41. Bölüm
Hande Simay / KANDELEN / BAK BU SON PERDE OYUN

BAK BU SON PERDE OYUN

Hande Simay
handsimy

Asaf Arşın'ın anlatımıyla:4

"Efendim bundan emin misiniz? Onu gerçekten teslim etmek bizi kurtaracak mı?"

"Akıllı ol Ruhsal, Azat'ın aradan çekilmesi tabii ki de bizim oldukça işimize yarayacak. Görmüyor musun o herkes için bariz bir tehlike."

"Yine de bahsettiğimiz kişi Azat Deniz Erdemir olunca duraksıyor insan."

"Endişelenme Ruhsal, bu gece bizden yana bir sorun çıkmayacak. Yıllar önceden bunun planını kurduk biz bugünün geleceğini bile bile. Her şey hazır, korktuğun gibi bir sorun çıkmayacaktır."

"Bana telefonumu ver Ruhsal. Emrimi ikiletmeden telefonumu bana verdi. Telefondan numarasını tuşlayarak arama tuşuna bastım. Telefon çaldı, çaldı ama açan olmadı.

"O zaman bizde ona farklı şekillerde ulaşırız. Ayağa kalktım. Sanırım artık kavuşma vakti geldi ha? Beni takip et Ruhsal. Ruhsal ile merdivenlerden çıkarak üst kata geldik. Odasında değil mi?

"Odasında efendim, aşağı inmeden önce kontrol ettim."

"Güzel." Odasının önüne gelerek kapıyı çaldım ve girdim. Balkonda arka bahçeyi izliyordu.

"Devil?" Yavaşça arkasını döndü kız.

"Baba?" Gülümseyerek yanın gittim.1

"Benim canım kızım ne yapıyormuş bakalım burada?" Güldü.

"Bu küçücük odada neyi yapabilirsem onu yapıyorum babacım."

"Birileri yine trip mi atıyor bana? Ayrıca sana evimdeki en güzel ve geniş odayı verdiğimi biliyorsun Devil."

"Ama dışarısı kadar geniş değil. Görüyorum oradaki dünya odamdan daha geniş baba."

"Gerçekten bu kadar çok mu dışarıya çıkıp bu kötü dünyayı keşfetmek istiyorsun Devil?"

"Dünyanın bize ne gibi bir zararı dokunabilir ki baba? Doğduğumdan beri bu evde hapisim. Neredeyse kimsem yok, yapayalnızım. Bu balkon ,ev ve bahçe dışında hiçbir yere gidemiyorum. Çok sıkıldım artık."

"Aşk olsun Devil. Ben varım, Ruhsal abin var, Öğretmenlerin var, Arkadaşların var.

"Arkadaşlarım?"

"Bunları daha önce de defalarca kez konuştuk Devil."

"Niye geldin o zaman odama bugün baba? Elimi kızın omzuma koydum."

"Annenin katilini buldum Devil." Karşımdaki kız dondu bir anda.

"Şaka yapıyor olmalısın baba."

"Hayır, şaka yapmıyorum onu bu sefer gerçekten buldum." Gözleri doldu.

"Deniz katili bulunamaz diyordun, çok tehlikeli, psikopat, ruh hastası bir katil diyordun. Nasıl buldun onu?"1

"Zor oldu bir tanem ama sonunda onu bulmayı başardım. Şimdi hazırlan seninle ona gidiyoruz." Arkamı dönerek balkondan çıktım ve odanın çıkışına doğru yöneldim. Kolumu tutan kız dolu gözlerle bana baktı.

"Ya annem gibi bizi de öldürürse deniz katili baba? Ona gitmek çok tehlikeli."

"İntikamından vaz mı geçiyorsun yoksa Devil?"2

"Asla! Sadece senin için endişeleniyorum baba. O iğrenç katil annemi aldı benden şimdi seni de alırsa o zaman hiç kimsem kalmaz."

"Merak etme, bugün içinde yanan intikam ateşini dışarıya püskürtme zamanı benim küçük şeytanım. O zannettiğimiz kadar güçlü biri değil inan bana." Gülümsedi. "Hadi şimdi hazırlan da çıkalım." Kızın odasından çıkıp aşağıya indim.

"Oğlum söyleyin arabamı hazırlasınlar."

"Baş üstüne Asaf Bey."

"Efendim kız Azat'ı görünce onu hatırlamayacağına eminsiniz değil mi?"

"Ruhsal her zaman çok sıkı sıkıya düşünmek iyi değildir bu kadar. Elbette hatırlamayacak. Ona verdiğimiz ilaçlar o kadar güçlüydü ki 9 yaşındaki küçücük bir kızdan geçmişine dair hiçbir şey kalmadı bunu sende biliyorsun. O artık 9 yaşındaki Azat Deniz Erdemir'in kız kardeşi Melek Erdemir değil; o artık 14 yaşındaki Asaf Arşın'ın kızı Devil Arşın."1

"Sizce Azat onu tanıyacak mı efendim?"

"Yaşının ilerlemesi, saç rengi ve şeklinin değişmesi onun sadece dış görünüşünü değiştirir Ruhsal. Azat'ı bilirim. Devil'i görür görmez onu tanıyacaktır. Bizde bu şekilde onu tuzağımıza çekip onu o şekilde yakalatacağız."

"Efendim siz ve kız ne olacaksınız? Polisler geldiğinde eğer olay yerinde olursanız sizi de alırlar."

"Merak etme onu o kadar çok şaşırtacağım ki ona yaptıklarımdan haberdar olmayacak asla. Bugün bizim günümüz Ruhsal. Bu oyun artık bugün burada bitecek nihayet. Bugün bir çok kişinin defteri kapanacak ve unutma sende geliyorsun benimle." Merdivenlerden inen kızı görmem ile sustuk.

"Gerçekten gidiyor muyuz baba?" Güldüm.

"Gerçekten gidiyoruz kızım. Telefonun yanında mı?"

"Yanımda ne oldu, evde mi bırakayım?"

"Hayır, şimdi senden bir şey yapmanı isteyeceğim gitmeden önce yapabilir misin?" Heyecanla gülümsedi kız.

"Her ne olursa, yıllardır bugünü o kadar çok bekledim ki o yüzden sen ne istersen her şeyi yaparım bugün ben." Elimi kısa siyah saçlarında gezdirdim.

"Aferin benim kızıma. Telefonunu çıkart öyleyse tatlım." Cebinde duran telefonunu çıkarttı. Telefonu alarak Azat'ın telefon numarasını tuşladım. "Birazdan arayacağım kişi senin annenin katili Devil." Sinirle konuştu.

"Yani deniz katili."

"Aynen öyle. Şimdi sana telefonunu vererek onu aramanı istiyorum."

"Neden onu ben arıyorum?"

"Çünkü birazdan gideceğimiz yere onu bizzat sen davet edeceksin canım kızım. İyi ama neden ben baba?"

"Çünkü o katil eminim ki seni hatırlıyordur Devil."

"İyi de o her gün bir çok kişiyi öldürüyor. Benim annem öleli 5 yıl geçti baba. Beni nasıl hatırlayacak ki o katil?"

"Hatırlar Devil, hatırlar. Herkesi unutsa bile ilk seni hatırlar canım kızım. Sen sadece sana söylediğimi yap yeter. O katil sana her ne derse desin sadece gönderdiğim konuma gelmeni istiyorum diyeceksin tamam mı?" İtaatkar bir şekilde kafa salladı. İyi öyleyse. Telefonu kızın eline bıraktım. "Şimdi onu ara Devil." Arama tuşunu basarak telefonu kulağına götürdü. Bu telefonu kesinlikle açacaktı çünkü bu telefon 5 sene önceki Melek Erdemir'in telefon hattıyla aynı hattı. Numarayı ezbere bildiğini düşünürsek aramayı görür görmez kalbine inmezse açacaktı telefonu...

 

Azat Deniz Erdemir'in anlatımıyla:

Karşımda duran adamın kafasındaki siyah torbayı çıkardım. Adam gözüne vuran ışık huzmesiyle gözlerini kıstı ve nerede olduğunu sorguladı.

Şu sıralar Kayra kurbanlarını Sahra'nın elebaşı Yakup Avcı'yı öldürüp çökerttiği çetenin elemanlarından seçiyordu. Şu 1 haftadır her gün onlardan birisini buluyordum karşımda. Hemen yanımdaki sandalyeyi çekerek adamın önüne oturdum beni daha iyi görebilmesi için. Adam gözleri ışığa alıştıktan sonra nerede olduğunu sorguladı ilk başta.

"Neredeyim ben ve sen kimsin?" Yüzüne vuran ışığı biraz daha kendine çevirdim. "Kimsin se-" Beni tanımış olacak ki korkudan gözleri iyice büyüdü. "Sen osun."

"Tanıdın galiba?"

"Ne yapacaksın, ne için kaçırdın beni?"

"Bu sence de çok kolay bir soru olmadı mı?"

"Yapma, yalvarırım yapma. Ne istersen veririm, yeter ki beni öldürme."

"Şşşt, bana yalvarmanın bir işe yaramayacağını biliyorsun değil mi?"

"Yapma, bak ben çok pişmanım. Beni zorla kattılar bunların, hiçbirini yapmayı ben istemedim.

"Biliyorum, biliyorum ve biliyorum hep öyle olur zaten. Sen pis işlere buluşmayı istemezsin ama hep seni bulur zaten değil mi?" Kafa salladı korkuyla. Sandalyeden kalkıp iyice dibine geldim. "Peki madem sen istemedin ne diye o zaman sana verdikleri mamayı kabul ettin?"

"Ne?"

"Diyorum ki ne diye bir köpek gibi sana verilen ödül mamasını kabul ettin?"

"B-b-ben..."

"Sen ne?"

"B-b-ben..." Çalan telefonum ile bir küfür savurdum.

"İlla bölmek zorundasın değil mi Kayra?" Gördüğüm numara ile bir anda tokat yemişe döndüm. Ne? Bu olamazdı değil mi? Telefon kapanmadan titreyen elimle telefonu açtım sesimi düz tutmaya çalışarak.

"Alo?"

"Sen deniz katili misin?" Bu, bu... Nasıl lan? Neler oluyordu şu anda?

"Melek?"1

"Deniz katili sen misin, cevap ver." Gözlerimi yumdum. Hayır, hayır, hayır. O piç kurusu Asaf bana bunu yapmış olamazdı.

"Melek?"1

"Ben Melek değilim." Oydu, yemin ederim oydu.

"Sensin, o sensin."

"Ben Devil Arşın deniz katili. Babam ile seni deniz kıyısındaki boş mezarın önünde bekliyor olacağız." Bunları dedikten sonra telefon kapanmıştı. Telefonumu hemen cebime koyup deponun çıkışına yöneldim.

"Azat Bey iş tamam mı?" Cevap vermeden arabamın kapısını açarak arabama bindim.

"Azat Bey? Azat Bey, nereye gidiyorsunuz efendim?" Adamları dinlemeyip gaza basıp sürmeye başladım arabamı. Yemin ederim bugün onu gebertmeye gidiyordum kendi ellerimle. Peşime polis takılması, idam edilmem, tekrar hapse tıkılmam, işkence görmem o an için önemli değildi. Sadece tek bir şey düşündüm, Melek kızımı. O orospu çocuğu bana bu hayatta oynayacağı en büyük oyunu oynamıştı ve ben bugün onun eceli olmaya gidiyordum.

Telefonumun çalmasıyla ekrana kaydı gözüm. Adamları her şeyi Kayra'ya yetiştirmiş olmalıydı ki o arıyordu. Telefonu açtım.

"Azat, bir anda çıkmışsın depodan önemli bir şey mi oldu?" "Kayra" dedim titreyen sesimi kontrol altına almaya çalışarak.

"Azat, sen iyi misin?

"Yalan söylemiş, oyun oynamış bana."

"Kim? Azat neden bahsediyorsun sen?"

"Melek kızım yaşıyormuş Kayra!" Sessizlik.

"Azat, nasıl olur bu imkansız."

"Hatırlamıyor, lanet olsun hiçbir şeyi hatırlamıyor benim Melek kızım." Gözümden bir damla yaş aktı 5 yıl sonra. Mutluluktan mı, sinirden mi, kandırılmışlık hissinden mi bilinmez 5 yıl sonra kendi ellerimle gömdüğüm Melek kızım için tekrar ağlıyordum. Onu ben kendi ellerimle gömmüştüm, o halde nasıl...

"Azat, emin misin sakın sakat bir şeyler yapma bak bu tuzak olabilir. Her neredeysen dön eve konuşalım."

"Kayra, duydum, sesini duydum."

"Ne dedi?"

"Deniz katili dedi bana. Onu nasıl unutabilirim Kayra sesi onu bulduğum ilk gündeki gibi aklımdayken?"

"Başka ne dedi?" Arkadan birkaç ses daha duydum. Sanırım Kayra adamlarına sesleniyordu arabasını hazırlaması için.

"Bekle beni her neredeysen beraber gidiyoruz seni tek gönderemem oraya."

"Melek olmadığını söyledi." Hatırlamaya çalıştım. Beynim uyuşmuştu sanki. "Devil Arşın'ım ben seni babamla gönderdiğim konumda bekliyorum" dedi.

"Arşın?"

"Siktiğimin piçi kızıma her ne yaptıysa ona beni unutturmuş! Ama yemin ederim onu kendi ellerimle geberteceğim. Bunu bana yaptığına öyle bir pişman edeceğim ki onu. 7 sülalesi ona yaptığım şeyi konuşacak. Herkesin aklına kazıtacağım onu!"

"Azat, hemen bana konumu gönderiyorsun derhal."

"Yeri biliyorsun zaten."

"Neresi?"

"Boş mezarlık."

"Deniz kenarındaki mi? Cevap vermeden telefonumu kapattım ve arabamı sürmeye devam ettim..."

 

Kardelen Sahra Aktaş'ın anlatımıyla:

"Obala, maşallah. Kız sen ne zaman dolabını değiştirdin?"

"Çok olmadı. Yemin ederim böyle kıyafetlerinin olduğunu bilseydim mağazaya gitmek yerine sana gelirdim şu dolaba bak be." Esra ile dolabımın önünde durmuş benim yeni kıyafetlerimi değerlendiriyorduk. "Yalnız bir şey soracağım?"

"Sor."

"Bu dolabın %70'i neden siyah, başka renk mi kalmadı koskoca evrende?"

"Bilmem, siyah klas durur diye çoğunu siyah aldım kıyafetlerimin işte." Elini çenesini koyup düşünerek yatağıma oturdu.

"Yalnız güzel güzel de seninle en kısa sürede tekrar bir alışverişe çıkmamız lazım."

"O niye?"

"Kızım bu kadar siyah adamı boğar ayrıca seni tanıyorum Sahra. Sen ömrü hayatın boyunca hiçbir zaman bu kadar siyah tutkusu olan bir kadın olmadın. Söyle bakalım bu kıyafetlerin olayı ne?"

Kadın polis vesselam hemen çözdü işi. Son derece sıradan bir şeymiş gibi omuz silktim.

"Ne var canım, tarz değişikliğine gidemez miyim?"

"Gidersin, gidersin de renkliden siyaha geçmek de ne bileyim, genelde tam tersi yapılır ya kuzum." Esra yataktan kalkarak tekrar dolabıma yürüdü ve kıyafetleri karıştırdı. "Bu akşam siyah giyinsem nasıl olur?"

"Siyah güzel olur ya."

"Beğendiğini giyebilirsin oradan."

"Sahiden mi?"

"Evet, istediğini al ve giyin, çekinme." Yanıma gelip kollarını sırtıma doladı.

"Sen var ya sen, bir tanesin be!"

"Tamam sakin ol, düşeceğiz şimdi. Bu arada Esra saat kaç, geç kalmayalım?"

"Doğru dedin dur bir bakayım." Benden ayrılarak makyaj masamın üzerindeki çantasından telefonunu çıkartıp saate baktı Esra. "Kuzu valla tam 19.00."

"Hadi be, geçmiş mi o kadar?"

"20.30'da orada olmamız lazım Sahra ama biz bu gidişle yılbaşını trafikte kutlayanlardan olacağız demedi deme."

"Ağzını hayra aç Esra. Hadi o zaman elimizi çabuk tutalım da bir an önce hazırlanıp çıkalım evden."

 

"Sahra, hazır mısın kuzu?"

"Geldim geldim sen ayakkabılarını giye dur. Ben rimelimi sürüp geliyorum hemen." Elime aldığım rimeli açarak kirpiklerime tek kat rimel geçtim ve rimeli de çantama atarak son kez aynaya baktım. Sanırım hazırım. Çantamı koluma takarak çıktım evden. Asansörden inerek bahçeye çıktık ve oradan da arabamı park ettiğimiz yere geldik. Arabamın kilidini anahtarla açarak içine yerleştik. "Esra saat kaç bir daha bakar mısın?"

"Kuzu, saat 19.45 şuanda.

"Gideceğimiz yer buraya yarım saatlik uzaklıkta ki bugünkü İstanbul trafiğini göz önüne alırsak..."

"Durum o kadar kötü mü diyorsun yani?"

"Dua etmekten başka şansımız yok, olmadı canlı bağlantıyla katılacağız partiye." İkimizde gülüştük.

"İyi arabayı sür de bir an önce varalım şu gideceğimiz yere..."

 

2.5 Saat Sonra:

Araba kullanırken, özellikle de uzun yolda topuklu giymek gerçekten bana göre değilmiş. Bunu bu 2.5 saat süren yolculuğumuzdan sonra tekrar anlamıştım.

"Geldik mi?"

"Evet, burası sanırım."

"Hadi inelim o zaman zaten oldukça fazla geç kaldık." Çantamı alarak arabadan indim ve kapıları kilitledikten sonra anahtarı çantama koydum. Mekana girer girmez sıcak bir ortam karşılamıştı bizi.

"Kızlar, hoş geldiniz. Çok şık olmuşsunuz ikinizde." Esra gülümseyerek ikimiz adına konuştu.

"Sağ ol Mert sende bayağı iyi görünüyorsun. Abin nerde geldi mi?"

"Tuna abimin bir işi çıkmış gelemeyecek o yüzden bugün."

"Ne işiymiş yılbaşı akşamı? Mert doğruyu söyle senin bu abin O ses Türkiye izlemeye falan evde kalmadı değil mi?" Mert kahkaha attı.

"Yok be, abisi çağırdı bir gel bizim eve diye ona gitti." Mert lafını bitirince sordum.

"Uğrayacak mı bu gece yoksa hiç mi gelmeyecek?"

"Bilmem ki ama sanırım gelmez ya. Hepinize selamı var."

"Aleykümselam" dedim. Esra konuştu.

"Eee, hani Nesrin nerde Mert?"

"Ablam mı, Selim abinin yanında."

"Bunlar da birlikte çok mu takılmaya başladır ne, aman Tuna görmesin valla." Gülüştük hepimiz. Nesrin, Tuna'nın kırmızı çizgisiydi. İyi o halde gelin gidelim. Mert'in arkasından giderek Selimlerin yanına doğru yürüdük. Selim bizi görür görmez sırıtarak bize döndü.

"Sahra, Esra ne zaman geldiniz, geç kaldınız bayağı?"

"Yeni geldik, trafik çok sıkışıktı."

"Doğru bugün İstanbul trafiğine bir de yılbaşı trafiği eklendi değil mi?" Esra konuştu.

"Mirza yok mu Selim?"

"Valla Esra sanırım o terasa sigara içmeye çıkmıştı oradadır muhtemelen." Nihat abi diye sordum.

"O mu, o görevde ya."

"Ne görevi?"

"Sanırım birinden ihbar gelmiş onu araştırmaya gitti bizim karakoldan bir ekiple."

"Kimi araştırmaya gitti ki yılbaşı gecesi?"

"Önemli dedi gerisini söylemedi."1

"Allah Allah merak ettim şimdi."

"Sahra ne zaman geldiniz?" Kollarını bana doğru açan Kıymet Komiseri görünce tebessüm ederek kollarımı sırtına doladım ve kulağına doğru konuştum. "Nihat Abi'den haberiniz var mı komiserim, nereye gitmiş?" Kollarını serbest bırakarak birkaç adım geri çekildi Kıymet Komiser. İçindeki sarı elbiseyle tam yaşının kadını gibi klas görünüyordu.

"Kayra Karaman'ın üretim fabrikasını araştırmaya gitti bir ekiple."

"Neden?"

"Bir ihbar almış uyuşturucu madde ürettikleri ile ilgili."

"Bildiğimiz MXS şirketinin mi üretim fabrikasına gittiler?"

"Aynen öyle. Zaten dünden beri fabrika hakkında arama kararı çıkartırtmaya çalışıyordu. Bugün saat 8'e doğru da izin çıkınca vakit kaybetmeden gideyim dedi. Bilirsin bizim Nihat taktı mı takan tiplerdendir. O gizli lansman partisi ihbarından sonra sürekli Kayra Karaman'ın peşindeydi zaten."

"Biliyorum, öyledir Nihat Abi ve bu özelliği sayesinde merkezdeki sevilip sayılan insanlardan biridir."

"Öyle." Masanın üzerindeki içkilerden birini uzattı. "İçer misin?" Gülümseyerek Kıymet Komiserin elinden uzattığı içkiyi aldım. Gözüm mekanda gezindi. Mirza geri gelmişti ve Esra ile konuşuyorlardı. Bu ikisi arasında şu sıralar su sızmıyordu maşallah. Acaba Mirza açılmış mıydı Esra'ya? Gerçi öyle bir durum olsaydı Esra ilk önce bana söylerdi. Kulağıma gelen telefon sesi ile çantamdan telefonumu çıkardım.

"İzninizle komiserim."

"Tabii, estağfurullah Sahra. Dışarı çıkarak telefon açtım. Arayan Kayra'ydı."

"Alo, Sahra?"

"Kayra bende seni arayacaktım şimdi. Polis Nihat'ı biliyorsun ya o senin fabrikada arama kararı çıkartırmış."

"Haberim var Sahra ama şuan inan bana şirketten bile önemli bir sorunumuz var." Kaşlarımı çattım.

"Ne oldu?"

"Sahra inan bana bu nasıl söylenir bilmiyorum ama Azat'ın kardeşi sanırım ölmemiş."

"Ne demek ölmemiş? Kızı bizzat ben çıkardım mezardan." Birkaç saniye düşündüm. Gerçi DNA analizi testinin sonucu belirlenememişti sadece mezardaki kemikler analiz edilerek cesedin kız olduğu öğrenilmişti. Bir dakika bir dakika, "Kayra sakın bana bu haberi ilk Azat'ın öğrendiğini söyleme bana."

"Kız, Azat'ı aramış."

"İyi ama nasıl hayatta kalmış 5 yıl boyunca?"

"Asaf kıza kendisini babası diye tanıtmış."

"Ne! Nasıl?"

"Bilmiyorum Sahra, gerçekten bilmiyorum. Peşimde olan polislere gelecek olursak maddeden bir şey çıkmaz ama onun dışında ellerinde beni tutuklatmaya yetecek ürettiğim ilaçlar var. Yakalanmadan önce ne kadar zamanım olur bilmiyorum ama Azat'ı durdurmamız lazım."

"Tamam, nereye gidiyorsun sen şimdi?"

"Boş mezar bulunan deniz kıyısına." Merdivenlerden inerek arabamı park ettiğim yere gelip hızlıca içine bindim ve arabamı çalıştırdım.

"Tamam Kayra ben yoldayım, geliyorum. Muhtemelen Asaf ve Azat'ın kız kardeşi birlikte gelecekler oraya. O zaman Azat, Asaf'a bir şey yapamaz. O orospu bilerek Azat'ın kız kardeşini getiriyor yanında Azat'ı dizginlemesi için."

"İşte tam da bu yüzden tehlikede olan kişi Azat."

"Kahretsin, tamam ben bir şekilde halletmeye çalışacağım."

"Sahra, Azat'ı koru eğer tutuklanırsa bu sefer kurtuluşu olmaz bunu sende biliyorsun. Tutuklandığı gibi idam edilir."

"Elimden geleni yapacağım." Telefonu kapatarak yan koltuğa attım. Telefonumu tekrar yan koltuktan alarak Azat'ı aradım. Çaldı çaldı ama açmadı telefonu. "Hayır Azat, hayır!" Kendi ölümüne gidiyordu o deniz kıyısına. Asaf her şeyi başından beri planlamıştı zaten ama hayır oradaki boş mezar bugün deniz katilinin mezarı olmayacaktı. Evet bugün bir ölü olacaktı ama o Azat olmayacaktı henüz onu yeni bulmuşken kaybedemezdim...

 

Azat Deniz Erdemir'in anlatımıyla:

Arabamı park ederek yol kenarına durdurdum. Yol boyunca birkaç kez Kayra aramıştı ama açmamıştım. Saat akşam 11'e geliyordu. Buraya en son boş mezar için gelmiştim aylar önce. Meğerse o boş mezar gerçekten boşmuş bunca sene. O zaman kimi kollarımda tutmuştum ben o gece? Kimi gömmüştüm ben o mezara? Hepsi yalan mıydı? Bütün yaşadıklarım sadece bir aldatmacadan mı ibaretti?

Arabadan inerek deniz kenarına inen merdivenlerden indim. Nefes nefeseydim sanki kilometrelerce koşmuşum gibi. Kalbim çok hızlı çarpıyordu. Birazdan onu karşımda görünce neler hissedeceğim bile şu anlık muamma idi.

Köşedeki mağaranın önüne geldim. Oyalanmak istemediğim için mağaranın içine girmedim ama net hatırlıyordum o kurumuş kanı. Kan Melek kızıma ait değilse kimindi o zaman?

Acele ederek boş mezarlığın önüne geldim. O kadar derindi ki aylar bile yetmemişti onu göçürtüp kapatmaya. Boş mezara takıldı gözüm. Saatlerce o gece mezar kazmıştım oysaki. Nasıl o olmadığını hissedememiştim? Bariz oydu işte ölen.

Gözlerim gelen iki silüete takıldı. Nefesimi tuttum o an. Karanlıkta onu gördüm sonra. Birkaç adım sendeledim. Hayatımda 4. defa gerçekten korktuğumu hissetmiştim o an. İlki annemin ölümündeydi. 2.'si Melek kızımı o çöp kenarında bulduğum gündeydi. 3.'sü Melek kızımın cesedini denizde yatarken gördüğümdeydi ve en sonuncusu ise şuandı işte.

Gözlerimi kıstım ve incelemeye başladım. Gelenler hiç konuşmuyordu. Saçları küt şeklindeydi, siyaha boyanmıştı. Boyu uzamıştı ve hala oldukça zayıftı. Bir adım attım öne doğru.

"Melek?"1

Asaf'a baktı. "Baba bu o mu?" Kendimi sıkıyordum. İlk defa kendime bu kadar hakim olmaya çalışıyordum. Onun yanında yapamazdım yapacaklarımı. Aklıma ölmeden önceki diyaloğumuz geldi.

"Korurum dedin. Seni herkesten, her şeyden korurum korkma Melek kız dedin bana dün gece. Beni kendinden korumak için mi söz verdin abi. Şu anda sözünü tutmuş halin bu mu senin?"1

"Melek."

"Ne Melek? Senin için Melek yok artık. Benim içinde sen yoksun anladın mı Azat Deniz Erdemir?"

"Melek! Söylediğin sözleri geri al! Hala abinim ben senin! Sende benim kız kardeşim Melek kızsın."

"Artık değil. Benim tanıdığım bir katil abim yok Azat Deniz Erdemir. Benim tanıdığım abim, saçlarımı tararken sırf acımasın diye saçlarımın altına elini koyarak tarardı saçlarımı."

"Benim abim, ben uyuduktan sonra yanıma gelir ve saatlerce yanımda oturarak beni izlerdi."

"Üstüm açık mı? Saniyesine üstümü örterdi."

"Kolumun üstüne mi yattım? Direk kolum uyuşmasın diye kolumu çekerdi."

"Benim abim böyle biriyken bir katil olamazdı. Bu yüzden sen benim abim olamazsın Azat Deniz Erdemir. Sen sadece bütün Türkiye'nin konuştuğu deniz katilisin. Benim abim değilsin."

 

Bir adım daha attım. "Melek bu sen misin?"

"Baba o bana neden Melek diyor?" Etrafı inceliyordu Melek kızım. Asaf'a kaydı gözlerim. Kontrolümü kaybetmemi bekliyordu ama yanında Melek kızım varken ona saldıramayacağımı biliyordu şerefsiz. Asaf sırıttı.

"O bir katil Devil. Onu biz anlayamayız." Bu sefer o bana doğru birkaç adım geldi.

"Devil? Adın Devil mi" diye sordum gülümseyerek.

"Sen benim annemi öldürdün!" Sesi tüm sahil boyunca yankılandı. Yanıma geldi hızlı hızlı. "Sen bir katilsin! Sen benim annemin katilisin! Annemi de öldürüp denize attın sen! Ne istedin ondan, söyle ne istedin!"

Yenilgiyle gözlerimi kapattım.

"Ne söyledin lan kıza?" Önümdeki kız ellerini yumruk yaparak bana vurup nefretini kusuyordu.

Hiçbir şey yapmadım. Sadece karşıdaki sırıtan adamın yüzüne baktım. Sırtıma güçlü bir şeyin saplandığını hissettim uzaktan hızlı bir şekilde. Yavaşça yüzümü buruşturdum. Sonra sağ omzuma saplandığını hissettim. Sonra da sol omzuma. Sanırım vurulmuştum.

"Devil buraya gel kızım." Melek kızım Asaf'ın emriyle onun yanına giderek durdu. Asaf eline bir silah tutuşturdu. Silahı görür görmez kontrolümü kaybettim.

"Ne yaptıracaksın lan ona! Seni gebertirim Asaf, seni gebertirim!" Ona doğru atılacağım sırada Melek kızım önüme geçti.

"Orada dur deniz katili. İlk önce annemi aldın benden, şimdide babamı almama izin vermem." Dişlerimi sıktım acı ve sinirle.

"O senin baban değil!"

"Yalan söylüyorsun!"

"Melek çekil güzelim ve o silahı bana ver." Melek elindeki silahı bana doğrulttu. "Melek?"

Bana Melek demeyi kes deniz katili!"

"Sen Melek'sin! Sen benim kardeşim Melek kızsın!" Eli tetiğe gitti. "Melek silahı bana ver güzelim hadi."" Gözlerime baktı o an. Gözlerinde düşmanlık vardı bana karşı. Biz nasıl bu hale gelmiştik böyle?

"Devil, silahı ateşle ve deniz katilini vurarak annenin intikamını al kızım." Tetikteki eli baskı yaptı ve silah ateşlendi. Karşı çıkmadım, geri çekilmedim. Silah sağ göğsümün biraz altına sıkılmıştı. Sol elim kanayan göğsüme gitti o an ve yavaşça yere diz çöktüm Melek kızımın önünde. Tüm dünya karşıma geçip omuzlarımdan bastırsa dahi diz çökmeyi reddedecek ben Melek kızımın önünde diz çökmüştüm çünkü sadece o bana bunu yaptırabilirdi o an.

"Devil, arabaya geç kızım ve Ruhsal abin ile beni bekleyin." Melek kızım son kez bana baktı ve arkasını dönerek gitmeye başladı.

"Melek!" Durmadı ya da geri dönmedi. Sol elimi kanayan yere bastırmaya devam ettim. Asaf birkaç adım atarak dizlerimin dibinde durdu. Gittikçe hissizleşiyordum ama tam olarak pes etmedim karşısında. Kafasını eğerek bana baktı.

"Şuan ağır yaralısın Azat Deniz Erdemir ama eminim ki Melek kızının nasıl bir hale geldiğini merak ediyorsundur değil mi? Eğer dayanabilirsen sana dayanabildiğin kadarıyla anlatmak isterim. Sonuçta bu senin de hakkın değil mi?" Kafamı kaldırıp baktım önümde dikilen adama.

"Sadece tek bir soru ve tek bir cevap piç kurusu."

"Sor o halde cevabını alacaksın." Ayağa kalkmaya çalıştım sol elimi bastırarak. Güçlükle ayağa kalkacağım sırada omzuma bastırılan bir el ile tekrardan diz çökmek zorunda kaldım. "Sen her zaman bir programlı robottun Azat. Küçüklüğünden beri seni programlayan da bendim aslında. O yüzden hep programa göre eylemlerini gerçekleştirdin. Sana ne dediysem onu yaptın. Yararlı da oldun bir yere kadar ama ne zamanki bana karşı geldin işte o zaman kaybettin. Bir robot olduğunu unuttun Azat. Sen sadece öldürmeye programlıydın bense seni kontrol etmeye. Kontrolünün her zaman bende olduğunu unuttun ve işte bak şimdi tamda buradayız."

"Bak bu son perde oyun."1

"O yüzden son bir sorunu cevaplayacağım son kez."

Sağ elimle belimdeki silaha uzandım çaktırmadan. "Neden" diyebildim kendimi zorlayarak. "Neden yaptın bunu?" Bir yandan da sağ elim belimdeki silahımı kavramıştı.

"Çok açık değil mi? Bana karşı geldin Azat. Seni uyardım değil mi? Sende bana kaybedeceğin bir şeyin olmadığını söyledin ama Melek kızını unuttun. Beterin her zaman beteri vardır Azat sen bunu unuttun işte. Bende sana bunu kanıtlamak istedim. Melek kızı öldüremezdim, öldüremeyeceğimden değil yanlış anlama ama o her ihtimalle seninle alakalı elimdeki tek kozdu Azat. Onu kaybedersem sana karşı elimde hiçbir şeyim kalmazdı. Bu yüzden hem seni kontrolde tutmak hem de cezanı vermek istedim."

"Cesedi tam da bu deniz kenarına gece vakti koydum. Gece her şeyi örter. Öldürdüğüm kız da sana o gün ki öldürmeni söylediğim kızdı Işık Karsu. Tesadüfe bak ki onu öldürmeye gittiğimizde Melek ile olan benzerliği dikkatimi çekti."

"İnsanlar çift yaratılır derler. O küçük kızı gördüğümde de öyle hissettim. Gece vakti olduğundan pek odaklanamayacaktın zaten kızın yüzüne. Saçları yeterli diye düşündüm o halde. Dediğim gibi de oldu ve sen o kızı kız kardeşin Melek Erdemir sandın. Sonra da sana dediğimiz gibi teslim oldun."

"O sırada kaçırdığımız Melek Erdemir'e de bir ilaç tedavisine başladık bir klinikte. Kullandığımız ilaç bir nevi çok kuvvetli bir uyuşturucuydu. Bizzat beyindeki Medial Temporal lobunda yer alan Hipokampus'a etki ediyordu bu kullandığımız uyuşturucu. Aslında bu uyuşturucuyu sende yakından biliyorsun. Sonuçta benim için alışverişi sen ve Sahra yaptınız."

Silahı sıkan elim uyuşuyordu ama biraz daha beklemeliydim. "O müzayededeki satın aldığınız uyuşturucunun yan etkilerinden biridir hafıza kayıplığı. Maalesef kardeşinde o ilaçtan o kadar fazla dozda kullandık ki artık bir daha geri döndürülemeyecek bir şekilde benim kızım oldu."

"Yani anlayacağın Melek Erdemir fiziken yaşıyor ama ruhen artık bir daha geri döndürülemez çünkü bunun dünya üzerinde hiçbir tedavisi yok. O artık Melek Erdemir değil o benim kızım Devil Arşın olarak yaşamını sürdürecek bu dünyada. Bu da bana ettiğin yardımların karşılığı olsun Azat Deniz Erdemir."

Siren sesleri duymamla Asaf yola doğru çevirdi bakışını. "Sanırım senin için geliyorlar Azat. Dediğim gibi bak bu son perde-" Bir silah sesi yankılandı havada. Kurşun bana isabet etmemişti. Burada iki kişi olduğumuza göre Asaf'a isabet etmişti.1

Elinde silah doğrultarak nefes nefese kalmış olan gelen kişiye baktım. Anlaşılan kurşun Asaf'ın kafasının arkasına isabet etmişti. Asaf ne olduğunu anlamayarak yere yığıldı kurşunu kimin sıktığını göremeden. Gelen kişiyi gördüğümde silahı sıkan elim düştü ve yere yığıldım daha fazla dayanamayarak.

 

Kardelen Sahra Aktaş'ın anlatımıyla:

Arabamdan inerek deniz kenarına inen merdivenlerden koştum. Lütfen çok geç kalmış olmayayım diye dua ediyordum içimden. Merdivenleri ikişer ikişer inerek kum zemine bıraktım kendimi. Saat neredeyse gece 12'ye geliyordu. Bildiğim mağaranın önünden geçerken az ileride arkası bana dönük Asaf'ı ve Azat'ı gördüm.

"Azat?" Diz çökmüştü. Önünde Asaf dikildiği için beni göremiyordu muhtemelen. Azat kimsenin önünde diz çökmezdi hele ki Asaf'ın önünde asla. Her şey bir anda oldu. Etrafta kimseler yoktu, sadece 3'ümüz vardık. Elim ceketimdeki silaha giderek onu kavradı ve hiç düşünmeden silahı tutan elim onu doğrultarak Asaf'a arkadan ateş etti.

Kurşun kafasının arkasına isabet etmişti. Hırsımı alarak yanına gittim "Geber artık geber, geber, geber!" Defalarca kez kalbine sıktım şarjörümü bitirene dek. "Orospu çocuğu sakın yaşamaya kalkma yoksa yemin ederim sadece seni değil seninle bağlantılı kim varsa yedi ceddini sikerim duydun mu beni!" Nefes nefese titreyen elimle silahı indirerek Azat'a doğru döndüm. Asaf'ı umursamadan. Azat! Belindeki eli boşa düşerek bana baktı. Gözü yerde kanlar içinde yatan Asaf'a kaydı. Önüne geçtim diz çökerek.

"Şşşt, bakma oraya. Öldü o, onu ben öldürdüm." Bana itaat ederek gözlerini bana çevirdi.

"Sahra?" Sanki olanları yeni kavrıyor gibiydi. Acıyla yüzünü buruşturdu. Dengesini koruyamayıp yere düşeceği esnada onu yakaladım.

"Azat, kendine gel!" Kafasını dikkatlice dizlerimin üstüne koydum. Endişeyle yüzünü izledim. "Azat beni duyabiliyor musun!" Dudaklarını aralayarak konuştu zorlukla.

"Sahra... Melek..." İşaret parmağımı dudaklarına bastırdım nazikçe.

"Biliyorum Azat." Titreyen dudaklarıma bir gülümseme yerleştirdim. "Biliyorum kardeşin yaşıyor. Melek kızını sen öldürmedin, o yaşıyor." Teni gittikçe soğuyordu. "Azat, gitmemiz lazım." Zar zor açık tuttuğu gözleriyle bana baktı. "Azat, gitmemiz lazım buradan!"

"Sahra..." Boştaki eliyle kendini zorlayarak dudaklarının üstündeki elimi avucunun içine aldı. "Git buradan." Gözlerimden birkaç damla yaş aktı.

"Olmaz, seni bırakamam burada. Ben o mezara seni değil arkada yatan iti gömmeye geldim. Burada tek bir mezar var Azat ve bu mezar sana ait değil". Avucunun içindeki elimi sıktı. Sıcacık elimi saran avucu buz gibiydi.

"Ben kurtul..." Öksürerek kan kustu.1

"Azat, hayır!" Ağlamam şiddetlenmişti. Yavaşça kendime çektim onu. Gözlerim etrafta gezindi. Yardım edecek birileri olmalıydı. "Azat, kendine gel duyuyor musun beni? Azat! Hayır bu şekilde ölemezsin, buna izin vermem!"

İçime bir yumru oturmuştu ve nefes almamı engelliyordu sanki. Sevdiğim, aşık olduğum adam dizlerimde can veriyordu. "Azat!" Denize kaydı gözlerim sonra aklıma gördüğüm rüya geldi.

"O gördüğün deniz şu anda benden bir kurban bekliyor Sahra" demişti bana.

"Kurbanı verdik zaten onu da alma benden!" Belli belirsiz gülümsedi. Gözyaşlarımdan dolayı önümü buğulu görüyordum. "Azat, yalvarırım kalk hadi! Kalk gidelim buradan." Elimi sıkan eli gevşedi. "Azat! Azat, gitme! Lütfen gitme, beni bırakma." Titrek bir nefes aldım alacağım nefesin ciğerlerime yeterli gelmeyeceğini bile bile. Yine de o an gülümseyerek itiraf etmek ve istediği sorunun cevabını vermek isterken buldum kendimi.

"Bana demiştin ya aldığın sorunun cevabı ne diye dinle şimdi söylüyorum işte. Ben sana aşık oldum Azat Deniz Erdemir. Her şeyine rağmen sana aşık oldum ben. Bunu henüz yeni itiraf edebilmişken gitme şimdi benden sevgilim."1

Avucumdaki eli yüzüne eğilmiş kafama kaydı. Kendini çok zorluyordu. Göğsü çok fazla inip kalkıyordu, yüzü kıpkırmızı kesilmişti. Eliyle kafama eğilmem için baskı uygulayınca direnmedim ve birkaç saniye sonra dudaklarına düştüm.

Gözyaşlarımın akıp tuzladığı dudaklarımla onun soğuk dudaklarını öpüyordum. Gökyüzünden havai fişek sesleri yükseldi ben onu öperken. Yeni yıla girmiştik bile çoktan. Sonra havai fişek seslerine polis sirenleri karıştı. Ayrılmak istesem de ne ben ne de o ayrılabiliyorduk birbirimizden. Biliyorduk çünkü eğer şimdi ikimizden biri birimizi terk ederse bir daha görüşemeyecektik. Yine de zorla da olsa ayrıldım dudaklarından.

"Azat..." Omuzlarımda hissettiğim baskı ile arkamı döndüm korkuyla ve Tuna'nın yüzünü gördüm. "Sen?"1

"Sahra, gitmemiz gerek."

"Ne?"

"Soru sorma, buraya geliyorlar gitmemiz gerek." Kollarımdan tutarak beni kaldırınca sendeledim. Düşmeme izin vermeden tuttu beni.

"Sen nasıl geldin buraya?"

"Soru sorma hepsi sonraya. Acil gitmemiz gerek buradan." Azat'a kaydı gözlerim. Gözlerini kapatmıştı çoktan. Azat'a doğru atıldım. "Hayır, ölemezsin. Azat aç gözlerini!"

"Sahra, gitmemiz gerekiyor hemen şimdi!" Tuna'nın bağırmasıyla kendime geldim.

"Bırak beni Tuna onu da almalıyız, onsuz gidemem." Siren sesleri yaklaşıyordu.

"Onu yanımıza alamayız Sahra, bunun için yeterli zamanımız yok. Azat'ın kız kardeşi nerede onu da almamız lazım. "

"Ne, sen onu nereden biliyorsun?"

"Daha önce tanışamadık galiba ben Kaya Karaman. Seni biliyoruz zaten şimdi gitmemiz gerekiyor Sahra."1

Tuna'nın yani Kaya'nın her neyse telefonu çalıyordu. Tuna telefonunu çıkarıp aramayı yanıtladı. "Kahretsin ne zaman? Geri gidemez misin? Buldum onlar ama Azat ağır yaralı onu burada bırakmam lazım Kayra. Emin misin? Tamam ilk fırsatta seninle ilgileneceğim." Telefonu kapatarak beni kolumdan tutarak sürüklemeye başladı. Tam konuşacağım sırada beni susturdu. "Şimdi değil Sahra. Biliyorum kafanda çok soru var ama şimdi gitmemiz gerekiyor."

"Azat? Azat'ı burada bırakamam Tuna."

"Bırakmak zorundayız yoksa ikimizde yakalanacağız." Son kez Azat'a baktım. Hala az da olsa göğsü hareket ediyordu.

"Gidemem Tuna, onu burada bu şekilde bırakarak ölüme terk edemem.

"O halde bunun zorla yapmak zorunda kalacağım Sahra." Üzerime gelip boynuma bir iğne saplamasıyla ona direnmeye çalıştım ama direnemeden kollarına düştüm. Bilincimi kaybetmeden önce son kez geçirdim içimden.

"Özür dilerim sevgilim, seni kurtaramadım ama senin için tekrar geleceğim. Ucunda ölüm dahi olsa senin için geri geleceğim sevgilim..."

 

Yazar'ın anlatımıyla:

Günlerden 1 Ocak 2025'di. Bütün dünya yeni yıla girerken yılbaşı sevinç haberleri yerine Türkiye'nin televizyon kanallarında son dakikalar yer almaktaydı. Yeni yıl bir çok yönden olaylı ve çoğu için sevindirici haberler ile gelmişti gündeme. Televizyon ekranları 3'e bölünmüştü.

Sağ tarafta Türkiye'nin ilaç devi Kayra Karaman'ın ıssız bir yolda arabasıyla giderken, polis tarafından kesilen arabasının önü ile teslim olmaya zorlanarak tutuklanması haberiydi. Bomba gibi Türkiye gündemine düşen bu haber herkeste şok etkisi yaratmıştı. Tutuklanma nedeni ise sadece birkaç cümleyle açıklanmıştı. Türkiye'nin ilaç sektörünü sırtlayan ünlü MXS şirketinin Ceo'su Kayra Karaman üretim fabrikasına yapılan baskın sonucunda yasa dışı maddelerle çalıştığı gerekçesi ve gizli doping üretimi gerekçesiyle bulunduğu yerde tutuklandı olmuştu.1

Sol taraftaki haber ise yine sağ taraftakine benzer bir şekilde şaşırtıcı ve sorgulayıcıydı. İstanbul'un ünlü restoranlarının sahibinden biri olan "Bilal Giray" yanındaki deniz katiliyle birlikte olay yerine gelen ekipler tarafından ölü bulunmuştu. Şu anlık Bilal Giray'ın ve Ünlü katil Azat Deniz Erdemir'in arasındaki bağ bilinmemekle birlikte Bilal Giray'ı deniz katilinin öldürüldüğü düşünülüyor. Olay yerinde bu iki şahısa da ait bulunan silahlar da şimdilik kısmen de olsa bunu doğruluyordu.2

Gelelim asıl Türkiye'ye damga vuran en alttaki haberdeydi. Bu haber son derece şaşırtıcı ama yüreklere su serpen cinsten bir haberdi Türkiye için. Türkiye'nin Alcatraz kaçkını azılı seri katili ve diğer bir adıyla deniz katili olarak bilinen Azat Deniz Erdemir'in, Kayra Karaman'ın tutuklandığı yolun devamında aralarında 10 km mesafe bulunan bir deniz kıyısının önünde boş mezar yanında bilinçsiz ve ağır yaralı bir şekilde çeşitli yerlerinden vurulduğu haberiydi. Şuanlık yaşayıp yaşayamayacağı bilinmiyordu ama sonu her ihtimalle ölümdü.

Bu 3 haber geceye bomba gibi düşmüştü. Halk hangisine tepki vereceğini bilememişti uzun süre. Herkes bu 3 adam hakkındaki bağlantıyı açıklamaya çalışıyordu.

Türkiye bu haberlerle ilgilenirken o sıra da Sahra'ya yardım eden Kaya Karaman Sahra'yı olay yerinden son anda kaçırmayı başarmıştı.

Bu sırada Sahra sevdiği adamı boş bir mezar ve baş düşmanıyla birlikte bırakmanın acısını yaşarken bir yandan da Kaya'nın gerçek kimliğini öğrenmenin şokunu yaşıyordu. Bunca zaman aslında Kaya Karaman Sahra'nın yanı başındaymış da haberi yokmuş anlayacağınız. O gece bu şekilde biterken gün aslında yeni sorunları beraberinde getirerek doğmuştu Sahra için. Azat'ın durumunu bilmiyordu, Ellerinde bir adet hafızasını kaybetmiş bir kız bulunuyordu kaçırılan ve en önemlisi Azat ölmese bile artık tutuklanan bir katildi üstelik idam edilmek için tutuklanmıştı. Ne yapıp edip onu çıkartmaları gerekiyordu.

Bu sırada Azat'ı kurtarmak isteyen tek kişi Sahra değildi. Azat'ın peşinde bir 4 kişi daha vardı Rusya'dan gelen. Bunlar Pavel, Kira, Dimitri ve Anna'ydı. Onlar Asaf'ın sandığının aksine Azat'ı İnterpol'e teslim etmeye gelmemişlerdi. Onlara idam edilmemiş, canlı bir Azat Deniz Erdemir lazımdı. Şu anlık bunun nedeni bilinmiyordu.

 

Evett, Öncelikle hepiniz derin bir ohh çekebilirsiniz çünkü Asaf Arşın net bir şekilde öldü. (Bu arada adamın hakkını verelim geberesice çok iyi kötü karakterdi drtytjuykjhgdfgh.) Ayy bir duygulandım şu an. Kız şaka maka ilk kitabı bitirdik ya. İyisiyle, kötüsüyle 40 bölümü devirdik. Bu yolda yanımda olan herkese gerçekten çok teşekkür ederim iyi ki varsınız, iyi ki yanımdasınız. Daha önceden de bahsetmiştim bu kitabı yazdığım süreç boyunca aynı zamanda da YKS'ye de hazırlanıyorum ve üstüne üstlük bir mezun öğrenciyim. İlk senemde okulu derece ile bitirmeme rağmen okulumun nitelikli olmaması yüzünden 1 sene daha mezuna kalma kararı verdim ve bu sanırım hayatımın hatası olmuş durumda şu an. Ders açısından değil yanlış anlaşılmasın lütfen ders çalışmayı her zaman seven bir öğrenci oldum bugüne kadar ama aile ve çevre baskısı gerçekten bu sürecin en zor faktörlerinden biriymiş bunu anladım ve bu süreçte kardeşimin desteğiyle bu kitabı yazmaya karar verdim ve bu kitap benim sorunlardan kaçıp kurtulma, sığınma alanım gibi bir şey oldu. KAMU SPOTU: MEZUNA KALMAYIN ARKADAŞLAR!!!3

Kitaba gelecek olursak ilk kitabı bu şekilde bitirmiş bulunmaktayız. En altta yazar anlatım kısmında vermiş olsam da kısaca tekrarlayacak olursam ilk kitapta:

Asaf Arşın öldü.

Azat'ın kardeşi hafızası kayıp ve geri döndürülemez bir şekilde olsa da ölmedi ve geri geldi.

Sahra, Kaya'nın kimliğini öğrendi.

Kayra maalesef ki tutuklandı Nihat tarafından ve adı idam listesine girdi.

Azat vuruldu ve idam edilmek üzere tutuklandı.

Sahra sonunda Azat'a hislerini ilan etti.1

Azat, Sahra'ya aşık olduğunu anladı.

Sanırım hepsi şimdilik bu kadar.

Şimdi gelelim 2. kitap hakkındaki bilgilere:

İlk başta iyi ya da kötü sonlu biteceği hakkında hala kendimle tartışma içindeyim ve belirlemedim. Artık o gidişata göre belli olacak.1

Son birkaç bölümde tanıdığınız Ruhsal karakteri ve Kayra'nın karısı Ebru bizim için 2. kitapta önemli roller oynayacak.

Rusya'dan gelen bu 4 kişi ( Anna, Kira, Pavel, Dimitri) ve daha fazlası kitap kadrosuna girecek.2

İlk birkaç bölüm ( kaç bölüm olur bilmiyorum.) Azat'ın bütün geçmiş hikayesi anlatılacak ki bu da onu daha iyi anlamanızı sağlayacak.

Kitap +18 içerikli olacak. ( Sadece cinsel içerikli düşünmeyin.)

Diğer yan karakter çiftlerimizden de yeri gelindikçe bahsedilecek.

Ufak Bir Spoiler: Rusya'da yazılan sahneler olacak.1

Daha da yazardım ama tadı kaçmasın.

Şimdi gel gelelim 2. kitabın yayınlanma tarihine. Valla açıkça söylemek gerekirse kafama ne zaman eserse o zaman yayınlamayı düşünüyorum. Bir bakmışsınız 1 hafta sonra yayınlamışım; bir bakmışsınız haziranın 20'sinden sonra yayınlamaya başlamışım ya da bir bakmışsınız temmuz ayı gibi yayınlamaya başlamışım şu anda bunu bilmiyorum.

Şimdilik vereceğim bilgiler bu kadar hepinizle ve daha niceleriyle 2. kitapta buluşana dek hoşça kalın, Allah'a emanet olun...

 

-SEN SAHRADA AÇAN BİR KARDELEN; BEN DENİZLERE ÖLÜMÜ GETİREN KANDELEN. ŞİMDİ SÖYLESENE OLUR MU BİZDEN?

 

 

Bölüm : 30.01.2025 21:38 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...