
Sanki böyle içimde bir mum yakmışlarda bir daha hiç sönmemiş gibi.
EDİS'TEN
Gözlerimi açtığımda henüz gün doğmamıştı.
Boş bir koltukla karşılaştım.
"Açelya"
Boş evde yankılanan sesimi dinledim. Sonra dış kapının açık olduğunu fark ettim. Kapıya doğru yöneldim. Çimlerin üzerine oturmuş gökyüzünü seyreden bir Açelya gördüm. Ona doğru yürümeye başladım. Yanına gidip oturdum.
Gözleri gözlerimi bulduğunda hafifçe esen rüzgarla saçları yüzüne geldi.
Bir eliyle kulağının arkasına koydu saçlarını. Başını çevirip tekrar gökyüzüne bakmaya başladı. Gökte dolunay, yıldızlar gerçekten güzel bir manzaraydı. Ayaklarına baktım yine çıplaktı.
"Ayakkabının varlığından habersizsin sanırım?" hafifçe gülümsedim.
"Küçüklüğümden beri hep böyle otururum bahçede. Kendimi daha iyi hissediyorum"
"Anladım" bende ayakkabılarımı çıkarıp öyle oturdum. Bana bakıp gülümsedi. Bende ona tebessüm ettim.
"Çok güzel bir bahçen var neden bu kadar renksiz?"
"Bahçeyi pembeye falan mı boyamalıydım?" Diyip hafifçe gülümsedim. O da gülümsememe gülümsemeyle karşılık verdi
"Ne bileyim bir çiçek falan ekseydin en azından. Ya da gölgesinde oturabileceğin bir ağaç"
"Bir şeylerin gölgesine sığınmak istememişim demek ki. Pek aramda yoktur zaten çiçeklerle"
"Neden? Alerjin mi var?"
"Hayır.... Anılarım var." Anlamaz gözlerle baktı bana. Bir iç çekip "Ben küçükken bizim çok renkli bir bahçemiz vardı. Annem çok severdi çiçekleri. Her sabah şarkılar söyler onlarla ilgilenirdi. Ben hep anneme çiçek toplardım bahçeden ona verirdim. Her zaman beni sanki ona ilk defa çiçek veriyormuşum gibi karşılardı. Şaşırmış gibi yapar sonra sarılır öperdi. Birgün yine ona bahçeden topladığım çiçeklerle bir demet yapıp götürdüm. Eve gittiğimde onun"
Gözlerimin dolmasıyla havaya baktım. Açelya yüzünü bana dönüp dikkatle izlemeye başladı. Derin bir nefes alıp devam ettim.
"Eve gittiğimde onun avizeye asılmış cansız bedeniyle karşılaştım. O gece son kez uyudum onunla. Küçüklüğüme dair her şeyi o evde bıraktım ben. Bir daha hiç o eve gitmedim." Ona bakıp hafifçe gülümsedim "çiçekleri pek sevmem anlayacağın."
Açelya öylece yüzümü izledi. Buğulu bir sesle
"Ne diyeceğimi bilemedim çok üzüldüm"
"Herkesin vardır bir hikayesi"
"Seni hiç anlayamıyorum"
"Beni zaten kimse anlamadı galiba"
.................
AÇELYA'DAN
Öylesine şaşkındım ki şu an. Karşımdaki bana bunca şeyi yapan adam olmasa ona sıkı sıkı sarılabilirdim. Bunca göz yaşımın sebebi olan adamın gözünün yaşını silmek istiyordum sanırım. Ama yapmadım tabi.
"Babama olan düşmanlığının sebebi annenle mi alakalı?"
"Soru sormak yasak küçük hanım"
"Onu gerçekten düşmanın olarak görmüyorsun farkında mısın? Az önce ona bir şey olmasın diye koşarak yanına gittin"
Hafif esen rüzgarla savruluyordu saçlarım. Edis bir eliyle yüzüme gelen saçlarımı kulağımın arkasına götürdü. Yüzümü ona döndüm. Eli hala kulağımın arkasındaydı. Yüzlerimiz oldukça yakındı. Dudağı dudağıma yaklaştıkça kapanıyordu gözlerim.
Nefesim kesilmişti sanki. Dudağı çok hafif değmişti dudağıma. Geri çekilip başını eğdi.
Hiçbir şey söylemedi. Ayağa kalktı ve eve doğru yöneldi. Öylesine gerilmiştimki ne yapacağımı bilemedim. Sahi gerçekten ne yapıyordum ben. Nefes alış verişim çok hızlanmıştı. Fazlaca utanmıştım. Bende kalkıp arkasından gittim. Kapıdan içeri girdi ve kapıyı açık bıraktı. Gülümsedim ve bende arkasından girdim. Şöminenin karşısındaki koltuğa oturdum. O da mutfağa gitti. 5 dk sonra elinde iki bardakla yanıma geldi. Birini bana uzattı. Tarçın ve salep kokusu mükemmeldi. Elinden aldım bardağı.
"Teşekkür ederim"
Hafifçe gülümsedi.
"Bugün ilk defa benim zorum olmadan evimde kalacaksın"
Gülümsedim.
"Evet"
Gülümseyerek
"Senin için çok heyecan verici olmalı"
Alaycı bir sesle
"Çoook"
Sesli güldü bu sefer. Onu böyle görmek, onunla böyle sohbet etmek çok tuhaftı. Oysa günler önce bu koltukta ağlayıp ona beni bırakması için yalvarıyordum. Şimdi gözlerine bakıp gülümsüyorum. Saleplerimizi bitirdikten sonra Edis yerinden kalktı.
"Ben biraz dinlensem iyi olacak. İyi geceler"
"İyi geceler"
Ve yukarı odasına doğru çıktı. Bende bir süre onun anlattıklarını düşündüm. Az önceki yakınlaşmamızı düşündüm. Sonra battaniyeme sarılıp uyudum.
Sabah mutfaktan gelen sucuk kokusuna uyandım. Gözlerimi ovalayarak mutfağa gittim. Ocağın başındaki Edis'e baktım. Beni fark edince o da bana baktı
"Imm acıkmışım"
Güldü.
"Bende acıktım da onun için hazırladım"
"Hımm benim için değil yani"
Gülümsedi
"Hayır ama beraber yeriz diye tabi"
Gülümsedim
"Anlıyorum"
"Otur istersen"
"Yüzümü yıkayıp geliyorum"
Sadece başını sallamakla yetindi. Yüzümü yıkayıp aynada saçımı başımı düzelttim. Evet güzel görüyordum artık yanına gidebilirdim.
Mutfağa gittiğimde masaya oturmuş beni bekliyordu. Göz göze gelince ikimizde gülümsedik. Biraz yedikten sonra Edis ayağa kalktı.
"Benim çıkmam lazım sen evde otur ben gelene kadar"
Ağzımdaki lokmayı bitirmeden bir elimi ağzımın önüne koyup konuşmaya başladım
"Peki"
Edis çıktıktan sonra güzelce kahvaltımı yapıp sofrayı topladım. Biraz tv ye baktıktan sonra evi dolaştım. Edis'in odasına girdim. Kitaplığında duran tahta kutuya kaydı gözüm. Kutuyu açtım içinde bir kolye vardı. Aynanın karşısına geçip boynuma taktım. Aynada kendime bakıyordum.
"Açelya"
Edis içeri girdi. Gülümseyerek baktı.
"Burda mıydın?"
Gülümsedim. Boynumdaki kolyeye baktı. Bir andan asılmıştı yüzü. Sinirli bir sesle
"Sen nerden aldın onu?"
"Kutunun içindeydi"
Boynumdaki kolyeye uzandı eli. Hızla tutup çekmesiyle koptu. Elimi boynuma götürdüm. Canım acımıştı. Bana baktı
"Sen kimsin hı? Kendini ne sanıyorsun? Ne yaptığını sanıyorsun?"
Gözlerim dolmuştu titreyen sesimle
"Ben......"
"Sen ne...sen kimsin ya... nasıl annemin kolyesine dokunursun?" Biraz duraksadıktan sonra "bir daha sakın...sakın" cümlesini tamamlamadan havadaki parmağını indirdi. Gözlerimden süzülen bir damla yaşı durduramamıştım.
Sinirle çıktı odadan. Ardından kapı çarpması duymuştum. Sanırım tamamen çıkmıştı evden.
..................
BARLAS'TAN
Edis telefonumu açmayınca Edis'in evine doğru geldim. Evine gitmenin riskli olduğunu bildiğim için caddenin karşısında arabamı durdurup tekrar onu aradım. Telefon elimdeyken evden çıkan Açelya'yı gördüm. Başı öne eğik yürüyordu, ağlıyordu sanırım. Yağmur yağmaya başlamıştı. Arabama bindim. Öylece onu seyrettim yavaş adımlarla yürüyüşünü. Yavaşça arabamla yolun karşısından onunla beraber ilerliyordum bende. Yağmur iyice hızlanmıştı. Hiç önüne bakmıyordu bir süre böyle yürüdü. Dar bir yola girmiştik. O hala beni fark etmemişti. Açelya karşıya doğru geçerken hızla gelen arabayı fark ettim. Karşıdan gelen araba ona çarpmasın diye arabamı hızla Açelya'nın önüne kırdım. Karşıdan gelen araba aniden fren yaptı ama yinede arabama çarpıp biraz sürüklemişti.
Neyseki Açelya' ya bir zarar gelmemişti. Arabamla u dönüşüyle durdum. Açelya şok olmuş şekilde arabadaki bana bakıyordu. Islanan saçlarından, çenesinden yavaş yavaş damlıyordu yağmur suyu.
Karşı arabanın sahibi olan adam arabadan çıktı 1.75 boylarında, zayıf, gözlüklü 40 yaşlarında bir adamdı. Bana doğru elini kaldırıp
" Napıyorsun kardeşim!"
Direkt arabamdan indim. Çatık kaşlarım, belimdeki silahımla biraz ürkütücü duruyordum sanırım. Ben ağzımı açmadan adam sadece yüzüme ve belimdeki silaha bakıp arabasına bindi. Adamın arabasının yanına gidip bir elimle cama tıklattım. Camı açtı. Kolumu cama koydum. Cebimden çıkardığım kartı ona uzattım.
"Faturayı yolla"
Tamam anlamında başını salladı. Kolumu arabadan çekmemle hızla uzaklaştı yanımızdan. Açelya' ya yaklaştım. Öylece yüzüme bakıyordu.
Edis'in sesiyle ikimizde o yöne baktık.
"Sen napıyorsun burda amcam falan görse ne deriz?"
"Aradım açmadın"
"Bekleseydin o zaman. Neyse.. neden geldin?"
"Dün gece gittin noldu diye geldim"
"Bir şey olmadı. Bir daha ben söylemediğim sürece bu taraflara gelme. Bir şey olursa ben seni ararım"
Açelya' yı kolundan tuttu ve arabaya doğru yöneldiler.
.......................
EDİS'TEN
Açelya'yıda alıp eve gittim. Eve oldukça yakındık zaten. Açelya yol boyunca konuşmamıştı. Eve geldiğimizde arabadan indik.
"Babandan haber gelene kadar burda kalman en doğrusu. Bana haber vermeden bir yere gitme"
Açelya hiçbir şey söylemeyince içeri girdik.
"Çok ıslanmışsın ben sana kuru bir
şeyler vereyim. Sende sıcak bir duş al istersen hasta olma"
Başını salladı. Beraber yukarı çıktık ona sweatshirt verdim. Ona kızdığım için pişmanlık sarmıştı bedenimi. Gülümsedim
"Buraya senin içinde kıyafet alsak iyi olacak."
Hafifçe gülümsedi. Sanki biraz daha morali düzelmiş gibiydi.
"Ben çıkayım. Odamdaki banyoyu kullanabilirsin"
Başını salladı. Odadan çıkıp salona indim.
Mutfağa gidip bir bardak su aldım. Pencereden dışarı bakıyordum. Yağmur dinmişti. Bahçeye çıkıp derin bir nefes aldım. Yağmurun yağmasıyla oluşan o toprak kokusunu çektim içime. Elimdeki sudan içtim. İçeri girip odama çıktım. Benimde üzerim nemliydi. Üzerime bir şeyler almak için dolabı açtım. Buğulu bir sesle
"Edis"
Arkamı döndüm ve Açelya'ya baktım. Uzanmış kısık gözlerle bana bakıyordu.
"Günaydın"
"Sabah mı oldu ya uyumuşum ben"
Gülümsedim
"Yok ona daha bi on saat falan var"
Elime bir sweatshirt ve eşofman aldım.
"Üzerini mi değiştireceksin"
"Evet"
"Ben çıkıyorum o zaman"
Dedi ve doğruldu. Gülümsedim. Açelya odadan çıktıktan sonra üzerimi değiştirip aşağı indim. Salonda oturuyordu.
"Acıktın mı?"
"Evet"
"Makarna yer miyiz?"
"Olur"
Mutfağa gittim ve su koydum. Açelya'da yanıma geldi. Çok geçmeden hazır olmuştu. Oturup yedik. Açelya yemek boyunca hiç konuşmamıştı. Yerimden kalktım dışarı çıkıp arabamın torpidosundaki hediye paketini aldım. İçeri geçip oturan Açelya ya baktım.
Elimdeki paketi ona uzattım.
"Sana bir özür borcum var galiba"
Açelya elimdeki paketi alıp içindeki kutuyu açtı. Taktığı kolyenin aynısıydı
"Bu"
"Bulmak biraz zor olmadı desem yalan söylemiş olurum ama sana o kadar yakıştığını görünce sahip olman gerektiğini düşündüm."
Gülümsedi
"Teşekkür ederim"
Ona doğru bir adım attım. Elindeki kolyeyi alıp boynuna takmak için arkasına geçtim. Eliyle sağ omzunun üzerine aldı saçlarını. Boynuna takılmıştı gözlerim. Düşüncelerimi dağıtmak istercesine salladım başımı. İpeksi kokusu geliyordu burnuma. Kolyeyi taktıktan sonra tekrar geçip oturdum yerime. Açelya bir eliyle boynundaki kolyeyi tuttu. Gözlerine baktım
"Biliyor musun anneme benziyorsun?"
Bazı şeyler geride kalmazdı. Hatıralar acıtırdı. Hatıralarımıza dokunmaya çalışan izinsiz eller canımızı yakardı. Belkide onu bizden alacakmış gibi hissederdik. Belkide çekip içimizden çıkaracakmış gibi. Belkide temiz tutmaya çalıştığımız el değmemiş hatıralarımıza biri dokununca kirleniyor gibi gelirdi. Anılarımıza sadece biz istersek bir el dokunabilirdi.
| Okur Yorumları | Yorum Ekle |

| 8.54k Okunma |
341 Oy |
0 Takip |
45 Bölümlü Kitap |