
Hani şöyle bir söz var ya; gerçek kahramanlar görünmez.
Daha önce hiç hayatımda kahraman olmamıştı. İnsanlardan görmemiştim en azından. Hep bir yerlerde yalnız olduğumu iliklerime kadar hissetmiştim. Varlığıma değer veren, var olmam için çabalayan biriyle karşılaşmamıştım hiç. Şimdi ise...
Gerçek kahramanlar görünmez demek... Şimdi de göremediğim gibi mi? Bu söz Haruki için mi geçerli acaba? Bulamıyordum onu hiçbir yerde. Liva ile farklı yerlere bakmak için ayrıldığımızda onu daha kolay bulacağımı sanmıştım ama yoktu.
Benim için hayatını tehlikeye atması ve ortadan kaybolması. Minnet duymamı beklememesi. Belki de söylediğim sözlerin aklında yer etmiş olması...
Sana bağlanmak istemiyorum dediğim için bunu yapmaya mı çalışıyordu? Beni kendine bağlamamak için aynı zamanda uzak mı duruyordu? Kim bilir. Beni benden daha çok düşüneceğinden ve sonuna kadar koruyacağından bahsederken öylesine söylemiyormuş demek ki. Her bir kelimesinin hakkını verircesine mücadele etmişti. Sadece ben değil o bataklıkta o bile zarar görebilirdi. Üstün zekâlı olması bir yaratık olduğu anlamına gelmiyor. O da zarar görebiliyor.
Su kenarına paralel ilerleyen sahilin beyaz kumlarının üstünde biri oturuyordu. Dizlerini karnına çekmiş, kollarını dizlerinden sarkıtarak ellerini birleştirmiş. Kahve saçları deniz rüzgarıyla hareket ederken, o ufukta bir yere bakıyordu. Bu şekilde yalnız beklemesi kalbimi kırmıştı. Ben de böyleydim. Bana istenilmediğimi söylediklerinde uzaklaşırdım. İyi bir şey yapsam bile teşekkür edilmesini bile beklemezdim. Çünkü bilirdim ki iyiliğim bile onlara yük olabilirdi. Ben bu hayatta en çok birine yük olmaktan nefret ettim.
Ona sadece bağlanmak istemediğimi söylemiştim. Bu şekilde yalnız kalmasını dilememiştim. Ama yine benim için çabalıyordu. Kıyafetleri nispeten kurumuştu ancak yanında bir de kanlı bez vardı. Benim hiçbir yerim kanamamıştı. Yani söylememişlerdi peki ya o bez kimindi? Neden kan?
Yanına yaklaştıkça heyecanlanmama anlam veremiyordum. Robot! Bildiğimiz robot! Evime almamak için yüz takla attığım robota yaklaşırken ne oluyor da heyecanlanıyorum ki? Beni kurtardığı için olsa gerek herhalde. Evet, kesinlikle o yüzden.
Eskiden Akın'ı görürken hızlı atan kalbim şimdi yörüngesini değiştirmiş gibiydi. Buna bir anlam veremesem de yanlıştı. O bir insan bile değil ve ben herhangi birine bağlanmamaya yemin etmiş biriyim. Aldanma yüreğim bu güzelliğe, biz onu da karartırız.
Ayaklarım beyaz kumla buluştuğunda içim titredi. Bir anda ısınmıştı her yanım. Üşümüştüm besbelli. Yıllardır üşüyen ruhum bir robot tarafından ısıtıldığı için utanmalı mıydım? Bunca insan arasında beni böylesine yalnız bırakanlar utansın desem kötü mü olurum? Bana gelene dek nice yalnızlar var mı derler?
Herhangi bir ses çıkarmadan yanına oturdum. Geldiğimi fark etti ama bana bakmadı. Bir şey de demedi. Bir süre öylece oturduk. Su yavaş yavaş rüzgârla birlikte kenara çarparken güneş olabildiğine sıcaktı. Mis kokulu çiçekler buralara dek ulaşmıştı ki derin bir nefes alarak yüzüne baktım. Hâlâ ufuğa bakıyordu. Gözleri tatlıca kısılırken orada ne görmeye çalıştığını anlayamıyordum. Haruki'yi hiç böyle düşünürken görmemiştim daha önce.
Baktım, adamın taşla vurduğu yer yeniden açılmış ve kanamıştı. Kurusa da kanıyor olması şaşırtmıştı beni. Sistem kendini tam olarak tedavi edememiş olmalıydı ya da öyle bir şey. Ben de tam bilmiyorum ama uyduruyorum öyle bir şeyler. Açı hissediyorsa şu an iyi değildi.
Ortam öylesine sessiz ki durup da sormaya cesaret edemedim. Sadece izledim bu yüzden. Olur da benimle bir iki kelime ederse hemen iyi misin diye soracaktım ama sessizlik devam etti. O ufuğu izledi, ben de onu. Aramızdan geçen tek şey sahilin tatlı sıcak rüzgarı ve suyun huzur veren sesiydi. Buna rağmen çok yakın hissediyordum kendimi ona. Sanki sarılıyor gibiydim. Arasında boşluk olmasına rağmen insan başka birine sarılıyormuş gibi hissedebilir mi? Bu çok tuhaf değil mi?
Ama ben hissediyorum işte. Ve buradan çıkardığım şeyse, eğer bedenlerimiz sarılmıyorsa şu an ruhlarımız sarılıyor.
Hissediyorum... ve teşekkür ediyorum. O şu an konuşmak istemese bile ben defalarca kez minnettar olduğumu söyledim.
Bu konuda yalan söylemeyecek kadar da utangaç bir insanım ama şu an bu çocuk robotla ruhlarımızın sarıldığını çok net bir şekilde hissedebiliyorum. Ve hatta bundan dolayı var olan yaralarımın çoğu iyileşti bile.
Allah biz insanlar için yol yaratır bir de yollar. Yarattığı tek yolun sonunu zaten en başından beri bilir ve biz eninde sonunda o yolu yürürüz. Buna da kader denir. Bir de yollar vardır ki sağdan geçer, soldan geçer, bazen yüksekten ve alçaktan. Biz kendimiz seçeriz o yolları. Buna da irade denir ki aslında miniciktir. Çünkü hangi yolları seçersek seçelim sonuç yine aynı yola bağlanır. Lakin bu yolu dikenlere basarak mı yürümeliyiz yoksa lüks bir araçla mı? Kim bilir belki gül kokulu tarafı seçeriz belki de balçıklı alanı. Eninde sonunda aynı sona ulaşırken yolu nasıl yürüyeceğimizi biz seçeriz işte.
Hayatım boyunca iyiden yana oldum ki yollarıma gül serpilsin. Dikkatli davrandım ki dikenler beni bulmasın. Zaten malum olan sonuna varmadan bir iki çiçek de ektim ki olur da aynı kaderi yaşadığım biri varsa çiçekli tarafı seçsin diye.
Yine de insan arada bir sırtı sıvazlansın istiyor. Tebrik edilmek ve çabasının takdir edilmesini istiyor.
Böyle yüreğim daralır benim de bazen ve başımı göğe kaldırırım. Derim ki kendi kendime Allah görüyor. O sıkıntı ile iç çekip başımı göğe kaldırdığımı görüyor ve bir çıkış yolu sunacak. Şimdi düşünüyorum da Haruki gelmeden hemen önce batabileceğim kadar dibe batmıştım. Yalnızlığın en kurak halini yaşarken çıka gelmişti.
Göğe kaldırdığım başım bir çıkış yolu bulmuşçasına refaha ermiştim. Onun yanındayken varlığının kıymetini anlamıyordum ama bugün büyük bir dönemeç olmuştu benim için.
Sonra neden sonra Haruki bana baktı gülümsedi. Onun gülümseyişini hisseden kalbimle ben de ona baktım. Tıpkı onun gibi gülümsediğimde huzurluydum.
"Hazan! Buldun mu Haruki'yi Hazan!"
Uzaklardan Liva'nın sesi geldiğinde ikimiz de dönüp ona baktık. Elinde bir poşet ve kulaklarında sallanan erikle bize doğru geliyordu.
"Her yerde sizi aradım. Neredesiniz siz ya?"
Bir yandan erik yiyor bir yandan da bize doğru gelmeye çalışıyordu. Nefes nefese kalmış bir şekilde ikimizin arasına oturup ağzındaki erik çekirdeğini tükürdüğünde kulaklarında sallanan erikle bir Haruki'ye bir de bana baktı.
"Endişeden öldüm insan bir haber verir iyiyiz diye."
Kulağındaki eriği alırken "Bayağı endişelenmişsin gerçekten," dedim.
"Gerçekten endişelendim ya. Yolda gelirken kızlardan birinden aldım erikleri. O zamana kadar herkese sizi sordum ama. Sormadığım kişi ve çadır kalmadı. Ay bir görseniz herkes nasıl değişik. Birisi var ya ip getirmiş salıncak yapmış. Az ileride de voleybol oynuyorlar. Kendinizi iyi hissettiğiniz de biz de gidelim mi? Aslında topları biraz sert. Gelirken yanlışlıkla birinin kafasına attılar da zavallı kendinden geçti yani oradan biliyorum. Bir de şey var..."
Liva anlatmaya ben ve Haruki gülümseyerek onu dinlemeye devam ediyorduk. Üçümüz birlikte erikten yiyip Liva'nın konuşmalarını dinlerken vakit geçip gitti.
| Okur Yorumları | Yorum Ekle |

| 2.85k Okunma |
580 Oy |
0 Takip |
90 Bölümlü Kitap |