21. Bölüm

YAŞIYOR MUSUN ÖLÜYOR MUSUN?

Hatice Barış
haticebariss

Hayatım kayıp giderken ellerimden ben yalnızca izleyebiliyordum. Artık kendime ait hissetmiyordum hayatımı. İnsan kendisini kendisine ait hissetmez mi hiç.

 

 

AÇELYA'DAN

 

Edis'in sözüyle büyük bir sessizlik kaplamıştı odayı. Nefesim kesilmişti. Kalbim yerinden çıkabilirdi şu an. İçimdeki korkunun yerini heyecan almıştı. Edis yumruğu havada kalan Barlas'ı göğsünden itip üzerinden çekilmesini sağladı. Hemen ayağa kalkıp beni kolumdan tutup çekiştirdi.

 

"Yürü gidiyoruz"

 

Barlas ayağa kalkıp Edisin beni tutan kolunu tuttu. Gözlerimin içine bakıp başını iki yana salladı. Gözyaşlarım yine benden bağımsız hareket etmeye başlamıştı. Eğer bu kapıdan çıkarsam Barlas'ın gazabına uğrayacaktım biliyordum. Annem babam onun öfkesinin kurbanı olacaktı. Ben zaten başından beri kurbanıydım.

 

"Açelya"

 

Edis'in adımı söylemesiyle gözlerinin içine baktım. Gözyaşları içinde beni tutan ellini tutup çektim kolumu ellerinden.

 

"Açelya yapma bunu"

 

"Babama iyi olduğumu söyle"

 

"Açelya"

 

"Git"

 

Barlas başını döndürüp Edis'e baktı

 

"Onu duydun. Git"

 

Edis öfkeyle Barlas'a baktı. Sonra tekrar buluştu gözlerimiz.

 

"Seni burda bırakmayacağım. Mutlaka seni almaya geleceğim....Geleceğim"

 

Edis'in arkasını dönüp gitmesiyle iyice artmıştı gözyaşlarım. Edis'in bana aşık olduğunu duyduğuma sevinemiyordum bile. Üzerimde gelinliğimle kocamın yanında bana aşık olduğunu söyleyen adama. Barlas'ta odadan üzerime kapıyı kapattı. Dizlerim tutmuyordu sanki. Yatağa oturup hıçkırarak ağlamaya başladım.

 

Durup baktım etrafıma, burada bana ait olan ne vardı? Kocaman bir hiç. Başkasının evi, başkasının eşyaları, başkasının yatağı. Yaşadığım bir başkasının hayatıydı sanki. Şu an evlenmem bile başkasının kararı.

 

Kapının açılmasıyla başımı o yöne çevirdim. Gelen Barlas'tı. Elindeki saten krem rengi gecelik takımını bana uzattı.

 

"Al giy bugünlük bunları. Yarın sana yenilerini getirirler."

 

Başımı kaldırıp öylece ona baktım. Gözlerimin içine bakıyordu. Ben bir tepki vermeyince yavaşça yatağa attı elindekileri. Arkasını dönüp kapının kulbunu tuttuğunda ayağa kalktım.

 

"Bak etrafına"

 

Öylece durup anlamayan gözlerle bana baktı. Sözüme devam ettim.

 

"Bana ait ne görüyorsun? Hiçbir şey. Sence ben buraya mı aitim?" Gözlerini yere eğdi. Ağlayan gözlerle bağırarak "Bana bak! Bana ne yaptığa bak! Sen nasıl bir adamsın hı. Hayallerim vardı benim. Ben İstanbula bunlar için mi geldim? Seni tanıdığım andan itibaren alt üst oldu hayatım. Bırak beni. Dur artık lütfen dur."

 

Yanıma yaklaşıp beni kolumdan tutup sürüklemeye başladı. Gelinliğime basıp yalpalıyordum arada. Koridorun ucundaki odanın kapısını açtı.

 

"Sende buraya bak! Bak dedim! Burası benim kardeşimin odası. Babanın öldürdüğü kardeşimin. Yıllarca tedavi gören, hiç konuşmayan kardeşimin." Beni alıp odanın ortalarına sürükledi. "Bu pencereyi görüyor musun?" Beni hızla pencere doğru fırlattı resmen. Gelinliğimin üzerine basıp pencerinin yanında duran büyük melek heykeline çarpmamla pencerenin kırılıp ikimizinde pencereden uçması bir oldu. Bugün ölecektim galiba, gerçi zaten yaşıyorda sayılmazdım ya neyse. Artık ölüm kurtuluş gibi gelmeye başlamıştı. Koluma uzanan elle pencereden aşağı sallanıyordum adeta. Yere düşen kırılma sesiyle aşağıya baktım heykel paramparça olmuştu. Sonra başımı kaldırıp bana uzanan ele baktım. Barlas'tı. Gözlerimiz birbirini bulduğunda yutkundum. Yukarıdan büyük denebilecek bir cam parçası düştü Barlas'ın bana uzanan koluna. Gözlerimin önünde saplandı koluna.

 

Kolundan akan kanlar ellerime akmaya başlamıştı. Kim bilir nasıl yanıyordu canı, yinede bırakmadı kolumu. Beni yukarı doğru çekmeye çalıştı. Beni çekmeye çalıştıkça çok daha hızlı akıyordu kanı. Boşta kalan elimle kırılan pencerenin çerçevesine tutundum. Elime batan camla "Ah" diyip hızla bıraktım çerçeveyi. Barlas düşmekte olan bana hızla diğer elininide uzattı. İki kolumdan tutup beni yukarı çekti. Omuzlarım içerideydi şu an. Bir eliyle sağ kolumu bırakıp koltuk altımdan tutup hızla kendisine çekmesiyle, Barlas yere, bende onun üzerine düştüm. Başım göğsündeydi. Acılı bir inleme sesi duydum. Hemen başımı göğsünden kaldırdım. Cam parçası batan koluna baktım. Gelinliğim Barlas'ın kolu, hatta yer bile kan olmuştu. Barlas hala yerde uzanıyordu cam parçasını çıkarmak için uzandım. Cama dokunduğumda tekrar acıyla inledi. Diğer elinden destek alıp yavaşça doğruldu. Tekrar kolundaki cam parçasına uzattım elimi, yavaşça cam parçasını çıkardım Barlas'ın kolundan. O kadar derine batmıştıki oluk oluk akan kandan bile görebiliyordum kemiğini. Komidinin üzerinde bulunan flara uzandım yarayı saracaktımki Barlas tuttu kolumdan

 

"Bırak onu"

 

"Ama kolun"

 

"Bırak dedim. Çık burdan"

 

Durup gözlerine baktım. Ona merhamet edendeydi zaten kabahat. Bırak gebersin gitsin Açelya sende kurtulmuş olursun. Fları bıraktım Barlas'ın yere akan kanının üzerine düştü. Kolumuda çektim ellerinden çıktım odadan.

 

 

......................

 

BARLAS'TAN

 

Durup baktım etrafıma. Yaşların gözlerimden akmasına izin verdim. Olana bitene ağladım, Yaptıklarıma ağladım, Kaybettiklerime ağladım, hiç kazanamadıklarıma ağladım. Yalnızlığıma, çaresizliğime ağladım.

 

Kardeşimin flarına uzandı elim. Toz pembeydi normalde. Bunu ona ben almıştım küçükken doğum gününde. O da benim kanıma bulanmıştı. Kırmızıydı şu an. Oturdum birde buna ağladım. Ona aldığım melek heykeli kırılmıştı benim yüzümden buna ağladım. Açelya neredeyse düşüyordu kardeşim gibi. Onu çok korkutmuştum, buna ağladım. Elime aldığım her hayatı ziyan ediyordum buna ağladım. Mutluluğun ne olduğunu unutmuştum birde buna ağladım.

 

Yavaş yavaş uyuşmaya başlıyordu kolum. Üzerimdeki gömleği çıkartıp koluma bastırdım. Yerimden kalkıp odama gittim. Yatağa oturup gömleği koluma bastırıyordum. Kapımın açılmasıyla Açelya girdi odaya. Üzerinde verdiğim krem rengi gecelik. Kardeşimin geceliğiydi. Ne kadar istemesemde katilinin kızına vermiştim giymesi için. Elinde ilk yardım çantası vardı. Yanıma yaklaşıp koluma bastırdığım gömleği aldı. İlk yardım çantasını açıp yere diz çöktü.

 

"Aslında acı çekmen hoşuma gider ama şimdi sen bunun acısınıda benden çıkarırsın."

 

Söylediği şeyle hafifçe gülümsemiştim.

 

"Evet yapabilirim"

 

 

 

Bu sözümle gazlı bezin üzerine döktüğü kolonyağıyla bastırmıştı yarama. Acıdan yüzümü buruşturuyordum.

 

"Canım yeterince yanıyor. bütün kolonyağını üzerine döksen. Hatta camı tekrar içine sokup çevirsen daha fazla yanmaz ha ne dersin....Boşa çabalıyorsun."

 

Söylediğim cümleyle gözlerimiz birbirini buldu.

 

"Bir dahakine bunlarıda deneyeceğim"

 

Hafifçe gülümsedim. Tekrar yaramla ilgilenip gazlı bezle sarıp bıraktı kolumu. İlk yardım çantasınıda alıp çıktı odadan. Bende uzandım yatağıma, kapattım gözlerimi.

 

Gözlerimi açtığımda sabah olmuştu. Kolum oldukça acıyordu morarmıştı. Komidinin üzerinde duran saate baktım saat 08:30 du. Açelya'nın 09:30 da dersi vardı bugün. Odasına doğru gidip kapıyı 2 kere tıklattım. Ses gelmeyince açtım kapıyı. Yastıktan uzanan saçları, masum yüzü. Kirpikleri, kaşları çok hoştu. Yanına gidip

 

"Açelya" uyanmadı. Omzuna hafifçe dokundum "hey" yavaşça açtı gözlerini. Uykulu bir sesle

 

"Barlas"

 

"Im bugün 09:30 da dersin var. Bir an önce uyanmazsan geç kalacaksın"

 

Duyduğu cümleyle doğruldu yataktan.

 

"Ne yani okula gidebilir miyim?"

 

"Aşağıda şoför bekliyor. Git hazırlan o bırakıp dersten sonra alacak seni."

 

Duyduğu cümle mutlu etmiş olmalıydı onu

 

"Tamam" dedi ve bende çıktım odadan. Aşağı kahvaltı masasına indim. Oturdum çok geçmeden Açelya'da aşağıya inmişti. Bu eve geldiğinde giydiği kıyafetleri giymişti. Beyaz askılı yarım tişört, kot pantolon. Saçlarını yukarıdan topuz yapmıştı. Yüzünde makyaj yoktu. Gözleri ağlamaktan şişmişti.

 

"Ben hazırım"

 

"Otur önce kahvaltını yap"

 

"Peki"

 

Oturup birkaç ısırık tostan aldı. Birkaç yudum meyve suyundan ve kalktı sonra.

 

"Doydum"

 

Başımla kapıyı işaret ettim, çıktı. Pencereden onu seyrediyordum. Şoförün kapıyı açmasıyla arabaya bindi ve uzaklaştılar. Durdum ve etrafıma baktım. Açelya'nın dün söyledikleri birbir yankılandı kulağımda. Gerçektende bu evde ona ait bir şey yoktu. Imm bir kadına neler gerekirdi. İnternette arattım. Elime bir kağıt kalem alıp liste yaptım. Listeyi adamlarımdan birine verdim. Bunları hemen alıp gelmesini söyledim.

 

Adamımın gelmesiyle hizmetçilerimden birini Açelya'nın odasını düzenlemesi için çağırdım

 

"Bu kıyafetleri güzelce diz dolaba" elimle gelen şampuanlara, kremlere jellere baktım. Onları işaret edip "Bunları banyoya yerleştir."

 

Açelya'ya büyük, şık bir makyaj masası aldırtmıştım.

 

"Onuda getirin buraya koyun"

 

"Peki efendim"

 

Masayı söylediğim yere koyup üzerine makyaj malzemelerini dizmeye başlamışlardı. Elime bir ruj alıp açtım. Burnuma yaklaştırıp kokladım. Çilek gibi kokuyordu, kokusu çok hoştu. Elimdekini masanın üzerine bıraktım. Ne kadar çok şey kullanıyorlardı bu kadınlar böyle. Gerçi bence Açelya'nın bunların hiçbirine ihtiyacı yoktuda neyse. Onun odasından çıkıp yan odaya geçtim. Bu odayı moda tasarımı okuduğu için ona göre düzenleticektim.

 

"Boşalttınız mı burayı"

 

"Boşaltıyoruz efendim"

 

Odadan çıkan eşyaları gösterdim. "Bunların hepsini depoya taşıyın"

 

Hizmetçiye baktım. "Burayı güzelce tekrar temizleyin"

 

"Peki efendim"

 

Gün boyu görevlilerin başında durup yanlış bir şey yapmasınlar diye onları yönlerdirdim. Her şey bittiğinde akşam yemeği için hazırlanan masaya oturdum. Açelya'nın bahçeden içeriye girdiğini görünce yemeğimi yemeye başladım. Onu beklediğimi düşünmesini istemiyordum. Kapıdan içeriye giren Açelya'ya baktım.

 

..................................

 

 

AÇELYA'DAN

 

 

Masada oturan Barlas'a baktım

 

"Otur yemeğini ye"

 

"Aç değilim"

 

"İyi sen bilirsin" dedi ve tabağındaki köfteden bir çatal aldı. Arkamı dönüp çıktım odadan. Odama doğru geldiğimde kapıda bir hizmetçinin durduğunu gördüm.

 

"Hoşgeldiniz efendim"

 

Başımı onaylarcasına sallayıp odamın kapısı açtım. Gördüklerim beni fazlasıyla şaşırtmıştı. Yatağıma kadar her şey değişmişti. Çok şık bir yatak, dolap, makyaj masası, komidinler. Yanında topuklu ayakkabı şeklindeki koltuk. Onları tamamlayan halı. Yatağımın yanındaki pembe peluş terlikler. Dolaba yönelip kapağı açtım. Rengarenk kıyafetler, ayakkabılar. Açık olan banyo kapısına yöneldim. Şampuanlar, jeller, diş fırçası bile vardı. A dan z ye her şey düşünülmüştü. Kapıdaki hizmetçi açık kapıya iki kez vurup içeri girdi.

 

"Efendim yan odada sizin için hazırlandı. Bakın isterseniz bir eksik varsa hemen tamamlayalım"

 

Hizmetçinin cümlesiyle yan odaya doğru yürüdüm. İçeri girip ışığı açtım. Gördüklerimle ağzım açık kalmıştı. Plastik mankenler, renk renk, çeşit çeşit kumaşlar. Çizim masası, cetvel, kalem, silgi, boya kalemleri, fırçalar. Burdada a dan z ye her şey düşünülmüştü. Okuldan bile fazla malzeme vardı. Çift kişilikli falan mıydı bu adam? Bunları neden yapıyordu? Bu nasıl bir adamdı böyle?

 

 

 

 

 

Bir insanı anlamak zaman alırdı? Zaman bazen her şeyi alırdı. Savrulurken insan hayat yolculuğunda. Yanlışlıkla güzel olan şeyleride bir bir kaybederdi zaman. Zaman kaybederdi ama asıl kaybeden insandı. Bazen kendi ellerimizle yaptığımız şeylerden kaybederdik, bazense elimizde olmayan şeylerden. Bazen çok çabalamaktan, bazen baştan kaybetmişizdir hiç ulaşamamaktan. Zaten kaybetmişsek ne fark eder?

 

 

Bölüm : 09.05.2025 12:23 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...