
Pelin
Murat ağabeyden izin alıp çıktım. Hafta sonu ne işim olabilir ki? Ona yalan sayılmaz bir şey söyledim, bir yakınıma gidiyorum dedim. Kabul etti, sorgulamaya çalıştı ama sustu.
Orada kahvaltı edeceğimi söyledim, beni beklediklerini belirttim. "Bırakayım," dedi. "Yürüyerek gidelim, yakın," dedim. Peki dedi. Yanağından öpüp hazırlandım. Evden çıkarken canımın içine arayıp "Geliyorum, yılların hasretini gidermeye," dedim. "Bana gel kardeşim," diye seslendi. Gülümsedim. Arabaya bindim ve aile evine doğru sürdüm. Yolda trafik vardı. O sırada telefonumu elime alıp baktım, bir haber var mı diye. Ali Hoca bana mesaj atmıştı.
Gönderen: Ali Hoca
"Evde misin, evine geleyim mi?" (09:20)
Bu saatte inanamıyorum, diye cevapladım.
Gönderen: Pelin
"Evde değilim hocam, eve de gelme. Sana yazalım, Murat ağabeyim evde, seni öldürür. Sen adresi yaz, gelirim ben işim bitince." (09:24)
Korna sesini duydum, telefonu bırakıp devam ettim. Sağa kırdım, az kalmıştı ablama ulaşmama. Sarılıp kucaklayacaktım, onunla yüz yüze görüşecektim. Bu bile bana şans verir. Ablamın varlığıyla gülümsedim, hatırladığım yoldan gittim. Anılar canlandı, üçümüz parka gittiğimiz yolu gördüm. Ablamın mutlu olduğu zamanlardı. Gerçi yine de mutluydu, beni görecek olmasaydı. Bir yerde durdum, ekmekçide ablamı aradım. "Bir şey istiyor musun?" diye sordum. "Tek seni istiyorum," dedi. Yola girdim, bir şey değil, birini istiyordu. Sabırsızdı, ben de öyleyim.
Sonunda evinin önünde durdum. Mesaj geldi, park edip freni çektim. Arabadan inerken mesaj sesiyle telefona bakarak kapıyı kapattım. Yine Ali Hoca adresi yollamıştı ve merak ettiğini gösteren mesajla "Yakınımın evindeyim hocam, işim bitince çıkarım," yazmıştım. Cevap gelmedi. Kapı zilini çalıp bekledim. Kapı açıldı. "Keşke arabayla çalsaydım ama neyse," deyip yokuştan çıkıp nefes nefese kaldım.
Soluklanıp yerimde doğrulduğumda ona baktım. Kollarını açıp gülümsediğinde ablamın değiştiğini gördüm. "Abla, bu sen misin?" deyip koşarak üstüne atladım. Kokusu içime çekildi, ailemden tek üyeydik birbirimizin. "Benim canımın içi, seni çok özledim. Ayakkabılarını çıkar, gel seni bekledik," dedi. Bu ev yepyeni, yangından sonra ablam evi yeniden yapılandırmıştı.
Mutfaktan ses geldi, sonra "Sen Pelin olmalısın, ben Gül. Ablanın en iyi yoldaşı," deyip sarıldı. "Gül abla, tam ablam gibisin," dedim. Sonra Berk denilen komik bir ağabey vardı, diğerlerinin de isimlerini söyledi, gülümsedim. Mutfaktan ses geldi, elindeki tavayla bana bakıp gülümsedi. "Bu adam da mı ekibinde?" diye sordum. Bana bakıp güldüler, oturdular. Ablam - Gül abla yanıt verdi: "Sayılır aslında, senin müstakbel enişten. Ablanın sevgilisi olur Demir. Bu Pelin, Miray'ın kardeşi." Bu ismi bir yerde duydum ama nereden, neyse herkesin ismi aynı olabilir değil mi?
Ablam: "Bunları o hazırladı, sırf sen geliyorsun diye çok marifetli," dedi. Başımı salladım. Ablam bana meyve suyundan koyup tabağa doldurdu. - Geç kalmadan söze girdi: "Ablacım, bu perşembe akşamı benim maçım var, davet edebilirsin yakınındakileri. Adresi ve saati sana atarım."
"Seve seve abla geliriz," dedim. Başını salladı. "Aslında Pelin, bir kişi daha var. Murat'ın ikizi Merve. Ona bir iş verdim, salı gününe kadar orada olacak. O da seninle tanışmak istedi. Belki gösteride ya da boks maçımda görürsün," dedi. "Peki," dedim. Telefona gelen bildirim sesi, ablamın dikkatini çekti. Bana bakıp duruyordu, sonra önüne dönüp çaktırmamaya çalıştı, şüphelendiğini. - Masa altından baktım, Ali Hoca sürekli taciz eder gibi atmaz ama biliyorum. Cuma gününe az kaldı ve biz yeni başladık. Aslında sen yeni başladın, ben değilim. Onca gün şarkı ile dansı çalıştım, şimdi sen geldin. Az zaman kaldı diyorsun. İç verdim. Ablam: "Sıkıntın mı var, söyle," dedi. "Yok," der gibi salladım elimi. "Abla, okuldan hoca var. Gösterinin az kaldığını söyledi, çalışmayı çağırıyor."
"Pazar pazar sorunu ne bunun," dedi. "Gösteri cuma günü ya ablacım, az zamanımız kaldı. Benden sonra o başladı, birlikte dans edeceğiz," dedim. Ablam garipsedi ama sorgulamadı. "Ne zaman?" dedi. "Bilmem, ben ayarlayacağım," dedim. Ablam öğleden sonra bana izin verdi.
"Ablanın bir lakabı var Pelin, duydun mu hiç?" dedi Gül. Ablam uyardı Gül'e. Merak edip meyve suyumu içtim. "Söyle abla, o lakabı ne?"
Rahatsız bir nefes aldı, söyledi. İnanamadım. Yani onları öldüren ablam ve ekibi mi? İnanamadım. "Neden öldürdün?" diye sordum. "Ters yaptılar," dedi. Melek denen kız konuştu. Harbiden kendisi melek gibiydi. "Beni o kurtardı. Aslında ben de ablan gibiydim, inek tipli." Kendini bunu söylediğine inanamıyorum. Ablam o yüzden yardım etmiş. "Ne yaptı?" diye sorunca Gül, Demir ağabeyi gösterdi. "Ablanın ikinci güven testi. Birini özellikle isteyerek yapmak istedi," dedi. "Öldürdün mü? Ama öyle bir tipi yok gibi görünüyor. Nasıl öldürdün, Demir ağabey anlatsana."
Berk ağabey anlattı. Kendisi onun yardımcısı olduğunu söyledi. Güldüm. "Vay, beceriksiz demiş ama üç yerinden isabet etmiş. Başarılı sonuçlanmış."
Çok eğlendim, ablamı öpüp evden çıktım. Ama bu eve gireceğim ilk belirtisiydi. Ablamla geçireceğim günleri düşündüm.
Ben bu kızın hallerini hiç beğenmedim. Sofrada bile telefonuna bakıp durdu ama yormak veya sıkıntı yaratmak istemedim. Daha yeni bulmuştum kardeşimi, tümden kaybetmezdim değil mi? O yüzden bir sorumla gitmesini izledim, sıkıntısını merak ettim.
Demir kapıdan çıkıp ilerledim. İlk kez bakar gibi yapıp Ali Hoca'dan aldığım ev adresine doğru yol aldım.
Ali Hoca, "Benimle çıkmayı başlarsan gerçekten sorun yaşarsın," dedi. "Bir yandan Murat ağabey, diğer yandan kraliçe ölüm meleği ablam. İşin zor aslında. Ben ablamı o ağabeyle bir tutamadım. Murat ağabey gibi biri olması lazım ablamla onu mutlu edecek birisine tabi."
Evin önüne geldiğimde freni çekip indim. Kapıya doğru yürüdüm, zile basıp bekledim.
Kapıyı açtı, banyodan yeni çıkmıştı. Gözlerim acı çekiyordu, arkamı döndüm. Önden girdi, arkasından bakmadan koltuğa oturdum. Güzel ve sıcak bir yerdi, aile eli değmiş gibiydi. "Güzel evin var, kiminle yaşıyorsun hocam?" dedim. Yanıma gelip CD'yi çalar taktı ve müziği başlattı. Elini tuttum, uzattığı o dans ederken ayaklarını takip ettim, adımlarına eşlik ettim. Soğukluk hissettim, aşağı baktım, eli bluzumun içine geliyordu, çektim. Dansa devam ettik. Dudaklarını boynumda hissettim. "Hocam dansa odaklanalım, zamanımız kısıtlı," dedim. "Peki," deyip geri çekildi.
Mola verdik, ikimize su getirdi. Ben suyumu içerken dudağımı yapıştı ve benim ağzımdan suyu içti. Ben içmedim. O su içti, onun ağzında ben su içtim. Hocanın derdi ne, bir ilişkiyse ben yapamazdım, izin veremezdim. "Ali hoca, yapamayız, olmaz. Bir acı istemiyorum ben," dedim. Anlamadı. "Ne istemiyorsun?" dedi. Üzerime gelirken durdurdum. "Olmaz," deyip onu ittim. Kendimi toparlamalıyım. Bu işe dur demeliyim. Ablam kraliçe, ona söylersem anlatabilir durumu ya da öldürür. Ağabeyime söylersem aynısını yapar. Ne yapacağım bilemedim.
İkisinin ortak düşmanı benim hocam olur. Buradan uzaklaşmam gerek diye bir yalan buldum. Eve gitmem gerek diye çantamı alıp evden hızlıca çıkıp ağlamaya başladım. Yapamam, bir ilişki bana çok ağır gelirdi.
Arabaya bindiğimde Murat ağabey arıyordu beni. "Alo, Murat ağabey," dedim, gözyaşlarımı silerek eve doğru sürüyordum. Kaza yapacaktım, az kalsın durdurdum. "Pelin, neredesin? Merak ettim. Sen ağlıyor musun?" diye sordu. Burnumu çektim. "Yok ağabey, grip oldum," yalanını uydurdum. "Geliyorum eve, merak etme," dedim. "Tamam," deyip kapattı.
Ercan'la ilişkim varken hiç belirti yoktu ama Ali bambaşkaydı. Kalbim onu istiyordu. Acı çekeceğini bile bile onu istiyor. Özel hissettim onun yanında iken.
Mesajlara gelip ona bu soruyu soracaktım.
Gönderen: Pelin
"Ali hocam, bana dansın kalbini öğretin."
Yola döndüm, mesaj atıp bunu yazarken kararsız kaldım. Ama öğrenmeliyim neden böyle hissettiğimi bulmam lazım.
Evin önüne park edip freni çekip arabadan indim. Evin kapısında kendimi toparladım, gözyaşlarımı sildim.
Murat ağabey kapıyı açtı, gülümseyerek odama koşup kapıyı arkamdan kapatıp iç çeke çeke ağladım. Kendimi pek iyi hissetmiyordum. "Pelin, seni kim üzdü, o yakının mı?" Ablam değil ağabey, o daha yeni bulmuştu beni, o üzmezdi. "Seni ilgilendirmez," deyip telefonumu açıp Ali hocaya telefondan taciz ettim. Sürekli benimle konuşmasını istedim, konuşmazsa küseceğimi bile söyledim. Bana dönmesini istiyorum.
Ses geldi, cevapladı diye açarken o değildi. Ercan, benim eski sevgilim, bana yarın görüşürüz yazmıştı. Ben de ona "Şimdi sırası değil," diye yolladım.
Cevap gelmediğinde üzüntülü günlerimde giydiğim pijamayı giyip yatağımda uzanmıştım.
---
Beni yemeğe çağırdığında Murat ağabey odadan çıkıp yüzümü yıkadım.
Masaya geçip hiçbir şey konuşmadan yemeğe döndüm. Murat ağabey sürekli konuştu. "Üzülmediğini söyleme, o renkli pijamayı giydiğinde genellikle üzgün olursun."
"Murat ağabey, ben geçmişi hatırlamıyorum az çok ama Demir isimli biri bir şey çağrıştırdı mı merak ediyorum," diye sorduğumda bana dik dik baktı. Yok der gibi ama ben ağabeyimi tanıyorum, kesin tanıyor ama üstelemedim. Yemeğimi bitirip yatağa döndüm.
---
Dün çok güzel bir gün geçirdim. Öğlene kadar ablamla ve dostlarla sohbet ettim. Onu sık sık rahatsız edeceğim ki beni unutmamasını sağlayacağım.
Dün yatarken mutsuzdum, şimdi ise mutluyum. Ablamı gördüm ve o güne çok az kaldı.
Bildirim ışığı beni rahatsız etti. Yataktan kalkıp masaya yürüdüm. Elime aldığımda Ali'den sonunda mesaj gelmişti, bir de Gülcan'dan tabi.
Gönderen: Ali hocam
"Pelin, demek dansın kalbini öğrenmek istiyorsun. Okul çıkışı benimle gel." (08:12)
Ve ardından sapık istekler. Es geçtim. Gülcan'ın mesajını okudum. Haberi olmuş, ablamın gösterime geleceğini o gün davet ettiğimi. Murat ağabeyime söyledim. Kesin bunu ağabeyimden öğrenmiş diye tahmin ediyorum. Ona "Evet, okulda görüşürüz," dedim.
Ali'ye döndüm. Ne giymem gerektiğini yazmıştı. Mesajı yapıştırdım. "Emrin olur hocam, başka?" deyip kapatıp istediğini giydim. Murat ağabey şaşıracak giydiğimden dolayı ama olsun.
Odadan çıktım. Çantamla masaya geçmeden birkaç şey ağzıma atıp Murat ağabeyi öperken beklediğim soru geldi. "Çok şık olmuşsun, nereye?" dedi. "Okula," dedim. Kapıdan çıktım. Korna sesini duydum, beni almaya gelmişti. Bir yandan arkamı baktım. Camdan bana bakan ağabeyime el sallayıp kendi arabama gidermiş gibi yürüyüp aralıktan baktım. Gittiği an hızlıca arabaya bindim.
O sürdü. Bir yandan diğer boşta kalan eli bacağımda duruyordu. Sıcaklık, kendimi tutmalıydım.
Önüne bakmasını söyledim. Bir gözü yolda, diğer gözü üstümdeydi. Sonunda okula gelmiştik. Hızlıca arabadan çıkıp Gülcan'ın yanına koştum. "Bütün okul biliyor, biri söylemiş. Onlara ben söylemedim," dedi. Kim söylemiş olabilir ki bilmiyorum. Neyse Gülcan'a söyledim. Dayanamadım. "Gülcan, senden söz istiyorum. Kimseye söyleme," dedim. Söz verdi. "Kraliçe, benim ablam, onu görmeye gittim dün."
"Senin için mutlu oldum da ablan Ali'yi öğrenirse ne yapacaksın?" Doğru, ablam herhalde Ali'ye acır ya, bir şey yapmaz değil mi?
Bir kız yanıma geldi. Sevmediğim ve benden nefret eden kızdı, ne şans ama ablam hakkında atıp tuttu, katil olduğunu ve onu öldürme miktarını öğrenmek istedi.
Ona doğru yürüdüm, dolaplara dayadı sırtı. "Sana ablam hakkında konuşma hakkını vermedim. Ablam gibi acı çekseydin sen ne olurdun?" dedim. Şaşırdı. Sonra içimden "Ablamın sana ne yapacağını bilemem," deyip sınıfa yürüdük.
Ders aynıydı. Sonra beni çağırdıklarında hocadan izin alıp öğrenciyi takip ettim. Beni sahneye kadar eşlik edip ayrıldı. Kapı kapalıydı, elimle ittim, onu gördüm. Ali.
Dans ediyordu, doğuştan gelen bir yetenek miydi bilmem. Eliyle birlikte bana döndü, gelmemi söyledi. Ona doğru yürüdüm, elini tuttum ve kendine doğru çekti, göğsüne yapıştım.
Ablam beni bu halde görse ne olacak? Cuma günü Ali'yi görecekti ama ne yapacaktı, tanrı bilir. Elimi bıraktı, dans müziğimizi açtı. Arkamdan gelip belimi sardı. Müzikle birlikte ritme ayak uydurmaya çalıştım. Beni döndürdü, yüz yüze geldik. Eli elime kenetlendi, parmakları parmaklarımın arasına girdi. Ona ayak uydurmaya çalıştım. Alkış sesini duyduğumda ayrıldım. Hoca, "Bravo çocuklar, gösteri için size koreografi dağıtacağım. Teneffüste yanımda olun," dedi. Teneffüs zili çaldı, hocanın yanındaydık. Bize kağıdı verip, cuma gününe kadar ezberleyin dedi. Peki dedik.
Hazır teneffüsteyken Gülcan'ı bulup biraz sohbet edelim diye onu benimle birlikte sürükleyip kafeteryada oturduk. Gülcan bana ablamla ilgili sordu. "İstersen benimle gelip maçını izleyebilirsin, ablamı merak ettiysen."
"Ciddi misin? Çok isterim ama ablan izin verir mi?"
"O kendisi dedi, yanına arkadaşlarını getirebilirsin," diye sevindi. "Aslında Gülcan, ben ablamın mutlu olmasını istiyorum ama ailemizin ölümüne sebep olan yanında ya üzerse?"
Meraktan sordu, "Ailenizin ölümü mü dedin? Nerede ki şu an?" dedim. "Ablamın yanında. Murat ağabeyi de sordum, tanımıyormuş gibi yaptı ama ben tanıyorsam ağabeyimi, kesin o adamdır. Ablamı söylemek istedim," dedim. "Üzülme canım arkadaşım, söyle ablana. Adamı yanından atsın."
"O kadar kolay değil ve ona zaman şansı verdim. Eğer söylemese de ben söylerim. Ablam yalanlı bir hayat yaşamasın diye doğruyu söyleyeceğim. Bir daha kandırmalarına izin vermem." Elini koydu, gülümserken bana dün hakkında sorular sordu, konuyu değiştirmek ister gibiydi. "Ablam tamamen değişmiş biliyor musun? Bir de onun gibi saf bir kıza ablalık yapıyor. Değiştirmiş tarzını ama doğal görünüyordu ve ekibi bayağı havalı," dedim. Ağzı açık kaldı, zil çalana kadar beni dinledi. Zil çalınca sıralarımıza geçip dersi dinledik. Tekrar teneffüs ziliyle buluştuk. Sonra zil ve son dersin ziliyle Gülcan'la görüşürüz diye veda ettik.
Kapıda o beni bekliyordu, Ali hoca. "Öğrenmek istemedin mi benimle gel," dedi. "Tamam," dedim, elini tuttum. Arabanın içindeydim, ne ala bindiğimi anlamadım. "Nereye gidiyoruz?" sorumu cevap vermedi. Bir yerde durdu, o indi ben arabada kaldım. Kapıdan çıkıp geri arabaya bindi. O sırada telefonumda baloncuğu tıkladım, bakınırken gördüm bilinmeyen numaradan mesajlarım vardı. Kendine anonim diyordu.
Gönderen: Anonim
"Seni ilk gördüğümde tutulmuştum. Ali'den uzaklaş, bana gel yavrum."
Seni ablama söylesem ipini çeker, sen kim sanıyorsun bay gizem? Telefonun ışığını kapatıp Ali beni evime götüreceğini sandım. Maalesef kendi evine götürünce ağzım açık kaldı. Beni indirdi yani inmem için yardım etti.
Onun evine doğru yürürken yine titredi, kim diye bakındım. Ablamdan gelmişti, gülümsedim. Bana şey sormuştu.
Gönderen: Canımın İçi
"Seni rahatsız eden biri varsa söyle bana."
"Sen gir, ben geliyorum. Yakınımla konuşuyorum," dedim. Evine girdi, kapıyı açık bıraktı benim için.
Gönderen: Canımın İçi
"Yok ablacım, rahatsız eden biri yok :)"
Ardından o bay gizem bana mesajlarla rahatsız etmeye başladı. Ona, ablama söylersem işin biter, tehdit mesajlarını attım. Bana aldırış etmeden cevap verdi.
Ablamın kim olduğunu sordu. Sana ne, yakından onu tanırsın. Büyük ihtimalle ablam benim için endişelenip işi çözecek. Pek fazla takmadan içeri girdim. Adım attığımda mumlarla süslenmiş yolu gördüm. Onun odasına kadar gidiyordu. İçimdeki ben "fazla aşırı zorluk derecesi" katıldım. Bu bizi biraz zorlayacak, amacı ne, dansın kalbi nasıl bir şey merak ediyorum. Açıkça adımladım. Kapıda durdum, yutkunup gözümü yumup kapıyı açıp "Hocam, burada mısınız?" diye seslendim. İçeride kimse yoktu. Göremiyordum, etrafım karardı. Sonra sıcak havasını hissettim ve yine soğuk ıslaklık, beni öpmüştü omzumdan. Beni yürüttü sonra durdu. Gözlerimi açtığımda beni kendisine döndürdü, yüz yüze gelmiştik. Kumandayı alıp müzik açtı. "Hem prova yapmış hem sana öğretmiş olurum," dedi. Oturttu, iki elini ellerimi tuttu. "Senden vazgeçemiyorum, güzelliğine tutuldum. Peki sen beni seviyor musun?" Bu ne biçim bir soru böyle, bilmiyorum. Yeni ilişkiyi giymek acı verir mi yoksa mutlu eder mi? Ablamı mutlu etmiş ama sevgilisinin geçmişini öğrense mutsuz olacaktı. Ben buna katlanamam. Bana baktı. "Neyin var böyle güzelim?" Ona baktım. "Ablamı düşünüyorum. Onun sevgilisi hakkında gerçeği öğrenirse ne olacak diye."
"Ablan mı var? Beni de tanıştırsana, ablanı merak ettim." Eli kocamandı, neden erkeğin eli bu kadar sıcak ve geniş elli olduğunu anlamıyorum. Herhalde küçük elli kızları içine almak için. "Perşembe günü beni maçına davet etti, sen de gel çağırmamı izin verdi," dedim. "Peki," dedi. Bana doğru eğildi, ayağa kalkarak üstüme geldi. Göz göze gelmiştik. "Bilmiyorum hocam, size karşı çok sıcak hisler besliyorum ama sizden önce sevgilimden böyle hissetmemiştim. Siz beni özel hissettiriyorsunuz." dedim. Evet olarak kabul etti. Öpüp beni ayağa kaldırdı. "Dans edelim," dedi. Peki deyip çantamı atıp ona eşlik ediyordum. Gülerek dans ediyorduk. Bazen onun ayağına basıp affedersin dedim. Bir erkek gibi "Önemli değil" dese de gururu kendini ezdirmedi. Acıyı hissettiğini anladım.
Kirazı sağ bacağımda tuttu. Eğildim, havaya kaldırırken doğrulup yukarıda tuttu, sola götürdü. Sağ kolumu oraya uzattım. Sonra dönmemi söyledi, döndüm. Bacağımı çekmemi söyledi, çektim. Düşecekken tuttu, kirazı ağzına koydu. Doğrulup kirazı onun dudağından yedim. Gözleri açıldı, çekildi. Elini verdim, gülümsedim.
Tekrardan başladık. Bu sefer diğer figürü yapıyorduk. Aynı şekilde hem çalışıyorduk hem de dansın kalbinin ilk dersini öğreniyordum. Öğrendiğim tek şey klasik dansla aynısıydı. Neden öğrenmek istediğimi anlamıyordum, onu görmek için miydi? Dansa mola verdim, ona döndüm. Şaşırmıştı, bana şaşkın şaşkın bakarken onu yatağa ittim. Ne yapacağımı kestirememişti, ben de ne yaptığımı bilmiyordum ama kalbim ona açılmak mı istedi? Parmaklarım parmaklarının arasına girdi ve öne eğilip gülümsedim. Bunu yapacağımı söyleseler inanmazdım. Yeniden aşk, hayatta derdim ama oldu işte. Ali şaşırmıştı, gözleri şoktan açılmış öylece duruyordu. Üstüne eğildim, saçlarım yüzüne düştü ve dudaklarına kondu. Gözleri açıkken kısılmaya başladı, o da bunu istiyordu. Parmaklarımı çektim, saçımı arkaya atıp boynumdan tutup beni daha da yaklaştırdı. Çekildiğimde, "Bilmiyorum Ali, bir ilişkiye hazır değilim desem de, dediğim gibi özel hissediyorum seninle iken. Onda bu olmamıştı," dedim.
"Ondan bahsetme, bizden bahset. Sence acaba ablan beni damat olarak kabul edecek mi?" Omuz silktim. "O gün gelince öğreneceğiz ne olacağını."
"Desene, ikisi benden pek hoşlanmayacak. Ortak düşmanları ben olacağım." Üstünden kalktım. "Kim bilir," dedim. Güldü. "Dans edelim," dedim. Ayağa kaldırırken beni düşürdü. "Sıra sıra mı yapıyoruz bunu, anlamadım. Sıra sende mi? Peki." "Dün yarım kesilmişti. İkinci ders dansı, kalbinle dans edeceksin. Kalpten dans - dansın kalbi denir." "Vay vay, bunu uydurdun biliyorum." Ona bir şart koydum. "Onu yapmamız için dansı tamamlamamız gerek." Üfleyip dansı baştan sona kadar bitirip ona ödül olarak benimle olmasına izin verdim.
| Okur Yorumları | Yorum Ekle |

| 1.43k Okunma |
107 Oy |
0 Takip |
27 Bölümlü Kitap |