41. Bölüm

41.Bölüm: Bir Alexandra Meselesi

B
happystrawberryy

Alexandra'nın Gözünden

"Lütfen benim için endişelenmeyin bu kadar zaten büyü sayesinde vücudumda yara bile yok ki" dedim artık bıkkınlıkla.

Ardından onların bir şey söylemesini beklemeden ekledim.

"Dur bir dakika senin burada ne işin var Genç Efendi Owen?" Dedim abime sinirli bir şekilde bakarak.

"Aa şeyy ben Alexandra aslında" diye bahane üretmeyi düşünürken Elina atladı.

"Alexandra, Babam çağırmış bir arazi için belge getirmesi gerekiyormuş" dedi.

Tabi ben buna nah inanırım. Bunlar işi iyice büyütmüşler belli oluyor.

"Peki her neyse rica etsem beni biraz yalnız bırakır mısınız? Bu arada hepinize ziyaretiniz için çok teşekkür ediyorum. Ha bir de Şövalye Glenn sizden ricam bugünlük ejderhalarla siz ilgilenir misiniz? Ben gece gidip onlara veda edeceğim" dedim.

"Ne ne vedası Alexandra?" Dedi Glenn.

"İstifa ettim görevimden bu şartlarda burada daha fazla kalamam" dedim.

"Haklısın seni anlayışla karşılıyoruz. Yapılanlar çok fazlaydı" dedi başını eğerek.

Ardından ayaklandı "öyleyse sen dinlen biraz biz çıkalım" dedi.

Ben de olur anlamında başımı salladım.

Elina, Owen ve Glenn çıkınca biraz rahat nefes aldım.

Tekrar kendime geldim. Biraz büyü güçlerimi ilerletsem iyi olur. Bunun yüzünden kendimi hırpalamak zorunda kaldım. Amacım ters psikoloji yaratmaktı ve bunu da başardım.

Büyüyü kontrol etmek için sürekli elimde kalemi havaya uçurma denemesi yapıyordum.

Aslında ilerleme kaydetmiştim. İki tanesi tamamen tavana girmişti. Diğerleri de ucundan girmişti sadece.

Şimdi ise elimdeki kalemi zihnimle yönetiyordum.

Yana, yukarıya, aşağıya hatta masadaki kağıda bir şeyler bile yazmıştım.

Kontrol tamamen benim zihnimi arındırıp odaklanmamla alakalıydı ve yaptıkça da bunda ilerleme kaydediyordum.

Biraz daha kalemi uçuruyordum ki odanın kapısı tıklatıldı.

"Girin lütfen" dedim.

İçeri gelen kişi 1.Prens Drew'di.

O uzun boylu gri saçlara sahipti. Gerçekten bir ortama girdiğinde direkt ilgiyi çekecek bir yüze sahipti.

Endişeli bir sesle konuştu.

"Alexandra buna inanamıyorum. Babam acil bir göreve gönderdiği için buralarda bir süre yoktum ve başına ne işler gelmiş böyle senin" dedi ve yatağımın yanına oturdu.

Ben kalkmak istedim ama o yatmam için beni omzumdan ittirdi.

"Lütfen rahatsız olma Alexandra" dedi.

"Ah çok teşekkür ediyorum Prens Drew çok naziksiniz" dedim.

"Lütfen Alexandra ne konuşmuştuk ikimiz birlikteyken bana sadece Drew de lütfen" dedi.

"Peki Drew" deyip gülümsedim.

"Şimdi anlat bakalım neler oldu sana?" Dedi.

"Aslında anlatacak pek bir şey yok Drew, Prens Eldon Azize Lenora için gösteri yapmamı istemişti ben de ejderhaya binip uçuş yapacaktım. Uçamadan daha ejderhaya binerken yere çakıldım" dedim.

"Buna inanamıyorum acımasız kardeşim sırf Azize için sana nasıl bunu yaptırtmaya çalışır. Bir de Ejderhaya önceden binmedin değil mi?" Dedi.

"Evet maalesef binmediğim için dikkatsiz olmalıyım" dedim nazikçe.

Prens Drew yüzüme hüzünlü bir bakış atıp elini kaldırıp yavaşça yanağıma değen saçımı alıp kulağımın arkasına koydu.

Bu beni rahatsız etmişti ben de dikkatini başka bir yere çekmeyi istedim.

"Acil bir görev için gittiğini söylemiştin ne oldu?" Dedim.

Bunu söyleyince biraz gerileyip sıkıntıyla elini saçından geçirdi.

"Hiç sorma Alexandra krallığın içinde şeytanlar görülmüş. Aslında babam şeytan ülkesinden kimse gelmesin diye ülkeye koruyucu bir bariyer oluşturmuştu. Fakat nasıl olduysa bu bariyerden geçmeyi başarmışlar. Biz de onları yakalamak için gitmiştik" dedi.

"Peki ne oldu bulabildiniz mi onları?" Dedim merakla.

"Maalesef hiçbir yerde yoklar halkın içine gizlendiklerini düşünüyoruz" dedi.

"Peki anlıyorum. Bu arada Drew sana bir şey soracağım" dedim.

"Sor tabiki Alexandra istersen sabaha kadar sorabilirsin seninle seve seve kalırım" derken gözleri ışıldadı.

Ben onun gereksiz lafına aldırmadan direkt sorumu sordum "Diğer krallıklar hakkında bir bilgin var mı? Bu ülkeye karşı bir hamleleri oluyor mu?" Diye merakla sordum.

"Aslında hepsi gayet uyumlu Krallığı karşı bir hamleleri olmadı daha hiç" dedi kafasını kaşıyarak.

"Peki anlıyorum" dedim.

"Merak etme Alexandra kimse bu ülkeye zarar veremez" deyip gülümsedi.

"Tabiki gerekli önlemler alındıktan sonra zarar veremezler. Ha bu arada Drew ben yarın gidiyorum benim için bir araba hazırlatabilir misin?" Dedim.

Kaşlarını çatıp endişeyle sordu "Alexandra ne gitmesinden bahsediyorsun?"

"Biliyorsun yaşanan durumlardan dolayı artık burada kalmak istemiyorum hem evi ve kızları da çok özledim" dedim.

Beni anlayışla karşılayarak yüzüme baktı ve sıkıca sarıldı. O anda kapı çalınmadan içerisi biri girdi.

"Ne oluyor lan burada?" Diyen kişi dağ ayısı Eldon'dan başkası değildi.

Elinde tepsi vardı, bana yemek getirmişti.

Drew'de sesle birlikte arkasını döndü.

"Kardeşim bu ne cüret bir Leydi'nin odasına kapıyı çalmadan mı giriyorsun?" Dedi.

Drew 22 yaşındaydı Eldon ise 20 yaşındaydı aralarında sadece 2 yaş farkı vardı.

"Ben buraya Kontes Alexandra'ya yemek getirmiştim ama sen ne hakla ona sarılırsın" dedi.

Ardından yatağa doğru yürümeye başladı. Yanımda oturan Drew ise kalkıp onun önüne geçti.

"Bu seni ilgilendirmez Drake ayrıca yemek tepsisini verip çıkabilirsin Alexandra'ya yemeğini ben yediririm" deyip tepsiyi tuttu.

"Ne demek beni ilgilendirmez. O benim ejderhalarım için buraya geldi hem sen nasıl bir Kontes'e ismiyle hitap edersin?" Dedi Eldon da cümlelerini bastırarak.

"Ah unutmuşum biz ikimiz baş başkayken birbirimize isimlerimizle hitap ediyoruz ama sen de duymuş oldun şimdi neyse bakalım" deyip gülümsedi ve tepsiyi çekmeye çalıştı.

Eldon da tepsiyi sıkıca tutmuş vermiyordu.

Şimdi ise tepsiyi bir o çekiyordu bir o.

"Kontes Alexandra'nın bu durumda olmasının sebebi benim. Bu yüzden ona ben yedireceğim yemeğini" dedi Eldon.

"Evet sebebi sensin Drake. Peki şunu biliyor musun? Alexandra neden istifa etti görevinden sence? Tabiki senin yüzünü daha fazla görmemek için. Senin yüzünden ben de onunla hiç vakit geçiremedim" dedi Drew sinirle.

Ortalık iyice kızışıyordu. En sonunda ayağa kalktım.

"Tamam yemeğimi ben yerim lütfen tepsiyi bana verin" deyip hızla ellerinden aldım tepsiyi yatağa geri oturdum.

Ben yerken Eldon sağıma Drew soluma geçmişti.

Yanlardan tepsiyi destekliyorlar birbirlerine öldürücü bakışlar atıyorlardı.

O sırada bu havayı bozmak istedim.

"Uyandığımda Azize Lenora'yı göremedim" dedim.

"Kan ve yara görmek onu etkiliyormuş bu yüzden sen iyileştikten sonra yanına gelip geçmiş olsun diyeceğini söyledi" dedi Eldon.

"Bir dakika ben baygınken o yoksa kim giydirdi beni? Buradaki hizmetli mi? Ama ona özel işlerimi kendim halledeceğimi bu yüzden gitmesini söylemiştim" dedim.

Ben cevap beklerken Eldon kafasını kaşımaya başladı. Drew de benim gibi cevap bekliyordu.

"Aslında ben değiştirdim. Ama o an düşünemedim sadece seni daha fazla kan içinde görmek istemedim" dedi.

Drew sinirle "Sen ne hakla bir Leydinin üzerini değiştirirsin bunu nasıl yaparsın Drake" deyip onun yakasını tuttu sertçe.

"Kes sesini Drew" dedi Eldon'da dişlerinin arasından.

Ardından Drew'in yakasından tuttuğu elini hızla kendinden uzaklaştırdı.

Drew'de parmağını ona tehditkar bir şekilde doğrulttu "Bir daha Alexandra'ya zorbalık yapmayacaksın Drake" dedi.

"Haddini bil Drew" dedi Eldon'da ona sertçe.

Ortam iyice gerilmişti. Ben de hızla araya girdim.

"Yeterr! Yeter artık durun. Ben odamda dinlenmek istiyorum iki prensten de odamdan hemen çıkmasını istiyorum!" Dedim.

.

.

.

 

Eveett bir bölümün daha sonuna geldik.

Neler düşünüyorsunuzzz??

Eldon ve Drew'in atışması pekii 😏

Diğer bölümde görüşmek üzere🎀

Bölüm : 06.12.2024 13:28 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...