“Pişman olabileceğin bir şey yaşamanı istemiyorum”
“Seni seviyorum. Bunu istiyorum. Pişman olmam”
“Bende seni seviyorum. Seni seviyorum. Seni seviyorum”
Dudaklarını öptüm. Her zerresine sahip olmak istiyordum onu hiç incitmeden. Ona dokunmak öyle bir histi ki bu his bir hırs bir heves değildi. Belki bencilceydi ama her şeyiyle bana ait olsun istiyordum. Nefesini yüz yıl boynumda hissedebilirdim, hiç sıkılmazdım ondan. En huzursuz zamanlarında bile huzur bulurdum onunla, yanımda olduğu için. Dudaklarım geziniyordu bedeninde. Üzerindeki kıyafeti çıkarmasına yardım ettim. İlk defa bir kadına dokunurcasına heyecanlıydım. Onunda heyecanını hissedebiliyordum bedenimde. Ellerim bedeninin her noktasını keşfetmek ister gibi geziniyordu vücudunda. Onu ilk defa çıplak görüyordum. Pürüzsüz teni. Çok güzel bir fiziği vardı. Güzel bir yüzü. Her zerresi ayrı bir anlam taşıyordu sanki. Yer yüzündeki bütün güzel cümleler ona bakılarak kurulmuş gibi. Bütün güzel şeyler onunla keşfedilmiş. Hatta bütün güzel şeyler o gibi.
İlk defa birlikte olmuştuk. İlk defa bir kadına dokunmuşçasına heyecanlıydım. Kollarımdaydı gözlerine baktım. Ona nasıl doyabilirdim bilmiyorum. Öylesine güzeldiki ondan sıkılabilmem imkansızdı. Saçlarını sevdim. Ona sarılıp gözlerimi kapatttım. Kokusu doluyordu burnuma.
Gözlerimi açtığımda hava aydınlanmıştı. Neslihan hala uyuyordu. Ona bakıp gülümsedim. Yüzünü görür görmez içime huzur doluyordu. Keşke her sabahım böyle olsaydı. Yüzüne gelen saçını kulağının arkasına koydum. Gözlerini açtı. Beni görmesiyle hafifçe gülümsedi
Ufak bir öpücük kondurdum dudaklarına.
“Muhtemelen şu an gözlerim şiş, saçlarım dağınıktır”
“Her halin çok güzel. Ama seni böyle görebilmek her şeyden güzel”
Gülümsedi. Duvardaki saati görmesiyle
“Okula geç kalacağız. Birazdan dersimiz yok mu?”
“O zaman biz neden hala uzanıyoruz”
“Bilmem. Hiç kalkasım gelmiyor”
Gülümsedi. Şu anki mutluluğumun bir tarifi yoktu. İçimde annesinin kokusuyla uyuyan bir çocuk huzuru vardı. Bir elini yanağıma koydu
“Ben sana bir şeyler hazırlayayımda. Bir an önce kahvaltını yapıp okula geç”
Kalkmaya çalışırken belinden tuttum. Başımı göğsüne koydum
Duştan çıktıktan sonra dolabıma yöneldim. Kapağını açıp elime aldığım tişörtü üzerime geçirdim. Altımada pantolonumu giydikten sonra aynanın karşısına geçip saçlarımı düzelttim. Arabamın anahtarını alıp çıktım odamdan. Aşağı indiğimde kahvaltı masası hazır. Etrafındaysa kimse yoktu. Sıkılmıştım galiba bu çok kişilik yalnızlıktan. Çıkarcı sahte insanlardan, kavgadan , gürültüden, sürekli aynı şeyleri yaşamaktan. Evden çıkıp arabama doğru yöneldim. Telefonumu çıkarıp Selim’i aradım
“Okula mı gidiyorsun? Oğlum sen iyileştin mi?”
“Tamam bir duş alayım gelirim”
Telefonu kapatıp arabamı çalıştırdım. Okula doğru sürdüm.
Okulun yakınlarına geldiğimizde Yavuz’a baktım.
“Şimdi birlikte girmeyelim okula”
Yavuz arabayı sağa çekip durdu. Ona bakıp gülümsedim. Yanağından öptüm
Arabadan inip okula doğru ilerledim. Okulun bahçesine geldiğimde Berk ve Yavuz’u gördüm konuşuyorlardı. Berk beni farketmesiyle bana bakıp gülümsedi. Kısa bir bakıştık Yavuz’la sonra bende Berk’e bakıp gülümsedim. Yanlarına doğru ilerledim. Gerilmiştim. Yanlarına geldiğimde Berk bana bakıp
“Evet sıkıldım öyle tüm gün uzanıp yatmak bana göre değil”
“Anladım. Keşke dinleseydin birkaç gün daha”
“İyiyim ben. Seni görmek iyi geliyor”
Elimi tuttu. Yavaşça çektim elimi elinden. Bana baktı
Sorarca tek kaşını kaldırarak “Sen”
“Yapma Neslihan ne oldu yine?”
“Neden o zaman? Sen geldin bana…bana beni sevdiğini söyledin. Ne oldu şimdi?”
“Kaza yaptığım için mi bana beni sevdiğini söyledin”
“Özür dilerim. Umarım sana yanlış bir şey düşündürmemişimdir”
alay edercesine dudağının kenarıyla gülümsedi “sevgilim olduğunu düşünmüştüm…ben belki serseriyim şerefsizin tekiyim ama senden gerçekten hoşlanmıştım”
Berk hiçbir şey söylemeden geçip gitti yanımdan. Okulun çıkışına doğru ilerledi.
Arabama doğru ilerledim. Hala vücudum sızlıyordu yürürken. Ama canım o kadar acımıştıki vücudumun acısını hissedemiyordum. Sadece bir an önce uzaklaşmak istiyordum oradan. Ceyda yanıma doğru geliyordu
Arabaya binip hızla uzaklaştım. Gözlerim dolmuştu biraz belki sinirden belkide kırılmıştım.
Okula geldiğimde durdurdum arabamı. Ceyda yanıma geldi. Endişeyle
“Şerefsiz ya birde beni okula getirtti bu saatte”
“Hayır o salak kız ne dediyse onunla konuştuktan sonra çıktı gitti”
Telefonumu çıkarıp Berk’i aradım. Telefon çalıyordu ama açmıyordu.
“Açmıyor” dedikten sonra telefonu cebime koydum. Ceyda’yla okula doğru ilerledik. Duraksadım. Ceyda da duraksadı. Gözlerine bakıp
“Ben şu Berk’e bakayım ya. Rahatsızlandı mı acaba? Aklım onda kalcak sen bana atarsın notları”
Arabama doğru ilerlerken karşıdan gelen Pelin ve Doruk’u gördüm. Gülüyordu Doruk’un eli Pelin’in beline gitti. Hızla gidip Doruk’u yakasından tuttum. Pelin şaşırmış bir şekilde endişeli bir ses tonuyla
Doruk’un yakasını bıraktım. Omzundan toz çırparcasına hareket yaptıktan sonra
Deyip ilerledim. Ne yapıyordum gerçekten? Sinirlerim bozulmuştu. Arabama doğru ilerleyip. Arabama bindim. Arabama bindikten sonra Berk’i aradım yine cevap vermedi. Berk’lerin evini aradım.
“Alo Selim ben. Berk evde mi?”
“Tamam” deyip kapattım telefonu.
“Evet arkadaşlar bugünki dersimiz bu kadar görüşürüz”
Sınıftakiler tek tek iyi günler dileyip çıkıyorlardı sınıftan. Yine Neslihan’la baş başa kalmıştık. Neslihan hala sırasında oturuyordu Bana baktı
Bende kendi masamın önünde ayakta durmuş. Arkamı masaya dayamış kollarım bağlı ona bakıyordum. “Evet. Bende üzgünüm bu konuda ama atlatacaktır”
“Benim birkaç işim var okulda”
“Erken biterse yanına uğrarım”
“Olur. Seni bekliyor olacağım”
Gülümsedi. Sınıftan dışarı çıktım. Koridorda ilerlerken Ceyda kolumdan tuttu
“Ne dedin Berk’e çıktı gitti ulaşamıyoruz”
“Seni hiç ilgilendirmeyen bir şey söyledim”
”Ne diyorsun sen ya? Git başımdan” deyip ilerledim. Okuldan çıktıktan sonra taksiye bindim. Telefonumu elime aldım. Berk’i arayıp aramama konusunda çok kararsızdım. “Of” rehberde adı açık bir şekilde telefonu tutuyordum öylece. Sonunda arama tuşuna bastım. Telefon çaldı ama açmadı. Suçluluk duyuyordum. Duymamda gerekiyordu zaten biliyorum.
Kapının çalmasıyla mutfaktan çıkıp kapıya yöneldim. Kapıyı açtığımda Pelin’e baktım. Şaşkındım. Beklemiyordum. Birkaç saniye öylece ona baktım
“Tabi” elimle içeriyi gösterip “buyur”
Pelin’in içeri girmesiyle kapıyı kapattım.
“Bu hareketlerin saçma değil mi?”
“Her zaman beni kıskanıyor muydun?”
“Hahha güzelim sen kafanda kuruyorsun? Ben seni neden kıskanayım?”
“Bilmem o kısmını sen söyleyeceksin”
“Seninle yaşadıklarımı başka biriyle de yaşarım diye mi korkuyorsun?”
Bu cümlesi canımı sıkmıştı. Aslında canımı sıkan cümlenin doğruluğuydu galiba. Bana doğru bir adım attı. Gözlerine bakıyordum. Arada gözlerim dudaklarına kayıyordu.
“Belime kayan elleri mi rahatsız etti seni? Bana başka birinin dokunacak olması mı?”
Onu belinden tutup hızla kendime doğru çektim. Sert bir şekilde bastırdım dudaklarımı dudaklarına.
Okur Yorumları | Yorum Ekle |