41. Bölüm

Episode : Kingdom Ceraunus

Harmony Series
harmonyseries

 

Kral Tudor'un gözünden Ceraunus Krallığı'nda ;

 

Elçi : Sevgili kralım size Niubis kralı Mark'tan bir mektup getirdim kendisi bunun çok önemli bir mesaj içerdiği hususunda özellikle durdu!

 

Kral Tudor : Prens James'e madenleri teftişe gitmesini haber verin , mektupla ben ilgilenirim!

 

Elçi : Elbette kralım *çekilir*

 

Kral Mark'ın Mektubu ;

 

Sevgili Kral Tudor size şükranlarımı sunuyorum , Prenslerime nazik davranışınız ve misafirperverliğinizden dolayı göndereceğim bu özel tohumları tarım arazinize dikmenizi istiyorum bu Niubis'in verimli topraklarından size bir armağandır. Şu dönemde krallıklar bildiğiniz üzere zor zamanlardan geçiyor kimisinin gemileri yağmalanıyor, kimisi silah ticaretine ortak oluyor sizden isteğim yanımızda olan dört krallık ile birlikte sizin de olmanız böylece bu kaosa son verebilir ve yeni Griffin şafağı sökerken krallıkları zafere taşıyabiliriz. Ayrıca madenlerinizi çökerten phoenix'lerden haberdarız ve bu sorun için bizzat prenslerimi görevlendireceğim şüpheniz olmasın. Ve son olarak gelecek solanir ayında prensesim Astrid'in düğününe gelmeniz bizleri çok mutlu eder.

 

-Saygılarımla Kral Mark

 

Kral Tudor'un krallığı Ceraunus'ta büyük bir maden yatağı vardı ve krallık geçimini bundan sağlıyordu ama phoenix halkı griffinleri gökteki hakimiyetleri yüzünden hep kıskanmıştır bu yüzden diğer krallıklara yaptıkları oyunbozanlıklar gibi burada da madenleri patlatarak işleri yavaşlatıp bozguna sebep olmuşlardı. Bu sorun nüksederken Kral Mark'ın yardım teklifi ona bir ışık gibi parladığı için ve phoenix halkına dur diyebilmek adına bu teklifi kabul etmiş ertesi güne bir mektup yollayarak ittifaklarına katıldığını belirtmişti.

 

Niubis Krallığı Lorenzo'nun gözünden ;

 

Lorenzo : Ah sparrow aşkına lanet Sanguvitis'im nerede *hafif sarhoş bir kafadadır*

 

Garson : Prensim isterseniz bu gece bu kadar yeter size odanıza kadar eşlik edeyim ister misiniz?

 

Lorenzo : Lağnet içkiğmi baaannaaa getiğriiin hemeeenn *konuşması bozulur*

 

Garson : Anlaşıldı Felicia'ya haber vermeliyiz

 

'2 saat sonra'

 

Felicia : Ah sparrow aşkına ne olmuş buna böyle

 

Garson : Fazla içkiden kusmaya başladı ve o prensimiz ne kadar hayır desek bile güçlerine karşı boynumuz bükük leydim

 

Felicia : Onu arabama bindirin gerisini ben hallederim ve bu geceyi özellikle bu manzarayı görmediniz sorarlarsa duymadınız ve onun kim olduğu hakkında fikriniz yok , yeterince net mi?

 

Garson : Elbette leydim ama zararımız ne olacak?

 

Felicia : Siz beni net anlamadınız sanırım ? Zararınız yok fişi asistanıma verirsiniz

 

Garson : Tabii ki leydim anlıyorum

 

Felicia , Lorenzo'yu oradan aldı ve uzaklaştı. Onu her zaman ulaşamayacağı kadar kibirli ve sert biri olarak düşünmüştü nihayetinde Niubis'in iki prensinden biriydi ve halkın arasında çok gezen bir tip olduğu söylenemezdi. Onu ancak limanda kumandan odasında ve ya sarayda çalışma odasında en kötü ihtimalle ise Kral Mark'ın toplantılarında uzaktan görürdü. Lorenzo ona bir kaç kez soru sormuştu Felicia bu soruları aklından hiç çıkarmazdı "Gökyüzü bugün ne renk?" , "Kaç yakut gülümsemeye bedeldir?" , "Sarıları severim siyahlar içimi karartır ama soğuk ve açık tonda ki bir kahve onu bulabilir misin?" gibi ilginç sorulardı bunlar. Biraz yol aldıktan sonra onu bu halde saraya sokmanın kötü bir fikir olduğuna karar verdi nitekim muhafızlar hizmetliler ve diğerleri onu bu halde görürse prensleri hakkında pekte iyi olmayan dedikodular çıkartır ertesi gün bütün halkın ağzında oyuncak olurdu. Bu kibirli prensin hiç kaldıramayacağı bir rezillikti elbette.

 

Felicia onu şehrin dışında genelde sakin sakin dinlemek için yaptırdığı ırmak kenarı bir bungalova götürdü. Böylece sabaha kadar ayılabilir kendine gelince de güvenle saraya dönebilirdi. Bu denklemde ki tek eksi olan şey ise Lorenzo'nun ayıldığında Felicia'ya ters bir tepki göstermesiydi. Felicia bungalova geldiklerinde onu içeri taşıdı yatağına yatırdı ve küçük mutfağında ona sert bir kahve yaptı. Yanına ağrı kesici ilaç su ve biraz çikolata alarak üst kata Lorenzo'nun yanına çıktı.

 

Uyurken o kadar sakin ve adeta bir manzarayı andıran masumiyeti vardı ki ona bakamadan duramıyordu. Elindekileri yatağın başucunda ki komodine koydu ve sadece bir kaç dakikalığına nefes alıp verişini izleyip kalp ritimlerini dinleti. Bu sırada Lorenzo kafası bir başka alemde olduğundan ağızından anlamlı anlamsız bir kaç cümle kaçırıyordu , Felicia biraz yaklaştı ve anlamaya çalıştı

 

Lorenzo : Bu gördüğün gemiler benden habersiz kalkamaz *boğuk fısıltılı ses*

 

Felicia : Tanrım saçmalarken bile limanı düşünüyor

 

Lorenzo : Delp- Ha-s

 

Felicia yarım yamalak çıkan bu söze irkilmişti ve yaklaşarak fısıldadı

 

Felicia : Bir daha söyle?

 

Lorenzo : Delphin Hansa

 

Felicia'nın gözleri büyüdü ve geri çekildi bu nasıl olabilirdi? O gün limanda ki yabancı o Lorenzo olabilir miydi? Ama olamazdı o olsa kesin tanırdı en azından sesinden anlardı , ama yo hayır belki de o biliyordu , lanet çenesini hiç tutamadan bir sürü şey saymıştı adama işte şimdi kendi fişini kesmiş olmalı diye düşündü ve o günü unutmasını umarak onu uyandırdı.

 

Felicia : Prensim , uyanın prensim size kahve getirdim

 

Lorenzo : Ah! başım!

 

Felicia : Biliyorum prensim bunu alın iyi gelecektir *ilacı uzatır*

 

Lorenzo : Çekilebilirsin Gwen

 

Felicia : Şey adım gwen sayılmaz ama yalnız kalmasan iyi olur

 

Lorenzo : Ah sparrow aşkına ben hangi lanet cehennemdeyim ?

 

Felicia : Sakin ol sen orada kafayı bulunca beni aradılar muhafızlara ulaşamamışlar , bende seni buraya getirdim saraya o halde gitmen iyi bir fikir sayılmazdı

 

Lorenzo : Saraya hiç gitmememin bundan daha kötü olabileceği aklına gelmedi mi yani?

 

Felicia : Ben şey aa-

 

Lorenzo : Ah tanrım şaka yapıyorum biraz rahatla iyi ki beni sen almışsın başımı büyük bir dertten kurtardın bunun için sana borçluyum

 

Felicia : Siz nasıl isterseniz prensim emriniz yeter

 

Lorenzo : Bana Lorenzo diyebilirsin burada bizden başkası yok , değil mi?

 

Felicia : Burası şahsıma ait yani hayır siz ve ben

 

Lorenzo : Sen ve ben bu geceyi burada geçireceksek seni yatağından etmek istemem ne de olsa kıymetli bir leydisiniz Kral babam burada olsa ona yakışır bir şekilde centilmen olmamı isterdi

 

Felicia : Siz ve centilmenlik gözle görülecek bir mucize değil *güler*

 

Lorenzo : Ne demek değil? Ne zaman kaba olduğumu gördün ki?

 

Felicia : Şey yani limanda "siz soylular sadece burnunuzun dikini görüyorsunuz" dediğinizde pek bir kabaydınız aslında

 

Lorenzo : Sen bunu nasıl bilebilirsin? Kamufle olmuştum mümkünatı olamaz

 

Felicia : Haklısınız zaten anlamamıştım ta ki az önce siz Delphin Hansa diye sayıklayana kadar

 

Lorenzo : Ah tanrım çenem bazen çok konuşkan olabiliyor

 

Felicia : Ve evet madem bu gece buradayız ben artık yatmalıyım yarın bir çok işim sizin ise bekleyen bir krallığınız var

 

Lorenzo : Elbette leydim

 

Ve kendi aralarında anlaştıktan sonra zorla da olsa Felicia kendi yatağında Lorenzo ise alt kattaki koltukta yattı. Sabah olduğunda ise herşey eski diplomasisine dönmüştü Lorenzo saraya döndüğünde onu ve kardeşi Randall'ı büyük bir görev bekliyordu , Saraya girer girmez yanına gelen elçiler onu Kral Mark'ın çağırdığını söyledi. Lorenzo gergin ama hızlı adımlarla toplantı odasına doğru yol aldı. Kapıyı tıklattı ve içeri girdi.

 

Lorenzo : Kralım?

 

Randall : Henüz gelmedi , dün gece neredeydin?

 

Lorenzo : Beni bilirsin küçük kardeşim sadece bir kaç gecelik masumane işler

 

Randall : Ah hadi ama ikimizde gerçeği biliyoruz , artık hovardalığı bırakıp şu kıza bir teklifte bulunsan mı kardeşim?

 

Lorenzo : Hiç sanmıyorum çok gencim *güler*

 

Randall : Elbette genç ve çapkınlığıyla ünlü prensimiz her zaman ki gibi sadece tek geceyle yetiniyor

 

Kral Mark : Ve bu artık çok çocukça bir hal almaya başladı

 

Randall : Ben özür dilerim kralım sizi fark etmedim patavatsızca konuşuyordum

 

Kral Mark : Senin suçun yok oğlum bu abin ile benim aramda artık sorumluluk alması gerekiyor

 

Lorenzo : Ya istemiyorsam?

 

Kral Mark : Ne yazık ki benim oğlumsun ve yaklaşan bir savaş arifesindeyken her birinize ihtiyacım var

 

Randall : Bu gidişat hiç iyi değil kralım çok fazla şikayet alıyoruz krallıklardan değil halklarından

 

Lorenzo : Evet phoenix'ler iyice azıttılar ve bu her birimizi kaosa sürükleyecek

 

Kral Mark : İşte bu yüzden bu gün Ceraunus'a gidiyorsunuz istediğim malları getirip Kral'a iyi davranıyorsunuz geçen seferki iyi davranışları için teşekkür ediyor ve özellikle senin için diyorum Lorenzo kesinlikle Prens James'e bir saygısızlık yapmıyorsun

 

Lorenzo : Ah sparrow aşkına neden hep beni uyarıyorsun ki? Sanki tek haylaz çocuğun benim

 

Kral Mark : Değilsin elbette , ama ego yiyebilceğin lezzette bir tatlı oldu bu yüzden

 

Randall : Pekala bu kadar nasihat yeter biz yola çıkıyoruz kralım ve sen sevgili ağabeyim konuşmayı bana bırak bu diplomatların işidir

 

Lorenzo : Ah tanrım şu an Penny ile gitmek için neleri vermezdim

 

Kral Mark : Onlar şuan biraz meşguller o kadar sıcağa dayanabileceğini zannetmiyorum doğrusu

 

Randall : Ah yüce Issac , o krallıktan nefret ederim

 

Lorenzo : O zaman hızlı yol al-

 

Randall : Geri de bir şey bırakma

 

Kral Mark : Beni gururlandırın

 

Lorenzo'nun bakış açısından ;

 

Lorenzo : Sürekli o deftere ne yazıyorsun?

 

Randall : Diplomatik şeyler

 

Lorenzo : Ne kadar da sıkıcı

 

Randall : En azından her gece içip sızmıyorum

 

Lorenzo : Seni küçük şeytan gel buraya ! *boyun kilidine alır*

 

Randall : Ah sparrow aşkına çek lanet elini dövüşmeyi sevmiyorum !

 

Lorenzo : Sözünü geri al

 

Randall : Aaall- mak isterdim ama ayyaşın tekisin *güler*

 

Lorenzo : Ah seni kesin boğacağım

 

Randall : Yeter ! pes pes bırak artık

 

Lorenzo : Küçük olmandan nefret ediyorum

 

Randall : Ama tek erkek kardeşin benim şansına küs

 

Lorenzo : İdare ediyoruz işte

 

Kafamı camdan dışarı çıkarttım ve işte sonunda varmıştık bütün ihtişamıyla Ceraunus karşımda duruyordu. Buraya pek bayılmasam da Krallık kalelerinden en sevdiğime aday olabilirdi ışıklandırması çok görkemliydi.

 

Randall : Umarım Kral iyi günündedir

 

Lorenzo : Umarım James biraz olsun adam olabilmiştir o herifin laf sokmasına acayip gıcık oluyorum

 

Randall : Sende ondan aşağı değilsin biraz uyumlu davransan fena olmaz

 

Lorenzo : Söz veremem kanım kaynıyor huyum kurusun *güler*

 

Randall : Harika budala

 

Ve Kalenin önüne geldiğimizde Randall'a kaleye girmeden önce halkın arasında biraz gezmek istdiğimi söyledim. Babam her zaman nereye gidersek gidelim önce halkı tanımamızı daha sonra Kralını tanımamızı söylemişti. Daha öncede bir çok kez gelmiştik ama her gelişimizde halkın durumu değiştiği için ve arada da zaman olduğundan bazen bazı şeyleri özellikle kontrol etmek gerekebiliyor. Kılık değiştirip şehre indiğimizde etrafta dolaşmaya başladık. Bu krallık diğerlerine göre biraz daha iyi halli ve maddi açıdan iyi beslenen bir yerdi.

 

Üç büyük şehri ve sekiz kasabası vardı dolayısıyla nüfus olarak ve yönetim olarak diğer krallıklardan daha büyüktü. Geçimlerini bizimde buraya gelme sebebimiz olan maden yataklarına borçluydular. Umuyordum ki iyi bir izlenim bırakıp onları kendi safımıza çekebiliriz. Ama James bu konuda beni hep sinir ediyordu. Herif resmen egonun vücut bulmuş hali. Neyse ki bu sefer iyi bir taktiğim vardı ne kadar kişiliğime uymasa da susup kenarda küçük diplomatımın konuşmasını bitirmesini bekleyecek ve sessiz kalacaktım. Yani en öyle umuyordum ta ki etrafta dolaşırken o tanıdık lanet sesi duyana kadar

 

James : Vay vay kimleri görüyorum diplomat ve uyuz ayyaş ağabeyi sizi buraya hangi grifin rüzgarı attı?

 

Randall : Çok güzel bir noktaya değindin prensim Kralla bir görüşmemiz var

 

Lorenzo : Ve sende her zaman ki gibi sensin işte *aşağılayıcı bakış*

 

James : Ne demeliyim her zaman harika ve çekiciyim senin aksine Lorenzo

 

Lorenzo : Ah-şağılık *öksürür* herif *fısıldar*

 

Randall : Ve bizde madenlerinize bakmak istiyorduk değil mi Lorenzo?

 

Lorenzo : Elbette elbette , kaçak var mı bir kontrol edelim rapor edilmesi gereken usulsüzlükler olması çok olası dahilinde

 

James : Sen bana ne demeye çalışıyorsun?

 

Lorenzo : Hiç sadece bu kadar sorumsuz bir prensin işleyişe alışması zaman alır diyordum James : Neyse ki senin gibi her gecemi meyhanede sabahlayarak geçirmiyorum

 

Lorenzo : Yanılıyorsun Prensim sen tam olarak meyhaneden önce hatunlarla oluyorsun o kısmı atlıyorsun hep

 

Randall : Ah tanrı aşkına kesin didişmeyi her seferinde aranızda kalmaktan etrafa sel yağdırmaya başlayacağım artık

 

Lorenzo : Gidelim Ranny Kral'a bir çift lafım olacak

 

James : Dedi pabucumun prensi

 

Randall kolumdan tutup çekiştirerek beni uzaklaştırmıştı. Beni götürmeseydi orada onunla gerçekten büyük bir kavgaya tutuşabilirdim beni hep gıcık ediyor lanet herif. Oradan ayrıldıktan sonra madenlere inmiştik. Burada bulunan cevheri az çok bütün krallıklar biliyordur. Çok değerli bir maden eritip , buharlaştırıp , kaynatıp şekil verip bir çok alanda sanayisi bulunuyor. İçinde ki sihir de cabası iyi ellerde muhteşem icatlara dönüşebiliyor.

 

Ve sıra kaleye gitmeye geldiğinde biraz gerilmiştim. Neyse ki konuşma işi Randall'daydı küçük diplomat bu işi çok iyi kıvırıyordu. Ağır adımlarla ilerledikten sonra içeriden yüksek bağırış sesleri duyduğumuz odaya kapıyı tıklatarak girmiştik.

 

Randall : Kral Tudor efendim *selamlar*

 

Kral Tudor : Prensler

 

Lorenzo : Uygun bir zaman değilse sonra da gelebiliriz

 

Kral Tudor : Önemi yok sadece bir iki aksilik

 

Randall : Kralım babam buraya bizi önemli bir teslimatı almak için gönderdi iznini-

 

Kral Tudor : Bu ay ki son teslimatımız bu olacak artık bir savaş dönemine giriyoruz ve halkımı düşünmek zorundayım ayrıca bu savaştan sağ çıkabilirsek oğlum Prens James'e bırakacağım bir krallık olmalı o yüzden Kral Mark'a onunla birlikte cephe alacağımızı ama bu ay üretebildiğimiz kadar makineyi şuan ki teslimatla beraber yollayacağımı söyleyin

 

Randall : Bu durum hakkında bilgilendirilmemiştik ama lüzumu yok bir çok krallık bizim ile birlikte bu isyana dur demeye yemin etmiş durumda sizi ve ordunuzu aramızda görmek onur verici olur.

 

Prens James gelir

 

Prens James : Siz hala buradasınız demek

 

Kral Tudor : Bu nasıl bir üslup? Misafirlerimiz ile düzgün konuş James

 

Lorenzo : Sorun yok Kralım o böyle anlaşmayı biliyor

 

Prens James : Seni ukala !

 

Randall : Ve bizde tam olarak bu kısımda teslimatı alıp gidiyorduk değil mi Lorenzo hadi

 

Lorenzo : Ah Ranny amma da oyunbozansın daha başlamamıştım bile

 

Randall : Haha şakacı şey seni şakalaşıyor elbette

 

Lorenzo : Yo hiç te şaka ya- *Randall ağızını kapatır*

 

Randall : Kralım Prensim *selamlar*

 

Randall yine beni sürükleyerek oradan çıkartmıştı. Bu çocuk neden her seferinde James'i frenlemek yerine beni dizginliyor ki ? , Krallıktan malları paketleyip gönderdikten bir saat sonra bizde yola koyulmuştuk. Gitmeden önce sevgili Felicia için bir kolye almıştım bana yaptığı cömertçe davranışlar için bu basit bir hediyeydi ama buna değeceğine emindim.

 

Eve döndüğümüzde Kral babamın yanına rapor vermek için gittiğimizde kız kardeşlerimde oradaydı ve hararetle bir şeyler anlatıyorlardı , İçeri girdik ve

 

Penny : Bu savaş çoktan başladı kralım halkın hali durumu çok vahimdi gizlenirken bile diken üstündeydik

 

Astrid : O çok haklı baba , neredeyse bizde yakalanıyorduk ve phoenix'lerin hiç acıması olduğunu sanmıyorum

 

Jade : Ranny dönmüşsünüz !

 

Randall : Her zaman güzel kardeşim

 

Lorenzo : Vıcık vıcık olmayı bırakın da anlatın ne oldu?

 

Kral Mark : Astrid'in düğünü bir süre erteleniyor

 

Lorenzo : Buna üzülmeli miyiz? *güler*

 

Astrid : Ah seni mikrop *omuzuna vurur*

 

Lorenzo : Tamam tamam gerçekten ne oldu ?

 

Penny : Solaria phoenix'lerin baskısı altındaydı ve Lorenzo görmeliydin halka işkence ediliyordu

 

Jade : Biz kaleye varana kadar neredeyse yakalanıyorduk

 

Kral Mark : Çocuklarım sizi bu savaşa sürüklemek istemiyorum sizler benim ve bu krallığın geleceğisiniz ama bu savaşı kazanırsak bu dördüncü evre olacağından size vasiyetimdir size kalana ve sizden sonra kalanlara sahip çıkın.

 

Hep bir ağızdan : Elbette Kralım!

Bölüm : 24.02.2025 23:48 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...