14. Bölüm

İHANET

Hatice Barış
haticebariss

Yaşamak biraz umut etmektir ama benim hiç umudum kalmadı. Sanki hep kötü hissetmeye mahkum gibiyim. Neye elimi atsam kuruyor sanki. Ne tarafa dönsem yanlış. Hayat beni nereye sürüklüyor anlayamıyorum.

 

Ve aşk insanoğlunun varoluşuyla doğan bir lanet gibi. Çünkü yıkamayacağı padişah, bozamayacağı oyun, giremeyeceği bir kalp yoktur.

 

 

 

EDİS'TEN

 

Açelya'yı evine bırakıp kendi evime geçtim.

 

Sabah amcamı beklerken odasından eski deponun anahtarlarının arasından, anahtarlıktan birini çıkarıp cebime koymuştum. Yolda Barlas'ı aradım. Benim evime gelmesini söyledim. Çok geçmeden evime gelmiştim. Barlas'a anahtarı teslim ettim . Yapması gerekenleri anlatıp amcamın evine doğru yola çıktım. Amcamın evine gittiğimde hala evde olduğunu gördüm.

 

Amcam bana mallarının başına gelenleri anlatmıştı. Şu an kendisinede suikast düzenleneceğini düşünüyordu. Onunla ilgili ne yapsak diye bana danıştı. Bana arabalarda uyuşturucu olduğunu. Şu ana kadar uyuşturucu işi yaptığını hiçbir zaman söylemedi. Arabalarda belli miktar para sakladıklarını söylüyordu. Yani hala bana gözünü kırpmadan yalan söylüyordu. Nefretim her gün bu yüzü her gördüğümde daha fazla büyüyordu.

 

"Amca paralarının olduğu arabayı değiştirelim. Sonuçta suikast düzenleyeceklerse bu arabaya düzenleyeceklerdir. Paraların olduğunu düşündükleri arabayı gece ön kapıdan çıkarırız. Arka kapıdanda paraların olduğu arabanı çıkarırız. Senin eski bir depon vardı oraya götürelim. Malları ordan teslim alsınlar. "

 

 

 

Amcam elini omzuma koydu onaylar şekilde başını salladı

 

"İyi fikir. Aferin oğlum"

 

Sonunda gece olmuştu. İki arabayıda evden çıkardık. Amcamın anlamaması için Barlas'ın adamları ilk arabayı kurşunlayacaklardı.

 

Planımız tam istediğim gibi işliyordu. Amacama mallarına zarar gelmesin elden teslim edelim diye malların olduğu arabanın arkasındaki arabada ikimiz vardık. Arkamızda da büyük bir araba ve alabildiğince adam. Amcamdan güvenliği sıkı tutmasını istemiştim. Yolu yarıladığımızda o arabanın kurşunlandığını. Arka koltuğun diğerleri gibi parçalandığını söylediler. Amcam bu haberle yırttığını düşünüp rahatladı. Bir sigara yaktı.

 

Depoya vardığımızda yanında durduk çok geçmeden Zafer ve Adnan'da geldiler. Birazdan başıma gelecekleri bildiğim için. Elim hemen arkamda silahımda duruyordu. Gözlerim Barlas'ı arıyordu. Ormanlık alana baktım. Sadece bir karartı olarak gözüküyordu. Amcam malların olduğu arabanın anahtarını zafere uzattı. Zafer tam elini uzattı ki deponun kepenklerinin açılmaya başlamasıyla herkesin yüzü oraya döndü. Amcam şok olmuştu. Deponun içinde çalınan mallarını gören Zafer ve Adnan direkt silahına sarıldı.

 

Arabının kapısını açıp hemen amcamı oraya ittim. Bende yanına geçtim. Zaferlere sıkmaya başladık. Zafer bağırarak

 

"Bunu yapmayacaktın Faysal! Bunu yapmayacaktın!"

 

Kurşunlar havada uçuşurken sayıca onlardan fazla olduğumuz için geri çekilmek zorunda kaldılar. Arabalarına binip gittiler.

 

Ağacın arkasındaki Barlas'a döndüm yüzümü, başımı tamamdır şeklinde salladım. Onun beni izlediğini biliyordum. Saatler önce eve gittiğimde ona deponun anahtarlarını verip mallarını içine koymasını ve zaferler gelince kumandayla açmasını söylemiştim. Birde tabi adamlarının amcamın gönderdiği ikinci arabayı kurşunlamasını. Her şey tam istediğimiz gibi olmuştu. Zaferle Adnan amcama düşman oldular. Amcama malları depoda teslim etmesini ben söylemiştim. Evet sırada benden şüphelenmemesi için kendimi aklamak vardı. Amcam "Bu nasıl olur. Biri bana tuzak kurdu" diye yemeye başlamıştı kendini.

 

Eve gittiğimizde amcam hala bunu sorguluyordu.

 

"Amca odada bizden başka kimse yoktu ya adamlarımızdan biri köstebek ya da bizi bir şekilde dinliyorlar."

 

Amcam adamların hepsini odaya dizmişti. Konuşsunlar diye hırpaladı biraz. Hepsinin tek tek yüzüne karnına yumruklar atıyordu.

 

"Hanginiz ha hanginiz?" Öfkeden deliye dönmüştü "Kim cesaret eder buna?" Eline silahını alıp adamlardan birine doğrulttu "sen mi ?" Adam korkuyla

 

"Abi... abi ben bir şey yapmadım" demesiyle kurşunu kafasına yemesi bir olmuştu.

 

İstemsiz gözlerimi kırptım. Masanın altına yerleştirdiğim dinleme cihazının bulunmasını bekliyordum.

 

Amcam ne kadar emin olamasada sonunda adamları hırpalamayı bırakmıştı. Öldürdüğü adamın cesedini ayağıyla iterek

 

"Bunuda kaldırın burdan"

 

Odanın her yerini arattı. Çok geçmeden dinleme cihazını buldular. Eve yığınla insan girip çıkıyordu. Amcam normalde bunların hepsine burda sıkardı. Bunu yapmamasını tek sebebiyse Açelya'nın evde olmasıydı. Amcamın telefonunun çalmasıyla oraya döndüm yüzümü. Arayanın Barlas olduğunu biliyordum. Amcam telefonu açıp kulağına götürdü

 

"Sürprizimi beğendin mi Faysal"

 

"Ulan sen! Ulaaan!"

 

"Bu daha başlangıç"

 

Ve telefon kapandı. Amcam telefonu alıp yere çarptı. Öfkeden deliye dönmüştü.

 

"Bittin lan sen! Bittin lan! Bittin laann!"

 

İçimden gülüp dışımdan ciddi bir şekilde amcamı sakinleştirmeye çalışıyordum. İşte şimdi Barlas'ı ciddiye alıcaktı. İşte şimdi ondan korkmaya başlayacaktı. Açelya'nın aşağı inmesiyle amcam kendini toparladı.

 

"Baba noluyor burda?"

 

"Yok bir şey kızım sen odana çık"

 

"Ne demek yok bir şey? Silah sesi duydum."

 

"Yok bir şey dedim. Yanlış duymuşsun. Odana çık"

 

Açelya'yla göz göze geldik. Bana dik dik bir bakış atıp bir şey demeden arkasını dönüp merdivenlerden yukarı çıkmaya başladı.

 

Amcamla konuşurken Barlas'ın güçlü olduğuna inanması ve korkması için özenle seçiyordum cümlelerimi. Sonuçta güç bir zihin oyunudur.

 

.........

 

Uyumak için odalarımıza gittik hepimiz. Geç olduğu için bu gece burada kalacaktım. Misafir odası benim sayılırdı zaten. Burada her kaldığımda bu odayı kullanıyordum. Dolapta birkaç kıyafetim bile vardı. Üzerime değiştirip yatağa uzandım. Ama maalesef düşüncelerim uyutmuyordu.

Pencereye doğru yöneldim. Açelya ayakkabılarını çıkarmış çimlere uzanmış gökyüzünü seyrediyordu. İstemsiz gülümsedim. Bir süre onu izledim. Sonra yanına gitmek istedim. Dolabımdan palto alıp aşağı indim.

 

Yanına gittiğimi görünce doğruldu. Paltoyu sırtına koydum.

 

"Üşüyeceksin"

 

-sessizlik

 

"Neden çıplak ayakların?"

 

"Biliyor musun sohbet etmek isteyeceğim son insan sen olabilirsin"

 

Bir şey söyleyemedim öylece baktım sadece. Haklıydı çünkü. Ayağa kalktı omzundaki palto yere düştü. Terliklerini giyip içeri doğru ilerledi.

 

Çok geçmeden bende içeri geçtim üzerimi değiştirip çıktım evden. Sabah olmuştu zaten kendi evime geçip orada uyumak istedim.

 

Eve geldiğimde Barlas yoktu. Kardeşinin yanına gitmiş olmalıydı. Yatağıma geçip uykunun şefkatli kollarına bıraktım kendimi. Görüp görebileceğim en büyük şefkat buydu zaten.

 

Kapı sesiyle açtım gözlerimi. Gelen Barlas'tı.

Kapıyı açtım. Dünkü maceradan sonra birbirimizin yüzüne bakıp hafifçe gülümsedik. Sonra sarıldık. Geri çekilip omzuna elimi koydum.

 

"İyi iş çıkardın"

 

"Sende...Yalnız telefonla aradığımda Fuat'ın yüzünü görmek çok isterdim"

 

"Bittin sen bittin diye bağıra bağıra telefonu kırdı"

 

İkimizde güldük

 

"Bugün kardeşimide alıp kendi evime geçeceğim her şeyi ayarladım"

 

"Evet" duraksadım "iyi olur. Amcamda artık ondan korkmadığını görmüş olur"

 

Alaycı bir sesle

 

"Yaa ondan önce çok açım ya bana şöyle bir romantik kahvaltı hazırlaman yok mu? Mumlu falan"

 

Gülümsedim

 

"Dolapta bir şeyler olacaktı"

 

Alaycı bir sesle

 

"Ben mi gidip alayım yani hiç misafirperver değilsin"

 

Gülümsedim

 

"Dur sana omlet yapayım bende açım"

 

....................

 

Barlas'ın gitmesiyle beraber uyudum. Fazlasıyla yorgundum.

 

Gözlerimi açıp banyoya gidip duş aldım. Başımdan aşağı akan sularla yoğunlaşıyordu düşüncelerim. Bedenim yorgundu...ruhum daha yorgun. Kafamda birleşemeyen binlerce yapboz parçası taşıyordum. Ne kadar ilerlersem ilerleyeyim hep eksik kalacak gibiydi. İçimde tarif edemediğim bazı hisler uyuyordu sanki. Hareket etmekten korkuyordum. Onların uyanması düşüncesi ürkütüyordu bedenimi. İnsan anlamlandıramadığı şeyleri anlatabilir miydi? Korkuyordum neyden korktuğumu bilmeden. Ruhumun korkusu kalbimi titretiyordu.

 

Başımdan aşağı akan suları durdurup çıktım banyodan. Üzerimi değiştirip çıktım evden. Amcamlara doğru gidiyordum. Arabanın penceresini açtım. Ruhum daralıyordu. Yüzüme çarpan rüzgarda dağıtamuyordu düşüncelerimi. Bütün gökyüzünü ruhuma doldursalar yinede nefes alamayacak gibiydim.

 

Amcamlara gittiğimde hizmetçi açtı kapıyı.

 

"Amcam nerde?"

 

"Yukarıda Açelya hanımla yemekteler efendim"

 

"Tamamdır"

 

Merdivenlerden yukarı çıktım. Amcamla Açelya masada oturmuş yemek yiyorlardı. Amcam içeri girdiğimi farketmişti.

 

"Gel oğlum. Nurten!"

 

"Buyrun efendim"

 

"Oğlumada servis aç"

 

"Hemen efendim"

 

Masaya Açelya'nın yanına oturdum.

 

"Bugün Açelya'nın okulda ilk günüydü onu anlatıyordu"

 

"Ya ne güzel" Açelya'ya döndüm yüzümü "Ne okuyordun?"

 

Yüzüme bakmadan cevap verdi

 

"Moda tasarımı"

 

"Neler yaptın bakalım bende dinleyebilir miyim?"

 

"Yani aslında"

 

Cümlesini tamamlayamadan ard arda gelen kurşun sesleriyle beraber pencere kırıldı. Açelya'yı alıp masanın altına çöktüm başı göğsümdeydi, ellerimle onu kapatmıştım. Amcam bağırarak.

 

"Kızımı çıkar"

 

"Amca sen"

 

"Çıkarım ben. Sen kızımı çıkar aşağıda arkaya açılan küçük bir çıkış kapısı var ordan çıkın"

 

"Tamam amca"

 

Açelya'yı kolundan tutup koşarak aşağı indim. Caddeye çıktığımızda adamlardan biri bizi fark etti arkamızdan ateş etmeye başladı. Hemen yanımızdaki arabaya bindik çok şükür anahtarı üzerindeydi. Arabayı çalıştırıp hızla uzaklaşmaya başladım ordan. Ama onlarda bir arabayla bizi takip ediyorlardı. Bir yandan ateş ediyorlardı. Bir elimle Açelya'nın başını öne eğiyordum. Aklıma Barlas'ın evi geldi. Barlas'ın evi yakındı buraya.

 

"Şimdi sıkı tutun"

 

Hızla Barlas'ın evine doğru sürdüm aracı.

 

"Telefonumu al cebimden"

 

"Ne"

 

"Telefonumu al cebimdeeenn!

 

Açelya hızla ceketimin cebindeki telefonu çıkardı.

 

"Barlas'ı ara"

 

Telaşlı bir sesle

 

"Ta tamam"

 

Açelya Barlas'ı arayıp hoparlöre aldı. Haklı olarak kurşunlardan korktuğu için telefonu öne arabanın üzerine koydu."

 

"Alo"

 

"Bizi karşıla"

 

"Nasıl yani? O sesler ne"

 

"Adamlarınla kapıya çık geldik sayılır peşimizde adamlar var"

 

Arkamızdan gelen kurşunlardan birinin telefona isabet etmesiyle beraber telefon görüşmemiz son buldu.

 

Hızla Barlas'ın evinin önüne geldik. Tam ona yakışır bir karşılama yapmıştı bütün yolu adamlarıyla kapatmış. Hepsi silahlarını tam karşıya tutuyorlardı. En öndede Barlas vardı. Cesarete bak. Gerçek bir deliydi bu. Arada bir araba geçecek kadar boşluk vardı. Tam o aradan biz geçtikten sonra o arayı adamları kapattı ve diğer araca kurşun yağdırmaya başladılar.

 

Çok geçmeden sustu kurşun sesleri. Adamların hepsi ölmüş olmalıydı. Açelya korkudan küçük dilini yutmuş gibiydi. Öylece dona kalmış sessizce arabada oturuyordu.

 

Barlas arabanın kapısını açtı.

 

"Aa küçük kızımızda burdaymış"

 

"Açelya seninle kalsın ben amcamın yanına gideceğim"

 

Açelya bana döndü

 

"Hayır"

 

"Açelya in aşağı seni tekrar oraya götüremem babanın yanına gideceğim"

 

Hüzünlü bir tonla

 

"Babamı kurtar"

 

"Tamam"

 

..........................

 

 

 

BARLAS'TAN

 

 

Adamlarıma döndüm ve işaret parmağımla

 

"Burda bekleyin iki kişi evin arkasına gitsin"

 

"Tamam efendim"

 

Açelya'nın arabadan inmesiyle evin bahçesine yürüdük. Yine o mavi gözlerle beraberdim. Evi ortaladığımızda, tam havuzun yanında Açelya durdu. Ciddi bir şekilde

 

"Ben senin evine girmem"

 

Alaycı bir sesle

"Aa ama lütfen gir hatırım kalır"

 

Açelyanın üzerinde askılı bir elbise vardı esen rüzgar saçını ve elbisesini savuruyordu. Çok güzel görünüyordu şu an. Ama hava oldukça soğuktu. Bana sadece dudağının kenarıyla sinir bozucu bir gülümseme attı. Bu hali sevimliydi aslında.

 

"Bak umurumda olduğundan değil ama donacaksın anladın mı? İnat etme işte"

 

Kolundan tuttum kolunu aniden çekmesiyle arkaya doğru düşerken kolumu tuttu ve beraber havuza düştük.

 

Yaşadığımız bir andır hayat. Belki baktığın bir gözle sana yeni bir hayat armağan edilmiştir bilemezsin. Anlayamadıkça kızarsın hayata. Nefretle baktığın bir göz, birgün yaşamak için tek nedenin olabilir. Gitmesini istediğin bir insana birgün kalması için yalvarırken bulabilirsin kendini. Ne de olsa hayat bu, belli mi olur.

Bölüm : 09.05.2025 12:06 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...