
Arya Korkmaz (Sayer 'den Devam)
Hastaneden çıktıktan sonra Ay ve kızı Aylin ile birlikte tepeye çıktım.
Ormanlık bir alanda ağaçların arasında oturuyorum öylece.
Ay bana bakarak yutkunarak konuşmaya başladı.
"Ayram ben galiba aileni buldum" diyip ikinci şok dalgasına etkili oldu.
Çocukken kaydıraktan kaydığımda titreme ile kendime geldiğim oldu.
Küçük bir çarpılma etkisi beni geçmişimdeki acılara götürüyordu.
"Ben istemiyorum, teste gerek yok" diyip kestirip attım.
Aylin konuşacak, ona bakma gereği duydum. "Ben aile istiyorum ama sen onu bile istemiyorsun artık" diyip dolu gözlerle arabaya gitti.
Ay'a dönüp "Sizi eve bırakayım, benim düşünmem gerek, hem karakola gitmeliyim" dedim.
Arabayı çalıştırıp yavaşça döner kavşaktan aşağı geçip düz bir şekilde ilerleyip karakolun önünde durdum. Ay'a döndüm.
"Beni ekiptekiler bırakır, sen eve bununla git" diyip içeri girdim.
Kapıda bulunan polislere selam verip içeri girdim.
Kendi odama girmek istemeyince Zeynep'le uğraşmak için yan taraftaki odanın kapısını açtım.
Nazlı koltukta otururken Zeynep de sandalyede yanına oturmuş meseleyi tartışıyorlardı.
"Bence en güzeli tutuklu olanların gözaltındaki sorgusuna girelim" dedim kapıyı kapatarak.
Zeynep bana bakarak "İyi de bilmiyorum, diyor baba" diyip sustu. Zeynep ben konuşacakken Nazlı araya girdi.
"Bunlara hiç arza bir kapı çarptı mı?" diye sordum.
Zeynep ve Nazlı alayla gülerek benim arkamdan odadan çıktılar, tam karşısında bulunan asansöre binip "zemin kat" yazan yere bastım.
Sorgu odasına girip monitörün başında oturan arkadaşa dönüp "Bilgisayarı kapat, kayıt almıyoruz" diyip içeri girdim.
Nazlı'ya dönüp "Bu arkadaş kamera kayıtlarını açmayacak, biz de itirafı alacağız, tamam mı?" diye sordum.
Kapıyı kapatıp yan tarafta bulunan karanlık odaya girdik, tepede bulunan yere doğru inen lambayı açtım.
Kafasını kaldırıp siyah saçlarının üzerine düşmüş beyaz saçlarla, kirli sakalı yüzünün kenarında bulunan kocaman kesik çizgisi ile sırtıma bakıyordu.
"Konuşacak mısın yoksa ben kendi yöntemime mi başlayayım?" diyip sandalyenin ayağını kırıp "Yarım saat içinde ötmesen ağzına sokarım" diyip beklemeye başladım.
Zeynep bana bakarak ciddi bir şekilde "Yarım saat çok" diyip kelepçeyi çözüp tekme attı, yere düşmesini sağladı Zeynep.
"Kızın DNA'sında senden bulgular vardı, konuşacak mısın?" diyip yakasından tutup Arya'ya attım top gibi.
Arya yaklaşarak yerden bir çöp gibi alıp duvara monte edip ardı ardına yumruk attı.
Zorlukla gelen "Tamam, konuşacağım" dedi Arif.
Kapının yanında duran telefondan Nazlı'yı arayıp ifadeyi kayıt etmesini istedim, o kayda başlayınca.
Arya normalden sert bir şekilde "Konuş" diye bağırdı.
"Abimin eşi ile birlikte yakaladım Ece'yi, daha sonra kimseye konuşmasın diye bıçaklayıp denize attım" diyip sustu.
Telefonu tekrar açıp "Şu şerefsizi alın buradan" dedim.
Dosyayı alıp "Budosya savcılığa gidecek, "Şu piçide pansumana götürün," diyip çıktım.
Asansöre binip, birinci kata bastım. Kapı açılınca tam çaprazda bulunan odama girip kapıyı kapattım.
Arkamdan odanın kapısı açıldı. "Konser verdin kızım, gelirken dinledim. Konuşturabildin mi?" dedi Faruk müdür.
Ayağa kalkıp, "Evet müdürüm, itiraf geldi, savcılığa gidecek yarın. Ondan önce pansuman kapıya sert çarptı," dedim.
"Bu kapılara da sadece sizin birim fazla sert çarpıyor," diyip çıkacakken içeri Nazlı ve Zeynep geldi.
Nazlı kapıyı kilitledi, Zeynep de koltuğu açtı.
"Mert'te devriyede, bugün eve gitmem," diyip yattı yatağına.
Zeynep araya yastık koyup, "Napıyorsun komiserim?" dedi Nazlı.
Zeynep ciddi bir şekilde bakıp, "Beni Mert sanıp yapışma diye bu yastıklar," diyip yerine yattı Zeynep.
Kahkaha atarak, "Sabah kalktığımda yastıklar yoksa nolacak? Bence kendini riske atma," dedim gülmemin arasından.
Nazlı hayal kırıklığı ile bize bakıp, "Ya ben her seferinde Mert yokken size mi yapışıyorum uyurken?" dedi ağlamaklı tonda.
Onların ikisine bakıp U dönüşü yaptım. "Zeynep, seni Duman sanmasın ondan canım," dedim ayakkabılarımı çıkartıp sandalyeyi geriye.
Zeynep alaylı tonda, "Benim Nazlı'yı Duman sanmam için aşık ve evli olmam lazım," dedi Zeynep.
Nazlı yatığı yerden dönerek, "Oda olur, ben gizli görev diye evlendim, görev bitti, kopamadım," diyip sustu Nazlı.
Sakin bir şekilde ikisine bakıp oturduklarını gördüm. "Yarın saat 7'de antrenman var," dedim.
Zeynep saate bakıp, "Daha yeni saat 21.00 oldu," dedi Zeynep.
Oturur pozisyona gelip Zeynep ve Nazlı'ya baktım.
"Anlatın bakalım," diyip ikisine baktım.
Nazlı bana ve Zeynep'e bakıp, "Ben galiba hamileyim," dedi Nazlı.
Zeynep ile birbirimize bakıp, "Oha," dedik aynı anda.
Nazlı ters ters bakıp "Ne oha, evliyim ben. Mert de istiyor ama bendeki korku koruyamamk" diyip sustu Nazlı.
Konuşma gereği duyup "Bence sen çok iyi bir anne olacaksın. Hem onun iki tane halası var, biz de yardım ederiz" dedi Arya.
Benden sonra Zeynep de konuştu. "Arya haklı, biz bakarız. El birliğiyle büyür ama önce emin ol" diyip arkasına yaslandı Zeynep.
Aile olmak, içinde bulunan küçük bir tomurcukla başlar ve onun büyümesiyle tam bir aile olmuş olursun.
Benim için korkak birisi, aile yarım kalmak ya da yetimhanenin önündeki çöpe eski bir halı gibi atmaktır.
"Daldın, arza bir şey mi oldu?" diye sordu Zeynep merakla bakarak. Nazlı da en az Zeynep kadar meraklıydı.
"Öz ailem bulmuş beni, DNA testi istiyorlar" diyip sustum.
Zeynep normal halinden daha ciddi olup "Sen ne istiyorsun peki?" diye sordu.
Nazlı da ciddileşerek "Zeynep haklı" dedi, ciddileşerek Nazlı ve daha sonra konuşmaya devam etti.
"Zorla alamazlar, 28 yaşındasın ama küçük Arya için onlara merak ettiklerini sormaya mecbursun" diyip arkasına yaslandı Nazlı.
Zeynep'in daldığını fark edince "Duman uyumuştur" dememle kafama yastık yedim.
"İyi geceler" dedi Zeynep ve Nazlı aynı anda.
"İyi geceler" diyip gözlerimi kapattım.
Herkesin haklı olduğu evrende kendine haksızlık yaptığını düşündün mü hiç? Peki bu haksızlık, çocukken hayal kurduğun, şimdi olmasa da olur dediğin değil mi?
Ben kimseyi istemiyordum ama içimdeki küçük kız mutluluktan dört köşe olmuştu. Hayalindeki aileyi belki de bu şekilde buldu.
Ekin Koper'den Devam
Sabaha karşıydı, uykusuzluk bizim ikinci adım, ilki acı çekmek.
Arya'yı ilk 16 yaşındayken gördüm. Her gün ettiğim tek dua "Allahım, onu benim nasibime yaz" diyip aylarca yalvardım ve hâlâ devam ediyor yalvarmam.
Bugün tanımamızlıktan gelmesi, canlı bir kalbin pimini çekip içeriden patlamasını sağlamak.
Çok fazla bağımlı olmadığım sıkıntılı anlarda içtiğim sigaradan bir dal çıkarıp yakıp dudaklarıma götürdüm.
Karargahta görevden geldikten sonra yazmadığım raporları bilgisayara yazıp dosya haline getirdim.
Kapı çalınca içeriye can geldi.
"Nasılsınız komutanım?" diyip ayakta duruyordu.
bilgisayardan kafamı kaldırıp "İyiyim, sen nasılsın? Duman nasıl oldu?" diye art arda soru sormaya başladım.
Ayakta durmasından rahatsız olduğum için "Otur şuraya" diyip masanın karşısında duran sandalyeyi gösterdim elimle.
Can oturup "Ben iyiyim, Duman da iyi" dedi, dolu gözlerle.
Yanımda gelmeden önce aldığım suyu Van'a verdim.
"Gizleme konusunda berbatsın, anlat" diyip arkama yaslandım.
Can elinde bulunan suyu içip "Yok bir şey" diyip arkasına döndü.
Ayağa kalkıp Can'a doğru ilerledim. "Can, ben saf mıyım ya da enayi miyim?" dedim.
Can ayağa kalkıp "Estağfurullah, komutanım" dedi.
"Can, sen benim kardeşimsin ve biraz daha anlatmasan kalkıp sinirimi senden çıkaracağım" diye yükseldim bir anda.
Can'ın dolu gözleri daha fazla dolmuştu. "Kimsem yok, komutanım. Biz varız diyeceksiniz ama olmuyor, komutanım. Bazı görevlerde herkes annesini, babasını ararken ben kimseyi aramıyorum. Aynur teyze kaldı, Duman'ın yanında" diyip sustu Can.
"Can, biz kardeşiz. Demir, ben Duman, biz senin yanındayız. Bağır çağır ama bizi ailenin dışına atma" dedim.
Can'ın annesi Gül teyze, Can 13 yaşındayken babası tarafından bıçaklanarak öldürüldü. O olaydan sonra Can yurtta kalmış. Demir, Can'ın yanında çok aile muhabbeti açmayın, canı yanıyor, kimsesi yok demişti.
Kafası dağılması için "Siz pek bir uslusunuz bu sıralar" dedim Can'a bakarak.
Can ellerini iki yana teslim olmuş bir biçimde kaldırıp "Biz hep böyleyiz" dedi.
Ona dönüp inanmamış bir şekilde bakarak "Bunu en son söylediğinde Demir ile bir olup Duman'ın yatağının altına torpil attın, sonra da bahçe temizliği yaptınız" dedim.
Can kahkahalara gülmeye başlayıp kahkahasının arasında "O en masumu" diyip sustu.
"Komutanım, şimdi ben Arya hanıma yenge mi diyeceğim yoksa hanım mı?" diye sordu Can.
"Yenge değil, Arya sadece sevgilim olsa tamam da değil ki" dedim, dolu gözlerle.
Can bana inanmayan bir şekilde baktı.
"Komutanım, bence o sizi hak etmiyor. Bence biz birlikte daha mutlu oluruz, değil mi?" dedi Can.
Kapı çalınca içeriye Demir ve Celil geldi.
"Hoş geldiniz arkadaşlar" dedim, sakin olduğuma kendimi inandırmaya çalışarak.
"Ekincigim" diyip karşıdaki sandalyeye oturdu. "Demir, Celil de yanına oturdu."
"Komutanım, yengemizle ne zaman tanışacağız? Benim bazı şikayetlerim var da" dedi Celil.
"Ne yengesi?" dedim. Dövmemek için kendimi tutarak.
"Komutanım, evleniyormuşsunuz?" dedi Celil.
"Hangi gerizekalı attı bu lafı ortaya?" diye çıkıştım.
Demir ile Can "Bu söyledi" diye birbirlerini gösteriyorlardı.
Can, Demir'e yaklaşıp kimsenin duymadığını düşünerek "Ortak birini söylememiz lazım" dedi.
Koltukta arkama yaslanıp "Kim olmayan şeyi abartı" dedim.
Demir sakin bir tonda "Komutanım, ben artık yengemiz var" diye söyledi Demir.
Derin bir nefes alıp "Evleneceğini kim söyledi?" dedim.
"Şey, ben söyledim ama gerçek bence, komutanım" dedi Can.
Ayağa kalkıp "Nereden uydurdun?" dedim.
Celil rahat bir şekilde yayılıp "Komutanım, tüm karargah duydu. Damat halayı ile dinlenme odasına girip anons ettiler" dedi.
"Ölüm timi, beş dakika içeride dışarıda olacaksınız. Cezanız var" dedim.
Kapıyı açıp dışarı çıkıp merdivenleri indim.
"Çantaları al" diye bağırdım. Hepsi çantayı alıp sırtlarına taktı.
"Sırtınızdaki yükler sizsiniz. Esir düştünüz, açsınız. Yemek yok, sıcak yatak yok. Çantayı çıkartan olursa ölecek. Bu çantaların içi bomba dolu. Sen değil, canını emanet ettiğin adam da ölecek" diye bağırdım.
"Şınav pozisyonu al" diyip bağırdım.
Çantayla eğilip şınav çekip bir yandan da "Kaç oldu?" diye sordum.
"0, komutanım" dedi Can.
Celil öksürerek "Komutanım, ben bir şey demedim, bu ikisi suçlu," dedi kafasıyla Can ve Demir'i işaret ederek.
Demir ve Can cıklayıp "Yakışmadı sana, astsubay kıdemli çavuş Celil Sonsöz," diyip devam ettiler.
"Özür dilerim, komutanım," dedi Celil.
Can ve Demir aynı anda "Bir daha olmasın, asker," dediler.
"Emredersiniz, komutanım," dedi Celil.
"Mekik pozisyonunu al," diyip onlarla birlikte ben de çektim.
Dışarı çıkan askerlere bakıp "Köpekleri salın," dedim.
"Yeni bir yüzbaşı gelecekmiş tim'e," dedi Celil.
Onlara bakıp "Ben zaten yüzbaşıyım, o antrenman yaptıracak, bazen görevlerde gene timle sorumlu benim," diyip arkamı yaslandım.
Şimdi dediğimde sahanın etrafında köpeklerin yorulmasıyla kendimizi yere attık.
"Öldüm valla," dedi Celil, yerden kalkmaya çalışarak geri yattı.
"Bir şey mi oldu çaylak?" dedim Celil'e bakarak.
"Yok, komutanım," diyip ayağa kalkıp Filiz yengemin yanına kaçtı.
Arkasından kahkahalarla gülerken "Nasıl korktu, yazık," dedim.
Can, Demir'e yaklaşarak "Kardeşim, bir soğanlı menemen yapsana," dedi Can, Demir'e bakarak.
"Lojmana gidelim, orada yapın, ben de acıktım," diyip ayağa kalktım.
Arabaya binip kapıda duran askerlere selam verip lojmana doğru yola koyulduk.
Can bana dönüp "Markete gidelim, komutanım, evde malzeme kalmadı," dedi.
Sağ tarafta duran süpermarketin önüne arabayı park ettik.
"Saat 3 ve açık market bulduk," dedim.
Demir, Ekin komutanı tutup "Burnuma pis kokular geliyor, komutanım," diyip "silahını çıkarttı."
Can da kolunda tutup "Demir haklı," dedi.
Kapıyı açıp içeriye girdiğimizde dağılmış yumurta paketleri yere düşmüş, hazır gıdalar vardı.
"İmdat, bırak peşimi, bitti artık," diye bağıran bir kadın vardı.
"Can, polisi ara, Demir benimle gel," diyip silahı daha sıkı kavrayıp içeri girdim.
Sesin geldiği yere gidip rafların arkasında saklandık.
"Komutanım, omuzunu hedefleyebilirim şerefsizin," dedi Demir.
"Üç diyince sen omuzundan vur, ben de kızı alacağım," dedim Demir'e bakarak.
Bu marketin arka kapısı olmadığı için Can'ı dışarıda bekletiyorduk, kaçma ihtimalini göze alarak.
"Üç," diyip Demir'e baktım, atışı yapıp kolundan vurdu. Kıza doğru yaklaşan adamı, kızı kendime çekip sarıldım.
"İyi misin kardeşim?" dedim kıza sarılırken içeriye Arya ve ekip arkadaşları geldi, onlarla birlikte Can da geldi.
Arya benim yanımdaki kıza yaklaşıp "Kendin ne ki, sevda ne olsun," diyip elinde olan suyu kıza verdi.
"İyi misin, canım, ismin ne?" diye sordu Arya.
"Aaslı, iyiyim," dedi çenesi titrerken Aslı.
"Zeynep, hanımefendiye sen bir bakar mısın?" diyip vereceği cevabı dinlemeden Arya'nın kolunu tutup kapıya çıkarttım.
"Derdin ne?" dedim Arya'ya bakarak.
Alayla gülüp "Seninle ne gibi bir derdim olabilir?" diye cevap verdi, içeriye gitmeye çalışırken kolundan tutup sırtını arabaya yasladım.
bende önünde durdum.
"Ben içeride Aslı'ya korktuğu için sarıldım" diye açıklama yapmaya çalıştım.
Arya bana iyice yaklaşıp "Ben de çok korkan gördüm ama ahtapot gibi sarılmadım" diyip eliyle omuzumu geriye doğru itti.
Kahkaha atarken arkasını dönüp bana baktı. Arya "Ne gülüyorsun?" diye sordu.
"Kıskandın," dedim gülümseyerek.
Elini bileğinden çekmeden "Nereden vardın bu kanıya?" dedim.
Aslı'yı hastaneye göndermişler, devriyede olanlar alıp götürdü. Kapıda Zeynep ve ismini bilmediğim birisi var, bir de kapıda.
"Kalbin hatırlamadığını akıl kıskanmaz, beni kalbin hatırlıyor," diyip kolunu bırakıp lojmana gitmek için Can ve Demir'e seslendim.
"Hadi gidelim, yarın erken kalkacağız," dedim.
Arabaya binip kapıyı kapattım, bizim arkamızdan Arya ve arkadaşları da bizim zıttımıza gittiler.
Kalp ve akıl birbirinden farklı işlevler görür.
İkisi de aşkı farklı ele alır.
Kalp; "O sana kıyamaz," der, akıl ise "O sana kıydı," der.
Kalbe inanmak daha kolay gelir, aklı geri plana atar kalp.
Çünkü olmasını istediğine inanıyorsun, akla yatmayan kalbe yatar mı?
Aklın almadığını kalp kabul ederse ileride bekleyen azardan koruyamıyorsun kendini.
Kim dinlemeliyim, kıskandı mı yoksa en başından beri tanımıyorum dediği birini kıskanmadığını mı?
"Komutanım, daldınız, ben yanınızdayım," dedi Can.
Demir bana bakıp "Ben de," dedi.
Can gülümseyerek "Bizi düşünmediğine göre kimi düşünüyor?" dedi.
Can'ın kafasına vurup araba sürmeye devam ettim.
Apartmanın önüne gelip kapıyı örtüm.
"Komutanım, ben sizde kalsam bu horluyor," dedi Demir.
Bu sefer Can Demir'e yaklaşarak kafasına vurdu, "Gerizekalı, aynı odada değiliz, yurtta bile horlamadım ben," dedi.
Demir, Can'ın kulağına yaklaşıp "Yaşlandın, ondan oldu," dedi.
"Demir, kaç bittin sen?" dedi Can.
Can peşinden koşunca eve girip lambayı yakmadan salona attım kendimi.
Görev dışında uyumayı severim çünkü uyurken kafa boş, bir şey düşünmüyorsun.
Sadece mutlu olduğun, kalmak istediğin anı rüyanda görüyorsun.
En önemlisi, uyurken canın acımıyor.
Aşk acısı çekmiyorsun, kalbi hatırlıyor mu diye düşünüyorsun.
Uykudayken biraz olsun kendi dışında olan her şeyi unutuyorsun.
Belki de akıl ve kalp için uyumak da bir süre hayatın durması değil midir?
Zihnimde sadece o müzik dönüyordu.
Dünya dönmeye başlar.
Dünya dönmeye başlar, tekrar.
Allah'a emanet olun 🥰
Yorum arasında buluşalım
| Okur Yorumları | Yorum Ekle |