
"Toplum içinde kulaktan kulağa konuşmak uygun değil mesela."
Başı ile tasdikledi.
"Güveni sarsacak şeyler yapmak da uygun değil."
Bir kere daha tasdikledi.
"Yakın insanlar arasında gizli saklı da olmamalı."
Yine iş dönüşü eve çıkan yokuşu tırmanıyorduk. Haruki üzerindeki beyaz sweatshirtün kendisine verdiği yüksek karizma ile etrafa muhteşem bir aura yayarken ben onun ağzından laf almaya çalışıyordum.
"Mesela benim içim dışım bir," dedim kendimi göstererek.
"Senden bir şey saklamıyorum."
Bana gülümseyerek baktığında yine aynı kızıl güneş kahve saçlarına parıltı yayıyordu.
"Çünkü çok güvenilir bir insansın."
Bana böyle söyleyince diyeceğim şeyi de unuttum.
"Mevzu ben değilim ama Haruki. Mevzu sensin."
Anlamamışça bana baktı.
Durdum ve onunla daha ciddi konuşmak için bedenimi tamamen ona döndüm.
"Benden sakladığın bir şey yok değil mi?"
"Ne gibi?"
Güneşin ışığı ile kaşları çatılmıştı. Sweatshirtünün bilek kısımlarını çektiği için beyaz bileklerinin parlaklığı da dikkatimi çekiyordu.
"Bilmem. Herhangi bir şey işte."
Düşündü. Düşünürken gözlerini kısıp hayali bir noktaya baktı.
"Aslında var."
Gözlerimi açarak dikkatle ona baktım.
"Ne? Çabuk söyle."
"Yani, farklı şeyler işte."
"Ne gibi?"
"Emin değilim. Sanırım erkek olarak tasarlandığım için öyle."
Gittikçe tuhaf bir hal alıyordu.
"Yani bazen..."
"Tamam tamam, sus sus. Öyle demedik canım. Özel şeylerini sormuyorum. Ne bileyim, hani olur ya gizli saklı, bam bam bam türünde şeyler yani. Gizli belgeler, yasak aşklar, hafif bir Amerikan filmleri tadında, geçen bahsettiğin takım elbiseli erkekler ve pahalı arabalar."
"Ne?"
Yüzünü anlamadığı için buruşturunca ben de ne dediğimi anlamadığımı düşündüm. Bazen bir şeyi anlatırken beynimde yer kaplayan tüm düşünceler bir anda kusmuk gibi saçılıyordu etrafa. Amerikan filmleri ne alaka arkadaş? Direkt olarak ses kayıtlarını sorsana.
"Şöyle ki," dedi alt dudağını ıslatarak.
"hava sıcak, Konya bucak bucak, Türkiye hoş, ben sarhoş."
Gözlerimi şaşkınlıkla açarken bu Çocuk robotun ne saçmaladığını algılamaya çalıştım.
"Ne dedin sen biraz önce? Sarhoş musun yani?"
Sertçe sırtına vurdum.
"Alkol almak günah bilmiyor musun? Kus çabuk o içtiğin zıkkımı."
Sırtını ovuştururken önden gitmeye başladı.
"Alkol sarhoşu olduğumu kim söyledi?"
"O zaman söylediğin cümleyi bir kere daha tekrar et."
Omuzlarını silkeledi masumca.
"Bana ne. Sen benim hediyemi ikinci defa söyledin mi?"
"Ya onunla bu bir mi? Şurada teneke kutusunun alkol alıp kötü yola düşme korkusu var üstümde. Tekrar et çabuk cümleyi."
"Bana ne!"
"Haruki!"
"Buyurun benim?"
***
Eve girdiğimde yorgun ama müthiş bir huzur içindeydim.
Korku yoktu, endişe yoktu, sıkıntı yoktu.
Emin değilim ama üst komşumun varlığı tüm kötü hislerimi götürmüş gibiydi.
Haruki hayatıma girdiğinden beri bir kere bile yetim olduğumu yadırgamıyordum mesela. Manavın önünden geçerken gözüme çarpan muzlar canımı yakmıyordu. Ne zaman bir kız çocuğu görsem bayramda ne giyeceğini ya da annesinin onu erkenden kaldırıp kaldırmadığını düşünmüyordum.
Baba ne demek düşünmüyordum mesela.
O olunca içine doğan güven hissini, sırtını birine dayamanın verdiği rahatlık duygusunu, yaşamak için çalışmak olduğun gerçeğini düşünmüyordum çok fazla.
Pınar hanımı bile seviyordum artık. Gerçi onu sevmeye başladığımdan mıdır nedir bana daha iyi kalpli geliyordu.
Hayatıma giren bir Çocuk robot, her şeyi değiştirmişti adeta. Japonya gözümde daha da büyümüştü. Emin değilim ama bu robotu tasarlayan insanlar da iyi kalpli olmalıydı. Kalplerinin güzelliği metal yığınına geçmişti daha ne olsun?
Trençkotumu çıkarıp askıya astım ve oturma odasına yürürken elimdeki telefonu karıştırmaya başladım. Son dakika haberlerine girdiğimde bizim Haruki hakkında makaleler olduğunu gördüm.
İçlerinden birine tıkladım hemen.
Konya'da düşen uçak için İran'dan ve Japonya'dan gelen heyet derin araştırma yapmaya başladılar. Uçağın kara kutusu incelenmek üzere Türk yetkililere teslim edildi. Japonya'nın Amerika'daki iş adamı için yeni bir robot tasarlayacağı ve bunun için birçok kez özür mektubu gönderdikleri açıklandı. Robotu tasarlayan iki profesörün başarısız oldukları için intihar girişiminde bulundukları ancak anında müdahale ile bunun önüne geçildiği belirtildi.
Son satırı okurken içim bir tuhaf olmuştu. İntihara mı kalkışmışlardı? Hem de bir robot yüzünden. Gerçi ne bekliyorum ki, harakiri yapan bir millet bu. Ne bekliyorum?
Bu durumda ben kendimi suçlu hissederim ama. Haruki'yi bildiğim halde söylemediğim için. Bir insanın canı çok önemli ve şimdi ben...
Hüzünle haberi okumaya devam ettim.
Cumhurbaşkanının Konya içinde arama çalışmaları başlatacağı bunun için de AFAD ve gönüllülerden oluşan bir grubun seferber edildiği öğrenildi. Ayrıca Cumhurbaşkanlığı sözcüsünün hüzünlü olan Japon imparatoruna mektupla teselli edici satırlar gönderdiği ve tüm imkanları kullanarak yapay zekâ robot Haruki'yi bulacakları söylenildi. Haruki isminin baz alındığı ünlü yazar Haruki Murakami'nin de ünlü robot için seferber olduğu bilgisine ulaşıldı.
Elimdeki telefonu düşercesine kanepeye koyduğumda hangi noktada olduğumu düşünüyordum. Bir tarafta Haruki, diğer tarafta tüm dünya!
Vay be. Cidden çok dramatik bir durumun içindeyim. Tüm dünyayı karşıma almak için ne gibi bir günah işledim ki?
Ama Haruki tarafından bakınca da geri kalan tüm dünya önemsiz geliyordu gözüme.
Suçluluk psikolojisi ile son dakika haberlerini kapattım ve biraz daha her şeye göz yumma kararı alarak yatak odasına doğru yürümeye başladım.
| Okur Yorumları | Yorum Ekle |

| 2.85k Okunma |
580 Oy |
0 Takip |
90 Bölümlü Kitap |