15. Bölüm

BAZEN UZUNDUR BEKLEMEK

Hatice Barış
haticebariss

Yeryüzünden mutluluk kavramı silinmiş sanki. Çünkü herkes ya kaybettiğin peşinde ya da sahip olamadığının.

 

 

BARLAS'TAN

 

Yüzeye başımı çıkardığımda Açelya'nın çırpınışını gördüm. Bir elimle belinden kavrayıp yukarı çıkardım. Diğer elimle merdiven başlığını tutuyordum. Başı başımdan yukarıdaydı. İki eliyle ıslak saçlarını geri doğru atıp derin bir nefes aldı. Gözlerimiz birbirini bulduğunda burnu burnuma değmek üzereydi. Birkaç saniye gözlerime baktı.

 

"Napıyorsun sen ya beni neden tutuyorsun? Senin yüzünden düştüm"

 

"Benim yüzümden değil senin yüzünden düştük"

 

"Çekil şurdan"

 

Merdiven başlığına tutunup yavaşça çıktı havuzdan. Ardından bende çıktım.

 

Çıkar çıkmaz ıslak ceketimi ve tişörtümü üzerimden çıkardım. Açelya utanarak başını diğer yana çevirdi. Bu hali gülümsetmişti beni. Soğuktan titreyerek kollarını birleştirdi.

 

"Yüzme bilmemek için fazla büyük değil misin?"

 

Gözlerime baktı. Gözlerimiz her buluştuğunda yüzünde aynı öfkeyi görüyordum. Hiç dinmeyecek bir öfke ya da nefret mi demeli.

 

"Sanane! seni ne ilgilendirir"

 

 

 

"Havuzun falan yanında çok dolanmada her zaman bu kadar şanslı olmayabilirsin"

 

"Senin beni kurtarmandansa boğulmayı tercih ederdim zaten"

 

"Öyle mi?"

 

"Öyle"

 

"Pekala o zaman"

 

Tek hamleyle onu kucağıma alıp havuza attım. Biraz çırpınışını gördükten sonra bende havuza atladım. Belinden kavrayıp yüzeye çıkardığımda göğsüme vurdu "hayvan" beni itmeye çalıştı ama bıraksam boğulacağını bildiğim için onu çıkardım. Merdivenin yanına geldiğimizde tutundu ve kendisi çıktı. Ellerim saçlarıma gitmişti

 

Gülüyordum. Bende merdivenlerden yukarı çıktım. Açelya Islak saçlarıyla ve soğuktan mora dönen dudaklarıyla bana baktı. Gözlerinden gelen iki damla yaşla hemen pişmanlık sarmıştı bedenimi.

 

"Beni hiç güldürmedi" duraksadı gözlerinden durmayan yaşlarla bana baktı çok sakin bir şekilde "Senden iğreniyorum"

 

Kendimi çok kötü hissetmiştim yüzümdeki bütün gülümseme yok olmuştu.

 

Kız kardeşimin yukarıdaki pencereden bizi izlediğini gördüm. Açelya'nında dikkatini çekmiş olmalıydı bir an oraya baktı.

 

Edisin gelmesiyle ikimizde başımızı o yöne çevirdik. Edis şaşkın gözlerle bize bakıyordu. Muhtemelen bu halimizi anlamaya çalışıyordu. O sormadan ben söyleyeyim dedim.

 

"Havuza düştükte"

 

Başını salladı sadece. Ceketini çıkarıp Açelya'nın omuzlarına koydu.

 

"Gidebiliriz" dedi ve tek eliyle Açelya'yı kendine doğru çekip tek kolunun arasına aldı. Beraber bir adım attılar. Edis arkasına döndü, bana bakıp

 

"Sağol"

 

Onaylarcasına bir kere hafif başımı oynattım. Öylece Açelya'yla yürüdüler, bende baka kaldım tabi arkalarından. İçim bir kötü oldu sebepsiz. Üşüdüğümü bile unutmuştum resmen.

 

 

 

..............

 

EDİS'TEN

 

Evin yakınlarına geldiğimde amcamın arayıp evden çıktığını şirkete doğru gittiğini söyledi. Hemen bir u dönüşü yaptım. "Açelya'ya dikkat et" deyip kapattı telefonu.

 

Barlas'ın evine gittiğimde gördüğüm manzara hiç hoşuma gitmemişti. Barlas'ın üst kısmı çıplak, Açelya yanında. İkiside sırılsıklam havuzun yanında bir şeyler konuşuyorlardı. Kötü his kapladı bedenimi. Neydi bu? Açelya'yı alıp çıktım oradan.

 

Ona arabanın kapısını açtım, içeri girdiğinde kapattım. Kendimde diğer tarafa geçip şoför koltuğuna oturup hızla uzaklaşmaya başladım oradan. Açelya için klimayı açtım. Bir elimi elinin üzerine koydum yavaşça elini tuttum

 

"Üşümüşsün"

 

Biraz heyecanlanmış gibiydi. Sadece başını sallamakla yetindi. Ellerimi hiç çekmek istemedim ellerinden. Ara ara yüzüme bakıyordu hissediyordum. Bende bazen ona bakıyordum. Islak saçlarıyla o kadar güzeldiki, akmış rimeli bile perdeleyemiyordu güzelliğini.

 

Bana olan öfkesi yoktu sanki artık. Yavaşça çekti elini elimin altından. Eve geldiğimizde ona kapıyı açtım ve elimle buyur ettim. İçeri girdi. Bende arkasından girdim. İçerisi oldukça sıcaktı.

 

Hemen odama gidip ona bir sweatshirt ve havlu getirdim. O ayakkabılarını çıkarmış beni bekliyordu. Sweatshirtü ona uzattım.

 

"Bir an önce üzerini değiştirde hasta olma"

 

"Teşekkür ederim"

 

Bu sözüne karşılık hafifçe gülümsedim ve arkamı döndüm. Açıkcası dönüp bakmamak için zor tutuyordum kendimi.

 

"Bakabilirsin"

 

Arkamı döndüğümde sweatshirtü giymişti. Ona elbise gibi olmuştu tabi. Yine çok tatlı görünüyordu. Saçlarını aşağı doğru savurdu yüzüme gelen su damlacıklarıyla kırptım gözlerimi. Saçlarının kokusu geldi burnuma. Çözemediğim tuhaf, hoş bir kokusu vardı. Başı yere eğik sardı başına havluyu. Sonra hızla kaldırdı başını .

 

"İstersen sıcak bir duş al iyi gelir"

 

"Duş değil ama yüzümü yıkasam iyi gelecek gibi. Korkunç görünüyorumdur şu an muhtemelen"

 

"Güzelsin"

 

Aldığı cevap onu şaşırtmış olmalıydı. Aslında verdiğim cevap beni bile şaşırtmıştı. İkimizde susup birbirimize baktık bir süre. Sessizliği bozan Açelya oldu

 

"Ben gidip yüzümü yıkayayım o zaman"

 

"Olur bende bitki çayı yapayım ikimize. İyi gelir."

 

"Olur"

 

Hafifçe gülümseyip banyoya doğru gitti. Bende mutfağa gidip sıcak su koydum. Çok geçmeden o da mutfağa geldi. Yukarıdaki dolabın kapağını açtı. İki kolumu birleştirmiş ona bakıyordum gözlerimle dolabı işaret ederek

 

"Orada tabaklar var"

 

"Ah evet. Imm bardaklar nerde peki"

 

Elimle tepemdeki dolap kapağını gösterdim. Direkt açmasıyla kapağın kafama çarpması bir oldu. Bir elimi alnıma götürdüm. Açelya'da elini elimin üzerine koydu. Mahçup bir şekilde bana bakıyordu.

 

"Afedersin. Acıyor mu?"

 

"Ölür müyüm dersin?"

 

Şaşırmış bir ifadeyle bana bakıyordu.

 

"Ne"

 

Bu haline istemsiz gülümsedim.

 

"Şaka yapıyorum"

 

"Buz koyalımda bari şişmesin"

 

Buzdolabına yönelip dolabın kapağını açtı. Bir buz torbası çıkardı. Yanıma gelip başıma üflüyordu.

 

"Bu sanki yanıklarda falan yapılıyordu hı ne dersin? Buna etki etmez gibi"

 

Dudaklarını büzmüş bir şekilde alnıma üflemeyi bırakıp bana baktı. O kadar tatlı görünüyordu ki. Durduk ve birbirimize baktık. Açıkcası içimde onu öylesine öpmek geçiyorduki ama yapmadım tabi. Sonra yavaşça elindeki buz torbasını alnıma bastırdı.

 

Elimi elinin üzerine koydum, elini çekip arkasına döndü. Dolaptan iki bardak çıkardı. İkimizinde bardağına birer papatça çayı koyup sıcak suyu boşalttı üzerine. Bardakları eline aldı. Bana bakıp

 

"Gidelim mi?"

 

Hafifçe gülümseyip başımla onayladım. Salona doğru ilerdik.

 

"Ben sana bir terlik getireyim üşüyeceksin iyice"

 

"Hiç gerek yok"

 

Deyip bacaklarını koltuğun üzerinde toparladı.

 

"Oturup papatya çayımızı içip beni nasıl kaçırdığınızımı konuşacağız şimdi"

 

"Pek iç açıcı bir konu değil sanki"

 

İkimizde güldük.

 

Telefonumun çalmasıyla masanın üzerine baktım. Ekranda gördüğüm isimle donup kaldım. Telefona elimi bile uzatamıyordum. Başak, eski sevgilim, ilk aşkım. Beni terkettikten 1 yıl sonra ilk defa beni arıyordu.

 

Açelya sorgular bir şekilde yüzüme bakıyordu. Üzerimdeki şaşkınlığı attım. Telefonda susmuştu zaten.

 

"Yorulmuşsundur uyu istersen"

 

"Olur aslında"

 

" Benim odamda uyuyabilirsin ya da misafir odasında"

 

"Yok iyi burası hem şömine ve televizyonda var"

 

Yanmayan şömineye bakıp gülümsedim.

 

"O zaman ben senin için şömineyi yakayım"

 

Gülümsedi. Ona şömineyi yakıp, yukarıdan yastık, battaniye getirdim.

 

"Bir şey istersen bana seslen"

 

Başını salladı. Tam salondan çıkıyordum

 

"Işığı kapatır mısın?"

 

Hafifçe gülümseyip gözlerimi olur anlamında kırptım. Işığı kapatıp odama gittim. Yatağımın altındaki kutuyu çıkarıp yatağa oturdum. Kutuyu açtım. İçinde Başakla fotoğraflarımız, bilekliği, benim için yazdığı notlar vardı. Fotoğraflara tek tek bakıyordum. Onunla olan anılarımız bir bir canlandı gözümde. Ve son olarak bir not bile bırakmadan beni terkedişi. Ona ne kadar ulaşmaya çalıştım. Numarasını bile değiştirmişti.

 

Bir fotoğrafını elime aldım. Şiirlere konu olacak kadar güzeldi. İnsanı büyülüyordu uzun sarı saçları, beyaz teni, mavi gözleri. Fotoğraftan gözlerine bakarak konuşmaya başladım

 

"Ne zaman seni sevmeyi bırakırım bilmiyorum. Bazen sabah kalkıyorum senden nefret ederek. Sonra günün ilerleyen saatlerinde tekrar seni severken buluyorum kendimi. Benim için ne kadar acı bilemezsin. Kaç kere hayalinle konuştum sayamadım. Bir bakıyorum bütün hücrelerimi senin sevgin sarıyor. Kalbimle sarılıyorum sana. Zihnimde hep seninle beraberim. Bırakamıyorum bir türlü. Seni sevmeyi bırakamıyorum. Eskiden böyle davranan insanları anlayamazdım. Bana göre biri birine kötü davranıyorsa, istemediğini söylüyorsa, çekip gidiyorsa hala onu istemek, sevmek, onunla konuşmaya çalışmak yüzsüzlük gibi gelirdi. Ta ki seni sevene kadar. Sen beni bırakınca ben seni sevmeyi bırakamayıncaya kadar. Bana yaptığın onca kötülüğe rağmen. Beni sana en ihtiyaç duyduğum anda terketmene rağmen, hala sana sarılarak, öperek uyumak istiyordum biliyor musun? Seni sevmek kendime yaptığım en büyük saygısızlıktı sanırım. Bazı şeylerin aklıma geliyor senden soğuyor gibi oluyorum ama çok geçmiyor tekrar seni sevdiğimi hissediyorum. İyice takıntılı bir ruh hastası gibi hissetmeye başladım. Çok korkuyordum bir gün başkasıyla olursun diye hatta belki başkasıylaydın, bilmiyorum. Öğrenmeyede cesaretim olmadı zaten. Kendimi sürekli kullanılmış hissettim, değersiz, istenmeyecek, yetersiz. Hasta oldum senin yüzünden. Sürekli sabah erkenden uyanıyordum, uyuyamıyordum hastalıklı gibiydim. Günlerce yemek bile yemedim hatta adam akıllı su bile içemedim inanır mısın? Gerçi ne fark eder, ben hala aptal gibi resminle bile saatlerce konuşabilecekken. Seni sevmek benim için hiç gelmeyecek olanı beklemekti. Bırakıp gitmiş işte daha neyini sorguluyorsun? Senin değilmiş işte neden zorluyorsun? Bazen bunlar yanına kalmasın istiyorum ama sonra bunu söylemeye bile dilim varmıyor. Onca yaşattıklarına rağmen tek bir an olsun kılına zarar gelsin istemedim, içimden bile geçirmedim. Ne kadar aptalmışım ben senin için canımı bile vermeye hazırdım."

 

Resimleri toplayıp tekrar kutuya koyup yatağın altına indirdim. Biraz uzanıp tavanı seyrettim, düşündüm. Yerimden kalkıp salona gittim. Şöminenin ışığıyla aydınlanıyordu etraf.

 

 

 

 

Açelya uyumuştu. Battaniye alıp iyice örttüm üzerini. Yüzüne gelen bir tutam saçı kulağının arkasına götürdüm.

 

Karşısındaki koltuğa geçip ayaklarımı sehpahaya uzatıp bacağımı diğer bacağımın üstüne koydum. Kollarımı birleştirip Açelya'yı izlemeye başladım. Onu izlemek bana huzur veriyordu. Sanki bütün karanlıkları aydılatabilecek bir güce sahip gibiydi. Yüzünün meydan okuyamayacağı bir savaş yok gibi. Neler geçiyordu aklımdan deli gibi ona dokunmak, onunla konuşmak, onu hissetmek istiyordum. Elime değen yüzüyle bile huzur buluyordum sanki. Kalbimin kırık duvarlarına biri tırmanıyor gibiydi. Geçtiği her adımda onarıp.

                                                                  

Bölüm : 09.05.2025 12:08 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...