
Miray
Bugün neden bu kadar huzurlu hissettiğimi çözemedim. Sabah haberci kuşlar kulağıma cıvıldadı, bana bir şey söylediler acaba ne olabilir diye düşündüm. Okul çıkışında arabaya binmiştik. Projemi sunmuştum ve sonunda finale girme şansım olmuştu. Haziranın ilk haftasının ilk günü sınav olacaktık, sonra hafta sonu mezun olup bu okuldan kurtuluyordum.
Arabaya biner binmez Merve'yi arayıp haber verdim. "Merve, hazırlan. O gün geldi, kurtuluyorsun o Çınar herifinden de," dedim. Tamam dedi, telefon kapandı. Yüzümde bir gülümsemeyle bu ölümü çok bekledim. Çok harika bir cenaze yapacağız. Ekibe bakıp aynadan, "Ailesi güvende mi, çocuğu okula başladı mı?" diye sordum. Başını salladı. Nasıl bir baba oldun. Tanrının verdiği bu görevi sen hiç iyi kullanmadığını gördüm. Berke'yi aradım. Bizden önce varmıştı, çünkü çıkmıştı. "Berk, her şey hazır mı? Ölümü evinde olacak. Çok hoş olmaz mı? Bunun habercisi de Merve, yanına giderken o arasın. Çünkü sen çok şüpheli olursun. Kime verildiği ise o tanıklık edecek," dedim. Telefonda anlaşılmıştır dedi. Tamam deyip telefonu kapattım.
Hava kapalıydı, çünkü okuldan akşam çıkmıştık. Hep derste bunun için bekledim. O yüzden fazla sabırlı olamadım. Sabırsızın biriyim. Biri gitti, diğerleri kaldı. Onlar da çorap söküğü gibi sökülmeye hazır beklemede.
Her şey düzgün gitti. Plan kusursuz gidiyordu. Her televizyonda duyduğum bir gerçek vardı ama beni bulamayacaklarından emindim çünkü ben görünmez bir katildim. Ölüm fermanın geliyor Çınar Bey. Beni tanımadığın için kötü bir oyun oynayacağız ve ben yaşayan, sen ise ölü olacaksın.
Sonunda onun evinin önünde durdum. Merve kapıda beni gördü, yanıma koşarak sarıldı. Murat onu arabaya bindirdi. Çınar kapıda bekliyordu. Yanına geldiğimde, "Zamanı uzatsaydın, biraz geç alsaydın," dedi. Berk ile Hasan'a işaret verdim, onu sürüklediler içeriye. Gül sandalye bulup getirdi, arabadan ipi getiren Merve oldu. "Arabada dursaydın."
"İzleyeceğim," dedi. "Peki," dedim. "Ama uyarmadım demeyin, onun yaptığını aynısını yapacağım. Özellikle Demir, kendini tut."
"Ne yapacaksan çabuk bitsin, sonra eve gidelim. Sınava çalışacağız."
"Anma da, çalışkan biri çıktın."
İşaret verdim, onu sürükleyip sandalyeye bağladılar. İki ölüm silahım vardı. Birini Merve'nin yapmasını söyledim, diğerini ben yapacaktım. Biri kendi yaptıkları için, diğeri babam içindi. Bıçağı alıp güzel evin duvarlarını mahvettim. Kahkaha attım. Önüne geldiğimde, "Kraliçe, sen kimsin?" dedi. Ben kim miyim? Hep bu sorular sorulur bana. Ben gerçekte kimim? Sana ipucu vermemi ister misin ya da sana kısaca sözümü fısıldayıp öldürsem mi? Bilemedim. Neyse, yapacağımı yapıp gitmeliyim. Yoksa Demir, sinirden mi kıskançlıktan mı delirecek bilmiyorum vallahi.
Etrafında dönüp durdum, ne yapmaya çalıştığımı anlamadı. Bıçağı elimden bırakıp yapmak isteyeceğim şey ilaçla yapmayı seçtim. Bunu benden en çok hak eden ve isteyen kişiyi devrettim. Ben yapmak isterken o benden daha çok istemişti.
Omzuna tutup kulağına eğilip " Benimle olmak istiyorsan, söylemen yeterli bunu yapman yerine -" Demir sakinliğini koruyamadı. Sanırım yumruğu yedirdi. Gül'e Demir'in videosunu çekmesini söyledim. Telefondan çekmeye başladılar Demir'i.
Aralarında bir şey konuşuldu birden Demir uysal oldu. Uyanan boğayı nasıl uyuttun birden sakinleşti. Neyse konumuza dönersem. O adamın göz hizasında eğilip gülümsedim.
Bana bakıp " Kraliçe sen kimsin ?" Diye sormuş. Benim kim olduğumu merak etmiş. Güldüm.
" Gerçekte ben kimim hiç bulmayı çalıştın mı ya da sana birini hatırlattın mı ?" Soruma yine başını iki yana sallayarak yanıtladı. Sinirden gülüyorum artık son bir ipucu daha verdim " Mert Atalay diye birini tanıyor musun bu isim hatırlattı mı ?"
Yine hayır cevabını verdi ve artık bu umursamaz mı yoksa unutmak bu kadar kolay mı bilmiyorum. Eğer unutmak senin için kolaysa bana da söyle o yöntemi. Babamı ve annemi yanmış vaziyette o yangında çıkardıklarını rüyalarımda görmeyim.
" Ne kadar akılsız bir aptalsın." Dedim bu bana ikinci kez kim olduğumu sormasıydı.
Artık kendimi daha fazla tanıtmak yerine elime bıçağı aldım ve yüzünde dolaştırılken " Babamın yarım bıraktığı işi yapan kızım, ailemin ölümüne sebep olanların ölümüyüm."
Bundan da ipucu bıraktım ama yine anlamadı en son kendi ismimi verince gözleri açıldı. Bir kasıldı sanki korkudan mı bilmem. " Sen mi beni öldüreceksin, öldüremezsin ki beni ,cici kızın tekisin." Cici kelimesi benim sözlüğüm de yok öyle bir kelime.
" Sana bir tavsiye, bana öyle seslenenlerin sonu ölüm oldu. Kimse değiştiğimi fark etmedi, kabul etmedi ama ben değiştim." Bacaklarının üstüne oturunca Demir'in öfkesi ve sinirini tenimde hissettim. İşimi odaklandım. Bıçakla gömleğin kumaşını keserken tenine değdiğini dudağını ısırdığında ve dişlerini sıktığında cevabımı almıştım.
" Sana acıyorum. Ailen benimle güvende, senin başarısız olup yapmadığını ben yapıyorum. Çocuğunu okutuyorum. Sen nasıl bir babasın!
Sanki iyi bir baba rolünü oynuyordu ama öyle bir baba olsa benim elimde olmazdı " Onlardan uzak dur !" Tehdidi ne yazık ki uzun bir süre sende işe yaramaz. Gülerek konuştum " Senden daha güzel bakan birine emanet ettim. Annesi, kızına senden daha güzel bakıp sahipleniyor."
Bıçaktan daha anlaşılmayacak bir şey istedim. Gül' den ilacı getirmesini, bacakların üstünden kalkarken kulağına yanaştım ve şu sözü söyledim. Söyleyeceğim şey benim ölümcül bulmacalı sözlerimdi " Psikopat Hayaletin kurbanı oldun Çınar, bu söylediğim sözü çözersen belki kaçma şansın olur ama 20 saniyen başladı." Bekledim. Demir'in yanına gittiğimde " Bu iş çabuk biterse iyi olur yoksa sevgilimi böyle şeyler yapmaktan yasaklayacağım." Gülümseyip kulağına bir şeyler fısıldar gibi yapıp kulak memesini ısırdım. Gözlerim dudaklarına gitti. Benden beklenmeyecek şeyler sergilemeye başladım. Demir hayatıma girdiğinden belli.
Gül, bana zamanın dolduğunu vaktini geldiğini söylemişti. Adama doğru yürüyüp " Süren doldu. Cevabın ne buldun mu ? Yaşaman için. "
" O sen misin? Psikopat olan, sen mi beni öldürecek olan mısın ? Senin şu an yaptığın ne ?"
" Bir baba olamadın. Kızınla konuştum, öyle bir babam yok dedi eşine de sordum aynı cevabı o da öyle bir kocam olmasın dedi. Yani senin cezan onların elinde oldu. Yarı yarıya bildin. Bir ben öldürenim ama ben bu sefer bir şey yapmayacaktım. Bu işi Merve'ye bıraktım, bana anlattı her şeyi."
Merve yanıma geldi. Gül, Merve'ye yardım etti. Kutuyu ona verdim, eldivenleri taktı. Eldivenli elleriyle kafasını tuttu ve suyun içine ilacı iki toz atıp karıştırıp içildi.
"Polisi sen ara biz çıkınca, anlaşıldı mı?" Başını salladı. Ölmesini izledim, izlerken yangını söndürmeye çok yaklaştım. O yangın sönünce ben de rahat bir uyku çekecektim. Bu, babamı batıran adamlardan biriydi.
Kapıdan çıkarken kolumdan tutup önüme geçti. Bana bakıp kollarımdan tuttu. "Sen o adama ne yaptığının farkında mısın, Miray? Adamın dibindeydin, beni sinir etti bu." Farkındayım ama bunu o hak etti. Tüm kızlara ne yaptığını sanıyorsun? "Ona dokundun." Bu mu sinir oluyorsun? Eldivenleri çıkarıp onun yüzüne dokunup gülümsedim. "Mutlu oldun mu? Onun yüzüne çıplak dokunmadım ya da vücuduna ama benim ilklerim sende oldu," dedim. Arkamı dönüp ona baktım. "Kendi silahıyla vurdum onu, o kadar. Yaptıklarından dolayı pişman olmasını sağladım," dedim. Bana arkadan sarıldı, sonra arabaya doğru yürüdük.
🔥
Evde birlikteydik. Merve, "İzleyemediğim şeyi açıp izleyelim. Mısır patlatın, film yerine olsun," dedi. Mutfağa gitmek için ayağa kalktım. Peşimden gelip beni durdurdu. Mutfağın girişinde önüme geçip o yapmak istedi. Tamam deyip içeri geçtim, yerime oturdum. Bana, "Mısırlar nerede?" diye sordu. "Yapanı söyleyin, elimden aldı kahramanımız," dedim. Güldü, o olmadan başlatmadık. Elinde mısırları dağıtıp ikimizin ortasına koydu. Berk'e işaret verdi, başlatıp yerine geçti. Akşam film keyfimiz böyle geçmişti. Merve konuştu, "Ben oradayken çok şeyi kaçırmışım. Pelin'i gördünüz mü, tanıştınız mı?"
"Evet, aynen Miray gibiydi kardeşi. Bu cuma birlikte gideriz. Hepimizin bir işi yok, değil mi? Öğleden sonra değil miydi gösterisi?"
"Ne gerek var, maçıma davet ettim. Perşembe akşamı görürsünüz."
"Doğru söyledin. Senin maçın vardı. Diyorsun ki sahaya geri döndün." Başımı salladım. "Senin saklandığını, bıraktığını düşünenler yutacaklar söyledikleri gibi." Gül'ün sözü doğruydu. Yemelerini sağlayacağım hepsini teker teker. "Bu arada Demir, senden korkulur. O ne hedef tahtası, o ve oklar çok garipsedim."
"Merve, polisi aradın mı biz gidince?" Başını evet olarak salladı. Onu yolda aldık, öylece eve gittik. "Yakında haberlerde çıkar," dedi. İyi, bale dedim.
"Maçına az kaldı. Yarın da çalışmaya gidecek misin? Okul tam gün, nasıl yapacaksın?"
"Ekeceğim tabi," dedim. Bana ciddi misin diye baktılar. Ciddiyim diye baktım. Sonra şaka şaka deyip, "Müdürden yarım gün izin alacağım. Maçımı söyleyip izin kağıdı verecek."
"Bu ekmekten daha iyi merak etme. O iş bende, derslerin notları her zamanki gibi alırım." Gül'e çok sağ ol dedim. Film keyfimiz bitince onları kapıdan geçirip yine araba Gül'ün elindeydi ama öğleden sonra benim elimde olacaktı. Yarın için hazırlık yapmalıydım. Öğleden sonra hocadan izin alıp çıkacaktım. Benim bir işim kalmamıştı. Projemi sunup sınavı her daim geçerdim. Geçmişin ödülü çalışkan olmamdı. Aklıma yazılıyordu.
🔥
Gözlerim kendiliğinden açıldığında kollarımı açarak esnediğimde onu yanımda buldum. Doğru, dün birlikte uyumuştuk. İkimizin de okulu olduğunda onu uyandırmakta karar kıldım. Demir'i dürttüm. Ona bakarak gözlerini açtığında bana gülümsedi. "Günaydın kralım, okula geç kalıyoruz, kalk," dedim. Başını salladı, kollarından çıkıp ilk ben gitmek istedim. Elimden tutup beni kollarına alıp boynumdan öptü. "Dünün devamını bekliyorum senden. Kulak ısırmak ne, köpek misin sen?" dedi. Güldüm, he he deyip ona döndüm. Ellerimle avucuna alıp dudağına buse kondurup kollarından kaçtım. "Bunun bedelini ağır ödeyeceksin," dedi. Hı hı deyip kapıyı arkamdan kilitleyip yüzümü yıkadım. İşlerimi halledip çıkmak için kapı kolunu tuttum. Açmadım, öylece durdum, bırakıp kapıya yaslandım. İçim neden bu kadar huzurlu anlamadım. Dün için mi yoksa yarın ve sonraki günler için mi? Kardeşimi buldum, canlı canlı onu gördüm. "Miray hadi geç kalıyoruz," dedi bir koca edasıyla. Ne çabuk onu kocam gibi gördüm. Dahası, benimkiler onu enişte olarak görmelerine şaşırdım.
Banyodan çıktım, o banyoya daldı. Gülerek odama gidip hazırlandım. Çantama yedek kıyafet koydum. Okula bir kere gittim ama şimdi gitmeyecektim. Mert ağabeyi aradım, öğleden sonra oradayım diye. Tamam dedi. Spor çantamı ve diğer şeyleri ayarlayıp iki çantalı şekilde aşağı indim. Mutfaktan leziz kokular geldi. Çantaları bırakıp mutfağa yürüdüm, onu gördüm. "Ne çabuk işini hallettin."
"Ben hazırdım zaten kraliçem, sadece acil işimi gördüm o kadar."
"Elini yıkadın mı? Şüphelenmeye başladım," dedim. Güldü, yıkadım dedi. Koşarak ona sarıldım. Mutluydum ama bunun sebebini anlamamıştım. Fark etmemiştim. Ne için bu kadar mutluydum bilmiyordum. O bile sarıldığım için mi, yoksa beni mutlu gördüğü için mi şaşkındı.
"Ne oldu kraliçem, neden bu kadar mutlusun?"
"Ben de bilmiyorum neden bu kadar huzurlu ve mutlu uyandığımı. Ne oldu da bu kadar mutluyum, neden sana sarıldım," dedim. Güldü, tavadaki yumurtayı tabaklara koyup geri götürürken onu takip ettim peşinden. "Denge mi değişti? Ben seni takip ederken sen takip ediyorsun beni," gülerek ayrıldım. Sandalyemi çekip oturdum. Karşıma geçip çayları koyarak yerine oturdu. Daha vakit vardı, en azından sabah derslerini kaçırmasam iyi olurdu. Okula girdiğimde dekanın yanına uğrayıp izin almalıyım yarın için. Maçım için aslında yarın öğleden sonra dersim azdı diyeceğim ama eve gidip hazırlık yapacağım. Of ya, çok karıştı. Kahvaltı sofrasından kalkıp birlikte yıkadık. Sonra birlikte kapıdan çıktık. O beni bekledi, hatta çantalarımı taşıdı. Kapıyı kilitleyip demir kapıyı açarak yol verdim. Sonra Gül'ü aradım, bizi alması için. Gözlüğümü taktım, hava güneşliydi, günlük güneşliydi.
Birkaç saat sonra...
Yorgundum. Demir kapının açılması için zili bastım. Aniden kapı açıldı. Arkamı bakarak demir kapıdan geçip kapattım. Yokuştan çıkmak yorgunken daha da yorulmamı sağladığı için teşekkürler sonunda kapıya ulaştım. Plastik kapıyı açarak içeri geçtiğimde demirli kocaları, geç kalan karılarına benzetmişti. Çok benzetmiş kendini. Gülmemi durdurmayı denedim ama dışarıya kahkaha atıp, "Demir, Allah aşkına geç geleceğimi söyledim ve sen nerede olduğumu bile bile lambanın altında kocalarını bekleyen karılara benziyorsun," dedim. "O kadar mı özendin karıcım," dedi. Dalgasını geçtim. Küsmek üzereydi, dur dedim, durdurdum. Ayakkabılarımı çıkarıp içeri geçtim. "Şakaydı, alınma," dedim. Masaya gösterdi. Ne özenmiş benim sevgilim. Yanına koşarak sarıldım, dudağından öpüp geri çekilecekken durdurdu beni. "Öyle kaçamazsın dedim sabah," dedi. Güldüm. "Yıkanıp geleyim, sonra ne yapacaksan yaparsın," dedim. Bıraktı beni. "Havlulu gel," diye emir verdi. "Emrin olur, yok canım. Rüyanda gör beni öyle, pijamamla geleceğim," dedim. Hayal kırıklığı yaşadı. Üzgünüm biraz beklemeni söyledim sana ama sabredemiyorsun.
Duş kabinine girip musluğu açtım, soğuk suyla bir güzel serinledim. Üşüdüm, sıcağı açtım. Yorgunluğumu aldı. Suyu kapatıp havluyla kendimi kuruladım, kısa pijamalarımı giyip aşağı indim. Bana baktı, masaya geçtiğimde gülümsedi, yemeğimi koydu. Oturmadan arkamdan geçip kokladı. Banyodan hızlı çıktım, bir kez kullandım sabunla şampuanı. "Güzel kokuyorsun," deyip kokladı saçımı, yana çekip öptü. Gıdıklıyordu öpücüğü. "Yapma, sakin kal demedim mi sana," dedim. Öperken güldü. "Dayanamıyorum, bir başladın mı devam istiyorum," dedi. Güldüm. "Saçmalama ama öpücük serbest, diğerleri sınırlı," dedim. Ayağa kaldırdı, kucağına oturttu. Ona bakıyordum, göz göze geldik. Mesafeler kapandı ve her yer karanlıktı ama bir ışık belirdi. Onun ışığıydı. Ona doğru koşuyordum.
Işık kayboldu, karanlık son buldu. Gözlerimi açtığımda onunla göz göze geldik, gülümsedim. "Yemek yiyelim," dedim. "Peki," dedi, altımdan kalkıp yanağımdan öpüp karşıma geçti.
Yemeğimizi keyifli bir sohbet eşliğinde yedik. Birlikte sofrayı topladık ve odama çıktık. Ben yatağa atladım, o da arkamdan atladı. Bir süre birbirimizi takip ederek döndük ve sonunda birbirimize sarılıp gözlerimiz kendiliğinden kapandı. Yorgunluk ikimizi de sarmışken huzurlu bir uykuya daldık.
| Okur Yorumları | Yorum Ekle |

| 1.43k Okunma |
107 Oy |
0 Takip |
27 Bölümlü Kitap |