48. Bölüm
Hande Simay / KANDELEN / GÖRÜNEN GÖLGE ( Part 1 )

GÖRÜNEN GÖLGE ( Part 1 )

Hande Simay
handsimy

Bölüm 2 parttan oluşacaktır şimdiden iyi okumalar...

8 yıl sonra:

İnsanlar gider, anıları kalır. Bazen bir kolye, bazense bir fotoğraf… Canımızı acıtan şeylerle vedalaşmamız gerekir çünkü bazen vedalaşmaya kıramadıklarımız sarılamayacak kadar uzakta olabilir. Demiş sevdiğim bir sanatçı. Bu sadece insanlar için geçerli değil bence. İnsan bir kıyafetiyle de dinlediği şarkıyla da hatta hayalleriyle de vedalaşması gerekebiliyor bazen. Her şey sonsuza kadar bizimle kalacak değil ya. Hoş biz bile bazen bizimle kalamıyoruz ki. Biz bile terk ediyoruz olduğumuz kişiliği, kendimizi. Hayatta herkesin kendini terk ettiği, kendinden vazgeçtiği bir an vardır mutlaka. Şimdiye kadar olmamışsa bile eminim ki yaşamınız boyunca bu ana tanıklık edeceksinizdir mutlaka. Önemli olan kendini kaybetmek değil bana göre. Asıl önemli olan bunun farkına vardıktan sonraki karar anıdır.2

 

Azat da bu karar anında kendinden vazgeçmeye karar vermişti bundan tam 8 yıl önce. Azat'ı bu kararı vermesinde yönlendiren şey yaşadıkları, çevresi ve en önemlisi de Asaf olsa da sonuçta içten içe bu kararı kendisi vermişti. O bundan tam 8 yıl önce her şeyi herkesi terk ederek yapayalnız bir hayata tekrar adım atmayı tercih etti. Bunu daha önce yaptığı için alışık olduğunu, yeni hayatına da alışacağını zannetti ama bu sefer yanında kendisi bile yoktu. İlgisini tamamen Melek ve Asaf'a yöneltmiş olan Azat, bundan tam 8 yıl önce kendinden vazgeçti. Artık o eski Azat yoktu. Adı Azat Deniz Erdemir'di ama Deniz'i terk ettiği gibi herkesi o İstanbul sokaklarında bırakmayı tercih etmişti. Deniz masumdu, Deniz korkaktı, Deniz rahattı en önemlisi de Deniz mutluydu her şeye, herkese rağmen. Azat ise tam tersiydi. Azat, Deniz'in karanlık tarafıydı. Bunca zamandır arkada kalan karanlık bir anda aydınlığa çıkarak ışığını sömürmüş ve Deniz'i yok etmişti. Sahne tamamen Azat'ın olmuştu.

 

8 yıldır Azat'ın hayatı sadece Melek ve Asaf'tan ibaret olmuştu. Asaf söz verdiği gibi Azat ve Meleğe en iyi koşullarda bakmıştı. Azat neredeyse eski hayatına dönmüş gibiydi. Aynı Antalya'daki kaldığı konağa benzeyen büyük ve daha güzel bir evde kalıyorlardı Melek'le. Asaf yanlarında kalmasa da evden neredeyse hiç çıkmıyordu da denebilirdi. Ev'in bir sürü odası olmasına rağmen Azat özellikle Melek ve kendi odasının birleşik olmasını istemişti. Asaf da Azat'ı kırmayarak isteğini yerine getirerek geniş ve modern bir oda hazırlatmıştı ikisine de. Melek'le, Asaf'ın ayarladığı bakıcılar ve dadılar ilgileniyordu evde. Daha yaşı çok küçük olmasına rağmen Melek 1 yaşına gelmeden çeşitli kurslara giderek eğitim almaya başlamıştı dadıların tavsiyesiyle. Zeki bir bebekti Melek. Azat'ın hayatı ise hiç de beklediği gibi ilerlememişti bu 8 yıl içerisinde. Tahmin ettiği gibi hayatı bol dövüşlü, bol kanlı, bol ölümlü geçmiyordu. Halalarından intikam almak uzak dursun, isimlerini bile anmamıştı süreç içerisinde. Asaf bunun için Azat'ın daha oldukça küçük olduğunu söylemiş ve belli bir yıl geçip, Azat'ın büyüdüğüne ikna olana kadar hiçbir intikam planı ve kendi isteklerini gerçekleştirmeyeceğini belirtmişti pek çok kez. Azat ise buna itiraz etmeyerek karışmamıştı bile. Asaf, Azat'ın yaşıtları gibi davranmasına karar vermişti bu yüzden öncelik olarak Azat bir ortaokula yazılmıştı. Annesinin ölümünden bu yana okulla ilgi alakasını kesen Azat tekrardan 5. sınıftan başlamıştı bir özel okulda. Gün boyunca hiç boş kalmayan Azat, okul çıkışı direk dövüş kursuna gidiyordu haftanın her günü. Gittiği kurslarda neredeyse bütün dövüş stilleri üzerinde ders alan Azat yoğun programı yüzünden hiç boş kalamıyordu gün içinde. Eve akşam 9 gibi gelen çocuk yemeğini yiyerek direk ödevlerinin başına geçiyor ve ödevleri bitince de yatıyordu o yorgunlukla. Asaf ile çoğunlukla yemek masasında görüşüyordu Azat. Asaf'ın isteğine göre sırasıyla gün raporunu eksiksiz bir şekilde veren çocuk tek tek sorduğu bütün sorulara da cevap verdikten sonra azıcık da olsa kardeşiyle ilgilenmeye çalışıyordu. Melek abisine aşık bir kız çocuğuydu. Aynı Azat gibi Melek de son derece bağlıydı abisine. Yıllar tek tek böyle geçip giderken Azat bundan tam 2 yıl önce artık Asaf'ın da isteği üzerine ilk önce Asaf ile birlikte bazı ortamlara girmeye başlamıştı yavaş yavaş. Asaf, Azat'a acele etmemeleri gerektiğini söyleyerek kendisine zaman vermesini istemiş ve Azat alışına kadar çeşitli ortamlara beraber gitmişlerdi bir süre. Girdiği ortamlar ilk başta ona yabancı ve garip gelse de zamanla Azat artık Asaf'sız gitmeye başlamıştı mekanlara. Bazen yanında birkaç kişi olurken bazense tek gitmeyi tercih ediyordu.

 

 

"Azat içerisi temiz, beklediğimiz kadın da yeni gelmiş ne yapacaksın girecek misin içeri?" Azat kolundaki saatine baktı sakince.

"Daha kadınla buluşmamıza 15 dakika var. Erken girersem dikkat çeker."

"Tamam beklemedeyiz o zaman. İşin ne zaman biter?"

"Kadının anlaşmayı imzalamasına bağlı. Maximum 2 saat sürer muhtemelen."

"İmza mı 2 saat sürer yoksa kadını ikna etmen mi?" Azat karşısındaki adamın imalı sorusuna aldırmadan cevap verdi.

"Daha erken bitireceğim etkili bir planın varsa söyle onu uygulayalım ha?" Adam cevabını alır almaz sustu.

"Asaf Bey aradı bizden cevap bekliyor o yüzden sordum ben."

"Dediklerimi aynen iletirsin o zaman." Adam kafa salladı.

"Gelebildiğimiz kadar çabuk gelmemizi istiyor özellikle senin."

"Benim mi, ne yapacakmış beni yanında?"

"Bilmem onu söylemedi gidince konuşursunuz artık..."

 

 

"Azat Bey hoş geldiniz, buyurun oturun lütfen." Azat'ın geldiğini gören kadın ayağa kalkarak Azat'ın oturacağı sandalyeyi geriye çekti.

"Normalde bunu benim yapmam lazım ama siz benden önce davrandınız."

"Önemli değil, cinsiyet ayrımcılığına karşıyım ben bir dahakine siz benimkini çekersiniz olur biter." Azat ölçülü bir şekilde gülümsedi.

"Bugün anlaşmayı yapıyoruz değil mi Burcu hanım?"

"Tabi tabi, onun için buluştuk ya zaten burada."

"Haklısınız emin olmak istedim."

"Verdiğim kararların arkasında son derce sağlam dururum Azat Bey merak etmeyin."

"Bunu duyduğuma sevindim Burcu hanım."

"Garson!" Kadın tarafından çağrılan garson masaya geldi.

"Buyurun bir isteğiniz mi vardı?"

"Beyefendiye ve bana 2 türk kahvesi lütfen."

"Tabii hemen getiriyorum." Garson masadan ayrılınca kadın konuştu.

"Sormadım ama Türk kahvesi içersin değil mi?"

"Hiç fark etmez."

"İş üstündeyken kafamı dağıtacak şeyler içmemeye dikkat ediyorum." Azat dudak büktü.

"Sizin tercihiniz."

"Siz?"

"Anlamadım?"

"İçer misiniz?"

"Genellikle akşam ve geceleri ama önüme koyulsa da hayır demem açıkçası."

"Ne güzel alışıksınız o halde?"

"Sanırım." Biraz bekledikten sonra kahveler de gelince asıl meseleye geçildi. "Burcu hanım detayları zaten sizinle bir önceki görüşmemizde konuşmuştuk. O zamandan bu yana aklınıza takılan herhangi bir soru detay varsa siz imzalamadan önce cevaplamak isterim." Kadın Azat'a bakarak gülümsedi.

"Hayır, herhangi bir sorum yok Azat Bey, içim son derece rahat."

"Güzel, o halde buyrun..."

 

 

"Ne yaptın hallettin mi kadını? Söylediğin vakitten önce geldin."

"Aramızda bir şeyin geçip geçmediğini öğrenmek istiyorsan direk sorabilirsin Harun."

"Şu açık sözlülüğün beni bitiriyor cidden Azat." Azat adama baktı göz ucuyla.

"Merak ettiğin bu değil miydi sonuçta?"

"Buydu ama-"

"İyi cevaplayayım o zaman, kadınla aramızda sandığın gibi bir şeyler geçmedi sadece konuştuk o kadar."

"Diyorsun?"

"Niye yalan söyleyeyim ki?"

"Oğlum kadın bildiğin taştı taş. Eee, senin de bi giderin var. Aranızda bir şey geçmemiş olması imkansız neredeyse."

"Evet aramızda bir şey geçti."

"Ne? Ben demedim mi ama-"

"Karşılıklı bir anlaşmaydı o kadar." Adam'ın yüzü düştü. "Neyse hadi hadi dersim var bugün benim Asaf'tan önce derse girmem lazım."

"Derse mi? Aman Azat, ne diye bu kadar çabalıyorsun ki oğlum zaten her ihtimalle doktor olmayacak mısın sen?"

"Öyle değil işte, her şeyde Asaf'a bel bağlayamam. Evet onun yardımıyla bir tıp fakültesine girmiş olabilirim ama bu bir tıp öğrencisi gibi davranmamama sebep olamaz. Bende sonuçta o fakültenin bir öğrencisiyim Harun."

"Vallahi pes Azat, sendeki şu azim ile hırs tanıdığım başka kimsede yok."

"Benden başka görüştüğün biri var mı ki?"

"Tabi var lan; Ruhsal, Ömer, Enes, Tufan, Bülent, Melih, Arınç. Hepsiyle görüşüyorum ben."

"Onlar dışında peki?" Adam düşündü.

"Gördün mü hayatın Asaf'ın üzerine kurulu. Sadece onun onay verdiği ve çevrene soktuğu insanlarla tanışıksın. Adam sustu. Allah'tan yanında benim gibi tek kişilik dev bir kadro taşıyorsun Harun yoksa işin yaş."

"Hemen de kendini bi öv zaten. Hem Asaf Bey'den memnunum ben varsın kimse olmasın yanımda. Bugüne kadar kim vardı yanımda Azat, daha sen biliyorsun kimsem olmadı ki bu hayatta. Asaf Bey çıkardı beni yalnızlıktan ona ne kadar minnetar olsam az. Azat duran arabanın kapısını açtı bir şey demeden." Asaf'ın çevresinde ne kadar onun için çalışan adam varsa hepsi Asaf'tan son derece memnunlardı Azat dışında. Ne kadar Asaf, Azat için çok şey yapmış olsa da sonuçta her şey karşılıklıydı. Halalarından alınacak bir intikam üzerine anlaştığı adam, halalarının intikamı dışına her şeyi yaptırmıştı Azat'a. Azat da, Asaf adına çok önemli işler yapmıştı kimse bunları göz ardı edemezdi. Bu 9 yıl içerisinde Asaf'ın nasıl bir adam olduğunu çözmüştü Azat. En önemlisi de hem kendisine hem de kardeşine iyi bir hayat sunmuştu kendince…

 

 

"Evet ders bitmiştir çıkabilirsiniz." Dersin bitmesiyle eşyalarını toplayan Azat arkadaşının koluna dokunmasıyla ona döndü.

"Azat, işin var mı kardeşim?"

"Eve geçecektim bir şey mi diyecektin?"

"Gel biraz geç gidiver eve bugün de bizimkilerle takılalım."

"Eve gitmem lazım Çınar, belki sonra."

"Hadi be, gelsen ne olur sanki? Bana bak yoksa Rana da gelir diye mi gelmiyorsun yoksa ha?"

"Ne alakası var Çınar? İşim var eve gitmem lazım işte."

"Sorun baban mı? Eğer Asaf amcaysa ben hallederim onu dert etme sen." Azat bir şey diyemeden telefonu çaldı. Arayan Asaf'tı. Telefonu kulağına götürerek aramayı yanıtladı.

"Azat, dersten çıktın mı?"

"Yeni çıktım, eve geliyordum." Elinde tuttuğu telefonun çekilmesiyle Azat'ın elindeki telefon arkadaşı Çınar'a geçti.

"Alo, merhaba Asaf amcacığım nasılsınız? Bende iyiyim teşekkür ederim. İyi iyi onlar da iyiler. Asaf amcacığım bugün Azat'a biraz el koysam sorun olur mu sadece birkaç saatlik? Bizim kafede oturacağız biraz arkadaşlarla? Hımm öyle mi? Sadece birkaç saatlik sonra söz ben bindireceğim arabaya kendisini. Tamamdır Asaf amcacığım dikkat et kendine görüşürüz." Çınar telefonu Azat'ın eline teslim etti. "İşte bu kadar birkaç saatliğine bizimlesin artık."

"Eve gideceğimi söylediğimi hatırlıyorum Çınar."

"Öyle mi şuan bizimle geliyorsun ama."

"Çınar!"

"Tamam tamam valla bir daha yapmam söz."

"Beni yönetmekten vazgeçmeni sana kaç defa söyledim. Bir daha bunu yapmaya yeltenirsen bunu yapmamanı sağlarım ona göre."

"Onu da o zaman düşünürüz hadi gidelim şimdi herkes bizi bekliyordur zaten..."

 

 

"Dükkan açık değil galiba emin misin herkesin burada olduğuna Çınar?"

"Allah Allah burada olduklarını söylemişti Rana ama dur bakalım?"

"Rana mı çağırdı bizi?"

"Yok be oğlum öyle hepimiz toplanınca bizi de çağırdı gruptan biri. Rana beni dersten çıktıktan sonra aradı sana ulaşamadığı için."

"Beni mi aramış?"

"Tabi seni aramış ilk önce ama cevap vermemişsin kıza. Bi barışamadın gitti şu kızla görmüyor musun köpek gibi aşık sana."

"Aşık olan aldatmazdı Çınar."1

"Yapmış işte bir hata oğlum, hem kaç defa özür diledi kız senden."

"Yağmur seni aldatsa ve bunu yakalasan tekrar Yağmur'u affeder miydin Çınar?"

"Nasıl bir durumda yakaladığıma bağlı belki de ben yanlış anlamışımdır durum öyle değildir olamaz mı?"

"Neyi ima ettiğimi çok iyi biliyorsun Çınar o yüzden kes sesini." Karanlık dükkanın kapısına gelen Azat ve Çınar dükkandan içeriye girdiler.

"Kapı açık demek ki kapanmamış kafe. Sen oturan ya da çalışan birilerini görebiliyor musun Çınar?" O sırada bir anda havaya yükselen telefon flaşları dükkanı beyaz ışıkla aydınlattı.

"Sürpriz!" Çınar gülümseyerek Azat'ın sırtını sıvazladı.

"İyi ki doğdun kardeşim."

"Doğum günüm mü?"

"Ne sandın?"

"İyi ama doğum günümü size söylediğimi hatırlamıyorum ki?"

"Senden değil, Melek'ten öğrendik zaten."

"Melek mi?" Karnına sarılan bir çift kolla Azat kafasını eğerek sarılan kişiye baktı.

"Doğum günün kutlu olsun abicim." Azat gülümseyerek kollarını kardeşine dolayıp kucağına aldı sonra da teker teker arkadaşlarına baktı.

"Hepiniz mi bu işin içindesiniz?"

"Ne sandın, sana çaktırmamak için çok çalıştık hepimiz." Azat Meleğe baktı.

"Bunların hepsi senin başının altından çıkıyor değil mi?"

"Evde bizle kutlamıyorsun bende belki arkadaşlarınla kutlamak istersin diye düşündüm abicim." Azat, Meleğe gülümsedi.

"Hadi Azat, mumlar eridi be oğlum." Azat arkadaşının seslenmesiyle elinde pasta tutan eski kız arkadaşına doğru yaklaştı. Kız gözlerini Azat'a dikmiş elinde pastayla Azat'ın önünde dikilirken Azat kızı umursamadan mumları üfledi...

 

 

"Al bakalım bu da benden kardeşim." Azat, Çınar'ın verdiği hediye paketini alarak gülümsedi.

"Sağ ol, Çınar."

"Kardeşimin doğum günü bugün lafı mı olur aşk olsun." Azat yanına gelen birkaç arkadaşından da hediyelerini alınca sıra en son kız kardeşine geldi. "Sende mi" diye sordu Azat.

"Ne bende mi abi? Doğum günün bugün senin tabii ki sana benimde hediyem var." Azat, Meleğin elinden hediyesini alınca Melek heyecanla konuştu. "Açmayacak mısın abicim?" Azat kardeşinin bakışları eşliğinde hediye paketini çıkartmaya başladı. Paketin içinden bir flash disk çıkınca Azat sorgularcasına kardeşine baktı. "Eve gidince bakarsın, diğer hediyelerle karışmasın diye açtırdım abicim." Azat eğilerek kardeşinin yanaklarını öptü.

"Teşekkür ederim Meleğim bunun benim için özel bir yeri olacak." Hediyeleri aldıktan sonra herkes eğlenirken Azat herkesten uzak bir köşeye geçerek arkadaşlarını izlemeye devam etti. Bir süre sonra yanına eski kız arkadaşı geldi.

"Bir doğum günü çocuğuna göre oldukça sakinsin."

"Sende benimle konuşacak kadar bencilsin."1

"Bencil?"

"Beni falan düşündüğün yok senin Rana. Sen sadece kendini düşünürsün." Kız güldü.

"Seni hala seviyorum Azat bunun neresi bencilce?"

"Sen beni sevmiyorsun Rana, sen kendini rezil etmemek için benimlesin hala."

"Asıl bencil olan sensin Azat. Tamam bir hata yaptım ve bunun için çok pişmanım. Senden defalarca kez özür diledim yaptığım her şey için. Senin için kendimi hiçe saymışken nasıl olur da bana hala bencil dersin?" "Neden geldin" diye sordu Azat sıkılmış bir tavırla. "Azat ben hala senin sevgilinim, tabii ki de doğum gününde olmam lazımdı!" Kız sesini yükselttiğini fark edip dikkat çekmemek için sustu. Azat'a daha da yaklaşarak elini eline uzattı. "Ne olur bize bir kere daha şans versen? Tamam bir hata yaptım ama sonuçta herkes hata yapabilir değil mi?" Azat elini çekti.

"Herkes hata yapabilir ama seninki bir hata değildi bu düpedüz bir ihanetti Rana. Sen bana ihanet ettin ve bende seni affetmedim olan bu. Başka bir şansı unut artık. Yarından itibaren seni etrafımda istemiyorum. Sen hala sevgiliymişiz gibi davransan da yarından itibaren bunun böyle gözükmemesi için her şeyi yapacağım." Azat ayağa kalkarak kız kardeşine doğru gitti.

"Meleğim eve gitme vakti geldi güzelim."

"Ama abi daha oyun oynayacaktık arkadaşlarınla azcık daha duralım ne olur."

"Babanla konuşmam gereken meseleler var Melek kız. Hem senin de erken yatman lazım yarın okulun var."

"Ama abi her gün 19 yaşına girmiyorsun ki?"

"E, senin doğum günün de 4 ay sonra ya güzelim. Benimkini boş ver biz seninkini kutlarız en güzelinden olmaz mı?"2

"Ama daha 4 ay var ki?

"İlla 4 ay sonra kutlamak zorunda değiliz ki sen istediğin zaman doğum gününü kutlarız bir tanem olmaz mı?"

"Ama ya babam kızarsa bize?" Azat gülümsedi.

"Babanın sana ne zaman kızdığını gördün Melek kız?"

"O zaman bu hafta sonu kutlayalım mı benimkini de?"

"Olur tabii sen ne zaman istersen." Azat Çınar'a doğru gidip elini sırtına koydu. "Biz gidiyoruz Meleğin uykusu geldi."

"Şaka yaptığını söyle Azat. Saat daha 9 ne uykusu? Melek sandığından daha büyük bir kız Azat."

"O hala küçük bir kız çocuğu Çınar."

"O zaman sizin şoför bıraksın Meleği de sen biraz daha takıl bizimle. Hem daha asıl eğlenceye başlamadık bile."

"Asıl eğlence?" Çınar, Azat'ın kolundan tuttu.

"Gel işte de kendi gözlerinle gör. Masalara dizilmiş çeşit çeşit içki şişelerinin önüne geldiler."

"Otur bakalım şöyle ne de olsa bu gecenin yıldızı sensin..."

 

 

Herkes masaları birleştirmiş ve sandalyelere oturmuştu. Azat eve Meleği göndererek arkadaşlarının isteği üzerine mekanda kalmıştı. Normal bir gün olsa Azat kesinlikle gitmenin bir yolunu bulurdu ama bugün bizzat arkadaşları tarafından onun için hazırlanmıştı. Doğum günlerini uzun süredir kutlamıyordu Azat. En son doğum gününü bile annesi, babası hayattayken kutlamıştı. O zamanlar bile Azat doğum günü kutlamayı sevmezdi. Hediye paketi misali giydirilip süslenip misafirlerin önüne konulurdu. Masadan biri oynanacak oyuna öncü olarak konuştu.

"Arkadaşlar oynayacağımız oyunu biliyorsunuz. Aramızda DC bilmeyen var mı?" Masadan ses çıkmayınca çocuk konuşmaya devam etti. "Yine de açıklamakta fayda var sonuçta bu oyunu kendi aramızda değiştirip kendimize özgü hale getirdik. Çoğumuz bilse de Azat sanırım ilk defa oynayacak bizimle değil mi Azat?" Azat kafasını salladı. "Bizim oluşturduğumuz tarzda aramızdan biri seçilir ve şişeyi çevirdiğimizde şişenin ucu kimi gösterirse o kişi seçilen kişiye doğruluk mu cesaret mi diye sorar. Eğer seçilen kişi soruyu cevaplamak ya da verilen görevi yapmak istemezse önündeki shot bardağına soruyu soran kişinin seçtiği bir içki dökülür." Azat hafif bir merakla sordu.

"Neden sadece seçilen kişinin üzerinden oynanıyor bütün oyun?" Biraz önce sözcü olarak seçilen çocuk cevap verdi.

"Öyle daha heyecanlı çünkü. Dene sende göreceksin." Çocuk herkesin duyması için sesini yükseltti. "Evet şimdi herkese soruyorum seçilen kişi kim olsun?" Kızın biri gülümseyerek cevap verdi.

"Doğum günü çocuğundan yana oy kullanıyorum."

"Güzel. Aytaç sen?"

"Beliz'e katılıyorum."

"Çocuk sıradakine sordu sen?"

"Azat." Sırayla herkes cevap verdi. En son Çınar'a da sorulunca Çınar da gülümseyerek Azat'a baktı.

"Valla kardeşim çoktan seçildin zaten benimde oyum sana."

"O halde seçilmiş kişi Azat oluyor." Çocuk eline şişeyi alarak çevirdi ve şişe bir oğlanın önünde durdu. Oğlan Azat'a bakarak sorusunu sordu.

"Doğruluk mu cesaretlik mi?" Azat düşünmeden cevap verdi.

"Doğruluk."

"Doğruyu söyle sınavları kopyayla mı geçiyorsun?" Azat soruyu duyunca gülümsedi. Tam olarak böyle bir soruyu bekliyordu çünkü.

"Hayır, kopya ile geçmiyorum."

"Hadi be hiç mi çekmedin gerçekten?"

"Bir soru hakkın yok mu?" Çocuk susarak oturdu.

"O halde tekrar çeviriyorum." Şişe çevrildi ve bir kızın önünde durdu. Kız soruyu sordu ve Azat da tekrardan aynı cevabı verdi. Rana'nın yanında oturan kız Rana'ya göz kırparak sorusunu sordu.

"Doğruyu söyle Azat, Rana'yla sevgiliyken üniversite dışından başka biriyle görüşüyor musun şuanda?" Azat Rana'ya bakarak sinsice gülümsedi ve kıza "doldur" dedi. Azat'ın tepkisi masada fısıldaşmalara yol açarken Azat gözlerini Rana'dan ayırmadan kızın doldurduğu içkiyi içti. "Sıradaki" diyerek bardağı masaya koyan Azat cevabını belli ederek eski sevgilisine baktı. Çevrilen şişe bu sefer Azat'ın yakın arkadaşı olan Çınar'da durdu.

"Senin her şeyini biliyorum zaten kardeşim o yüzden cesaretli olmanı istiyorum." Azat meydan okuma karşısında kayıtsız kalmayarak cevap verdi.

"İstediğin olsun gönder gelsin."

"Hadi lan kabul mu ettin hemen?"

"Ne bekliyordun?"

"Valla biraz zor kabul edersin bende o sırada ne söyleyeceğimi düşünürdüm olmadı ki şimdi böyle. Dur bakalım." Çınar etrafına baktı. Sonra gözüne çarpan şişeyi alarak Azat'a doğru yöneldi ve şişeyi Azat'ın önüne koydu. "Bence bunun hepsini tekte bitiremezsin kardeşim ama yine de bunu istiyorum. Hadi bakalım senden tek atmanı istiyorum yapabilir misin?" Azat önündeki şişeyi alarak direk şişeyi dudaklarına götürdü. 20 saniye sonra biten alkol şişesini masaya koyarak arkadaşına baktı.1

"Eminim ki sen bunu yapamazdın Çınar." Çınar şok olan yüzüyle konuştu.

"Tabii ki de yapamam oğlum hayvan mısın nesin sen? Tek atılır mı oğlum hem de bu kadar sertiyle? Anlaşıldı şoförünü şimdi ara yoksa bi yarım saate seni zor toparlarız mekandan."

"Kapıdadır zaten Meleği çoktan bırakıp gelmiştir. Ayrıca merak etme hiçbir şey olmaz bana. Yine de bugünlük bu kadar yeter ben yavaştan kaçayım." Şişeyi çeviren oğlan konuştu.

"Bu kadar çabuk mu pes ediyorsun?" Azat konuştu.

"Dediğiniz her şeyi yaptım. O halde kaybetmiş sayılmam yanlış mıyım?" Çocuk ayağa kalkarak Azat'ın elini sıktı.

"Haklısın, iyi kaç bakalım yakışıklı oğlan ama bir dahakine bu kadar kolay bırakamazsın ona göre ha." Azat gülümseyerek cevap verdi.

"Bir dahakine senin seçildiğine emin olacağım Alper asıl sen hazır olsan iyi olur."

"Ooo, iddialı sözler hadi bakalım yakışıklı oğlan bir dahakini merakla bekliyorum." Azat çocuğun elini bırakarak arkadaşlarıyla vedalaştı ve çıkışa doğru yöneldi. Tahmin ettiği şoförü kapıda onu bekliyordu. Arabaya doğru yürürken arkasından seslenen kızın sesiyle bıkkın bir şekilde ona doğru döndü.

"Azat, biraz konuşabilir miyiz hemen çekip gidemezsin."

"Sarhoş musun Rana?"

"Ne, tabii ki de hayır, nereden çıkardın?"

"Aksi takdirde kendini rezil edecek şeylerden kaçınırsın da o yüzden." Kız gülerek sordu.

"Ne konuda rezil olmuşum anlamadım Azat?"

"Rana içeriye geç ya da bin arabaya evine bırakayım seni sarhoşsun anlaşılan." Kız Azat'ın kolunu tutarak çekiştirmeye başladı.

"Hayır ikimizde hiçbir yere gitmiyoruz Azat herkese biraz önce şaka yaptığını söylüyorsun ilk önce." Azat anlamamazlıktan gelerek sordu.

"Ben şaka yapmam Rana bunu herkesten çok senin iyi bilmen gerekir. Şimdi bin arabaya da eve götüreyim seni."

"Hayır, arabaya falan binmeyeceğim sen benimle geleceksin."

"Rana iyice saçmalamaya başladın arabaya bin." Kızın zorluk çıkardığını gören Azat kızı kucaklayarak arabaya bindirdi. Şoför soru sorarcasına Azat'a baktı. "İlk önce Rana'nın evine gidiyoruz..."

 

 

Kızın yürümesine yardımcı olan Azat kızı kapının önüne getirdikten sonra kıza döndü. "Evde kimse yok mu?"

"Ha?"

"Tamam sormadım say, anahtarın nerede?" Kız baygın gözlerle Azat'a bakarken gülümsedi. Azat, kızın çantasını elinden alarak içinden anahtarını çıkarıp kapıyı açtı. Karanlık evde üst kata çıkarak kızın odasının önüne geldiler. "Rana odana geldik zaten biraz daha dayan hadi." Kız tamamen Azat'a yaslanınca Azat kızı kucağına alarak kapıyı açtı. "Neden bu kadar çok içtin ki?" Kız cevap vermek yerine kıkırdadı.

"Biliyor musun Azat çok güzelsin."

"Ne?" Kız Azat'a yakınlaşarak gülümsemeye devam etti. "Sen kaybetmek istemeyeceğim birisin Azat ve ben seni kaybetme niyetinde değilim. Bunun için her şeyi yapmaya hazırım." Kız susarak dudaklarını Azat'ın dudaklarına bastırarak öpmeye başladı. Azat ise ne olduğunu anladıktan sonra geri çekildi.

"Ne yapıyorsun sen!" Azat kızı yere koydu. Bu evden hemen çıkmalıydı çünkü teklediği alkol şişesi vücudunda çoktan etki göstermeye başlamıştı. "Sen kabul etsen de etmesen de biz ayrıldık Rana. Bana istediğin gibi dokunamazsın artık."

"Rolleri değiştik diyorsun yani?" Kız Azat'a doğru birkaç adım attı sendeleyerek. "Eskiden olsa bunu yapan ben olmazdım zaten sevgilim."

"İyice saçmalıyorsun şuan. Yatağına geç ve uyu Rana." Kız adım atacağı sırada yatağına düşerek ağlamaya başladı.

"Gidiyor musun?" Azat kapının eşiğinde durdu.

"Gidiyorum, yatsan iyi olur." Arkasından cılız bir ses duydu Azat.

"Azat gitme, beni tek başıma bırakma." Kolundan çaresizce tutan kıza baktı Azat.

"Gitmem lazım."

"Gitme." Azat kızı yatağa yatırdı.

"Uyu sabaha bir şeyin kalmaz." Kızın eli Azat'ın avucuna uzandı.

"Gitme, bari son kez uyurken başımda bekle." Azat kıza baktı birkaç saniye ve sonunda pes etti.

"Bir şartla."

"Ne?"

"Artık ayrıldığımızı kabul et Rana. Sen beni aldattın, bende senden ayrıldım. Artık sevgiliymişiz gibi davranmayı kes." Kız uykulu bir sesle gülümsedi.

"Affetsen olmaz mı beni?"

"Ben bugüne kadar hiç affedilmemişken mi?" Kız sustu. Azat da konuşmayarak kızın iyice uyumasını bekledi gitmek için. En sonunda kızın eli cansız bir şekilde Azat'ın elini bırakınca Azat son kez uyuyan kıza baktı gitmeden önce. Ayrılanın o olmasına rağmen giderken içinde bir hüzün hissetti Azat. Rana onun için ilk değildi hatta muhtemelen son da olmayacaktı ama yine de Rana'yı sevmişti Azat. Kapıyı yavaşça kapatarak evden çıkıp kendisini bekleyen arabaya bindi Azat. "Eve gidiyoruz…"

 

 

"Hoş geldin Azat." Azat, Asaf'ın sesini duyunca oturduğu koltuğa doğru yöneldi.

"Şimdiye kadar gidersin sanıyordum." Asaf derin bir nefes verdi.

"Bende öyle sanıyordum ama geç geldin."

"Kusura bakma Çınar'ı biliyorsun tuttu mu bırakmıyor beni. Ayrıca seni aramış ve izin istemiş sende tamam demişsin."

"Doğum günün için ufak bir hediyeydi sadece."

"Arkadaşlarımla vakit geçirmem mi?"

"Evet."

"Hem arkadaşların beni cani bir baba olarak bilmesin değil mi? Dediğim gibi bugün son derece önemli bir gün Azat."

"Hatırlıyor musun bundan 8 yıl önce o oturduğumuz kafede seninle bir anlaşma yapmıştık." Azat, Asaf'a baktı.

"Tabii ki de hatırlıyorum."

"Güzel o halde lafı dolandırmadan direk konuya gireceğim evlat. Bugün itibariyle tam olarak 19 yaşına girdin Azat. Seninle tanıştığımız zaman senden istediğim şeyi yapmak için oldukça küçük ve deneyimsiz olduğundan hazır olana kadar bekleyeceğini ve detayları sonra konuşacağımızı söylemiştim sana."

"Evet, 8 yıldır sana bunu ne zaman sorsam aynı cevabı veriyorsun bana." Asaf ellerini birleştirerek öne eğildi.

"Artık o sorunun cevabının değişme vakti geldi Azat. Bugün itibariyle anlaşmamızı yürürlüğe koyma vakti geldi. Bundan 8 yıl önce senden halalarından intikam almanı ve ben her ne istersem yapmanı söylemiştim sana. Senden istediğim şey halalarınla başlayacağın bir katliam planı olacak." Azat kaşlarını çattı.

"Nasıl yani?"

"Çok açık değil mi, senden bir katliam yapmanı istiyorum. Bundan sonra her gün sana ismini verdiğim kişileri teker teker öldürmeni istiyorum. Öldürürken ya da öldürdükten sonra onlarla ne yaptığın beni ilgilendirmiyor ama sana ismini verdiğim kişilerin kesinlikle ölmesini istiyorum."

"Benden bir katil olmamı mı istiyorsun?"

"Zaten bir katil değil misin Azat?"1

"İkisi de son derece farklı şeyler Asaf. Ben babamı bile isteye öldürmedim. Sense benden bile isteye birilerini öldürmemi istiyorsun. 8 yıldır benden buna hazır olmamı mı bekledin cidden?"

"8 yıldır yaşadığın hayatı yaşarken tek kelime etmedin Azat, hatırlatırım seninle bir anlaşma yaptık ve ben bana düşen kısmını çok uzun bir süredir yerine getiriyorum zaten. Sana bir hayat verdim çoğu kişinin sahip olamadığı. Meleğe bugüne kadar ben baktım hatta bir yıl önce senin üzerine geçirdim Meleği. Onu senin öz kardeşin yaptım, bugüne kadar ikinizin eğitimiyle de ben ilgilendim, sana eski yaşantını geri verdim Azat. Şimdi bana karşıma geçip ben bir katil değilim o yüzden kimseyi öldüremem diyemezsin."

"Sana öldür diyorsam öldüreceksin Azat. Yeri gelecek senden ölüm döşeğindeki bir adamı öldürmeni isteyeceğim, yeri gelecek daha beşikteki bir bebeği öldürmeni emredeceğim ve sen sadece sana denileni yapmakla yükümlü olacaksın bu saatten sonra. Sen bundan 8 yıl önce de böyle bir şeyin başına geleceğini biliyordun 8 yıl içerisinde de. Sen akılsız bir çocuk değilsin Azat, aksine sen tam aradığım kriterlere sahip bir çocuksun."

"Babanı isteyerek öldürmemiş olabilirsin ama kurtulması için de uğraşmadın haksız mıyım? Ya annenin ölümü? Evet annenin ölümünde hiçbir parmağın olmayabilir ama o ölürken söyle bana onu kurtarmak için hiçbir şey yapmış mıydın? Sende diğerleri gibi izlemekle kaldın değil mi Azat? Peki İzer? İzer senin yine "kazara" bıçakladığın çocuğun suçunu üstlenip hapse girerken hiç İzer'i düşündün mü bugüne kadar Azat ha? Ne yaptı, ne etti, çıktı mı hapisten, durumu nasıl, hala sokaklarda bir başına inşaat köşelerinde mi diye hiç merak edip gittin mi yanına söylesene?"

"Aynı şekilde Cansu ve Yahya'yı arayıp sordun mu bugüne kadar? Cansu'nun mezarına gittin mi hiç Azat? Onun ölümünü araştırdın mı?"

"Ölümünü araştırdın mı derken?" Azat sinirle ayağa kalkıp Asaf'ın karşısına geçti.

"Ne demek ölümünü araştırdın mı?" Azat gözü dönmüş bir şekilde Asaf'ın yakasından tutup kendisine çekti. "Neyi ima etmeye çalışıyorsun sen lan!" Asaf güldü.

"Gerçekten onu kocasının öldürdüğüne inandın mı Azat saf gibi? Sence o akılsız kocası bugüne kadar burnunun dibindeki karısını 1 yıl sonra şak diye nasıl gördü o kadar bıçaklayarak kadını öldürmeye kalktı hiç düşündün mü?" Azat birkaç saniye durduktan sonra sinirlerine hakim olamayarak Asaf'a bir yumruk attı.1

"Sen miydin lan it! Onu sen mi öldürdün! Konuşsana senin işin miydin!"

"Sanırım burnumu çıkarttın yumrukların epey gelişmiş doğrusu. Asaf kan dolu yüzüyle Azat'a baktı. Onu ben öldürmedim Azat. Onu gerçekten kocası öldürdü. Sana söyleneni düzgün bir şekilde anla. Sadece bir noktaya odaklanıp kalma. Bazen bir şeylerin olması için sadece hafif bir rüzgarın esmesi gerekir o kadar. Gerisi rüzgarla birlikte çığ gibi gelir zaten."

"Abi, baba?" Azat, Meleğin sesini duyar duymaz Asaf'ın önüne geçti.

"Sen daha uyumadın mı Melek kız? Saat çok geç oldu yarın okulun var daha ne diye ayaktasın?"

"Seni merak ettim abicim."

"Sen odana git birazdan geliyorum ben tamam mı abicim?" Melek uykulu gözlerle abisine kafa salladı.

"Hemen gel ama çok uykum var benim."

"Tamam güzelim, sen geç ben geliyorum birazdan." Kız gidince Azat sakinleşmeye çalışarak tekrar koltuğa oturdu.

"Sen bir katil olarak doğdun Azat. Bu senin hep içinde vardı. Kontrol edilemeyen bir gücün ve öfken var. Bugüne kadar bunu kontrol altına almayı sağladım bizzat ama bundan sonra bunu kendin yapmak zorundasın."

"Bundan sonra senin için yeni bir dönem başlıyor evlat. Bunu nasıl yönlendirip şekillendireceğin sana kalmış. İşte sana bir fırsat. Öldürmeye o iki halandan başla. İçindeki bütün o öfkeyi ikisinin üzerinde kullan evlat. Merak etme demek istediğimi anlayacaksın sende er ya da geç."

"Senden öldürmeni istediğim kişiler de bir melek değil Azat bunu hiçbir zaman unutma. Sende zamanında çocuktun ama büyük yaşanmışlıkların ve büyük günahların vardı. Senden tanrının emriyle öldüren bir Azrail olmanı istemiyorum Azat; Senden şeytan olup sadece günahkarları cezalandırmanı istiyorum. Unutma şeytana uymuş her insan bir gün ölüm tarafından cezalandırılır. Bunu ne kadar Azrail yapsa da asıl görünen şey Azrail değil ölümün ta kendisidir."

"Bugünden itibaren ölüm sensin Azat. Bunu nasıl yönlendireceğin sana kalmış. İster gölgede kal Azrail ol; istersen de gün yüzüne çık adı bütün dünyada anılan bir ölüm ol. Seçim senin."

Asaf burnundan akan kanları umursamadan ayağı kalktı. "O ikisinin de canını oku evlat, onlar ölüm tarafından cezalandırılmayı çoktan hak ettiler emin ol." Asaf bunları söyledikten sonra Azat'ı terk ederek gitti. Azat ise durduğu yerde öylece kalakaldı. Gün seçim vaktiydi. Kurallara uyan bir melek mi yoksa kanun olan bir şeytan mı olacağına karar vermek zorundaydı…

 

 

Bölüm : 03.04.2025 15:10 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...