"Sevgili birbirinden değerli üyelerimiz; hepiniz müzayedemize hoş geldiniz. Hepinizi aramızda tekrar görmek bizim için büyük bir onurdur. İzninizle son günümüzün ilk eseri ile müzayedeyi başlatmak isterim. Hepinize iyi alışverişler dilerim." Dünkü yerimizi oturmuş son müzayedeyi izliyorduk.
"İlk eserimiz son derece nadir bulunan altın bir kolye takımı. Yapımına kullanılan 24 ayar altın ve pırlantalar sayesinde bu kadar önemli ve değerli bir eserdir. Bilindiği üzere 24 ayar altına şekil vermek son derece zordur. Bu kolyeyi yapan ünlü Brezilyalı tasarımcı eseri işte karşınızda. "İçeriye giren bir kadın tekerlekli bir araba eşliğinde kolyeyi getirip sahnenin ortasına koydu ve sanki bir defiledeymiş gibi yürüyüp gitti.
"Mücevher geldiğine göre gizliden gizliye kadın ticaretine başladılar ha ?"
"Kadın Brezilyalı. Teklifi yüksek verirlerse şaşırma."1
"Modayı da mı takip etmiyorsun ?"
"Yani çok olmasa da ilgim var elbette. Brezilyalı olması neyi değiştirir onu anlamadım."
"Victoria Secret'ın modellerinin çoğu Brezilyalı. Dünyada Brezilyalı modeller popüler anlayacağın. Buda şuan ki kolyenin epey uçuk bir fiyata gideceğini gösterir."2
"Sen defilede mi izliyorsun ?"
"Oldukça boş vaktim var. Favorilerimi de söyleyeyim mi ?"1
"Ne münasebet dön önüne sana favorini sormadım bile."
"Sen yine de 2005 ve 2006'yı izle. Bayılacağına eminim."
"Sahneden gelen ses ile önüme döndüm. Evet değerli üyeler görmüş olduğunuz bu göz kamaştırıcı kolyeyi 500.000 dolardan açıyorum. 500 bin mi !"
"Buradakiler gerçekten nereden buluyor bu paraları ?"
"Daha deminki gelen kadını gördün mü ?"
"Görmez olur muyum ? Sahi, ne zamandan beri ürünleri mankenler getirir oldu ?"
"O gördüğün kadın kolyeyi alan kişinin olacak."
"Olacak derken ? Mal mıyız biz ?"
"Alınma ama bir nevi öyle. Müzayedenin işleyişi işte."
"Neden kendilerinin satılmasına izin veriyorlar ki ?"
"O kadar çok her şeye hakimmiş gibi konuşuyorsun ki bir an seni burada satılık kiralık katillerin arasında olarak göreceğim şimdi.'
"Ne ? Yanağımı işaret parmağımı bastırıp bakışlarımı sahneye döndürdü."
"Evet değerli üyelerimiz sıradaki ürünümüzle birlikte mücevherleri kaldıracağız. Birazdan gelecek olan son ürünümüz bir safir mücevher takımıdır. Yine önceki ürünlerimiz gibi yapımında fazlaca pırlanta kullanılmış olup kenarları safirler yardımıyla süslenmiştir. Ürünümüz Sizler için Arabistan'dan gelme bir takımdır..."
1.5 saattir 4 tane mücevher takımını anca satabilmişlerdi müzayedede. Toplam 12 kişi bu mücevherlere teklif vermiş ve 4 kişi şimdiye kadarki 4 ürünün sahibi olmuştu. Bu nihayet son üründü. Sonra bizim için asıl önemli olan halılara geçecektik. Şimdiye kadar hangi renkler teklif verdi diyen Azat'a defteri gösterdim:
"Güzel yani geriye 8 kişi kaldı."
"Bunları neden takip ediyoruz ? Zaten Asaf'ı bulmadık mı ?"
"Ne yapacakmış bu isimlerle ?"
Elimdeki kalemi önündeki defterin arasına koydum. "O halde sen yazmaya devam edersin. Sonuçta benden öyle bir istekte bulunmadı." Hafifçe kafasını bana doğru çevirdi.
"Bugün sana yardım ettim kış çiçeği. Şimdi bana yardım etme sırası sende."
"Bunu senin için yazarsam sana borcumun kalmayacağını mı söylüyorsun yani ?" Görebileceğim bir şekilde kafasını salladı hafifçe. "Ben yazarken sen ne yapacaksın ?
"Her ikisini de."1
Önündeki defteri çekip aldım. "İyi, devam et bakalım sen izlemeye bölmeyeyim ben seni..."
"Satıyorum, satıyorum, sattım! Bu takımda 2 milyon dolara bronz renkli üyemize gidiyor!"
"2 milyon! tam tamına 2 milyon lira mı verdiler biraz önceki kadına yoksa ben mi yanlış duydum ?"
"Güzel kadındı. Yüksek gitmesine şaşmamalı."
"2 milyonun hepsini kadına mı veriyorlar ?"
"Hayır, büyük bir kısmı bu kadını açık artırmaya teklif eden kurucu üyeye gidiyor. Kurucu üye kadınla ne kadar anlaştıysa o kadarını kadına veriyor."
"Bu satılan kadınlar ölene dek kendisini satın alanların bir kölesi haline falan mı geliyor ?"
"1'den başlayıp 5'e kadar satılan kadınların belirli bir süresi var. Mesela ilk çıkan Brezilyalı kadın muhtemelen birkaç gecelik için alındı."
"Sonuncusu peki ? O mu ? O da tahminimce 3 aylık kadar falan."
"Preminium paket falan mı alıyoruz Spotify'da ? Ne kadar saçma sapan bir iş bu. Böyle bir şey olduğunu bilseydim. Buraya derhal bir ekip otosu gönderirdim."1
"Maalesef bunu yapamazsın. Bu iş seninle beni aşar kış çiçeği..."
"Evet değerli üyelerim bu satılan son mücevher takımıyla mücevher açık artırmamızı da bitirmiş bulunmaktayız. Şimdi sıra saat severlerde. Tabii bunun için bi yarım saatlik molaya girmiş bulunmaktayız. Yarım saat sonra saatler ve siz sevgili alıcılarıyla tekrar görüşeceğiz."
"Bu dün olmamıştı. Niye mola verdiler ki ?"
"Bilmem, oturacak mısın burada ?"
"Otursak daha iyi değil mi ? Sen bir yere mi gideceksin ?"
"Bir lavaboya kadar gideceğim. Burada kalacağına emin misin ?"
"Hı hı burada kalacağım, sen git."
"Peki öyle olsun, gelirim birazdan."
Azat lavaboya giderken bende çantamdaki telefonumu çıkardım. Sanki biri telefonu elime alacağımı hissetmiş gibi telefonum çalınca açarak kulağıma götürdüm." Efendim?"
"Dışarıdaydım, ne oldu ?" Müzayedede olduğumu söyleyemezdim bu yüzden aklımailk gelenleri sıraladım:
"Ha, öyle mi? Kapının önündeydim bende. Senin evin önünden geçiyorduk bir uğrayayım dedim."
"Yok yanımda Mirza ve Selim de vardı. Müsaitsen sana gelecektik ama evde değilmişsin."
"Tüh, eve yakın değilim ki. Olsaydım bekleyin geliyorum derdim."
"Neredesin, istersen alalım seni ?"
"Ha, yok ya işim var biraz bir akrabamın yanına geldim. İstanbul dışındayım." İstanbul'da olduğumu söylesem eminim ki gelip beni kesin bulurdu.
"İstanbul dışı mı ? Ne zaman gittin yahu ?"
"Cuma akşamı. Teyzemler Osmaniye'de biliyorsun. Kocaeli'ye gelmişler bir iş için. Aramız da çok uzak olmadığı için yanlarına gideyim dedim. Ne zamandır görmüyordum biliyorsun." Sanırım bu iş görürdü.
"Hacer teyzenler mi geldi? Selam söyle."
"İyi kuzu dikkat et kendine. Ne zaman döneceksin oradan ?"
"Pazar günü gece dönerim herhalde ya."
"Tamam pazartesi görüşürüz o zaman iyi geceler."
"Arkadaşların mı ne tatlı ? İş dışında da bayağı bir berabersiniz anladığım kadarıyla ?"
"Kafamı çevirdim. Konuşan Asaf'tı. Kimliğimi anladığı için daha fazla Kayra'nın karısı rolüyle devam etmemeye karar verdim. Benim hayatım ne zamandır seni bu kadar ilgilendiriyor acaba ?"
"Uzun zamandır Sahra. Senin bile tahmin edemeyeceğin bir zamandır seni takip ediyorum."1
"Benim istediğim belli. Asıl sen ne istiyorsun? Çok önemli değil anladığım kadarıyla. Yoksa Kayra kendi gelirdi yanılıyor muyum ?"
"Ne zamandan beri birbirimize düşman olduk Sahra ? Hatırladığım kadarıyla en son müttefik olarak ayrılmıştık. Ne değişti ?"
"Ne öğrendin benim hakkımda? Neler söylediler sana ?"
"Benden sakladıklarını öğrendim."
"Peki Kayra ve Azat çok mu masum Sahra ? Benden daha mı iyiler ? En kötü ben mi oldum şimdi ?"
"Hiç kimse iyi değil Asaf. Buradaki herkes içindeki iyiliği bırakıp kötülüğe teslim olmuş insanlar."
"Umursamazca güldüm: Belki de."
"Peki öyle olsun." Oturduğu sandalyeden kalktı." Sana küçük bir tavsiye kahraman kız. Hiç kimseye güvenip hafife alma buna bende dahil. İnsanların pek çok kişiliği ve yüzleri vardır. Beklemediğin bir anda hiç tanımadığın bir yüzle karşılaşabilirsin. Eski bir dost tavsiyesi bunu sakın aklından çıkarma." Giderken arkasından bile bakmadım. Dediklerini düşünemeden Azat tekrar oturdu yanımdaki koltuğuna.
"Ben gittikten sonra kim oturdu bu koltuğa ?"
"O geldi değil mi şerefsiz piç."
"Hiç kimseye güvenip hafife alma buna bende dahil. İnsanların pek çok kişiliği ve yüzleri vardır. Beklemediğin bir anda hiç tanımadığın bir yüzle karşılaşabilirsin. Eski bir dost tavsiyesi bunu sakın aklından çıkarma."
"Her zamanki bildiğimiz Asaf işte. Dolu görünen boş laflar. Çok fazla düşünme. Dediklerini herhangi bir kişisel gelişim kitabının ilk cümlelerinde bulabilirsin."
"Ne olarak görüyorsun beni 7/24 soğuk, terk edilmiş bir depoda durmadan insan öldüren bir katil mi ?"
"Değilim. Sen, sen öyle misin yoksa ?"
"Senden daha az cinayet işlediğim kesin."
"Demek ki bu mola işi pek yaptıkları bir şey değil."
"Daha önce hiç yapmışlar mı ?"
"Molayı mı, yok ilk defa olmuş."
"Telefonumun ekranına baktım. Daha 10 dakika var. Bekleyelim bakalım..."
"Tekrardan merhaba değerli üyeler, Verdiğimiz molanın sonuna gelmiş bulunmaktayız. Sıradaki artırmaya çıkacak olan son ürünlerimiz olan birbirinden değerli nadide parçalarımızdan oluşan halılarımız var. Muhtemelen biliyorsunuz ama yine de tekrardan hatırlatmak isterim. Şuanda bu 5 halı için sadece 8 kişi teklif verebilecek ve 5 kişi bu ürünlerin sahibinden biri olacak. Tekliflerinizi verirken iyi düşünün, kotayı aşmadığınıza emin olun. Tekrar ediyorum kotayı aşarsanız en yüksek miktarı verseniz dahi teklifiniz geçerli olmayacaktır ona göre. Hazırsanız ilk ürünümüz olan 17. yüzyıldan kalma kendisi Hint menşeili son derece kıymetli bir halı. Bu halı, 1 milyondan fazla doğal Basra tohum incisinden yapılmıştır. Elmas, zümrüt, safir ve yakutlarla süslenmiş bir Hint şaheseridir. 1860 yılında tasarlanmıştır. Daha sonra 1865 yılında Baroda'nın ilk devleti olan Maharaja, Gaekwar Khande Rao tarafından tamamlanmıştır. Bu halı, daha önce hiç açık artırmada satışa sunulmamıştır. Daha sonra Sotheby's tarafından Katar Körfezi'ndeki bir müzayedede 2009 yılında 5.5 milyon dolara satılmıştır. Ve dünyanın en pahalı üçüncü halısı haline gelmiştir. Şimdi ise sizlerin huzurunda tekrar açık artırmaya sunulmakta sevgili üyelerimiz." Getirilen halıya baktım. Oldukça eski gerçekten de antika bir halıydı.
"Bu ürünler gerçek mi yoksa gösterme mi ?"
"Mücevherler haricinde hepsi sahte ama zaten mücevherlerde göstermelik."
"Asıl konu vazo, halı, tablo olmadı ki hiçbir zaman. Buraya gelip teklif verenler artırmaya çıkan ürünlerle ilgilenmiyor. Onlar arka plandaki ürünlerle ilgileniyor."
"Biz konuşurken çoktan artırma başlamış ve ilk ürün satılmıştı. Ne çabuk ?"
"Halılar her zaman çabuk satılır."
"Kafasıyla işaret etti: Beyaz üye."
"Bu kadar çabuk satılıyorsa dikkatimizi dağıtmamamız lazım." Sahneye odaklanarak 2. gelen halıya baktım.
"Sizlerin gözü önünde duran bir halı son derece kaliteli iplikler kullanılarak dokunmuş tam bir Fransız harikası muhteşem bir parça. Fransa Kralı 15. Louis zamanında (1750'ler) dokunan bu halı Fransız bir ustanın atölyesinden çıkmıştır."
"Açılışı 1 milyon dolar ile yapıyorum. 1.2 milyon dolar. Haki üyenin teklif vermesiyle gözümü haki üyeye çevirdim. 1.5 milyon dolar. Turkuaz renkli üyeden 1.5 milyon dolar geldi! 1.6 milyon dolar bej üyeden 100.000 dolar daha artış! Var mı arttıran?"
"Niye bu kadar yüksek teklifler vererek gidiyorlar?"
"Mal kaliteli olunca verilen parayı göz görmüyor."
"1.9 milyon dolar. Çivit üyeden 1.9 milyon dolar, yanlış duymadınız, 1.9 milyon dolar! 2.5 milyon dolar."
"Bu kadarını bende beklemiyordum."
"Artırmaya sunulan ürünleri biliyormuş gibi konuşuyorsun."
"Az çok. Daha 2. üründen 2.5 milyon dolar teklif edilmesini de beklemiyordum."
"Var mı arttıran? 5.7 milyon. Turkuaz üyeden 5.7 milyon! Satıyorum, satıyorum, sattım! Turkuaz üyeye 5.7 milyon dolara gidiyor bu Fransız harikası eser !"
"Evet, bu senenin son ürünü ile birazdan maalesef sizlere veda etmek zorundayız sayın üyeler. Şimdiye kadar bize teklif veren ve ürün sahibi olan 47 üyeye de teşekkürlerimizi sunuyorum huzurunuzda. Gelecek olan son ürüne sadece " bordo, siyah ve magenta" üyelerimiz teklif verebilecekler. Yalnız size hatırlatmak isterim. Bu sene göründüğü gibi müzayedemizde birkaç değişiklik yapmış durumdayız sayın üyeler. Açık artırmaya çıkacak son ürünümüz süre sınırlı süre boyunca artırmada kalacak. Heyecanlı olması ve siz birbirinden değerli üyelerimizin eğlenmesi için süre sınırı bizde gizli tutulacak. Ayrıca verebileceğiniz teklif sayısı da 5'e indirilmiş durumda. Adam eliyle bir düğmeye bastı ve alarm gibi bir ses çalmaya başladı. İşte bu duyduğunuz ses ile az sonra açık artırmamız başlayacak ve bu sesi tekrar duyduğunuzda bitecek. Bu kural tamamen ürünü getiren kurucu üyemiz tarafından ortaya atılmış bir durumdur. Ona göre tüm kuralları gözden geçirip, teklif yapmanız sizin için en iyisi olur."
Birkaç saniye sonra yukarıdaki düzenekle aşağı inen halıyı gördüm. "Sanırım aradığımız halı bu. İlk başta teklif vermeli miyiz ?"
"Bu süre işi iyi olmadı. Teklif hakkımız sınırlı. Yine de bırak ilk teklifi veren ikisi olsun."
Arkama yaslandım. "Bu arada eğer ürünü alırsak parasını gerçekten ödeyecek miyiz ?"
"Orası bizde değil Kayra'da artık. En son ürün yaklaşık 5.7 milyon dolara satıldı buda yaklaşık olarak şuanda 200 milyon civarına gelir. Her geçen ürünle birlikte fiyatların arttığını düşünürsek muhtemelen 500 milyon ile 1 trilyon arasına kadar çıkabiliriz hatta belki bu rakamı bile geçebilir."
"1 trilyon mu? Dünyaya parayı siz mi basıyorsunuz ?"1
Burnundan güldü. "Gidince kendin sorarsın."
"İşte karşınızda İpek İsfahan Halısı. Bu halı Orta İran bölgesine ait bir halıdır. Olağanüstü bir işçilikle yapılan bu halının yapımında saf ipek kullanılmıştır."
"Artırmayı 3 milyon dolar ile açmış bulunuyorum."
İlk başta 3'ümüz arasından kimse teklif vermeye yanaşmadı. Sonra magenta üye 2 milyon dolar artırarak halının değerini 5 milyon dolar artırdı.
"Magenta üyeden 2 milyon dolar artışla birlikte halının değeri 5 milyon dolara yükseldi sayın seyirciler !"
"Girişi sert yaptılar biz teklif veremeyelim diye."
"Göz ucuyla Asaf'ı aramaya çalıştım. Asaf'ı gördün mü ?"
Bakışlarımı sağ tarafıma çevirince onunla maske aracılığıyla bile olsa göz göze geldiğimi anladım. "Bize bakıyor."
"Ona bakmaya devam ederken 2. teklifi bizi beklemeden kendisi yaptı. 10 milyon dolar. Eğer bir şeyler yiyip, içseydim kesinlikle boğazımda kalabilirdi. Bu halıya mı 10 milyon dolar teklif etti o az önce ?"
"Aradaki üyeyi kışkırtıyor. Onun teklif hakkını bitirmeye çalışıyor yavaştan."
"Dediği gibi de oldu. 12 milyon dolar."
"Şuana kadarki en yüksek teklif magenta üyeden geldi değerli üyeler ! İpek İsfahan halısı için 12 milyon dolar ! Anlaşılan bu müzayede çekişmeli geçecek. Şuana kadar 2 kere magenta üye 1 kere bordo üye teklif hakkını kullandı siyah üye ise daha hiç teklif vermedi. Acaba siyah üye sonradan mı atak yapacak birazdan göreceğiz ! 15 milyon dolar. Azat'ın elini kaldırmasıyla ona doğru döndüm. 15 milyon dolar ile ilk teklifi yapmış oldu siyah üye ! 20 milyon dolar. Magenta üye bir kez daha artırarak 20 milyon dolara yükseltiyor ! 23 milyon dolar. Bordo üyeden 23 milyon dolar geldi ! Gittikçe fiyat artıyor gördüğünüz gibi! 30 milyon dolar. Magenta üye sınır tanımıyor ! 30 milyon dolar teklif ediyor sayın üyeler ! Bu değerli halı magenta üyeye mi gidecek ? 34 milyon dolar. Siyah üyeden 34 milyon ! Siyah üye artırmaya devam ediyor ! Tekrardan Asaf'a baktım. Gözü hala bizdeydi. 37 milyon dolar. Bordo üyeden 37 milyon dolara yükseldi! Magenta üyenin son hakkı, bordo üyenin 2 hakkı ve siyah üyenin ise 3 artırma hakkı var. 40 milyon dolar. Magenta üye 40 milyon dolara yükseltti. Halı magenta üyeye mi gidecek? Artırmanın bitmesine son 3 dakika !Halı magenta üyeye mi gidecek? Satıyorum, satıyorum, satıyorum? 41 milyon dolar bordo üyeden 1 milyon yükselten teklif !"
"Son 3 dakikaya girdik, ne yapacağız teklif yapmalı mıyız?"
"Bekleyelim, panik olup fiyatı daha fazla yükseltmemizi istiyorlar."
"Daha ne kadar yükselecek 41 milyon oldu zaten. Yükseltme sınırımız hakkında Kayra bir şey söyledi mi ?"
"Bizim sınırsız ama Asaf'ın sınırla galiba. Yükseltmeyi azalttığına göre. Bu halı bizde."
"Magenta üye elendi. Halı ya siyah ya da bordo üyenin olacak gibi görünüyor. Bordo üyenin son hakkı; siyah üyenin ise 3 hakkı daha var sayın üyeler. 43 milyon dolar. 43 ! Tamı tamına 43 milyon dolar ! İnanılır gibi değil ! Siyah üye 3 milyon dolar daha yükseltti. Halı siyah üyeye mi gidiyor ? 44 milyon dolar. 44 ! Son 1 dakika kala 44 milyon geldi inanılır gibi değil gerçekten ! Bordo üye son hakkını kullanarak 44 milyon dolar teklif ediyor. Siyah üye, siyah üye ? Satıyorum, satıyorum ? Son 30 saniye. Aceleyle elimi kaldırdım. 45 milyon dolar. Halı 45 milyon dolara siyah üyeye gidiyor !1
Almıştık, halı bizimdi. Gerçi önemli olan da halı değildi ama yine de almıştık. Asaf'ın düne güncellemesinden dolayı hazırlıksız yakalanmasından dolayı almasını engellemiştik. Büyük ihtimalle hazırlıksız yakalanmıştı o da aynı bizim gibi ama yine de almayı başarmıştık.
"Katıldığınız için çok teşekkür ederiz hepinize. Eser sahiplerini tebrik ederim. Hepinizi müzayede sonrasındaki partide görmekten şeref duyarım. Eser sahiplerine ürünler yarın sabah teslim edilecektir. Herkese iyi geceler."
"Ne yapacağız partiye katılmamız gerekiyor mu ?"
"Katılmamız lazım. Odaya çıkıp üstümüzü değiştirmemiz lazım."
"Hangi üyenin hangisi olduğunun bilinmemesi için hepimiz aynı renk giyinecekmişiz."
"İyide kimse kimseye satın aldığı ürünü söylemeyecek mi? İllaki söyleyen olur."
"Olmaz. Kesin kuralları var, kimse kimsenin ne aldığını bilmemeli."
"Kıyafet demişken valizde sadece siyah kıyafet vardı."
"Valizinin en altında beyaz bir elbise olması lazım. Onu giyersin."
"Garip hiç dikkatimi çekmemişti oysa..."
"Azat, hazır mısın? Geç kalıyoruz."
Odaya çıkıp üstümüzü giyinmiştik. Onu beklerken valizin gizli gözünde fark etmediğim beyaz maskeyi alarak yüzüme geçirdim. 2 gündür buradaydım ama bir türlü içinde bulunduğum sistemi henüz çözememiştim. Banyonun kapısının kilidinin açılmasıyla içeriden Azat çıktı. "Yine mi siyah ?"
Kafamı salladım. "Hazırsan çıkalım." Kapıya giderek açtı ve geçmem için elini uzattı. Kapıyı kapatarak çıktık. Elimde hissettiğim eliyle hafifçe ürperdim ama gerekli olduğu için itiraz etmedim. Asansöre binerek partinin yapılacağı alana geçtik. Kapıda bizi bir adam durdurunca durmak zorunda kaldık.
"Hoş geldiniz buyurun masanıza doğru size eşlik edeyim." Adamı takip ederek bize ayrılan masaya doğru ilerledik.
"Herhangi bir şeye ihtiyacınız olursa garsonlarımızdan birine seslenmeniz yeterli. Size her ihtimalle yardım etmekten onur duyacaklardır. İyi eğlenceler."
Adam bize masayı göstererek tekrardan kapıya doğru gitti. Sandalyeme oturarak etrafı incelemeye başladım. "Yine iki kişilik masalardayız sanırım."
"Öyle ama bu sefer diğer üyelerle konuşmak serbest. Bu gece onun için düzenlendi zaten."
"Daha önce hiç geldin mi buraya ?"
"Üye olarak gelmedim ama eser olarak takdim edildim."
"Ne kadar teklif ettiler senin için ?"
"Yine gizliden gizliye sorgulanmaya başladım sanırım ha ?"
"Oldukça yüksek bir rakam diyelim."
Daha fazlasını bana söylemeyeceği için üstelemedim. Masaya getirilen içeceklerden birini alıp içmeye başladım.
"Nadiren." O da benim gibi masadaki bardağı alıp içmeye başladı. "Sen?"
"Bağımlısı değilim ama içerim."
"Sigara da kullanıyordun değil mi? Başını salladı. Ne zaman başladın?"
"Sigaraya 15 yaşımda; alkole ise 19 yaşımda başladım."
Bir yudum daha aldım ve yüzümü buruşturdum. "Sanırım biraz sert bir içecek."
"Bu mu? O kadar da sert değil aslında. Sanırım gerçekten çok az içiyorsun. "Omuz silktim belki de...
Partiye geleli 1.5 saat geçmişti. Herkes çift olarak dans ediyordu biz dışında. Azat defalarca teklif etmiş ve ben onu reddetmiştim. Zaten 2 gündür birbirimize oldukça yakındık. Bu artık tehlikeli olmaya başlamıştı. İçtiğim alkollü içeceğin etkisiyle hafif mayışmıştım oturduğum yerde. Maskeden yüzüme çarpan sıcak nefesim uykumu getiriyordu. Azat'ın birden ayağa kalkmasıyla ona baktım. "Nereye "?
"Tek gitmiyorum beraber gidiyoruz."
"Nereye diyerek sorumu tekrarladım. Elini bana doğru uzattı. Uzattığı ele baktım. Ne ?"
"Üzerime eğilip kulağıma fısıldadı. Dans etmemiz gerekiyor. Çok dikkat çekiyoruz böyle."
İçtiğim alkolden dolayı kafam hafif dumanlıydı. Gülümsedim. Birazcık onu yalvartsam bir sıkıntı olmazdı herhalde." İstemiyorum."
"Ne demek istemiyorum ? Kızım ben çok mu meraklıyım seninle dans etmeye? Unutma ne şuan sen Sahra'sın ne de ben şuan Azat'ım. Bu şekilde çok dikkat çekiyoruz. Baksana bir biz oturuyoruz çift olarak masada. Diğer herkes pistte. Bize karşı olan meraklı bakışları üzerinde hissetmediğini inkar edemezsin."
Yüzüne baktım. Gayet ciddi ciddi benim onunla dans etmem konusunda beni ikna etmeye çalışıyordu. Dans etmemiz gerekti. Bunun farkındaydım ama onu bu şekilde yalvartmak daha da eğlenceliydi. Sanırım içtiğimden dolayı böyle düşünüyordum. "İstemiyorum Azat. Israr etme. Seninle bugün asla dans etmeyeceğim. Bunu o kafana sok.
Dişlerini sıktı sinirle. Etraftakilere çaktırmamak için yüzündeki gülümsemesi yerini koruyordu ama şuan içten içe eminim ki beni saçlarımdan sürükleyip zorla o dans pistinde dans etmeyi aklından geçiriyordu.
"Sahra, sakinliğimi korurken kalk ayağa ve benimle dans et. Aksi takdirde sonuçları senin için kötü olur."
"Ya, öyle mi Kayra Bey? Hafifçe kafamı yüzüne doğru eğdim. Yine mi öldürmekle tehdit ediyorsun beni ? Hep aynı tehditler. Bunu yapamayacağını ikimiz de biliyoruz. O yüzden otur yanıma ve bir sıkıntı çıkarma. Boynundaki damarlar iyice gerilmişti sinirden. Yüzündeki gülümsemesi gitmiş ve onun yerine düz bir ifade takınmıştı yüzüne. Sen şimdi bu dans pistine çıkıp benimle dans etmeyeceğini mi söylüyorsun? Doğru mu anladım ?"1
"Aynen öyle. Çok doğru anlamışsın."
"O zaman biraz sonraki yapacaklarım için sorumluluk kabul etmiyorum çünkü beni buna sen zorladın kış çiçeği.1
"Bir anda elleri belimi tutup beni kendisine çekti ve ona itiraz etme fırsatı bulamadan dudaklarını dudaklarımda hissettim sertçe. Bir dakika, ne ? Kalın büyük dudakları benim sıcacık dudaklarıma bastırmıştı. Öpmüyordu ama çekmiyordu da. Gözümü kapadım yavaşça. Nefessiz kaldım birkaç saniye. Ama garip bir şekilde rahatladığımı da hissettim. Sanki kollarıyla beni tutamasa düşecek gibiydim. Geri çekildi yavaşça ve elimden tutup yine yüzündeki aynı gülümsemesiyle ikimizi de dans pistine götürdü. Biraz önceki yaşanılanlardan dolayı afallamıştım. Her şeyi o kadar aceleyle yapmıştı ki ona engel bile olamamıştım. Şuan bile ben bunları düşünürken ellerimi çoktan boynuna dolamış kendi elini de belimin iki yanına koymuş ve şarkının ritmine göre benimle dans etmeye başlamıştı." "Sen ?"2
"Hiç bana kızmaya kalkma kış çiçeği. Sana sorumluluk kabul etmediğimi söylemiştim. Benimle oyun oynamayı bırakıp dans etmen gerekiyordu. Bende kafanı dağıtmak için kızmaya zamanın bile olamayacağı bir şey yapıp aniden seni öpmek durumunda kaldım. Bunun için bana kızamazsın. Hem ortam da buna pek müsait değil gibi görünüyor yanılıyor muyum kış çiçeği ? "Sinirli bir şekilde gülümsedim yüzüne.1
"Bu yaptığının hesabını sonra vereceksin deniz katili." Her ne olursa olsun ilk öpücüğümü benden çalmaman gerekirdi. Durdu:
Dişlerimin arasından konuştum. "Şaka yapar gibi bir halim mi var sence ?"
"Cidden kimseyle öpüşmedin mi daha önce ?"
"Ne sanıyorsun sen beni ? Tabii ki bunu daha önce kimseyle yapmadım. Bu şekilde bir tepki verdiğine göre sen epey fazlaca yapmış olmalısın ha ?"
"Yani ilkim değildi. Neyse zaten seninle tam anlamıyla öpüşmedim zaten. O yüzden teknik olarak ilk öpücüğün hala duruyor. Benimkisi sadece seni şaşırtmak amaçlı yapılan bir dokunmaydı. İçtiğim alkolü biraz fazla kaçırmış olmalıydım ki ona bu yaptığı için adamakıllı sinirlenemiyordum bile." Düşünce yetim hızla beni terk ediyordu. Hatta beni şuanda öpse bile onu durdurmaya çalışmazdım muhtemelen. Belki karşılık bile verirdim öpüşüne. Allah'ım, neler düşünüyordum ben böyle? Kafamı dağa sola salladım hızlıca.
Gülümseyen yüzüne baktım? İster istemez bende gülümsedim ona baktıkça.
Sanırım sarhoş oluyorum. Belimdeki eli gevşedi ve beni etrafımda döndürdü. Gözümü kapatıp tenime değen rüzgarı hissettim. Sonra da elleriyle belimi tekrar sarıp beni kendine çekti. Boşta kalan ellerimi boynuna doladım tekrardan. "Garip."
"Şuanda kendimi dünya üzerindeki en rahat kadın gibi hissetmem."
"İçtiğin alkol çok güçlü değil ama yine de seni yavaştan sarhoş ediyor galiba. Kafan uçmaya başladığına göre."
"Kaşlarımı çattım beceriksizce. Kafam uçmuyor ki benim. Görmüyor musun ?"
Kıkırdadı: "Görmez olur muyum ?"
"Eee niye öyle dedin o zaman ?"
"Öyle mi ?" Boynuna doladığım kollarımı kendime çektim. Beni bir daha döndürsene. Ellerini gevşetip beni tekrar etrafında döndürdü. Gözlerimi kapatıp güldüm neşeyle. "Bir daha yapsana." Tuttuğu elimi havaya kaldırıp çokta hızlı olmayacak bir şekilde beni etrafında döndürdü. Sanki salıncakta sallanıp en tepelere çıkıp uçuyormuşum gibi hissediyordum kendimi. "Bir daha."
Tekrar döndüm etrafımda. Bir dah- Belimdeki ellerini sıkılaştırıp bir anda beni yere doğru eğdi. Ufak bir çığlık atarak gülmeye başladım. Elleriyle belimi doğrultarak beni tekrar kaldırdı. Şarkı bitmişti. Pistteki herkes dağılıyordu yavaştan. Elimi tuttu.
"Hadi bakalım. Sen iyice kendini bırakmadan odaya gitmeliyiz artık."
"Ben... iyi-" ayaklarımın birbirine dolanmasıyla tam yeri boylayacakken beni karnımdan tutmasıyla düşmekten kurtuldum.
"Az daha dayan, odaya gidinceye kadar."
Kafamı salladım. Sol eli belimden destek vererek yürümemi sağlıyordu. Başım dönmeye başlamıştı. Adımlarım iyice sarsaklaşmıştı. Kimseye tek kelime etmeden alandan çıkıp asansörlerin önüne geldik. Gittikçe gözlerim kapanıyordu.
"Ha ? Sen... Derin bir nefes verdi dışarıya doğru."
"Bir sarhoşken ilgilenmediğim kalmıştı seninle zaten kış çiçeği."1
Asansörün düğmesine basmasıyla açılan kapıdan içeri girdik. Ayakta durmak gittikçe daha da zor bir hal almaya başladığı için bedenimi ona yasladım. Sol kolunu kaldırıp göğsüne yerleşmem için yukarı kaldırdı. Anında kafamı göğsüne koydum. Düzenli kalp atışları kulağıma ninni gibi gelirken gözlerimi kapadım...
Azat Deniz Erdemir'in anlatımıyla:
Bana yaslanan bedeninin izin verdiği kadarıyla kapıyı açtım. Yayvan bir ağızla konuştu:
"Bıraksana beni. Düşmem zaten."
"Hı hı kesin düşmezsin Sahra."
"Bırak ve gör. İyiyim diyorum sana."
Sinirle yüzüne baktım. "Sabrımı sınama Sahra." Kolumun altından çıkarak önümde durdu sarsak adımlarla.
"Ya sınarsam. Bana ne yapabilirsin ki ?"
Elleriyle belimin her iki yanını tuttu ve dans eder gibi sallanmaya başladı.
"Yoksa öldürür müsün beni deniz katili ?"
Cevap vermeyerek belimdeki ellerini tutup çektim ve onu kucağıma aldım.
Bunu beklemiyor olacak ki şaşıran gözlerle bana baktı. Yatağa doğru yürümeye başladım. "Uyuman lazım. Bu gece koltukta uyurum ben."1
"Sen ve koltuk ? Dün gece benimle bu konu için kavga eden sen değil miydin ?"
Yorgunca nefesimi bıraktım. "Rahat durmuyorsun. Bu ikimiz için de iyi olmayabilir bu gece." Bedenini yatağa doğru koyarken kolları boynumu sardı.
Boynumdaki kollarına baktım sırtını yatakla buluştururken. "Uyuman gerekiyor Sahra. Boynumu bırak ve uyu sadece."
"Cık, şuanda uyumak istemiyorum."
Boynum ağrıdığı için bir dizimi kırarak yatağa bastırdım. "Ne yapacaksın uyumayıp ?"Elleriyle beni kendine çekince üzerine düşmemek için kollarımı her iki yanına bastırdım.
"Oyun oynayalım. Şuan canım oyun oynamak istiyor, uyumayı değil."
Gözlerimle gözlerine baktım. "Rahat dur Sahra." Oyun oynama zamanı değil şimdi. Kollarını serbest bırak. Beni tekrar kendine çekmesiyle burnum burnuna değdi.
Gözlerim istemsizce dudaklarına kaydı." Bilmem farkında mısın ama şuanda bir katille oynamak istiyorsun Sahra."
"Bende bir katilim unuttun mu deniz katili."
Öteki bacağımı da eklem yerinden kırarak tamamen üstüne eğilmiş bir pozisyon aldım yatakta. "Ölürsün, yapma "diyerek fısıldadım dudaklarına."
Bugüne kadar yaşadığımı kim söyledi "diyerek dudaklarını dudaklarıma bastırdı.1
Ona ayak uydurarak onu öpmeye başladım. Dudakları tehditkar bir şekilde beni öpüyordu.
Bir elimle kızın belinden tutarak hızlıca yerlerimizi değiştirdim. Bunu yaparken birkaç saniyeliğine ayrılan dudaklarımızı sertçe tekrar birleştirdim.
Anında bana uyum sağlayarak dudaklarını araladı ve buna karşılık davetini kabul ederek dudaklarının içine sızdım ve öpücüğümüzü derinleştirdim.
Ellerim yumuşak saçlarının arasında gezinirken bir yandan da onu öpmeye devam ediyordum.
Ellerini yavaşça gömleğimin düğmelerinde hissettim. Buna karşılık aklını başından alacak türde öpmeye devam ettim onu. Dilim ağzının en derin noktasına kadar gitti.
Ellerimi yavaşça sırtında gezindirdim. Dokunuşumu hissedince sırtı yay misali gerildi. Ona daha fazla işkence ederek ellerimi kalçalarına götürdüm ve kalçalarını sertçe kendi bedenime bastırdım.
Ağzımın içine doğru seslice inledi. Nefessiz kalmış olacak ki yavaşça geri çekildi. Hızlı hızlı aldığı nefeslerine rağmen soluklanmasına izin vermedim ve kafasından tutarak onu kendim çektim ve dudaklarımızı tekrar birleştirdim.
Onunla ilk öpücüğüm olmasına rağmen ağırdan almadım. Elim kalçalarını yoğururken ona istediğini vererek sanki mümkünmüş gibi daha da hızlı ve sert bir şekilde öptüm onu.
İnlemeleri odanın her köşesinde yankılanıp kulağıma ulaşıyordu. Kızı belinin her iki tarafından da tutarak kaldırdım ve kendimde doğrularak sırtımı yatak başlığına yaslayarak onu kucağıma aldım.
Dudaklarını öpmek yerine alt dudağını dişlerimin arasına alıp sertçe çekiştirdim. Bir inleme daha döküldü dudaklarından. Kızı iyice kendime yaklaştırarak kucağıma bastırdım.
Kollarını boynuma dolayarak inlemelerini bastırdı.
Bu seferde üst dudağını dişlerimin arasına aldım ve hafifçe ısırdım. Buna karşılık Boynuma daha sıkı sarıldı.
Dudaklarım dudaklarını bırakarak boynuna gitti. "O inlemelerini duymak istiyorum Sahra. Sakın kendini sıkmaya çalışma." diyerek boynuna dişlerimi geçirdim.
Dediğimi yaparak sesli bir şekilde inledi ve boynunu eğerek bana alan yarattı. Bir süre daha dudaklarım boynunda oyalanırken ellerini tekrar gömleğimin düğmelerinde hissetmemle geri çekildim ve ellerini tuttum.
"Halbuki dün gece ben çıkarırken nasıl da olay çıkarmıştın kış çiçeği."
Kısık gözleri ve inip kalkan göğsü ile bana baktı. "Her ne kadar daha ileriye gidip seni mahvetmeyi istesem de bunu sen sarhoşken yapamam kış çiçeği."1
Kızı kucağımdan kaldırdım ve yumuşak yatağa geri yatırdım. "Uyu artık" diyerek yataktan çıktım. Fazlaca uykusu gelmiş olacak ki dediklerime karşı çıkmayarak yatakta sola döndü ve gözlerini kapattı.
Ellerim ayakkabılarına gitti ve onları rahat uyuması için çıkardım. Ayakkabılarını bir kenara koydum ve pikeyi üstüne örterek odadan çıkıp balkona geçtim.
Cebimden sigara paketini ve çakmağımı çıkarıp bir dal aldım paketten ve dudaklarıma götürüp çakmağımla sigarayı yaktım. İçime bir nefes çekerek dışarıya doğru üfledim. Bu görev git gide daha tehlikeli bir hal alıyordu. Nihayet yarın son gündü. Kahvaltıyı yapıp otelden çıkacaktık.
İçeride uyuyan kıza çevirdim gözlerimi dumanı üfleyerek. Asansörde anlattıkları geldi aklıma. İtiraf etmem gerekirse ondan böyle bir açıklama beklemiyordum. En azından daha önce kimseye anlatmadığı en özelini bana anlatınca oldukça şaşırmıştım. İlk cinayetinin Kayra'nın abisi olması da ayrı bir meseleydi. Kayra'nın evine taşındığım ilk zamanlarda ona Sahra'yı neden aradığını sormuştum o da anlatmıştı ve o şekilde öğrenmiştim. Ortada bir aile, bir katil, birde ölü bir adam vardı. Benimse asıl merak ettiğim katildi. Eğer o zamanlar hala tutuklanmamış olsaydım muhtemelen ceset bulunduğu an suç benim üstüme kalırdı. Güldüm. Sanırım o zaman Kayra'yla pek iyi bir tanışmamız olmazdı. Şimdilik bunun nedenini kendimde saklı tutacaktım. Ortalık yeterince karışık durumdaydı zaten.
İçtiğim sigaramı söndürdüm. Muhtemelen Sahra yarın bu gece yaşadığımız hiçbir şeyi hatırlamayacaktı. O yüzden bu kadar ileriye gitmiştim zaten. Öldüreceğim bir kadın ile gerçek bir ilişki yaşamayacak kadar aklım yerindeydi hala. Ne onun bana bağlanması ne de benim ona bağlanmamam gerekiyordu. Bu içinde bulunduğumuz ölüm oyununu tepetaklak ederdi.1
Asansörde dediğim sözler ağzımdan kontrolüm dışında çıkan kelimelerdi. Neden yapmıştım bilmiyordum ama ikimizde bunun böyle olmayacağını biliyorduk. Vakti geldiğine ikimizden biri ölmeliydi. Şuan olmasını en son istediğim şey bir kadına aşık olmaktı. Sigaramı söndürüp içeriye geçtim. Bugün o bu haldeyken yatakta onunla birlikte yatamazdım. Kendimi üstümü dahi değiştirmeden koltuğa bıraktım. Bu gece uyuyabileceğimi düşünmüyordum zaten ama en azından gözlerimi dinlendirmeliydim...2
Kardelen Sahra Aktaş'ın Anlatımıyla:
Yoğun bir baş ağrısıyla gözlerimi araladım yavaşça. Odadaydım. Yatağın diğer tarafına baktım. Boştu. Azat? Beni o mu getirmişti odaya. Yerde ayakkabılarımı gördüm. Üstümde hala dünden kalma elbisem vardı. Yavaşça kalktım yataktan ve onu gördüm. Koltukta bir kolu aşağı sarkmış bir şekilde uyuyordu. Telefonumu alarak saate baktım. 9.30 olmuştu. 1 saat saat sonra aşağıya kahvaltıya inmemiz gerekiyordu. Dün alkolün dozunu biraz fazla kaçırmıştım sanırım. Zihnimi yokladım en son neyi hatırlıyorum diye. En son Azat ile dans ediyordum... Ondan sonrası yoktu işte. Onu uyandırmadan sessizce valizimden kıyafetlerimi alarak banyoya gittim ve hızlıca bir duş aldım. Bedenimi bir havluya sararak saçlarımı kuruluyordum ki aynada gördüğüm boynumdaki iz dikkatimi çekince aynaya yaklaştım daha yakından görmek için. Bunlar... diş izleriydi. Lanet olsun dün ne yaşamıştık gece biz! Zihnimi hatırlamaya zorladım ama hatırlayamadım. En son onun kolları arasında dans ediyordum. Banyodan çıktım. Odaya girerek onun yanına gittim. Azat! Kalk ve bana bir açıklama yap hemen! Elimle omzunu dürttüm. Azat! Kalk diyorum sana! A- Bileğimden sert bir şekilde tutularak dengemi kaybettim ve koltukta yana düştüm. Üstüme çıkmıştı bir anda. "Ne yapıyorsun be üstümde! Delirdin mi sabah sabah ! İn üstümden !" Uyku mahmuru gözlerle beni inceledi.
"10'a gelmiştir büyük ihtimalle. Üstümden kalk ve boynumdaki izin hesabını ver bana hemen ! Sarhoşken benden mi faydalandın cidden ?" Bakışları boynumdaki diş izine gitti ve elini uzatarak hafifçe dokundu iz bıraktığı yere.
"Kabul ediyorum, dün biraz sert davranmış olabilirim sana karşı."
Dedikleriyle yüzüme bir kızarıklık dalgası geldi. "Dün gece... Ne oldu ? Biz... ne yaptık seninle ?" Bakışları dudaklarıma kaydı ve cevap vermeden dudaklarımı izledi sadece. Dikkatini çekmek amaçlı yüzümü hafifçe yüzüme yaklaştırdım. Biz dün gece ne yaşadık. Bakışlarını dudaklarımdan çekerek gözlerime odakladı.
"Beni zorla öptün kış çiçeği."
"Ne ? Bir kahkaha patlattım. Ben seni öptüm ? Hem de zorla ?" Kahkaha seslerim tüm odada yankılandı. Hayatta inanmam.2
"Söylediğin gibi senden asla faydalanmaya çalışmadım kış çiçeği. Sarhoştun ve seni odaya kadar taşıdım. Odaya gelince de iyice kendini bıraktın ve seni kucağıma alarak yatağa götürdüm ama sen bir türlü boynuma doladığın kollarını çekmedin. Seni fazlaca uyardım bunu yapmaman için ama beni dinlemeyerek dudaklarıma yapıştın hepsi bu."
Utançtan yüzümün kırmızının bin bir tonuna büründüğüne emindim. Kendimi zorlayarak konuştum: "Bu yine de beni öptüğün gerçeğini değiştirmiyor Azat. İşler nasıl boynumda bir iz bırakacağın raddeye geldi peki ?"
"Bana bak Sahra." Gözlerini gözlerime kilitledi.
"Bende bir erkeğim ve hem cinslerim gibi benim de bir sınır noktam var ve sen dün o sınır noktasını beni kışkırtarak oldukça geçtin. Bu iz de o şekilde meydana geldi. Başka bir şey olmadı. Sadece öptün ve öptüm hepsi bu. Dün gece rahat uyuman açısından koltukta yattım. Gerçi uyuya kalmak bana da sürpriz oldu."
Gözlerimi kaçırarak başımı çevirdim. Elleri ıslak saçlarımın uçlarına dokundu.
"Sen bir kızardın sanki? Dün gece olanları hatırladığından mı yoksa şuan altımda sadece bir havluyla durduğundan mı ?"
"Havlu ?" Gözlerimi vücuduma çevirdim şaşkınlıkla. Lanet olsun, o sinirle üzerimde sadece havluyla çıkmıştım banyodan. Ellerimle göğsünden iterek üstünden kalktım o arkamdan bana gülerken hızlıca banyoya doğru gittim...
Evett, bu bölümü de böylece bitirmiş oldum. İyisiyle kötüsüyle bu müzayede görevini de geride bıraktık. 2 bölümde bitiririm diye düşünüyordum ama 3 bölüme kadar uzadı. Bu bölümü yazarken şaka maka gidip bayağı araştırma yaptım müzayededeki halılar için. Halı kısmını yazarken aklıma geldiğinden diğerleri için böyle bir şey yapmadım ama halı kısmındaki yazan her şey gerçek buna fiyatları da dahil. Finale son 6 bölümümüz kaldı ve inanın aklımda şuan final için pek bir şey yok. Finali de geçtim, direk aklımda bir şey yok ne yazacağımla ilgili. Aslında bunun sorumlusu da biraz benim çünkü bölümü yazarken zibilyon kere aklımdaki düşünceler bir diğeriyle yerleştiği için şuan boşta kaldım bir tık. Neyse hallederim sanırım bir şekilde. O zaman bir dahaki bölüme dek hoşça kalın...1
Okur Yorumları | Yorum Ekle |
4.86k Okunma |
375 Oy |
0 Takip |
47 Bölümlü Kitap |