30. Bölüm

İÇİMİZDEKİ DUVARLAR

Hatice Barış
haticebariss

Bilebilir miydik hiç. Kader bizden habersiz bize bunları yazmış.

 

 

AÇELYA'DAN

 

Sabah uyanıp hazırlanıp okuluma gittim . Sınıfa girdiğimde yalnız başına oturan Gökçe'yi gördüm. Ona bakıp gülümsedim o da bana karşılık olarak gülümsedi. Bende gidip yanına oturdum

 

"Günaydın"

 

"Günaydın"

 

Ders boyunca kafamda dünkü olay dönüp durdu. Birleşmeyen parçalar. Babamın bir katil oluşu. Artık neye üzüleceğimi şaşırmıştım. Ne yapmam gerektiği konusunda hiçbir fikrim yoktu. Adımı Açelya yerine Çaresiz koysalarmış keşke. Ya da gam ve Keder. Ölünce sadece uyuyacağımızı bilsem en mutlu anımda dahi hiç düşünmeden ölmeyi dilerdim. Sonsuz bir uyku geçici sahte mutluluklardan daha iyi değil mi? O olaydan sonra dün gece ilk defa Edis'i görmüştüm. Tabi olayın etkisiyle pek Edis'i düşünebilecek bir halde değildim. Aşık olmak sadece birini düşünmekten ibaret. Aşk sadece bir zihin oyunudur. Beyinde başlar ve beyinde biter. Ne yaşadığın bile önemli değil aslında. Biriyle anılarının fazla olmasıyla birine aşık olmazsın. O anıları düşünmeye başladığın zaman ona aşık olursun. Düşünmeyi bıraktığın an aşk biter. Ama düşünmek nasıl bırakılabilir ki?

 

Ben hep hayal dünyasında yaşadım. Kafamda yaşattığım mutlu senaryolara inandım. Böyle olunca aklımdaki insanlar büyüdükçe büyüdü gözümde. Oysa onlar öyle değillerdiki. Onları böyle gören bendim. Zihnimde kurduğum insanları severdim. İster istemez onlara fazla anlam yüklerdim. Ben kendi dünyamda incirlere bile çiçek açtırırdım. İnsan her zaman kendine iyi gelecek şeyleri bulmalıydı. Hayatında bol bol onlara yer vermeliydi. İnsan kendine kötü gelen şeyleri, yanlış insanları düzeltmek için çabalamamalıydı. Onları kendilerini ilk üzdüklerinde, ilk zarar verdiklerinde hayatından çıkartmalıydı. İnsan herkesten önce kendini düşünmeliydi. İnsan sadece bir başkasının mutluluğuna odaklanırsa, onun mutluluğu için kendi hayatını hiçe sayarsa. Mutlaka bir gün karşısındaki onu hiçe sayardı. Çünkü insanoğlu en nankör varlıktı. Çünkü insanoğlu birinin onu kendisinden bile fazla düşündüğünü fark edince ilk onu yok sayardı. Benim dünyamda olumsuz şeylere yer yoktu ki. Çünkü orası gerçek dünya değildi. Peki ben bunu nasıl yenebilirdim? Keşke bilim adamları düşünmeyi durdurmayı bulsalarmış. Olmayan servetimi gözümü kırpmadan bunun için verebilirdim.

 

Dersim bittiğinde direkt çizim çantamı alıp çıktım okuldan. Bir taksiye binip amcamın evine doğru gitmeye başladım. Dün amcam ve onu gördüğüm kadını silmeye çalışıyordum aklımdan. Yoksa Aslı yenge' nin gözüne baka baka amcamın ona ihanet ettiğini bile bile nasıl susabilirdim. Bir insan bir insana neden yetmezdi hiçbir zaman bunun cevabını bulamayacağım sanırım. İnsanların karşısındakini aldatacak kadar aşağılık, bunu ona söyleyemeyecek kadar korkak. Bunu tekrarlayacak kadar midesiz. Biriyle yetinemeyecek kadar doyumsuz. Bunu bile bile eşinin gözüne bakabilecek kadar vicdansız olması ne kadar tuhaf. Üstelik bir insanın yaptığı şeyin başına gelmeden ölmeyeceklerini bildikleri halde yapmaları aptallık değil miydi?

 

Eve vardığımda taksi ücretini ödeyip içeri girdim. Beni Aslı yengem karşıladı.

 

"Açelyacım hoşgeldin"

 

"Hoşbuldum yenge"

 

Sarıldık birbirimize

 

"Geç içeri"

 

İçeri girdim. Emir'i de özlemiştim

 

"Emir yok mu?"

 

Bu cümlemle yengemin gözleri dolmuştu. Anlamayan gözlerle ona baktım.

 

"Odasında"

 

Emir'in odasına doğru gittim. Kapıyı açtığımda boyama yapan Emir'e baktım. Başında başörtü tarzında bir şey sarılıydı.

 

Bana bakıp gülümsedi. Yerinden kalkıp yanıma geldi bana sarıldı. Dizlerimin hafifçe üzerine çöküp bende ona sarıldım.

 

"Açelya abla çok özledim seni"

 

"Bende seni çok özledim canım"

 

Çok zayıflamıştı, kaşları dahi yoktu. Gözümden akan bir damla yaşa engel olamamıştım. Ona sarılmayı bırakıp ayağa kalktım.

 

"Nereye?"

 

"Ben hemen annenin yanına gidip geleceğim. Sende o arada resmini boyamanı bitir olur mu?"

 

"Olur seni bekleyeceğim"

 

"Tamam bebeğim geleceğim hemen" diyip çıktım odadan. Yengem hemen kapının yanındaydı. Ona baktım

 

"Kan kanseri. Çok geç fark ettik....Ben çocuğuma bakamadım Açelya."

 

Gözyaşlarıyla bana sarıldı. Bende ona sarıldım

 

"Deme öyle lütfen"

 

"Çok ihmal ettim onu. Günlerce gelmedim eve. Bıraktım bakıcının eline. Ben nasıl bir anneyim çocuğum hastaymış haberim bile olmadı."

 

"Lütfen söyleme böyle. Sen böyle olacağını nerden bilebilirdinki"

 

Yengem öylece ağladı omzumda. Bende gözümden akan yaşları durduramıyordum. O daha çocuktu. Nasıl böyle bir şeyle baş edecekti. Bir insanın karşınızda solup gitmesi kadar kötü bir şey yoktu galiba. Onun eriyip gidişini izlemek ve hiçbir şey yapamamak. Heleki bir anne için. Birbirimize sarılmayı bıraktık. Gözümdeki yaşları sildim

 

"Doktorlar ne diyor?"

 

"Kemik iliği naklini deneyecekler"

 

"Anladım. Şimdi biz moralimizi yüksek tutacağız ki Emir'de yüksek tutsun. O iyileşecek merak etme. Eskisinden dahi daha iyi olacak."

 

Tamam anlamında yaşlı gözlerle salladı başını. Derin bir nefes alıp Emir'in yanına gittim. Odasını hastane odası gibi yapmışlardı.

 

"Bitirdin mi boyamanı"

 

Bana bakıp gülümsedi. Elindeki boyama kitabını havaya kaldırdı

 

"Evet bak"

 

Gidip kitabı elinden aldım. Bir kuş resmini boyamıştı rengarenkti.

 

"Ne kadar güzel olmuş bu böyle"

 

"Evet. Bende birgün böyle olacağım. Ölmek böyle bir şey mi Açelya Abla. Ölünce kanatlanıp göğe uçuyormuşuz."

 

"Ne ölmesi ablacığım"

 

Bana bakıp gülümsedi.

 

"Öleceğim biliyorum. Bunu saklamaya çalışmana gerek yok. Ben bundan korkmuyorumki."

 

Beni elimden tutup pencereye doğru götürdü. Eliyle gökyüzünü işaret etti.

 

"Bak seni hergün burdan izleyeceğim. Burdan bana el salla olur mu?"

 

Gözlerimden akan yaşlara engel olamıyordum.

 

"Açelya Abla senden bir şey isteyebilir miyim?"

 

"Tabiki ablacığım"

 

"Bana abimi getirir misin? Ben onu hiç görmedim."

 

"Getiririm tabiki getiririm"

 

"Şimdi getirir misin?"

 

Bana parıl parıl parlayan bir çift gözle gülümseyerek bakıyordu. Gözyaşlarımı silip ona gülümsedim.

 

"Getiririm"

 

Gitmem için elimi bıraktı. Ona arkamı döndüğümde yine gözyaşlarım benden bağımsız akmaya başlamışlardı gözlerimden. Yengemin yanına gittim

 

"Arabanın anahtarlarını alabilir miyim?"

 

"Tabi. Gidiyor musun?"

 

Bana masanın üzerindeki anahtarı alıp uzattı. Anahtarı elime aldım

 

"Evet size bir misafir getireceğim" diyip çıktım evden. Şimdi Edis'i buraya nasıl getirecektim. Onunla yüzleşmeye hazır mıydım emin değilim. Onu görmek istemiyordum ama bunu Emir için yapmam gerekiyordu. Yengemin arabasına binip Edis'in evine doğru sürdüm. Yolda binbir düşünce geçti aklımdan. Onu ilk görüşümden bu yana yaşadığım her şey tek tek canlanıyordu aklımda. Düşünmeyi bir türlü durduramıyordum. Arabayı felaketime sürüyor gibi hissediyordum. Kalbimin kırılacağını bile bile ilerliyordum yolda. Edis'in evine geldiğimde arabayı durdurdum.

 

Kontağı kapatıp birkaç dakika bekledim. Derin bir nefes alıp indim arabadan. Ayaklarım gitmek istemiyordu sanki. Kapıya geldiğimde zile uzanmak için elimi kaldırdım. Birkaç saniye yapıp yapmamak konusunda kararsız bir şekilde elim havada bekledim. Sonra zile bastım. Birkaç dakika içinde açılmıştı kapı. Edis şaşkınlık ya da pişmanlık tam ifade edemediğim bir gözle bakıyordu bana. Eskisinden farklı bakıyordu gözleri. Eskisinden daha fazla duygu barındırıyordu.

 

"Açelya"

 

"Ben, ben seninle bir şey konuşmak istiyordum"

 

"Tabi gel lütfen" deyip çekildi kapının önünden. İçeri buyur işareti yaptı. Yavaş adımlarla girdim içeri. İçeri geçip koltuğa oturdum.

 

"Şey amcamlardan geliyorum."

 

 

 

"Açelya benim sana bir özür borcum var galiba." Biraz duraksadı "Ben çok özür dilerim. Gerçi böyle bir şeyin özrü olur mu bilmiyorum ama özür dilerim. Ben seni kıracak bir şey yapmak istemezdim"

 

Elimi dur dercesine kaldırdım

 

"Lütfen. İnan şu an hiç bu konuyu konuşmak istemiyorum. Ben sana başka bir şey söyleyeceğim. Emir kan kanseriymiş haberin var mı bilmiyorum."

 

Şaşkın bir tonla "Öyle mi?" Başını salladı "Haberim yoktu"

 

"Evet maalesef. Emir seni görmek çok istiyor. Onu görmeye gelir misin eve?"

 

"Babamların evine mi?"

 

"Evet"

 

"Biliyorsun ben o eve hiç gitmedim Açelya"

 

"Seni böyle bir şeye zorlamazdım aslında. Ama Emir çok kötü. Bir kez olsun seni görmek istiyor."

 

"Ben........bilmiyorum"

 

"Sen düşün istersen biraz. Ben arabada seni bekliyor olacağım." Diyip kalktım yerimden. Hiç cevap vermedi bana. Kapıdan çıkıp arabama yöneldim. Arabama geçip oturdum. 5 dakika sonra arabamın kapısı açıldı. Gelen Edis'ti. Doğru kararı vereceğini biliyordum. Ona bakıp hafifçe gülümsedim. Arabamı amcamlara doğru sürmeye başladım. Yol boyunca ikimizde hiç konuşmadık.

 

.............................

 

EDİS'TEN

 

Yolda giderken durmadan kendimi Açelya'yı seyrederken buluyordum. Ona, yüzüne bakmaya pek hakkım yoktu aslında biliyordum. Öylesine güzel, öylesine masumdu ki. Yaptığım şey yanlıştı biliyorum. Ama o da Başak'tı işte. Yıllarca aşık olduğum kadındı. Kafam allak bullaktı.Bir türlü toplayamıyordum.

 

Babamların evinin önüne geldiğimizde Açelya durdurdu arabayı. Kafamdaki bütün düşünceler dağılmıştı birden. Arabadan inip karşımda duran eve baktım. İçimde tarifsiz bir his oluşmuştu. Ne öfke diyebilirdim, ne heyecan, ne pişmanlık, ne hüzün. Daha önce hiç girmemiştim bu eve. Bazen uzaktan arabamla sessizce yanından geçer. Uzaktan onların mutluluğunu izlerdim. Babamın bizi darmaduman edip huzurla yaşayabiliyor olmasını. Yalnız geçen çocukluğumu. Babamın benden aldığı mutluluğu izlerdim.

 

Açelya'yla yavaş yavaş evin kapısına doğru ilerledik. Açelya zile bastı. Kapıyı açan babamın eski metresi yani yeni karısı Aslı olmuştu. Yüzüne çok kısa bir süre bakıp hemen çevirdim başımı. O kısa süre zarfında bile okuyabilmiştim yüzündeki hüznü, mahcubiyeti.

 

"Hoşgeldiniz"

 

Bu sözüne karşılık başımı sallamakla yetinmiştim sadece. İçeri girdik. Açelya bana baktı. Eliyle sol tarafı işaret ederek

 

"Burdan"

 

Emir'in odasına geldiğimizde iki kere kapıyı tıklatıp. Açtı kapıyı. Emir'i ilk defa yüz yüze görecektim. İçeri girdiğimizde dolabı karıştıran minik şey bize döndü. Bana bakıp kocaman gülümsedi. İçim ısınmıştı birden. İçimdeki duvarlar tek tek yıkılmıştı sanki. Bazen uzaktan görürdüm Emir'i. Çok mutlu bir şekilde koşup oynardı bahçede. Onun yerinde olmak o kadar çok istemiştim ki. Şimdi karşımda solgun bir çocuk vardı. Açelya bana gülümseyerek bir bakış atıp çıktı odadan. Emir bana doğru yaklaştı

 

"Sana sarılabilir miyim?"

 

Başımı evet anlamında salladım. Dizlerimin üzerine çöktüm. Gelip sımsıkı sarıldı boynuma. Bende ona sıkı sıkı sarıldım. İncecikti bedeni. Benim kollarım arasında kayboluyordu. Gözümden akan bir damla yaşa engel olamamıştım. Boynuma sarılmayı bırakıp elimi tuttu beni dolabının yanına doğru götürdü. Bir kutu gösterdi. Dolabından çıkartmaya çalışıyordu.

 

"Yardım edebilir miyim?" Diyip çıkarttım kutuyu dolaptan. Biraz büyük bir kutuydu. Alıp yere indirdim. Emir kutuyu açıp bana baktı.

 

"Bunları sana almıştım. Birgün sen geldiğinde verecektim" dedi gülümseyerek

 

Kutunun içinde bir sürü oyuncak, şeker, çikolata. Aşağısında resimler vardı. Bir ayıcığı aldım elime.

 

"Çok güzelmiş"

 

Yatağının yanına gitti. Yatağın üzerindeki ayıcığı bana gösterdi.

 

"Bak bendede var"

 

Gülümseyerek baktım ona. Tekrar yanıma geldi aşağıdaki resimleri çıkardı. Birini gösterip.

 

"Bak bu sensin, bu ben, bu babam, bu annem."

 

Resimdeki herkes el ele tutuşmuştu. Sonra başka bir resim gösterdi.

 

"Bak bu da sensin, bu ben"

 

Kendisini bisikletin üzerinde çizmişti. Bende yanındaydım. Birkaç resim daha gösterdi böyle. Onunla yapabileceğimiz ama yapmadığımız her şey. Aslında mutluluğu biz kendimiz kendi elimizden alıyorduk bunu anlamıştım. Bir inat uğruna hiç gitmemiştim ben kardeşimin yanına. Oysaki o bu hikayedeki en masum kişiydi. Zaten bedelleride hep onlar ödemez miydi?

 

Resimlerden birini daha aldı eline. Orda sarılıyorduk.

 

"Bak bu bugünün resmiymiş aslında. Ama benim burda saçlarım var tabi." Eliyle başındaki fları çıkarttı "ama artık yoklar" gidip bir silgi alıp geldi. Saçlarını sildi. Ona baktım

 

"Benimkinide silelim mi"

 

"Ama senin saçların var"

 

Silgiyi alıp sildim saçlarımı. Onun elinden tuttum

 

"Banyonuz nerde?"

 

Odadan çıktık. Beni banyoya götürdü, ordan saç kesme makinasını aldım. Hiç düşünmeden kazıdım saçlarımı.

 

 

Bölüm : 09.05.2025 12:48 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...