2. Bölüm

2. Bölüm

Hamish
hamish

Kırgınlıkların Göğsünde Yankısı, Bilinmezlikte Yeni Bir Hayatın Başlangıcı

 

 

.

 

 

.

 

 

.

 

 

Portekiz’in ünlü caddelerinden biri olan Rua Augusta, yaz güneşiyle aydınlanmıştı. Taş döşeli sokaklarda turistler ve yerel halk, günlük telaşlarını yaşarken, Ceylan ağır adımlarla yürüyordu. Göz alıcı sarı saçları hafif esen rüzgarda dalgalanıyordu. Kahverengi gözleri, derin bir huzurla parlıyordu. Uzun boyu ve zarif duruşu, hamileliğin ona kattığı güzellikle birleşmişti. Karnı belirginleşmişti, ama bu durum onun zarafetini daha da artırmıştı. Ceylan, bir elini hafifçe karnına koyarak yürüyordu. İçindeki yeni hayatın her hareketini hissediyor, bu duyguyla doluyordu. Hayatını yeniden kurmuş, kendine küçük ama huzurlu bir dünya yaratmıştı. Her gün bu caddeyi yürüyerek geçiyor, vitrinlere bakıyor, insanlar arasında kayboluyordu. Yedi ay boyunca, Kubilay’ın gölgesinden uzak, kendi dünyasında yaşadı. Her anı, her gün, geçmişin acı izlerinden biraz daha uzaklaşarak yeniden inşa etti kendini. Porto'nun renkli sokaklarında, yeni bir başlangıcın tadını çıkarıyordu.

Tam bu sırada, kalabalığın arasında bir siluet belirdi. Kubilay, kendini göstermeden, Ceylan’ı uzaktan izliyordu. Gözleri, yıllar boyunca tanıdığı ama bir o kadar da değişmiş olan bu kadının üzerinde gezindi. Sarı saçları ve kahverengi gözleri hala aynıydı, ama yüzündeki ifade değişmişti. Artık daha güçlü, daha kararlı bir kadın duruyordu karşısında. Kubilay, insanların arasına karışarak yürümeye devam etti. Kendini belli etmeden, Ceylan’a yaklaşmak istiyordu. Her adımında, kaybettiği kadının izlerini bulmaya çalıştı. Kalbi, karmaşık duygularla doluydu; pişmanlık, öfke ve özlem. Ceylan’ın yanında olmayı, ona dokunmayı ve yeniden başlamayı arzuluyordu, ama aynı zamanda onun gücünü ve kararlılığını da fark ediyordu. Kubilay bencil bir adamdı.

Ceylan yürürken bir an durup etrafına baktı. Bir şeyler hissetmiş gibi, içgüdüsel olarak çevresini taradı. Ama Kubilay, kalabalığın arasında görünmez bir gölge gibi hareket ediyordu. Ceylan’ın gözleri, etrafındaki yabancı yüzlerde bir an durdu, ama tanıdık bir sima bulamayınca tekrar yürümeye devam etti.

Ceylan, Porto'nun bu ünlü caddesinde hayatını yeniden inşa ederken, geçmişinden gelen bir gölgenin varlığını hissediyordu. Kubilay, kaybettiklerini geri kazanmak için geri dönmüştü. Ama Ceylan, artık eski Ceylan değildi. Bu kez, hayatının kontrolünü tamamen eline almış, güçlü bir kadın olarak karşısında duruyordu. Caddede yürürken, Ceylan’ın aklında sadece çocuğu ve onun için kurduğu yeni hayat vardı. Kubilay’ın varlığından habersiz, kendi yolunda kararlı adımlarla ilerlemeye devam etti. Ama geçmiş, bir gölge gibi peşindeydi ve gelecekte olan karşılaşma, ikisi için de bir dönüm noktası olacaktı.

Ceylan, kalabalık caddenin hareketliliği içinde yavaşça ilerledi. İçgüdüleri ona bir şeylerin ters gittiğini fısıldıyordu. Adımlarını hızlandırarak yakındaki bir bebek mağazasına yöneldi. Mağazanın cam kapısını açtığında, içerideki huzurlu atmosfer bir an için ona güven verdi. Renkli bebek giysileri, oyuncaklar ve sevimli aksesuarlarla dolu raflar arasında gezmeye başladı. Fakat içindeki huzursuzluk bir türlü geçmiyordu. Arada sırada omzunun üzerinden arkasını kontrol ediyor, mağazadaki diğer müşterileri dikkatle inceliyordu. Kalbinin atışları hızlanmıştı, nefesi daralmıştı. Bir anda, vitrinden yansıyan bir gölge göz ucuyla fark etti. Gözleri irileşti, kalbi sıkıştı. O gölgeyi tanıyordu: Kubilay.

Bir an için dünya etrafında döner gibi oldu. Gözleri karardı ve nefesi daha da daraldı. Panik ve korku içinde ayakta durmaya çalıştı, ama bedeni ona ihanet ediyordu. Mağazanın ortasında, güçsüzce yere yığıldı. Kubilay, kalabalığın içinden hızla mağazaya yöneldi. Ceylan’ı yerde baygın halde görünce, kalbindeki tüm karmaşık duyguların yerini saf endişe aldı. Hızla Ceylan’ı kucaklayarak dışarı çıkardı ve en yakın hastaneye doğru koştu.

Hastaneye vardıklarında, doktorlar ve hemşireler hızla Ceylan’ı içeri aldılar. Kubilay, endişeyle bekleme salonunda dolanıyordu. Zaman adeta durdu, her saniye bir ömür gibi geliyordu. Ceylan’ın ve doğmamış çocuğunun durumu hakkında bilgi almak için sabırsızlanıyordu.

Saatler geçtikçe, doktorlardan biri çıkıp ona yaklaştı. Portekizce olarak cümleleri sıraladı. "Ceylan Hanım erken doğuma girmek zorunda kaldı. Sezaryen ile doğum gerçekleşecek. Şu an durumu stabil, ama bir süre burada kalması gerekecek."

Kubilay, derin bir nefes alarak duvara yaslandı. Kalbinde endişe ve suçluluk duygusu vardı. Ceylan’ın ona bunu yaşatacağını hiç düşünmemişti. Şimdi, sadece onun ve bebeğin sağlıklı olmasını diliyordu.

Bekleme salonunda geçen uzun saatlerin ardından, doktor tekrar geldi ve "Bebek sağlıklı bir şekilde doğdu, gözlem için küveze aldık. " dedi. "Ancak Ceylan Hanım’ın durumu kritik. Şu anda yoğun bakımda."

Ertesi sabah, Ceylan gözlerini açtığında, yanındaki ebe onunla ilgileniyordu. İlk anda nerede olduğunu ve ne yaşadığını hatırlamaya çalıştı. Sonra, Kubilay’ın yüzünü görmeyi bekledi, ama etrafında onu göremedi. "Bebek?" diye fısıldadı, hemşire ona bebeğin sağlıklı olduğunu ve başka bir odada olduğunu belirtti.

Kubilay, hastane koridorunda yürürken, Ceylan’ın yanına gitmekle gitmemek arasında gidip geliyordu. Onu görmek, konuşmak, her şeyi anlatmak istiyordu, ama bir yandan da Ceylan’ın onu istemeyeceğinden korkuyordu. Uzaktan, Ceylan’ın sağlıklı olduğuna dair bilgi alarak yetindi. Tüm hastane Kubilay'ı tanıyordu. Korkutucu Lider Kubilay Çetinkor. Kendisine dair tüm bilgileri hastaneden yok etti. Bu konuda hiç zorlanmadı. Herkes istediğini aynen yapıyordu.

Kubilay, hastanenin dışına çıkarken, içindeki karmaşık duygularla mücadele ediyordu. Bir gün, doğru zamanı bulup Ceylan ve oğluyla yeniden bir araya gelmeyi umarak, hastaneden ayrıldı.

Bölüm : 24.07.2024 11:41 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...