14. Bölüm

14. Bölüm

Han jisung
hanjivy

Selamlarrr

-----

O an sanki her şey üstüme çöktü. Minho’nun yüzüne bir kez daha baktım, ama bu sefer bakışlarımda soru işaretleri vardı. O ne kadar konuşmasa da, o çocuğun Minho için ne anlama geldiği ortadaydı. Gözlerim yandı, ama ağlamadım. Sadece yerimden kalktım ve kimseye bir şey demeden yürümeye başladım.

Parkın dışına çıktım, sokak lambalarının altından geçerken adımlarım hızlandı. Sadece... biraz yalnız kalmak istedim. Her şey çok fazlaydı. Minho’nun suskunluğu, Hyunjin’in sözleri, çocuğun o kendinden emin gelişi...

Bir banka oturdum. Ellerim cebimde, başımı dizlerime doğru eğdim. Kafamın içinde uğuldayan sorulara cevap veremiyordum. Sadece içimde koca bir boşluk vardı. Ve biraz... kırgınlık.

Ayak seslerini duyduğumda ilk başta kim olduğunu anlamadım. Sonra yavaşça kafamı kaldırınca Jeongin’i gördüm. Sessizce yanıma yaklaştı, bir şey demeden oturdu.

Bir süre konuşmadık. Sadece yanımda oturması bile yeterliydi, o an konuşacak gücüm yoktu zaten. Ama sonra sesi hafifçe duyuldu, neredeyse fısıltı gibi:

“Kendini kötü hissetmen çok normal, Jisung.”

Ona döndüm. Gözleri sakindi. İçten ve sanki her şeyi anlamış gibiydi ama beni zorlamıyordu.

“Minho'nun geçmişi hakkında hiçbir şey bilmiyordum,” dedim, sesim çatlamasın diye yavaşça. “Ve o çocuğun gelip... böyle şeyler söylemesi... bilmiyorum. Sadece, bilmiyordum işte.”

Jeongin başını salladı. “Bence bilmen gereken şey şu: Minho seni önemsiyor. Ama geçmişini çöpe atmış gibi yapamıyor olabilir. O kişi, belli ki hâlâ bir şeyler sanıyor. Bu... senin suçun değil.”

Bir an sustum. Jeongin’in bana bakışları, yargılamayan ama anlayan bir yumuşaklıktaydı. Sonra hafifçe gülümsedi.

“Sana bunu şimdi söylemek garip mi olur bilmiyorum ama... iyi ki seni tanımışım, Jisung.”

O cümleyi duyduğumda içimde bir şey yumuşadı. Gözlerim doldu ama yine de gülümsedim.

“İyi ki varsın, Jeongin.”

Kafamı omzuna yaslamadım belki, ama o an onun yanında olmak içimi biraz rahatlattı. Minho’yu hâlâ seviyordum, hâlâ istiyordum ama bu yaşadığım karmaşanın içinde Jeongin’in varlığı bana kendimi yalnız hissettirmedi.

HYUNJİN’DEN

Minho’nun yüzüne baktığımda hiçbir şey söylememesi değil, o taş gibi ifadesi sinirimi daha da artırdı. O çocuk ona "sevgilim" dedi. Gözümüzün önünde hem de. Dokundu ona ve Minho sadece... orada durdu. Hiçbir şey demedi.

Jisung’un gözlerindeki ifadeyi gördüm. Donmuştu. Kıpırdamadı ama ağzından tek kelime çıkmadı. Ve Minho... hâlâ öyle duruyordu. Kendimi tutamadım.

“Cidden mi?” dedim hışımla. “Hiçbir şey söylemeyecek misin?” Minho bana baktı. Umursamaz gibi ama gözlerinde bir kıpırtı vardı.

“Bu benim kontrolümde değildi, Hyunjin.”

Önce güldüm. Sonra gözlerine sertçe baktım.

“Ne tesadüf. Her şey senin kontrolünün dışında, değil mi? Geçmişin, kararların, kalbin... Peki, Jisung’un da mı dışında? Onu böyle ortada bırakmanın adı da bu mu şimdi, kontrolsüzlük?”

Minho’nun gözleri daraldı. Bu sefer benzin döktüm üstüne, biliyordum.

“Sana her zaman söyledim. Jisung’u yavaş yavaş içine çekiyorsun, sonra susup olanı izliyorsun. Ama bu suskunluğun bir şey ifade etmiyor artık. Sadece korktuğunu gösteriyor.”

Minho bir adım yaklaştı.

“Ne bildiğini sanıyorsun sen?” dedi, sesi düşüktü ama tehdit gibiydi. “Sen sadece dışarıdan bakıyorsun. Ne yaşadığımızı, ne hissettiğimizi bilmiyorsun. Çünkü sen sadece yargılıyorsun.”

Ona doğru bir adım daha attım. Aramızda neredeyse hiçbir mesafe kalmamıştı.

“Hayır Minho. Ben her şeyi görüyorum. Senin gözlerinden, onun sessizliğinden, aranızdaki o kırık köprüden bile daha net görüyorum. Sen kendi geçmişinin enkazını hâlâ sırtında taşıyorsun. Ama Jisung’u da o enkaza gömmene izin vermem.”

Bir an için ikimiz de nefes almayı unuttuk sanki. Hava gergin, boğucu ve keskin bir ip gibiydi. Minho başını yana çevirdi, ama bu sefer kaçmadı.

“Ben Jisung’u seviyorum.”

Sesi titremedi. Bu beni daha da öfkelendirdi.

“Sevgi böyle bir şey değil, Minho!” dedim, gözlerim parlıyordu.

“Sevgi, bir geçmişin hayaleti çıkıp seni yok saydığında susmak değildir. Sevgi, Jisung’un önünde duran biri olup, onun için konuşmaktır. Onu korumaktır. Ama sen hâlâ geçmişin içinde kaybolmuşsun.”

Minho’nun çenesi kilitlendi.

“Ben geçmişimde değilim. Ama sen her seferinde beni oraya itiyorsun. Jisung’u düşündüğünü söylüyorsun ama onun kararlarına hiç saygı duymuyorsun.”

“Eğer kararlarını sensen karışmaktan geri durmam”

Sessizlik. Sonra Minho uzaklaştı. Bir adım, iki adım... ama sırtı dönükken bile omuzlarındaki gerginliği hissedebiliyordum. Yüzümü gökyüzüne kaldırdım. Jisung’un kalbi ortadaydı. Ve bu savaşta parçalanan ilk şey o olacaktı.

Ama izin vermeyeceğim.

Minho ne kadar “seviyorum” dese de, sevgi bazen yetmezdi. Ve ben, Jisung’un yalnız kalmasına izin vermeyeceğim.

----

Teşekkürlerr

Her an bir şey olacakmış gibi hissediyor musunuzzz

Oy sınırı koyacağım yoksa atmıyorsunuz. 10 oy gelmezse haftaya bölüm yayınlamayacağım...

Bölüm : 22.04.2025 21:59 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...