
Zaman, insanın neşesini alıyordu içinden.
BARLAS'TAN
Evin kapısına doğru yaklaştığımda durdum. Zaferin adamları elinde silahlarıyla indiler arabadan. Bizimkilerin arabası yoktu neyseki. Çıkmış olmalıydılar. Derin bir nefes verdim. Omzumda hissettiğim ıslaklıkla elimi omzumun arka tarafına değdirdim. Elimi çekip elime baktım. Elim kanlanmıştı. Arabayı çalıştırıp direksiyonu tuttum. Arabanın lastiğine yediğim kurşunla başımı yana çevirdim. Bana doğru geliyordu. Kurşun sesiyle beraber Zaferde bana doğru yürüyordu. Buradan çıkmam imkansızdı. Zafer tam arabamın karşısına gelip silahını bana doğrulttu. Belimdeki silaha gitti elim. Gerçi o da bir işe yaramazdı. Bunca adamla baş edemezdim. Ama ben ecelden korkmayan bir adamdım. Hep böyle olmuştum zaten. Arabadan indim. Zafer silahını bana doğrultmuş bir şekilde bir adım attı
"Mallar nerde?"
"Bende değil"
"Bak sen bizim alemi bilmezsin çocuksun daha. Ama bizim buralarda oyun olmaz."
"Güzel bende uzun zamandır oynamıyordum zaten."
"Bak çocuk. Beni bir kere bile gülerken gören olmamıştır bilir misin? Şakayada hiç tahammülüm yoktur."
Tetiği çekip bana doğru bir adım daha attı. Silahı alnıma dayadı. Ardından tek bir kurşun sesi duydum.
.....................
YAZAR'DAN
Cahit Faysal havaya tek el ateş eder. Yanında Hamza ve Barlas'ın diğer 3 adamı. Arkasında onlarca adamla Zaferin yanına doğru yürür. Adamlar Barlasın arkasına geldiklerinde dururlar.
"Biz ne zamandan beri silahsız yalnız bir adama sıkar olduk Zafeer"
"Oo Cahit sen bu işleri bırakmamış mıydın ya?"
Barlas babasının sesini duymasıyla ona doğru çevirir başını
"Baba"
Zafer tek kaşını kaldırıp Cahit'e bakar
"Baba mı?"
Cahit silahını beline koyup Zafer'in gözlerine bakarak
"Tanıştırayım Barlas, Oğlum"
"Oğlun demek" biraz duraksadıktan sonra başıyla Barlas'ı işaret eder. " O da senin gibi fazla cesur. Cesaretin fazlası aptallıktır bilirsin"
Zafer hafifçe gülümseyip "Bizden korkak adam çıkmıyor ya naparsın. Kan çekiyor bir kere." Biraz duraksadıktan sonra Barlas'a bakıp "sen arabaya bin"
Omzundaki kurşun yarasından iyice halsizleşen Barlas ikiletmeden arabaya şoför koltuğunun yanına binip kapısını kapatır. Yavaş yavaş gözleri kapanıyordur. Mırıldanarak "Açelya"
Zafer, Cahit'e bakıp " Bu burda bitmez Cahit biliyorsun"
Cahit'te Barlas'ın olduğu arabada arka koltuğa binip kapıyı kapatır. Adamlarda arabalara biner ve uzaklaşırlar oradan.
.............
Hamza ve Barlas'ın diğer üç adamı ormanın içine park ettiği arabasının yanına gider. Arabanın yanında Açelya'nın yanına bıraktıkları adamı yani Fırat'ı yerde ölü bir şekilde bulurlar. Açelya'yı arabada göremeyince Hamza Barlas'ı arar. Yanındaki üç adama eliyle etrafı işaret ederek
"Etrafa bakın"
............
Cahit, Barlas'ın telefonunu açmamasıyla ona seslenir. "Barlas şu telefonu ya aç ya da sustur"
Barlas'tan cevap alamayan Cahit "Barlas" Barlas'ın omzunu sarsmasıyla Barlas'ın başı gözleri kapalı bir şekilde o yöne doğru düşer.
"Oğlum noldu! Barlas!" Şöfor koltuğunda olan Rıfat
"Abi sağ omzunda kan var"
"Rıfat bas gaza Rıfat bas gaza"
Rıfat Barlas'ın evine doğru sürer arabayı. Yolda Bekir'i arayıp eve gelmesini Barlas'ın yaralı olduğunu söyler.
Eve gelip Barlas'ı yatak odasına taşırlar. Bekir Gömleğini kesip Cahit'e bakarak
"Dikişleri patlamış."
"Ne dikişi"
"Kurşun yarası vardı dikiş atmıştık. Ona bu halde bir şey yapmamasını söylemiştim ama her zamanki gibi beni dinlememiş anlaşılan"
Bekir yarasını temizleyip çıkar odadan.
.................
BARLAS'TAN
Gözlerimi araladığımda yavaş yavaş aydınlanıyordu etraf. Ayağa kalkıp Açelya'nın odasına gittim. Yoktu. Çalışma odasına gittim yoktu. Mutfağa, salona her yere baktım. Bahçeye çıktım. Bir an başım döndü düşecek gibi oldum. Hamza yanıma geldi kolumdan tuttu beni
"Abi iyi misin?"
"Açelya nerde?"
"Abi biz sana o gün söylemek için seni aradık"
"Bir şey mi oldu ona?"
"Abi bilmiyoruz. Biz bütün ormanı aradık. Yoktu."
"Nasıl yoktu?"
"Biz arabada Fıratla bırakmıştık onu. Abi gittik arabanın yanına Fırat'ı öldürmüşler. Yengeyide bulamadık bilmiyorum"
"Fırat öldü mü?"
Hamza üzgün bir şekilde başını evet anlamında salladı.
"Nerde şimdi"
Başıyla bodrum katı işaret etti. Oraya doğru yürüdüm. Bir tabut vardı. Açtım tabutu. Son kez yüzüne baktım. Fırat benim sevdiğim, sağlam adamlarımdandı. Gözümden bir damla yaş süzüldü. Çıktım bodrumdan. Hamza kapıdaydı. Ona bakıp
"Zafer mi yaptı?"
"Muhtemelen" elimi uzattım
"Arabanın anahtarlarını ver"
"Abi bu halde napacaksın"
"Ver dedim Hamza"
Çıkarıp verdi elime
"Abi bari bende geleyim" hayır anlamında elimi kaldırdım. Direk ormana sürdüm arabayı. Hava tam olarak aydınlanmıştı artık. Yolda kaç kere onu aradım bilmiyorum. Bütün ormanı dolaştım. Yaramdan dolayı halsiz hissediyordum. Bağ evine girdim. Onu ilk kaçırdığımda buraya getirmiştim. Onunla yaşadığımız her şey tek tek canlandı gözümde. Berbat etmiştim onunda hayatını. Dokunduğum her hayat gibi. Hamza'dan gelen aramayla telefonumu elime aldım
"Abi Fırat'ın cenazesi var bugün"
"Geliyorum"
Ayağa kalktığımda yerdeki bilekliği fark ettim. Eğilip aldım. Açelya'nındı dün kolundaydı. Bilekliğe baktım
"Bulacağım seni" diyip cebime koydum bilekliğini.
Arabama binip mezarlığa doğru sürdüm arabamı. Oraya geldiğimde babam dahil bizden olan herkes vardı. Fırat'ı son yolculuğuna uğurladık.
Babam yanıma gelip elini omzuma koydu
"Ben bunca sene senden neden uzaklaştım biliyor musun? Elin kana bulaşmasın diye. Ama sen naptın. Bir şekilde buldun belayı."
"Eğer sen benden uzaklaşmasaydın o zaman elimi kana bulamak zorunda kalmazdım belki. Baba"
Diyip arkamı dönüp arabama doğru yöneldim.
Babam bana seslendi
"Nereye gidiyorsun?"
"Birini bulmam gerek."
"O kızı bırakacaksın"
Babama döndüm. Kısık bir sesle
"Bırakamam"
"Sana beladan başka bir şey getirmez. O kimin kızı biliyorsun "
"Getirdi bile baba." Biraz duraksadıktan sonra "Bana sevda getirdi"
Babamın bakışları değişti. Cümleme devam ettim
"Bizim öfkemizinde sevdamızında şakası olmaz. Bunu en iyi sen bilirsin" diyip devam ettim yoluma. Arabama bindiğimde telefonuma gelen mesajla telefonumu elime aldım. Mesajı açtım. Bir videoydu. Açelya'yı bir sandalyeye oturtup kollarını ağzını bağlamışlardı. Saçlarından tam görünmüyordu yüzü. Başı eğik baygın gibiydi. Ardından gelen aramayla telefonumu açtım.
"Senin kız pek bir zayıfmış. Aç, susuz kaç gün dayanabilir dersin?"
Bu Zaferdi sesinden tanımıştım
"O kızın saçının teline bir zarar gelirse seni öldürürüm."
Alaycı bir sesle "Çok korktum bak şimdi. Dünkü çocuk bize racon kesiyor öyle mi?" Alaycı bir sesle. "Dünkü çocuk! napabilirsin hı?"
"Ben racon kesmek nedir bilmem ama adam kesmeyi iyi öğrendim. Ve sana bir şey söyleyeyim mi? Benimde hiç şakam yoktur."
"Bilir misin baban benim eski dostum en mert düşmanımdı. Onu aratmayacakmışsın gibi hissediyorum. Onunda gözü karaydı senin gibi. Bu yüzden çok şey kaybetti. Biz Adnan'la düşündük mallardan vazgeçtik. Karşılığında bu kızı alacağız ama, canını yani"
"Seni mahvederim duydun muuu!"
Telefonu kapattı. Tekrar aradım "aradığınınız kişiye ulaşılmıyor lütfen daha sonra tekrar deneyiniz" Telefonumu sinirle yan koltuğa fırlatttım. Elimle birkaç kere direksiyona vurdum. Tüm kan beynime sıçramıştı. Tekrar telefonu elime aldım. Attıkları videoyu tekrar açtım. Açelya'nın bulunduğu yere baktım. Bodrum gibi bir yerdi. Sinirden gözüm dönmüştü. Hamza'yı aradım.
"Bu Zaferle Adnan'nın neyi var neyi yok her şeyini öğren Hamza"
"Tamam abi"
Telefonu kapatıp arabayı eve doğru sürdüm. Edis'le önceden Zaferi araştırdığımız için az çok biliyordum zaten. Eve geldiğimde silahların bulunduğu odaya girdim. Hamza'da arkamdan girdi odaya.
"Abi iki adam gönderdim evlerine izliyorlar. Evde ailesi varmış. Yenge orda değildir. Malları koydukları depoyu öğrendim. birde silah depoları var karşılıklı."
"Tamamdır. Bütün adamları topla." Elime aldığım silahın şarjörünü yerleştirdim
"Tamam abi napıyoruz evi mi basacağız."
"Gerekirse basacağız."
Ben ve arkamda beş büyük arabayla çıktık evden. Depolar oldukça ıssız bir yerdeydi. Depoların yanına geldiğimizde birkaç adam vardı sadece bekleyen. Arabaları ard arda durdurmamızla adamlar bize doğru geldi. Üzerime doğru gelen adamı direkt sağlam bir yumrukla karşıladım. Adamlarımda kalanları dövdüler. Bagajdaki benzin bidonlarını çıkarttım. Zaferlerin adamlarından birini yerden alıp depoların kapılarını açtırttım. İçeride silahtan başka bir şey yoktu. Adamlarım her yere benzin döktüler. Elime sigaramı alıp yaktım.
Yol boyunca ilerledim. Benzini döktükleri son noktaya geldiğimde elimdeki sigarayı fırlattım üzerine. Bir anda her yer alev almaya başladı.
Zaferin adamlarından biri arkamdan bana doğru geliyordu. Tam ateş edecekken karnına doğru bir tekme attım. Alevlerin arasına düştü. Bir araba durdu yanımızda. İçinden birkaç adam indi. Zaferin adamları olmalıydılar. Ama etrafı görünce. En ufak bir hareketlerinde öleceklerini bildikleri için korkudan hiçbir şey yapmadılar. arkamı döndüm ilerledim. Bir elimi havaya kaldırıp sesli bir şekilde.
"Benden sevdiğim kadını almaya çalıştılar İstanbul'u yaktım. Onları bulunca onları yakacağım."
Bizde aşk yangını çağırır. Zaten aşk yanmak değil midir?
| Okur Yorumları | Yorum Ekle |

| 8.54k Okunma |
341 Oy |
0 Takip |
45 Bölümlü Kitap |