19. Bölüm

YAŞAMAK İÇİN SEBEP

Hatice Barış
haticebariss

Bir canı vardır insanın, kendi canından başka. İkiden bir çıkmazdı aslında.

 

 

BARLAS'TAN

 

Hemen Betül'ün yanına koştum. Kanlar içindeki bedenine. Başını dizime koydum bir elim yanağındaydı

 

"Abim...Betül abim"

 

Gözlerimin içine baktı. Yıllar sonra ilk defa bana gülümsedi. Sonra başının yana doğru düşüşünü gördüm. Gözlerinin kapanmasıyla anlamıştım bana son kez baktığını. Yıllar sonra ilk ve son defa gülümsediğini. İnsan neden bir insanı öldürürdü? O masumdu küçüktü. Ben onu çok seviyordum. O benim yaşama sebebimdi. Şimdi yaşamam için ne sebebim kalmıştı? Ona veda ettiğimi anlamıştım. Zaten insan birine veda etmesi gerekiyorsa bunu hissederdi. Çünkü hayatta acıtmayan veda olmazdı. Canın acımasından hissederdin veda ettiğini. Bir insan giderken senden ne kadar çok canın yanıyorsa o kadar sevmişsindir onu.

 

"Betüül Betül yapma nolur! Gitme. Gitme nolur" ağzımdan öyle bir feryat çıkmıştı. Acılarımın sesiydi "aaaaaaa!"

 

Hangi feryat geri getirirdi gideni. Kaç gözyaşı gerekirdi acıyı dindirmek için.

 

Öylece bağrıma basmıştım onu, sıkı sıkı sarılmış ağlıyordum. Kendime gelip kucağıma aldım. Arabanın ara koltuğuna koyup hızla sürdüm arabayı

 

Arabadan inip arka koltukta yatan kardeşimi kucağıma aldım. Hastaneye girip bağırdım.

 

"Buraya bakın!"

Gelen sağlık görevlileri baştan aşağı kan olan kardeşime baktılar. Göğsünde 3 kurşun, başı yarık. Olduğu yerde ölen kardeşime. Yüzünün git gide soğuduğunu hissediyordum. Nasıl sarsam ısınırdı ki? Sedyeye alıp tek bir defa dokundular ona. Çoktan ölmüş olduğunun farkındalardı. Bende farkındaydım aslında

 

"Bir şey yapın bakmayın öyle"

 

Odaya götürüp birkaç defa şok cihazını denediler pencereden onları seyrediyordum. Sonunda çarşafı çektiler yüzüne. Çıkan doktorun yakasından tuttum

 

"Yaşıyor. Yaşıyor ölmedi."

 

"Üzgünüm bizim yapabileceğimiz hiçbir şey yok. Başınız sağolsun"

 

"O daha konuşacaktı abim diyecekti, sarılacaktı bana, biz gezecektik beraber"

 

"Beyefendi bırakın artık lütfen"

 

"Olmaz! Olmaazz! Olmaazz"

 

"Bir sakinleştirici yapın"

 

Yanıma gelen hemşireyle durdum. Artık nefes almaya bile dermanım yoktu. Hayat damarımı kesmişlerdi sanki. Hemşirenin yaptığı iğneyle durgunlaşmıştım iyice. Gözlerim kapanmaya başlıyordu biraz. Odaya girdim.

 

"Örtme yüzünü"

 

Doktorun el işaretiyle açık bıraktılar. Öylece kanlı yüzünü seyrettim. Hemşire kolumu tuttu

 

"Beyefendi lütfen götürmemiz lazım"

 

Savurdum kolunu "çekiill!"

 

Hamza benim en sadık adamımdı. Yanıma geldi

"Abi gözünü seveyim"

 

"Hamza öldü mü Betül? Öldü mü gerçekten?"

 

Öylece bana bakıyordu. Yapılan iğneyle yavaş yavaş kapanıyordu gözlerim

 

Karşımdaki saate baktım. Saat gece yarısını geçmişti. Kalktığımda kolumdaki serumu çıkardım. Koridora çıktım. Masa başında duran sekretere

 

"Kardeşim nerede?"

 

"Morgda"

 

Arkamdan gelen sesle arkama döndüm. Betül'ün doktoruydu bu.

 

"Beni ona götür"

 

"Barlas Bey bakın"

 

"Götür dedim"

 

Doktorla beraber morga gittim. Bana kardeşimi gösterdi. Öylece yatıyordu.

 

"Sen git"

 

Cebimden telefonu alıp annemi aradım

 

"Alo"

 

"Anne... Betül öldü"

 

"Ne!"

 

"O öldü"

 

Kapattım telefonu. Annemin tekrar aramasıyla tamamen kapattım telefonumu. Betüle baktım, baktım ağladım. Yüzünü sevdim, öptüm. Bir insana son defa dokunabildiğini, son defa bakabildiğini bilmek çok acı. Geriye dönebilseydim eğer, sadece onun yanında olur öylece kalırdım yanında. Tüm zamanımı ona verirdim. Hiç ayrılmazdım yanından.

 

"Barlas Bey polisler sizinle konuşmak istiyorlar"

 

Kardeşim kurşun yarasıyla geldiği için polisler, düşmanlarımı, bunu kimin yapabileceğini sordu. Onlara bilmediğimi aklıma kimsenin gelmediğini söyledim. Ama Adalıydı biliyordum. Bunu yanına bırakmayacaktım. Aldığı her nefeste ölmek için yalvaracaktı bana. Belkide kendime hayatta kalmak için bir bahane arıyordum. Acımı dindirsin diye kalbimi intikam ateşiyle dolduruyordum. Bir şeylere tutunmak gerekirdi. Bende en başta yaptığım gibi intikam duygusunu seçmiştim ve artık arada kardeşime duyduğum sevgide kalmamıştı. Bana kimse acımadı, bende kimseye acımayacaktım.

 

Gün ağarmış annemler gelmişti. Annem geldiğinde ağlayarak sarıldı bana.

 

"Bitti mi işleriniz? Bak sizi son kez göremeden öldü. Bundan önemli miydi işleriniz"

 

"Oğlum"

 

 

Kardeşimi otopsi için bir gün daha beklettiler. Ardından cenaze işlemleri tamamlandı. Geçen her saniye canımdan gidiyordu sanki. Gerçi artık hiç yaşadığımı hissedemiyordum. Annem uzun zaman sonra gelip sarılmıştı bana, o kadar özlemiştimki birine sarılmayı, şefkati. Büyük adam olunca sevgiye, şefkate ihtiyacın yok sanıyorlar. Oysa deli gibi isterdim birinin başımı okşamasını, bana sarılmasını, her şey geçecek demesini. Bir insandan neden sevgi esirgenirdi anlamıyordum.

 

Üzerine atılan her toprak kalbime bir mühür daha atıyordu sanki. Atılan her toprakla bir bıçak saplıyorlardı kalbime. Cenaze işi bittikten sonra sadece annem babam ben ve onların şoförleri kalmıştı. Annem ağlıyordu, babam yine buz gibi. Annem yanıma gelip sarıldı

 

"Oğlum biz dönüyoruz bugün"

 

"Hemen mi?"

 

Babam bana baktı ve

 

"Annen burda daha kötü olacak"

 

"Ya ben? Ben ne olacağım?"

 

"Barlas annenin halini görmüyor musun?"

 

"Benim kardeşim öldü baba. Bak nasıl kötüyüm. Ne kadar yalnızım görmüyor musun?" Elimle bir

İşareti yaptım "Bir kez saçımı bile okşamadın benim... Bak ne kadar zaman oldu görüşmeyeli iyice büyüdüm."

 

"Bunları konuşmanın zamanı değil"

 

"Ne zaman konuşalım?.. Bende mezara girince mi? Ne zaman gelirsiniz buraya bir daha ben ölünce mi?"

 

"Barlas yeter hepimiz üzgünüz. Senin kardeşinse bizimde kızımız öldü"

 

Bugün daha iyi anlamıştım benim bir annemin babamın olmadığını. Kardeşimle beraber kendimide o mezara gömdüğümü.

 

Eve geldiğimde evin sessizliği yalnızlığımı hatırlatıyordu bana. Bahçedeki kanlar, kırık cam parçaları temizlenmiş. Yeni cam takmışlardı. Keşke ruhen oluşan yaralarında tamiri bu kadar kolay olsa. Önce odama çıkıp çekmeceden silahımı aldım. Kardeşimin odasına çıktığımda hayali canlandı gözümde. Sanki hala o pencereden dışarıyı seyrediyordu. Hafifçe gülümsedim o buradaymış gibi. Eskiden sessizliğine sinirlenirdim konuşsun isterdim ama şimdi geri gelsinde her haline razıydım. Ama gelmezdi değil mi? Sonra yine doldu gözlerim. Kafama doğru tuttum silahı nede olsa yaşamak için bir sebebim kalmamıştı. Hiçkimsem kalmamıştı. Gözyaşlarımı tutamıyordum. Öylesine bağımsız hareket ediyorlardıki benden. Oysaki ben Barlas'tım, ben kötü bir adamdım. Kötü adamlar ağlar mı?

 

Çiçek açar mıydı ağaçlar bahar gelmesede? Kuşlar öter miydi soğuk bir kış gecesinde? Yakılır mıydı ateş, kavuruyorken güneş? Hissedilir miydi her şey? Dokunulur muydu her çıplak bedene? Her ruhun şarkısı aynı mıydı? Toprak kabul eder miydi her insanı? Yağmurun her damlası düşer miydi yeryüzüne? Her can değerli miydi? Değerliyse neden herkes değeri hissedemiyordu? Hissedemediğimiz şeyler hayatımızda var olabilir miydi gerçekten? Herkes aynı görür müydü bir nesneyi? Bakış açısı olanı değiştirebilir miydi?

 

Bölüm : 09.05.2025 12:17 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...