça ayağa kalktım ve derin bir nefes aldım. Gözlerimi kapatıp saçlarımı karıştırdım ve depoya bir kere daha göz attıktan sonra çıkışa doğru yürümeye başladım.

 

Merdivenlerden çıkarken binada sessizlik hakimdi. Yavaş yavaş çıkıp kendi katıma geldim. Batı'ların kapısı kapalıydı. İçeride miydi? Oğluna karşı sert mi davranıyordu? Çok genç yaşta baba olmuştu. Çünkü oğlu en az on yaşındaydı. Bu bilinmezlikler beni meraka ve ne yapacağımı bilmez bir hale sürüklüyordu.

 

Kapılarını çalmaya ve her şeyin yolunda olup olmadığını sormaya hakkım ve meraktan içim kavrulsa da sessizce beklemekten başka çarem yoktu.

 

Son kez kapılarına baktım ve yavaş adımlarla daireme doğru yürüyüp kapımı açarak içeri girdim.

 

 

 

🔲🔲🔲

 

 

"Tüm bu hastalar hakkında bilgi sahibi olduğunuz zaman işiniz başlamış olacak."

 

Tolga Bey'i dinlemek bana işkence gibi geliyordu. İnsanlardan bir kobay gibi bahsetmesi oldukça onur kırıcı gözüküyordu. Aslında bir kobay bile denek aracı olmamalıydı. Her canlının yaşamaya hakkı vardır. Denek yapmak için fazla haksızlık oluyordu onlara. Onların hastalıkları ile dalga geçercesine buna müdahil olmamız fena bir işti bence. Belki Batı'yı kurtarmıştım kendim ilgileneceğimi söyleyerek ama ya diğerleri? Onların iyileşerek güzel bir hayata başlama hakları yok muydu? Deney işe yaramazsa kaderlerine mi terk edilecekti? Ve biz, başarılı olursak karşılığında ödül mü alacaktık?

 

Tolga Bey anlatmaya devam ediyor ben ise onu dinlememeye devam ediyordum. Bir ara yanımda oturan Semih elime hafifçe dokundu.

 

Hızla ona baktığımda gözlerini kısarak bana bakıyordu. Beni bu kadar iyi tanıması belki de hiç iyi bir şey değildi. Şu an farklı şeyler düşündüğümü adı kadar iyi biliyordu. Belki ne düşündüğümü bilemiyordu ama kesinlikle aklımın burada olmadığını iyi biliyordu.

 

Bir şey yok.

Bölüm : 20.01.2025 20:53 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...