
Kharoon "Anna, Roesia'yla İskelet Denizine gidin. Roesia oradaki gördüğün iskelet kafası sadece bir simge değil. Onun içerisinde savaş erzakları var. Onları Kemikler Şehrinin halkına götürmenizi istiyorum" dediğinde Anna elimden hızla tutup beni çekiştirmişti.
"Bir dakika Anna" dememe rağmen sertçe elimi çekiştirip sarayın ana koridoruna çıktığımızda yakamdan tuttu.
"Bir dakika bile bizim için çok önemli Roesia. Işığın cehennemin kapısını ve tüm gizli mağaraların, yeraltı dünyasının kapısını açmış olmalı bu diğer alametti sadece son bir alamet kaldı o da zebanilerin ayı tuttuğu an, o an cehennemin 7. Katındaki çanlar çalacak! Bunun ne demek olduğunu şuan anlamıyor olabilirsin ama biz Tanrıçaların bile ödü kopuyor. Elimizden gelen her şeyi yapmalıyız o yüzden anlıyor musun?!" Dediğinde kendime gelmiştim.
"Ha-haklısın Anna tamamdır hadi uçalım istersen daha çabuk ulaşırız" dediğimde koşarak sarayın dışına çıkıp bir anda kanatlandık.
İskelet denizine yol aldığımızda aklımda Kharoon'a sarılamayışım, Jophiel'in düşünce denizindeki suskunluğu ve Metatron'un üzgün ifadesi vardı.
İskelet denizindeki kuru kafanın üzerine indiğimizde arka tarafa doğru ilerledik. Kafatasının dış arka kısmı açılabiliyordu. İkimiz birlikte belirlenen yere asıldığımızda sert kısım yukarıya doğru kalktı.
İçeride siyah toplar, enerji dolu camlar ve ateş küreleri vardı.
"Anna bize büyük bir örtü lazım tüm malzemeleri öyle götürebiliriz" dediğimde Anna siyah topların yanından büyük siyah bir örtü çıkartıp boşluk olan kısma serdi.
"İşte burada! Hadi işe koyulalım" dediğinde hemen malzemeleri örtünün üzerine yerleştirmeye başladık.
Bu esnada havaya sisli bir karanlık çökmeye başladı.
"Neler oluyor?" Dedim endişeyle.
"Kural Koyucular geldiler! Şehrin etrafını kuşatmış olmalılar daha hızlı olmalıyız" dediğinde son ateş küresini de koyduğumda hızla örtünün ucunu tuttum.
Anna'yla birlikte büyük kuru kafanın içinden çıkar çıkmaz uçmaya başladık.
Tüm halk meydandaydı. Herkes bir yelek giymişti ve yeleklerine sıra sıra iksir koymuşlardı.
Meydana indiğimizde hemen malzemeleri dağıtmaya başladık. Herkes koşa koşa alıp konumlanacakları yerlere yerleşiyordu.
Gökyüzünde Kharoon'un kargaları çığlık çığlığa dönüyor bazıları ağaçların üzerine bazılarıysa şehrin belirli bölgelerinde gözetleme yapıyordu.
2 tanesi ise bizim üzerimizde uçuyordu.
Bir karga tam omzuma konduğunda kırmızı gözü bir anda mavi gri rengini aldı. Kharoon ne olursa olsun bana, benim yanımda olduğunu gösteriyordu.
Gülümseyip karganın başına ufak bir öpücük kondurduğumda karga havalanıp tekrar etrafımızdaki yerini aldı.
Tüm malzemeleri dağıttığımızda herkes koşuşturmaya başladı. Gökyüzünde Metatron melekleri yönlendiriyor onlar da toplantıda planlanan şekilde en arka saflara geçiş yapıyordu.
Sisli havada büyük bir gümbürtü kopunca Anna ile aynı anda başlarımız yukarıya kalktı. Bizi nasıl bir şeyin beklediğini bilmiyorduk.
Anna'ya doğru baktığımda o da bana doğru bakıyordu.
"Roesia galiba çok çetin bir mücadele bizi bekliyor" dediğinde gözleri titredi.
"İnancımızı yitirmeyelim, Titania ne dedi başarıyla sonuçlanacak bu savaşı biz kazanacağız Anna, hadi şimdi Kharoon'ların yanına dönelim biz ön safta olacağız" dediğimde başını salladı ve ikimizde yukarı yükseldik.
Başımı gökyüzündeki kara sis bulutuna çevirdiğimde içinde belli belirsiz Deccal'in görüntüsünü görüyordum sanki. Ya da yaşadığım adrenalinden dolayı onu gördüğümü sanıyordum. Önüme döndüğümde iskelet denizinin önündeki kumun üzerinde Kharoon'u gördüm.
Yanlarına iniş yaptığımızda Kharoon hızla bana doğru geldi ve sımsıkı sarıldı.
Kemiklerim kırılacak gibi hissederken bende ona sıkı sıkı sarıldım. Kendini benden geri çektiğinde beni biraz daha ileriye doğru götürdü ve başını bana doğru eğdi.
"Herkes toplantıda planlanan şekilde yerleştirildi. Şimdi son alametin gerçekleşmesini bekliyoruz. Alametleri sen gerçekleştiriyorsun ama seni tetikleyen bir şey olmalı, bir durum olmalı. Bilemiyorum ama dikkatli olmanı istiyorum Roesia. Jophiel ve Anna seni koruyacaklar Mars ve Ryan askerlerini komuta ettikten sonra gelecek Metatron da aynı şekilde meleklerin başına birisini görevlendirecek o da yanımızda olacak. Diğer diyarların hükümdarları kendi halkının yanından ayrılmayacak. Sakın korkma ve güçsüzlük hissetme" dediğinde dolan gözlerimi elimle sildim.
"Ne de olsa ben Ölümün Karısı olacağım. Ölüm hiçbir şeyden korkmaz" dediğimde gülümsedi ve dudaklarımı soluksuzca öpüp çekti kendisini.
İskelet denizinin kumsalında beklerden şehrin içinden bir kargaşa sesi geldi.
Kharoon "Deccal gelmiş! Halkıma zihin oyunları oynayarak birbirlerine düşürüyor" dediğinde ona bakıp "ben gidiyorum" diyerek yükseldiğimde Kharoon "Anna ve Jophiel, Roesia'yı koruyun" dedi.
Arkamdan Jophiel ve Anna geliyordu.
Meydanın üzerine geldiğimizde biraz önceki halkın birbirine girip, verdiğimiz erzakları birbirlerini öldürmek için kullandıklarını gördüm.
Kafamı tekrar sis bulutuna çevirdiğimde Deccal'in gülüş seslerini duydum.
Ellerimi kaldırdım.
"Işığım, sonsuz ışığım! Karanlığın, hasetin, acının sahibi Deccal'i öldürmem için bana yardım et!" Dediğim anda elimden halkalar halinde çıkan ışık, patlamalar yaparak sis bulutunu aydınlatmaya başladı.
Bir anda gelen ışıkla Deccal açığa çıktı ve kendini bir kalkanın içerisine aldı.
*DECCAL

Jophiel "Oha Deccal bu mu?!" Dediğinde şeytani bir gülme sesi yankılandı "Evet memnun oldum güzel melek. Haa bu arada şimdiden ölüleriniz için saygı duruşuna geçiyorum" dediği an duraksadım.
Bakışlarını aşağıya kaydırmıştı. Bir sorun vardı...
"Ne demek istiyorsun zihin oyunu oynama bize sana inanmayacağız!" Dedi Jophiel sertçe.
"Burada kalın onunla savaşmaya devam edin hemen geliyorum" dedim.
"Ama Ölümün Efendisi seni korumamız gerektiğini söylemişti" dedi Anna.
"Çok sürmeyecek hemen geleceğim" dedim ve hızla ağaçların arasındaki Mars'ın oraya doğru ilerledim.
Mars sürekli etrafa bakıp birisine bir şeyler söylüyordu.
Kendimi biraz daha uzak bir yerde çalıların arasına gizledim.
"Onu buraya nasıl getirmezsiniz Atropos!" Diyerek bağırdığında Atropos gözlerini devirdi.
"Önce söylediklerini bir teyit edelim değil mi?"
"Ne?! Size meleklerin konumlanacakları yerleri verdim. Lütfen artık bırakın kardeşime daha fazla eziyet etmeyin" dediği an gözlerim kocaman açıldı.
O meleklerin yerini mi söylemişti?!!!
Hızla yerimden çıktım.
"Yazıklar olsun sana Mars! Ne yaptığının farkında mısın sen?!" Dedim sertçe.
Mars beni görünce korkuyla karışık ellerini saçının arasından geçirdi.
"Özür dilerim Roesia ben gerçekten sadece kardeşimi almak için yaptım, ona türlü türlü işkenceler ettiler" dediğinde Atropos kahkaha atmaya başladı.
"Tamam şu halinden inandım sana Mars, kardeşin Lucy şuanda Deccal'in elinde. Onun gücünü emerek gücüne güç katıyor. Ooo görmeyeli bizim saf, aciz Roesia baya güçlenmiş" diyerek güldüğünde ona büyük bir ışık topu gönderdim.
Kendini hızla geri çekip ağacın dalının üzerine çıktı.
"Seninle tek başıma savaşacak kadar ahmak değilim" diyerek gittiğinde arkasından bir ışık küresi daha gönderdim ama ondan da kaçtı.
Kalbim derin bir şekilde sarsılırken. Bir anda meleklerin ruhani enerjileri bulutumsu şekilde yukarıya çıkmaya başladı.
Fakat Elflerin melodik sesleri duyulmamıştı yani tuzaklara düşülmeden onları direkt avlıyorlardı.
"Olamaz! Melekler" dediğimde Mars'ın kolundan sıkı sıkı tuttum. "Yürü çabuk" dedim.
Meleklerin bedenleri ele geçirilmiş gibi şiddetli bir şekilde titriyor ve ağızlarından kan püskürtüyorlardı. Onları uzaktan kontrol eden birileri vardı. Büyük ihtimalle yerlerini bilen Kural Koyucular direkt onları hedef almıştı.
Kalbim acıyla karışık çarpıyordu.
"Bak ne yaptığına bak! Bunu nasıl yaparsın senin samimiyetine inanmıştım ben" dediğimde gözümden bir damla yaş aktı.
"Roesia onların gerçek yerlerini ben söylemedim bunu başkası yapmış olmalı! Ben sadece bir melekle anlaştım ilüzyon büyüsü yaptık ben onun olduğu yeri söyledim o da konumlandıkları yer değildi. Kardeşimin yerini öğrenebilmek için sadece zaman kazandım. Başka bir hain var bize ihanet eden birisi var" dediğinde kafam iyice karışıyordu.
"Ne?! Her neyse melekleri böyle görmek canımı yakıyor. Kalkanını aç" dediğim an kollarımı çapraz yapıp bacaklarımı açtım.
Kafamı geriye yatırıp ağzımı açtım.
"Işığın Özü karanlığı temizle!"
Işık söylediğim her sözü yerine getiriyordu. Kharoon'un verdiği yüzük ise bunu daha güçlü kılıyordu.
Gözümün içerisinde sadece sarı ışık değil bir renk cümbüşü vardı. Galiba bu sefer çok büyük bir cümle kullanmıştım.
Burnumdan yavaşça kan sızdı ve içimde biriken enerjili renkler vücudumda bomba etkisi yaratırken bir anda bedenim havalandı, saçlarım uçtu, kollarım ve bacaklarım ayrıldı.
Tüm şehir renk cümbüşüne bürünüyor, karanlık sisli bulut dağılıyor ve Deccal'in vücudunda yanıklar oluşuyordu.
İçimdeki renk enerjisi bittiğinde burnumdan oluk oluk kan akmaya başladı. Gözlerim kapanıp açılırken kanatlarımı çırpacak takatim kalmamıştı. Mars hızla beni tutarak yere indi.
Meleklerden yerde yatan kişiler ruhlarını çoktan teslim etmişlerdi ama diğer herkesi kurtarmıştım.
Kendimi yere doğru bırakmış kolumla burnumdaki kanı silerken ayı tutan iki büyük Cehennem Zebanisini gördüm.
Mars "Gücünle son alameti de gerçekleştirdin Roesia asıl savaş başlıyor" dediğinde ona doğru döndüm.
"Git Lucy'i Deccal'in elinden al onun vücudunu yaktım zayıf düştü. Lucy'nin iyileştirme gücünü kullanıyor buna izin verme!" Dediğimde bana minnettar bir şekilde baktı.
"Bu yaptığını unutmayacağım Roesia" diyerek yanımdan ayrıldı.
Ardından Anna ve Jophiel yanıma geldiler.
Jophiel "Roesia tatlım ah olamaz kanaman var" diyerek elbisesinin kumaşından bir parça yırtarak burnumdaki kanı sildi.
"Size söylemem gereken bir şey var" dedim soluk soluğa ardından kafamı kaldırıp yukarıda gezen kargalara doğru ıslık çaldım.
İki karga omuzlarıma konduğunda konuşmaya başladım.
"Toplantıda aramızda bir hain varmış. Önce Mars'ı gördüm onun yaptığını sandım ama o sadece kardeşini kurtarmak için olta atmış. Asıl hain başkası, planda değişiklik yapmamız gerekiyor. Umarım beni duyuyorsundur Kharoon" dedim.
Karganın göz rengi değişince beni duyduğunu anladım.
"Ne? Bunu kim yapar inanamıyorum" dedi Anna şaşkınlıkla.
"Bilmiyorum Anna ama İblis Hükümdarı Mephisto'dan şüpheleniyorum ben galiba" dedim.
"Olabilir mantıklı. O zaman şimdi ne yapacağız?" Dedi Anna.
"Kızlar çok yoğun bir kötülük hissediyorum şehrin dışında, her yeri çepeçevre sardılar. Özellikle ayı tutan Zebanilerden çok büyük bir enerji alıyorum ön saflara dönmeliyiz bence, biz ne olursa olsun savaşmaya devam edelim iskelet denizine dönelim şimdi" dediğinde Jophiel hızla oraya gittik.
Kharoon'un siyah kanatları tüm ihtişamıyla açılmış başını Zebânilere çevirmiş saldırmaya hazır bir şekilde gökyüzünde bekliyordu.
Mars'ı biraz ilerideki ormanlığın içerisinde görüyordum. Onun yanına gitmeyi istesem de İskelet Denizine gelecek baskı daha büyük olacağı için burada açık vermemeliydik.
Kharoon'un yanına geçtiğimde kızlar da benim yan tarafıma geçtiler.
"Hainin kim olduğunu bilmiyoruz. Kargalarım her yerde kontrol ediyorum, şuan açık veren kimse olmadı büyük ihtimalle savaş anında belli edecek kendisini o zaman ona göre hareket edebileceğiz" dediğinde "tamam Kharoon" diyerek başımı olumlu anlamda salladım.
Ardından Metatron ve Mars Kharoon'un yanına geçtiler.
"Roesia Deccal geri çekildi vücudunda ciddi parçalanmalar var. Lucy'i ana saraya bıraktım. Sana çok teşekkür ederim" diyerek başını minnettar bir şekilde bana eğdiğinde ona gülümseyerek "kardeşinin iyi olmasına sevindim" dedim.
Kharoon "Roesia sen iyi misin? Büyük bir enerji harcadığını gördüm" diyerek elimi tuttu.
"İyiyim Vanth enerjimi geri toparladım" dedim ve hafifçe gülümsedim.
Metatron durduğu yerden çıkıp yanımdaki Jophiel'i ittirerek yanıma geçti.
"Sol bölgemizdeki melekleri kurtardığın için çok teşekkür ederim Roesia ben sağ bölgedeydim aklım oradaydı gidememiştim" dediğinde buruk bir şekilde gülümsedim.
"Herkesi kurtarabilmeyi dilerdim. Ama önce ölenleri kurtaramadım" dedim.
Metatron "bu önemli değil sen üzerine düşeni fazlasıyla yaptın. Bu arada sana bir şey söylemeliyim" dediğinde herkesin ilgisi bizim konuşmamıza dönmüştü.
"Ben senin dediklerini düşündüm, sen aynı zamanda Yaşam Tanrıçasısın yani benim için Carmente'yi yaratabilirsin, bana o gün bunu demek istedin. Onun bakışlarını, yüzünü oluşturabilirsin ama o hiçbir zaman benim bildiğim Carmente benim bildiğim Roesia olamaz. Ben sana hayranım Roesia seni istiyorum ve hayatımın sonuna kadar da bir tek seni isteyeceğim" dediğinde gözlerimin içerisine tutkuyla bakıyordu.
Kharoon "haddini bil artık Metatron! Birazdan savaş başlayacak kendine gel" dedi sertçe.
Metatron "Kharoon sende biliyorsun ki senden sonra ona en iyi bakıp sahip çıkabilecek tek kişi benim" dediğinde Kharoon göğsünü sertçe kabartıp başını aydan Metatron'a çevirdi.
Kaşları çatıktı ama kısılan gözlerinin arasında dolan gözleri garipsememe sebep olmuştu.
"Lütfen durun, ben bir tek savaşa odaklanmak istiyorum. Bu konuşmayı savaştan sonra yaparsınız tamam mı?" Dediğim an çan sesleri duyulmaya başladı.
Hızla kulaklarımı kapattım. Şiddetli çan sesleri şehri gümbürdetip sallatıyordu.
Anna "Bu savaş çanları cehennemde çalınıyor!" Dediği anda üzerimize doğru koca bir ateş topu gelmeye başladı.
Mars "Savaş başlasın! Wuuahhhh"
.
.
.
Eveet bölüm sonuna geldiiik🐥
Diğer bölümde sıcak savaş anlarını okuyacağız her anı heyecan ve adrenalin dolu...
Sizce Hain kim olabilir?
Sizden küçük bir ricamm fikirlerinizi ifade etmekten çekinmeyin lütfen rahatça yorumlarınızı yapın ben çok sevinerek okuyorum🥹🧚🏻♀️
Ayyyy neler olacak acaba diğer bölümde görüşmek üzere💃🏻💃🏻💃🏻
| Okur Yorumları | Yorum Ekle |

| 16.47k Okunma |
1.63k Oy |
0 Takip |
75 Bölümlü Kitap |