34. Bölüm
Hande Simay / KANDELEN / KARDELENLER YAZIN ÇİÇEK AÇTIĞI ZAMAN

KARDELENLER YAZIN ÇİÇEK AÇTIĞI ZAMAN

Hande Simay
handsimy

Bölüme geçmeden önce küçük bir uyarı: Attığım kesit normalde bu bölümünde ama belli sebeplerden ötürü bu bölümün önemli olduğunu düşünüp onu bir sonraki bölüme çektim zaten bunu neden yaptığımı sondaki açıklamayla birlikte bölümü okuduğunuzda anlarsınız diye düşünüyorum.

Kardelen Sahra Aktaş'ın anlatımıyla:

Hızlıca banyoya giderek hızlıca bir duş aldım ve valizden kahvaltı için giyeceğim pantolon takımını çıkardım. Valizdeki parçalar gerçekten güzel kıyafetlerdi. Kayra ile pek sık görüşmediğim göz önüne alınırsa sanırım bunu karısı Ebru hanımdan istemiş olmalıydı yani tahminlerim o yöndeydi. Kıyafetlerimi giyerek banyonun çekmecelerinde bulduğum makyaj malzemeleriyle makyajımı yaptım. Hepsi bilindik markaların en iyi ürünleriydi. Şahsen bunlardan birkaçını almak için maaşımdan büyük bir kısmı ayırmam gerekirdi büyük ihtimal. Otelden çıkarken birkaçını çantama atmayı kafama not ettikten sonra gümüş tokalı kemerimi ve çantamı takıp banyodan çıktım.

 Otelden çıkarken birkaçını çantama atmayı kafama not ettikten sonra gümüş tokalı kemerimi ve çantamı takıp banyodan çıktım

( Sahra'nın giydiği takım )

 

Azat odadaki koltukta oturmuş beni bekliyordu. Yanına doğru yürüyünce geldiğimi görüp bana baktı:

"Hazır mısın ?"

"Hazırım." Oturduğu koltuktan kalkarak yanıma geldi.

"İyi çıkalım o zaman..."

 

"Defterin yanında mı ?"

İçtiğim çaydan yudum alıp cevap verdim. "Yanımda değil, yukarıda bıraktım. Ne oldu ?"

"Sabah Kayra'yla konuştum sen uyurken."

"Sordun mu soracağımız soruları ?"

" Sen hazırlanırken arayıp sordum. "

"Ne dedi ?"

"Bir ürüne teklif verenler bir daha başka bir ürüne teklif veremiyormuş tahmin ettiğimiz gibi."

"Yani o zaman bizim için daha iyi. 40 kişi yerine 20 kişiyi gözlemleyeceğiz."

"Bu arada bu müzayedelerde artırmaya çıkan ürünler için belli sayılarda teklif verebiliyormuşsun bu kota dolarsa bir daha teklif verme şansın kalmıyormuş."

"En yüksek teklif verilse bile mi ?"

"Aynen öyle. Sınır kaç peki ?"

"Yedi defa teklif verebiliriz en fazla."

"Dün dikkatini çeken herhangi bir renk oldu mu ?"

"Yok, herkes sıradan ve normal görünüyordu beklediğimizin aksine."

" Sen tuhaf bir şey gördün mü ?" Kafasını olumsuz anlamında salladı.

"Zaman daralıyor. Asaf bizi bulmadan önce bizim onu bulmamız şart yoksa ona engel olamayız." Haklısın diyerek ağzıma bir ekmek parçası alıp çiğnemeye başladım.

"Nasıl yiyebiliyorsun yüzündeki o maskeyle ?"

"Pek rahat bir şekilde yiyebildiğim söylenemez ama bir şekilde karnımızı doyurmamız lazım değil mi ?" Gözlerini kısarak bana bakmaya devam etti. "Beni izleyeceğine sende tabağındakileri bitirmeye çalış."

"Sanki çok kolaymış gibi söylüyorsun kış çiçeği."

"Ebru."

"Ne ?"

"Ebru de bana burada bari. Biri bizi duyabilir Kayra."

"Bakıyorum da kendini iyice bu role kaptırmış görünüyorsun doğrusu. Kayra'nın eşi olmak mı yoksa benim, senin kocan olmam mı seni cezbetti merak ediyorum doğrusu ?"

"İlla bana bi sataşacaksın değil mi, duramıyorsun yerinde."

"Karım değil misin ?"1

"Değilim." Elindeki çatal bıçağı bıraktı ve ilgisini bana verdi. "Ne, ne var ?"

"Garip."

"Ne ?"

"Karım olmadığını söylüyorsun ama dibimden de ayrılmıyorsun." Biten çayımı masaya koyup ona baktım.

"Neden bahsediyorsun ?" Elini önemsiz bir şey dermiş gibi salladı.

"Geceleri aynı yatakta yatacaksak bana sarılmadan uyumayı öğrenmelisin Ebru."1

"Yalan söylüyorsun."

"Sen öyle san."

"Hey, böyle bir konuyu açıp sadece konuşmak için konuşulmuş bir konu gibi davranamazsın ayrıca benim sana sarıldığımı söyledin sen bunu nereden biliyorsun ? Belki de benim sana sarılmama izin veren sendin ya da direk bana sarılan mı demeliydim ?"

"Çok düşünüyorsun, sadece uykum hafif o kadar. Bana temas edince uyanıyorum hepsi bu."

Sinirle: "İyi koltuğa geç o zaman. Orada sana sarılan bir ben yok nasıl olsa !"

"Bana sarılan sensin yani bu durumda senin koltukta yatman gerekir." Derin bir nefes aldım ve sandalyeden kalktım.

"Ben odaya çıkıyorum, yemeğini bitirince gelirsin."

"Otur, Ebru."

"Anlamadım ?"

" Gayet açık bir şekilde konuştum anlamamış gibi davranma. Kalktığın masaya otur ve dikkatleri üstüne çekme. Asaf'a yem mi olmak istiyorsun ?"

Sinirle kalktığım sandalyeye geri oturdum. "İyi çabuk bitir o zaman yemeğini..."

 

Kapıları açık olan asansöre bindik. Biner binmez Azat'ı beklemeden düğmelere basıp kapıyı kapattım. Azat'dan en uzak köşe olan aynanın dibine ilerledim ve durdum. Bu adam gerçekten pisliğin tekiydi. Her sözü ve hareketiyle beni sinirlendirmeyi becerebiliyordu. Bu kakar kötü uyumlu bir çift olacağımızı bile bile niye ikimizi de böyle bir görevin içine sürüklemek ne kadar doğru düşünülen bir karardı merak ediyordum doğrusu. Kaldığımız otel tamı tamına 45 kattan oluştuğu için zemin kattan odaya tam olarak 5 dakikada çıkıyorduk. Elimdeki telefonun saatine baktım saat henüz öğlen 12'ydi. Akşam yemeği 7'de; müzayede ise 8'de başlayacaktı. Henüz oldukça bol vaktimiz vardı. Altımızdaki asansörün bir anda durmasıyla demirlere tutundum. Ne oluyor? Tam bir kaç adım atacaktım ki asansörün ışıkları da sönünce olduğum yerde kalakaldım.

"Asansör arıza yaptı galiba."

"Biz içindeyken mi ?"

"Dur, sakin ol. Burası kalabalık bir otel. Hemen fark edeceklerdir merak etme."

"Olmaz, olmaz. Azat söyle kapıları açsınlar duramam ben burada."

"Klostrofobin mi var ?"

Sanki karanlıkta görecekmiş gibi kafamı salladım ve sağ elimi göğsüme dayadım. "Duramam ben burada !" Kapıya doğru giderken bileğimde hissettiğim el ile durdum.

"Sakin ol çıkarırlar bizi birazdan." Elimi çekmeye çalıştım. "Sahra sakin ol. Panik yapacak bir şey yok". Elim maskeme doğru gitti. Sanki anlamış gibi iki bileğimde tutup beni kendine doğru çekti.

"Maskeni çıkarma."

"Nefes alamıyorum."

"Biliyorum ama maskeni hiçbir şekilde çıkaramazsın Sahra. Birazdan bizi çıkarırlar maskenin yüzünde olmaması büyük bir tehlike."

"Azat, başlatma tehlikesine! Sanki ünlüyüz kim tanıyacak beni bu otelde !"

Bileklerimi biraz daha sıktı. "Senin yüzünle ilgilenecek bir kişi bize yeter diğerlerine ihtiyacımız yok zaten."

"Azat nefes alamıyorum !"

"Nefes alıyorsun sadece sana öyle geliyor sakin ol."

Başımın dönmesiyle sendeledim. Belime sarılan bir el düşmemem için beni destekledi.

"Azat, bırak."

"Sakinleş ilk önce." Bileklerimi ellerinden kurtarıp kapıya doğru yürüdüm ve kapıyı yumruklamaya başladım.

"İmdat, çıkarın beni buradan !"

"Bu durumda bile hala ikimiz yerine kendini düşünüyorsun." Söylediklerini umursamayarak kapıyı yumruklamaya devam ettim.

"İmdat! Çıkarın b- "Hızla döndürülen bedenim ve yukarıya kenetlenen ellerim asansörün kapısına yaslanınca durdum. "Ne yapıyorsun !"

"Sana dediklerimi uygulayıp sakinleşecek misin yoksa bunu ben mi yapayım ?" Çok yakından gelen sesi ve nefesi ile sustum.

"İşte böyle. Sadece nefes al. Yalnız değilsin bizi kurtaracaklardır." Yüzüme vuran sıcak nefeslerinden mi yoksa asansörün havasızlığından mı bilinmez vücudumun sıcadığını hissettim.

"Yavaş yavaş nefes alıp vermeye devam et." Tam nefeslerimi düzene sokmuş durumdayken asansörün düşmesi çığlık atarak kollarımı ona doladım ve sıkıca sarıldım. Buna itiraz etmeden kollarını sırtıma doladı.

Sesini kulağımın dibinde hissettim.

"Düşmüyoruz, sadece bir sarsıntıydı o kadar." Kafamı omzuna yaslayarak bekledim öylece. Yanaklarımdan ne zaman süzüldüğünü hissetmediğim yaşları burnumu çekince fark ettim.

"Ağlıyor musun ?"

Cevap vermedim. Elini saçlarımda hissedince başımı kaldıracak gibi oldum ama o tekrar bastırınca kafam omzuna düştü.

"Ağla iyi gelir." İtiraz etmeyerek başımı kaldırmadım ve durdum öylece.

"İyi misin ?"

"Azat, çıkar beni buradan."

"Az daha dayan, bunu yapabilir misin Sahra ?" Burnumu çektim.

"İstersen beni dışarı çıkarıp öldür umurumda olmaz ama bu sıkışık yerde değil. Burada kalamam."

"Şşttt sakin ol." Saçlarımın üstündeki eli bir şekilde iyi hissettiriyordu az da olsa. Eğer yanımda kalıp beni sakinleştirmeseydi şimdiye baygın bir şekilde asansörde yatıyor olurdum.

"Gel oturalım mı şu köşeye ?" Asansörün sallanmasıyla bir çığlık daha attım. "Tamam, ayakta iyiyiz böyle. Ne zamandır klostrofobin var ?"

"Ben lisedeyken başladı."

"Psikoloğa falan gittin mi bunun için ?"

"Hayır, kimse bilmiyor."

"Neden saklı tuttun, bu önemli bir şey ?"

" Söyleyemedim, anlatamadım kimseye işte."

"Neyi ?"

"Klostrofobimi işte. Eğer psikoloğa gitseydim bu korkumu tetikleyen şeyi bulmak için beni konuşturmak zorunda kalacaktı."

"Bunun nesi yanlış anlamadım. Psikologların işi bu değil mi ? Sorunun ana kaynağına kadar inip onu halletmek."

"Söyleyemedim işte."

"Psikoloğa bile söyleyemeyecek kadar ne yaşamış olabilirsin ki ?"

"Merak mı ettin ?"

"Öyle bir anlatıyorsun ki merak etmemek elde değil." Bunu ona anlatabilir miydim ? Bir yabancıya, bir katile en özelimi öylece söyleyebilir miydim ? "

Anlatmak istiyorsan dinlerim." Onunla konuşmak beni rahatlattığı için susmak istemedim ama yaşadıklarımı anlatmak dışında da ne konuşacağımı bilemedim. İçimdeki bir dürtü ona anlatmam gerektiğini savunuyordu ama emin değildim. Sanırım yargılanmaktan korkuyordum. Derin bir nefes aldım. "

Sana bir katilin hikayesini anlatacağım deniz katili..."1

 

5 Ocak 2018:

Bacağımda hissettiğim bir okşama ile uyandım. "Ha, Cihat sen miydin, ne oldu ? Ders mi bitti ?" 1

"Lise hayatın boyunca ilk defa senin uyuduğunu gördüm. İyi misin ?" Boşta kalan eli terden yüzüme yapışmış saçları düzeltti. Gülümsedim, elimle sol bacağımın üstündeki bileğini tutup elini bacağımdan çektim.

"Bunu yapmaman gerektiğini sana defalarca kez söylemiştim değil mi Cihat ?"

"Ahh, pardon temas sevmediğini hep unutuyorum."1

Sınıfı inceledim. "Bir dakika neden sınıfta kimse yok ? Oha, okul mu bitti yoksa ? O kadar uyudum mu ya ben ?"

"Sakin ol zeki kız. Bugün Cuma unuttun mu 5. ders beden dersimiz var ya."

Aceleyle oturduğum yerden kalktım. "Allah iyiliğini versin ! Niye beni uyandırmadın ya ! Veli hoca yok yazmıştır bizi kesin."

"Duyan da devamsızlığın sınıra dayanmış sanacak be kızım. Yarım gün yok yazılır bir şeycik olmaz başka merak etme."

"Telefonum nerde ?"

"Sıranın altında."

"Oha, çoktan ilk dersin yarısına gelmişiz bile." Çantamı alıp sırtıma geçirdim. "Yürü hadi gidip hocadan özür dileyelim. Eşofmanların yanında mı ?"

"Çantamdan hiç çıkarmıyorum ki. Yürü hadi pasaklı çocuk ilk önce bodruma inip soyunma odalarına gitmemiz lazım..."

 

"Cihat, giyindin mi ?"1

"Bekle bir dakika."

"Oğlum ağaç oldum burada, kök saldım fayanslara. Hızlı ol azcık."

"Tamam be amma abarttın. Zaten yok yazılmışız sanki şimdi gitsek bir şey değişecek ?"

"Ya bari Yaren'e söyleyeydin de bir ihtimal ikimizi var yazsaydı."

"Kavgalıyım ben Yaren'le."

"Daha barışmadınız mı siz ? Ya oğlum Yaren'le küsen benim, barışmayan sensin bu nasıl iş ?"

"Öyle bir iş işte. Sana yamuk yapanı ömür boyu affetmem kızım ben."

"Racona ters diyorsun yani ?" Güldü. "Hadi artık. Bak cidden çok geç kaldık."

" Offf, tamam geldim. Ahhh, lanet !"

"Ne oldu ?" Panikle soyunma odasına birkaç adım atıp girdim.

"Sahra ?"

"Efendim, ne oldu ?"

"Bir gelebilecek misin buraya ?"

"Yanına mı, neden ?"

"Ya kartım düştü."

"Nereye ?"

"Giderin içine."

"Salak mısın nasıl alayım onu ben ?"

"Ya kızım sen alırsın işte."

"Offf, Cihat offf. Giyindin mi üstünü bari ?"

"Giyindim gel." İçinde bulunduğu küçük kabinin kapısını açınca içeri girdim.

"Niye karanlık burası ışığı niye yakmıyorsun oğlum ?" Her şey bir anda olmuştu. Soyunma odasının içindeki kabinin kapısının kilitlenmesi ve soğuk fayans duvarlara yapışan bedenim ile ne olduğunu anlamadan dudaklarımın üstünde Cihat'ın dudaklarını hissettim. Geri çekilmeye çalıştım, debelendim, ittirdim ama durmadı. Henüz daha 17 yaşında bir 11. sınıf öğrencisiydim. Lise hayatım boyunca en yakın arkadaşım, sırdaşım, dostum hatta bu 3 yıl boyunca abim gibi olan Cihat tarafından ilk tacizime uğramıştım o gün. Elleri vücudumda dolanırken yapacağım son şey olarak beni kurtarmayacağını bilsem de gözyaşlarımı akıttım yanaklarıma doğru. Sağ eli en son pantolonuma uzanıp fermuarımı açtıktan sonra tam içeri gireceği anda onu tüm gücümle ittirip çıktım kabinden. Ona kızamadım, bağırmadım, çağırmadım, yüzüne bir tokat bile atamadım ve koşarak çıktım oradan. Bu 3 yıl içinde Cihat'ta yek sevmediğim ve anlam veremediğim birkaç özelliği vardı ama dert etmezdim. Şakayla karışık bir şekilde bana ufak hareketlerle dokunduğunda ona sinirlenip bir daha yapmamasını söylesem de sadece gülüp geçerdi bana. O zamanlar o saflıkla bana bu şekilde bir istekle yaklaştığını hiç anlamamıştım ta ki o güne kadar. Bu süreç boyunca yaşadıklarımı hiç kimseye anlatamamıştım. O gün bile eve normal bir şekilde dönmüş ve kimsenin benden şüphelenmemesini sağlamıştım. Aileme sınıf değiştirmek istediğimi söylemiş ve uzun uğraşlar sonucu bir bahane bularak sınıfımı değiştirtmiştim. Cihat pek çok kez benimle konuşmayı istese de onu dinlemeden reddetmiştim. Sadece bir sefer bana bunu kullandığı maddeler yüzünden yaptığını, kendinde olmadığını söylemişti. Ne fark ederdi ? Ben kimseye söyleyemediğim sürece o bana gerçeği itiraf etse ne değişirdi ? Sonunda o okuldan mezun olup üniversiteye başlamıştım. Cihat ve yaşanılanları pek fazla hatırlamamaya çalışıyordum ama o gün olanlar bende çeşitli psikolojik hasarlara yol açmıştı. Zaman zaman bedenimin kontrolü benden gidiyordu. Genellikle çaktırmamaya ya da insanlardan uzaklaşmaya çalışıyordum. Artık dar, karanlık, kapalı alanlarda kalmaya tahammül edemiyordum. Kaldığım an aklıma gelenler yüzünden aklımı kaybediyordum...1

16 Ocak 2023:

Bunu yaptığıma gerçekten inanamıyorum. Gece vakti olacak iş değildi. Birden canımın daha önce hiç içmediğim hatta içenlere de bu zıkkımı içmemeleri gerektiğini defalarca söylediğim madde gece gece beni yatağımdan kaldırıp markete kadar getirmişti. Üzerime ceketimi giyip çıkmıştım evden. Her ihtimale karşı bugüne kadar hiç kullanmasam da tabancam hep benimle olurdu. Evimin az ilerisinde olan bakkaldan sigaramı alıp az ilerideki deniz kenarına doğru ilerledim. Nisan ayında olmamıza rağmen hala İstanbul'da hava buz gibiydi. İyice ceketime bürünerek denize doğru ilerleyip kıyıya oturdum ve cebimdeki sigara paketi ve çakmağı çıkarttım. Paketi açarak içinden bir dal sigarayı çıkartıp paketi cebime geri koydum. Beceriksizce ağzına yerleştirdiğim sigarayı ağzımda sabitleyip çakmağı çakıp, sigaramı yaktım ve dumanını içime çektim. Sonra da üfledim. Tadı hiç kötü gelmemişti. Halbuki başlayan herkes tadının bok gibi olduğunu ve sonradan alıştıklarını söylerdi. Bende ise durum yıllardan için bir tiryakiden farksızdı. Sanırım bunların hepsi çokca sigara içilen ortamda bulunmamdan kaynaklıydı. Sigaramın ilk dalını bitirmeye yakınken tepemde birinin varlığını hissetmemle başımı kaldırıp baktım.

"Pardon gece gece rahatsız ediyorum ama sigara içtiğinizi gördüm. Rica etsem çakmağınızı ödünç verir misiniz benimki kaybolmuş da."

Tepemde dikilen yabancıya bakayım. Yüzü bir yerden çok tanıdık geliyordu ama tam çıkaramamıştım etraf karanlık da olunca.

"Hanımefendi iyi misiniz ?" Adama bakmayı bırakıp girdiğim transtan çıktım ve yerdeki çakmağımı uzattım.

"Tabii buyurun." Adam elimdeki çakmağı alarak sigarasını yaktı ve aynı benim yaptığım gibi dudaklarının arasına götürdü. İçine bir nefes çekerek Soğuk havaya üfledi ve çakmağı geri uzattı.

"Yanlış anlamayın lütfen. Sadece merakımdan soruyorum. Gece saat 3 eviniz yakın mı acaba ?"

"Evim mi? Buraya yürüme mesafesinde sorduğunuz için teşekkür ederim."

"Öyle mi kusura bakmayın lütfen." Adam gitmek için yönünü değiştirdi. "Çakmak için teşekkürler ve iyi geceler."

"Size de" diyerek yabancı adama cevap verdim ve önümü döndüm. Sonra kendime engel olamayarak adama seslendim: "Pardon bakar mısınız ?" Adam seslenmem adımlarını durdurup bana doğru döndü.

"Bir şey mi diyeceksiniz ?"

"İsminiz ?"

"Efendim ?"

"Yüzünüz ve sesiniz çok tanıdık geldi ama tam olarak çıkartamadım. Rica etsem adınızı söyler misiniz ?"

Adam gülümsedi. "Cihat, Cihat Karaman." Duyduğum isimle beynimden vurulmuşa döndüm. Ayağa kalkarak birkaç adım attım. Duyduğum ses beynimin bana bir oyunu muydu yoksa gerçekten bu karşılaşma yaşanıyor muydu ? Anlamak adına bir kez daha sordum. 1

"Pardon doğru mu anladım adınız Cihat mı ?"

"Evet, tanıyor musunuz beni ?" Birkaç afım daha yürüyerek adamın yanına geldim.

"Sen..." Adam tavrıma karşılık kaşlarını çattı. Sesi yine de kontrollüydü.

"Karıştırdınız sanırım. Beni tanımanız mümkün değil bayan." Kendimi kaybederek güldüm.

"Pek emin olma Cihat Karaman. Sahra Aktaş. İllaki duymuşsundur. "Adam adımı duyunca buz kesti.

"Sahra ?" 1

"Sahra ya." Elim belimdeki silaha gitti ve onu sağ elime alıp hızlıca kalbine dayadım. Vücudumun kontrolü bende değildi artık.

"Sahra ne yapıyorsun ?"

"Yıllarca bunun hayalini kurdum ben. Yıllarca bir yerlerde öl, geber istedim fakat sen karşıma çıkmayı seçtin orospu çocuğu."

"Eli kalbine dayadığım silaha gitti. "Şu silahı çek konuşalım ben ayık kafadayken." Kahkaha attım.

"Sen ayık kafadayken mi ? Hala mı ? Hala mı madde kullanıyorsun ? Hala mı bırakmadın o zıkkım illeti ! Akıllanmadın mı oğlum sen ? Söyle kaç kişiye daha yaptın ? Kaç kişinin daha hayatını benimki gibi kararttın ?"

"Sahra delirdin mi neden bahsediyorsun sen ?"

"Delirdim adi herif ! Senin yüzünden delirdim hem de !" Silahın kontrolü bende değilmiş gibi parmağım hareket etti ve önümdeki adam yaptığımın şokuyla yere yığıldı. Sıktığım silahtan ses çıkmadı takılı olan susturucudan dolayı. Silahı belime geri koydum ve adamı ceketinden tutarak denize sürüklemeye başladım. Ağırlığına rağmen bunu bir şekilde başardım ve arkama dahi bakmadan eve doğru yol aldım. "Beni bulamazlar. Senin cesedini polise bırakmazlar zaten. Bırakırlarsa kullandığın o sikik maddenin peşine düşeceklerini biliyor arkandaki itler. Cesedin bulunursa burada; bulunmazsa artık denize emanetsin Cihat Karaman..."1

 

Anlattıklarım bittiğinde sustum. Yüzümdeki maskeden dolayı yüzümde yaşlar birikmişti. İçimden büyük bir yük kalkmış gibi hissediyordum artık. Yıllardır içimde tuttuğum bu korkunç anılar hala zihnimdeydi ama birazını akıtmıştım sanki. Hem de bunu bir katilin yanında yapmıştım. Bir zamanlar beni ölümle burun buruna getiren ve hala ölümle dolaşmamı sağlayan bu katile anlatmıştım en gizlilerimi.

"Kendini ne zamandır kontrol edemiyorsun ?"

"O zamandan beri işte. Sürekli oluyor mu bu ?"

"Hayır. Yılda birkaç defa."

"Kayra'yla seni deniz kenarında bulduğumuz gece de bir farklıydın zaten. Bu anlattıkların her şeyi açıklıyor." Kafam hala omuzundaydı. Onunsa elleri bana destek vermek için hala sırtımdaydı. Karanlık bir asansörün içinde birbirimize sarılmış bir şekilde duruyorduk.

"Sahra çok fazla titriyorsun. Gel azcık oturalım."

"Oturmak istemiyorum, asansör üstüme üstüme geliyor zaten." "Sahra- " Tam bir şey söyleyecekken sözünü kestim. "Azat ben burada ölmek istemiyorum. Bu küçük, sıkışık asansörde değil."

"Sahra ? Sahra ?" Başımı kaldırdım. Sol eliyle maskemi hafifçe kaldırıp sağ elini içeri soktu ve peçete yardımıyla yüzümdeki yaşları sildi. Elleriyle yüzümün iki yanını tuttu:

"Bana bak." Kafamı onu görecekmişim gibi kaldırdım. "Sana söz veriyorum burada ölmeyeceksin, buna izin vermem."

"Beni öldürmeyecek miydin ?"

"Şuanda değil."

"Ne zaman ?"

"Ne ne zaman ?" Sorumu anlamıştı ama anlamamazlıktan gelip beni konuşmaya zorluyordu kafamın dağılması için.

"Beni ne zaman öldüreceksin ?" Sustu, cevap vermedi bir süre.

"Kardelenler yazın çiçek açtığı zaman."2

Söylediklerine verebileceğim bir cevabım yoktu. O yüzden susmayı tercih ettim. Dakikalarca onun onunla beraber bu asansörde kaldım. Onun yardımıyla kendimi toparlayıp sakinleşmeye çalıştım. Dediği gibi beni sorgulamadı ve bunun hakkında suçlayıcı ithamlarda bulunmadı. Öldürdüğüm ilk adamın Kayra'nın abisi olmasına bile takılmadı. Şimdilik bu anlattıklarımı Kayra'ya söyleyecek miydi bilmiyorum ama ben bugün bu asansörde gerçekten rahatladığımı hissediyordum...

Kapının açılmasıyla başımı kaldırdım. Kollarını sırtımdan çekerek tek kolunu belime doladı ve beni asansörden çıkardı. Çok özür dileriz efendim. Asansörde bir arıza meydana geldi. Sizi mümkün olan en kısa sürede çıkarmaya çalıştık. Tekrardan kusura bakmayın. Belimdeki elinin tutuşu hafif sıklaştı. Bu asansörlerin bakımları yapılmıyor mu? İlla bir arıza olması için içeride birilerinin mi kalması gerekiyor? Haklısınız efendim. Normalde bakımları her hafta yapılır bir sorun çıkmaz ama- Günlük yapın o zaman! Köşedeki bordo takımlı adam gözüme çarpınca buz kestim. Oydu. Maskeden yüzünü göremesem de o olduğuna emindim. Bunu o yapmıştı. Bizden önce o bizi bulmuş ve emin olmak için asansörle oynamıştı. Kayra, Kayra? Kayra, tamam. Adamlar özür dilediler. Kafasını çevirip bana baktı. Hadi odamıza gidelim. Tek kelime etmeden benimle birlikte odaya doğru yürüdü. Son kez Asaf'a bakıp önüme döndüm. Çantamdaki anahtarı çıkarıp odanın kapısını açtım ve içeri girdik. İçeri girer girmez ondan ayrıldım ve yüzümdeki maskeyi çıkarıp yere bırakıp koltuğa oturdum. O da aynı şekilde maskesini ve ceketini çıkarıp yatağa oturdu. Buldum. Ne? Asaf'ı buldum. Ne zaman? Sen adamlarla tartışırken. Nasıl buldun? Renkten. Bordo! Tabii ya, nasıl aklıma gelmedi. Asaf eşittir bordo. Bu kadar bariz bir bilgi nasıl aklıma gelmez ki. Muhtemelen asansörle de o oynadı. Nerde gördün? Asansörün köşesinde dikilip bizi izliyordu. Kahretsin. Saçlarını ellerinin arasına aldı. Bizden önce bizi buldu. Bu iyi olmadı. Aslında ilk önce onun bizi bulması pek bir şeyi değiştirmez. Kafasını kaldırıp bana baktı. Sonuçta bizim bu müzayededen pek bir çıkarımız yok. Buraya sadece Asaf'ı baltalamak için geldik. Biz bunu biliyoruz ama Asaf muhtemelen bizim buraya müzayede için geldiğimizi sanacaktır. Üstelik bizim biz olduğumuzu da bildiğini sanmıyorum. Önemli olan onu bulmaktı. Onun bizi bulması pek bir şeyi değiştirmez haksız mıyım? Haklı olabilirsin ama yine de karşımızdaki adam öyle alelade birisi değil. Son derece dikkate alacağımız biri Asaf. Biraz önce ne yaptığını kendi gözlerinle gördün. Asansörde olanlar aklıma gelince bir anda panikledim. Hey, asansör demişken- Sorun yok. Sadece sana yardım ettim anlattın ve dinledim. Ama- Soracağın şey anlattıklarını Kayra'ya anlatıp anlatmamaksa zaten abisini senin öldürdüğünü biliyor ki bunu sende biliyorsun. Tam olayı bildiklerine emin değilim ama eğer için rahatlayacaksa bence doğru bir kara vermişsin. Nasıl yani? Öldürerek doğru kararı vermişsin işte. Sahra ben bir katilim sana öldürdüğün bir insan evladı için neden öldürdün diye sormam. Uygun gördüysen yapmışsındır. Birini öldürürken genellikle pek fazla düşünemezsin zaten, anlıktır. Ateşle ve bum ya da bir anlık bıçağı saplarsın ve biter ama yine de Kayra ne düşünüyor bu konuda bilemem çünkü sen tacizce bir mahluku öldürmüşsün o sana göre öyle biri ama öldürdüğün adam Kayra'nın abisi. Kimseye söylemeyeceksin öyle mi? Hayır sadece bana borçlandın. Uzatmayarak başımı salladım. Yine de teşekkür ederim. Çok düşünme, zamanı geldiğinde bana bir borcunun olduğunu bil sadece. Telefonunu çıkarıp saate baktı. Saat daha 1. Akşam 8' e kadar vaktimiz var. Masanın üzerinde duran defterimi aldım. Kayra'yı arasana. Asaf'ı bulduğumuzu ona söylememiz lazım. Elimdeki defterle koltuktan kalkarak yanına oturdum ve aramasını bekledim...2

 

Evett, hepinize merhabalar bu bölüm normalde şuanda yazdığım 34. bölümle birleşikti ama birden ikisi birleşince şuan ki tamamlanmamış haliyle 50 dakikaya tekabül ettiğini görünce fazlaca uzun olduğunu fark edip 2'ye bölmenin daha doğru olduğunu düşündüm. İkisi de gün içinde siteye yüklenecek zaten sadece diğer bölümde tamamlamam gereken bazı yerler var ve henüz tamamlamadım. Bölüme gelecek olursam bu bölümde Sahra'nın ilk cinayetini ve Kayra'nın abisinin neden öldüğünü öğrendik. Bu arada abisi dediysem de yani Kayra'dan sadece 2 yaş büyük kendisi 26 yaşında. Kayra ise henüz 24 yaşında. ( Evet Kayra Sahra'dan küçük 1 yaş kadar Sahra'da 25 yaşında. ) ( Siz sormadan söyleyeyim Azat da 26 yaşında. ) Azat, Sahra'ya anlattıklarını söylemeyeceğini söyledi ama bu Kayra ile bu konu hakkında konuşmayacağı anlamını taşımıyor tabii ki söz verdiği gibi Sahra'yı ispitlemeyecek sadece olayları iki taraflı dinlemek açısıyla ilerleyen bölümlerde Kayra'yla konuşacak. Bu bölümle birlikte Sahra'nın belli başlı psikolojik sorunlarının da olduğunu öğrendik belki fark ettiyseniz Sahra'nın ruh hali eski bölümlerde bazen anlaşılmayacak derecede değişiyordu zaten. Bir diğer belirteceğim şey ise Azat ve Sahra ikilisinin henüz birbirlerine aşık olmadığı. Azat'ın asansördeki dediği şey kasıtlı olarak planlanmış bir cümle değildi. Tabii ki ilk karşılaştıkları gibi değiller ikisi de en azından birbirini anlamaya çalışıyor. Öteki bölümde Azat'ın bu duygu değişimleri hakkında neler düşündüğünü okuyacağız zaten. Bunu yazarken hızlıya getirmek istemiyorum yavaş yavaş bunu sizde okuyarak göreceksiniz. Neyse bayağı uzun bir açıklama oldu o zaman bir dahaki bölüme dek hoşça kalın...1

 

Bölüm : 05.01.2025 11:53 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...