28. Bölüm
Hande Simay / KANDELEN / SAKLI YÜZLER

SAKLI YÜZLER

Hande Simay
handsimy

Kayra Karaman'ın anlatımıyla:

"Her şey hazır mı?"

"Hazır Kayra Bey".

"Dışarısı ne durumda?"

"Salon full muhabirlerle dolup taşmış durumda. Şirketin ana kapısının önünde ise içeriye giremeyen diğer muhabir mevcut."

"Tamam, sen çıkabilirsin. Bende geliyorum birazdan arkandan." Çalışanımın odadan çıkmasıyla son kez kravatımı düzelttim ve üstüme tekrar çekidüzen verdim. Galiba hazırdım. Odamdan çıkarak muhabirlerle dolu olan salona girdim. Aman Allah'ım! Yüz ifademde belli etmesem de gördüğüm kalabalık ile ufak çaplı bir şok yaşamıştım. Türkiye'de bu kadar çok muhabir var mıydı ya? Düzenli adımlarla gülümseyerek kürsüye geçtim. Ben salona gelince herkes suspus olmuştu haliyle. Mikrofona doğru 2 parmağımı vurarak kontrol ettim ve konuşmaya başladım.

"Hepinize merhabalar, öncelikle hepiniz hoş geldiniz. Bu basın toplantısını düzenlememdeki amaç dünkü yaşanan tatsız olay hakkındaki tüm gerçekleri gün yüzüne çıkarmak içindir. Son 24 saatte hakkımda sayısız iftiralara, suçlara ve yalanlamalara çokça maruz kalmış bulunmaktayım maalesef. Bu süreçte bana inanan, benim için iyi dileklerini aramalarla, maillerle, mesajlarla ya da dm yoluyla ileten herkese sonsuz teşekkürlerimi sunuyorum, hepiniz iyi ki varsınız. Şimdi hazırsanız yavaştan sırayla sorulara geçelim." Bir gazetecinin söz almasıyla dinlemeye başladım.

- "Öncelikle geçmiş olsun Kayra Bey. Dün çoğu gazeteci ve muhabir arkadaşım gibi durumunuzu benden yakından takip ettim. Bu süreçte sizin de dediğiniz üzere hakkınızda çeşitli iddialar ortaya atıldı. Bunlardan bir tanesi de piyasaya sürülen ilaçlarınızı tanıtmamanız hakkındaydı. Şirket size geçtiğinden bu yana piyasaya sürülen hiçbir ilacınızı tanıtacak bir davette ya da kutlamada bulunmadınız. Bu da hayliyle piyasaya sürülen ilaçların içeriğini akıllara soru işareti olarak düşürdü. Bunun hakkında ne söyleyebilirsiniz acaba?"

- "Bakın bu sizin de değiniz gibi bana daha önceden de sorulmuş olan bir soru. Biz köklü ve büyük bir şirketiz MXS ailesi olarak. Piyasaya her ay yeni ilaçlarımızı sürüyoruz. Bunu kutlamak ya da bunun üzerinden bir eğlence sağlamak ya da ekstra tanıtımın gereksiz olduğunu düşünüyorum şahsen. Sonuçta bizim işimiz insan sağlığına faydalı olacak şekilde ilaç üretmek ve sizlere sunmak. Bunun için çıkan herhangi bir ilacımız hakkında bir lansman partisi veya kutlamada bulunmuyoruz. Bu soruyu bu şekilde açıklamış olayım. Akıllara ilaçlarımızın içeriği hakkında herhangi bir soru işareti düşmesin çünkü zaten ilaç içeriğimizi kutulardaki reçetelerde, kutuların arkasında ya da daha detaylı bir ulaşım sağlamak için kutularımızın hemen önündeki QR kodu sayesinde öğrenebilirsiniz. Bu konuda içiniz rahat olsun lütfen."

- "Sorumu cevapladığınız için teşekkür ederim Kayra Bey."

- "Ne demek asıl ben teşekkür ederim." Başka bir gazeteci daha söz aldı.

-" Merhaba Kayra Bey, öncelikle bende size geçmiş olsun dileklerimi ileterek başlamak istiyorum konuşmaya. Benim sorum ortaya atılan iddialar ile ilgili değil bizzat benim kendi merak ettiğim bir soru."

- "Buyurun dinliyorum."

- "Son zamanlardaki ülkemizde artan cinayetleri sizde biliyorsunuzdur hepimiz gibi. Ünlü katil Azat Deniz Erdemir'in mahkum edildiği hapishaneden kaçıp tekrar Türkiye'ye gelmesiyle onun gidişiyle durulan cinayetler tekrar baş göstermeye başladı. Çeşitli şirketler, ünlüler, devlet adamları herkes buna bir tepki gösterip, konuşup, fikir belirtirken sizden bir geri dönüş alamadık efendim. Bunun hakkında neden sessizsiniz? Gerçekten söyleyecek bir şeyiniz yok mu? Ya da bunun hakkında ne söylemek istersiniz acaba merak ediyorum."

Bir nefes alarak gülümsememi korurken cevap verdim.

- "Evet, dediğiniz gibi işlenen cinayetlerin farkındayım ve her Türk vatandaşının yaptığı gibi çok yakından takip ediyorum bende buna şüpheniz olmasın. Açıkçası bu konu hakkında bir açıklama yapmayı uygun bulmadım çünkü yaptığımız açıklamalar ile sadece konuşmuş oluyoruz. Evet, kınıyoruz, yanlışlığını dile getiriyoruz, uygun bulmadığımızı ya da artık işlenen bu cinayetlere bir dur denmesi gerektiğini biliyoruz ve konuşuyoruz. Sorun da burada başlıyor zaten. Sadece konuşuyoruz. Bunun hakkında bir önleme yapmıyoruz. Şuanda bile bu konu hakkında konuşurken emin olun ülkemizin çeşitli yerlerinde cinayetler işlenmeye devam ediyor. İşlenen cinayetler keşke deniz katili ile sınırlı kalsa. Elbette onun cinayet işlemesini savunmuyorum. Bu akıllarda böyle bir soru işareti olarak belirmesin lütfen. Demek istediğim bu konularda sadece konuşarak tepki göstermek yerine gerek kanunlarla gerek yasalarla gerekse ortaya atılan ve uygulanan fikir, düşüncelerle tepki göstermemiz daha sağlıklı ve yararlı olur bizim için diye düşünüyorum. Elbette konuşulsun; unutulmasın, unutturulmasın."

- "Teşekkürler, Kayra Bey sorumu cevapladığınız için."

- "Asıl ben teşekkür ederim." Salondaki başka birinin söz almasıyla dikkatimi o yöne doğru verdim.

- "Merhabalar Kayra Bey. Ben Senem Opak. Bir avukatım. Öncelikle bende konuşan diğer arkadaşlar gibi size geçmiş olsun dileklerimi ileterek ve bizi burada ağırlayıp söz hakkı verdiğiniz için teşekkür etmek isterim."

- "Tanıştığıma memnun oldum Senem hanım, iyi dilekleriniz için çok teşekkür ederim size. Buyurun sizi dinliyorum."

- "Son zamanlarda haberlerde de gördüğünüz üzere spor müsabakalarında sporcuların yasa dışı doping kullanımı gündeme gelmekte. Sporcuların kullandığı dopingler yetkililer tarafından araştırılıp, incelendiğinde bu ilaçların basit bir ağrı kesici hap niteliğinde üretildiği tespit edildi. Ağrı kesiciden tek farkı içindeki bir maddenin normal bir ağrı kesicideki dozuna göre fazla olması olarak açıklandı. Bu da gözlerin direk ilaç şirketlerine çevrilmesine yol açtı. Bunun hakkında size geldiler mi? Eğer geldilerse nasıl bir süreçten geçtiniz? İlaçlarınızın içeriği incelendi mi? Bunun hakkında bilgi almayı çok isterim."

- "Evet haberim var maalesef. Ben ve çalışanlarım hem bu konu hakkında çıkan haberleri çok yakından takip ediyoruz hem de titizlikle çalışıyoruz içiniz rahat olsun lütfen. Bunun için şirketimizi alanında uzman kişiler geldi ve ürettiğimiz ilaçlardan çeşitli numuneler alarak incelemeye aldılar. Sonuçlar daha birkaç gün önce çıktı. Dilerseniz bunun hakkındaki belgeleri sizinle paylaşabilirim Senem hanım."

- "Çok isterim, teşekkürler Kayra Bey."

- "Rica ederim, eğer başka sorunuz yoksa başka birinin sorusunu alabilirim."

- "Soracağım başka bir sorum yok, teşekkürler." Bir adamın söz almasıyla sıkıldığımı belli etmeden onu da dinledim.

- "Merhabalar Kayra Bey, ben E ajansından gelen bir muhabirim. Bizi buraya davet ettiğiniz için size teşekkürlerimi içten bir şekilde belirtmek isterim. Bu arada da dünkü yaşadığınız tatsız olay için de geçmiş olsun demek isterim."

- "Sağ olun."

- "Kayra Bey, benim size soracağım soru dünkü olaylar hakkında. Karakoldan çıktığınıza göre hakkınızda ortaya atılan suçlamalar çok da önem teşkil etmiyor diye düşünüyorum. Bize sizi neden tutukladıklarını söyleyebilir misiniz rica etsem?"

Bu gazeteci ve muhabirler neden her şeylere burunlarını sokmak zorundalardı ki? Sinirlendiğimi belli etmeden uygunca bir cevap verdim.

- "Dün karakola götürülme nedenim maalesef bir kişiyi kaçırıp ona işkence etmiş olma iddialarına dayanıyor. Sanılanın aksine herhangi bir vergi kaçakçılığı, adam öldürme, insanları zehirleme, arka planda yasadışı tabiri caizse merdiven altı doping üretimine bulaştığım için değildi. Bu iddialara da siz sormadan cevap vermek isterim öncelikle. Ama avukatımla hallettik. Böyle bir şeyde parmağım olmadığı kısa sürede ortaya çıktı zaten. Anlayacağınız dünkü yaşadıklarım ufak bir yanlış anlaşılmadan ibaret."

- "Anlıyorum Kayra Bey. Soruma cevap verdiğiniz için teşekkür ederim sizlere."

- "Ne demek rica ederim."

Bu şekilde yaklaşık 2 saat daha sorulan sorulara cevap verdikten sonra şirketimde düzenlediğim basın toplantısını da bitirmiş olup evime geçmek üzere arabaya bindim.

"Eve mi süreyim abi?"

"Eve sür Kudret." Yoğun geçen bir günün ardından şirketten erken çıkıp eve geçmeye karar vermiştim. Malum 2 gün sonra düzenlediğim lansman partisi kapı gibi önümde duruyordu ve ben bu 2 günde fazlasıyla vakit kaybetmiştim zaten...

 

"Hoş geldiniz Kayra Bey."

"Hoş buldum Kadriye, Azat evde mi?"

"Yeni geldiler efendim."

"Odasında mı şuanda?"

"Odasında efendim."

"İyi." Sırayla merdivenleri çıkmaya başladım. Sanırım ilk boş kaldığım fırsatta bu eve bir asansör yaptırmalıydım. Evimin merdivenleri çık çık bitmiyordu çünkü. 2. kata çıkar çıkmaz Azat'ın kapısının önüne gelerek kapıyı çaldım ve içeri girdim. Balkonunda korkuluklara yaslanmış dışarıyı izliyordu. Benim geldiğimi hissetmiş olacak ki başını bile çevirmeden yanına gelmemi bekledi.

"Yeni mi geldin?"

"Yeni geldim, me yapıyorsun balkonda?"

"Hiç, izliyorum öyle."

"Hallettin mi adamı?"

"Hallettim, çok zor olmadı işim bitince adamlarına teslim ettim."

"Kız bize cinayet işlediğimiz için tekrar gelmez biliyorsun bunu değil mi Azat?"

"Biliyorum. Madem biliyorsun neden hala cesetlerin vücuduna ona özel mesajlar bırakıyorsun?"

"Anlatacaklarım bitmemiştir belki de?"

"Ne anlatmaya çalışıyorsun ki ona?"

"Merak ettiklerini."

"Ne? Niye bilmece gibi konuşuyorsun be? Adam akıllı anlatsana şunu."

"Beni araştırmaya başlamış, mahalleye falan gitmiş sonra da evime geldi."

"Sen nereden biliyorsun?"

"Mahalleye uğradım bugün."1

"Delirdin mi Azat? Her yerde aranıyorsun zaten. Hangi cesaretle gittin o mahalleye?"

"Yakalanmadım korkma bir tanıdıkla görüştüm sadece."

"Senin görüştüğün birileri mi var?"

"Bu hayatta hiçbir zaman yalnız olmadım sandığın gibi Kayra."

"Bilmem, bir şaşırdım. Eee, evine gittiğini nereden biliyorsun?"

"Evimde karşılaştım onunla."

"Sana daha önceden de o eve gitmemen konusunda uyarmıştım Azat. Sırf bir gün bunun yüzünden yakalanacaksın diye ödüm kopuyor. Sandığının aksine seni mahkum edildiğin o hapishane çukurundan çıkarmak öyle kolay olmadı. Artık eskisi gibi peşinde sadece Türkiye yok; peşinde artık bir dünya var."

"Hala serbestim ama."

"Bu yakalanmayacağın anlamına gelmez deniz katili, bunun ciddiyetini bilsen iyi olur. Bir dakika. Sen az önce evinde kahramanla karşılaştığını mı söyledin, yoksa ben mi yanlış duydum?"

"Yoo, doğru duydun, evime geldi bizzat kendisi."

"Ne yaptın kıza? Bak seni uyarmıştım onu henüz öldürmemen hakkında, bana sakın onu öldürüp geldiğini söyleme."

"Sakin ol Karaman zaten bugün karşılaşmadım onunla dün gittim eve."

"Eee, ne yaptın kıza?"

"Hiç, hiçbir şey yapmadım sadece küçük bir uyarı verdim kendisine."

"Öteki kolunu da mı kırdın yoksa?"

"Ne olarak görüyorsun beni?"

"Seni bir katil olarak görüyorum Azat ve zaten öylesin o yüzden tepkilerime şaşırma. Ne yaptın kıza?" Bıkkınca nefes verdi.

"Hiçbir şey yapmadım Kayra." Sadece bir daha evime gelmemesi için ona küçük bir uyarıda bulundum.

"Sana inanmalı mıyım deniz katili?"

"Sana kalmış. Az ilerideki sandalyeyi çekip oturdum yorgunca."

"Bana bi baksana sen."

"Ne oldu?"

"Kas mı yaptın sen? Üst vücudun daha da yapılanmış gibi geldi gözüme."

"Sandığın gibi odamda boş boş oturmuyorum Kayra benim de kendime göre bir düzenim var."

"Gördüm düzenini baya işe yaramış duruyor. Şu günlük rutinini bana da ver bir ara."

"Saçmalamaya başladın yine. Sen ne yaptın, bayağı bir yorgun görünüyorsun. Kahvaltı etmeden çıktın herhalde bugün göremedim seni masada." Gözümü şüpheyle kıstım.

"Sen beni mi bekledin kahvaltı yapmak için bugün?"

"Hayır, sadece gelip gelmeyeceğini sordum korumalarından birine."

"Yani beni merak ettin?"

"Lafı götünden anlamayı nasıl beceriyorsun gerçekten merak ediyorum Kayra."

"Sinirlenme hemen ama inkar da etme alıştın seni iyice bana."

"Alıştım desem susacak mısın?"

"Vay be, gelişme var bayağı bir sende Azat gözlerim yaşardı. Çocuğu anaokulunu bitirmiş anneler gibi sevineceğim şimdi."

"Gözünde beni bir çocuk olarak mı görüyorsun, hem de anaokuluna giden?"

"Dinlemedin mi beni? Anaokulunu bitirmiş dedim."1

"Çocuk gibisin Kayra cidden. Bir de kendini benim annem olarak gördüğünü söylüyorsun."

"Baban mı olayım?"

"Gerek yok, hiçbir şeyim olma sen benim. Bu arada niye almışlar seni içeri?"

"İçeri girmedim. Sadece sorgulandım hepsi bu."

"Kız mı şikayet etmiş seni?"

"Ta kendisi ama elinde bir kanıt olmadığı için bir şey yapamadılar zaten."

"Emin misin? Sence bunu düşünememiş midir bu kız? Seni neden boş yere şikayet etsin ki?"

"Ben tanınan bir adamım Azat. Onun düşüncesi işlerimi aksatmaktı ki başardı da. 2 gündür açıklama yapmaktan gına geldim. Bu onun işi değil zaten, bu bizzat Asaf Arşın'ın işi. Kızı Asaf yönlendiriyor. Bu arada aklıma gelmişken 2 gün sonraki davete sende davetlisin".

"Ne işim var benim senin davetinde?"

"Merak etme kimse seni tanıyamaz sadece yanımda olmanı istiyorum."

"İyi de madem kimse beni tanımıyor ne diye senin yanında dikilip duracağım bostan korkuluğu gibi ben?"

"Seninle tanışmak isteyen biri var, o yüzden geleceksin benimle."

"Kim?"

"Abim."

"Abin mi?"

"Aynen öyle."

"Ne yapayım ben senin abini?"

"Abim bu davetin onur konuğudur Azat."

"Niye?"

"Bende emeği çoktur o yüzden her dönem kendisi de katılır düzenlenen davetlere."

"İyi, tanışmam gereken biriyse buraya gelir tanışır benimle."

"Niye gelmemekte ısrarcısın?"

"İnsan sevmiyorum."

"Bu bir bahane değil Azat bunu ikimizde biliyoruz."

"Git yap partini ben olmasam da bir sıkıntın olmaz."

"Asaf Arşın da bu partiye davetli desem? Söylediklerim ilgisini çekmiş olacak ki bana doğru döndü."

"Düşmanın ile iş birliği mi yapıyorsun?"

"Ben değil, o benimle iş birliği yapıyor."

"Tamam, geliyorum."1

"Onu öldür ve partimin içine et diye çağırmıyorum seni Azat. Öyle düşünüyorsan sakın gelme bak davete."

"Söz veremem."

"Ne demek söz veremem? Olmaz, tamam gelme o zaman."

"Gelmek istiyorum Kayra düzenlediğin davete. Abinle tanışmayı bende isterim."

"Abimi bahane edip Asaf ile olay çıkaracağını ikimiz de biliyoruz Azat."

"Tamam, sana söz bir şey yapmayacağım yani kendimi tutacağım."1

"Emin misin?"

"Söz verdim dedim ya?"

"Sana güvenebilir miyim Azat?"

"Sana kalmış." Durdum ve biraz yüzünü inceledim. Kabul edip etmeyeceğimi merak eder gibi bir bakış vardı yüzünde. Yenilgiyle omuzlarımı indirdim.

"Tamam, sana güveniyorum ve partimi mahvetmeyeceğini düşünüyorum umarım beni yanıltmazsın. Bu hayal edebileceğin gibi normal bir parti değil Azat. Eğer bilgim dışında, istemeden bir pürüz çıkarsa çok büyük bir sorunla karşı karşıya kalırım ve bu şuanda istediğim en son şey bana yardımcı olacağını umuyorum."

"Söz verdik ya, duymadın mı?"

 

Lansmandan Bir gün Önce:

"Masa durduğu yerde dursun tam ortada. Üzerine beyaz bir örtü serilecek. Tabak seçimleri beyazdan yana kullanılacak. Yanına da gümüş çatal, kaşık, bıçak takımları ve tabaklar ile masanın rengi gibi beyaz peçetelikler konulacak. Renk katması için ise masayı boydan boya tam ortasına gelecek şekilde güllerle süslemenizi istiyorum. Anlaşıldı mı?"

"Anlaşıldı efendim."

"Güzel. Ha birde güllerin arasındaki mumları döşemeyi sakın unutmayın. Aklımdayken onu da söylemiş olayım."

"Tabi efendim."

"Kadir!"

"Efendim abi?"

"Partiye davetli olan kişilere partinin konseptini bildirdiğimiz zarfları göndermemiz gerekiyor bugün onlar oldukça önemli. Zarflar hazırlandı mı, ne durumdalar?"

"Hazırlandı hepsi abi sadece senin imzan gerekiyor zarfların içindeki kağıtlara."

"İyi iyi, tamam hallederiz onu da. Bu arada zarflarla birlikte herkese maskelerini de iletin aman eksik olmasın."

"Tamamdır abi."

"Her şey dediğim gibi yapıldı değil mi? Bir aksilik yok?"

"Yok abi, merak etme sen. Biz hallediyoruz her şeyi." Elimi omzuna koyup sıktım. "Sağ ol aslanım..."

 

"Bu da son zarf abi." Uzatılan beyaz zarfı alıp içindeki siyah kağıda beyaz kalemle imzamı atıp zarfı katlaması için adamlarımdan bir olan Kamber'e verdim.

"Bitti mi?"

"Bitti abi, gönderelim mi hemen?"

"Gönderin zaman kaybetmeden. Hepsinin de davetlilere ulaştığından emin olun aman Kamber bir sıkıntı çıkmasın."

"Endişe etme abi. Ben şimdi bizim çocuklara veririm hallederler."

"Tamamdır." Kamber odadan çıkınca odada yalnız kaldım. O kadar çok uykum vardı ki bıraksam 1.5 gün uyurdum aralıksız herhalde. Gözlerimi kapatarak başımı kollarımın arasına koyarak masaya dayadım. Sanırım azıcık kestirmek biri sıkıntı yaratmazdı...

 

"Abi, abi, Kayra abi?"

"Sarsılan vücudumla uyanıp kafamı kaldırdım. Efendim? Ne oldu? Saat kaç?"

"Abi saat 8 oldu."

"8 mi, uyumuş muyum o kadar ya?"

"Akşam yemeği hazır abi onun için geldim ben."

"Tamam sen çık geliyorum ben."

"Abi bir de yarın için giyeceğin takım geldi az önce bende odana bıraktırdım."

"2 tane mi geldi?"

"2 tane abi."

"Beyaz olan paketi Azat Bey'in odasına bırakın o ona ait."

"Tamamdır abi, ben söylerim bırakırlar birazdan."

"Zarflar ulaştı mı davetlilere?"

"Ulaştı abi halletti bizim çocuklar."

"Tamam, sen çık geliyorum ben birazdan." Oturduğum koltuktan kalkıp gerindim. Koltukta uyuduğum için hafif belim ağrımıştı. Telefonumu masanın üzerinden alıp odadan çıkıp yemek odasına doğru ilerledim.

"Bugünde gelmezsin diye bekliyordum seni?"

"Yalnız yemene gönlüm el vermedi diyelim." Ses etmedinyemeğini yemeye başladı önüne dönerek. Kafam yarınki davette olduğu için neredeyse hiç konuşmadan yemeğimi hızlıca bitirdim. "Sana afiyet olsun Azat."

"Gidiyor musun?"

"Biraz işlerim var çalışmak için odamda olacağım. Bir şey mi vardı?"

"Yok, sordum sadece."

"İyi, bir şeye ihtiyacın olursa odamdayım ben. Bu arada yarın için giyeceklerini odana bıraktırdım. O beyaz paketin içindeki maskeyi sakın çöpe atayım falan deme. Onu yarınki davete giderken takacaksın."

"Maske mi? Maskeli balo mu olacak yarınki parti?"

"Her dönem düzenlenen davetlerin belirli konseptleri olur ve benim seçtiğim konsept de bu."

"Yani takmak zorunlu mu?"

"Azat, açıklıyorum ya işte. Konsept gereği takmak zorundasın maalesef. Senin için bir ayrıcalık yapamam, üzgünüm. Hem bu şekilde yüzünü de kapatmış oluruz. İnsanlar sesini bilmiyor zaten. Bu şekilde tanınma oranını da en aza indirmiş olacağız. Bu konuda anlaştığımızı düşünüyorum?"

"Tamam takarım." Oturduğum sandalyemden kalkıp odama doğru geçtim. Hala biraz da olsa uykum vardı.

"Kaan! Kaan!" Ona seslendiğimi duymuş ki kapıyı açtı.

"Efendim abi? Bana mı seslendin?"

"Mutfaktaki kadınlardan birine söyle bir Türk kahvesi yapıp getirsin odama."

"Tamamdır abi. Söylüyorum hemen. Başka bir isteğin var mı abi?"

"Yok sağ ol. Kadınlardan birine söyle sadece kahveyi getirsinler." Anladığını belirtircesine kafasını sallayıp odamın kapısını kapattı. Bu gece uzun olacaktı. Yarın büyük gündü. Sonunda asıl parti başlayacaktı...

 

Lansman Günü:

"Yemekler hazır mı? İçecekler tam mı? Ses sisteminde bir sıkıntı var mı?"

"Her şey yolunda Kayra Bey. Misafirlerimiz 1 saate gelmeye başlamış olurlar. Son kontroller tarafımızca yapıldı. Lütfen aklınızda bir soru işareti kalmasın."

"Teşekkür ederim. Azat! Azat! Azat, neredesin! A- Burada oturup ne yapıyorsun sen? Hazırlanmamışsın daha bak."

"Daha 1 saat yok mu? Giyeceğim bir takım elbise zaten."

"Bu dağınık saçlarla sakın milletin içine çıkma Azat yolarım o saçlarını haberin olsun."1

"Sakin ol, bugün sende fazlaca bir sinir var gibi. Sinirini benden çıkarma Kayra."

"Tabii ki de bu şekilde çıkmayacağım merak etme."

"İyi bari. Sende erkenden giyinmişsin. Sıkmıyor mu o boynundaki kravat?"

"Bugün rahat değil şık olmam lazım aynı şekilde senin de. Kalk da şu üstünü giyin, davetlilerden biri görmesin yüzünü."

"Ne o? Korktun mu?"

"Dün sana bunu uzunca açıkladığımı düşünüyorum Azat."

"Korkma, yanında bir katil var, korurum ben seni?" Söyledikleriyle güldüm.

"Sağ ol Azat, sen olmasan ne yapardım bilmiyorum gerçekten."

"Tamam tamam cıvıma hemen."

"Kayra Bey, buraya bir bakar mısınız acaba?" Adımın seslenilmesiyle arkamı döndüm geliyorum hemen.

"Azat o üstünü giyin bak..."

 

Yavaş yavaş misafirlerim gelmeye başlamışlardı. Bende son kontrollerimi yapmaya çalışıyordum misafirlerimle ilgilenirken. Gelen yeni bir davetliyle kapıya doğru yürüdüm. "Hoş geldiniz Polat Bey, sizi aramızda görmek ne güzel bir şeref. Gelerek çok memnun ettiniz beni."

"Sağ ol Kayra. Çağırmışsın, kaçırır mıydım sence?" Güldüm.

"Buyurun Polat Bey şöyle geçin lütfen." Masanın yarısı şimdiden dolmuştu. Yemek servislerine yavaştan başlanmıştı. Abimin gelmesiyle hızlı adımlarla onu karşılamak için yanına gittim. "Abi, hoş geldin."

"Hoş buldum canım kardeşim, geç mi geldim? Salon dolmaya başlamış bile ben gelinceye kadar."

"Yok yok daha yeni yeni geliyorlar, otursana şöyle." Masaya kadar eşlik ettim abime. Abim baş köşedeki sandalyeyi çekerek oturdu. ekilen sandalyenin gıcırtısıyla tüm gözler abime döndü.

"Kaya, bu sen misin? Yüzündeki maskeden tanıyamadım bir an kusura bakma."

"Yine de oturduğum yerden kim olduğumu çıkartman gerekirdi Ziya. Neyse dalgınlığına veriyorum bu hatanı nasıl gidiyor işler?"

"Valla nasıl olsun Kaya, çalışıyoruz öyle işte. Her şey yolunda Kayra sayesinde. Şirketin başına geçtiğinden beri çok iyi işler başardı senin oğlan. O kazandıkça bizlerde kazanıyoruz sayesinde."

"Öyledir öyledir benim paşam. Sen ne yap-"

"Ooo, parti çoktan başlamış galiba, geç mi kaldık Kayra Karaman?" Girişten gelen ses ile gözler girişe döndü. Asaf Arşın tüm heybetiyle karşımızda dikiliyordu. Ayağa kalkıp yanına gittim. Elimi öne doğru uzattım.

"Hoş geldin Asaf Arşın." Elimi sıktı.

"Hoş buldum Kayra Karaman. Sonunda tanışabildik tam anlamıyla ha? Biliyorsun ilk karşılaşmamız biraz tatsız bir şekilde yaşanmıştı. Düzgün bir şekilde karşılaştığımız için çok mutluyum inan bana." Elini sıkıp bıraktım.

"Daha çok görüşeceğiz Asaf. Yine de düzgün bir şekilde tekrar karşılaştığımız için sevindim." Yanındaki kadına doğru döndüm. "Bir kadınla geleceğini bilmiyordum Asaf, bu bayan kim acaba?"

"Ahhh, bence onu zaten tanıyorsun Kayra." Elini uzattı kadın.

"Sahra, Sahra Aktaş. Tanıştığıma memnun oldum Kayra Bey." Duyduğum sesle hafif bir şekilde gerildim yine de belli etmemeye çalışarak gülümsedim.

"Sahra hanım, geleceğinizi bilmiyordum. Sürpriz oldu açıkçası."

"Kusura bakmayın Kayra Bey benim için de sürpriz oldu açıkçası. Yine de kabul ettiğiniz için çok teşekkür ederim."

"Ne demek Sahra hanım sizde hoş geldiniz. Buyurun geçin şöyle sizde." Bu kadının burada ne işi vardı? Ahh, lanet olsun bu gece Azat umarım verdiği sözü tutabilirdi. Aksi takdirde her şey boka sarardı...

 

Kardelen Sahra Aktaş'ın anlatımıyla:

Kayra'nın bize gösterdiği masaya doğru ilerledik. Kayra ben oturmadan sandalyemi oturmam için çekti. Gülümsedim. "Teşekkür ederim."

"Ne demek rica ederim Sahra hanım." Kayra'nın çektiği sandalyeye oturdum. Açıkçası bu partiye kendi isteğimle gelmemiştim Asaf'ın kendince planları vardı bu parti hakkında. Ona yardım için buradaydım. Gözüm etrafta gezindi. Gayet şık bir şekilde organize edilmiş bir mekandaydık. Upuzun bir masada önümüzde tabak, çatallar; masanın ortasına doğru ise güller arasına dizilmiş beyaz mumlar güzel bir şölen sunmaktaydı gözlere.

Tek tek oturan adamlar ve kadınlara baktım masada. Bazı sandalyeler hala boş bulunmaktaydı. Burada bulunan herkes Türkiye'de bulunan çeşitli yer altından insanlardı. Kesinlikle işlerini o kadar iyi yapıyorlardı ki hiçbiri adından söz ettirtmiyordu polislere. Dikkatimi masada oturan kadınlara verdim. Erkeklere göre sayıca az olmalarına rağmen bu masada oturuyorlardı şuan. Sanılanın aksine yer altındaki bu insanlarda cinsiyet ayrımı yoktu. Kadınlar da adından fazlaca söz ettirebiliyorlardı anlaşılan. Elim karnıma gitti yavaşça. Gerginlikten midir bilinmez ama hafiften ağrılar saplanmaya başlamıştı. Belli etmeden ovalayarak önüme döndüm.

"Sahra iyi misin?" Asaf'ın dikkatini çekmiştim sanırım.

"İyiyim, karnıma bir ağrı saplandı sadece geçer birazdan." Gözlerim etrafta oyalanırken bir anda onu gördüm merdivenlerin başında. İçindeki siyah takımla gerçekten nefes kesici görünüyordu. Gözlerinin çevresini kapatan siyah maskeyle bütünleşmişti adeta. Siyah gerçekten onun rengiydi. İnsanlar siyahı kamufle olmak, soyutlanmak, görünmemek, dikkat çekmemek için giyinirdi genellikle ama bu renk onda son derece göz kamaştırıcı bir güzellikti durmuştu. Merdivenlerden inerken gözleriyle etrafı incelerken beni görünce durdu. Tanımış mıydı beni yoksa benim onu tanıdığım gibi. Bakışlarının yoğunluğunu derin bir şekilde üstümde hissediyordum. Merdivenlerden inerek bana doğru ilerledi ve tam karşımdaki sandalyeyi oturdu. Asaf o oturunca konuşmaya başladı.

"Sizi bir yerden tanıyor muyum bayım tipiniz çok tanıdık geldi bir anda. Kusuruma bakmayın yüzünüzde maske olunca tam çıkaramadım." Azat şeytani bir şekilde gülümsedi Asaf'a.

"Beni tanımaz olur musun Asaf Arşın. Beni en iyi sen tanırsın, yanılıyor muyum?"

"Doğru, haklısın Deniz." Asaf şaşırmış gibi yaparak konuşmaya devam etti. "Ahh, pardon Deniz. Sana Deniz mi demeliyim yoksa sen mi gerçek ismini açıklarsın deniz katili?" Etrafıma baktım hızlıca. Bizi dinleyen yoktu. Azat gülümsemesini koruyarak: "Deniz demeni tercih ederim" dedi. "En azından bu gecelik."

"Peki öyle olsun." Masaya bütün misafirlerin gelmesiyle Kayra da masaya geçtiği an yemeğe başladık. Yemek sırasında Asaf ile konuşan birkaç kişi olmuştu. Sandığımın aksine Asaf bu mecrada gayet de tanınan biriydi anlaşılan. Yemek boyunca deniz katilinin bakışlarını üzerimde hissetmiş ama ses çıkarmamıştım. Karnımdaki ağrı geçmek yerine gittikçe kendini daha da göstermeye çalışıyordu ben buradayım der gibi. Yemek faslı bitince bize ayrılmış masaların önünde dikildik. Sırayla yanımıza Asaf ile konuşmak için birileri gelip gidiyordu. Bu sırada bazılarıyla Asaf beni de tanışıyordu nezaket icabı tabii sahte bir isim ve hayatla. İşler yolunda gibiydi şimdilik.

"Sahra izninle tuvalete kadar gitmem gerekiyor, sen burada bekleyebilir misin?" "Tabii" diyerek Asaf'ı gönderince masada tek kaldım. Bakışlarım bir adamla kesişti aniden. Bana bakıyordu açıkça belli ederek. Yüzünü tam göremesem de bir an tanıdık geldiğine yemin edebilirdim ama maskeden dolayı aramızda belirli bir uzaklık olunca kim olduğunu çıkaramadım. Bir süre beni inceledikten sonra önüne döndü ve Azat'ın yanına doğru ilerledi. O da bu ortama benim gibi yabancıydı anlaşılan. Ama yine de oldukça dikkat çekiciydi. Yemekten sonra çoğu kişi onun yanına gitmişti. Büyük ihtimalle deniz katili olduğunu saklıyordu herkesten. Gözlerim ikisinin üzerinde durdu. Bir süre konuştular ben onları izlerken. Sonra da Azat adamın yanından ayrılarak tuvalete doğru gitti. Yani Asaf o yöne gittiği içinde o şekilde algılamış olabilirdim. Dakikalar birbirini kovalarken Asaf'ın gecikmesi üzerine endişelenmeye başlamıştım. Deniz katiliyle tek başına olabilirdi şuan ve bu oldukça tehlikeli bir durumdu. Kayra da benimle aynı duyguları hissedecek ki benimle göz göze geldi. Daha fazla ona bakmadan tuvalete giden koridora doğru yürüdüm. Koridor boyunca ilerledikten sonra tuvalet tabelasını görünce sola döndüm ve gelen seslerle durdum.

"Sen! Seni bitiririm Asaf! Duydun mu beni! Parti marti dinlemem senin leşini sererim buraya ve buna kimse engel olamaz duydun mu beni!" Asaf'ın gülme sesini duydum.

"Kardeşinle aynısınız biliyor musun Azat. O da ölürken çok fazla direnmişti bana. Sinirli bir yapınız olduğunu söylemiş miydim daha önce size?" Bir ses duymamla korkup bir adım geri çekildim. Sanırım Azat, Asaf'ı duvara yapıştırmıştı.

"Kardeşimin adını, varlığını ağzına bir daha alırsan seni sikerim Asaf. Kimse seni elimden alamaz duydun mu beni. Anladın mı lan!" Erkekler tuvaletine daldım aceleyle. Bacağımdaki bıçağı çıkarıp Azat'ın boğazına dayadım arkadan. Topuklu ayakkabılarımla olunca boyuna yetişiyordu boyum. Bunu beklemiyor olacak ki şaşırdı bir anda. "Ne yapıyorsun sen? Hiçbir şey bildiğin yok, geri çekil. Bu mesele onun ve benim aramda uzak dur." Uyarıcı ses tonunu dinlemeyerek bıçağı biraz daha bastırdım boğazına doğru.

"Geri çekil katil, o adam benim ortağım aranızdaki mesele beni ilgilendirmez." Çalan telefonum aramızdaki gergin ortamı dağıttı. Asaf'a baktım. Sana geri çekil dedim.

"Ne oldu Azat? Beni yalnız zannedip öylece tuvalet köşelerinde sıkıştırabileceğini mi sandın?"

"Geri çekil, bu sana son uyarım."

Bir katilin sözlerine kulak asmıyorum. Çevik bir hareketle yerlerimizi değiştirip beni duvara yasladı ve elimdeki bıçağı ayağının altına aldı. Telefonum ısrarla çalmaya devam ediyordu. Biraz önce boğazını kesmiş olmalıydım. Çizgi şeklinde boğazından kanlar sızıyordu.

"Kesince rahatladın sanırım. Artık bir daha sana bunu yapma fırsatı tanımayacağım." Asaf Azat'ın arkasına geçip silahını kafasına dayadı.

"Ortağımın üstünden ellerini çek Azat aksi takdirde bu gece bu tuvaletten çıkan leş benimki değil seninki olur." Telefonum hala çalmaya devam ederken tuvaletin kapısı gürültüyle açıldı.

 

Evett, daha yazacaklarım vardı ancak diğer bölümdeki kelime sayısı neredeyse bu bölümün yarısında kalmış durumda. En azından 3000 kelimeye tamamlamak adına geri kalanı da o bölüme yazmayı düşünüyorum. Şimdilik bir sonraki bölüme dek görüşmek üzere hoşça kalın...

 

Bölüm : 05.12.2024 21:49 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...