
Kararan hava ile sokaklar iyice ıssızlaşmıştı ve ben perdenin arkasından Haruki'yi bekliyordum.
"Gecenin en derininde gitti ve hâlâ gelmek bilmedi. Neden? Dün söylediğim cümlelerden ötürü mü? Ne biçim robotmuş arkadaş. Küsüyor, surat asıyor, gıcık oluyor, hatta adam dövüyor. Bu Japon'lar da yaptığında en imkansızını yapıyorlar yemin ediyorum. Neydi o, atoma ip mi bağlamışlardı bir ara? Ah be çekik gözlüler..."
Kendi kendime söylenirken Haruki göründü yolun başında. Araba ile gitmişti ama yürüyerek dönüştü. Üstelik yokuşu çıkacak kadar ayıktı. Ne diyorum ben? Robotlar hangi saat olursa olsun ayık olur zaten. Ama nedense onu bitkin bekliyordum. Onca olan şeyden sonra sistem kendisini kapatmasa bile en azından dinlenmek ve şarj olmak için yavaşlamasını bekliyordum. Ne bileyim telefonlarımız öyle oluyor ama o farklı demek ki.
Hızla kapıya gelip açtım ve onun da binaya girmesini bekledim. Kollarımı önümde çapraz bağlayıp sorgulama için hazır beklemeye başladım.
Beni görünce tatlıca gülümsedi. Hiç öyle tatlı gülümsemeye falan başlama teneke kutusu. Gecenin bu saatinde benden habersiz gitmenin hesabını vereceksin. Hem beni kendine alıştırıyorsun hem de başına buyruk hareket ediyorsun.
"Nereden geliyorsun Bay metal yığını?"
Gülümsemesi genişledi. Uzun zaman olmuştu onun böyle içten güldüğünü görmeyeli.
"Sistem ile alakalı bir durum vardı. Acil bir bilgisayar mühendisi ile görüştüm. Sen beni mi bekliyordun yoksa? Vakit de bayağı geç olmuş ama?"
Alayla ağzımdaki nefesi dışarı verdim. Neymiş bilgisayara mühendisiymiş.
"Ne dedin ona? Şey, ben üstün zekalı bir robotum da sistemimde biraz arıza çıkıyor. Beni bir günceller misiniz mi dedin? Ya da birkaç program silin, hafızam doldu mu dedin? Sen bu halde bir mühendise gidersen direkt ifşa olursun. Nasıl gidebilirsin ki?"
Alaylı konuşmam ona etki etmiyormuşçasına gülümsemeye devam ediyordu.
"Beni merak mı ettin? Doğrusu senden beklemiyordum ama memnun olmadığımı söyleyemem."
Gözlerim bir anda fal taşı gibi açıldı. Her defasında beni afallatmayı başarıyordu. Gıcık oluyordum onun bu pervasız sözlerine.
"Seni niye merak edecekmişim? Ben sadece benden sonra binaya biri girince rahatsız oluyorum. Sonuçta evde tek başıma yaşıyorum ve ev sahibim hiç geç kalmaz. Geriye bir tek sen kalıyorsun ki insan bir tedirgin oluyor yani kapı açılınca falan. Sonuçta hırlısı var hırsızı var değil mi ama?"
Bu kadar çok konuşunca irkildi bilinçsizce. Ve ben devam ettim.
"Hem ayrıca seni değil arabayı merak ediyorum ben. Nereye bıraktın onu? Giderken onunla gittin gördüm."
"Mühendis o bilgisayar her neyse yormamam gerektiğini söyleyince park ettim yakınlarda bir yere. Araba kullanmak da ağır gelir diye düşündüm. Bir de tabii yürümek ve hareket etmek iyi geldi bünyeme."
Bir alaylı nefes daha çıktı ağzımdan.
"Hah! Bir de mühendislere bilgisayar üzerinden mi soru sordun? Karşıdaki nasıl anlasın tabii senin bir robot olduğunu."
"Başka ne deseydim? Bilgisayar üzerinden sorunca daha çabuk cevap veriyorlar."
Sorusu ile kaşlarımı çattım. Diyecek bir şeyim yoktu. Yine de...
"Söyleyecek bir şeyin yoksa sistem yeniden başlatacak kendini. Eve gidebilir miyim? Burada bayılırsam tutamazsın beni."
Çatılan kaşlarım düzelmeden ona bakmaya devam ettim. Gerçekten de halsiz görünüyordu. Sistemi mi çöküyordu yoksa? O halde sormam gereken sorular vardı.
Tam dönüp yukarı çıkmak için merdivenlerin olduğu bölüme gidecekti ki elini tuttum. Elinden tutmamla acı ile inlemesi bir oldu.
Şaşkınlık ve büyük bir afallama ile elini geri bıraktığımda duyduğu acı gözlerini yaşartmıştı.
"Ah, affedersin. Ben sadece..."
Aynı afallamış ifade devam etti.
"Sa-sadece...sistem bozulunca bir takım yan eksileri oluyor. Canım yandığından değil de...sadece. Sadece öyle tepki vermeye programlandım. Yani...işlev görmeyen organlarım etkisiz hale getiriliyor ve..."
"Tamam. Açıklama yapmak zorunda değilsin Haruki. Ayrıca alnından da terlemeye başladın. Neyin var senin?"
Elimi alnına götürmeye çalıştığımı anlayınca hızla geri çekildi.
"Vaktim dolmak üzere. Birazdan sistem kendini kapatacak. Ortalık yerde bayılmamı istemiyorsan artık eve geçeyim ben."
Yüzündeki gülümseme nedense beni tedirgin etmişti. Yine de ona engel olmadım ve gitmesine izin verdim.
O merdivenleri çıkarak tüm dikkatimle ona bakıyordum. Sistem aniden kendini kapatırsa falan yere öylece düşmesine izin vermeyecektim. Allah'tan sağ selamet evine girdi de içim rahat bir şekilde bakışlarımı kapısından çektim.
Bir an önce güncellemeni yap Haruki.
Bir an önce kendine gel Haruki.
Gecenin bu saatinde tabii ki senin için ayaktayım.
Bu yüzden...
Bir an önce, bir an önce...
Lütfen.
🤖🤖🤖
Haruki evine geçtiğinde Tuna ile konuşmaları devam etti.
"Buz ya da ağrı kesici krem. Başka bir şey bulamadım abi çok üzgünüm. Doktora gitmek imkânsız ama tanıdığın biri var mı? Belki bir film çeker. Eğer kırık ya da çıkık varsa bilgilendirir en azından."
"En son doktora gittiğimizde on iki yaşındaydık Tuna. Bir daha ne zaman yaramız olsa kendimiz sardık unuttun mu?" Haruki ile acı ile ağrıyan yerlerimi tuttu. Tuna'nın esefli ses tonu yatak odasına yayılırken, konuşmayı elinden geldiğince uzatmaya çalışıyordu.
"Niye böyleyiz biz abi? Niye bi
| Okur Yorumları | Yorum Ekle |

| 2.85k Okunma |
580 Oy |
0 Takip |
90 Bölümlü Kitap |