
AÇELYA'DAN
Telefonu elime alıp kulağıma götürdüm
"Efendim"
"Buraya gel"
Telefonu kapatıp Barlas'a baktım.
"Edis çağırıyorda"
Eliyle buyur işareti yaptı. Bahçe kapısına doğru yürüdüm. Barlas'ın adamları önümü kapattı. Barlas'a baktım, elini iki yana sallamasıyla adamlar eski yerlerine geçtiler. Kapıdan çıkıp Edis'in yanına gittim.
"Edis bir şey mi oldu?"
"Gün içindekiler yetmedi galiba"
"Evet kötü bir gündü"
"İyi değilsindir diye düşünmüştüm. Seni beş dakika görebilmek için gelmiştim. Ama bakıyorumda keyfin gayet yerindeymiş."
"Nasıl iyi olabilirim ki onca şeyin üzerine"
"Onca şeyin üzerine gülebildiğine göre, iyisindir. Neyse ben seni merak etmiştim. İyiymişsin gideyim"
Merdivenlerde oturup bizi izleyen Barlas'a kısa bir bakış attıktan sonra Edisin elini tuttum.
"Sen nasılsın? Babam nasıl?"
"Yani bilmiyorum nasılım? Ama amcam çok kötü sinirinden biri elinde kalacak diye korkuyorum. Zor sakinleştirdim"
"Bugün babanla beraber gelmiştiniz artık konuşuyor musunuz."
"Hayır...Bu konuyu açma lütfen"
"Peki nasıl istersen."
"Ben gideyim artık. Amcamı yalnız bırakmaya gelmiyor."
"Peki. Teşekkür ederim."
Hafifçe gülümsedi. Ve yüzümü ellerinin arasına alıp beni yavaşça yağımdan öptü.
"Bu hayvan sana bir zarar vermiyor değil mi?"
Hafifçe gülümsedim "hayır"
"Pekala en ufak bir şeyde ara beni. Dikkat et kendine. Görüşürüz"
"Sende. Görüşürüz"
Edis yanımdan uzaklaşınca arkamı dönüp eve doğru yürüdüm. Barlas'a baktım yoktu. İçeri girmiş olmalıydı. Bende odama çıktım. O kadar yorucu bir gündüki. Üzerimdeki kıyafetleri çıkarıp duşa girdim. Sıcak suyu açıp altına geçtim. Hafifçe başımı kaldırıp akan suya baktım.
Öylesine kafam doluydu ki. Biraz duşun altında kaldıktan sonra. Suyu kapattım. Elime aldığım havluyu bedenime sarıyordum. Kapıyı açmamla karşımda gördüğüm bedenle irkildim. Elimi havludan çekmemle üzerimdeki havlunun düşmesi bir olmuştu.
.............................
BARLAS'TAN
Açelya'nın havlusunun düşmesiyle yutkundum. Gözümü ondan çekip duvara baktım.
"Ben...geldin mi diye"
Duraksadım. Cümleler birleşmiyordu sanki kafamda. Açelya eğilip havlusunu aldı. Havluyu bedenine sarmasıyla ona baktım. Odanın ışığı kapalıydı. Dışardan gelen ışıkla aydınlanıyordu etraf. Gözlerine baktım ıslak saçlarından bir tutam mavi gözünün önündeydi. Göğsü hızlı nefes alıp vermesinden hızla inip kalkıyordu. Gözlerini utançla kaçırdı gözlerimden. Bende dilimi yutmuş gibiydim tek kelime daha söyleyemeden arkamı dönüp kapıya doğru ilerledim. Çok hafif kafamı çevirip arkama doğru bakmaya çalıştım. Ufakça gülümsedim
İlerledim. Geriye dönüp dudaklarına yapışma isteği uyanıyordu bedenimde. Onun bedenine dokunmak, onu öpmek istiyordum galiba. Derin bir iç çekip çıktım kapıdan.
..............................
AÇELYA'DAN
Ellerim yüzüme gitti. Aynanın karşısına geçip kendime baktım. Utançtan yüzüm kızarmıştı. Hayvan herif insan bir kapı çalardı değil mi? Üzerimi değiştirdim. Yatağıma uzanıp tavanı seyrettim. Gözlerim yavaş yavaş kapanıyordu.
Gözlerimi açtığımda kendimi fazlasıyla dinlenmiş hissediyordum. Onca olayların içinde nasıl böyle uyudum bilmiyorum. Pencereden vuran güneş içimi ferahlatıyordu. Dışarıda çok güzel bir hava vardı. Bugün cumartesi olduğu için istediğim kadar uyumuştum. Aslında çok stresli çok kötü bir halde olmam gerekiyordu ama açıkcası değildim. Aynanın karşısına geçtim. Dün gecenin aklıma gelmesiyle düşüncelerimden kurtulmak istercesine başımı salladım.
Dolabıma yönelip Üzerime beyaz balon kol bir cropla, altına mini dar hafif yırtmaçlı papatyalı bir etek giydim. Aynada kendime baktım. Salık saçlarım, hafif makyajımla oldukça güzel görünüyordum. Aşağı indiğimde kahvaltı masası hazırdı. Neyseki Barlas'ta yoktu. Çok şükür onun yüzünü görmeden kahvaltı yapacaktım. Masaya oturdum meyvesuyumdan bir yudum aldım.
Güzel bir kahvaltıdan sonra Barlas'ın benim çalışmam için yaptığı odaya çıktım. Yarın için biraz çizim yaptım. Sonra hava almak İçin bahçeye çıktım. İpli topuklu ayakkabılarımı çıkarıp havuzun yanına oturdum. Ayaklarım havuzun içindeydi. Beş dakika sonra bahçe kapısından giren Barlas'la içimdeki sevincin yerini yine sinir kaplamıştı. Göz göze gelmemizle bana doğru yürüdü. Geliyordu yine başımın belası. Üzerinde beyaz bir gömlek vardı yanıma yaklaşınca gözlerindeki güneş gözlüğünü çıkarıp hafifçe gülümseyerek bana baktı. Maalesef inkar edilemeyecek kadar yakışıklıydı.
"Sencede İzmirli bir kızın yüzme bilmemesi tuhaf değil mi?"
Dedi ve o da ayağındaki ayakkabıları çıkarıp yanıma oturdu. Onunda ayakları havuzun içindeydi. Havuzun içinde ayaklarımı oynattım.
"7 yaşındaydım o zamanlar bizde İstanbulda yaşıyorduk. Bir gün annem ve babam evde yoklardı. Evde çalışan birkaç kişi vardı sadece. Bizim bir bahçıvanımız vardı, Rafet Amca. Çok severdim. Annemlerde olmayınca çok sıkılmıştım içerde. Bahçeye onun yanına çıkmıştım oynamaya. Bana yaptığı bir salıncak vardı bahçede. Her gün orda sallanırdım. Tam oraya giderken. Eve baskın yaptılar... herkesi öldürdüler. İlk girdiklerinde attıkları kurşun Rafet Amca'ya gelmişti..yere yığılışını hala hatırlıyorum...Ne olduğunu anlamaz gözlerle etrafa bakarken kurşunların biride bana denk geldi. Kolumdan yaralanmıştım. Aldığım kurşunla havuza düşmüştüm. Ne kadar çırpındım hatırlamıyorum. Sonrası yok tabi bende....Annemler gelmiş sonra, beni havuzdan çıkarmışlar. Annem öldüm sanmış. O yaşadığı korkuyla o günden sonra bir daha hiç evden çıkmadı biliyor musun?" Gözümden akan bir damla yaşı sildim. Barlasa ufak bir bakış attım öylece beni izliyordu. Duyduklarına o da şaşırmış olmalıydı. Tekrar önüme dönüp anlatmaya devam ettim. "Ondan sonra babam bize bir zarar gelmesin diye İzmire götürdü. o eve. Kendisi İstanbul'da kaldı. Çok nadir gelirdi eve senede bir bilemedin iki kez. Gelirken yığınla oyuncak falan getirirdi bana. Hayatta değer verdiği tek şeyin ben olduğumu söylerdi."
"Desene seni kaçırmakla çok doğru bir hamle yapmışım o zaman"
Bu sözüne hafifçe gülümsedim.
"Haksızsın diyemeyeceğim galiba." Etrafı gösterdim "peki sen bunları nasıl yaptın. Böyle bir servet...Haraç falan mı kestin?"Diyip gülümsedim.
"Ona hiç ihtiyacım olmadı. Zengin bir aile, doğru yatırımlar."
"Anladım..peki neden hiç kız arkadaşın olmadı. Yani zenginsin tipinde fena sayılmaz hani." Güldü
"Çok yakışıklısın diyecektin galiba"
"Ah canım ya fasulyede kendini nimetten sanarmış."
Bu sözüme kahkaha attı. "Fasulye mi? Bu kadar yakışıklı bir fasulye olabilir mi sence?" Bu söylediğine güldüm. Asıl soruma cevap vermemişti. Bende tekrar sordum
"Ee neden olmadı?"
"Hiç iyi bir kızla tanışmadım. Param için ya da tipim için, gücüm için birinin yanımda olmasını istemem. Satın alınabilen şeyleri sevmem. Ucuz insanları hiç sevmem."
Bu sözüyle onun gözlerinin içine baktım. Hiç böyle düşünebileceği aklıma gelmemişti.
"Peki annen baban yok mu?"
"Yurt dışındalar pek gelmez onlar."
"Bende bunca servetin içinde neden etrafında kimse yok. Saçma sapan şeylerle uğraşıyorsun, hiç yüzün gülmüyor diye sorguluyordum." Bu sözüme hafifçe gülümsedi
"Eğer mutlu olmak için gerçek bir sebebin yoksa hiçbir miktar seni mutlu edemez. Ayrıca sahte kalabalıklarıda sevmem. Kalabalıktan uzağa attığım her adımda kendime yakınlaşıyorum...Zaten hayatımda çok gülebileceğim şeylerde olmuyor..ondan, pek denk gelmemiş olabilirsin."
"Yaptığın onca şeyi görmemiş olsam iyi adamsın diyeceğim neredeyse." Sesi alçalmıştı birden.
"Deme....yoksa durmak isterim....Kötü olduğuma fazlaca inandırdım kendimi. Sende öyle düşünmüyor muydun zaten."
Bu sözüyle yine başımı ona çevirdim. Gözlerinin içine baktım. Baktıkça derinleşiyordu sanki. Kimsede göremediğim kadar farklı bakıyordu gözleri. Hafif hafif esen rüzgarla saçlarım önüme geliyordu.
"Evet öyle düşünüyorum."
Bu cümlemle hafifçe gülümsedi ama kırgın bir gülümsemeydi bu. Acaba böyle söylemese miydim. Gerçi bana yaptığı onca şeyden sonra iyi birisin desem kendiside inanmazdı bence. Ayağa kalkıp yerdeki ayakkabılarını eline aldı.
"Neyse bakalım..benim içerde işlerim var. Sende fazla burda durmada havuza düşüp ya da üşütüp başıma bela olma."
Bu sözüne hafifçe gülümsedim. O da içeri doğru yürüdü. Biraz daha oturduktan sonra üşümeye başlamıştım. Gerçekten üşütebilirdim. Bende ayakkabılarımı elime alıp evin içine doğru yürüdüm. Eteğim hafif ıslanmıştı. Odama çıkıp üzerimi değiştirdim. Kısa kırmızı bir bluzla altına koyu kot pantolon giyip aşağı indim. Akşam yemeği için masa hazırdı. Barlas henüz masaya gelmemişti. Masaya geçip oturdum. Çok geçmeden Barlas aşağı indi. Yanıma yaklaşıp elindeki gazeteyi hafifçe önüme attı. Gazeteye baktım "ünlü İş adamı Fuat Adalı'nın kızının sürpriz evliliğine Adalı'dan silahlı tepki" gördüğüm başlıkla sinirlerim çok bozulmuştu. Barlas sinsi sinsi gülüp
"Baban delirmiş olmalı"
"Oooff off en azından buradaki okulumda kimse beni tanımasın istiyorum. Normal bir şekilde okulumu bitirmek istiyorum. Yine mümkün olmayacak galiba. Sayende." Son kelimeyi bastırarak söylemiştim.
Hala gülüyordu. "Ben mi dedim babana gel evi bas diye. Zaten şu an soyadın Faysal değil mi kim nereden bilecek."
Aslında mantıklı konuşmuştu ama çok büyük bir okul değildi. Babamı İstanbul'da herkes tanırdı. İzmirde'de mafyanın kızı olarak biliniyordum. Herkes benden çekiniyordu çoğu zaman. Pek kimse benimle arkadaşlık kurmak istemiyordu. Tekrar aynı şeyleri yaşamak istemiyordum.
"Of Barlas of!"
Diyip odama çıktım. Yarım saat sonra Edis'ten gelen mesajla aşağı indim. Salonda Barlas'la konuşuyorlardı. Yanına gittiğimde beni dudağımın kenarından öptü. Ben Barlas'a bakıyordum. Edis'in bu hareketiyle rengi atmıştı resmen. Dudağını ısırıp başını yana çevirdi. Bir tık geri çekilmemle Edis bana baktı
"Nasılsın?"
"İyiyim sen?"
Barlas araya girdi. Dalga geçer bir tonla
"Böyle yapmayın gözlerim yaşarıyor ama. Merak etme iyi. Ben ona çok güzel bakıyorum değil mi karıcım..ah pardon Açelya?"
Edis sinirli bir sesle Barlas'a cevap verdi.
"Sende bir an önce bu saçmalığı bitir artık."
"Merak etme sonsuza dek benimle kalacak değil. Hayat boyu size böyle katlanamam galiba."
Edis bana döndü.
"Açelya bizi biraz yalnız bırakır mısın?"
"Neden?"
"Açelya lütfen."
"Peki" deyip odama çıktım. Koridorda durup onları dinlemeye çalışıyordum ama hiç ses gelmiyordu.
.....................................
BARLAS'TAN
"Bugün iğrenç bir şey öğrendim."
"Neymiş?"
"Amcam kadın ticaretide yapıyor sanırım"
"Şerefsiz...Hiç şaşırmadım..Nasıl öğrendin?"
"Bugün ofise biri geldi. Kadını dediğim yere götürdünüz mü falan diye konuşuyorlardı."
"Sende bundan kadın ticareti yaptığını sonucunu mu çıkardın?"
"Ne olacak ki başka."
"Belki bir çalışandır. Ya da bir gönül meselesi falan."
"Bende öyle düşündüm. Ama fazlası var. Bugün ödemelerini inceledim düzenli olarak her ay bir yere yüzbin ödeme yapıyor. Yani birini besliyor ama gelirde çok büyük bir fazlalık var. Uyuşturucudan fazlası olmalı."
"O pislikten her şeyi beklerim"
Edis'le biraz konuştuktan sonra çıktı. Açelya akşam yemeği yememişti. Mutfağa gidip Açelya için bir tabak hazırladım. Elime alıp yukarı çıktım. Çalışma odasından ışık geliyordu kapısını iki kere tıklattıktan sonra içeri girdim. Açelya kumaşlara bakıyordu. İçeri girmemle başını bana çevirdi.
"Yemek yememiştin. Zaten çok zayıfsın öğün atlamamalısın. Zayıflıklara dayanamamda"
"Teşekkür ederim."
Alaycı bir sesle "Ayrıca kocanın yanında başka adamları öpmemelisin"
"Ne?"
"Kocan sıfatını taşıdığım için ister istemez kendimi kötü hissediyorum. Gözümün önünde karımı bir başkası öpüyor"
"Ah özür dilerim...kocacım"
"Bir daha olmasın" diyip gülümsedim. "Bundan sonra bende cümlelerimin sonuna lütfen ekleyeceğim öyle söylenince söz dinliyorsun galiba. Yani bende kibar bir adam olabilirim." Alaycı bir gülümsemeyle bana baktı. "Bak bu tepsiyi buraya bırakıyorum sonra bir şeylerin üzerine düşürüp yine ağlama"
"Görende her şeye ağlıyorum sanacak"
"Ben seni ne zaman görsem ağlıyorsun"
"Neden acaba?"
Ona baktım. "Neye bakıyorsun?"
Eline çizim defterini aldı çizdiği askılı mini elbiseyi gösterdi.
"Buna kadife bir kumaş mı kullansam diye düşünüyordum."
Elime kırmızı saten bir kumaş aldım.
"Bence bunu kullan. Kadınlarda hoş duruyor."
Elimden aldığı kumaşa baktı. "Anlar mısın kumaştan?"
"Hayır ama iyi hayal ederim. Bence böyle bir şey senin üzerinde güzel durur."
Gözlerimin içine baktı. Hafifçe gülümsedi. "Neyse Çıkta çalışacağım"
Çapkın bir gülümseme atıp çıktım odadan. Bir saat sonra salona geçip pencereden dışarıyı izlemeye başladım. Merdivenden gelen topuk sesleriyle başımı merdivene çevirdim. Açelya yukarıdan topuz yaptığı saçları, askılı, dar, İki yanından yırtmaçlı, mini, kırmızı bir elbiseyle iniyordu aşağı. Çizdiği resmin aynısını yapmıştı gerçekten. Ama bu kadar şahane durabileceğini hiç düşünmemiştim.
| Okur Yorumları | Yorum Ekle |

| 8.54k Okunma |
341 Oy |
0 Takip |
45 Bölümlü Kitap |