

Yuno aynada Melodinin baygın halini gördüğünde gülümsedi. Kötü Kraliçe aynadaki görüntüyü bozup oğluna “ Onu kurtaracak kimse yok veya uyandıracak prens öpücüğü yok, oğlum.” Yuno annesinin düşüncelerini dinlemiş ve daha da sevinmesine yol açmıştı. Yakışıklı prensi gerek duymadan uyanmasını istiyordu. Masalın gidişatını doğru düzgün ilerlemesini engel oldu.
“ Anne ya pamuk prensesi yanlış biri öperse misal çirkin bir cüce veya prens?” Yuno’nın aklına böyle bir müdahale fikri gelmişti, Kraliçe, oğlunun ne düşündüğünü anlamıyordu, bu söylediğini kulağa duyuyor mu diye ciddi misin bakışlarını oğluna doğrulttu.
“ Bana öyle bakma anne! Küçük bir kaza. Onunla küçük bir saklambaç oyunu oynayacağım yanına gitmeden.”
Aynada Melodinin uyuduğu ormana kendi yansımasını yollamış ve karanlık ormanın içinde ağaçların içinden ıslık çalarak eğleniyordu.
Uykusundan uyanmayı bekleyen Pamuk Prenses’e küçük bir sürprizi vardı Kötü kalpli Prensin, koca düzlük taşın önünde durdu, dizini kırarak çömelip dudaklarının bir kenarı acımasız bir şekilde yukarı doğru kıvrıldı , gözlerinde sinsi bir bakışla , dişleri arasından sızan gülümseme, bir zafer kazandığını ve tuzağına düşen Melodinin hazin sonu içindi.
Kulağına eğilerek “ Elma şekeri masalına küçük bir sürprizle mahvetmenin verdiği zevki bilemezsin, uyandığında yakışıklı prensi bulamayıp benim masalımda kaybolacaksın.”
Yuno öpmek için Melodinin taşta yatan hareketsiz bedenine doğru eğildiğinde sevgi dolu bir öpücükten ziyade, soğuk ve tatmin olmuş bir dokunuşla Melodinin dudaklarına değdirdi. Bu öpücük gerçek aşk öpücük kuralını taşımıyordu aksine sahte aşk öpücüğü verirken bunu düşünmüştü Yuno.
Melodi, sonsuz uykudan uyandığında hiç beklemediği biri tarafından uyandırdığını hayalini görmüş gibiydi kendi kendine ‘ ben hala uykunun etkisinde miyim ?’ diye sesli düşüncesini Yuno duyup geri çekildiğinde cevabı net olarak verir.
“ Bunlar hayal değil hepsi gerçek!Elma şekeri.”
Ben anlamadım neden ben buradayım, ben ülkemde odamda olmalıydım buraya nasıl geldiğimi hatırlamıyorum bile.
En son hatırladığım şey elmayı cama attım ve bayıldım gerisini hatırlamıyorum, beni buraya kim getirdi ve nasıl ?
Burası onun masalın gidilmeyecek yerlerinden biri ve ben şu an buradayım.
Yuno’nın delice gülme sesleri kulağıma gelmişti.
“ Beni masalıma geri yolla, Yuno!” ona emir verdim buna yetkim vardı.
Yuno bana doğru bir adım atmıştı bir adım daha ve sonra dibimde nitti, bana tehditkar bakışlarına yönelterek ağzını açmıştı “ Bana emir vereceğini kim söyledi sana!”
Emir verme yetkim var ben senden üst seviyede bir asilim “ Benim alt seviyeme veririm bu yetkim var.”
“ Ne yazık ki Elma şekeri, bu mevki işi burada geçerli olmuyor ?” zevkten dudak bükerek bana cevap vermişti.
Ağaçlardan bir elma alıp ısırık alıp gözlerimin içine bakarak konuştu “ Burası karanlık topraklar masalı Elma şekeri, bu topraklarda benim kurallarım geçerli, anladın mı !”
Ben yine emrimi diriltip durmuştum “ Beni masalımı yollarsın yoksa-”
Yuno benim tehdit içerikli emrimi gülüp cevaplamıştı “ Yoksa yok elma şekeri, iyi o zaman sana bir şans vereceğim, hadi bir kovalamaca ve kaçış oyunu oynayalım ne dersin ?”
Bu masal ve hayatım oyun olmazdı ama merak ettim “ Olur. Oyunu anlat ?”
Benden uzaklaştı ve elmadan bir ısırık alarak “ Bu ormandan delirmeden ve sağ çıkıp benim şatoma kadar gelirsen, masalında olursun ama eğer delirip kaçamazsan sonsuza kadar burada kalırsın.”
Benim bu ormandan sağ çıkma olanağım yoktu ve bunu bile bile söylemişti. Çıkacaktım, onun aksine çıkacaktım ben.
Yuno yüzüme karşı gülerek “ Oyun başlasın o zaman elma şekeri, ebe seni delirtmeden buradan kaç!” Demiş ve yavaş yavaş gözümün önünden solup gidiyordu.
O kadar korkak ki kendisi yerine yansımasını gönderdi bana.
Masalımı geri dönmek için onun oyununa kabul etmiştim ama karanlık ve korkutucu ormanın içinde delirmeden nasıl çıkacağım peki ? Ben nasıl bir oyunun içinde düşmüştüm. İlk ailem ve arkadaşlarım yavaş yavaş benden uzaklaşmıştı şimdi uyanır uyanmaz o kötü prensin yüzünü görerek ve onun masalının onun kurallarını uyarak onun şatosuna kadar gitmemi istiyor.
‘ Beni dinlemeliydin sende onlar gibi değişseydin bunlar başına gelmezdi ?’ iç sesim mi konuşuyordu ama benim iç sesim böyle aşağılayıcı şekilde benle konuşmaz.
‘ Ben senin iç sesin değilim Melodi, ben senin kötü yansımanım.’ kötü yansımam mı benle konuşuyor, hepsi o aynaya kırmamı söylediğin için bunlar başıma geldi ve o lanet olası farklı elmayı ısırıp yediğim için masalım yavaş yavaş bozulmaya başladı.
“ Bu masaldan çıktığımda elmalara yasak getireceğim elma görmek istemiyorum!” kendi kendime bu emri vermeyi düşündüm sesli bir şekilde.
‘ Bu arada Melodi, kimse senin yokluğunu fark etmiyor çünkü senin yerine ben geçtim, aynada bakmak istersen masalına,’
Melodi, kötü yansımasının söylediği şeye inanmıyordu. Kötü yansımasını kendisinin yerine geçip onları kandırdığını düşünemezdi çünkü hemen anlaşılırdı onun Melodi olup olmadığını.
‘ Sen gittiğinde arkadaşların ve ailen normale döndü Melodi aslında Melodi, onlar hiç değişmedi sadece büyünün etkisinde sen onları öyle görüyorsun asıl değişen senin tavırların.” Melodi, kötü yansımasının dediklerini çözemiyordu. Nasıl değişebilirdi, kendisi gibi davranıyordu.
Ağaca dayanmış sihirli aynayı fark etti Melodi ve koşarak aynanın içinden geçmeyi çalışması geri tepti. Belki aynanın içinden geçip masalına geri dönme umudu da ayna onu uzağa fırlatmasıyla son bulmuştu.
Bir daha denemeyecekti çünkü işe yaramadığını farkına varmış ve aynanın karşısında durup masalını aynada seyretti.
Peri ülkesinde her şey düzgündü hatta Pamuk Kraliçe ile Yıldız Kralı bile değişmeyen hallerini görmüştü anne ve babasını, Melodi. O anda bir şey fark etti, ona yapışan, çapkın olan Enza bile normaldi, önceden nasılsa öyleydi.
Sesini yükselterek duyması için bağırdı “ Benden ne istiyorsun Yuno, benim ne suçum var bilmiyorum, bende senin gibi kendi masalımdan bunalmış biriyim.”
Yuno Melodinin sesli itirazlarını duymuş ve kulak vermişti, aynada kendisini yansıtarak Melodinin korkmuş gözlerine gülümseyerek cevap verdi “ Ne güzel sıkılmışsın diye kendi masalıma davet ettim ve oyun oynuyoruz eğlen diye, şöyle bir şey var pamuk şekeri, ben kendi masalımı yönetirim. Kötü olmaktan sıkılmam ama kötülerin arka plana atılmasından çok bunaldım ve elime bir şans geçti ne yapabilirim.” demişti Yuno. Melodi itirazını başlamadan Yuno çoktan uzaklaşmıştı aynadan.
Aynaya elini koydu ve dizlerinin üstüne çökerek kabullenmek istemişti, buradan çıkamayacağını başlamadan düşünürken bunu yaparak Yuno’yu keyif verdiği aklına gelmişti. Pes etmeyecekti, delirmeye başlasa bile o şatoya ulaşıp Yuno’ya haddini bildirmeye çok istiyordu ve bunu yapacaktı. Dizlerinin üstünden kalkıp dizlerine yapışan toprağı ve kuru yaprakları çırparak bu ormanda fazla kalmak istemiyordu ama bu ormandan kaçışı bulmak o kadar kolay olmayacağını biliyordu. Ülkesindeki peri masalların dersinde bu ormandan bahsedildiğini hatırlamıştı. Herkesin girmekten çok korktuğu bu ormanda o yapayalnızdı.
“ Bu ormanda böyle saf saf durmak yerine ormanı keşfetmek en iyisi sözde biliyorum kitaplarda ama ne gibi çıkışlar veya buradan çıkacağım bir yol ayrımı olup olmadığını bulmalıyım.” buna karar vermiştim ve bunu neden sesli söylediysem bilmiyorum, benim hatam çünkü eğer bu dediklerimi Yuno duyursa ben biterim ve peşimde olan kötü yansımam beni takip ediyor. Bu ikisinden kurtulmanın bir yolu yok muydu.
Yoktu galiba eğer varsa bu ormandan kaçıp kurtulmam gerektiğini farkındaydım. Yabancıyım bu masala ve bu ormanı bilmiyorum sadece derslerden öğrendiğim kadarıyla.
Yavaş yavaş adımlarla bu korkutucu atmosferi sahip olan ormanda ağaçların arasından yürüyordum. Değişik hayvan sesleri ve yaprakların birbirine değdiğinde çıkardığı korkunç ses, güneşin gelmediği soğuk rüzgarların tenime her dokunduğunda içimdeki o duygu daha belirginleşti. Korku ve yalnızlık, beni bu ormanda yalnız bırakmıştı. Kollarımı sıvazlayarak ısıtmaya çalışıyordum. Ağaçların arasından geçtim, çok yakından gelen baykuşun sesiyle irkildim. Oysa ki bana yapmamıştı o sesi. Çalıların arasında bir şey veya biri dolaşıyordu, merak etmiyordum daha çok korkuyordum.
Ormanın daha da korkutucu taraflara doğru yürüdüm. Uzaktan gelen çıtırtı sesleri ve vahşi hayvanların sesleri onu da geçtim sabah bile olsa karanlık olan bu ormanın üstünde uçan ejderhanın kükremesini duyuyorum.
Bir yandan daha da uzaklaşınca bacaklarım bitap düşmüş ve susamıştım. Burada göl varsa oradan su içebilirim düşüncesi cazip gelmişti ama ne kadar güvenli olabilir bilmiyorum. Karnımın guruldama sesi koca ormanın içinde yankı yaptı ve bu sesten dolayı ben avcı yerine av olacaktım.
Kesin beni bir yerden izliyorsun değil mi Yuno, benim çaresiz halim sana keyif veriyordur.
Yuno bitap düşmüş melodiyi izlerken meyve tabağındaki meyveyi ağzına atmış ve gülümsüyordu.
Melodi ise karanlık ormandan kaybolmuştu. Hep aynı yola çıktığını fark etti. Nereye gitse aynı noktaya gidip gelmişti.
“ Labirent gibi bir ormanın içinden nasıl çıkmayı düşüneceğim peki ben. Yıldızları bile göremiyorum.” Diye mızmızlanıp durdum şaka gibi aynı yere geri dönmek ve yoruldum. Artık yürüyecek mecalim kalmadı.
Benle oyun oynadığını farkındayım, beni zora sokarak ne kazandığını merak ediyorum gerçekten. Kendi masalını kendi yönetiyorsun ama neden başkasının masalını mahvetmek zorundasın ki.
“ Çünkü keyfim ve masalım başkalarının hayatını bozmak istiyor Elma şekeri !”
Ben sanırım anlatıcının sesini duydum. Olamaz ki Yuno söyletmiş olamaz değil mi ?
“ Ey Anlatıcı sen neden benim masalımı bozan Yuno’ya dur demedin ya da anlatmaya başladın çocuklara.” Şu an çıldırmış olamam ya, anlatıcıya kızıyorum.
“ Elma şekeri, delirmedin bu ormanda ben her yerdeyim ve anlatıcıyla konuşmak yasak değil miydi ? Karışamaz o bize.”
Ben ne yapsam ne konuşsam beni duyup görecek beni sanki gösteri izliyor gibi aynadan izlemesi.
Şu an masalımda bir şey yiyemediğim için kendimi kızıyorum ve aç susuzum, bitkinim, yürümekten korkmaktan bıktım. Kendi masalımda benim yerime kötü yansımam geçmiş iyi yansımam geçseydi içim rahat ederdi.
“ Yuno masalımı zaten mahvettin o partide beni öptün beni uyandırmak için tekrar öptün. Döngüyü bozdun şimdi beni yok etmek için kendi masalını getirdin. Benden ne istediğini emin değilim. Bende keşke senin gibi kendi anneme ve masalıma söz dinlete bilseydim. Annem ayrı dert masalım başka bir konu. Tek istediğim özgür olmak ve sevdiğim şeyleri yapmak istemiştim. Annem dedim didik o ne isterse o oluyor ama ben annemin istediği gibi bir kız ya da Apple white olmak istemiyorum. Ben sadece melodi olmak istedim. Şarkı söyleyen özgürce dolaşmak istemiştim. Çok uzun konuştum. Kulakların sağır olmuş olmalı benim tiz sesimle.” Son cümlesi vurgulayarak söylemiştim duymasın ve görmesin beni diye.
Yuno onun derdini sıkılmadan dinledi ve iç çekip bıraktı. Dışta kötü biri olarak görünümüyle sesini ayarlayıp “ Kulaklarım patladı Elma şekeri, doğru söyledin.” Aslında Yuno hiç rahatsız olmamıştı biraz olsa.
Onu da anlıyordu ama masalları böyle ilerlemesi gerekmişti.
“ Keşke elma şekeri, biz farklı masalların kahramanları olarak doğsaydık belki sonumuz böyle olmazdı? Ben seni izlemezdim ve sonum kötü bitmezdi. Sen ise elma yiyip uykuya dalmasaydın.”
Yuno bunu tüm samimetiyle söylemişti.
“ Aslında ben pamuk prenses değilde farklı prenses olarak doğdum. Benim tek masalım elma değil aksine elmadan tiksiniyorum. Yıldızlar, babamın masalı yıldızlarla ilgili ve ben babamı çok seviyorum. Babam annemi yakışıklı prens tarafından çalmış gibiydi. Başka bilinmedik bir masalın prensi pamuk prenses masalına girmiş gibi keşke annem kendi gençliği gibi bana gösterseydi.” Dinleyici gibi birini buldum sanki tüm derdimi anlattım Yuno’ya.
Karnım aç ve yorgunum. Biraz dinlendim ama kalkıp yiyecek bir şeyler bulmaya gücüm kalmadı.
“ Açsan elma şekeri ağaçların dallarında elmalar bulunuyor yiyebilirsin.”
Az önce nefret ettiğimi söylemiştim. Şimdi kalkıp o elmaları alıp ye diyor.
“ Elmayı gerçekten yemekten bıktıracaksın değil mi ? Sayende artık elma görmek istemiyorum. Masalıma döndüğümde elma yasağa getireceğim.”
“ Geri dönebilirsen elma şekeri!” Bana o kadar inanmıyordu ki yanına gelip oyununu bozacağımı ama delirsem de delirmesemde beni masalımı yollamadığın için seni pişman edeceğim ki yollamak zorunda kalacaksın.
Akşam mı sabah mı bilmiyorum bu karanlıkta havanın önemi yoktu. Burası sanki ayrı bir masalın farklı bölgesi gibiydi.
Yıldızlarda beni yalnız bırakmış gibiler. Burada yalnızım, açım ve üşüyorum, susadım.
Daldaki elmalar ne kadar güvenli bilmiyorum burada ateş yakabilir miyim ki. Annemin mi yoksa atamızın masalında ormanda bir cadı ona elma veriyordu ve uyuyordu kaybolmuştu yedi tatlı cücenin evinde kalırken bu masalda öyle tatlı cüceler bile yoktu.
Melodi ayağa doğruldu ve açlığı dalda duran elmayı farklı göstermişti. Nefret etsede o elmayı yiyip biraz doymayı ümit ediyordu. Daldaki elmayı uzanıp kopardı, elbisenin kumaşını silerek temizleyip korkusunu ve tiksinmesini yutup bir dilim ısırmıştı. O kadar tatlı gelmişti ki bu elma bir ısırık daha alıp karnını doyurdu. Bundan sonra ne yapacaktı bu ormandan nasıl kaçıp masalına gidecekti bilmiyordu.
Kollarını elleriyle sıvazlayarak ısıtmayı çalıştı. Bir taşa başını koyup korkusunu içinde tutup gözlerini kapatmayı denedi ama her bir ses duyduğunda gözlerini açarak uykusundan uyanıyordu. Diken üstündeydi bu masalda.
🍎
Boynumun ağrısından uykudan uyanmış olmam hala uyanmadığım ve bu masalın içinde hala kayıp olmam dışında şu an delilik belirtisi göstermiyorum. Boş boş böyle duracak mıyım ne yapacağım bilmiyorum şu an. Derin derin nefes alıp bıraktım. Eğer benim masal dersim gibi normal geçip gitseydi çoktan gerçek aşk öpücüğü ile uyanırdım ama hayır o beni ikinci kez öptü ve bu durum çok sıkıcı olmaya başladı.
Doğruldum, hazır şu an tehlikenin az olduğu sabah saatlerinde ise bu ormanda belli olmuyor ama baykuşların sesi gelmediği için bunu tahminde bulundum. Sabah hiçbir tehlike olmaz diye ormanda düşmüş dal parçaları ve bir gölet bulursam en azından uykumdan ve susuzluğumu geçirmiş olurdum. İki gün susuz kalsam bir şeyim olmaz ama ben evimi özledim. Annemi sarılmak istemiştim özellikle babamı eski sevecen tavrıyla sarılmak. En çok istediğim benim yakın dostumla vakit geçirmek.
Hiç istemediğim yansımanın kahkahasını duyar gibiydim.
‘ Melodi şu an senin yokluğunu hissetmiyorlar biliyor musun çünkü senin yerinde ben varım!’ duymak istemeyeceğin şeyleri söyledi ki duymamayı seçtim. Sakinliğimi korudum ve ağaçların arasından ormanda bilmediğim yerlere doğru gezindim.
Açlığım biraz geçti ama dudaklarım kurudu, dudaklarıma tükürüğümle ıslattım ama bir yere kadar dayanabilirim.
Yuno aynada melodinin sakin sakin ormanda kaybolmasından bıkmıştı ve bir canavarı serbest bırakmayı düşündü. Yedi çirkin cücelerin avladığı canavarı Melodinin üstüne saracaktı.
Yedi cücelerle temas kurdu “ Çirkin cüceler benim canım sıkıldı sizin avladığınız canavarı elma şekeriyle kovalamaca oynasınlar, sarın o yaratığı!”
Baş cüce kirli dişlerini göstererek “ Nasıl isterseniz efendim! Cüceler vahşiyi ormana kadar taşıyın ve kafesi açıp çekilin.”
Hepsi bir ağızdan gülerek kabul etmişti. Baş cüce Melodinin korkusunu ait bir nesne istemişti. Çok önceden aldığı bir parça kumaşı onlara yolladı ve arkasını yaslanmış kadehini elini alıp görüntüyü ormana çevirmişti.
“ Sakin sakin yürümen birazdan gidecek elma şekeri.”
Melodi hem üşüyor hem aç en çokta susuzdu ve başından ne geleceği bilmiyordu.
Yoruldum. Şu ağacın gövdesinde biraz dinlenmek istedim. Soluklanmak ve dinlenmek.
Başka ne isteyebilirim ki evime dönmekten başka ne isteyebilirim ki değil mi ? Yuno sana güvenmiyorum kesin ben seni böyle sıkıcı aksiyonsuz bıraktım diye kesin aklına eğlenmek için bir şeyler planladığını biliyorum ama ne olur, beni daha fazla mahvetme, hayatımı, masalım senin yüzünden tersine döndü.
“ Elma şekeri, bence ne düşündüğünü dikkat etmelisin yoksa başına kötü şeyler gelebilir.” sesi yakın ama kendisi benden çok uzaktaydı. Ne düşündüğümü nasıl bilebilirdi ki ?
| Okur Yorumları | Yorum Ekle |