7. Bölüm

7. Bölüm

Hande Avcı
handeavci7

7 BÖLÜM

Ekin Koper'den Devam

 

Aynı anda bir insan hem üzgün hem mutlu olabilir mi?

 

 

 

Olabilirmiş. Arya'nın uyandığını duyunca hislerim birbirine girdi.

 

 

 

Şu anda Adana'dayız, saat 18.00. Timle birlikte Celil'in evine geldik.

 

 

 

İçeriden gelen feryat sesleriyle ayaklarım geri kaçmayı düşünse de yapamayıp içeriye girdim.

 

 

 

Celil'in evi tek katlı gece konduydu, evin önünde al bayrak dalgalanıyordu.

 

 

 

Ayakkabımı çıkartıp timle birlikte tam karşıda duran odaya girip Gül Teyze'nin yanına oturduk.

 

 

 

"Benim oğlum bugün baba oldu, tabutunu değil evladımı istiyorum" diye bağırarak ağladı Gül Teyze. Üzerimdeki kıyafeti çekiştirip "Oğlumu istiyorum, ben bir kez sarılayım, doyamadım evladıma. Ekin, bir kez son kez duyayım kokusunu" dedi Gül Teyze ağlamaya devam ederek.

 

 

 

Ellerimi tutuyordu bir yandan da. "Yapamam Gül Teyze," dedim.

 

 

 

İlk defa kırdım birini. Celil'i güzel hatırlasın istiyorum, paramparça oldu, bacağı kopmuştu, yüzü yanmıştı.

 

 

 

Bir anneye evladının paramparça haline gel bak diyebilir misiniz? Ben diyemem.

 

 

 

Saat dokuza gelirken omuzuma düşen kafayla Gül Teyze'nin ağlamaktan yorgun düştüğünü anladım.

 

 

 

Tim'e dönüp, "Buğlem, benimle gel, üstünü değiştir Gül Teyze'nin," dedim.

 

 

 

"Eşi nerede, o halleder," dedi Buğlem.

 

 

 

"O yarın gelecek, uçak rötar yapmış, Cezayir'de kaldı, orada mühendisti," diyerek Gül Teyze'yi kucağıma alıp yavaşça gittim.

 

 

 

Salonun karşısındaki odaya girip yatağa yatırıp üzerini örttüm.

 

 

 

"Buğlem, ceketini falan çıkart, bir de ayakkabısını, uyusun biraz, yarın zor bir gün olacak," dedim.

 

 

 

Ben kapıyı çekip salona geçtim. Salona baktığımda bizimkilerin balkonda olduğunu gördüm.

 

 

 

Salonda duran balkon kapısından dışarı çıkıp yanlarına otururken ayaklandılar.

 

 

 

"Teğmen Can Eryiğit, emredersiniz komutanım," diyerek tekmil verdi Can.

 

 

 

"Oturun arkadaşlar, gerek yok," dedim.

 

 

 

Demir de Çan'da geri oturdular.

 

 

 

"Tim'e geldiği ilk günü hatırlıyor musunuz?" dedim gülerek.

 

 

 

Buğlem, "Noldu ki geldiği gün?" diye sordu. Berfine baktığımda yüzü çok solgundu ve yorgun gibiydi. Ben konuşacakken o araya girdi.

 

 

 

"Rahatsız ettiysem gideyim ben," diyerek ayaklandı Buğlem.

 

 

 

"Kal, siz de bizdensiniz, ölüm timinde," dedi Demir.

 

 

 

"Komutanım, ilk geldiği gün size yanlışlıkla abi demişti, o kadar korktu ki," dedi Can.

 

 

 

"Nasıl olmuştu ki, niye abi?" diye sordu Buğlem.

 

 

 

"Şöyle, o gün dinleme odasındaydık, odada görevden yeni geldiğimiz için dışarı çıkmak istemedik. Sonra Celil geldi yanımıza, bir anda gaflette düşmüş gibi, 'Abi, bana bir kahve yap' diyerek pat pat vurdu Ekin abinin omuzuna," diyerek nefes verdi Demir.

 

 

 

"Ekin, sen ne demiştin?" dedi Buğlem.

 

 

 

Bunun üzerine Ekin, "Tabii ki, nasıl istersin kahveyi?" diyerek mutfağa gitti. Mutfakta "Noldu abi?" dedi Demir.

 

 

 

Ekin bize bakıp, "Mutfakta kendine kahve yaptı sandı, çok sevindi. Ben de kahveyi alıp rütbe mi söyledim, o eğitim yaptırdım," dedi Ekin.

 

 

 

Hep birlikte sessizce tebessüm ettik. "Sevinci çok iyiydi ya!" diyerek gülmemizi bastırdık.

 

 

 

Buğlem, "Başka ne oldu Celil ile?" diye sordu.

 

 

 

"Filiz ile sevgili olduğu günü hatırlıyorsunuz değil mi?" dedim.

 

 

 

Can gülmesini bastırarak sustu. "Gerizekalı kızın abisini dövüp ilanı aşk etmişti, biz de söylemedik, kavga izleyelim diye. Daha sonra da Filiz'in abisi izin vermedi, Filiz pansuman yapmasın diye kendisi yaptı," dedi Can.

 

 

 

"Baba olduğunu söylediği zaman?"

 

 

 

"Komutanım, ben birazcık baba oluyormuşum," demişti.

 

 

 

Hepimizin yüzünde buruk bir tebessüm vardı. Birini kaybettiğinde iyi gelen şey, onunla olan anlara onsuz da gidebilmekti. Celil timde çok yakın zamanda kardeşimiz oldu.

 

 

 

Çaylaktı ama yürekli bir insandı, merhameti, samimiyeti bizim time çok iyi gelmişti. Ortamdaki sessizliği telefon sesim bozdu.

 

 

 

Çimen Gözlüm arıyor...

 

 

 

Telefonu meşgule atıp kenara koydum.

 

 

 

"Abi, kim aradı seni?" dedi Demir.

 

 

 

Kafamı kaldırıp gökyüzüne bakıp, "Arya," diyebildim.

 

 

 

Buğlem bize bakıp, "Neden açmadın sevdiğin kadına, ayıp olmaz mı?" diye sordu.

 

 

 

"Kalbi sevince açarım, çok yoruldum ben, iyi geceler," diyerek odaya gittim.

 

 

 

Birini kaybetmiştim. Ben zor durumda olduğum için benimle konuşsun istemiyorum, bu aptallık çünkü.

 

 

 

Odada uzanmış, Celil ile olan anları düşünüyordum. Kardeş dediğimiz anla yarım kaldı, hatıralar gerçekleşmesini istediği bir sürü hayalleri vardı. Hepsi yarım kaldı hayallerin.

 

Arya Korkmaz (Sayer'den)Devam

 

Hastane odasında öylece duvara bakıyordum. Hayat bana gülüyordu; şu anda yanımda Aren vardı, uyuyordu.

 

 

 

Bugün biyolojik annem ve babam da gelecekmiş. Aren'in anlattığına göre iki abim varmış.

 

 

 

Yattığım yerden kalkıp kolumdaki bitmiş serumu çıkartıp yere attım.

 

 

 

Aren yattığı yerden kalkıp bana baktı. "Napıyorsun sen ayakta, ikiz?" dedi Aren.

 

 

 

Etrafıma bakıp, "Çok sıkıldım hastaneden, kendi kendimi taburcu ettim." dedim.

 

 

 

Aren ayaklanıp kolumdan tutup yatağa tekrar yatırdı. "Gitmem gerek, Ekin'e ulaşamıyorum, bir şey olmuş olmalı; yoksa açardı." dedim.

 

 

 

Aren kollarımdan tutup yatağa yatırdı.

 

 

 

"Sabah gelecek zaten, gelmezse biz gideriz yanına ama şu an uyuyalım, hadi ikizim." dedi Aren.

 

 

 

"Peki, birlikte uyuyalım ikiz ama." dedim.

 

 

 

Ben yattığımda Aren de yanıma yattı. "Bana bak kız, sabah kalktığımda yanımda olmasan yemin ederim saçını başını yolarım. Şimdi yat, bir de sarıl." diyerek kendine çekip kafasını boynuma gömdü Aren.

 

 

 

Aklımda Ekin varken uyumak içimi rahatlatmıyor. "Neden açmadı telefonumu, bir şey mi oldu? Belada mıydı başı?" diye ister istemez düşünüyor insan.

 

Ekin koper 'den Devam

 

Hiç sabah olmasın dediğiniz anlar oldu mu? Benim oldu, şu an uzandığım misafir odasında uyumamak için direniyorum. Kulağıma dolan şehidimin anonsu ile yataktan kalktım. Normalde güneşin rahatsız edici şekilde içeriye girmesiyle uyanırdım. İlk defa bu şekilde uyanmaktan nefret ettim.

 

 

 

Telefonumu alıp cebime koydum. Normalde abimi aramam gerek ama şu an olmaz.

 

 

 

Kapıyı açıp merdivenlerden inip tam karşımda duran kapıyı açıp dışarı çıktım.

 

 

 

"Komutanım bir bakar mısınız?" dedi Can, oturduğu sandalyede yan tarafını gösterdi.

 

 

 

Turuncu saçları ve solgun, kızarmış yeşil gözleri ile bana bakıyordu.

 

 

 

"Çimen gözlüm, güzelim ne işin var burada?" dedim.

 

 

 

Masadan kalkıp yanıma yaklaştı. "Telefonumu açmadın, ben de sabaha karşı hastaneden kaçtım, iyi de yaptım," dedi Arya.

 

 

 

"Arya sen kafayı mı yedin?" diye bağırdım.

 

 

 

Parmağını sallayıp, "Yedim tamam mı, Allah'ın cezası, o telefonu açmadığın her an kafayı yedim," diyerek Balım ve Devrim'in yanına oturdu.

 

 

 

Yanına gidip ayakta durdum. "Kalk, gidiyorsun, yaralısın, iyileşmedin, çabuk kalk," dedim.

 

 

 

Arya, ben burada yokmuşum gibi Demir'e döndü.

 

 

 

"Bana su versene," diyerek suyu alıp kafasına dikip içti.

 

 

 

"Ben buradan seni almadan gitmem. Kavga etmek istiyorsan önce sevgili olmak lazım, böyle olmuyor, sıkılıyor insan, trip atamıyorum," diyerek kapıdan gelen Gül Teyze'nin yanına gitti.

 

 

 

"Vatan sağ olsun Teyzeciğim," diyerek koluna girip kendi oturduğu yere indirdi.

 

 

 

"Sen nereden biliyorsun, Celil'in annesi değil belki o," dedim.

 

 

 

Yanıma yaklaşıp, "Gözaltları kızarmış, hiçbir anne çocuğu olmayan biri için bu kadar ağlamaz. Gözleri kırmızı, elinde kıyafet var, muhtemelen oğlunun," diyerek bakışlarıyla Gül Teyze'yi işaret etti.

 

 

 

"Tamam, anladım ama artık gitmelisin, yaralısın, sen burada duramazsın," dedim.

 

 

 

Bana yaklaşarak, "Daha fazla inat etme, gitmem," önünden çekilip Can'a döndüm.

 

 

 

"Hadi gidelim," dedim, yavaşça ayaklandık.

 

 

 

Arabalara bindik. "Kemal amca'yı yarbay getirecek," dedim ve hep birlikte kalktık.

 

 

 

Mahalleye yakın olan mezarlığa gittik. İki sokak ötede çeşmenin oradan döndüm.

 

 

 

Mezarlık çeşmenin yanındaydı. Kocaman kapıdan içeriye girip, sürgülü kapıyı sonuna kadar açtım.

 

 

 

"Kazılı olan alana gidip beklemeye başladık."

 

 

 

"Ne zaman gelecekler?" dedi Arya, yüzünden acı çektiği belli oluyordu. Ona cevap vermek için ağzımı açtığımda gelen siren sesiyle susmak zorunda kaldım.

 

 

 

Gül Teyze, Buğlem'in kolundan kurtulup, "Kemal, ben oğlumu istiyorum, oğlumu ona koymuşlar. Benim oğlum dün baba oldu, daha uyansın Kemal, onsuz olmaz," diyerek sarılarak ağladı.

 

 

 

"Ölüm timi şehidini al!" dedim, yürüyerek.

 

 

 

Celil'i alıp toprağa koyduk. Üstüne toprak atmaya başladım. "Benim oğlum karanlıkta yapamaz, kaldır o toprağı," diye aşağı inmeye kalktı Arya, kollarından tutup kaldırdı. Gazetecilerin arkasında duran sağlıkçıları çağırdım.

 

 

 

Gül Teyze'yi onlara teslim edip, dua ettik. Namazdan sonra Ekin ile beraber havalimanına doğru gitmek için araçlara bindik.

 

 

 

Böyleydi işte, ölenle ölünmüyordu. Bir iki sayfa haberlerden ibarettik biz, ailemiz, bizi sevenler dışında sahte gözyaşlarıyla toprak atılır üzerimize.

 

 

 

Evin oraya geldiğimizde, "Gül Teyze, kilitle kapını, torununa gidelim," dedim.

 

 

 

Gül Teyze içeriye gidip kapıyı kilitledi.

 

 

 

"Biz gidiş dönüş biletini 13'e aldık," dedi Arya.

 

 

 

"Bizle bir tamam, Can baksana, bir aslanım."

 

 

 

Can koşarak yanıma gelip, "Buyur abi," dedi.

 

 

 

"Bize iki taksi çağırsana, senin numaraların vardı." Can kafasını sallayıp telefonu çıkartıp aradı.

 

 

 

Arya ellerimi bir nada tutunca, "Napıyorsun Arya?" dedim.

 

 

 

"Bana hala kızgın mısın?" dedi Arya.

 

 

 

Ellerimi çekip, "Bunun yeri burası değil, dönünce konuşalım sakince, şu an konuşursam incinirsin," diyerek taksiye bindik.

 

 

 

Arya'ya yer kalmadığı için kucağımdaydı. "Havalimanı'na gidiyoruz," dedi. Elindeki telefonla taksicinin fotoğrafını çekip Tahsin diye birine attı.

 

 

 

"Pek güven vermedi, genelde sapık kişiler temiz yüzlü çıkıyor, o yüzden tedbir."

 

 

 

Yarbay arkasını dönüp bize baktı, "Bir sıkıntı mı var?" dedi.

 

 

 

Can ve Demir yaklaşıp, "Nolmuş?" dedi.

 

 

 

Arya bize bakarak, "Tedbir bu ya, ben her bindiğim araçta yapıyorum çünkü saldırı çok fazla uğradım, artık önden tedbir alıyoruz, ekibimde böyle," dedi.

 

 

 

Telefona gelen bildirimle Can'a döndüm, "Temizmiş, çok şükür ya!" dedim.

 

 

 

Havaalanının kapısında indirdi bizi.

 

 

 

"Hadi gidelim, uçağa," saat 12.50'ydi, gidip uçağa bindik. "Ekin, ikimiz aynı yerdeyiz," dedi Arya.

 

 

 

Hepimiz uçağa binip yerlerine oturduk. "Ben bu gerizekalıyla oturacağım," diyerek Demir'i gösterdi Can.

 

 

 

Bizim arka tarafımıza Can ve Demir oturdu.

 

 

 

Balım, Devrim ve Yarbay da sol tarafa, onların arkasında da Kemal amca ve Gül Teyze vardı.

 

 

 

"Ekin, cam kenarına ben otursam," dedi Arya. Ekin, "Geç bakalım," dedi.

 

 

 

Yerlerimize oturunca Ekin'in yanına siyah saçlı bir kız oturdu.

 

 

 

"Şey, ben biraz korkuyorum da, elinizi tutsam olur mu?" dedi, Ekin'e bakarak.

 

 

 

Arya'ya bakıp, "Eşim dışında kimsenin elini tutmuyorum, hanımefendi," diyerek omuzuna yattım.

 

 

 

Arya yanıma yaklaşıp, "Barıştık mı?" diye sordu.

 

 

 

Kafamı kaldırıp gözlerine baktım. "Kendi canını umursarsan affederim seni, bir daha gelme, sana bir şey olabilirdi," dedim.

 

 

 

Arya'nın bana sarılmasıyla gözlerimi kapattım.

 

 

 

"Gökyüzü çocuğu, uçak indi," dedi Arya.

 

Aren Sayer'den Devam

 

Çok sevdiğin, nefesim dediğin birisi için kendi hayatını riske atar mısın? Bunu benim ikizim yaptı. Şu anda havalimanında Arkın abimle onu bekliyorum.

 

 

 

Abim sinirle yukarı aşağı gidip Arya'nın çıkmasını bekliyordu.

 

 

 

Arya çıkınca bana doğru yürüyüp sıkıca sarıldı. "Ekin, gel seni ikizimle tanıştırayım ama bu yabancıyı ben de tanımıyorum" diyerek bakışlarıyla Arkın abimi işaret etti.

 

 

 

"En büyük abim Arkın," dedi. Arkın abim ona sarılıp, "Hala çok güzelsin ufaklık," diyerek alnını öptü.

 

 

 

Ekin gidince biz de arabamıza bindik.

 

3 -Saat Sonra Afyonkarahisar

 

Can Eryiğit 'ten Devam

 

Birini kaybeden insan hayata 1-0 yenik başlar. Peki, sevdiği birçok kişiyi kaybeden insanın skoru aynı olur mu?

 

 

 

Bu sorunun cevabı bende de yok, her soruma cevap veremiyorum artık.

 

 

 

Lojmana geldiğimizi fark edince "İn hadi," dedi Demir'in sesiyle kendime gelip arabadan indim.

 

 

 

Yol boyunca durgundum, normalde timin en komiği benim ama bugün komiklikten çok yaralarım ağır basıyor.

 

 

 

Şu anda merdivenlerden çıkıp tam karşıda duran asansöre bindik, altıya bastık.

 

 

 

Saat 4'tü, ikindi dört ve pazar olduğu için sessizdi.

 

 

 

Asansörün durmasıyla kapıya vurduk.

 

 

 

"Hoş geldiniz," diye kapıyı açtı Duman.

 

 

 

Biz şok olmuş bir şekilde ona bakarken o konuştu: "Hastaneden kaçmadım, sadece doktora sabaha taburcu etmesinin daha iyi olacağını anlattım. Hadi gelin," dedi. İçeriye girip sırayla ellerimizi yıkadık.

 

 

 

İçerisi bebek kokuyordu. Ekin komutanım bebeği kucağına alıp "Hayırlı olsun, Filiz, sağlıkla büyüt," dedi. Filiz abla baş selamı verip "Abi, bunu size vermişler, karargahtan getirdiler," Celil yazmış, dedi.

 

 

 

"Yenge, bebeğin ismini okuyalım, öyle ismi ne olacak?" diyerek arkama yaslandım.

 

 

 

Filiz yengemin dudakları titreyerek o isim döküldü: "Celil ismi, gurur duyduğum kişinin ismi," diyerek devam yatakına yattı.

 

 

 

Ekin komutanım, Celil'in kulağına ezan okuyup onu yerine bırakıp mektubu aldı.

 

 

 

"Komutanım, ben okumak istiyorum," diyerek mektuba uzandım. Bana verip Aynur teyzenin yanına oturdu.

 

 

 

"Merhaba sevgili timim,

 

 

 

Bu mektubu iki gün önce yazdım, rüyamda şehit oluyordum. Nasıl oldum, noldu bilmiyorum ama tek bir şey diyorum, üzülmeyin olur mu? Normalde size mektup yazmayacaktım ama Can Filiz'in mektubuna otlanmasın diye yazdım.

 

 

 

Oğluma beni anlatın, iyi biri miyim bilmiyorum ama siz ona sevgimi anlatın. Bir de hayatı ertelemeyin, bugün yaşayın, benim yerimde yaşayın. Ailemi ve anne babamı ihmal etmeyin. Bir de arada aklınıza gelirsem bir dua okuyun ama çok üzülmeyin.

 

 

 

Can, bayrak ve Kur'an-ı Kerim'i sana emanet. Sen de timde ilk kim evlenirse ona ver, oğlum ve karım da sizlere emanet.

 

 

 

Sizi seven şehit Astsubay Kıdemli Çavuş Celil Sonsöz."

 

 

 

Gül Teyze ve Kemal Amca birbirine sarılıp ağlıyordu.

 

 

 

Filiz yengem belli etmeden ağlıyordu.

 

 

 

Duman ve Aynur teyzem birbirine sarılmış, teselli ediyorlardı. Ben öylece onları izliyordum.

 

 

 

Kapının çalmasıyla kalkıp açtım ve gelen kişiyle şaşırdım. "Buyurun, kime bakmıştınız?" diye sordum.

 

 

 

Cebinden kartını çıkartıp "Avukat Ay Sönmez, yemek getirdim," dedi. Elindekini alıp onu salona götürdüm.

 

 

 

"İyi günler herkese," diyerek Filiz yengemin yanına oturdu Ay.

 

 

 

"Ay, ben Arya'nın arkadaşıyım," diyerek ellerini tuttu Filiz'in.

 

 

 

Daha sonra devam etti konuşmaya.

 

 

 

"Bebeğin sana ihtiyacı var. Doğum yaptığımda çok korktum, kucağıma alamadım ama benim durumum farklı. Sen onu seveceksin, sarılacaksın, sana ihtiyacı var. Hadi Filiz," diyerek bebeği alıp kucağına verecekken Filiz, Ay'ın gözlerine bakıp "Celil'e benziyor, aynı alamam," diye ağlamaya başladı.

 

 

 

"23 yaşındayım, benim 11 yaşında kızım var. Ben de korktum ama seninki sevdanıza benziyor, benimki yara, güzelim, hadi al bakalım," diyerek kucağına verdi Celil'i. İki saattir ağlayan çocuk, annesinin kokusuyla sustu.

 

 

 

Bana nasip olmayan anne kokusu ona nasip oldu. Ay bana bakarak "Hadi, sofra hazırlayalım, bu küçük bey acıkmadan annesi doysun," diyerek ayaklanacakken Filiz yengem seslendi: "Ay, ben aç değilim," dedi. Ay bizim yüzlerimize bakıp "Sen bir annesin artık, evladın için yemelisin, bu yüzden yiyeceksin," diyerek mutfağa gidecekken Duman seslendi.

 

 

 

"Aylin nerede?" diye sordu.

 

 

 

Ay dolapları tek tek açıp tabakları çıkarttı.

 

 

 

Kaseleleri alıp çorbaları koydu. "Hadi gidelim, herkese dağıtıp yengeme verdi."

 

 

 

Mutfağa gidip su alıp kafayı diktim. Kapının karşısında küçük bir dolap önünde iki kişilik masa vardı.

 

 

 

Mutfak genel olarak siyah beyazdı. Salondan gelen sesle oraya gittim.

 

 

 

"Yenge, yesene ya!" diye hayıflandım.

 

 

 

"İçim almıyor," diye tabağı bırakınca Ay aldı.

 

 

 

Yengemin burnunu tutup kaşıkla ağzına depti. "Hiç bakmayın öyle, bu açlıkla bebek emziremez. Bu çocuk için," diyerek vermeye devam etti. En sonunda da bir şey olmamış gibi tabağı alıp kaldırdı.

 

 

 

"Sen bizi tanıyor musun?" dedi Ekin.

 

 

 

"Timden sadece Duman'ı tanıyorum, diğerleri yok bende. Bir de sen varsın, enişte," diyerek arkasına yaslandı.

 

 

 

Yavaşça ayaklanıp kalktı. "Kalmak isterim ama Aylin'i Arya'ya bıraktım, bela açmadan başlarına yetişeyim ben," diyerek kapıya yöneldi.

 

 

 

Eski düzende de öyle değil miydi? Ye, kat, yabancıdan duyardın bunları, iyi gelirdi sana. Nasıl olacağını şimdi Ay'ın buraya gelmesi, tanımadığı halde destek olması çok iyi gelmişti Filiz yengeme.

 

 

 

Çalan telefonumla kendime geldim .

"Teğmen Can Eryiğit," diyerek hazır olsa durdum.

 

 

 

Telefondan gelen sesle sarsıldım. "Tek başıma babam olan adamı bulacaktım. Benim babam katil, annemi katletti. Şu anda da katil bir babanın oğlu olmak yetmezmiş gibi bir de terörist olduğunu öğrendim. Özel dosya ile istihbarattan arkadaşa dedim baktır diye ama demeseydim iyiymiş."

 

 

 

Ayağa kalkıp kimseyi dinlemeden hızlı adımlarla lojmandan çıktım. Arabaya binip çalıştıracakken ağzıma tutulan bez ile gözlerim kapandı.

 

 

 

Tüm şehitlerimizi rahmetle anıyoruz. 🇹🇷🥲

 

 

 

Ay'ın Filiz'e olan tavrı?

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Bölüm : 29.01.2025 11:36 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...