"Hoş geldiniz Kayra Bey. Kaya Bey sizi çalışma odasında bekliyor dilerseniz oraya geçelim."
"Lanet olsun ! Neye sinirlendi yine acaba ? Ne zamandır orada ?"
"Bir şey vardı zaten, anlamalıydım. Tamam, sen işine bak ben kendim giderim."
Çalışma odasının kapısının önüne gelip durdum bir kaç saniye. Derin bir nefes alıp kapıyı çalıp, içeriye girdim. "Abi ?" Arkası dönük bir şekilde cama dönük dışarıya bakıyordu. Yanına ilerledim. "Abi ?" Bir anda boğazıma sarılan elle boğulmaya başladım. "A- Abi..."
"Söyle canım kardeşim, çok geç kaldın ama yine de söyle bakalım söyleyebiliyorsan." Boğazıma sarılan ellere uzandım. "Ne oldu, nefes mi alamadın canım kardeşim ?" Elleri boğazımı daha da fazla sıktı. "Bende nefes alamıyorum aynı bu şekilde kaç gündür biliyor musun ? Biraz da sen benim yaşadıklarımı gör istedim." Ellerimle boğazımdaki elleri çekmeye çalıştım ama çok sıkıydı.
"Söyle abim. Ama bağır bu sefer çünkü önceki sefer ben seni duyamadım galiba ?"
"B-b- bırak !" Aniden serbest kalan boğazımla öksürük krizine girdim.
"Helal, helal gel şöyle otur. Boğazına bir şey kaçtı herhalde. Kader ! Kader !" Kapı açıldı.1
"Bir şey mi istemiştiniz Kaya Bey ?"
"Kader mutfaktan derhal bir su getirsin bize."
"Tabii Kaya Bey." Abim sırtıma vurmaya devam ediyordu. Kısa süre sonra açılan kapı ile hizmetli kadın bir bardak suyu elime tutuşturdu. Suyu alarak tek dikişte içtim.
"Çıkabilirsin Kader." Kadının çıkması ile odada yalnız kaldık.
"İyi misin ? İyiyim." Derin bir nefes alıp verdi abim.
"Günlerdir nefes alamıyorum Kayra."
"Doktorluk değil bendeki nefes darlığı."
"İhanet. İhanet ile ilgili Kayra. Tanıdık geldi mi ?" Kim diye sordum cevabını bilsem de.
"Sen canım kardeşim. Beni bu hale sen getirdin Kayra. Benden sakladıklarını düşmanımız olacak o şerefsiz piç Asaf'tan duymak beni hasta etti. Biraz önce yaşadıklarını ben günlerdir yaşıyorum onun dedikleri yüzünden."
"Benden sakladıkların varmış canım kardeşim."
"Asaf'a senden sakladığım bir şeyi söylediğimi hatırlamıyorum." Güldü.
"Hatırlamıyor musun ? Genç yaşta hafıza kayıplığı yaşıyorsun demek. Merak etme seni en iyi doktorlar tarafından tedavi ettireceğim. Kardeşim benim için bu dünyadaki en değerli varlık ne de olsa."
"Doktorluk bir tedaviye ihtiyacım yok abi. Asaf ile senin arkandan iş çevirmedim ben." Elini masaya vurmasıyla arkama yaslandım istemsizce.
"O sikik herifin bilip de benim bilmediğim bir şeyi ona söylemen arkamdan iş çevirdiğin anlamına gelmiyor mu Kayra !"
"Ben asla Asaf ile senden habersiz bir iş yapmadım abi. Gelip sana ne anlattı bilmiyorum ama - "
"Kardelen Sahra Aktaş !" O piç... Demek kendi ortağını satmıştı. "Ne zamandır biliyordun ?"
"3 gündür." Orospu çocuğu Asaf. "
"Birlikte çalıştığımızı düşünüyordum Kayra ama sen abinden gizli saklı işler çevirerek bana ihanet ettin canım kardeşim."
"Söyleyecektim. Söyleyecektin ? Ne zaman ?"
"Abi biliyorum o kız bizim abimizi öldürdü. O kızı öldürerek intikamımızı almalıyız bunu senin gibi bende çok istiyorum. Abimin kanını yerde bırakmak kesinlikle istediğim bir şey değil. O kızla bir iş birliği içinde olduğum bile söz konusu değil inan bana. Sadece kimliğini biliyorum bende o kadar. Sana söylemedim çünkü o kız bana önemli bir iş için lazımdı."
"Onu kullanmak mı istedin yani ?"
"Bunu düşündüm ve son zamanlarda açıkçası bunun için uğraşıyorum. Tabii kendisi önüme fazlaca engel çıkardı son zamanlarda."
"Onu kaçırmıştık sonra Asaf geldi ve kızı elimizden aldı. Kızda bizi ihbar etmiş ekip arkadaşlarına."
"Asaf kızla birlikte mi çalışıyor yani ?" Kafa salladım. "Anlamalıydım. O kızı ne için kullanacaktın peki ?"
"Asaf'a karşı. Asaf geri döndü abi davette de gördüğün üzere. Eski gücü yokmuş gibi görünüyor ama adı üstünde bu Asaf Arşın. Ne yapacağını bilemeyiz. Hala bizim için son derece tehlike arz ediyor o adam."
"Bunu da kız üzerinden mi yapacaktın yani ?"
"O kıza neden güvendiğini bilmiyorum ama kızı ikna etmiş bir şekilde. Asaf'ı yakından araştırıyorum. Eski üyelerin hepsi hapiste olduğundan ötürü şuan mafyayı tekrar canlandırmak adına hiçbir şey yapmıyor. İlgilendiği tek şey deniz katili."
"Aynen öyle. Ona o kadar kafayı takmış durumda ki gözü başka hiçbir şeyi görmüyor. Bunu da o kızın yardımıyla yapmaya çalışıyor. Asaf kızı gözüne kestirmiş bir kere. Var demek ki o kızda bir şeyler. "
"Yani o herif bize mi oynuyor ?"
"Kızı kullanarak Asaf'ı devirmeyi mi düşünüyorsun ?"
"Asaf'ın kıza ihtiyacı var. Kızın da Asaf'a. Kızı yanımıza çekersek elimizdeki katille birlikte bir şans yakalamış oluruz Asaf'a karşı. Biz belki onu durduramayız ama o ikisi eğer birlikte çalışırlarsa bunu becerebilirler."
"İkisi de birbirine çok farklı karakterler. Kızı ikna etsek bile tam olarak birbirlerine güvenmedikleri için verimli bir şekilde çalışamazlar."
"Aklında bir şey mi var ?" Şeytani bir sırıtışla sırıttı. "Aşık edeceğiz."1
"Doğru duydun senden o ikisini aşık etmeni istiyorum birbirlerine. Öyle bir aşık olsunlar ki Asaf değil tüm dünya bir araya gelse dahi birbirlerinden ayrılamasınlar."
"İyi de bunu nasıl yapacağım ki ?"
" Sen Kayra Karaman'sın, benim kardeşimsin. Düşün bir şeyler işte. Sana güveniyorum. Ne yap et o ikisini birbirine aşık et Kayra...."1
Kardelen Sahra Aktaş'ın anlatımıyla:
"Buyurun, siz otele geçin lütfen. Ben sizin için valizlerinizi getiririm." Adama gülümseyerek arabadan indik. Birden elime uzanan el ile başımı kaldırarak Azat'a baktım. Sadece benim duyacağım bir şekilde kulağıma doğru fısıldadı:
"Sadece ayak uydur." Elimi çekmek istesem de haklı olduğunu bildiğim için ses etmedim. Sonuçta burada ikimizde biz olarak bulunmuyorduk, farklı hayatları canlandırıyorduk.
"Hoş geldiniz Kayra Bey, Ebru Hanım. Bizde sizi bekliyorduk. Buyurun ben size odanıza kadar eşlik edeyim" diyen çalışanı gülümseyerek onayladık ve peşinden takip ettik. "Odanız 28.katta. Valizler bildiğiniz gibi ilk gün bizimle birlikte kontrol amaçlı. Yarın sabah odanıza bırakılacak." Azat ile birbirimize baktık. Tam itiraz edecektim ki Azat'ın göz atmasıyla bir şey demedim. "
Tamamdır, sorun değil." Asansörden indik. Uzun koridor boyunca yürüdük görevliyi takip ederek. 109 numaralı odanın önünde durduk bir süre sonra. Adam kart ile odanın kapısını açtı ve kartı bana vererek kapının önünden çekildi. Azat ile birlikte içeriye girdik.
İçerisi son derece ferah, genellikle açık renklerin kullanıldığı güzel bir odaydı. Gayet yüksek bir katta bulunduğumuz için odanın içindeki camlardan tüm İstanbul'un manzarası ayaklarımızın altındaydı. Sadece tek sorun odada bulunan yatak sayısıydı benim için ama bunu sonra Azat ile halledeceğimizi düşünüyordum.2
"Siz odanızda rahatınıza bakın. Akşam saat 8'de yemek için size haber vermeye geleceklerdir. Yemekten sonrada saat 9.30'da da müzayede başlayacak." Teşekkür ederiz diyen Azat ile birlikte odanın içinde bulunan çalışan odadan çıkarak bizi yalnız bıraktı. Adamın gidişiyle yüzümüzdeki rahatsız edici maskeleri çıkarttık. Maske içindeki ses değiştirici düzenekten ötürü biraz kalın ve rahatsız ediciydi. Maskeyi çıkarınca rahatça nefes aldığımı hissettim. Odanın içindeki camlara doğru giderek dışarıyı izledim. Azat ise ceketini çıkartarak koltuğa uzandı.
" Eee, ne yapacağız saat 8'e kadar bu odada ?"
"Bilmem, yat, uyu işte." Üzerimdeki ipek gömleği gösterdim.
"Giyerken bana mı sordun kış çiçeği ?"
"Ne bileyim ben valizlerin alınacağını ? Gözüme çarpan ilk şeyi giydim işte."
"Kötü şans." Yatağa doğru ilerleyerek üstüne oturdum. "Uyuyacak mısın cidden ?" Tek gözünü açıp bana baktı:
" Ne yapmamı istiyorsun ? Sustum. "Bence sende aynısını yapmalısın kış çiçeği."
"Neden kış çiçeği diyorsun sürekli bana ?"
"Hangisini kullandığını sormadım farkındaysan. Adında Kardelen ismi geçiyor değil mi sonuçta ?"
"Teknik olarak evet ama kullanmıyorum."
"Kullansan da kullanmasan da o da senin bir ismin. Bende ilk ismini kullanmayı tercih ediyorum."
"O zaman Kardelen de bari. Bu şekilde rahatsız edici oluyor." Yarım ağız güldü.
"Ne demek aynı şey ? İsmimi doğru düzgün kullan aksi takdirde bende sana farklı şekilde hitap ederim."
"Nasıl hitap edeceksin, merak ettim bak şimdi ?"
"Bana kış çiçeği demeye devam edersen bende sana Kandelen derim."
"Ne alaka, nereden aklına geldi ?"
"Katil değil misin ? Son zamanlarda işlediğin cinayetlerin vücudunu delmiyor musun ?"
"Delmek mi ? Bu biraz canice oldu."
"Vücutlarına zarar verip kan akıtmıyor musun sonuçta ? Kanı deliyorsun işte."
"İlginç bir bakış açısı. Açıkçası deniz katilinden daha güzel oldu bu bak. Bu ismi senden önce bulmamak yazık oldu."
"Gayet ciddiyim." Arkama yaslanacağım bir şey olmadığından belim ağrıyınca ceketimi çıkarıp yatağa uzandım kollarımı başımın altına alarak. "Kabul, bana istediğin gibi hitap edebilirsin ama bunun sonucunda sende bana karışmayacaksın."
"Bu fikri ortaya atan sendin kış çiçeği, ben sadece kabul ettim."
"Her durumdan nasıl da kolaylıkla sıyrılıveriyorsun hemen hiç bir zaman seni suçlayamayacak mıyım ben ?"
"Benimle oyun oynamayı kes. Sürekli soruma soru ile karşılık veriyorsun, burada bari kaçmayı bırak."
"Ben bir katilim sense polis. Kaçmam oldukça mantıklı bir seçenek değil mi kış çiçeği ?" Yataktan kalkarak karşısına dikildim o ise sadece bana bakmaya devam etti rahatını bozmadan.1
"Değil. Bütün sorunlarından, hayatından, hayattan kaçmaya devam edemezsin. Nereye kadar böyle kaçarak yaşayacaksın Kandelen ?" Sol kolumdan tutarak beni aniden kendine çekince kucağına düştüm. "Ne yapıyorsun ?" Uzandığı koltuktan kalkarak oturur pozisyona geldi.
"Ne soracaksan sor." Kaşlarımı çattım ve şuanda içinde bulunduğumuz uygunsuz pozisyondan rahatsızlığımı belli edercesine tuttuğu kolumu çektim. Sonucunda ise koluma giren keskin ağrı ile yüzümü buruşturdum.
"K- kolumu bırak." Bırakmak yerine sadece sıktığı kolumu gevşetti. Yüzüne baktım. "Niye yaptın bunu ? Bıraksana beni !" Kolumu son gücümle kendime çekeceğim sırada elimi bırakınca yere düştüm. "Manyak mısın sen !"
"Sana bir şey söyleyeyim mi ? Bence asıl cevaplardan kaçan sensin kış çiçeği. Fark ettiysen soruları soran benim cevapları ise vermeyen sensin." Acıyan kolumu ovuşturdum ve sinirle ona baktım:
"Ağlayacak mısın ?" Eliyle karnını tuttu. "Hatırlatırım sende beni bıçaklamıştın ve ölümüme terk etmiştin kış çiçeği."
"Ha, ha çok komik gerçekten. Beni bununla mı vuracaksın şimdide ?" Kolumu tutarak yerden kalkıp balkona doğru yürüdüm. Kapıyı açarak son derece geniş olan balkona çıktım. Vay canına sonsuzluk havuzu. Hep bunlardan birinde yüzmek istemişimdir.
"Hazır burada varken vakit bulursan yüzersin." Arkamdan gelen ses ile korkup arkamı döndüm:
"Ne diye gizli gizli yaklaşıyorsun be arkamdan ?" Baş parmağımı damağıma koyarak kaldırdım. "Aklım çıktı." Ellerini teslim olur gibi kaldırdı.
"Korkma öldürmem seni. 2 günlüğüne de olsa şuanda birbirimize lazımız. Bir eş katili olarak anılmak istemem." Ne saçmalıyorsun dercesine yüzüne baktım. Yanıma doğru gelip havuza baktı. "Çok girmek istiyorsan arkamı dönerim benim için sorun değil."
"Sanki bir valiz dolusu kıyafetim varmış gibi konuşma." Yüzüme baktı. Neyi ima ettiğini anladığımda sinirle omzuna vurdum. "Pis sapık ! Kirli düşüncelerini kendine sakla. Bunu asla yapmam ben !" Üzerimdeki elbiseyi gösterdi:
"Bununla mı gireceksin ? İlginç bir seçim." Sinirden kıpkırmızı olarak onu kendimden uzaklaştırdım.
"Girmeyeceğim anladın mı! Gir- me - ye -ce- ğim. Sayende hiçbir hevesim kalmadı." Tam yanından geçeceğim anda beni belimden tutarak kendine çekti ve havuza düştük. Suyun altından belimi tutarak beni su üstüne çıkardı. Öksürerek: "Manyak mısın sen ! Ne diye attın bizi havuza salak ! Sanki giyecek başka kıyafetimiz var !"
Kurur akşama kadar dert etme.2
Allah'ım, şimdi çıldıracağım! Psikopat, ruh hastası! Kurusa bile kırış kırış mı gideyim akşama manyak! Ellerimle göğsünden tutarak ayrılmaya çalıştım.
Bırak beni! Bırakmak yerine tutuşu daha da sertleşti ve elleri arasında sıkıştım. Azat, bırak beni! Yemin ederim koca katili falan dinlemem öldürürüm seni burada!
Bunu yapacağına inancım tam. Bazen hangimizin daha tehlike olduğunu ayırt etmekte zorlanıyorum biliyor musun kış çiçeği.
O yüzden mi beni kışkırtıyorsun?
Allah'ım sayılır diyor bide. Bu sefer daha sert ittim onu. Ama bir santim bile yerinden oynamadı. Derdin ne, bıraksana beni!
Bağırma, rezil oluyoruz senin yüzünden. Burası oldukça elit insanların kaldığı lüks bir otel. Senin gibi cazgırlara göre değil yani.
Ben istemezsem değil sen, bütün tel bir araya gelse beni susturamaz deniz katili.
Şuanda bunu konuştuğumuza göre?
Off, çekil şuradan saçma salak konuşup durma!
Sende bağırıp durma bak hala bağırıyorsun. Biraz sessiz ol yoksa bütün oteli başımıza toplayacaksın az sonra.
Gelsin, herkes gelsin, gör- Dudaklarıma dokunan işaret parmağı ile sustum.
Şşştt, sessiz ol artık kış çiçeği, oteli başımıza toplayacağın konusunda gerçekten şaka yapmıyordum. Sessizce ona baktım. Sinsice gülümsedi. Nasıl da susturdum seni? Demek ki susman için bir adet ben yetiyormuşum sana değil mi? Yavaşça parmağını dudaklarımdan çekti ve sonra beni bırakarak havuzdan çıktı. Çıkacak mısın yoksa yüzecek misin kış çiçeği? Cevap vermeden çıktım havuzdan. Cidden 2 gün boyunca böyle olacaksa ne yapacaktık biz bununla aynı odada?
Hazır mısın kış çiçeği? Bak saat 8'e yaklaşıyor gelirler birazdan.
Onu beni havuza atmadan önce düşünecektin Azat. Bekle azıcık, bitmek üzere işim. Banyoda bulduğum düzleştirici ile saçlarımı düzleştiriyordum. Şaşırtıcı derece ihtiyacımız olan her şey koyulmuştu banyoya. Çeşit çeşit makyaj malzemeleri, saç şekillendiricileri, bakım ürünleri gibi bir sürü şeyler vardı. Havuzdan çıktıktan sonra görevli birine durumu anlatarak birkaç parça kıyafet istemiştik. Valizi bize veremeyeceklerini ama istediğimiz birkaç parça kıyafeti getirebileceklerini söyleyip gitmişti. Kısa süre sonra odaya Azat'a bir adet takım elbise ile bana da saten bir elbise gelmişti. Şimdi ise akşam yemeği için hazırlanıyorduk. Bugün çok önemli bir gün değildi zaten. Asıl önemli gün yarındı. Tabii bugün için Asaf'ın kim olduğunu bulmak da son derece önemliydi bizim için. Eğer bulamazsak yarının bir önemi kalmazdı zaten. Elimdeki düzleştiriciyi koyarak banyodan çıktım.
Ayy, dur unuttum ben onu yatağın üzerinde olacaktı. Koşarak yatağın üzerindeki maskeyi alarak, saçımı bozmadan dikkatlice yüzüme geçirdim. Sen hazır mısın, yüzüğünü taktın mı? Bak Kayra sıkı sıkı tembihledi onu çıkarmaman için bana.
Tabii, cebimdeydi tamda şimdi takıyordum.
Yalancı. Kapının çalmasıyla ikimizde kapıya yöneldik.
Kayra Bey, Ebru Hanım eğer hazırsanız sizi yemek salonuna doğru götürmek için gelmiştim.
Bizimle ilgilenen çalışanla birlikte yemek salonuna geldik. Burada tahminimden daha fazla insan vardı. İnsanların arasından geçerek 109. masanın önüne geldik. Şükür ki masalarımız sadece iki kişilikti kimseyle gereksiz muhabbet etmemize gerek yoktu. Sence aralarından hangisi Asaf olabilir?
İyi de bu şekilde değil 2 gün 20 günde bile bulamayız ki Asaf'ı. Kıkırdadı.
Biz bulmayacağız zaten, o bizi bulacak.
Ne?
Polis olan sensin senin düşünmen gerekmez mi böyle şeyleri? Gerçekten nasıl polis oldun sen?
Dinleniyor olabiliriz bunları sonra konuşalım. Gördüğün üzere 2 gün boyunca gündüzleri bolca vaktimiz olacak gibi zaten.
Sanmıyorum buradaki insanların hepsi karşına alınmayacak kadar tehlikeli insanlar eğer bir dinleme cihazı bulunsaydı şimdiye ortada ne cihaz ne de müzayede kalırdı.
Bu kadar çok şeyi nasıl bilebiliyorsun?
Sence sıradan birine mi benziyorum?
Yine de onun bizi bulacağı düşüncesi de nereden aklına geldi?
Asaf'dan bahsediyoruz sence aksi mümkün mü? Kayra ne demişti, katılımcılar, katılımcıları önceden bilir buna ne alacakları da dahil. Eee, bu liste bir katılımcı olduğu için Asaf'a da gittiğine göre kesinlikle bizden önce kendisini bize gösterecektir. Asaf meydan okumaları sever Ebru. Kesinlikle bizi bulup bana meydan okuyacak. Onu tanıyorum amaçlarımız aynı o da bizi baltalamaya çalışacak.
İyi de biz bir şey almayacağız ki?
Biz almayacağız ama Kayra alacak. Hatırlatırım Asaf'ı baltalamaya geldik biz buraya o yüzden uyuşturucu bölümü için alıcıyızdır muhtemelen.
Ben sadece bana yapılan işi yaparım, sorgulamam.
Ney?
Hep mi sorgulamadan öylece iş yaptın?
Bir sorguda mıyım? Gülümsedim o görmese de.
O zaman yemeğini ye müzayedeye geç kalmayı istemezsin...
Sevgili birbirinden değerli üyelerimiz; hepiniz müzayedemize hoş geldiniz. Hepinizi aramızda görmek bizim için büyük bir onurdur. İzninizle ilk eserimiz ile müzayedeyi başlatmak isterim. Hepinize iyi alışverişler dilerim. Sahnedeki adam sahneyi terk ettikten sonra kısa süre içinde tekerlekli bir masa ile ilk ürün getirilip sahnenin ortasına, herkesin göreceği bir yere, koyuldu. Masanın üstünde bir vazo duruyordu.
Demek ki ilk ürün kiralık bir katil yanında bir kağıt kalem var mı?
Çantamda olacaktı. Defter ile tükenmez kalemi çıkarıp Azat'a verdim. Defterin rastgele bir sayfasını açarak "vazo" diye başlık yazıp müzayedeyi izlemeye başladı.
Kimler neye teklif veriyor hepsine dikkat et ve bana maske renklerini söyle birini bile kaçırırsak bizim için kötü olur.
Asaf bizi kendi bulacak dememiş miydin?
Oda bizimle aynı taktiği kullanacak büyük ihtimalle. Soru sormayıp kafa salladım ve vazoya teklif verenleri izlemeye başladım.
Sevgili üyeler ilk ürünümüz görmüş olduğunuz üzere son derece değerli bir vazo. Kendisi 18. yüzyıldan kalma ve Fransa'dan gelen bir vazo. Müzayedeyi 100.000 bin dolardan başlatıyorum.
Ne sandın? Buradaki sunulan katiller belki de Alcatraz'dan kaçan azılı katiller dahi olabilir hafife alma. Turuncu maskeli bir kadının elini kaldırmasıyla ona dikkat kesildim.
Turuncu üyeden 150 bin dolar geldi var mı arttıran?
Mor üyeden 175 bin dolar geldi başka? Başka var mı arttıran?
Güzel, turuncu üyeden 200 bin dolar geldi tekrardan.
230 bin dolar Sarı üyeden 230 bin dolar geldi. Sarı üyeden 230 bin dolae geldi sayın üyeler var mı başka arttıran? 230, 230, 230? Satıyorum, satıyorum, satıyorum? Sattım. Salonda bir alkış fırtınası koptu. Bu tarihi vazo gördüğünüz üzere sarı üyeye gitti sayın üyeler. Vazo götürülüp yerine başka bir vazo getirildi.
Yazdım. Önüme dönerek izlemeye devam ettim.
Evet, gördüğünüz üzere bu kahverengi parlak vazo ilk vazoya göre biraz daha yeni. Kendisi 19. yüzyıldan dönemin en ünlü ailelerinden biri olan Serat ailesine mensup olan konaktan getirilen bir ürün. Bu vazoyu 120 bin dolardan açıyorum.
Fiyatları katillere göre mi belirliyorlar?
Sanırım. Katil ne kadar işinde iyiyse fiyat da o kasar artıyordur muhtemelen.
200 bin dolar. Yanlış görmediniz tam tamına 200 bin dolar geldi gri üyeden. Hızlı bir başlangıç yaptık.
Evet, 250 bin dolar geldi turuncu üyeden. Var mı daha arttıran?
Tekrar gri üye fiyatı 20 bin dolar daha yükseltti. 260 bin, 260 bin. Arttıran yok mu? 260 bine gri üyeye mi gidiyor bu vazo?
300 bin dolar. Tamı tamına 300 bin dolar geldi yeşil üyeden. 300 bin dolara satıyorum, satıyorum, satıyorum? Sattım. 300 bin dolara yeşil üyeye gitti bu kahverengi vazo. Satılan bu vazoda içeriye götürülüp yerine yeni ürün getirildi. Bu sefer daha önce gelen 2 vazoya göre daha eski yapıda olan kırmızı kil bir vazo getirildi. Salondaki sesler kesilerek ortam sessizleşti ve herkes kırmızı kilden yapılan vazoya baktı nefesini tutarak. Sanırım bu gerçekten tehlikeli bir katili temsil ediyordu. Acaba bu vazonun arkasındaki katil Azat ile benden daha mı tehlikeliydi? Aklımdaki düşünceleri uzaklaştırarak gözlerimi sahneye çevirdim.
Görmüş olduğunuz bu kırmızı kilden yapılan vazo son vazo eserimiz. Bunun bilincinde olarak teklif vermeyi düşününüz lütfen. Vazomuz 16. yüzyıldan kalma oldukça eski bir vazo. Günümüze gelmesi bile bir mucize resmen. Kendisi İngiltere'den getirilmiş ve o dönemin kraliyeti tarafından sarayda kullanılan nadide bir parça. Fiyatı 250.000 dolardan açmış bulunmaktayım sayın üyeler.
310 bin dolar. pembe üyeden 310 bin dolar geldi.
Mavi üyeden cevap gecikmedi 340 bin teklif etti kendisi.
Tekrar pembe üyeden rekor teklif geldi. Var mı arttıran? 500 bin dolar.
Turuncu üye. Yanlış duyup, görmediniz. Kendisinden 500 bin dolarlık bir teklif geldi.
Gri üyeden 700 bin dolar. Başka, başka , başka. Vazo gidiyor, gidiyor, gidiyor. Satıyorum? Sat-
Turuncu üye 1 milyon dolar teklif etti. 1 milyon dolar. Satıyorum, satıyorum? Sattım. Bu vazo tam 1 milyona turuncu üyeye gidiyor sayın üyeler...
Müzayede bu şekilde tam olarak 2 saat sürdü. Toplamda 3 vazo ( kiralık katil ), 3 tablo ( kalp, akciğer ve göz ), 4 antika saat ( mafya doktoru ) olmak üzere 10 eşya satıldı. Salonda bulunan kişi sayısını bilmiyordum ama eşya satın alan 10 üye dışında teklif edenlerle birlikte Azat'ın defterime not aldığı renk sayısı 30 renkten oluşmaktaydı. Bunlardan sarı, yeşil, turuncu, gri, mor, pembe, mavi, kahverengi , kırmızı, lacivert maskeli üyeler eser sahibi olurken diğer kalan 20 renk maskeli üye sadece teklif vermişti. Açıkçası bu müzayedeye gelişim ansızın olduğundan ötürü tam bir bilgi sahibi değildim. Kayra'nın dediğine göre eser satın alan üyeler bir daha başka eser satın alamıyordu. 50 çift üye olduğunu düşünürsek 10'u nu bu gece elemiştik satılan eserler ile. Odaya çıkar çıkmaz ilk işimiz Kayra'yı arayıp ona bu gece belli başlı eserlere teklif verenlerin yarın içinde teklif verip vermeyeceğini soracaktık. Bu müzayede gerçekten sandığımızdan da karışık bir sistemde işliyordu. Henüz Asaf'ı bulamamıştık. Onu en kötü yarınki müzayede başlangıcına kadar rengini deşifre etmek zorundaydık. Bunun için de her detaya dikkat etmek durumundaydık yoksa başarısız olabilirdik. Şimdi ise müzayede sonrası partiye kalmıştık. Buradaki beğendiğim sistem ise kimse kimseyle konuşmuyordu. Herkes çiftler halinde yalnızca kendi masasında takılıyordu. Buda açık vermememiz için iyi bir fırsattı.1
Gerçekten mi? Akıl vermede müthişsin gerçekten Kayra! Ne zaman bitecek bu parti ya?
Sızlanıp durma kış çiçeği. O görmese de sinirle yüzüne baktım. Şöyle seslenip durma bana işte.
Bu konu hakkında gündüz anlaştığımızı düşünüyordum. Nefesimi dışarı bıraktım. Ayaklarım acıdan uyuşmuştu. O kadar fazla üzerinde durmuştum ki zavallı ayaklarımın ayakkabı içerisinde şiştiğini hissediyordum. Ağlayacak mısın cidden?
Geç dalganı sen. Tabii senin ayağında kılıç gibi keskin ince bir topuklu yok oh ne rahat.
Bende yoruldum diyeceğim ama beni milletin içinde pataklamandan korkuyorum.
Sadece dövmekle kalmam masadaki bıçakla da deşerim her yerini. Ağzını kapalı tut kandelen.
Kandelen çok vahşice olmadı mı sence de kış çiçeği? Daha naif, hoş duran bir lakap mı bulsak bana da acaba?
Gündüz beğeniyordun ya ne değişti şimdi?
Bana kış çiçeği demeyi bırakırsan düşünürüm değiştirmeyi.
Sanırım kulağa vahşi gelen bu isme alışmam gerekecek.
Kapıyı oda kartıyla açarak içeri girdik. Bir çift gibi davranmamız gerektiğinden bu odayı kabul etmiştik ikimizde. Gözlerim odada dolanırken Azat bir anda yüzündeki maskeyi ve üstündeki ceketi çıkarıp koltuğa fırlattı ve gömleğinin düğmelerini çözmeye başladı. Hey, ne yapıyorsun burada bende varım farkındaysan. Beni duymazdan gelerek gömleğinin düğmelerini açmaya devam etti. Yanına doğru ilerledim. Azat üstündeki gömleği çıkartmayacaksın. Gömleğini gözlerimin içine bakarak çıkarttı sırıtarak. Sonra da onu da ceketini fırlattığı koltuğa fırlattı ve yanıma geldi.
Sence seni çok mu umursuyorum gibi duruyor kış çiçeği? Eli kemerine gidince aceleyle kemerin üstündeki elini tuttum.
Bu kadarı da fazla artık git nerede değiştiriyorsan değiştir üstünü. Bula bula benim yanımı mı buldun?
Sanki daha önce görmediğin şey.
Beni duydun, o yüzden anlamamış gibi davranmayı kes.
Senin çıplak göğsünü görmem her zaman göreceğim anlamına gelmiyor Azat. Madem bu odada birlikte kalacağız o zaman edebinle ona göre davran. Birkaç adım daha yanıma geldi. O üzerine geldikçe geriye gittim bende. Üzerime gelmeye kes! Dur durduğun yerde. Beni duymazlıktan gelerek duvar ile beni arasına kıstırıncaya kadar üzerime gelmeye devam etti. Eli yüzüme giderek tek bir hareketle yüzümdeki siyah maskeyi çıkarttı. Gözleriyle elbisemi süzerek:
Cidden üzerindeki o rahatsız saten elbiseyle mi yatmayı düşünüyorsun. Rahatsızca yüzünü buruşturdu. Ayrıca uzunca da bir elbise.
Ne yapayım senin gibi iç çamaşırlarımla mı yatayım?
Üzerimde bu rahatsız kumaş parçasının olmasındansa iç çamaşırlarımla yatmayı tercih ederim. Elleri tekrar kemerine gidince sinirle ellerimi tekrar kemerinin üstüne bastırdım.
O pantolon bu gece üstünden çıkmayacak. Arsızca gülümsedi.
Bu gece bu pantolonun çıktığına emin olacağım inan bana. Tekrardan gözleri elbisemde dolaştı.
Hatta şunu da söyleyeyim. Sende bu elbiseyle yatmayacaksın ve onu çıkarmam için benden yardım isteyeceksin kış çiçeği.
İğrenç varsayımlarını kendine sakla. Onu göğsünden iterek beni sıkıştırdığı duvarın arasından çıktım. İlk önce ben gireceğim banyoya. Merak etme hızlı çıkarım. Ardımdan da sen girersin.
Tamam. Banyonun kapısını açarak banyoya girdim. Ellerim elbisemin fermuarına gitti. Bir yere kadar indirip sonradan zorlandığımı fark etmemle biraz önce söyledikleri aklıma geldi. Hayır kesinlikle bu konuda ondan yardım almayacaktım...
Banyodan çıktım. Odaya doğru yürüyerek Azat'a seslendim. Onu görünce sesli bir şekilde bir küfür savurdum. O pantolonu çıkarmamanı söylemiştim sana sapık herif! Derhal giyin o pantolonunu!
Hala banyoya giremedin mi sen? Bu ne biçim bir yavaşlık kış çiçeği. Ona doğru bakmamaya çalışarak konuştum.
Elbisemin fermuarını açamadım. Eğlenen sesini duydum.
Benden yardım mı istiyorsun? Derin bir nefes aldım ve verdim.
Yardım eder misin? Yataktan kalkıp yanıma geldi.
Arkanı dön. Yavaşça arkamı döndüm. Elleri sırtımdaki fermuara gidince nefesimi tuttum. Sanki beni daha da fazla utandırmak istermiş gibi yavaş yavaş indirdi fermuarımı. Elleri kasıtlı mı yoksa istemeden mi bilinmez sırtım boyunca kaydı. Fermuarı açmayı bitirmiş olacak ki ellerini çekti sırtımdan. Teşekkür ederim diyerek yanından geçtim ve banyoya doğru ilerledim.
Merak etme çabucak çıkarım. Biraz önce çıktığım banyoya tekrar girdim ve üzerimdeki elbiseyi çıkartarak duşa kabinin içine girdim. Suyu açarak altına girdim ve hızlıca bir duş aldım...
Banyodan çıkıp üzerime az önce çıkardığım elbisemi geri giydim fakat fermuarını yine kapatamamıştım. Saçlarımı iyice havluyla kurulayıp bulduğum bir tarakla taradıktan sonra banyodan çıktım. Azat hala yatakta sırtüstü ellerini kafasının altında birleştirerek yatıyordu. Banyoya girebilirsin işim bitti benim. Yataktan kalktı.
Ciddi ciddi o üzerindeki rahatsız elbise ile mi yatacaksın?
Başka kıyafetim olmadığına göre?
Sen bilirsin. Yanımdan geçerken durdu. Arkanı dön de kapatayım bari fermuarı tekrardan. Dediğini yaparak arkamı döndüm ve ıslak saçlarımı ensemde toplayarak ona yer açtım. Fermuarımı benim için kapattı ve banyoya girdi. Onun yokluğunu fırsat bilerek yatağa uzandım. Herhalde centilmenlik yaparak yatağı bana verirdi diye düşünerek rahatça kocaman yatakta yayıldım ve gözlerimi kapattım...
Yatakta bir ağırlık hissedince gözlerimi açtım. Ne yapıyorsun ve ayrıca neden çıplaksın?
Abartma, çıplak değilim kış çiçeği. Sırf yatağı ben yokken kaptın diye sana iyilik yapıp yatakta yatmayacağımı düşünme. Benimde belirli standartlarım var. Duyduklarımla hızlıca yatakta oturur pozisyona geçtim.1
Bana ne şuan ben yatıyorum ve katiyen bu yatakta senin tek yatmana izin vermen. Rahatsızca nefesini bıraktı.
Öyleyse birlikte yatmamız gerekecek çünkü gerçekten koltukta yatamam.
Aklını kaçırdın herhalde? Kesinlikle ben varken bu yatakta yatamazsın. Ayrıca git şu pantolonunu da geri giy lütfen. Beni umursamayarak yatağa girince çığlık attım. Çık yataktan burada ben yatacağım bugün.
Sana koltukta yatmayacağımı söyledim kış çiçeği. Merak etme bende memnun değilim seninle yatmaktan. Anlaşılan ikimizde bu yatağı istiyoruz bu gece. Kıvrıl da yat bir köşesine işte. Kocaman yatak. Aramıza bi 3 kişi bile rahat sığar farkındaysan. İtiraz dahi etmeme fırsat vermeden yatakta yerini alınca ona müdahale edemedim. Sinirle yatağın öteki ucuna kıvrıldım bende. Ona sırtımı dönerek yatağa yattım ve ışığı kapatarak gözlerimi kapattım...
Dönüp duruyordum yatakta üstümdeki saten elbise o kadar rahatsız ediciydi ki her tarafım kaşınıp duruyordu. Azat uyumuş gibiydi. Yorgunca esnedim sanırım bu gece uyuyamayacaktım. Yarın oldukça önemli bir gündü en azından onun rahat uyumasına izin vermeliyim diye düşünerek esneyerek kalktım yataktan ve balkona çıktım. Hava serindi ama tenimi okşayan türden. Elime telefonumu alarak saate baktım. 2'yi 20 geçiyordu. Daha sabaha çok vardı anlaşılan. Dışarıyı izlemeye koyuldum. Cidden güzel bir manzarası vardı bulunduğumuz otelin. Balkon kapısının açılmasıyla arkamı döndüm. Sen uyumuyor muydun? Elinde tuttuğu gömleği bana uzattı.
Al giy şunu da uyu, sabaha kadar böyle uykusuz kalamazsın. Yarın bugünden de önemli çünkü tüm gün onlarla birlikteyiz biliyorsun. Elindeki gömleğe baktım.
Al işte çekinme. Elimi uzatarak gömleğini aldım.1
Teşekkür ederim. Tam balkondan çıkıyordum ki beni karnımdan tutup çekmesiyle durmak zorunda kaldım. Ellerini sırtımda hissettim. Elbisemin fermuarını tutarak açtı ve beni serbest bıraktı. Elimdeki gömlekle birlikte banyoya doğru ilerledim. Banyoya gelince kapıyı kapatarak üstümdeki elbiseyi çıkarttım ve iç çamaşırlarımın üstüne Azat'ın gömleğini giydim. Düğmeleri teker teker ilikledim yaka kısmında birkaç tane düğmeyi açıkta bırakarak. Aynada inceledim kendimi. Utançla gözlerimi kapattım. Tamam bu bu gece yatmak için elbisemden kat kat rahat bir seçenekti ama siyah olmasına rağmen çok ince ve transparandı. Bununla ölürüm de onun karşısına çıkamazdım. Elbisem askılı bir elbise olduğundan ötürü içime sütyen giymemiştim ve bu gömlekle göğüslerimin uçları belli oluyordu. Utançla yüzümü kapattım. Sanırım bu gece banyoda uyumaya çalışmam gerekiyordu rahat etmem için...
Bir süre sonra banyonun kapısı çaldı.
Sahra daha giyinemedin mi hala?
Git yat sen ben bu gece buradayım.
Deli misin kızım sen? Çıksana banyodan.
Sahra kapıyı kırdırtma bana. Yorgunsun ve dinlenmen gerekiyor çık şu banyodan. Kapı koluna gitti elim ama açamadım bir türlü.
Tamam tamam dur açıyorum kırma sakın kapıyı. Elimi kapının kilidine götürüp kilidi çevirip kapıyı açtım ve onu gördüm. Gözleri üstümdeydi. Hızlıca ellerimle göğüslerimi kapattım.
Sahra ışıklı bir ortamda yatmıyoruz zaten endişelenme görmem seni. Çık şimdi şu banyodan. Yavaşça kapıya yürüyerek banyodan çıktım ve odaya doğru ilerledim. Arkamdan banyonun lambasını kapattı ve yatağın diğer ucuna geçti. Uyumaya çalış. Yarın epey önemli bir gün olacak. Biliyorum diyerek yorgunca esnedim ve gözümü kapattım...
Azat Deniz Erdemir'in anlatımıyla:
Sırtımdan belime kayan bir dokunuş hisseder hissetmez uyandım aceleyle. Arkamı dönerek belimi tutan elin sahibine baktım. Kış çiçeği ile aynı yataktaydık. Bu eller tabii ki de ondan başkasının olamazdı. Ona doğru dönünce belimdeki elleri sırtıma kaydı ve beni kendine çekti. Artık emindim bu kız bir şeylere sarılmadan yatamıyordu gerçekten. Beni bırakmayacağını bildiğimden iyice ona doğru dönerek onu göğsüme çektim. Bana yaklaşınca kolları sırtımı daha da sıkı sardı beni sahiplenircesine. Verdiği düzenli nefesler göğsüme çarpıyor ve tatlı bir ısı bırakıyordu göğsümün üstünde. Pikeyi yavaşça çektim ve ikimizin üstüne örttüm. Çenem saçlarının tepesindeydi. Ellerim yumuşak saçlarına gitti istemsizce. İçimde hep garip bir şekilde saçlarına dokunma isteği vardı ama saçmaladığımı düşünerek bunu hep bir kenara atardım kafamda. Saçları Melek kızımın saçlarını anımsatırdı bana hep. Belki aynı renkte, uzunlukta ve kıvırcıklıkta değildi ama yine de benzetiyordum işte. Sanki onun saçlarını okşasam Melek kızımla tekrar kavuşacakmışım gibi hissettim bir an. O anda hiç düşünmeden yumuşak kahverengi saçlarına gitti elim. Tam da tahmin ettiğim gibi yumuşacıktı kahverengi saçları. Yavaşça saçlarını okşadım. Okşadıkça Melek kızımı hissettim sanki hiç ölmemiş ve şu anda yanımdaymış gibi. Dakikalarca ellerim gezindi saçlarının arasında sonra da ellerim saçlarında dolanırken kendimi uykuya teslim ettim...
Koltukta oturmuş kahvemi içiyordum. Yarım saat önce bavullarımızın odaya bırakılmasıyla üstümü giyinmiştim. Kahvaltı saat 10.30'da başlayacağı için Sahra'nın yorgun olduğunu düşünerek onu uyandırmamıştım. Yatakta uyuyan kadına baktım. Giydiği gömleğimin uçları fazlasıyla yukarı toplanmıştı beline kadar. Şuan bu halde onu izlediğimi görse fazlaca sinirleneceğine emindim. Titreşen telefonumla onu izlemeyi bırakıp telefonumu alarak balkona çıktım. Arayan Kayra'ydı. Telefonu açtım.
Telefonunu açtığıma göre uyanık olmam gerekiyor zaten değil mi Kayra.
Sana da günaydın Azat. Merak ediyorum bir kerede günaydın Kayra'm diyerek ne zaman bana sevgi dolu, laf sokmadan bir güne başlayacaksın sen uyandığında? Söyledikleriyle istemsizce güldüm.
Sana da günaydın Azat'ım. Güldüm.1
Kes zevzekliği de niye aradın onu söyle. Ayrıca senin işin gücün yok mu oğlum her dakka başı beni arıyorsun? Açamam diyorum anlasana. Hem koskoca Kayra Karaman'sın sen bırak peşimi.
Ben her zaman seninle konuşacak zaman yaratırım Azat onu dert etme sen. Ne yaptınız gece arayamadım, yolunda mı her şey?1
Yolunda yolunda da sen bize ne zaman Sahra ile birlikte aynı odada kalacağımızı söylemeyi düşünüyordun Kayra? Döndükten sonra mı? Ayrıca bavulların bize verilmemesi saçmalığı da nedir?
Azat bilmem farkında mısın ama sizi evli bir çift olarak soktum o ortama. Ne bekliyordun ayrı odalarda kalmayı mı? Üzgünüm bir gece mecburen koltukta uyumak zorunda kalıverdin işte.
Yoo koltukta uyuduğumu da nereden çıkardın?
Nasıl yani? Cidden kızı gittin koltukta mı yatırdın? Senin kadar bencil bir insan görmedim Azat.
Eee, ne yaptınız tüm gece hiç uyumadınız mı be?
Yatak oldukça geniş Kayra ikimizde aynı yatakta yattık.
Ne? Ne demek aynı yatakta yattık? Azat siz rol icabı evli bir çiftsiniz bunu yapmanıza gerek yoktu.
Fesat düşünme hemen. Uyuduk sadece salak herif. Sil o aklındaki kirli düşüncelerini.
Bavulları da söylemeyi unuttum size ben tamamen o aklımdan çıkmış. Alamadınız değil mi?
Yok ne alacağız, kaldık öylece.
Senlik sıkıntı olmamıştır da Sahra iyi uyuyamamıştır o kıyafetle.
Kıyafetle uyuduğumuzu söylediğimi hatırlamıyorum sana Kayra.
Yuh! Çıplak mı yattınız? Azat sen biraz önce sadece uyuduk dememiş miydin bana?
Kıza gömleğimi verdim fesat herif. Yemin ederim yanlış anlama ustasısın Kayra. Neyse söyleyeceğin başka bir şey yoksa Sahra'yı uyandırmam lazım artık.
Yok, git uyandır kızı. Sizi bir daha aynı göreve göndermemek aklımın bir ucunda bulunsun. Telefonu yüzüne kapattım.
Ne zaman uyandın? Gelen sesle arkamı döndüm. Sahra yeni uyanmış bir şekilde karşımda duruyordu. Oldu biraz. Üstüne baktım. Sanırım uyanır uyanmaz yanıma gelmişti. Çünkü üstünde hala benim gömleğim vardı.
Valizler geldi, hazırlan da çıkalım. Kafa sallayarak çıktı balkından. İçeriye girdim onun arkasından.
Sence ne giymeliyim? Sade şeyler giysem çok mu sönük kalır?
Pantolon ceket takımı gibi bir şey.
Sadece kahvaltıya ineceğiz, müzayede akşama. Akşam daha farklı şeyler giyersin artık. Valizinden giyeceği kıyafetleri çıkardı. Bir 10 dakikaya hazır olurum diyerek banyoya gitti....
Evett, bu bölümü Kayra'nın abisiyle yaptığı konuşmayla birlikte bizimkilerin otel macerası da eklendiğinden ötürü 2 part yapmaya karar verdim. Zaten daha öncede demiştim iki part yapma olasılığım var diye. Bu otelde geçirdikleri ilk gündü. İlk başta Kayra ve Kaya'nın konuşmasıyla da bazı şeylerin kafanızda daha iyi oturduğunu düşünüyorum. Bakalım bir sonraki bölümde ne olacak? Bizimkilerin otel macerası nasıl sonlanacak hep birlikte göreceğiz. O zaman bir dahaki bölüme dek hoşça kalın...3
Okur Yorumları | Yorum Ekle |
4.86k Okunma |
375 Oy |
0 Takip |
47 Bölümlü Kitap |