1. Bölüm

1. Bölüm

Hande Avcı
handeavci7

1.BÖLÜM

​​​​​​

Aile: dört harf, iki hece; çoğu insana yaşam, mutluluk, huzur veriyor... Başka kelimeleri de beraberinde getirir aile kelimesi. Çoğu insana da pek bir şey ifade etmez aile kelimesi.

 

 

 

İçi dolu balonun elinde patlaması gibi benim de kimsesizliğim patladı, içimde patladı. İçini hava ile doldurduğum, içimde patlayan balon gibi geçer mi?

 

Kimsesizliğim dedikçe alıştığımı fark ettim. Artık koymuyordu eskisi kadar. Etrafı demir parmaklıklar çevrili, iki katlı beyaz bir bina benim çöp gibi önüne atıldığım yetimhane.

 

 

 

"Keşke doğmasaydım" kelimesi artık alışkanlık haline geldi ağzımdan. Yurttaki bakım aslında iyi ama bana karşı değil, başka çocuklar karşı. Yurt müdürü; herkese anne gibi, bana karşı Azrail'di.

Bu yüzden aile şefkatini çok merak ediyorum; nasıl severler evlatlarına, nasıl bakarlar? Öpünce iyileşen yaralar nasıl çabuk çabuk iyileşir? Annelerin dudaklarında merhem mi vardı? Şifa öpücüğü, yurt müdürünün bende açtığı yaraya da şifa olur mu?şifa öpücüğü yurt müdürünün bende açtığı yaraya da şifa olur muydu?Onlarda geçer miydi? En fazla merak ettiğim de "kahramanım "diyerek korktuğum olaylarda ağlamak istediğim güçlü kollara sığnarak dünyadaki kötülükten kaçarak konumaktı.

 

 

 

Babaların sahip olduğu koruma halakası olan sarılma bana uğramayacaktı.

 

 

 

şuan yurttan çıkmak için hazırlanıyorum;iki saatlik bir çarşı izniniz vardı ,iş bulmamız gerekiyordu .18 olunca yetimhaneden ayrılacağım ,beli başlı yerler bilgilendirme yazısı gönderiliyor yetimhaneden.

 

Telefonumu ve cüzdanımı alıp eşofmanın cebine koydum, siyah botları giydim ve yetimhaneden çıktım.

 

 

 

Temiz havayı içime çekerek yavaş adımlarla yola koyuldum.

 

 

 

Ara sokaklardan geçerken Mecidiye'deki A101 marketine doğru ilerledim. CV'min gönderildiği yer olan Deniz Restoran'ın önünde durup üzerimi düzelttim ve içeri girerken dışarıdan gelen "İmdat, yardım edin!" çığlıkları adımlarımı restoranın arkasına doğru attırdı.

 

koyu kahve gözlerine sahip, orta boylu ve beyaz tenli bir kızdı. 11-12 yaşlarında oldukça tatlı bir kızdı.

 

 

 

Duvara 20-25 yaşlarında bir adam küçük kızı duvara yaslamış, ayağıyla duvara yaslayıp koluyla oldukça sert bir biçimde sıkıyordu kızın kolunu.

Bırak kızın kolunu bırak," dedim.

 

 

 

Bana bakarak, "Defol buradan karışma bana," dedi.

 

 

 

"Karıştım bile!" diye bağırmaya devam ettim, yanına hızlı adımlarla yaklaşıp karnına dizimi geçirip kafa atacakken polis arabasının siren sesi duyuldu.

 

 

 

Yerde, oturup kendine gelemeyen kıza temkinli adımlarla yaklaşıp yere dizimin üstüne çömelip kafasını kaldırıp yüzüne baktım.

 

 

 

"Ben Arya Korkmaz," diyerek elimi uzattım.

 

bana bakıp hafif tebessümle, "Ay Sönmez," dedi.

 

 

 

Yüzündeki tebessüm teşekkür barındırıyordu; yetiştiğim için bana teşekkür ediyordu.

 

 

 

Az önceki korku şimdi minnet ifadesiyle bana bakıyordu.

 

 

 

Deniz Restoran'ın oradan dönüp 4 katlı binadan sağa dönüp düz bir şekilde ilerleyip karakolun oraya geldik. Çamların arasından geçip karakolun önünde durduk.

 

 

 

Yavaş adımlarla nezarethane'nin kapısını açıp içeri girmemi bekleyip kapıyı kapattılar.

 

 

 

"Sizin için çocuk şubeye haber vereceğiz," dedi komiser. Ay ile birlikte çocuk şubeye gittiler.

 

 

 

Arkamda bulunan banklardan birine oturup.

 

Beklemeye başlarken dinlenmek için uyumaya karar verdim .Rahat edemediğim için kalkıp konuştum. "Of ya!" sesli bir nefes verdim. İçeri gelen polis memuru kapıyı açın diye kafasıyla işaret verdi. Görevli memur kapıyı açınca, "Buyurun, komiserim seni bekliyor," dedi.

 

 

 

Kapıyı çalıp içeri girdim. "Kolay gelsin, komiserim," dedim.

 

 

 

"Sağ ol, Arya, anlat bakalım," dedi dinleme pozisyonuna geçerek.

 

 

 

Durmak istemediğim için ve çarşı iznimiz bitmek üzere olduğu için konuşmaya başladım.

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Şimdi iş aramak için yurttan dışarı çıktım.Bizim yurdun yakınlarında Deniz Restoran bir yer var,oraya girip iş başvurusu yapacaktım.Ay'ın yardım çığlığını duydum ,kızı duvara yaslamış ayağıyla duvara monte etmiş,kızı öpüyordu.Ben de dövdüm rızası yoksa bakılmaz öpmek ne?

 

"Allah'tan girmeden bağırdı içeri "diyerek sustum.

 

"sıra sende ay kızım "dedi Erdal komiser eliyle Ay'ı gösterdi.

 

Evden çıkıp ,karakola gelmek için yola koyuldum.Gelme sebebim benim Annem hayat kadını;yani ona göre bir erkeğin evli ya da bekar olması pek fark etmiyor. Bir gün gene pavyona gitmek için hazırlandı ve çıktı Annem.

 

Devam etmek için soluklandı, "Bir su alabilir miyim? "dedi Ay .Odamda gözlerimi sımsıkı kapattım ve oyuncak bebeğime sıkıca sarıldım.Birden odamın kapısı açıldı ve kilitlendi.

Gözlerimi hızla açtım , yataktan kalktım.Şimdi iş aramak için yurttan dışarı çıktım. Bizim yurdun yakınlarında Deniz Restoran adında bir yer var, oraya girip iş başvurusu yapacaktım. Ay'ın yardım çığlığını duydum, kızı duvara yaslamış, ayağıyla duvara monte etmiş, kızı öpüyordu. Ben de dövdüm, rızası yoksa bakılmaz, öpmek ne?

 

 

 

"Allah'tan girmeden bağırdı içeri" diyerek sustum.

 

 

 

"Sıra sende, Ay kızım" dedi Erdal komiser, eliyle Ay'ı gösterdi.

 

 

 

Evden çıkıp karakola gelmek için yola koyuldum. Gelme sebebim, benim annem hayat kadını; yani ona göre bir erkeğin evli ya da bekar olması pek fark etmiyor. Bir gün gene pavyona gitmek için hazırlandı ve çıktı annem.

 

 

 

Devam etmek için soluklandı, "Bir su alabilir miyim?" dedi Ay. Odamda gözlerimi sımsıkı kapattım ve oyuncak bebeğime sıkıca sarıldım. Birden odamın kapısı açıldı ve kilitlendi.

 

 

 

Gözlerimi hızla açtım, yataktan kalktım.

 

"Defol buradan, odamdan çık!" diye bağırdım.

 

Yani anlayacağınız ben bir ay önce oyuncak bebeğime sarılıp uyumaya çalışırken ,şimdi gerçeği karnımda"dedi Ay.

 

 

 

"Ne gerçeği ,ne bebeği Ay?"dedim.

 

"Benim bebeğim, 4 haftalık hamileyim"dedi Ay.

 

Şok içinde Erdal komiser, bakıyordum. Bunları yaşamamalı, daha çok küçük diye bakarak düşünerek anlatmaya çalışıyordum.

 

Bu sabah annemin kasasından çıkan iş ve dokümanları diyerek" önüne koydu Erdal komiser 'in.

 

 

 

"Dokümanları nasıl aldınız?" Dedi Erdal komiser.

 

 

 

"Bununla "diyip .cebinden metal bıçak çıkardı.

 

 

 

 

 

Şok olmuştuk ,ama bu sefer üzüntüden değil Ay'ın zekası şoka uğratmıştı bizi.

 

 

 

Gerçek mi ?diye Ay'a bakarken bu kadarı da olmaz derken .Defol buradan, odamdan çık!" diye bağırdım.

 

 

 

Yani anlayacağınız, ben bir ay önce oyuncak bebeğime sarılıp uyumaya çalışırken, şimdi gerçeği karnımda," dedi Ay.

 

 

 

"Ne gerçeği, ne bebeği Ay?" dedim.

Benim bebeğim, 4 haftalık hamileyim," dedi Ay.

 

 

 

Şok içinde Erdal komiser, bakıyordum. Bunları yaşamamalı, daha çok küçük diye bakarak düşünerek anlatmaya çalışıyordum.

 

 

 

Bu sabah annemin kasasından çıkan iş ve dokümanları diyerek, önüne koydu Erdal komiserin.

 

 

 

"Dokümanları nasıl aldınız?" dedi Erdal komiser.

 

 

 

"Bununla," diyip cebinden metal bıçak çıkardı.

 

 

 

Şok olmuştuk, ama bu sefer üzüntüden değil, Ay'ın zekası şoka uğratmıştı bizi.

 

 

 

Gerçek mi? diye Ay'a bakarken, bu kadarı da olmaz derken.

 

 

 

 

 

Saat kaç sularında oldu?"dedi Erdal Komiser .

 

"Saat akşam 23.30'du uyumadan önce korktuğum için film açmıştım"dedi Ay

 

 

 

Telefonu alıp sosyal hizmetleri arayarak ekip istedi Erdal Komiser .

 

Daha sonra ay'a dönüp tekrar soru sordu.

 

"bu flaşta ne var ?"diye sordu Erdal Komiser .O adamla ilgili belge var ,ancak" bu dosyada boş bir flaş bellek var adamın adı yok bu yüzden bir şey yapmam"kanıt yok muhtemelen mahkemede yırtar "dedi Erdal Komiser

 

Kabuk bağlamış yaralar var ,bazılarıyla ne kadar oynasan da kanatmaktan başka bir şey olmaz.

 

Bazı yaralar da zehir gibi vücuda yayılır.Saat kaç sularında oldu?" dedi Erdal Komiser.

 

 

 

"Saat akşam 23.30'du, uyumadan önce korktuğum için film açmıştım," dedi Ay.

 

 

 

Telefonu alıp sosyal hizmetleri arayarak ekip istedi Erdal Komiser.

 

 

 

Daha sonra Ay'a dönüp tekrar soru sordu.

 

 

 

"Bu flaşta ne var?" diye sordu Erdal Komiser. "O adamla ilgili belge var, ancak bu dosyada boş bir flaş bellek var, adamın adı yok, bu yüzden bir şey yapmam. Kanıt yok, muhtemelen mahkemede yırtar," dedi Erdal Komiser.

 

 

 

Kabuk bağlamış yaralar var, bazılarıyla ne kadar oynasan da kanatmaktan başka bir şey olmaz.

 

 

 

Bazı yaralar da zehir gibi vücuda yayılır.

 

 

 

Ay'ın yarası da tüm vücuduna zehir gibi yayıldı.

 

 

 

"İşte böyle başladı, Allah herkese evlat verilmemeli" sözü Ay'ın annesi başlattı, diğer anneler de devam ettirdi bu sözün haklılığını.

 

 

 

Sosyal hizmetten gelince Ay'la karakoldan çıkıp, merdivenleri ikişerli hızlı hızlı inerken ayağımın yan dönmesiyle düşecekken, belimden tutulmam bir oldu.

 

 

 

Gökyüzüne gözlerini hapis etmiş, uzun boylu kirli sakalı biriydi.

 

 

 

Ay'ın genzini temizleyip yalnız olmadığım aklıma gelince, toparlanarak kendime geldim.

 

 

 

Şu an Ay'la birlikte ve sosyal hizmetlerden gelenlerle birlikte yola koyulduk, Ay da benim gibi çocuk olamaz.

Kader, inanır mısınız? Ben inanıyorum. Tanıştığımız kişilerin ileride çok önemli rol alacaklarına adım kadar eminim hayatta.

 

 

 

Ben genellikle inandırıcı tarafım kadere, bu böyle olduysa kader derim ama her şeyi kadere bağlamak, sorumlu olduğumuz iradeden, aşktan ve kendi hayatımızdan mahrum etmez mi bizi?

 

 

 

Camdan kafamı çevirip Ay'a baktım, "Çok mu acıyor canın?" dedim Ay'a bakarak. Dolu gözlerle bana baktı ve "Evet, çok acıyor," dedi Ay.

 

 

 

Bir öneriyle baktım Ay'a. "Ay, aldırsan mı?" diye sordum.

 

 

 

"Kalp atışları çok güzel, "Arya onu susturamam" dedi Ay.

 

 

 

Anneliği Ay'dan öğrendim. Ben evladına kıyamayan küçücük bir çocuktan öğrendim. Beni bırakan insanlardan öğrenmek isterdim anneliği. Ay'dan değil çünkü o, anne olamayacak kadar küçük bir çocuktur.

 

 

 

Sırf bu yüzden, bazen kızların canını yakan herkesi bulmak için izinsiz temas edenlerin sonunu getirmek için, Ay ve binlerce çocuk anneleri için polisliğe hazırlanacağıma söz verdim kendime ve o kızlara.

 

Arya Korkmaz (Sayer'den)devam-12Sene SONRA

 

Şu anda 28 yaşında, Ahlak Şubesi'nde Başkomiser Arya Korkmaz'ım; suçluların korkulu rüyasıyım.

 

 

 

İşte böyle, benim zorlandığım ama mutlu olmaya söz verdiğim hayatım.

 

 

 

Çocuk annelere söz verdiğim hayatım işte böyle.

 

 

 

Karanan hayat, elime aldığım meslekle biraz olsun aydınlandı.

 

 

 

Arkadaşımın babası, sözünde duran, sırtında taş olmayan bir insandır; o insanlar dürüsttür, inanırlar.

 

 

 

Karakolda uykuluyordum, yorgunlukla.

 

 

 

Bütün gün devriye raporlarıyla uğraştım. Normalde Zeynep yapardı, ancak şu anda müsait olmadığı için bu raporlar yetişmeliydi.

 

Arşivden Ay'la tanıştığım güne ait olan dosyayı getirdim. O gün kim girmiş çıkmış, bakmalıyım.

 

 

 

Ay'ın annesi karakola geldiğinde, "Benim kızım hasta, aklı dengesi yerinde değil. O yüzden şu anda size yanlış şeyler anlatıyorlar."

 

 

 

Dava bu sebepten düştü. Birileri kendi iyiliği için bir şey yaparken neden başkasına zarar verir? Cana kıymak kolay mı? İlk birini vurduğumda silah elimden düşmüştü. Müdür geldi yanıma, "Böyle yapacaksan git, biz masum insanları kurtarırken vicdan azabı çekmeyen birini arıyoruz. Kapı orada," demişti Arif müdür, ama alıştım. Vicdan azabından daha çok verdiğim söz vardı.

 

Çok yoruldum, hata bittim," dedi Zeynep.

 

 

 

Tahsin kollarını iki yana serbest bırakıp bana baktı.

 

 

 

"Bence artık bize nöbet yazma, ben de yoruldum," dedi Tahsin.

Zeynep'e yaz," Ben uyumak istiyorum," dedi Tahsin.

 

 

 

Kafasını kaldırıp Tahsin'e bakıp, "Pardon, ben niye nöbet tutuyorum? Sadece Arya tutsun," dedi.

 

 

 

"Sıra sizde," dedim ve dosyama döndüm.

 

 

 

Masada duran suyu alıp bardağa koyup içti. Tahsin Zeynep'e uzandı ve koltukta yayıldı.

 

 

 

Bütün gün orada olan yaşlı teyzeyle dedikodu yaptınız.

 

 

 

Ellerini kalbinin üzerine koyup küçük bir çocuk gibi oh çekti.

 

 

 

"Boş muhabbetiniz bitti mi?" diye yükseldim bir anda.

 

 

 

Tahsin, ters ters bakarak Arya'ya cevap verdi.

 

 

 

"Biz konuşmayı seviyoruz," dedi Tahsin.

 

 

 

"Ben sevmiyorum, susun biraz çalışın ya," dedi Arya.

 

 

 

"Bizim başkomiserimize bak, başkomiser var, başkomiser var," dedi Tahsin.

 

 

 

Dosyayı tekrar incelemeye başladım. "Keşke" kelimesi bazen çok anlamlı gelir insanlara. Bana da öyle geldi ama şu anki "keşke" biraz acı verdi. Keşke Ay'ı en başta tanısaydım, bunları yaşamadan korurdum.

 

 

 

"Neyimi beğenmiyorsun benim?" dedim Tahsin'e ters ters bakarak.

 

 

 

Bana ve Tahsin'e bakarak konuşmaya başladı Zeynep.

 

 

 

"Genel olarak seni beğenmiyor," dedi Zeynep.

 

 

 

"Vay be, nankör ekibim benim," dedim.

 

 

 

Kapı çalınca, Tahsin ve Zeynep'ten bakışlarımı çekerek kapıya döndüm.

 

 

 

Kapıya dönerek

 

 

 

"Gel," dedim.

 

 

 

İçeriye Hasan, Mert ve Nazlı girdi.

 

 

 

"Bizsiz ekip toplantısı yakışmadı sana," diyip koltuğa Zeynep'in yanına oturdu Mert.

 

 

 

Nazlı, karşımda duran ikili koltuktan Mert ve bana bakarak, "Kocam Bey'e söyle de biz çıkalım, yemin ederim, sıkıldım ya," dedi.

 

 

 

"Maviş," dedi Tahsin, Zeynep'e bakarak.

 

 

 

Zeynep, mavi gözlü, siyah omuzlarındaki saçları ve beyaz teniyle oldukça tatlı bir insandır.

 

 

 

"Ne var çapkın civciv!" dedi Zeynep.

 

 

 

Sarışın, mavi gözlüydü; dalgalı saçları ve kirli sakalıyla dikkat çekiyordu Tahsin. "Civciv" denilmesinden nefret ediyor, bu yüzden sinir etmek için arada buna değiniyoruz.

 

 

 

Tahsin cevap verecekken, "Bir susun ya," diye bağırdı Nazlı.

 

Arya, bize kahvaltı söylesene, biz açız," dedi Mert. Diğerleri onu destekledi. "Hem de çok açız, hem de nöbet listesini geçiririz," dedim.

 

 

 

Etrafa bakıp kimse konuşmadığı için söze başladı Hasan.

 

 

 

"Bana bir tokluk geldi, kahvaltı yapmasak mı?" dedi, geldiğinden beri sessizliğini koruyan Hasan.

 

 

 

"Simit ve çay söyledim, birazdan gelir," dedim.

 

 

 

"Arya, araştırma dosyasında herhangi bir ipucu veya kamera görüntüsü var mı?" diye sordu Mert.

 

 

 

Siyah yüzüne düşen kıvırcık saçları, kahverengi gözlerini kirli sakalıyla tamamlıyordu.

 

 

 

"Yok bir şey, delil falan sadece bir isim var, onunla da sen ve Nazlı bakar," dedim.

 

 

 

Herkese bakarak sustu Arya, Zeynep'in sorusuyla sessizliği bozdu.

 

 

 

"Tamam, bakarız. Ama bu ayın annesi kızı deli olarak göstermişti, onu ne yaptın?" diye bir diğer soru Zeynep'ten geldi.

 

 

 

Zeynep'in sorusuna cevap verecekken içeriye çaycımız girdi. İsmail abi geldi, kendisi kısa boylu, posbıyıklı, iyi bir adamdı.

 

 

 

"Afiyet olsun gençler," diyerek çay ve simitleri sehpaya koydu.

 

 

 

"Kolay gelsin İsmail abi," dedik ekiple aynı anda.

 

Mert simitleri alacakken, Nazlı eline vurup "sabah kötü oldun, bugün yakmasan canımı, dinlensen çok olmaz mı?" dedi.

Kıyamamak sevmeye dahil mi, sevgi öğrenilir mi? Bence öğrenilir, sonradan elde edilen sevgi pek bir işe yaramaz. Öğrenilen sevgide insan, karşısındakine kıyamaz, dokunmadan sevmeye çalışır.

 

 

 

Nazlı'nın Mert'e baktığı gibi bakarlar geçerken sevgide.

 

 

 

Bunları görünce, ay dışında biri tarafından sevilmek istiyorum. Anne yok, bende baba yok ya da en basitinden koruyup kollayan bir abi yok bende. Beni neden kıyamayıp büyütmek yerine yurda bıraktılar?

 

 

 

Aile olmak, ilkokuldan bu yaşa kadar en saçma kelime çünkü bilmiyorum. Merak ettiğim her an bu kelimeden uzak dur diyorum kendime.

 

 

 

Bu yüzden Nazlı'nın Mert'i sevdiği gibi sevilmek de korkutuyor; aile olmaya atılan her adım korkunç.

 

 

 

Korkularımın arasında kendimi cesur olarak avutan bir başkomiserim ben.

 

 

 

Daldığım yerden Tahsin'in sesi ile ayıldım.

 

korkularımın arasında kendimi cesur olarak avutan bir başkomiserim ben.

 

 

 

daldığım yerden Tahsin'in sesiyle ayıldım.

 

 

 

Tahsin kızgın bir şekilde bakıp "sen daha minaksın" diyip elindeki çayı ve simidi bırakıp yanıma gelip boynuma sarıldı.

 

 

 

talancı kızgınlıkla ondan ayrılıp "28 yaşındayım ben Tahsin" diye yükseldim.

 

 

 

ekiptekiler bize dönüp meraklı bakışlarla bakarken "mesele ne" dedi ekibin benden sonra en mantıklı insanı olan Zeyno.

 

 

 

"şimdi Zeyno, bu uyuz ben sanki evlenmek istiyormuşum gibi evde kal sen dedi" diyerek Tahsin'i gösterdim elimle.

 

 

 

Tahsin az önceki halinden daha sakin bakarak "sen evde kaldım diye düşünmedin mi?" dedi.

 

 

 

"yok öyle dalmışım" diyip ayağa kalktım.

 

 

 

Tahsin ve ekipteki diğer erkekler yaşları benden küçük olsa bile hepsi abilik yaparlar bana.

 

 

 

"pişt varsa söyle elim kasılıyor benim" dedi Mert.

 

 

 

kızgın bir şekilde bakıp "yok kimse" diyip "dışarı çıktım."

 

 

 

cebimde titreyen telefonu aldım, Devrim arıyordu. Duman'ın ikizi hava kuvvetlerinde pilot kendisi.

 

 

 

telefonu açıp kulağıma götürdüm.

 

 

 

"Naber Devrim" diye konuştum.

 

 

 

yanındakine bir şeydiyip cevap verdi Devrim.iyiyim Aryam kardeşim" dedi Devrim.

 

 

 

"Duman'ı aradım açmadı" dedi Devrim.

 

 

 

biraz düşünüp cevap verdim, "en son bir ay önce konuştum, görev var dedi Duman" diyip sustum.

 

 

 

karşıdan gelen küfür sesiyle telefonu uzaklaştırıp sakinleşmesini bekledim.

 

 

 

"Niye haber vermiyor, ben annemi nasıl idare edeceğim, bir kere söylesin ya" dedi Devrim sinirle.

 

sesli bir nefes verip devam ettim, "Aynur teyze'ye işi var, onun seni arar," dedim.

 

 

 

Devrim tekrardan küfür edince, "Bu gerizekalı niye kendine bunu yapıyor? Anneme demesin, sen kan kardeşisin, tamam da bana ya bir kez dürüst olsa, var ya, oh mis," dedi Devrim bağırarak.

 

 

 

Biraz durup aklıma gelen şeyi söyledim, "Seni aramış ama ulaşamamış, hemen çıkması gerekiyormuş, o yüzden bir de eğer beni seni ararsa hakkını helal etsin Duman," diyip sustum.

 

 

 

Biraz sonra hafif ağlamalı bir ses geldi, "Helalik neden aldı ki, bir şey yoktur değil mi?" dedi Devrim.

 

 

 

Ellerimle gözlerimi silip, "Bilmem," dedim.

 

 

 

Devrimle biraz konuştuktan sonra da kapatmak zorunda kaldım.

 

 

 

Bizim hayat böyle, ayakta durmak için bir şeyler yapman gerekiyordu. Yaşatmak için önce ekibi korumam gerekiyordu.

 

 

 

 

 

 

Ekin Koper'den Devam

 

 

 

Ölüm olan dünyada ölüme kucak

Ölüm olan dünyada ölüme kucak açan biriydi.

 

 

 

Ben ölüm timinin komutanı Yüzbaşı Ekin Koper,

 

 

 

Üsteğmen Duman Ersöz,

 

 

 

Teğmen Can Eryiğit,

 

 

 

Astteğmen Demir Döver,

 

 

 

Astsubay Kıdemli Çavuş Celil Sonsöz.

 

 

 

Şu anda bir kayalığın arkasında silahı taşa dayamış oturuyorum.

 

 

 

"Keskin, ortalık nasıl?" diye sordum kulaklığa.

 

 

 

Demir kulaklıktan "Dumanım," diye konuştu.

 

 

 

Kafamı arkaya yatırıp "Hangi saçma sebep için acaba?" diye mırıldandım içimden.

 

 

 

Demir kulaklıktan konuşmaya başladı: "Dumanım, sen evde kaldın ya, dönünce Aynur teyze ile ideal yenge adayımı bulacağım," dedi Demir.

 

 

 

Duman cevap verecekken Can araya girdi.

 

 

 

"Lan gerizekalı, kafamızı kaldırdığımız an öleceğiz, sen diyorsun!" diye bağırdı Can.

 

 

 

Biraz durup çantamdaki bombayı az ileride duran kayanın arkasına attım.

 

 

 

"Komutanım, Vuhap oradaydı," dedi Duman.

 

 

 

Umursamaz görünerek "biliyorum" dedim. Elinde roket vardı.

 

 

 

"Komutanım, yarbay kızmaz mı?" dedi Demir ciddi bir tonla.

 

 

 

Yüksek sesle, "Elinde roket vardı, ben yapmasam sizi hedefe alıyordu," dedim.

 

 

 

Silahı elime alıp vurmaya devam ederken Duman'ın sesinden gelen "ah" sesini duyunca dünya yerinde durdu.

 

 

 

Yerde sürünerek üst tarafa doğru yükseldim. "Komutanım, ne oldu?" diye bağırdı Demir.

 

 

 

Duman'ın yanına gidince elimle omuzuna baskı yapıp kulaklıktan "Duman vuruldu" diye bağırdım.

 

 

 

Bir süre durup tekrar "Duman vuruldu" diye bağırdı.

 

 

 

Bizim için ölüm eskisi kadar korkunç bir şey değildi. Hani derler ya, "ölümden korkuyorum," ben

Korkmuyorum. Benim korktuğum, timime iyi bir komutan olamamaktan korkuyorum.

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Bölüm : 25.01.2025 14:33 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...