
8. BÖLÜM
Can Eryiğit 'ten Devam
Gözlerimi açtığımda içeride camdan gelen küçük bir ışık dışında bir şey yoktu. Ellerimi oynattığımda yukarıya doğru zincirlemişlerdi.
Kırık camdan yansımama baktıgımda kahverengi gözlerimin altı kızarmıştı.
Kırık camdan yansımama baktığımda kahverengi gözlerimin altı kızarmıştı.
Üzerimdeki tören kıyafetinin bayrak kısmı yırtılmıştı.
Beyaz yüzüm daha da beyazlayınca yorgun olduğum görünüyordu, buradan kurtulacaktım. Time söylemem.Çocukken yağmur yağıyor demez, bulutlar ağlıyor derdim. Bulutlar neden ağlar? Mutsuzluktan mı? Hayır, onlar da bizler gibi çaresizlikten ağlar. Annem söylemişti, belki de benim için ağlıyorlardır.
Demir kapı açılınca içeriye babam ,olacak şerefsiz, girdi.
"Nasılsın oğlum?" diyince iyi davranmamışlar. Anlat bakalım, özledin mi beni?Senin gebermediğini görünce çok üzüldüm ya diyerek yalan dudak büktüm.
"Öleceksin, hala ne diyorsun?" diyerek elimdeki elektriği karnıma tuttu."
Biz ölmeyiz, şehit oluruz. Şerefsiz, bunu bilmelisin. Eğer ben buradan çıkarsam, o elektrik senin götüne girer ,diyerek kafamı arkaya doğru attım.
Acıya dayanıklı olduğum için bağırmıyordum. Bu adamın çığlıklarımdan zevk almasını istemiyorum; bu adamın yaşamasını da istemiyorum.
Ben acı çekmek için geldim bu dünyaya. Galiba annem, ben 13 yaşındayken, şu karşımda duran şerefsiz tarafından bıçaklanarak öldürüldü. O yaştan sonra yurtta kaldım ve kendi kendimi büyüttüm.
Daha fazla kendimi tutamayıp acıdan bayıldım ;son duyduğum kahkaha ve kapının kapanma sesiydi .
Ekin Koper'den Devam
Birine sahip çıkmak çok zordu. Şu anda karargahta oturmuş, canımın olmamasıyla kendimi avutuyorum. Daha doğrusu, deniyorum. Biz kendimizi avutmak için bile güçlü görünüyoruz.
Can yoktu, geçmişinden dolayı başımıza bir şey gelmesinden korkuyordu. Bu yüzden de bizimle geçmişi hakkında bir şey paylaşmazdı.
Çünkü kendinle aranda olan engeli başka birine açarsan o da uzaklaşır senden diye düşünmüş olabilir ve çok yanlış düşünmüşsün.
"Duman arıyor," dedi Demir, telefonu bana göstererek.
Üzerinde üniforma vardı, sarı saçı dağılmıştı, gözleri yorgun olduğundan aşırı derecede morarmıştı.
"Demir, git yat biraz. Çok kötü duruyorsun. Hadi, bir şeyler de ye," dedim umutla ona bakarken.
"Abi, bize ne oldu? Gelenler var da, niye mutluluk hak edenler gidiyor?" diye sordu Demir.
Niye abi niye ya benim kardeşime aldığı nefesi niye zehir ediyorlar ya ben toparladım onu okulda nasıldı kimse bilmiyor. Altı kez "ben bu üniformayı hak etmiyorum" diye intihar etti. Kaç kez "sen nasıl yaparsın" diye dövdüm ben onu kazanmak için, ceza bile yedim ama şu an olmaz, gelsin nolur ya diye bağırarak ağladı Demir.
Omuzundan tutup sarıldım, o kadar sıkı sarıldım ki daha çok ağlamaya başladık. Hem şehidimize hem de kayıp olan arkadaşımıza, hem de beceriksizliğime ağlıyordum.
Kapı açılınca Duman ve Buğlem geldi. Demir'den ayrılıp, "Hadi gidelim, halledelim bakalım ne olacak," dedim. Kamera kayıtlarına bakalım, bir de telefonunu bulalım, belki bir şey çıkar diyerek ayaklandım. Timden kimse kalkmayınca, "Ölüm timi, kendinize gelin! Can'ı bulmadan dinlenmek yok, çabuk ol!" dedim.
Kim olduğunu unutturan şimdi çıksın, ben timimde böyle asker istemem. O yüzden kalmak isteyen güçlü duracak diyerek timle birlikte odadan çıktım.
Toplantı odasında masaya oturmuş, bilgisayara verilmiş görüntüyü izliyorduk. Başak astsubay, "Dönüp başa al, bir de yaklaştır, kimlik tespiti yapalım," dedi.
Tamam diyerek görüntüleri yaklaştırdı. Bu adam, o dedi. Demir merakla ona bakıp "Kim bu adam?" diye sordu Buğlem.
Mehmet Eryiğit Can'ın babası, annesinin katili, dedi Demir.
2HAFTA SONRA- Can'dan Devam
Üç hafta oldu, bugün 504 saat ama ne gelen var ne giden. Babam olacak şerefsiz, öldüresiye dövdü. Yüzüne baktıkça kusuyordum ama güçlü durmam gerekiyordu. Ben bir Türk askeriyim, daima güçlü olmalıyım.
Kapının açılmasıyla içeriye o şerefsiz geldi gene. "Nasıl, memnun kaldın mı burada?" dedi. "Şerefsiz, bir gün yer değiştireceğiz, o zamanda ben seni memnun edeceğim." Şerefsiz, karnıma vurmak için kaldırdığı eli dışarıdan gelen silah sesiyle titrerken ben derin bir nefes verdim.
Silahını alıp dışarı çıkacakken kapının dışarısından açılmasıyla Demir, yakasından tutup duvara yasladı. "Karnına üst üste vurup, nasıl yaptın lan benim kıyamadığım kardeşime? Hangi elinle vurdun, şerefsiz!" diye bağırdı Demir.Ekin komutanım gelip zinciri çıkartıp elimi omuzuna attı, ağırlığını bana verdi. "Doktor, bir baksana" diye seslendi Ekin Demir'e. Babam olacak şerefsize kelepçe takıp elinin arasına bomba koydu. "Bırak, çek şunu" diye bağırdı şerefsiz. Demir, duymazdan gelip bana baktı. "Bu çok kötü duruyor" diyerek direkt hastaneye diyerek telsizi alıp helikoptere haber verdi.
Demir beni aldı, Ekin komutanım da Mehmet olacak şerefsizi aldı ve çıktık. Kayaların orada karda yürüyorduk, ayaklarımın içi su toplamıştı. Hızlanınca helikopterin pervanesinden gelen sesi duyunca helikoptere bindik. İçeriye girip yer ve tavan birine girmiş gibiydi. Kendimi yere bırakıp gözlerimi kapatırken son duyduğum ses şerefsize aitti. İnşallah gebermiştir sesiyle gözlerimi kapadım.
Demir Döver'den Devam
Can'ın yanına geçip koluna baktığımda nabzı atıyordu. Ekin komutanıma dönüp, "Hayatta dedim, yaşıyor kardeşim, gebermemiş" dedi. "Üzüldüm" dedi Mehmet, "olacak şerefsiz." "Özür dilerim rahatsızlıktan dolayı" diyerek yanına gidip karnına tekmelerimi savururken Ekin komutanım beni tutup arkaya çekti. "Geç otur, elimizde kalacak" diyerek silahın arkasıyla şerefsize vurdu. "Gidene kadar rahat dur, bu da uyusun, gidince halledersin."
Duman, komutanımın yanına oturdum. Buğlem, şok olmuş bir şekilde bana bakıyordu. "Beklemiyordum," dedi Buğlem. "Cana bakmaya devam ederken, bu adamın başına bir şey gelirse, her şey bekle benden. Buğlem, bu adam benim kardeşim."Daha sonra sessizliğe gömüldüm, canla olan anları düşündüm. Benim onsuz günüm yok ki, ben canla kardeşliği öğrendim. Manevi kardeşlik için aynı anne babadan olmana gerek yok ki, bunu diyecek kadar emanet edebilecek bir can ya da hayat yetiyor insana."Çok saçma geliyor bazı insanlara bizim bu kadar yakın olabilmemiz. Kara Harp Okulu'nda tanıştık. Bazı gecelerde içeriye sigara içen arkadaşların sigarasını patlatırdık, komutanlar felaket kızardı. Onlarla biz de izlerdik, daha sonra kendimiz yapmamış gibi üzülürdük ama çabuk geçerdi."Daha önceleri ilk tanıştığımız günler, bu günler kadar eğlenceli değildi.""Konuşmuyordu o günlerde; şimdi çok konuşsa bile 'sus' demiyorum."Diyemiyorum, konuşması iyi geliyor. Kendini iyileştiriyor, çok fazla depresif takılıyordu ama artık geçti, atlattı."Bu yüzden benim yanımda dağılmasına müsaade ediyorum çünkü dağılmayan insan enkaza dönüşmeye mahkûmdur. Çünkü aslında o enkaz bizim içimizde var. Hep bu yüzden o enkazla yaşamaması için dağılması gerek."Helikopterin alçalmasıyla Duman ve ben hastayı sedyeye yatırdık ve bilgi vermeye başladım. 24 yaşında erkek hasta, iki hafta boyunca çok fazla susuz kalmış, durumu stabil diyerek muayene odasına kadar götürdüm. Kapıya gelince, 'Bundan sonradan bizde' diyerek içeriye girdi doktor ve birkaç arkadaşı."Abi gitti, abi canı aldılar. İyi, benim kardeşim gitmeyecek, can gitmez diye kendi kendime bağırarak komut veriyordum."
"Yüzüme vurulan sert tokatla kendime geldim. Komutanım, neden vurdunuz bana? Burada dağılma, düşmanı sevindirme, şu an.""Candan haber yok, ayrıca ciddi bir şey olsa şimdiye kadar haber verirlerdi ama vermediler. Niye vermiyorlar abi? Ya ben istiyorum, haber versinler artık.""Kapıdan tarafa dönüp vurmaya başladım. Abi içeri girdiğinde saat ikiydi, yarım saat oldu, hala haber yok. Açın kapıyı, can çıksana oğlum ya! Kapının açılmasıyla geriye doğru sendelese de dengemi sağladım.""Durumu ne, iyi değil mi? Lan bir sus dedi Duman. Buğlem o şerefsizi götürdü, birazdan gelecekmiş ama şu an o şerefsiz ya da Buğlem umrumda değil. Can dışında doktora dönüp, evet, neyi var canın? Bir şey söylesene ya."
"Demir sakin dedi. Duman susup doktora baktım. Çok bitkin düşmüş. Vücudundaki yanıklara krem pansuman yaptık ama iz kalabilir. Vücudu yorgun düşmüş, bu yüzden serum taktım. Şu an bir şey yemesin. Normal odaya aldık, görebilirsiniz."
"İçeriye girdiğimizde, yatakta yatıp tavana bakıyor ve bir şeyleri sorguluyordu gibiydi. 'Can, iyi misin?' dedim."Ben yokmuşum, hayatın zaten yoktu, ben de yokmuşum. Neden hala buradasın? Acıdınız değil mi? Anne yok, öldür o Mehmet olan şerefsiz. Baba olacak da terörist çıktı. Ben niye hayattayım? Ben galiba hak etmiyorum, abi dedi bize bakarak. Gidin, ilginizi hakikaten verin. Ben hak etmem bu geçmişin kiri, vatanımı kirletmesin. Gidin hadi, dedi can dolu gözlerle."Gitmem, canım benim, sana ihtiyacım var. Senin de bana var. Kovsanda, sövsende gitmem. Buradayım, buradayız dedim, time bakarak."
"Tim olmak, birlik olmak değil miydi? Mutlu gününde herkes yanında; önemli olan mutsuz
anında birilerinin desteğini hissetmektir. Güçtür."
.
.
| Okur Yorumları | Yorum Ekle |