
Hayat verdiği acıları almamakta oldukça ısrarcıydı. Nasıl bir fırtınaydı bu dinmek bilmeyen. Dünyanın hangi noktası koruyabilirdi beni bunca kötülükten. Hayat sunduğu güzelliklere bir bakıp çıkabilirsin diyordu sadece. Mutluluk süreliydi sanki. Huzur kısıtlı. Aşklarsa hep yarım.
BARLAS'TAN
Bir süre yüzüme baktıktan sonra yorganın bir kenarını açtı. Yatağa gidip yanına uzandım. Sıkıca sarıldım belinden. Bana doğru dönüp gözlerimin içine baktı. Nefeslerimiz birbirine çarpıyordu. Biraz daha yaklaştım ona. Bir anda dudaklarını öperken buldum kendimi. Sonra boynunu. Onu deli gibi istiyordum. Bunu durduramıyordum.
İnsan birine aşkla dokununca bırakmak istemiyordu. Her zerresi benim olsun istiyordum. Öptükçe daha çok anlam kazanıyordu sanki teninin o eşsiz kokusu. Dudaklarım göğsüne yaklaştıkça iyice hissediyordum onun göğsünün altında heyecanla çarpan kalbini. Göğsünün kahverengiliğinden öptüm. Git gide çıplaklaşırken vücudu hep daha yakın hissediyordum sanki kendime. Kendime yaptığım en büyük iyilikti sanki onu sevmek. Birine ait hissetmek. Onun bedeninden bir dakika uzaklaşmak istemiyordum. İlk defa gördüğün bir şeyi keşfetmenin heyecanı vardı teninde. Ah onunla sevişmek, dünyanın en güzel eylemiydi. Canını yakmadan incitmeden. O gün ilk defa benim olmuştu, bende onun. Hala elim geziniyordu teninde. Utanıyordu sanki benden. Hala heyecanlıydı. Gözlerinin maviliğinde okunmamış bir şiirin dizeleri gizliydi sanki. Onu bir saniye eksik görmeden korkarcasına kırpmak dahi istemiyordum gözlerimi. Sadece onu izlemek istiyordum. Bir elini göğsüme koydu. Başıda göğsümün üzerindeydi. Saçlarından öptüm, kokladım.
Ona dokunmak dünyanın en güzel şeyiydi. Kokusunu içime çekmek huzurdu. Onun kokusu dünyanın en güzel kokusuydu. Gözleri dünyanın en güzel gözleriydi.
..........
AÇELYA'DAN
Gözlerimi açtığımda yanımda uyuyan Barlas'a baktım. Hala dün gecenin şaşkınlığını yaşıyordum. Elim yüzüne gitti.
Bir elimle sakallarını okşadım. Yüzünün her detayını ezberlemek istiyordum. Ona bakmak bile bana huzur, güven veriyordu. Sanki yanımda o varken hiçbir şey bana zarar veremezmiş gibiydi. Tüm dünyaya karşı beni koruyan bir zırh gibi. Yataktan kalkıp yüzümü yıkamak için banyoya gittim. Aynaya baktığımda ellerim yanaklarıma gitti.
Dün gecenin utancını mı desem sevinci mi yaşıyordum yoksa şaşkınlığını mı bilemiyorum. Ayanaya bakıp gülümsedim. Odaya gittiğimde Barlas hala uyuyordu. Aşağı indim. Mutfağa gidip kendime ve Barlas'a meyve suyu sıktım. İkinci bardağı doldururken bir el uzandı belime.
Barlas arkamdan sarılıp önüme gelen saçlarımı diğer yana atıp, boynumdan öptü. Sonra bardaklardan birine uzanıp eline aldı
"Bu banaydı galiba"
Ona bakıp gülümsedim. Bana sarılmayı bırakıp tezgaha yaslandı. Elindeki meyve suyunu içip bir yandanda beni izliyordu. Yüzüne bakmaya çok utanıyordum. Sonra gözlerine bakıp
"Böylede iyice karı koca gibi olduk değil mi?"
Gülümsedi ağzındaki bir yudum meyve suyunu yutup "evet çünkü biz zaten karı kocayız"
"Doğru evet.....Ama daha normal yaşayan çiftler gibi"
"Yani geceleri birlikte uyuyan çiftler gibi mi? Dahada açmamı ister misin?" Pis pis gülümsedi
"Hayır"
"Utandın sen" hala gülmeye devam ediyordu "normal şeyler bunlar. Benden utanmanı istemem. Hem karı kocaymışız ya.. az önce söylüyordun."
"Az önceydi o"
"Şimdi fikrin değişti yani" bir parmağıyla beni işaret edip "yoksa sen dün gece beni kullandın mı?"
Gülümsedim "Barlass çok kötüsün." Yüzümü ona yaklaştırdım. Gözlerine bakıp "evet..dün gece seni kullandım. Her şey bir gecelikti. Sana sahip çıkacağımı falanda düşünme sakın."
Gözlerimin içine bakıyordu. Ciddileşmişti yüzü "Peki ben sana bir ömür sahip çıkabilir miyim?..Beni hayatının sonuna kadar kullanabilmen için"
Dudaklarını dudaklarıma bastırdı. Kollarımı boynuna doladım. Bir süre öptükten sonra geri çekildi.
Yüzümü ellerinin arasına aldı. "Kahvaltı yapalım mı birlikte. İlk karı koca kahvaltımız olsun"
Gülümsedim "Olur" biraz duraksadıktan sonra "Bu arada senin hizmetçilerin neden hep yok oluyorlar"
"Ben, sen bu eve gelmeden önce pek tutmazdım evde. Arada ben yokken girer evi temizler, yemek yapar çıkarlardı. Sonra kardeşimi eve getirince onun bakıcısı hep kaldı. Sonra sen geldin. Sen rahat et diye evde durmalarını istemiştim. Müştemilattalar genelde." Duvardaki telefonu işaret edip "Bir şeye ihtiyacın olursa burdan arayabilirsin"
"Anladımm. Şimdilik yok. Bence kahvaltımızı biz hazırlayabiliriz"
"Bencede" biraz duraksadıktan sonra "karıcım" dedi gülümsedim. Barlas buzdolabının kapağını açıp kahvaltılıkları çıkarmaya başladı. Telefonun kamerasını açıp yanıma geldi "eveet gülümse"
Gülümsedim. Yanaklarımız birbirine değiyordu. Böyle birkaç tane selfie çekindik. Barlas telefonu bırakıp bana baktı
"Bizimde normal insanlar gibi birkaç fotoğrafımız olsun değil mi? Karımı özledikçe bakabileceğim"
Bu cümlesi kalbimi ısıtmıştı. Gülümseyerek karşılık verdim. Tekrar buzdolabının kapağını açtı
"Sence ben nasıl biriyim?"
Bu cümlemle elindeki kahvaltı tabağını masaya bırakıp bana baktı.
"Aptal"
Şaşkın bir şekilde ona baktım. "Aptal mı?"
Ellerini masanın üzerine koyup " evet aptal. Bir kere güveni kırıldığı halde bir başkasına güvenebilecek kadar aptal" biraz duraksadıktan sonra " ama neyseki ben güvenini kırmayacak bir insanım"
Gülümsedim "inanayım mı?"
Ciddi bir şekilde gözlerime bakarak "inan"
Telefonumun çalmasıyla yukarı çıktım. Komidinin üzerindeki telefonu alıp açtım. Arayan Edis'ti
"Efendim"
"Şey..merhaba Açelya..Emir rahatsızlanmışta hastaneye kaldırmışlar. Bizi görmek istiyormuş. Geçerken senide alayım mı? Beraber hastaneye gidelim"
"Nasıl şu an?"
"Bilmiyorum"
"Hemen hazırlanıyorum"
Telefonu kapatıp dolabımın kapağını açtım. Elime gelen ilk elbiseyi alıp geçirdim üzerime. Toz pembe mini askılı bir elbiseydi. Altınada beyaz spor ayakkabılarımı giydim. Açık bıraktığım saçlarıma hiç dokunmadan indim aşağıya. Mutfaktan içeri girdiğimde Barlas masayı hazırlamıştı. Bana bakıp
"Bir yere mi gidiyorsun?"
"Emir rahatsızlanmış hastaneye kaldırmışlar. Onun yanına gidecektim"
Hemen ayağa kalktı "Hadi ya. Anahtarları alıp geliyorum. Bırakayım seni"
"Şey...aslında Edis beni alacaktı"
"Ben bırakırım"
"Pekala"
.....................
EDİS'TEN
Açelya'yla telefonu kapattıktan sonra yolda ilerlerken Başak'ı gördüm. Bir Otelden yanında 40 yaşlarında bir adamla el ele çıkıyordu. Arabayı sağa çekip durdurdum. Ben ne kadar aptal bir adammışım. Bunca yıl bir kadının sahte sevgisine inanmışım. Ben ne kadar aptal bir adammışım onun beni değil ona olan ilgimi, paramı, lüks restoranları, lüks bir hayatı sevdiğini anlayamamışım. O, ona ışıltılı şeyler verebilecek herkesi severmiş.Ben bunu nasıl anlamamışım. Ona olan sevgimden, adının yanına hiçbir kötü sıfatı yakıştıramamışım galiba. Bunca yıldır acısını yüreğimden bir saniye eksik etmeyen şey bu muymuş yani?
Arabadan inmemle Başak'ın beni farketmesi bir olmuştu. Duraksadı. Yanında ki adamın elini bırakıp bana doğru yürüdü.
Aramızda bir adımlık mesafe kalmıştı. Gözlerime baktı
"Edis"
Tiksinircesine baktım gözlerine. Böylesine güzel bir yüz, nasıl böyle bir hayatı seçerdi?
"Görüyorumda seninde annenden bir farkın kalmamış" biraz duraksadıktan sonra "Nasıl olmuşta seni sevmişim, nasıl bir körlükmüş bu kendime inanamıyorum"
Susup öylece baktı yüzüme.
.......................
AÇELYA'DAN
Barlas'ın mutfaktan çıkmasıyla Elime telefonu alıp Edis'i aradım. Barlas'ın beni bırakacağını söyledim. Dış kapıya doğru ilerledim. Kapıyı açtığımda Barlas'ta yanıma gelmişti. Beraber hastaneye doğru gittik. Hastaneye geldiğimizde durdurdu arabayı
"Benide haberdar et"
"Olur" diyip indim arabadan
Hastaneye girdiğimde Edis'i aradım. Üçüncü katta olduklarını söyledi. Asansöre binip üçüncü kata çıktım. Edis beni gördüğünde hemen yanıma geldi. Gözlerine bakıp
"Emir nasıl?"
"İçerde şu an henüz bilgi alamadık" biraz duraksadıktan sonra "Sen nasılsın? Kaçırıldığını duyunca deliye döndüm. Çok merak ettim seni."
"İyiyim teşekkür ederim"
"Hep Barlas yüzünden oluyor bunlar. Bundan sonra ilk işim seni ondan kurtarmak olacak"
"Aslında ben ondan kurtulmak istemiyorum"
"Bu da ne demek şimdi?"
Gözlerine baktım
"Onunla kalmaktan mutluyum"
İki eliyle kollarımı tuttu "Yaşadığın şeyler seni çok yordu biliyorum. Ne dediğini bilmiyorsun. Aklın karışmış senin"
"Hayır. Ben ne dediğimin farkındayım."
Söylediklerimle hayrete düşmüş bir şekilde bakıyordu. Kaşlarını çatıp
"Katilin teki. Tek bildiği şey zorbalık, adam öldürmek. Sana neler yaptı hatırlamıyor musun?"
"O benim kocam. O öyle biri değil aslında bunu sende biliyorsun"
Edis sert bir şekilde kollarımı sıkmaya başladı
"Ne demek kocam?...Düne kadar nefret ediyordun ondan"
"Dediğin gibi düne kadar."
"Onunla yattın mı?"
Kollarımı ellerinden kurtarmaya çalıştım "Sanane...Edis saçmalıyorsun bırakır mısın kolumu? Canımı acıtıyorsun"
Bir süre gözlerime baktıktan sonra yavaşça çekti ellerini kollarımın üzerinden
"Ben....özür dilerim"
Aslı Adalı'nın yanımıza gelmesiyle ikimizde sustuk
"Geldiniz mi çocuklar?"
......................
BARLAS'TAN
Eve geldiğimde direkt Hamza'yı çağırdım yanıma. Açelya artık benim gerçekten karımdı. Benim artık gerçek bir ailem vardı. Uzun zaman sonra ilk defa mutluydum. Mutluluğun nasıl bir his olduğunu unutmuşken büyük bir umut olmuştu bana.
Odamın balkonuna çıktım. Hamzaya dönüp. Balkonun tavanını gösterdim
"Hamza Güzel bir salıncak yapıyorsunuz buraya." Tehditkar bir şekilde salladım işaret parmağımı "Çok sağlam olsun bak"
Açelya'nın başka istediği neler vardı hatırlamaya çalışıyordum. Biraz düşündükten sonra
"Birde küçük bir köpek alın. Az havlayan bir şey olsun"
"Tamamdır abi"
Odanın içine girdim tekrar "Hizmetçilere söyle Açelya'nın eşyalarını buraya taşısınlar." Dolabın bir kapağını açtım "burayı boşaltıp onun eşyalarını koysunlar" sonra diğer kapağıda açtım "Hatta burayıda boşaltsınlar. O anca sığar"
"Tamamdır abi"
"Bak Açelya gelmeden bitmiş olsun bunlar. Akşamda biz gelmeden güzel bir sofra hazırlasınlar bize"
Ceketimi aldım. Hamza bana seslendi
"Sen nereye abi? Geleyim mi bende"
"Yok Hamza. Benim ufak bir işim var"
Arabamı çalıştırıp Adalı'nın gittiği orman evine doğru sürdüm arabayı. Şehrin içinde oldukça trafik vardı. Ormana girdiğimde hava yavaş yavaş kararmaya başlamıştı. Evi görebileceğim şekilde ağaçların arasına arabamı park edip bekledim. Yarım saat geçmişti fakat evde en ufak bir hareketlilik yoktu. Bana doğru yaklaşan araba sesiyle dışarıya kulak kesildim. Adalı'nın arabası yakınlarımdan geçip evin bahçesine girdi. Arabadan inip merdivenlerden çıktı. Dışarının ışığı açılmıştı. Kapıyı yine geçenki kadın açtı. Adalı içeri girdikten sonra kapı kapandı. Sonra dışarının ışığıda kapandı. Yaklaşık 40 dakikanın ardından iyice sıkılmıştım. Eve gidip Açelya'yla vakit geçirmek çok daha cazip geliyordu. Elimi kontağa doğru götürmemle evin kapısı açıldı. Duraksadım. Dışarıya Adalıyla uzun beyaz elbiseli bir kadın çıktı. Bu deminki kadından farklı biri gibiydi. Ay ışığıyla aydınlanıyordu etraf. Yüzünü seçemiyordum. Dışarının ışıklarının açılmasıyla dona kalmıştım
"Hassiktiirr siktiiirrr"
Bu Edis'in annesi değil miydi? "siktiiirr"
Öylece durup onları izledim. Bir süre sonra tekrar içeri girdiler. Onların içeri girmesiyle evime doğru sürdüm arabayı.
Eve geldiğimde saat oldukça geç olmuştu. Mutfağa inip bir bardak su içtim. İçeri doğru yürürken üzerimdeki tişörtü sıyırıp koltuğa fırlattım.
Odama doğru çıkarken köşede Açelya'yla çarpışmamızla çığlık attı. Ağzını kapatıp duvara yaslamamla ellerini göğsüme koyup beni itmeye çalıştı.
"Benim sakin ol"
Hızlı hızlı nefes alıp veriyordu. Gözlerine baktım. Sakinleşmesiyle çektim elimi ağzından.
"Barlas" gözlerime baktı. Yüzlerimiz oldukça yakındı. Ayağıma basmasıyla biraz canım yanmıştı
"Ahh.....napıyorsun?"
"Niye kendi evine hırsız gibi giriyorsun? Korkuttun beni." Üzerime baktı "tamam yarmagül olduğunu hepimiz biliyoruzda evde üstünü giyerek dolaş artık"
"Böyle daha rahatım ayrıca burası benim evim"
"Bende burada yaşıyorum ya hani" üzerimi gösterip " sürekli bu kılıkla evde geziyorsun"
"Yaşa elinden mi aldım" bir parmağımı havaya kaldırdım alaycı bir şekilde gülümseyerek "Ah anladım sen beni böyle görünce etkileniyorsun tabi" elimi Açelya'nın başının yanındaki duvara koydum. Yüzlerimiz oldukça yakındı. Çapkınca bir bakış atıp
"istersen sende çıkarıp dolaşabilirsin." Gülümsedim "Tabi artık karımsın ya biri görür kıskanıyorum diyorsan o ayrı. Hep üzerimi giyerek dolaşırım bundan sonra"
Tam Açelya ağzını açacakken öptüm
kapının yumruklanarak çalınmasıyla ikimizde durduk
"Açın kapıyı polis!"
Açelya bana baktı "noluyor?"
"Şimdi anlarız" diyip merdivenlerden aşağı indim. Kapıyı açtım. Kapıda bir yığın polis vardı. Bana baktı. Sorarcasına
"Barlas Faysal?"
"Benim"
"Hakkınızda uyuşturucu madde kullanma ve üretme iddiasıyla gözaltı kararı var" diyerek savcılık kararını gösterdi "Bizimle merkeze kadar geleceksiniz"
Dünyanın derdi neydi benimle? Bir türlü çözemiyordum. Evren sürekli senin mutlu olmana izin yok diye haykırıyordu adeta. Bir yerden gülse, bir yerden ağlatıyordu.
| Okur Yorumları | Yorum Ekle |

| 8.54k Okunma |
341 Oy |
0 Takip |
45 Bölümlü Kitap |