

Selamlarr
-----
Hava serindi. Gökyüzü griye dönmeye başlamıştı, sokak lambaları birer birer yanıyordu. Jisung, başını eğmiş ağır ağır yürüyordu. Adımlarının sesi, kalp atışlarından farksızdı. Her şey sanki sessizdi ama içinde bir uğultu vardı. Bitmek bilmeyen bir iç konuşma.
“Minho…”
O ismi düşündükçe ciğeri sızlıyordu. Adını bile içinden geçirmesi ağrıtıyordu artık.
“Ben seni seviyorum… Ama aynı zamanda senden uzaklaştıkça nefes alabiliyorum. Bu ikisi nasıl bir arada olabilir?”
Durdu. Gözlerini kapattı. Kafasının içinde Minho’nun sesi yankılandı.
“Nereye gidiyorsun?”
“Kimleydin?”
“Bu çocuk senden hoşlanmıştı, onunla görüşmeni istemiyorum.”
“Ben senin değilim Minho… Ama aynı zamanda da tam olarak seninim. Ben bile anlayamıyorum artık.”
Dudakları titredi. Boğazında bir şey düğümlendi. Yutkundu, başaramadı.
“Beni ne kadar sevdiğini biliyorum. Ama bazen... bu sevgi boğuyor. Küçücük hissettiriyor. Nefesim kesiliyor.”
Gözlerinden yaşlar akmaya başladı sessizce. Kimse yoktu. Sokakta tek başınaydı. İçindeki her şey dökülmeye başlamıştı. Bir banka çöktü. Elini montunun cebine attı, boştu. Minho’nun elini aradı refleksle o sıcaklığı, o alışkanlığı. Ama orada değildi.
“Alışkanlık mı oldun bana Minho?”
“Yoksa aşk mıydı bu hep?”
İçindeki fırtına dinmiyordu. Minho’nun sevgisi çok büyüktü. Ama bazen o sevgi boğuyordu. Elleriyle yüzünü kapadı. Hıçkırıklarını bastırmak isterken boğuluyormuş gibi hissetti. Nefes alamadı, hıçkırıkları içini sıkıştırıyordu.
Bir çocuk gibi sessiz, ama derin bir ağlama.
“Ben seni kaybetmek istemiyorum… Ama kendimi de kaybetmek istemiyorum Minho…”
Omzuna bir el dokundu.
“Jisung?”
Başını hızla kaldırdı. Bu Sunghoon’du. Gözleri hâlâ yaşlıydı. Göz kapakları kızarmıştı.
“İyi misin?” dedi Sunghoon, sesi endişeliydi.
Jisung, cevap veremedi. Sadece başını salladı, zorlama bir gülümseme ile. Sunghoon yanına oturdu -aralarına bir mesafe koyarak- Minho bir yerlerde bir şekilde her şeyden haberdardı. Sessizce oturdu ama destek verircesine. Sadece yanında olması yetmişti o an. Tam o saniyede…
Bisikletin fren sesi.
Kafasını çeviren Jisung, kaldırımın köşesinden Minho’yu gördü. Market poşetleri elinde, bisikletin gidonuna asılmıştı… Göz göze geldiler. Gözleri ağlamaktan net görmüyordu. Ama siluetin Minho olduğunu seçebilmişti. Minho’nun yüzündeki ifadeyi tarif etmek zordu. Şaşkınlık, kıskançlık, öfke, hayal kırıklığı hepsi bir aradaydı. Jisung hemen ayağa kalktı. Ama artık çok geçti.
Minho’nun gözleri, Jisung’dan çok Sunghoon’a takılmıştı. Ve içindeki şüphe… artık kontrol edemeyeceği kadar büyümüştü.
----------
Teşekkürlerr
Minho'nun kıskanç tavırları hakkında ne düşünüyorsunuzz
| Okur Yorumları | Yorum Ekle |