
Canımı acıtan her şeyi geride bırakmak istiyordum. Hayat bir kez olsun bana böyle bir şansı veremez miydi?
AÇELYA'DAN
2 SAAT ÖNCE....
Son zamanlarda sürekli kusuyordum. İçeri gittiğimde Edis yanıma yaklaşıp makyaj masamın üzerinde duran telefonumu aldı.
"Napıyorsun?"
"Üzgünüm ama bunun bir süre benimle kalması gerekiyor. En azından sana güvenene kadar."
"Saçmalıyorsun"
Odamdan çıktı ardından iki kilit sesi duydum kapıya yaklaştım ve kapının kulbunu çevirdim.
"Edis! bunu bana yapacak mısın gerçekten?"
Herhangi bir cevap gelmemişti. Kapıya bir tekme savurdum "kahretsin" esaretim bir türlü bitmiyordu. Hep bizi sevenler miydi bizi esir edenler. Kapıya sırtımı yaslayıp yavaşça çöktüm yere. Yine gözyaşlarıma hakim olamıyordum. Deli gibi merak ediyordum Barlas'ı
.......................
EDİS'TEN
Kapıyı kilitledikten sonra Açelya'nın cümlesiyle duraksadım. Sessiz bir şekilde "yapmak zorundayım özür dilerim"
Odama çıkıp üzerime takım elbisemi giydim. Merdivenlerden aşağı inip duruşma yerine doğru sürdüm arabamı. Duruşma salonuna girdiğimde Barlas'la göz göze geldik. Her şey kontrolüm altında demek istercesine hafifçe eğdim başımı.
Barlas'ı ilk hapse attırdığımda düşünmüştüm zaten onu nasıl çıkaracağımı. Bu yüzden onu savunurken hiç zorlanmamıştım. Hepimiz hakime bakıyorduk. Hakimin söze başlamasıyla dikkatle onu dinledim
"Yaz kızım. Tutuklandığında üst araması yapıldığından ve üzerinde herhangi bir uyuşturucu madde bulunmadığından. uyuşturucu ticaretinden cezalandırılmasının istendiği, dosyada sanığın uyuşturucu satışı yaptığına dair herhangi bir delil ve tanık bulunmadığı, savunmasında uyuşturucu satıcısı olmayıp kullanıcı olduğunu belirttiği, sanığın uyuşturucu satışı sırasında suçüstü bir şekilde de yakalanmadığı, bulunan uyuşturucunun bir yıllık kullanım sınırları içerisinde kalacak şekilde olduğu, Yargıtay içtihatları göz önünde bulundurulduğunda uyuşturucu miktarının kullanım miktarını da aşmadığının anlaşıldığı, olay yeri tutanağının incelenmesinde de satışa ilişkin herhangi bir görgüye dayalı bilgiden bahsedilmediği, dosyada sanığın uyuşturucu satışı suçunu işlediğine dair her türlü şüpheden uzak, kesin yeterli delil elde edilemediği, ceza yargılamasında asıl olanın maddi hakikatin tüm çıplaklığı ile ortaya çıkarılması olduğu, savunmanın aksinin kati delillerle ispatlanamadığı, sanık hakkında şüphe oluştuğu, sanığın hazırlık aşamasında uyuşturucu içicisi olduğunu söylemesi nedeni ile bu eylemle ilgili ayrı bir davanın açıldığı, sanığın eyleminin bir bütün halinde uyuşturucu satışı yapma suçunu değil, kullanma suçunu oluşturabileceği, kullanma suçu ile ilgili ayrı soruşturma yapılıp ilgili mahkemede ayrı dava da açıldığı, sanığın uyuşturucu ticareti yapma suçunun sabit olmadığı anlaşılmakla kayıtlı uyuşturucu ve miktarı esas alındığında sanığa isnat edilen uyuşturucu satımı suçu sabit olmadığı anlaşıldığından müsnet suçtan sanığın beraatine karar verilmiştir."
Derin bir nefes verdim. Her şey istediğim gibi gidiyordu.
................
AÇELYA'DAN
Hala kapının dibinde oturuyordum. Kapıdan gelen kilit sesiyle doğruldum.
İçeri giren Edis'e baktım. Bir eli kapının kulbundaydı. Bana bakıp
"Barlas serbest artık"
Gözyaşlarımla gülümsedim. Edis kapının kulbunu tuttuğunda
"Edis"
Durup bana baktı
"Benide çıkar artık buradan lütfen"
"Özür dilerim şu an bunu yapamam. Hem babanında kesin emri var."
"Ben hep burada mı kalacağım......Yine bir yerlerde hapis."
"Elbette çıkacaksın ama şimdi değil"
"Ya okulum."
"Okuluna seneye devam edersin artık zaten gittiğin yoktu. Muhtemelen devamsızlıktan kalmışsındır. Şimdi çıkmam lazım....görüşürüz"
.................
BARLAS'TAN
Öyle bildiğimiz gibi değil hayat. Çok üç kuruşluk muameleler gördük. Ama herkesin bir sahibi var Allah. Pisliğin başı var sonu yok.
Eşyalarımı alıp çıkmıştım sonunda hapisten. Beni karşılayan Hamza olmuştu. Hemen yanıma gelip elimdeki küçük valizi aldı.
"Alayım abi"
Elimi Hamza'nın omzuna attım. Onuda özlemiştim aslında. Arabaya geçip ön koltuğa oturdum. Hamza arka kapıyı açıp valizi koyduktan sonra kapıyı kapatıp ön kapıyı açtı. Şoför koltuğuna geçti kapıyı kapatıp eve doğru sürmeye başladı. Bana bakıp
"Sahi abi yenge nerde?"
Dilim düğümlenmişti sanki yutkundum.
"Bilmem"
"Evede hiç gelmiyor"
"Gelmeyecek bir dahada"
"Neden abi?"
"Çünkü insanlar kocaman bir yalandır...Hamza"
Eve geldiğimizde odama doğru yürüdüm. Açelya için aldığım köpek geldi yanıma başını okşadım
"O gitti sen kaldın he"
Odama çıktığımda üzerimdeki tişörtü çıkarıp yere attım. Banyoya doğru yürürken komidinin üzerindeki tokaya takıldı gözüm. Açelya'nın tokasıydı. Elime aldım. Gerçekten terketmiş miydi beni? Bu kadar kolay mıydı bir insana kendini sevdirip sonra bırakıp gitmek? Hiç düşünmez miydi gidenler geride kalanları?
Tokayı alıp odadaki küçük çöp kutusuna attım. Duşa girdim. Başımı yukarı kaldırdım. Başımdan aşağı akan her su damlasında gözümün önünden tek tek yaşadıklarım geçiyordu.
Aşk, intikam ne zor duygulardı. Heleki ikisini aynı anda yaşıyorsan. Bir havluyu belime bağlayıp çıktım duştan. Elimdeki havluyla saçlarımı sildim. Yatağın üzerinden telefonumu alıp Edis'i aradım.
"Efendim"
"Sana bir şey göstermem lazım bağ evinde buluşalım"
"Tamam geleceğim"
"Tamam geçerim ben birazdan"
"Tamam"
Altıma bir kot pantolon üzerimede tişört giydim. Yatağın üzerine attığım cüzdanımı pantolonumun arka cebine koydum. Arabamın anahtarınıda alıp indim aşağı. Arabama binip bağ evine doğru sürmeye başladım. "Bu Edis'inki değil mi ya?" Şehir merkezinden geçerken bir adamı Başak'ı çekiştirirken gördüm arabamı durdurup baktım. Evet oydu. Arabadan inip adama bir yumruk attım. Yaşı kırkın üzerinde olmalıydı. Başak elini ağzına götürdü şok olmuş bir şekilde bana bakıyordu. Ardından şoförü olmalı üzerime gelip bana vurmaya çalıştı. Başımı eğip yüzüme doğru gelen yumruktan kurtuldum. Bir tanede onun yüzüne çaktım.
Otelin önünde duran iki koruma üzerime doğru geldi birini direk tekmemle karşıladım. Açelya gittiğinden beri kafam çok atıktı. Bütün sinirimi bunların üzerinde atmıştım. Başak'la kısa bir süre göz göze geldik. Arabama doğru ilerledim. Şoför koltuğuna oturup arabayı çalıştırdım. Hızla döndükten sonra bağ evine doğru sürdüm arabayı. Bağ evine geçip Edis'i bekledim. Koltuğa oturup öylece duvarı seyrettim. Yarım saat olmadan duyduğum ayak sesleriyle çevirdim başımı. Gelen Edis'ti. Bana baktı
"Ne göstericeksin?"
"Gel benimle" diyip ona doğru yürüdüm. Beraber çıktık evden. Ben şoför koltuğuna oturdum o da yanıma oturdu. Yavaş yavaş hava kararmaya başlıyordu. Adalı'nın Edis'in annesini sakladığı eve doğru sürdüm arabayı. O arada Edis'e bakıp
"Açelya nasıl?"
"İyi"
"Adalı'yla mı kalıyor?"
"Hayır İzmir'de annesinin yanında. Çok mutlu"
"İyi bakalım."
Herzamanki gibi ağaçların arasına park ettim arabayı. Farlarıda kapattım.Beklemeye başladık. Hava kararmıştı. Edis bana baktı
"Daha ne kadar bekleyeceğiz? Neyi bekliyoruz?"
Adalı'nın abası geçti önümüzden
"İşte bunuu"
Adalı bahçeye girip durdurdu arabayı. Arabadan inip evin merdivenlerinden çıktı. Kapıyı çaldı. Kapıyı açan o kısa saçlı kadındı. Edis bana baktı.
"Bu kadın o geçen söylediğin kadın mı?" Bana bakıp cümlesine devam etti "metresidir."
Dışarı Edis'in annesi çıktı. Onu görmesiyle dona kaldı. Öylece karşıya bakıyordu annesine. Adalı bir eli Edis'in annesinin belinde merdivenlerden indiler.
Sahi gerçek neydi? Gözümüzün gördükleri miydi? Gerçek dilimizden düşen cümleler değildi. Herkesin gerçeği kalbinin ona söyledikleriydi. Kimse kalbini söküp atamazdı. Bu yüzden onu hep dinlemek zorundaydı. Kalp yanılsa bile kişinin doğrusu olurdu. Gerçek hissettiklerimizdi. Çünkü insan herkese yalan söylerde aklına, kalbine söyleyemezdi. Yapamazdı bunu en profesyonel yalancılar bile. İnsan ya en çok en sevdiğine acırdı, kıyamazdı. Ya da en çok en sevdiğine acımazdı. Çünkü hisleri sarınca kalbini göz görmez olur, kulak işitmezdi mantığı, bir başkasını. İnsan sevince en başta kendine acımazdı. Çünkü kimse sevdiğini bir başkasıyla görmeye dayanamazdı. Bunun için her şey göze alınır mıydı?
| Okur Yorumları | Yorum Ekle |

| 8.54k Okunma |
341 Oy |
0 Takip |
45 Bölümlü Kitap |