27. Bölüm

ACI

Hatice Barış
haticebariss

Bazı yaralar bedende değildi. O yüzden görünmezlerdi. Ve insanlar acılar kendisine ait olmayınca, görmediklerini anlayamazlardı.

 

 

BARLAS'TAN

 

Açelya banyoya gidip elinde ıslak bir havluyla yanıma geldi. Burnumdan akan kurumuş kanları siliyordu.

 

Onu izliyordum. Benimle ilgilenmesi çok hoşuma gidiyordu. Saçları yüzünün diğer tarafındaydı. Gözlerim boynuna kaydı. Çok yakındı bana.

 

Her dokunduğunda acıyla yüzümü buruşturuyordum. Gerçi ben acı çekmeye alışık bir adamdım. Bunlar benim için önemli şeyler dahi değildi. Yüzümü silerken yüzümü buruşturduğumu gördükçe o da yüzünü buruşturuyordu. Sanki o acı çekiyormuş gibi. İstemsiz gülümsedim.

 

"Elin değmişken masajda yapsana kız omzum ağrıyor"

 

"Allah'ım ya" O kadar tatlı görünüyordu ki şu an. Yüzümdeki elini tuttum. Gözlerime baktı. Yüzlerimiz oldukça yakındı şu an. Birkaç saniye yüzüne baktıktan sonra

 

"Benden korkmuyor musun?"

 

"Korkmalı mıyım?"

 

Tek kaşımı kaldırdım. Vücudunu geri çekti. Doğruldu ve elimdeki elini çekti.

 

"Sen bana zaten hiçbir zaman bir şey yapmayacaktın. Bana gerçekten zarar vermek isteseydin çoktan verirdin. Bunun farkına vardım diyelim.... Şu an yaşadığım saçma hayatı olabildiğince normal bir hayat yaşıyormuş gibi yaşamaya çalışıyorum. Sıradan bir genç kızın hayatıymış gibi. O yüzden artık acılarımı, korkularımı görmemeye çalışıyorum."

 

Başımı yatak başlığına yasladım. Ellerimi başımın arkasına koydum

 

"Sana bu kadar güven verdiğimi bilmiyordum." Dedim ve gülümsedim. "Edisle çokta farklı şeyler yaptık sayılmaz. Bana her zaman nefret kusup, iğrenerek baktın ama gidip onunla sevgili oldun."

 

"Aynı değilsiniz....hemde hiç. Sen beni öldürüyordun. Heleki başta yaptığın şey, sen beni ölmekten beter ettin." Elindeki havluyu bana uzattı. "Bence yüzünü kendin temizleyebilecek kadar iyisin."

 

Havluyu aldım. Açelya odamdan çıkıp kapıyı kapattı. Elimdeki havluyu alıp sinirle yere fırlattım. Oturduğum yerden kalkıp aynanın karşına geçtim. Hala yüzümün her yeri kandı. Banyoya gidip güzel bir duş aldım. Altıma bir eşofman giyip yatağıma geçip uzandım.

 

Aşağıdan gelen müzik sesiyle gözlerimi açtım. Hava kararmıştı. Yatağımdan çıkıp aşağı indim.

 

Açelya için kurduğum odadan geliyordu ses. O kadar yüksektiki sesi, özellikle yeni uyandığım için başımı ağrıtmıştı. Odanın kapısına geldiğimde Açelya'yla Gökçe'yi bir yandan kumaş kesip, bir şeyler yapıp. Bir yandan müziğin ritmine kapılmış gibilerdi. İstemsiz gülümsedim. Öylece kapıdan onları izledim. Beni ilk fark eden Gökçe olmuştu. Hemen durdu. Açelya hala devam ediyordu. Gökçenin Açelyanın bileğini tutmasıyla o da durdu. Gidip müziği kapattı. Ona bakıp gülümsedim. Alaycı bir tonla

 

"Evimde parti var ben davet edilmiyorum. Alındım."

 

Bu söylediğime Gökçe gülümsedi. Açelya bana bakıp. Kaşıyla üstümü işaret etti.

 

"Evde misafirin var böyle dolanılır mı?"

 

Üstüme baktım. Altımda eşofman vardı sadece üzerime bir şey giymemiştim.

 

"Uyuyorduk heralde ufaklık, seslere bakmaya geldim."

 

Elindeki kumaşı bana fırlattı "sensin ufaklık."

 

Gülümsedim ve kumaşı boynuma attım. Arkamı dönüp odama doğru yöneldim. Açelya arkamdan bağırdı.

 

"Hey getir o kumaşı bize lazım."

 

"Banane atmasaydın."

 

Arkamdan geldi ve boynumdaki kumaşı alıp dönüp gitti. Gülümseyip odama çıktım. Üzerimi değiştirip. Aşağı indim. Kızlar yemek masasına oturmuştu. Masaya doğru yaklaştım.

 

"Yemekte ne var kuzen." Dedim ve güldüm. Kuzeni bastırarak söylemiştim. Bu sözümle Açelya bana baktı.

 

Masaya geçip oturdum. O da alaycı bir gülümsemeyle "Ne görüyorsan o var Barlas."

 

"Peki Açelya." Gökçeye baktım "Sizinle yememde bir sakınca yok değil mi?"

 

Bana bakıp gülümsedi "Hayır tabikide yok."

 

Dünkü olaydan dudağımın kenarı hafif yarılmıştı. Yemek kaşığını ağzıma götürürken ağzımı açtığımda biraz canım yandı. Hafif yüzümü buruşturdum. Gökçe bana baktı.

 

"Acıyor mu?"

 

Başımı eh işte anlamında hafif salladım. Ayağa kalkıp koltuğun üzerindeki çantasından bir krem çıkarıp yanıma geldi. Kremi eline hafifçe döküp yara olan yere sürdü. Gülümseyip yerine oturdu.

 

"Aslında bir yara kremi olsa daha iyi gelir."

 

Hafifçe gülümsedim. "Güzel kokuyormuş"

 

"Çilekli nemlendirici" Açelya öylece bizi izliyordu.

 

"Var mı yara kremimiz Açelya"

 

"Bilmem."

 

Yemeklerimizi yerken Gökçe' nin telefonu çaldı. Telefon konuşmasının ardından ayağa kalktı.

 

"Ben artık eve gitsem iyi olacak. Bir taksi çağırabilir misiniz?"

 

"Ne taksisi bu saatte yalnız gitme Hamza'ya söyleriz bırakır seni." Gülümsedi.

 

Açelya bana baktı.

"Bende onunla gidebilir miyim? Evleri Edis'in evine yakın hem onuda görürüm."

 

"Sen bilirsin." Gökçe Açelya' ya baktı

 

"Edis kim?"

 

"Diğer kuzenim"

 

İkisi beraber evden çıktılar.

 

 

............................

 

EDİS'TEN

 

Kapının çalmasıyla kapıya yöneldim. Kapıyı açtığımda gelenin Açelya olduğunu gördüm. Bana sarıldı. Ona sarılamadım bile. Dün gördüklerimden sonra ona nasıl davranacağımı bilemiyordum. O benim annemin katilinin kızıydı. Ellerimi tutup bana baktı

 

"Nasılsın napıyorsun"

 

"Hiç"

 

"Bir şey mi oldu dün?"

 

"Hayır"

 

"Barlas'ta çok hırpalanmıştı"

 

"A sahi o evde mi?"

 

"Evet evde."

 

"Hırpalanmış derken nolmuş?"

 

"Siz beraber değil miydiniz. Bugün eve ağzı burnu kan içinde geldi"

 

Bu sözüne şaşırmıştım. Ben çıkmadan önce bir şeyi yoktu. Ne olmuştu ki? Ve neden ertesi gün gitmişti eve?

 

"Öyle mi? Bugün mü geldi eve"

 

"Evet. Arayalım istersen"

 

"Hayır. Telefonumuz dinleniyor olabilir."

 

"Pekala sen bilirsin. Sen iyisin ama değil mi?"

 

Bıkkın bir sesle "Evet Açelya daha kaç kere soracaksın?"

 

Bu söylediğime bozulmuş gibiydi. Yüzünün şekli değişti bir anda. "Biraz canım sıkkında Açelya. O eve gidince kötü oldum"

 

"Anladım. Peki annen o mesaj"

 

"Annemden konuşma" biraz duraksadım "lütfen"

 

Hala o videonun etkisinden çıkamamıştım. Dünden beri tek bir saniye dahi aklımdan çıkmamıştı. Annemin çırpınışı gözlerimin önünden gitmiyordu. Annem ölmeden önce hala çok gençti, çok güzeldi. Ölümü hasta ve yaşlı insanlara yakın görüyoruz. Sağlıklı ve genç insanlaraysa uzak. Oysa ölüm, herkese aynı mesafe ve uzaklıkta. Bunu en çok annem öldüğünde anlamıştım. Ölüm iki çizgi arasındaydı ve herkes bu iki çizgi arasındaydı. Dün gece amcama gidip neden diye haykırmamak için kendimi çok zor tutmuştum. Bunu neden yaptın dememek için. Ya da gidip kafasına bir şarjör boşaltmamak için. Dünden beri kendi kendimi yiyip durmuştum. Her ne kadar amcamın annemi dövdüğü videoyu görmüş olsamda. Sonrasında annemin intihar ettiğine inanmıştım sanırım. Artık gerçekleri tam anlamıyla biliyordum. Ve şu an gözlerinin içine baktığım kız annemin katilinin kızıydı.

 

 

............................

 

BARLAS'TAN

 

Salonun penceresinden dışarıyı seyrediyordum. Neredeyse iki saat olmuştu. Açelya yine Edis'in evindeydi. Sevgilisinin. Deri koltuğa geçip uzandım. Öylece tavanı seyrediyordum. Yavaş yavaş gözlerim kapanıyordu. Gittikçe yaklaşan topuklu ayakkabı sesleriyle başımı oraya çevirdim. Gelen Açelya'ydı

 

Yanıma gelip kollarını çiçek yaptı

 

"Dün neler oldu?"

 

"Hoşgeldin karıcım." Alaycı bir sesle " Ya da kuzen mi demeliydim? Bende tam ne kadar güzel bir karım var diye seni düşünüyordum."

 

Gözlerini devirerek bana baktı "Biraz ciddi olur musun? Dün neler oldu?"

 

"Sevgilin anlatmadı mı?"

 

"Hayır"

 

"Yani benlik bir şey yok bu yüzden anlatabileceğim bir şeyde yok"

 

"Yüzün nasıl bu hale geldi peki"

 

"Ha sen beni merak ediyorsun" dedim alaycı bir gülümseyle. Bana baygın bir bakış attı. "Dün ben o evdeyken Edis'in babası geldi. Beni görmemesi için saklandım. Sonra bunlar çıktılar. Evde yalnızdım daha doğrusu ben öyle sanıyormuşum. Yan odadan sesler gelince oraya bakmak istedim. Biri arkamdan sert bir şeyle vurdu. Sonra merdivenlerin yanındayken üzerime bilgisayar koltuğu fırlattı. Merdivenlerden aşağı yuvarlandım. O yüzden bu haldeyim. Oldu mu?"

 

Şaşkınlıkla bana bakıyordu. Yanımdaki küçük masaya oturdu. "Nasıl evde biri vardı. Kimdi peki"

 

"Bilmiyorum karanlıktı şapkası falan vardı göremedim"

 

"Nasıl bir adamdı mesela boyu, posu, kaşı, gözü hiç mi bir şey görmedin."

 

"Aslında bir kadındı galiba"

 

"Kadın mı nasıl yani" biraz duraksadı. "Yoksa"

 

"Hayır Edis'in annesi değil"

 

"Nerden biliyorsun. Belki yaşıyordur"

 

"Hayır yaşamıyor. Çünkü baban onu öldürmüş"

 

Ayağa kalktı "Ne" biraz duraksadı "Babam böyle bir şey yapmaz uydurma"

 

Bende ayağa kalktım. "Neden böyle bir şey uydurayım."

 

"Babama düşman olduğun için olabilir mi? Her şeyde onu suçluyorsun."

 

"Ben babanı suçlamıyorum senin baban zaten bir suçlu. Edis'in annesini öldürdü, benim kardeşimi öldürdü. Ve uyuşturucuyla kim bilir daha kaç masum can aldı."

 

Bu söylediklerime çok sinirlenmişti.

 

"Benim babam öyle bir şey yapmaz. Kendi yengesini neden öldürsün? Hele senin kız kardeşini. Benim babam küçücük bir kızla uğraşacak insan mı? Bunu ancak sen yaparsın. İnsanları öldürür. Olmazsa kaçırır. Canın isterse tehditle nikahına alır zorla evinde tutarsın....Bak çevrene kim var yanında. Seni seven tek bir kişi bile yok. Kardeşini gerçekten seviyor muydun? Bence sen sevme kimseyi. Zaten kendin katil değil misin. Belki kardeşinide kendin öldürmüşsündür."

 

Kurduğu cümlelerin ağırlığıyla ruhum ezilmişti resmen. Ben böyle bir adam mıydım? Kırgınlık mıydı? Kızgınlık mıydı bilmiyorum.

 

"Yalandan intikam mintikam diye tutturdun. Beni bu eve tıktın...Bir şey yaptığında yok. Beni neden hala burada tuttuyorsun hı?" Biraz duraksadıktan sonra bana iyice yaklaştı. Gözlerimin içine bakıp "Yoksa bana aşık mısın?" Sorarca tek kaşını kaldırıp kahkaha attı.

 

Kendimi çok kötü hissetmiştim

 

"Sana aşık olmak mı? Hayal görüyorsun...ve şimdi git"

 

Bu cümlemle son kez yüzüme baktı ve merdivenlerden yukarı çıktı. Onun gitmesiyle gözümden akan bir damla yaşa engel olamamıştım.

 

 

 

Bölüm : 09.05.2025 12:40 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...